Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader (https://www.forum.medineweb.net/656-olum-ahiret-sirat-mizan-kader)
-   -   Ölüm mektubları (https://www.forum.medineweb.net/olum-ahiret-sirat-mizan-kader/1408-olum-mektublari.html)

CaferTayar 18 Kasım 2007 16:59

Ölüm mektubları
 
Bir Varmış, bir yokmuş;
âhir zaman içinde, modern çağların birinde;
ölüm meleği
Hayatı ve Ölümü Veren’in emirlerini dinler iken,
ama insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar iken,
ben başımdaki beyaz saçları birer-ikişer azaltır iken
garip bir ülke ve insanları varmış.
Mevsimlerden sonbahar , aylardan kasımmış.
O günlerde ülkede herşey “normal”görünüyormuş.
Yağmur yağışları ve fiyat artışları mevsim ortalamasının üzerinde;
erkekler gündüz işinde, akşam televizyonun önünde;
çocuklar okulunda ve kadınlar da ya mutfakta ya da komşu ziyaretlerindeymiş.
Yaşayıp gidiyorlarmış işte.Tâ ki o sabaha kadar...
O sabah bir mektup herkesin hayatını altüst etmiş.
Ülkede istisnasız herkese,

hem de isimleri zarfın üzerinde yazılı olarak, aynı mektup gelmiş.
Posta kutularında, kapıaltlarında hep o mektup varmış.
En ücra köydeki insanlardan en büyük şehirlerin mutena semtlerinde yaşayanlara;
en fakir işsizinden en büyük holding patronuna;
en küçük memurdan devlet başkanına kadar herkese gönderilmiş bu mektup.
Sabah kalkıp da posta kutusuna bakan insanlar zarfı gördüklerinde merak,
mektubu okuduklarında ise korku içinde kalmışlar.
Tek bir kelime okuyabilmişler o mektupta:
Öleceksin.”
Önceleri kimse ne olduğunun anlayamamış.
Sonra, bir dost şakası zannedip üzerinde durmamışlar.
Aile meclislerinde, dost sohbetlerinde sözü açıldığında aynın mektubun başkalarına da geldiğini öğrenince,
bu işin arkasında kimin olduğunun merak etmeye başlamışlar.
Acaba, yeni bir terör örgütü ortalığa dehşet mi salmak istiyormuş?
Ertesi sabah herkes başka bir mektupla daha karşılaşmış.
Kelimeler farklı ama mesaj aynıymış:“Sonun yaklaşıyor!”
Korkuları derinleşmiş, çaresizlikleri pekişmiş canlarına kimin kastedebileceğini düşünmeye başlamışlar.
Kimlere kötülük etmişlere, kim kendilerine hınç besliyor olabilirmiş?
O günleri tek kelimeyle zehir olmuş.
Akşamı binbir kaygı ve şüpheyle geçirip kendilerini eve zor atmışlar.
Gece hemen hiçbirisinin gözüne uyku girmemiş.
Ertesi sabah da aynı mektupla karşılaşıp karşılaşmayacaklarını düşünmüşler.
Ve korktukları başına gelmiş.
Mektuplar hiç aksamaksızın her sabah gelmeye devam etmiş.
Tehdit kokan, âmirane bir üslûpla yazılmış mektuplarmış bunlar.
Ya “Adımlarına dikkat et” deniliyormuş mektuplarda, ya “Sıra sana da gelecek”
ya da Yaptığın herşeyin hesabını vereceksin” gibi şeyler.
Devletin üst kademesinde üst üste toplantılar yapılmış.
İstihbarat birimleri durum karşısında çaresizliklerini ilân etmiş.
Mektupları kimin ya da kimlerin koyduğuna dair bir tek fikirleri bile yokmuş.
Bütün denetimlere rağmen devletin en üst kademesindekilerin evlerine dahi
bu mektupları nasıl ulaştırılabildiği anlaşılamamış.
Üst düzey yöneticilerinin koruma görevlilerinin sayısı üç katına çıkarılmış.
Devlet adamları halkın arasına daha az karışır hale gelmişler.
Diğer taraftan da ülkede bu mektuplardan dolayı karışıklık çıkmasından korkmuşlar.
Bir şeyler yapılması gerekiyormuş.
Önce, televizyonlara gizli emirler gönderilerek eğlence programlarının arttırılması,
insanlara bu sıkıcı ve kaygı verici durumu unutturmaya çalışmaları istenmiş.
Aynı emir radyolara ve gazetelere de gönderilmiş.
Diğer taraftan, reklâmcılardan daha cazibeli reklamlar yapmaları istenmiş.
Daha fazla alış-veriş ve eğlence merkezinin inşası planlanmış.
Futbol maçlarının biletleri ucuzlatılmış.
Piyasaya popüler şarkılar ve şarkıcılar sürülmüş.
Cumhurbaşkanı ve başbakan gezilere çıkarak vatandaşlara seslenip onlara cesaret vermeye çalışmışlar.
Kendilerinin de şiddetle duyduğu ölüm korkusunu gizlemeye çalışarak,
ülkelerin bir süpürgeç olacağını, büyüme hızının şu kadar yükseleceğini,
şu kadar işler yapılacağını, herkesin devletine güvenip geleceğe ümitle bakması gerektiğini anlatmışlar.
Generaller ise, verdikleri demeçlerle ordunun her türlü iç ve dış düşmana karşı tetikte olduğunu;
dünyanın en disiplinli ve en güçlü ordusunun kendileri olduğunu;
halkın kendilerine duyacağı güvenle rahat içinde uyuyabileceğini söylemişler.
Ama bütün bunlar- her yeni günün sabahında o mektupların gelmesini;
mektuplarla birlikte her tarafta binlerce kişinin beklenmedik biçimde ölmesini engelleyememiş.
Mektuplardaki tehdidin sanki bir “piyango” gibi birilerine isabet ettiğini gören insanların çoğu,
sabahları mektupları alelacele posta kutusundan alıp okumadan çöpe atmaya başlamış.
Sanki sözleşmişler gibi, artık bu mektuplardan ve içindekilerden bahsetmemeye özen göstermişler.
Tanıdıklarından, dostlarından, akrabalarından kimileri öldüğü halde,
bu ölümleri o mektuplarla birleştirmemeye çalışmışlar.
Onun yerine, trafik canavarından, hastalıklardan ve yaşlılıktan;
hayat pahalılığından, politikadan, falanca ülkenin kendi ülkelerine beslediği düşmanlıktan;
spordan, filanca şarkıcıdan... konuşmuşlar.
Bu arada tüm ülkede içki satışları patlamış, televizyon reytingleri yükselmiş, şarkı kaset satışları artmış...
Yalnızca çok az sayıda insan, bu mektupların ardında yatanın gerçekten merak etmiş.
Onlar, posta kutularına kendi soru dolu mektuplarını koymuşlar.
O mektupların yazarı ile aralarında ilginç bir iletişim başlamış.
Böylece, sadece onlar bu mektuplarda
tehdit değil ikaz edildiklerini, korkutulmak değil uyandırılmak istediklerini anlamışlar.
Diğerleri gibi mektupları suçluluk duygusuyla okuyup sadece “öleceksin” gibi sözlere takılmamışlar;
meraklı ve cesur gözlerle başkaca şefkat dolu mesajların varolduğunu görebilmişler.
Mektuplardaki şiddetli ikazların aslında sevgi ve şefkatten ileri geldiğini keşfetmişler.
Bu yüzden yalnızca onlar ölümü kendi aralarında korkmadan ve çekinmeden konuşabilmişler.
Attıkları adımlara dikkat edip, hesabını veremeyecekleri şeyler yapmamaya çalışmışlar.
Zilletli ve korkulu bir sarhoşluk yerine, merdane ve cesurâne bir uyanıklık halini tercih etmişler...
Ve sadece onlar, en güçlü silahların bile karşısında âciz kaldığı mektupların
Sahibi’ne dayanıp ölüme meydan okuyabilmişler. yaa böylece
onlar ermiş muradı ilahiyenin sıratı müstakimine... darısımı... tabiki bizim üzerimize


SAAT: 23:25

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306