Ölüm de var.. “Ne olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan, pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...” Hayatımızda bazı dönüm noktaları ve onlarla başlayan bazı dönemler vardır. Doğum, çocukluk, gençlik, evlilik, yaşlılık gibi. Her insanın dönüp mazisine baktığında bazen buruk bir tebessüm, bazen gözyaşı çeşmesini açan bir hüzün.. bazen kaçırılan fırsatlar için gönülden kopan bir pişmanlık ifadesi “keşke”, bir başka zaman da manasını bulmuş dakikaların içte hasıl ettiği neşe ile anacağı “hey gidi günler”i vardır. Yıllar su gibi akıp gidiyor ve her an büyük hesap gününe bir adım daha yaklaşıyoruz. Adım adım yaklaştığımız bu büyük güne acaba ne kadar hazırız? Yaş hanesine eklenen her rakam, günlük hayatın içindeki koşturmaca, sosyal alanda edinilen çevre, makam, şan-şöhret ve her türüyle büyüme, insandaki pek çok his ve düşünceyi değiştirebiliyor. Bazen onları bütün bütün alıp götürüyor. Farkına varmadan insan bambaşka birisi haline gelebiliyor. Gelen günler dünya sevgisi ve dünyevilik getiriyor. Büyüyen yaş, malumat ve makamla beraber ukalalık da boy atıyor, serpilip gelişiyor. “Kendime yeterim” şeytani duygusu bünyeyi sarıyor. Ve ara sıra insan bu keşmekeşten sıyrılıp mazisinin o kirlere bulaşmamış apak bir iki sayfasına baktığında dün ile bugün arasında bir mukayese yapıyor. Belli bir müddet cennet beratını alacağımız bir imtihan salonu olarak gördüğümüz bu dünya, zamanla cazibe oklarıyla gönlümüzü yaralayabiliyor bizi kendine mahkum ediyor.. zevk, şatafat, lüks, itibar görme, sayılan ve hürmet edilen biri olma, daha iyi yaşama, daha yukarılara çıkma arzularının esiri köleler haline getirebiliyor. [B][COLOR=#76923c]Oysa Bediüzzaman Hazretleri’nin çok güzel ifade ettiği bir gerçek var: “Ölüm, o kadar kati ve zâhirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor, elbette bu ecel celladının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük ve her şeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesi bu olmalıdır.” İşte aldanmamış bir insan olarak ölümle yüz yüze gelebilmek için ara sıra maziye dönme, dünün hatıralarını yâd etme, ölümü tefekkür etme ve böylece bugünün bağrında gelişen nefsani ve şeytani tuzaklara karşı tetikte olma bir yoldur. Fakat bundan daha emin bir yol vardır ki o da, sürekli her şeyin sahibi Cenab-ı Hakk’ın rahmetine sığınma ve O’na el açıp merhamet dilenmektir. [/I] Gelin şu duaya hep beraber amin diyerek yazımızı noktalayalım: “Ne olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan, pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...” |
Cvp: Ölüm de var.. allahım sen herşeyin en iyisini bilirsin sen bizi kötülüklerden koru amin allah razı olsun hocam çok harika bi yazı eline saglık |
Cvp: Ölüm de var.. Amin.Allah razı olsun.. Her canlı ölümü tadacaktır/ Al-i İmran 185 |
Cvp: Ölüm de var.. MÜJDE Öleceğiz; müjdeler olsun , müjdeler olsun ! Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun ! (necip fazil kısakürek) |
Cvp: Ölüm de var.. aminn amin.. amin... cisminatik kardeşim yüreğine sağlık.. Ey Allah ’ım! Bizleri son anımıza kadar hakkı hak bilip, ona tabi olan ve batılı batıl bilip ondan sakınanlardan eyle. ... |
Cvp: Ölüm de var.. Alıntı:
iqra kardeşim sen de benim gibi üstad necip fazıl hayranısın sanırım... |
SAAT: 12:14 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.