Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Muhtelif Konular

Konu Kimliği: Konu Sahibi YASEMİN ATAMAN,Açılış Tarihi:  10 Ağustos 2011 (13:46), Konuya Son Cevap : 11 Ağustos 2011 (13:36). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 10 Ağustos 2011, 13:46   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
YASEMİN ATAMAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YASEMİN ATAMAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11916
Üyelik T.: 02 Mart 2010
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:54
Mesaj: 487
Konular: 102
Beğenildi:5
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kur’an Yakamıza Yapışırsa

Kur’an Yakamıza Yapışırsa

Kur’an Yakamıza Yapışırsa

Abdestsiz dokunmadığımız,
Öpüp başımızın üzerine koyduğumuz,
En güzel harflerle yazdığımız,
En güzel süslemelerle, altın yaldızlarla tezyin ve tezhip ettiğimiz,
En güzel mahfazalarla sardığımız,
Evimizin en mutena köşelerine astığımız,
Kızlarımızın çeyiz bohçalarına koyduğumuz Kur’an bizi sorgularsa, hatta yakamıza yapışırsa...
Acaba öyle bir şey mi olacak? Kur’an’ın bizi sorgulayacağı, yakamıza yapışacağı bir zaman mı olacak?

Şu ayeti okuyalım:
“Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı büsbütün terk etti.”
(el-Furkân, 30)

Mahşer ortamında Allah Rasulü, -sallalahü aleyhi ve sellem- Allah Teala’ya kavmi hakkında böyle serzenişte bulunacak. Kavmini, ya da “Kur’an’ı terkedilmişlik duygusuna sürükleyen toplumlar”ı böyle şikayet edecek.

“Her kim de Kur’an’ı öğrenir de Mushafını asar, ilgilenmez ve bakmazsa, kıyamet günü gelir, yakasına sarılır ‘Ya Rab! Bu kulun beni mehcur tuttu. (Beni terkedip uzak kaldı, benimle amel etmedi) benimle arasında hüküm ver. ‘ der.”
(Alusi, Ruh’ul Meani, X1X, 14)

Buradaki bilgi, Rasulullah Efendimizden ayrı olarak Kur’an’ın da insanın yakasına yapışacağı ve “Rabbim bu kulun beni reddetti, benimle onun arasında hüküm ver!” diyeceği şeklindedir.
Nasıl bir manzaradır bu, düşünebiliyor musunuz?
Böyle bir durumla karşılaşan insan nasıl cevap verir?
Orası öyle bir ortamdır ki, geri dönme ve yapılamayanı yeniden yapabilme imkanı bulunmamaktadır.
Peki Kur’an’ın terkedilmişlik duygusuna itilmesi nasıl bir şeydir?
Yukardaki hadiste bu, “Kur’an’ı öğrenmiş, Mushafını asmış olması”na rağmen “ilgilenmemeye ve bakmamaya” bağlanmaktadır.
Yani Kur’an’la doğru ilişki, sadece onu öğrenmek ve saygı göstermek şeklindeki ilişki değildir.
Rasulullah Efendimiz (s.a.), insanoğlunun Kur’an’la ilişkide varıp dayanacağı çok daha problemli bir duruma da işaret buyurmaktadır:
Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar Kuran okuyacaklar ama hançerelerinden (boğazlarından) aşağıya inmeyecek.”
(Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 36; Hâkim, Müstedrek, V, 504)

“....Öyle bir zaman gelecek ki Kur’an’ı anlayanlar az, okuyanlar çok olacak, Kur’an’ın harflerini ezberleyecekler ancak hududunu ihmal edecekler.” (Muvatta’, Kasru’s-salât, 88; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 789)
Demek ki, insanların ve toplumların Kur’an’la ilişkisinde bir problemli durum da budur: Okuyan çok, anlayan az, ezberleyen ancak hududunu ihmal eden bir ilişki tarzı.
Belki de Kur’an’ın terkedilmişlik duygusu, böyle toplumlar bünyesinde yaşanacaktır.

Şöyle bir hadise nakledilir:
Bir gün, zamanın İngiltere Müstemlekeler Bakanı Lord Gladiston Lordlar kamarasında ayağa kalkar, elinde bir kitap vardır ve aynen şöyle der:
“-Şu elimdeki kitabı görüyor musunuz?... Bu, Müslümanların kitabı Kur’an’dır. Bu kitabı Müslümanların elinden, dilinden ve gönlünden almadıkça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalı, Kuran’ı ortadan kaldırmalıyız. Veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.”
Bu, emperyalist dünyanın, Kur’an’la Müslüman arasındaki ilişkinin, nasıl hayati bir ilişki olduğuna, bu ilişkinin Müslüman’a nasıl bir dirilik kazandırdığına ve bu ilişki bir şekilde bozulmazsa, Müslümanlara tahakkümün imkansız olduğuna dair kanaatinin yansımasıdır.
İslam dünyası, aşağı yukarı bir asrı aşkın zamandır, açık veya örtülü bir sömürge hayatı yaşamaktadır.
Doğrusu, elimizde de Kur’an bulunmaktadır. Üstelik saygıda da kusur etmemekteyiz. Okuyanlarımız, ezberleyenlerimiz şükür ki sayılamaz miktardadır. Yani bütün bütün Kur’an’dan kopmuş sayılmayız.
Peki ama ne oldu ki, elimizde Kur’an bulunmasına rağmen, tahakküm altındayız?
Bunun tek izahı olabilir:
Demek ki Kur’an’la ilişki biçimimizde sorun bulunmaktadır.
Burada belki ilk İslam neslinin Kur’an’la ilişkisine bakmak gerekiyor.
Hazreti Ömer’in sadece Bakara suresini 12 yılda öğrendiği rivayet ediliyor.
Bu bilgi karşısında, “Acaba nasıl bir öğrenme bu?” diye bir soru kaçınılmaz olmuyor mu?
Şimdilerde hafız çocuklarımızın bile bir günde bir Kur’an hatmi yapabilmelerinin mümkün olduğunu biliyoruz.
Hazreti Ömer ne yaptı ki ya da ne yapmadı ki, Kur’an’ın en uzun suresi de olsa, bir tek suresini öğrenmek için 12 yıl emek vermek zorunda kaldı?
Şöyle düşünelim:
O dönemde Rasulullah Efendimiz, talep eden çevre kabilelere “Kur’an muallimleri” gönderirdi.
Acaba o Kur’an muallimlerinin “Kur’an’ı öğretmeleri” nasıl bir şeydi?
Onlar da, bizde olduğu gibi “Elifba”dan başlayarak, okumayı söktürme, sonra cüzlerden Kur’an’a geçme gibi bir süreci mi takip ederlerdi?
Kur’an öğretimi demek, “Kur’an okumaya geçmek” demek miydi?
Böyle olmadığını tahmin etmek zor değildir.
Çünkü onların dili zaten Arapça’ydı ve onların Kur’an’a geçmeleri sorun değildi.
Kur’an’ı öğrenmek, onlar için, bizim Türkçe okuyup yazma öğrenmemizden de bambaşka bir şeydi.
Kur’an Yaratandan gelen bir mesajdı.
İnsanı yeniden insan kılmaya talip olan bir mesajdı.
İnsan kişiliğinde köklü bir dönüşüm gerçekleştirmek üzere gelmekteydi.
Kur’an’ın bu mahiyeti, o dönemin Arap toplumları için yepyeni bir durumdu.
Kur’an’a muhatap olan insan, adeta kendi dilinin bile cahili haline geliyor ve her şeyi yeniden öğreniyordu.
Kul : De ki” diye başlayan hitaplarda, Yaratan’ın elçisine seslendiği bir durum söz konusu idi.
Bunu nasıl anlayacaktı insan?
Yaratan’ı nasıl anlayacaktı, Yaratan’ın kelamı denen şeyi nasıl anlayacaktı, o Kelam’ın insana nasıl ulaştığını düşünecekti ve Yaratan’ın insandan neden böyle olmasını istediğini nasıl anlayacaktı?
Kur’an, ona muhatap olan insan için her kelimesi ile yepyeniydi.
Peygamber’e iman etmek demek, yepyeni bir düşünce dünyasına girmek, yepyeni bir hayata yelken açmak, ve kendi kişiliğinin her dokusunu yeniden inşa etmek demekti.
Bunu Kur’an’la gelen bilgi ile yapacaktı.
Peygamber, Allah adına konuştuğu için Peygamberdi ve bu sebeple ilgi merkezi oluyordu.
-Beni Allah gönderdi, diyordu Peygamber, ve şu bilgiyle gönderdi, diyordu.
O bilgi Kur’andı.
Onun için o nesil, Kur’an’a, Allah’ın “Ateş çukurunun kenarındaki insana” uzatılmış bir ipe sarılır gibi sarıldı.
Elif, lam, mim” Düşün, düşün, düşün ve bil ki, “Kur’an’da hiçbir şüphe yoktur ve o, takva ehli için bir yol göstericidir.”
Kur’an’ın her bir ayetine böyle baksak, “Allah Teala bana ne diyor?” diye baksak yani, bu okumanın başka bir okuma olacağı muhakkaktır.
“Kella” diye başlıyor ilahi kelam. Sonra “Sümme kella” diye tekrar ediliyor.
“Leteravünnel cahim – Cehennemi mutlaka göreceksiniz” diye te’kid yükledikten sonra “Sümme leteravünneha aynel yakin – sonra kesinlikle üstelik aynel yakin olarak göreceksiniz cehennemi” deniyor.
Gelin de bu ayeti bu vurgularıyla idrak ettikten sonra, ateşi burnunuzun dibinde hissetmeyin. Hissetmiyorsanız, işte o, Kur’an’ın “mehcur bırakılma” durumudur ve ilişkimiz o hale gelmişse, Kur’an’ın yakamıza yapışmasından endişe duymamız gerekmektedir.
“İlla” deniyor bir yerde.
“İnne” ile başlıyor sayısız ayet.
“Ela” diye başlıyor. “Ela bi zikrillahi tatmainnül kulub – Dikkat edin, uyanın, kendinize gelin, ancak zikrullah ile mutmain olur kalbler.” Şu tercüme verebildi mi, ayetteki vurguyu? Zor, çok zor. Kur’an diline, iklimine, yatırmak gerekiyor gönüllerimizi. “Ela”yı hissetmek, Yaradan’ın bizi sarsmasını hissetmek, sonra “bi zikrillah”ı öne almasıyla sarsılmak, sonra “tatmainnü” kelimesindeki vurguyu hissetmek...
Yani Kur’an’ı böyle okumak...
Yüreğimizi tam da Kur’an’ın kalbi ile iletişime sokmak...
Yani “Sen benim hayatımsın, canımsın, var oluşumun sırrısın, seni terketmek ne kelime, bizi terkedilmişlik duygusuna sokma” diye tutunmak Kur’an’a...
Hazreti Osman r.a. Kur’an’ı eline alır, “Rabbimin kelamı” diye bağrına basar, öper, koklarmış.
Kur’an’la dünya ve ahiret dostluğunun sırrı bu.
Rabbimiz bu sırlar içinde bir hayat lutfetsin hepimize. Amin.

(alıntı)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi YASEMİN ATAMAN 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Evrensel Tesbihat Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 1 2171 02 Nisan 2012 14:43
Kur'an'ın Tâviz ve Uzlaşmaya Bakışı Allah(c.c) YASEMİN ATAMAN 0 2012 14 Mart 2012 00:18
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız Tevhid Ve Şirk Konuları YASEMİN ATAMAN 0 1784 14 Mart 2012 00:09
Müslümanın müslümanlaşması Muhtelif Konular mahsun 2 2094 14 Mart 2012 00:06
Dünyevileşmek. Videolar/Slaytlar Beytül Ahzan 4 2172 10 Mart 2012 00:44

Alt 10 Ağustos 2011, 13:51   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Esma_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Esma_Nur isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 4458
Üyelik T.: 19 Ekim 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:kadın
Memleket:sivas/istanbul/
Mesaj: 5.442
Konular: 575
Beğenildi:4532
Beğendi:6127
Takdirleri:24126
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur’an Yakamıza Yapışırsa

Yani “Sen benim hayatımsın, canımsın, var oluşumun sırrısın, seni terketmek ne kelime, bizi terkedilmişlik duygusuna sokma” diye tutunmak Kur’an’a...
Hazreti Osman r.a. Kur’an’ı eline alır, “Rabbimin kelamı” diye bağrına basar, öper, koklarmış.
Kur’an’la dünya ve ahiret dostluğunun sırrı bu.
Rabbimiz bu sırlar içinde bir hayat lutfetsin hepimize. Amin.

AMİN kuran aşkıyla yaşamayı nasip etsin MEVLAM
__________________
Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım...

Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE....
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Ağustos 2011, 13:36   Mesaj No:3
Medineweb Kıdemli Üyesi
Muhteşem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Muhteşem isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2004
Üyelik T.: 25 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ürgüp..
Yaş:41
Mesaj: 303
Konular: 99
Beğenildi:8
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur’an Yakamıza Yapışırsa

kur-an-ı okadar güzel anlatmışsın ki...
fazla söze gerek yok..eline sağlık
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
AMERİKA’YI ’’TEKÂSÜR’’ KRİZİ HELAKE SÜRÜKLEYECEK Mustafa İslamoğlu sevginin_bedeli Serbest Kürsü 1 19 Nisan 2014 00:34
Mülâ’ane, mübâhele, la’net ve Bediüzzaman’ın tesbitleri EyMeN&TaLhA Risale_i Nur (Said Nursi) 0 17 Ocak 2014 10:56
‘’ Evladı-Ekrâd’’ Değerlerini Batılılaşma Adına Yitiriyor. Yitiksevda Makale ve Köşe Yazıları 1 18 Şubat 2013 14:37
Kur’an’da Şirke Açılan Kapı: “Allah’ı Hakkıyla Takdir Edememe” bilinmez Tevhid Ve Şirk Konuları 0 20 Ekim 2012 13:54
Hiçbir İnsan Köleleştirilemez ‘’ La Yüsteraqu İnsanun ’’ Yitiksevda Makale ve Köşe Yazıları 2 12 Nisan 2011 13:21

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.