![]() |
Yine bir gün Hz. Aişe annemiz, Hz. Sevde annemiz ve Hz. Peygamber efendimiz bir yemekte bulamaç aşını yerken Hz. Sevde annemiz; "Bu yemeği sevmiyorum" dedi. Hz. Aişe annemiz: "Yemezsen yemeği yüzüne sürerim" dedi. Bu konuşma esnasında önce Hz. Aişe annemiz, Hz. Sevde annemizin yüzüne yemeği sürdü. Sonra da Hz. Sevde annemiz, Hz. Aişe annemizin yüzüne birer parmak bulamaç sürerek şakalaştılar. Hz. Peygamber efendimiz de bunları devamlı bir gülümsemeyle izledi. |
Bir yolculukta bazı eşyaları, taşıması için isminin anlamı gemi ile denk olan Sefine [=gemi] adlı hizmetçinin üzerine yüklediler. Bunu gören Peygamber efendimiz: İşte şimdi gerçekten sefine oldun dedi. -------------- Rasulüllah'ın azatlı kölesi Sefine diyor ki, Bir yolculukta taşımam için verdikleri yük bana ağır geliyordu. Şikâyette bulundum. Efendimiz, latife yaparak, çıkınını yay bakalım, dedi. Herkes eşyasını ona doldurmaya başladı. Hadi şimdi taşı, çünkü sen sefinesin (gemisin) ya! Buyurdular. Vallahi bu latife üzerine bana iki üç deve yükü yükleselerdi bile vız gelirdi. |
Hz. Peygamber efendimiz, bir grup Müslüman ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştı. Akşam namazı kılındıktan sonra, yorgunluktan uyuyanlar oldu. Birisi bir urgan alıp yanında uyuyan arkadaşının ayağına bağladı ve çekti. Neye uğradığını anlamayan o kişi korkup bağırdı. Hz. Peygamber efendimiz bu hareketten hoşlanmadı: ''Hiç bir Müslümana, diğer bir Müslümanı korkutmak helal değildir'' diye buyurdu. ----------------- Kısaca, eşek şakaları yasaklanmış. |
Abdullah b. Haris anlatır: Allah Rasulü çocukları över ve Hadi yarışın bakalım. Kim bana önce ulaşırsa ona şunu şunu vereceğim derdi. Çocuklar da koşarlar, omzuna kucağına çıkarlardı. O da onları öper ve ödüllendirirdi. |
Bir gün torunları Hasan ve Hüseyin'e bir binek gibi sırtına çıkmalarını söylemişti. Bu manzarayı gören sahabi, Oh! Ne güzel de bineğiniz var! deyince, Allah Rasulü de, Ama onlar da ne süvariler! dedi. |
Suheyb hasta idi, göz ağrısı çekiyordu. Suheyb diyor ki ben hurma yiyordum. Efendimiz buyurdular ki, Suheyb, hem gözün ağrıyor, hem de hurma yiyorsun? Sanki gözümle yediğimi ima ediyordu. Ben de dedim ki, öbür yanımla yiyorum. Güldüler. |
Yanakları pembe pembe bir adama latife yollu: Ebulverd olmuşsun / güle dönmüşsün! buyurdular. Ondan sonra, onun adı da Ebul-verd kaldı. |
Rasulüllah efendimiz bazen Enes'e latife yapar ve ''Seni gidi iki kulaklı'' dermiş. |
Yine Enes anlatır: Ebu Umeyr künyesiyle anılan bir kardeşim vardı. (Umeyr, Ömercik demektir). Kuş meraklısı idi, evde bir serçe beslerdi. Efendimizin yanına geldiğinde ona: Ömercik, ne yapıyor serçecik? diye latife yapardı. |
Aişe annemiz anlatır: Allah Rasulü Tebük ya da Hayber seferinden dönmüştü. Benim bir oyuncak sandığım vardı. Kapağı açılınca içindeki oyuncaklarımı gördü ve Bunlar da ne, Aişe! dedi. Kızlarım, dedim. İçlerinde kanatlı bir at vardı. Peki bu ne? diye sordu. At, dedim. Ama kanatları var, bunlar ne? diye sordu. Duymadın mı, dedim. Hz. Süleyman'ın atlarının kanatları varmış. Bunun üzerine dişleri gözükünceye kadar güldüler. |
SAAT: 04:08 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.