Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Peygamberler(a.s)

Konu Kimliği: Konu Sahibi CaferTayar,Açılış Tarihi:  26 Kasım 2007 (17:59), Konuya Son Cevap : 24 Mart 2010 (20:21). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26 Kasım 2007, 17:59   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Adem Aleyhisselâm'ın Yaratılışı İle İlgili Olarak

Adem Aleyhisselâm'ın Yaratılışı İle İlgili Olarak

Adem Aleyhisselâm'ın Yaratılışı İle İlgili Olarak
Tirmizî'de Geçen Rivayetlerin Şerhi (Hadis No: 95-98)

"Allah, Adem'i yarattığı zaman sırtım sıvazladı" sözü için
âlimler, iki ayrı görüş beyan etmişlerdir:
Birinci görüş: Bazıları sıvazlama (mesh) fiilini Allahü Teala'nm zatına layık olacak şekilde te'vil ederek
bundan kasdın, Allah'ın bir şeye "ol" diye em¬retmesi onun da oluvermesi,
görevli (müvekkel) meleklerine adem-oğullarının ruhlarını getirmelerini amretmesi üzerine
'o melekle¬rin Adem Aleyhisselâm'ın sırtını sıvazlamaları ve ondan
bütün neslinin ruhlarını çıkarmalarının olduğu'nu söylemişlerdir.

Allâme Ebu's-Suud, "Rabb'in Ademoğullarmın bellerinden (sırtlarından) zürriyetlerini almıştı.."
mealindeki ayet-i kerimenin tefsirinde bu görüşe yer vererek şöyle demiştir:

'Bu ifade hakikat manasına hamle di İm iş tir. Nitekim Ibnu Ab-bas radıyallahü Anh'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
(Burada yukarıda geçen hadisi zikrediyor) Sonra şöyle diyor:
Bu, Adem Aleyhisselâm'm bütün neslini onun sırtından bizzat çıkardığı ma¬nasına değildir.
Onun sırtından kendi sulbünden gelecek olan¬ların ruhlarını çıkarmış, ve sonuna kadar bu şekilde devam etmiştir. "
Rabb'in Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almıştı" ayeti kerimesi de buna işaret etmektedir."

Allame Ebu's-Suud Rahmetullahi Aleyh sonra şöyle diror: '
Asıl ortaya çıkış yeri Adem Aleyhisselâm'm sırtı olduğu için, hadis-i şeriflerde aradaki vasıtalar zikredilmeksizin
her iki topluluğun durumu da toplu halde zikredilmiştir. Bundan kasıt,
herkesin ne¬sebinin Adem Aleyhisselâm'a çıktığının ifade edilmesidir.

Ayet-i kerime, Resulullah Aleyhisselâm'm döneminde yaşamış olan kafirlere karşı
bir delil ve onların kendi müşrikliklerini baba¬larına nisbet etmelerinin
bir fayda vermeyeceğini ifade için bildiril¬miş olduğundan durum,
onların babalarının sırtlarından çıkarıl¬maları haline nisbetlerini gerektirmiştir....

Ömer Radıyallahü Anh hadisinde sözün alınışının açıklanmaması, olmadığına delil teşkil etmeyeceği gibi,
bağlayıcı da değildir.
Sözün alınmasındaki gayenin, onların işin gerçeğinden haber¬siz olduklarını ileri sürerek
mazeret beyan etmelerine imkan bırakmamak olduğudur ve bu yolda onların görüşlerine itiraz et¬mek içindir.
Ayet-i kerimede de: "
Bu, kıyamet günü 'Bizim bundan haberimiz yoktu' dersiniz veya 'Daha önce babalarımız
Allah'a or¬tak koşmuşlardı, biz de onlardan gelen bir soyuz bizi boşa çalışanların
yaptıklarından ötürü yok eder misin?' dersiniz diyedir". Şeklinde buyuruluyor.

Bu Ayet-i kerime müşriklere karşı bir hüccet olsun diye bildirilmiş değildir;
çünkü sorumluluk dünyasında bununla onlara nasihat edilmesini gerektiren bir du¬rum sözkonusu değildir;
zira insanlar arasından hiç kimse ken¬dilerinden alınmış olan bu sözü hatırlıyor değildir.

Bu iddiaya da ayet-i kerimedeki cümle yapısından yola çıkılarak itiraz edilmiş
ve şahid tutmanın da şahid olmanın da korunan bir şey olduğu,
bunların gizli bir eylem olarak bağlayıcılık özelliğinin bulunduğu ileri sürülmüştür.

Anlam ise şöyledir: Biz sizin verdiğiniz sözü anmak ve onu size hatırlatmakla yaptığımızı yaptık.
Peygamberimize indirdiğimiz kitapta onu size açıkladık.
Küfür ehli, kıyamet gününde "biz bun¬dan, yani söz verme işinden habersizdik,
sorumluluk âleminde de bize bunu hatırlatan olmadı,

İkincisi: Allame Ebu's-Suud bundan önce ayetin manası üzerinde şöyle diyor: '
Bu açıklama insanlara, Allahü Teala'nın ya¬ratıştaki fıtrat prensibini temsil için yapılmıştır.
Yüce Allah, in¬sanlardan kendi nefislerinde ve çevrelerindeki tevhid anlayışına ve İslam inancına götüren
pek çok delilden bunu anlamalarını isti¬yor. Peygamberimiz Aleyhisselâm'da: "Her çocuk fıtrat üzere doğar..."
diye buyurarak bu hususu dile getirmiştir.
Yüce Allah'ın şu ayet-i kerimesinde de bu fıtrattan sözedilmektedir: "
Allah in¬sanların yönünü, kendisine göre yarattığı yaratma kanununa uy¬gun olan dine çevirir,
Allah'ın yaratması değiştirilemez". Yani si¬zin yaratılışınızdaki temiz fıtratı değiştirmeyiniz,
Allah'ın sizi yaratışında koyduğu güzel fıtrata aykırı hareket etmeyiniz".

Ebu's-Suud Rahmetullahi Aleyh sonra şöyle döyor: "
Buradaki Misalle Allahü Teala'nın, insanların ruhlarını sahi tutmakla on¬lara
kendi Rabb'liğini anlamaları için yeterli imkan vermesi tem¬sil edilmektedir.
Şöyle ki Allahü Teala insanlara doğruyu kavraya-bilmeleri için akıl ve basiret vermiştir,
sonra akıl ve basiretlerini kullanarak hakka ulaşabilmeleri için gerek kendi nefislerinden,
gerekse çevrelerindeki âlemden onlara ayetlerini, delillerini göstermiştir..."

Hadisin kalan kısmı Allahü Teala'nın şu ayeti kerim e sindeki manaya uygundur: "
Andolsun ki, cehennem için de birçok insan yarattık. Onların kalpleri vardır ama anlamazlar,
gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama işitmezler. îşte bunlar hay¬vanlar gibi hatta daha sapıktırlar.
îşte bunlar gafillerdir".

Allame Ebu's-Suud bu ayetin tefsirinde şöyle diyor:
"Yani onları cehenneme girmeleri üzere yarattım, ama bu ken¬di iradeleri dışında bir zorlama neticesi değildir.
Ancak Allah on¬ların hayatları boyunca Hak yolu hiç seçmeyeceklerini,
kendilerini zorlayan bir şey olmadığı halde daima batıl yolda ısrar edeceklerini önceden bilmektedir.
Bu itibarla Yüce Allah onları, cehenneme dalacak insanlar olarak yarattı.
Bir ayet-i kerimede şöyle buyuru-luyor: "Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye ya¬rattım". [1]

99 İmam Malik'in Muvatta'ından "Adem Aleynisselam’ın Yaratılışı" İle İlgili Hadis:
İmam Malık Rahmetullahi Aleyh bu hadisi Kader Hakfanda Konuşmaktan Nehy' babında rivayet etmiştir.

Abdulhamid ibni Abdurrahman ıbnı, Zeydı bnı l-Hattab dan rivaaye?eddiğine göre
bir gün Hazreti Ömer Radıyallahü Anh Rabbim, Adem oğullannm bellerinden zürrıyetUnm almış ve on-En kendilerine şahid tutarak:
'Ben sizin Rabbınız degü mıyım TJşi Onlar:
'Evet, buna şahidiz dediler. Kıyamet günü, biz İuTdan habersizdik demeyesiniz' ayet-i kerimesinden soruldu.
ömeru-bnul-Hattab Radıyallahü Anh'de Resulullah Aleyhıs-sZm-Ia beraberken de
bu ayetten sorulduğunu duydum, Pey-gamZrAleyhisselam
bu konuda söyle buyurdu," diye cevap verdi ve şu hadisi rivayet etti:

"Şanı pek yüce olan. Allah, Adem'i yarattı, sonra sağ eliyle sırtını sıvazladı.
Oyleki oradan bir zürriyet çıkardı ve: Bunları cen¬net için yarattım,
onlar cennet ehlinin amelini işlerler, buyurdu.
Sonra sırtını tekrar sıvazladı ve bir başka zürriyet çıkardı ve:
Bun¬ları cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini işlerler, buyurdu.
Bir adam: Ey Allah'ın Resulü, peki-ameller ne için yapılıyor? diye sordu. Resulullah Aleyhisselâm da:
Allah bir kulu cennet için yarattıysa onu cennet ehlinin ameline yöneltir.
Ta ki, cennet ehlinin işlerinden bir iş üzere ölür, böylece Allah da onu cennete sokar.
Bir kulu cehennem için yarattığında da, ona cehen¬nem ehlinin işlerini kolaylaştırır, ta ki,
cehennem ehlinin iş¬lerinden bir iş üzere ölür, böylece Allah da onu cehenneme sokar, diye buyurdu [2].

28- 'Ademoğlunun, Anasının Karnındayken Yaratılışı İle İlgili Olarak Gelen Rivayetler

Sizden Birinin ilk Yaratılış Parçası Anasının Karnında Şu Kadar Süre Bekletilir Hadisi

100. Bu hadisi Buharı Sahih'inin çeşitli bölümlerinde rivayet etmiştir. Kitabu Bedu'1-Halk, C.4, s.lll'de 'Melek¬lerden Sözedilmesi* babında, C.4, s.l33'te 'Adem'in Ya¬ratılması1 babında, Kitabu'l-Kader, C.8, s,122'de Kitabu't-Tevhid'de, C.9, s.l35'te, 'Peygamber Kullarımız Hakkında Takdirimiz Daha Önce Kesinleşmişti" mealindeki ayetle ilgili babda bu hadisi zikretmiştir.
Aşağıda gelen metni Kitabu't-Tevhid'den aldık;
Adem Şu'be'den, o el-A'meş'ten, o Zeydu'bnu Vehb'den,
o da Abdullah ibnu Mes'ud'dan Resulullah Aleyhisselâm'ın şöyle bu¬yurduğunu rivayet etmiştir:

"Sizden birinin ilk nutfesi anasının karnında kırk gün kırk gece bekletilir.
Bundan sonra bu kadar zaman daha geçince bir kan pıhtısı haline gelir,
daha sonra bu kadar bir zaman daha geçince de bir et parçası haline gelir.
Sonra Allahü Teala ona melek gönderir, bu meleğe dört şeyi yazması üzere izin verilir (veya bu dört şeyi yazması emredilir):
Rızkını ve ecelini, amelini, cehen¬nemlik (şaki) mi yoks'a cennetlik (saîd) mi olduğunu yazar.
Sonra Allah ona ruh üfler. Sizden biri cennet ehlinin işini işler,
öyleki cennet ile arasında bir arşın boyundan fazla mesafe kalmaz,
fakat yazgı Öne geçer ve cehennem ehlinin işini işlemeye başlar, böylece cehenneme girer.

Yine sizden birisi cehennem ehlinin işini işleye durur,
öyleki cehennem ile arasında bir arşından fazla mesafe kal¬maz, ama kader öne geçer ve cennet ehlinin işini işlemeye başlar,
böylece cennete girer. [3]

101- Bazı Rivayetlerde de:
"Sizden birinizin" ibaresinin başında "Allah'a yemin olsun ki" ibaresi ziyade edilmiştir.
Ayrıca "sizden birinizin" yerine de "bir adam" ibaresi geçmektedir.
Diğer bazı rivayetlerde de aradaki me¬safe bir arşın olarak değil de, iki arşın olarak zikredilmiştir.
Bir¬takım rivayetlerde ise bu mesafe bir kulaç olarak geçmektedir, [4]

102. Bu hadisi, İbnu Mace Sünen'inde, CIO, s.20-21'de Ttader* babında, rivayet etmiştir.
Orada senedini zikrettik¬ten sonra şöyle diyor:
"Abdullah ibnu Mes'ud der ki; kendisi doğru sözlü olan ve söyledikleri de
doğrulanan Peygamber Aleyhisselâm bize şöyle bil¬dirdi:
,
"Sizden birinin ilk nutfesi, anasının karnında kırk gün bekleti¬lir,
sonra aynı şekilde bir kan pıhtısı haline gelir, bu kadar zaman geçtikten sonra
bir et parçası haline gelir. Sonra Allahü Teala meleği gönderir.
Ona dört kelimeyi (dört hususu) yazması emredi¬lir.
Allah: Amelini, ecelini, rızkını ve cennetlik mi, cehennemlik mi olduğunu yaz, diye buyurur.
Nefsim elinde (kudreti altında) olan Allah'a yemin olsun ki,
sizden biriniz cennetle arasında bir arşından fazla mesafe kalmayıncaya kadar cennet ehlinin işini işler,
tam bu sırada yazgı öne geçer de bu kişi, cehennem ehlinin işini işlemeye başlar ve cehenneme girer.
Yine sizden biriniz ce¬hennemle arasında bir arşından fazla mesafe kalmayıncaya kadar cehennem ehlinin işini işler,
tam bu sırada kader öne geçer, bu kişi cennet ehlinin işini işlemeye başlar ve cennete girer. [5]

îmam Müslim Sahih'inde bu hadisi muhtelif rivayetlerle ver¬miştir.
Bunlar İbnu Mes'ud'dan ve diğer bazı sahabilerden gelen rivayetlerdir.
Zikredilmesinde pek çok fayda gördüğümüz için bu rivayetleri burada zikredeceğiz. [6]

103. Kastallanî'nin Hamiş ine göre C.10, s.l9'de, geçen .
"Ademoğlunun Ana Karnında Yaratılması Durumu" ba¬bında yeralan rivayet:
Ebu Bekr ibnu Ebi Şeybe, Muaviye ve Veki'den, yine
Muhammed ibnu Numeyr el-Hemedânî babasından,
ayrıca Muaviye'nin babası ve Veki' ve ibnu Numeyr el-Hemedânî'nin babası el-A'meş'ten,
o Zeydu'bnu Vehb'den, o da Abdullah'dan -yani îbnu Mes'ud'dan-Radıyallahü Anhüm,
doğru sözlü ve doğrulanan, Resulullah Aley-
hisselâm'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir.

"Sizden birinin ilk nuftesi anasının karnında kırk gün toplanır (bekletilir),
sonra bu kadar bir zaman sonunda bir kan pıhtısı ha¬line gelir,
sonra yine bu kadar bir zamanda da bir et parçası şeklini alır.
Sonra Allahü Teala ona bir meleği gönderir.
Melek ona ruh üfler ve kendisine dört hususu yazması emredilir:
rızkını ecelini, amelini, cennetlik mi cehennemlik mi olduğunu.
Kendin¬den başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki,
sizden biriniz cennetle arasında bir arşından fazla mesafe kalmaymcaya kadar
cennet ehlinin işini işler sonra yazgı öne geçer ve bu kişi cehen¬nem ehlinin işini işlemeye başlar,
böylece cehenneme girer.
Yine sizden biriniz cehennemle arasında bir arşından fazla mesafe kal-mayıncaya kadar
cehennem ehlinin işini işler de sonra, kader öne geçer ve bu kişi cennet ehlinin işini işlemeye başlar,
böylece cen¬nete girer. [7]

104. Veki'in Rivayetinde ise
"Sizden birinizin ilk nutfesi anasının karnında kırk gece bekleti¬lir" şeklinde geçmekte,
Cerir ve İsa'nın rivayetlerinde ise "kırk gün" olarak geçmektedir. [8]

105. Yine Muaz'ın Şu'be'den rivayetinde de
"Kırk gün" yerine "kırk gece" geçmektedir. [9]

106. Bu Hadisi Şerifte ise:
Muhammedu'bnu Abdullahı'bni Numeyr ile Zuheyru'bnu Harb Sufyanu'bnu Uyeyne'den,
o Amru'bnu Dinar'dan, o Ebu't-Tufeyl'-den, o Huzeyfetu'bnu Ebu Esîd'den -
yani Ebu Esîd el-Ğifarî- Pey¬gamber Aleyhisselâm 'dan gelen rivayetlerle
Rusulullah Aleyhisselâm'ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
"Nutfe ana karnında kırk veya kırkbeş gece bekledikten sonra melek, o nutfeye girer ve:
Ey Rabbim, bu cennetlik mi yoksa cehen¬nemlik mi olacak? diye sorar. Aldığı cevabı kaydeder.
Sonra: Ey Rabbim, kadın mı yoksa erkek mi olacak diye sorar, Bununla bera¬ber, ameli, eseri,
eceli ve rızkı yazılır. Sonra defterler dürülür. Buna bir şey ilave edilmez ve bundan bir şey eksiltilmez. [10]

107. Yine Sahih-i Müslim'de, Kastallanî'nin Hamiş ine göre C.10, s.74'te geçen rivayet:
Ebu Tahir Ahmedu'bnu Amri'bni Serh'in İbnu Vehb'den, onun Amrubnu'l-Haris'ten,
onun Ebu'z Zubeyr'il Mekkt'den rivayetine göre Amiru'bnu Vasile Abdullahi'bnu Mes'ûd'un
"Şaki -cehennemlik- anasının karnında şaki olandır,
saîd -cennetlik- başka¬sından ibret alandır" diye söylediğini duydum demiş
ve Resulullah Aleyhisselâm'ın ashabından Huzeyfetu'bnu Esîd el-Gifarî adlı bir zata gelerek:
Bir adam herhangi bir amel işlemeden nasıl şaki -cehennemlik- olur? diye sormuştur.
Huzeyfe ona cevabında: Sen buna hayret mi ediyorsun, ben Resulullah Aleyhisselâm'ın:
"Nutfenin ana karnına konmasının üzerinden kırkiki gece geçtikten sonra
Allah ona bir melek gönderir, melek o nutfeye şekil verir, kulağım, gözünü,
cildini, etini, kemiğini belirli hale getirir, sonra: Ey Rabbim, erkek mi yoksa kız mı olacak? diye sorar.
Rab-bin dilediği gibi hükmünü verir, melek de kaydeder.
Melek sonra: Ey Rabbim, eceli ne kadar olacak? diye sorar.
Rabbin dilediğini söyler, melek de kaydeder, Sonra melek elinde sahife (kitap) ile ayrılır.

Sonra buna birşey ilave edilmeyeceği gibi bundan birşey de eksiltilmez,
diye buyurduğunu duydum, demiştir. [11]

108. Müslim'in Bu Babdaki Bir Rivayeti de Şöyledir:
Muhammedu'bnu Ahmedi'bni Ebi Halef, Yahya'bnu Ebi Bu-keyr'den, o
Zuheyr Ebu Hayseme'den, o Abdullahi'bnu Atadan, o îkrimetu'bnu Halid'den Ebu't-Tufeyl'in şöyle dediğini bildirmiştir:
Ebu Seriha -yani Huzeyfetu'bnu Esîd el-Gifârî-nin yanına girdim, o
da bana Resulullah Aleyhisselâm'ın şöyle söylediğini; şu iki kulağımla duydum, dedi ve şu hadisi rivayet etti:
"Nutfe, ana rahminde kırk gece bekler, sonra melek ona şekil verir".
Ravi Zuheyr der ki: Zannederim bu arada, "onu şekillendiren melek" dedi, hadisin devamı:
Melek: "Ey Rabbim, er¬kek mi yoksa kadın mı olacak? diye sorar. Allah onu erkek veya kadın kılar.
Sonra Melek: Ey Rabbim, düzgün mü yoksa sakat mı olacak? diye sorar. Allah onu düzgün veya sakat kılar.
Sonra me¬lek: Ey Rabbim, rızkı ne kadar olacak? eeeli ne zaman olacak? huyu nasıl olacak? diye sorar.
Sonra Allah onu şaki (cehennemlik) veya saîd (cennetlik) kılar. [12]


109. Huzeyfe'den Bir Rivayette de,
"Rahme müvekkel kılman bir melek gönderilir. Allah bir şeyi yaratmak dilediği zaman, Allah'ın izniyle onu kırk küsur günde (tamamlar)" kısmı ziyade edilmiştir. Bundan sonraki kısım yu¬karıda geçen hadisin devamının aynıdır. [13]

110. Enes ibnu Malik'ten merfu olarak rivayet edildiğine göre de, Enes ibnu Malik şöyle demiştir:
"Allahü Teala rahim için bir meleği müvekkel kılmıştır. Bu me¬lek Ey Rabbim, nutfe oldu , ey Rabbim, kan pıhtısı oldu, Ey rabbim et parçası oldu, der. Allah da ondan bir insan yaratmak dile¬diğinde emrini bildirir. Melek: Ey Rabbim, kadın mı erkek mi, şaki mi saîd mi, rızkı ne kadar, eceli ne zaman? diye sorar. Bu hal üzere anasının karnındayken bunları yazar [14]

109-110. Hadislerin Şerhi:

"Cennetle arasında bir zir'a (arşın) kalmış olur" denirken arada kalan mesafenin çok kısa olduğuna işaret edilmek istenmekte¬dir.
Hadisi şeriflerden anlaşıldığına göre amellerin görünen taraf¬ları, sadece belli durumları ortaya koyan işaretlerdir. İşlerin so¬nunda neye varacağı ise kaderde belirlenmiştir.
İmam Nevevî şerhinde: "Doğru olan ve sözleri doğrulanan" sözünün manasının, kendisi daima doğru konuşan ve vahiyle bil¬dirdiklerinin doğru olduğu da zaman içinde ortaya çıkan, şeklinde olduğunu belirtmiştir.
Hadisin muhtelif rivayetlerinde, meleğin geldiği vakit hakkında değişik bilgiler var. Alimler bunları birleştirmek için şöyle demişlerdir: Melek nutfenin ana rahmine girmesinden itibaren ona müvekkel kılınır ve gelişmeleri gözetir, zamanı geldikçe Ey Rabbim, mutfe oldu, pıhtı oldu, et parçası oldu, der. Allah'ın iz¬niyle her ne gelişme olursa onu vaktinde belirtir. Allahü Teala bütün olanları daha iyi bilmektedir. Meleğin konuşması ve tasar¬rufla bulunması için belirli vakitler vardır: Birincisi: Allahü Tea-la'nın nutfeyi yaratıp onu pıhtı haline dönüşür kıldığı zaman. Me¬lek ilk olarak bu zamanda, bir çocuğun teşekkül edeceği husu¬sunda bilgi sahibi olur. Çünkü her nutfeden çocuk olmamaktadır. Nutfenin sözü edilen hale dönüşmesi ise kırk günden sonra olmak¬tadır, işte bu zamanda melek çocuğun rızkını, ecelini, amelini, cennetlik veya cehennemlikliğini yazar.
Melek, bundan sonra ayrı bir zamanda başka bir tasarrufta bu¬lunmaktadır ki, bu da çocuğa şekil vermesidir, kulak, göz, deri, kemik, erkeklik veya dişilik uzuvlarının şekillendirilmesi, meleğin bu ikinci tasarrufudur. Bu ise üçüncü kırk günün içinde olmak¬tadır. Bu süre de, pıhtının et parçası haline geldiği süredir. Üçüncü kırk gün tamam olmadan ve içerisine ruh üflenmeden şekil verme işi tamam olur. Çünkü ruh ancak çocuğun şekli tam belirginleştikten sonra üflenir.
Hadisin rivayetlerinden birinde: "Nutfenin ana karnına kon¬masının üzerinden kırkiki gün geçtikten sonra Allah ona bir me¬lek gönderir. Melek o nutfeye şekil verir, kulağını, gözünü, cildini, etini, kemiğini belirli hale getirir..." denmesi hususunda müfessir Kadı Beyzavî ve başkaları şöyle diyorlar: 'Bunun, zahirî manasıyla alınmaması gerekir. Zahirî manasıyla alındığı zaman doğru ol¬maz. Burada kastedilen mana, kendisine ne tür bir şekil veri¬leceğinin yazümasıdır. Sonra başka bir vakitte bu yazılanlar yerine getirilir. Çünkü ilk kırk günden sonra çocuğa şekil verilmediği âdeten bilinmektedir. Çocuğun şekli, ancak üçüncü kırk günün
içinde belirir. Bu ise nutfenin, pıhtı halinden et parçası haline döndüğü süredir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de şöyle buyurulu-yor: "Andolsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdir".
Dört ay tamamlanıp cenine ruh üflendikten sonra melek ona yeni bir şekil daha verir.
Ruh üfleme işinin ancak dört ay tamamlandıktan sonra olduğu üzerinde bütün ilim adamları ittifak etmişlerdir. Buharî'nin Sa¬hihinde yeralaû bir rivayette: "sizden birinin ilk nutfesi, anasının karnında kır gün kırk gece bekletilir. Bundan sonra bu kadar za¬man daha geçince bir kan pıhtısı haline gelir, daha sonra bu ka¬dar bîr zaman içinde bir et parçası haline gelir. Sonra Allahü Tea-la ona bir melek gönderir, bu meleğe dört şeyi yazması üzere izin verilir: Rızkını, ecelini, amelini, cennetlik mi, yoksa cehennemlik mi olduğunu yazar. Sonra ona ruh üflenir" deniyor. Burada "sonra" denmesinden anlaşıldığına göre meleğin sözü edilen hu¬susları yazması, üçüncü kırk gün geçtikten sonra olmaktadır. Diğer rivayetlerden anlaşılan ise, bu yazma işinin birinci kırk günden sonra gerçekleştiğidir. Buna cevap olarak denilmiştir: "Sonra melek gönderilir..." kısmı, baştaki "anasının karnında kırk gün bekletilir" ibaresine atfedil m iş tir. Kendisinden önceki cümleye matuf değildir. "Sonra bu kadar zaman içinde kan pıhtısı olur..." kısmı ise bir ara cümle (cumletun mu'terida) mahiyetinde¬dir. Bu durum Arap dilinde çokça görülür ve Kur'an-ı Kerim'de sahih hadislerde ve Araplar arasında dolaşan sözlerde bunun örnekleri çoktur.
Kadı Beyzavî ve başka müfessirler derler ki: Meleğin bu husus¬ları yazmak üzere gönderilmesinin anlamı, o meleğin bununla, sözü edilen şeyi yapmakla emrolunmasıdır. Yoksa esas itibariyle hadisi şerif, meleğin zaten ana rahmine müvekkel kılınmış olduğunu gayet açık bir ifadeyle bildiriyor. Nitekim bundan önce meleğin "Ey Rabbim nutfe oldu, ey Rabbim pıhtı oldu" dediği bildi¬riliyor. Enes ibnu Malik Radıyallahü Anh'ın rivayetinde: "Allah ondan bir insan yarattığı zaman emrini bildirir. Melek: Ey Rab¬bim, kadın mı, erkek mi..." demesi bizim yukarıda yaptığımız açıklamaya ters değildir. Burada meleğin böyle söylediği, pıhtının da et parçası olduğu belirtildikten sonra zikrediliyor. Ama bunun¬la yeni bir konudan söz ediliyor olduğundan bu, sözün başlangıcı sayılır. Bununla ayrı bir durumdan, ayrı bir gelişmenin başlangıcından söz ediliyor. Bu rivayette önce nutfenin hangi halden hangi hale dönüştüğü sırayla anlatılıyor, ikinci kısımda da Allah'ın nut-feyi pıhtı haline getirmek istemesi üzerine meleğin ne konuştuğundan bahsediliyor. Ayrıca meleğin rızkı, eceli, cennetlik veya ce¬hennemlik olması, ameli, kadınlık veya erkekliği yazması, bu hu¬susların kendine bildirilmesi, gerekeni yapmak ve kendisine bil¬dirilenleri yazmakla emroluinması neticesinde gerçekleşmektedir. Allahü Teala'mn bu konudaki hükmü, ilmi ve iradesi ise bu hâdiseden önce belliydi. Allah'ın ilmi, ezilidir.
Hadiste "sizden birinizin cennetle arasında bir arşından fazla mesafe kalmaymcaya..." denirken o insanın Ölüme çok yaklaştığı ve o-hali üzere ölmesi neticesinde cennete girmesinin mümkün ol¬duğu bir anda durumunun değişebileceği bildirilmektedir. Arada bir arşından fazla mesafe kalmadığı belirtilirken dünyadaki her¬hangi bir kişinin varmak istediği yerle arasında bir arşınhk me¬safe kalması halindeki yakınlığına benzediği ifade edilmektedir.
Bu hadisin söylenmesinden maksad, sözü edilen durumun ge¬nel bir şey olmayıp insanlar arasında nadiren görülen bir durum olduğunun ifade edilmesidir. İnsanların pek çok fenalık işledikten sonra iyiliğe dönmeleri Allahü Teala'nın ihsanından ve rahmeti¬nin genişüğindendir. insanların hayır halinden şer haline dönmeleri ise çok nadir ve son derece azdır.
"Rahmetim gadabımı geçti, rahmetim gadabıma galib oldu" sözündeki mana da buna işaret ediyor.
insanın hayır halinden şer haline dönmesi gerek küfür, gerek¬se günah işlemek suretiyle cehenneme girmeyi gerektirecek bir ameli işlemekle olur. Ancak bu ikisinin durumu farklıdır. Birisi cehennemde ebedî kalacak, diğeri ise cesazmı çektikten sonra çıkacaktır. Küfür üzere ölen cehennemde ebedî kalacaktır. Al¬lah'ın birliğini kabul eder halde ölmesine rağmen; dünyadayken günahlar işlemiş olan ise, daha önce geçtiği üzere cehennemde ebedî kalmayacaktır. Bu Hadiste kaderin hak olduğu açık şekilde ifade edilmektedir. Ayrıca tevbenin daha önce işlenmiş günahları sildiği bildiriliyor. Yine hadisten anlaşıldığına göre insan ne hal üzere öldüyse o hale göre hüküm verilir. Ancak küfre düşmeden günah işleyenlerin azab mı görecekleri yoksa mağfiret mi edilecek¬leri üzerinde hüküm verecek olan Allah'tır. En doğrusunu Allah bilir. [15]

29- Yüce Allah'ın Rahme Hitabı İle İlgili Olarak Gelen Rivayetler

'Rahme Hitab' Hadisi

111 Bu Hadisi Buharı, kitabu't-Tefsir'de, Muhammed su¬resi konusunda, C.6,s.l34'te, "Akrabalık Bağlarını Ko-panrsınız" mealindeki ayet-i kerime ile ilgili babda rivayet etmiştir.
Süleyman Muaviyetu'bnu Ebi Muzerred'den, o amcası Saîd ibnu Yesâr'dan, o da Ebu Hureyre Radıyallahü Anh'den Resulullah Âleyhisselâm'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah yaratıkları yarattı. Bunu bitirince akrabalık bağı, (rahm) kalkıp Rahman'ın eteğine yapıştı. Rahman: 'Bırak' dedi. Akra¬balık bağı: 'Bu makam benimle ilişkinin kesilmesinden sana sığınma makamıdır' dedi. Rahman: 'Senin hakkını yerine geti¬rene, (akrabalarıyla bağlarını koparmayana) Benim vasıl olmama, ona yardımcı olmama, senin hakkını yerine getirmeyerek akra-basıyla ilişkiyi kesenle de Benim ilişkiyi kesmeme razı değil mis¬in?' diye sordu. Akrabalık bağı: 'Evet, razıyım Ey Rabbim' diye ce¬vap verdi. Rahman: 'Öyleyse, bu istediğini sana veriyorum' diye buyurdu. Ebu Hureyre der ki: isterseniz "Demek, idareyi ve haki¬miyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık münasebetlerini bile keseceksiniz öyle mi?" ayetini okuyun [16]

112. Bukarî'nin aynı babda senedi ebu Hureyre'ye daya¬nan bir başka rivayetinde:
"Sonra Ebu Hureyre Radıyallahü Anh'ın, Resulullah Aleyhis-selâm'ın, isterseniz "Demek idareyi ve hakimiyeti ele alırsanız..." ayetini okuyun dediğini bildirmiştir." denilmektedir. [17]
Yukarıdaki hadisi Buharı, Kitabu't-Tevhid'de ve Kitabu'l-Edeb'de de rivayet etmiştir. Müslim de kitabu'l-Edeb'de Nesâî ise Kitabu't-Tefsir'de rivayet etmiştir. [18]

113. Türmizî'iıiiı rivayetine göre de Abdurrahmani'bnu Avf Resulullah Aleyhisselâm'ın şöyle söylediğini duydu-ğunu bildirmiştir:
"Allah buyurdu ki, Ben Allah'ım, Ben Rahman'im, rahm'ı (ak¬rabalık ilişkisini) yarattım ve onun için kendi ismimden isim türettim, kim bunun hakkını yerine getirerek akrabalık ilişkisini sürdürürse Ben de ona yakın olur; kendisine yardımcı olurum, kim de akrabalık bağım koparırsa Ben de onunla ilişkiyi,keserim. [19]
Tirmizî bu hadisin hasen, sahih olduğunu belirtmiştir. [20
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hacet kapısın tıklarken Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 1899 13 Eylül 2008 11:34
geçmiş zaman aynası Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2016 13 Eylül 2008 11:29
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: Dua Bölümü Seyyid 1 2323 12 Eylül 2008 12:39
rahmet katrelerinde bir  cuma  soluğunda dua Dua Bölümü CaferTayar 0 2210 12 Eylül 2008 12:31
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan Cuma-Bayram-Kandiller CaferTayar 0 1794 06 Eylül 2008 13:07

Alt 24 Mart 2010, 20:21   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:63
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Adem Aleyhisselâm'ın Yaratılışı İle İlgili Olarak

Andolsun ki, cehennem için de birçok insan yarattık. Onların kalpleri vardır ama anlamazlar,
gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama işitmezler. îşte bunlar hay¬vanlar gibi hatta daha sapıktırlar.
îşte bunlar gafillerdir
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Bir Sabır Timsali Olarak Eyyub Aleyhisselam enderhafızım Peygamberler(a.s) 0 25Haziran 2012 17:39
Canlıların yaratılışı süreklimi? MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 07 Nisan 2009 21:54
Zülkarneyn Aleyhisselam İle İlgili Hükümdar Kıssası MERVE DEMİR Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 0 19 Mart 2009 11:22
Hz.Adem İle İlgili Ayetler MERVE DEMİR Konular İle İlgili Ayetler 0 27 Eylül 2008 21:06
İsa**Aleyhisselam İle İlgili Ayetler CaferTayar Konular İle İlgili Ayetler 1 25 Şubat 2008 09:44

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.