Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İBADETLER.::. > İbadetler > Oruç-Ramazan

Konu Kimliği: Konu Sahibi KardelenGül,Açılış Tarihi:  09 Temmuz 2015 (15:24), Konuya Son Cevap : 26 Nisan 2022 (00:34). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen KardelenGül
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 09 Temmuz 2015, 15:24   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:354
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ramazanın Son On Günü ve İtikaf

Ramazanın Son On Günü ve İtikaf


Çağdaş insanın en büyük korkusu yalnızlık korkusudur sanırım. Sosyalleşme adı altında insanların o kalabalık ile bu kalabalık arasında koşturup durduğunu, sosyal statü edinme telaşıyla bu grubu takip şu grubu kovalama peşine düştüğünü sık sık görüyoruz. Belki de hepimiz bu koşturmacanın içindeyiz. Kendimizi öyle bir kaptırmışız ki durup düşünecek, azıcık soluklanacak boşluk bulmakta güçlük çekiyoruz. Bu telaş Ramazan-oruç da dinlemiyor, sadece şekil değiştiriyor.


Oysa insanın kendisiyle baş başa kalmaya ne de çok ihtiyacı var. Hanesinde başını oraya buraya çarpmadan, tökezlemeden dolaşamayanlar, tenhada zavallı kalabalıkta cebbar kılığıyla dolaşıp duruyorlar. Evin bir ucundan diğerine gitmek için ışıkları açmayı beceremeyenler, insan içine çıkıp ziya salmak için birbirleriyle yarışıyor, bir kısımları da elinde iğreti fener taşıyanların sönük aydınlıklarında medet arıyor. Bu defa ya topluca hedeften uzağa düşüyorlar yahut topluca başlarına ordan oraya vurup avare dolaşıyorlar. Kendini bulamamışlar topluluklarının içinde başkalarının da kaybolmasına sebep olan daha yüzlercesi var. Dışarıdan �fener� ithal etmek yerine kendi içimizdeki kaynağa yönelsek�


Ramazanın son on günü içindeyiz ya.. Tenhada olmak ve yalnızlığın kerametini keşfetmek fikri sadece beni değil herkesi sarmıştır sanırım. Bu fikirleri derlemeye bir şekil vermeye çalışıyorum bir zamandır. Önce ne kadar zamandır insan içindeyim diye düşünmeye başladım, sonra ne kadar zamandır kendimleyim dedim. Sonra, ne zaman Rabbim ile baş başa kaldım diye sordum. Bu sorularıma sırasıyla verdiğim bütün cevaplar tüylerimi diken diken etti.


Önce şüphesiz dedim, doğdum doğalı insanların içindeyim. Hiç onlarsız kalmadım, her nereye gitsem bir topluluğun özlemini yaşadım. Yokluk insanı ateşler, istek meş�alesini yakar. Elinize bakar neyin �yok� olduğunu hemencecik fark eder ve iştahla istemeye başlarsınız. Öyle değil midir? Neyim var sorusundan ziyade �neyim yok� sorusu ile ilgileniriz. Böylece bir süre yalnız kalmanın sıkıntısını çeksek bile kalabalıkların heyecanı bizi �yalnız� bırakmaz. Arar bulur bir yerlerde kalabalıkları, düşünmeden içine atarız kendimizi. Eş-dost olması gerekmez, çarşı-pazar kalabalığı bile yeter. Acaba uzunca bir süredir, piknik yaparken bile kalabalık yerlere gidişimiz, ormanda-çayırda-bağda gezmek yerine kalabalık alış-veriş merkezlerine, işlek caddelere gidişimiz bundan olmasın! Kendimizden mi kaçıyoruz ne!�. Yani, pek sık ve çok kalabalık tanımışım, o kadar çok ki arasında �kendimi� bile bulamamışım!


Sonra sıra ikinci cevabıma geldi sıra: Kolayca verdim bunun cevabını: Henüz onu tanımıyorum ki! Zevkim, keyfim, hobilerim, en sevdiğim yemek, ayakkabı numaram, boyumun ölçüsü, annemim babamın kim olduğu, kaç teyzemin-kaç halamın-kaç amcamın-kaç dayımın olduğu, neye kızdığım neye sevindiğim, ne kadar alıngan olduğum, hangi espriye en çok güldüğüm, kaç dil bildiğim, ne mezunu olduğum, marifetim, mazeretim�� vs. vs. mi belirliyor benim kim olduğumu? Bunlara verdiğim cevaplar soruma yeterli bir cevap oluyor mu? Hayır! Aslında anladım ki ben, kim olduğumu ortaya çıkaracak soruları bile doğru tesbit edememişim.

Son darbeyi indiren, memnuniyet duyguları ile yaşadığım hayatı kendisine adadığımı iddia ettiğim Rabbim ile ne zaman birlikte olduğum sorusu idi. Önce bunun delillerini aradım. Bir Müslüman ne zaman Rabbiyle baş başa kalmak fırsatını elde eder. Tabi önce namazlarla: günde beş vakit. Eğer münkünse nafilelerle, teravihler bulunmaz fırsat. Kur�an okurken veya herhangi bir ibadeti ifa ederken. Bunlar mecburi beraberlikler. Gerçi kul aklı şunda bunda olduğu sürece bu buluşmalara katılamaz ama Allah Teala Hz. her namazda her oruçta her hayırda kulunun yanı başındadır. Ruhu kaçmış ibadetlerimizle biz bu randevulara, canı ile değil cismi ile katılmışlar arasına giriyoruz. Ama yine de orada bulunduğumuz, bu ibadetlere güç bulabildiğimiz için nasipdar oluruz inşallah.


Bir de zikir ve tefekkür vakitleri var. Büyük bereket ve feyz kaynağı bu zamanlarda da Rabbimizle baş başa kalma şansımız var. Ancak cehennem korkusu ve cennet arzusu Allah sevgisini perdelemezse! Dökülen gözyaşı hasret acısı, kavuşma heyecanı ve arzusu ile dolu olursa. Yoksa Allah ile muamelesi bu defa da ahret pazarlığına dönmüş, kendi halini arzdan başka kelam bilmeyen, sade dünya nimeti-ahiret mükafatı isteyen müddediler arasına gireriz. Beli (evet manasına) ! Geniş hazineler, sonsuz cömertlik ve merhamet sahibi Allah, isteklerimizi bahşeder!

***
Ramazan ayının adıyla bütünleşmiş en kıymetli ibadeti, en kıymetli günlere tahsis edilmiş ibadeti İTİKÂF �tır. Ramazanın şu son on gününe girdiğimiz sıralarda, camiler, tenha köşelerde kalmış mescidler on günlük misafirlerini ağırlar. Onlar olanca gönül heyecanıyla camileri nurlandırırlar. Kendini bilip Rabbine ermek isteyenler itikâfa koşarlar.

Der ki büyükler �kişinin kıymeti Rabbiyle irtibatı kadardır�. İşte bu irtibatı, yani insanın kendiyle ve Rabbiyle irtibatını artıracak çok önemli bir fırsat Ramazanın son günlerine saklanmış. Çok kıymetli pek değerli mükafatlara ermek gayretiyle, kadir gecesini arayan Müslümanlar aynı zamanda halvetin tadına doyum olmaz yalnızlığına da giriverirler. Her giren önce kendiyle sonra nefsiyle mücadele eder, bu cengi atlatanlar Rabbi ile halvet olmanın lezzetine kapılır, hayatın akan seyrine aldırmaz olurlar. Ne haller görüp, ne mertebeler geçerler, dilden Allah kelamı, kalpten huzur neşesi eksilmez. Oruçla gücü tükenmiş nefis tuzsuz çorba, kuru ekmek ve üzüm kurusuna talim edince, uzun tırnaklı ellerini ruhun yakasından çekip kendi derdine düşer. Şekil alma kıvamına gelince akıl komutanı ve ruh sultanının elinde �Müslüman� kalıbına dökülüverir.

Kimse kimsenin haline bakmaz, zira �hal� denilen başkasınınki değil, kendi yaşadığı, gördüğü ve hissettiğidir. İtikâfta marifet, el�de olana değil elde olana kanaat etmektir. Bunu bilen ve öğrenen kendi nasibince Rabbin huzurunda bulunur, bahşedilene kanat ederse daha fazlasına yol bulur. Dünya bineği, beden azası dil ile değil ruh dili ile konuşmayı adet edinip kelamı keserler. Dil susunca gönül söyler. Kalp, zikr-i-illallah ile hayat bulur. Hayat bulan kalp ebediyet suyundan içer. Orada gören gözler ve işiten kulaklar için birer mana sofrası açılır, her sofranın başında İlahi lutuflara gönül açanlar ile Kerem Sahibi bulunur.

Aşkla aramasını, ısrarla-edeple istemesini, şevkle öğrenmesini, mahrumiyete edeple-kanaatle katlanmasını, lutfu �az� demeden hazmetmesini bilenler nice keşfedilmemiş kapılardan geçer. Ne havuzlardan içer, ne hazineler bulurlar da buldum, içtim, geçtim, tattım demezler. İstemeyen aramayı bilemez, bilmeyene bulmak nasip olmaz. Onlara ancak, hayaliyle avundukları vuslatın, gören ve bilenlerinin dilinden hikayelerini nakletmek düşer.
On gün bitip Huzur misafirliği tükenince dar-ı dünya aşinalıktan yabancılık mertebesine iner. Hayal aleminden gerçek aleme geçenlerde görülen sarhoşluk onları da kaplar. Hayal sandıkları gerçeği devam ettirmek için didinirler bir zaman. Otururken kalkar, yürürken durur, konuşurken susarlar ansızın. Ait olmadıkları bir dünyadan, kısa bir an tadıp kesildikleri aleme can atarlar. Vuslat hediyesi tükenmiş, hasret ateşinin yakıcı, acıtan-kavuran ama pişiren kederine düşmüşlerdir. Her baktıkları yerde sevgilinin cemalini seyredenlerdeki dalgınlık kuşatır onları. Uzun uzun susar, her an, işitecekleri o latif nidayı beklerler. Her konuşanı O söyler, her fiili O işler zannederler. Aslında bizim �zan� dediğimizi onlar bizzat bilirler.

*****
Ne mutlu itikâf vakti geldi. Erkekler camilerde hanımlar evlerinde, buldukları her fırsat ve tenha yerde Allahın huzuruna koşacaklar. Sözün, yemeğin, insanlarla bir arada bulunmanın fazlasından sıyrılıp, gönül ve bedenleriyle tam bir ibadet haline bürünecekler. Yeteriyle değil çoğuyla iştigal edip, namaz kılıp, zikir ve tefekkür ile meşgul olup arınacaklar. Ramazan asıl faydasını bu günlerde gösterecek. Bir aylık eğitim kampının semeresi ve uygulaması on gün içinde yapılacak.
İyice pekişen terbiye ve eğitim metodları, hiç unutulmayacak biçimde hayatlara kazınacak. Öyle ki kimse bundan sonra eski günahlı ve bol kusurlu haline geri dönmeyecek. Bu itikâf günleri kadın erkek, evde-mescidde, işde-atölyede demeden hepimizin iştirak edeceği günler olmalı ki, bir senelik yanlışlıklardan bir seneliğine kurtulalım. Hakiki, hisli, ibadetli-taatli, tatlı dilli, hayır sözlü, diğergâm Müslümanlar olma eğitimi olan oruç ayı Ramazan son bir gayretle hayatımızı kuşatsın.
Serpil ÖZCAN
Mihrinaz beğendi.
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi KardelenGül 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Ufka Yolculuk 5. Bilgi ve Kültür Yarışması Yarışmalar/ Bilgi Yarışmaları Mihrinaz 4 1888 24 Aralık 2016 20:19
Ramazan ve Kadir gecesi Oruç-Ramazan su damlası 3 1752 28Haziran 2016 10:51
Abdest ve namazın tıbbî faydaları Namaz-Abdest-Teyemmüm Esma_Nur 1 1524 27Haziran 2016 15:11
Neredesin ey nezaket Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1705 27Haziran 2016 15:09
Allah güzeldir, güzelliği sever Adap-Edep-Ahlak KardelenGül 0 1618 27Haziran 2016 15:08

Alt 26 Nisan 2022, 00:34   Mesaj No:2
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Mihrinaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.398
Konular: 1269
Beğenildi:11839
Beğendi:8986
Takdirleri:26241
Takdir Et:
Standart

İyice pekişen terbiye ve eğitim metodları, hiç unutulmayacak biçimde hayatlara kazınacak. Öyle ki kimse bundan sonra eski günahlı ve bol kusurlu haline geri dönmeyecek. Bu itikâf günleri kadın erkek, evde-mescidde, işde-atölyede demeden hepimizin iştirak edeceği günler olmalı ki, bir senelik yanlışlıklardan bir seneliğine kurtulalım. Hakiki, hisli, ibadetli-taatli, tatlı dilli, hayır sözlü, diğergâm Müslümanlar olma eğitimi olan oruç ayı Ramazan son bir gayretle hayatımızı kuşatsın.

[emoji257][emoji257]
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İtikaf Nedir, Nasıl Yapılır ? nurşen35 Oruç-Ramazan 1 26 Nisan 2022 00:39
Önemli Bir Sünnet: İtikaf Mihrinaz Oruç-Ramazan 0 26 Nisan 2022 00:29
Ramazan orucu için Ramazanın her günü ayrı niyet etmeli miyiz? Günün niyetini ne zama KuM TaNeSi Oruç-Ramazan 2 04 Mayıs 2021 10:12
İtikâf KardelenGül Oruç-Ramazan 4 03Haziran 2018 23:07
Ramazanın Son On Günü İtikâf Zamanıdır.. Belgin Oruç-Ramazan 2 10 Ağustos 2012 11:18

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.