Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İLİTAM Bölümleri Ders/ Dökümanlar > SAKARYA İlitam

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  27 Aralık 2013 (15:01), Konuya Son Cevap : 27 Aralık 2013 (15:01). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 27 Aralık 2013, 15:01   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 9.Hafta

sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 9.Hafta

MEZHEPLER TARİHİ 9.HAFTA

MU’TEZİLE

İtikadî meselelerin yorumunda akla ve iradeye öncelik tanıyan, itikadî ve siyasî gayelerle zuhur etmiş bir kelâm mezhebidir. Bu sebeple Mu’tezile ekolü İslâm düşüncesi tarihinde kelâmîfelsefî tartışmalarla tanınmıştır.

A-İsimlendirme Meselesi

Sözlükte "ayırmak, uzaklaştırmak" anlamındaki “a-z-l” kökünden sıfat olan Mu’tezile kelimesi "uzaklaşan, ayrılıp bir köşeye çekilen" anlamına gelmektedir.Bir terim olarak Mu’tezile isminin ortaya çıkışı hususunda faklı tezler ileri sürülmüştür. Bunlardan en fazla dikkat çekeni Hasan Basrî ile Vasıl b. Ata arasında vuku bulduğu kabul edilen hâdiseye dayandırılan görüştür. Buna göre Mu’tezile mensupları büyük günah işleyen bir kimsenin mümin ya da kafir olmadığını, bu ikisi arasında bir yerde bulunduklarını“el-menzile beyne’lmenzileteyn” kabul ederler.

Muhalif bazı âlimler Mu’tezile mensuplarını, kaderi tartışmaya açıp inkâr ettikleri veya kulun kendi fiillerini yaratmaya kadir olduğunu söyledikleri için Kaderiye; Cehm b. Safvân’dan etkilendikleri için Cehmiyye; “ALLAH şerri yaratmaz” dedikleri için Seneviyye ve Mecûsiyye; tövbe etmeden ölenlerin bağışlanmayacağını söyledikleri için Vaîdiyye; ALLAH’a bazı kadîm sıfatları nisbet etmekten kaçındıkları için Muattıla olarak da adlandırmıştır.

Mu’tezile âlimleri bu isimleri reddetmiş, kendileri için “Mu’tezile” isminin yanı sıra “Ashâbü’l-adl ve’t-tevhîd, Adliyye, Ehl-i adl, Ehl-i hak, el-Fırkatü’n-nâciye” gibi adları

kullanmayı tercih etmiştir.

Mu’tezile, hicri II. asrın başlarından itibaren büyük günah işleyenin durumu, insanın hürriyeti, tevhit, sıfatlar vb. meselelerde aklı ön planda tutarak diğer İslâm fırkalarından daha özgün bir anlayış ortaya koyan bir grup insana isim olarak verilmiştir.

B- Mu’tezilenini Oluşum Süreci

Müslümanların içinde bulundukları sosyal, kültürel ve siyasî şartlar, başta imamet meselesi olmak üzere büyük günah meselesi, ALLAH’ın sıfatları, insanın iradî fiilleri, Kur’an’ın mahlûk olup-olmadığı gibi siyasî ve fikrî/itikadî tartışmaları gündeme getirmişti.

İkincisi ise dış faktörlerden kaynaklanan tartışmalardır. Bunlar daha ziyade varlığın mahiyeti, cevher, araz, hareket, sükûn gibi felsefî konular üzerinde yoğunlaşmakta idi.Hem felsefe hem de diğer din ve mezheplerin yönelttiği eleştirilere karşı İslâm inancının savunulması kaçınılmazdı. İşte bunu Mu’tezile ekolüne mensup âlimler yapmaya çalışmıştır.

Ekolün teşekkül sürecinde etkili olan âlimlerin başında mezhebin kurucusu kabul edilen Vasıl b. Ata ve Amr b. Ubeyd gelmektedir.Mutezili görüşlerin düzenli bir sistem haline gelmesi Ebü’l-Hüzeyl-el-Allâf , Bişr b. Mu’temir , İbrahim en- Nazzam gibi önemli âlimlerin elinde gerçekleşmiştir.

C- Mu’tezilenin Tarihçesi

Haricîler, büyük günah işleyen bir müslümanın cehennemlik olduğunu, Mürcie grubu ise söz konusu müslümanın dinî akıbetini ALLAH’a havale ettiğini açıklamıştı. İşte böyle bir dönemde

II. (VllI.) yüzyılın başlarında Basra’da, Vâsıl b. Atâ ve Amr b. Ubeyd’in farklı bir teori ortaya koymalarıyla Mu’tezile ekolünün tarih sahnesine çıktığı kabul edilir.

Vasıl’ın ölümünden sonra kayın biraderi Amr b. Ubeyd hareketin önderliğini üstlendi.Hârûnürreşîd’in iktidara gelmesiyle Mu’tezilîler yeniden itibar görmeye başladı. Me’mun’un iktidarında Mu’tezilî fikirler, devletin de destek vermesi ile sarayda, ilim meclislerinde ve siyasî sahada belirgin hale gelerek devletin resmi mezhebi oldu.Halife Mu’tasım ve Vasık dönemlerinde de itibar gören Mutezililer, Mütevekkil halife olunca güçlerini kaybetmişlerdir.



Şii Büveyhî hükümdarı Adudüddevle’nin Mu’tezilî âlim ve devlet adamı Sâhib b. Abbâd’ı vezir yapması üzerine Mu’tezile yeniden ilgi ve alaka görmeye başladı. Kendisi de bir Mu’tezili olan vezir Sahib, kadılık vazifelerine Mu’tezili âlimleri atadı. Nitekim Kâdî Abdülcebbâr da bu dönemde kâdılkudâtlığa tayin edilmiştir.Gazneliler dönemindeHorasan bölgesine göç etmek zorunda kaldılar. Gaznelileri mağlup eden Selçukluların Bağdat’ta kontrolü ele almaları, Mu’tezile’nin yeniden canlanmasına vesile oldu. Çünkü Tuğrul Bey’in veziri Kündürî (ö.456/1064), aşırı bir Mu’tezile taraftarıydı. Bu ekole mensup âlimleri önemli mevkilere getirdi, bid’atçı olarak nitelenen 400 civarındaki Sünnî âlimi de Selçuklu sınırlarının dışına çıkardı.Alparslan’ın veziri ve koyu bir Eş’arî taraftarı olan Nizâmülmülk sürgüne gönderilen Sünnî-Eş’arî âlimlerin geri dönmesini sağladı ve bunlar adına medreseler açtırdı.Sonraki dönemlerde Mu’tezile, daha önce Vâsıl devrinde Zeyd b. Ali, Me’mûn döneminde Kasım b. İbrahim er- Ressî tarafından başlatılmış olan Mu’tezile-Şîa yakınlığı Yemen Zeydîliği ve kısmen İmâmiyye içinde varlığını sürdürmüştür.

D- Mu’tezilenin Kolları

Klasik kaynaklarda yapılan tasniflerde Mu’tezile mezhebinin yirmi kadar alt gruba ayrıldığı bildirilir. Bu gruplar, Mu’tezilî âlimlerin isimlerine nispetle adlandırılır. Abbasîler devrinde Mu’tezile mezhebi Basra ve Bağdat kollarına ayrılmış, bu kollar zamanla iki okul haline dönüşmüştür. Her iki okul da beş esası kabul etmekle birlikte ayrıntıda farklı görüşler benimsemiştir.

1- Basra Okulu

Bu okulunun ilk temsilcisi, mezhebin kurucusu da kabul edilen Vâsıl b. Atâ’dır. Vâsıl mezhebin tevhid, menzile beyne’l-menzileteyn ve emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker; halefi Amr b. Ubeyd ise adalet, vaad ve vaîd esaslarını geliştirmiş olmakla beraber Mu’tezile’nin usûl-i hamseden oluşan inanç sisteminin teşekkülü Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf’in el-Usûlü’l-hamse adlı kitabıyla tamamlanmıştır. Allâf’tan sonra Basra okulunun en meşhur temsilcileri öğrencisi İbrahim en-Nazzâm, sonrasında da Nazzam’ın öğrencisi Cahız olmuştur.

Cahız:el-Beyan ve’t-Tebyin, Kitabu’l-hayavan, Resailü’l-Cahız, Kitabu’l-Buhala, Kitabu’l-’Usmaniyye ve Mu’tezilenin faziletlerini anlattığı eseri Fazîletü’l-Mu’tezile adlı eseri meşhurdur. Câhiz’den sonra Basra Mu’tezilîleri’nin en meşhur temsilcileri Ebû Ali el-Cübbâî ve oğlu Ebû Hâşim’dir.

Kadi Abdülcebbâr el-Hemedânî:Şerhu Usûli Hamse, el-Muğnî, Tesbîtü delâili’n-nübüvve adlı eserleri kaleme almış, bir bakıma Mu’tezile düşüncesinin kayda geçmesinde büyük rol oynamıştır.



2- Bağdat Okulu

Bu okulun kurucusu ve ilk önemli temsilcisi Bişr b. Mu’temir`dir Bişr’in en meşhur öğrencileri Sümâme b. Eşres, Ebû Mûsâ el-Murdâr ve Ahmed b. Ebû Duâd’dır. Bu son şahıs, Me’mûn ile tanışmış, onun ilim ve tartışma meclislerinde bulunmuş halifeyi etkilemek suretiyle Mu’tezilî görüşlerin yönetim tarafından desteklenmesini sağlamıştır. Böylece o, Bağdat Mu’tezilesine büyük bir hizmet yapmıştır. Ayrıca Ca’fer b. Harb’in öğrencisi olan Ebü’l-Hüseyin el-Hayyât da Mu’tezile ekolünün savunulmasında önemli bir etkinliği olan âlimdir. Bağdat Okuluna mensup Mu’tezile ekolünün diğer önemli alimleri. Ebû Ali el-Cübbâî , Ebû Hâşim el-Cübbâî, Ebü’l-Kâsım el-Kâ’bî el-Belhî`dir



Bu iki okulu mukayese ettiğimizde bazı farklıklar dikkat çekmektedir.Basra Okulu, siyasetten uzak kalabilmiştir. Ancak Bağdat Okuluna mensup âlimler, siyasete müdahil olmuşlardır.

Basra Mu’tezilesi fikrî mücadeleden yana olan, usul ve fürûda aklı ve vahyi birlikte değerlendiren bir okuldur.Buna karşılık daha çok amelî ve siyasî alanda temayüz eden Bağdat Mu’tezilîleri, mezhebin görüşlerinin emir bi’l-ma’rûf çerçevesinde devlet eliyle etkili bir şekilde yayılması taraftarıydı.Bu bakımdan onları Basralılardan ayıran en önemli görüş, Hz. Ali’nin fazileti konusudur. Bağdat Mu’tezilesi, Hz. Ali’yi sahabenin en üstünü kabul ederken, Basralılar, Hz. Peygamberden sonra sahabenin en faziletlisi olarak sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’yi kabul ettiler. Ekolün iki ana grubu arasındaki diğer bir fark da Bağdat okulunun, Yunan felsefesinden daha çok etkilenmiş ve teferruata dair konulara daha fazla dalmış olmasıdır.

E- Mu’tezilenin Temel Görüşleri

İtikadî alanı sistematik bir şekilde ifade eden ilk mezhep Mu’tezile’dir. Başlangıçtan itibaren Mu’tezile kelâmcıları İslâm dininin temel ilkelerini "usûl-i hamse" başlığı altında ele almışlardır. Bununla birlikte Usul-i hamse, aynı dönemde ve bir bütün olarak ortaya çıkmamış, aksine tarihi bir süreç içinde peyderpey teşekkül etmiş ve zamanla Mu’tezileye mensubiyetin en önemli göstergesi olmuşlardır.Usul-i hamseyi kronolojik süreç dikkate alınarak şu şekilde açıklanabilir:

1- el-Menzile beyne’l-menzileteyn (İki Mevki Arasında Bir Yer)

Mu’tezile ekolünün ilk teşekkül eden görüşü Vasıl b. Ata’nın ortaya koyduğu “elmenzile” prensibidir.Vasıl,Hz. Ali ile Muâviye taraftarlarından birinin hatalı olduğunu, fakat tespitinin mümkün bulunmadığını, dolayısıyla haklarında karara varmayıp konuyu ALLAH’a havale etmenin gerektiğini söylemiş, hem Ali’yi hem düşmanlarını tekfir eden Hâricîler’le her iki grubu da mümin sayan Mürcie arasında ara bulucu olmak istemiştir.

Vasıl, “el-menzile” görüşüyle amelin imanın bir parçası olduğunu kabul etmektedir. Büyük günah işleyen bir kimse günahı sebebiyle imandan çıkmış, fakat küfre düşmemiştir. Eğer tövbe ederse iman yurduna tekrar geri dönecektir. Aksi takdirde iman sınırlarının dışında kalacaktır. Böylesi bir kimseye büyük günah işlediği için “fasık” denir ve tövbe etmediği takdirde ebediyen cehennemde kalır.

2- Vaad ve Vaîd Esası (Mükafat ve Ceza Verme Sözü )

Diğer İslâm mezheplerine göre ALLAH vaadinden asla dönmez, ancak vaîdinden dilerse dönebilir ve kötülük yapanları dilerse affedebilir. Mu’tezile ise, ALLAH’ın vaadinden dönmediği gibi vaîdinden de dönmeyeceğini iddia eder. Onlara göre ALLAH’ın vaad veya vaîdinde durmaması, verdiği haberin vakıaya uygun olmaması söz konusu değildir. Bu sebeple dünyada iyilik yapanları mükâfatlandırması, günah işleyenleri de cezalandırması zorunludur. ALLAH’ın emirlerine uyup işlediği büyük günahlardan tövbe etmiş olarak ölenler âhirette mükâfatı hak eder, büyük günahlardan tövbe etmeden ölenler ise cehennemde ebedî olarak kalır. Ancak bunların azabı kâfirlerinkinden daha hafiftir.

Mu’tezile vaad ve vaîd başlığı altında iman, fısk, küfür, kebîre, tövbe, kötülüklerin iyilikleri boşa çıkarması, iyiliklerin günahlara kefaret olması, sevap, ikab, şefaat, ivaz, kabir azabı gibi âhiret ahvâli, bunların maddî varlıklara tekabül edip etmediği, büyük günah işleyenlerin cehenneme girdikten sonra oradan bir daha çıkmayacakları gibi konuları ele almaktadır.

3- Emr bi’l-ma’ruf ve’n-nehy ani’l-münker (İyiliği Emretmek- Kötülükten Sakındırmak)

Mu’tezile’ye göre her müslümanın iyiliği emretmesi ve kötülükten sakındırması zorunlu bir görevdir. İmkan dahilinde her Müslüman bu görevi yerine getirmeli; el, dil veya kılıçla/silahla kötülüklerden insanları sakındırmalıdır. Mu’tezilîler, ilk zamanlar bu esası uygulayarak bozuk din mezhep ve akımlara karşı İslâm’ı güçlü bir şekilde savunmuşlardır. Ayrıca bu esası ahlâk bozukluklarını önlemek, toplumu ıslah etmek, adaleti yaygınlaştırmak amacıyla tatbik etmişler; fakat Havâric ve Şîa’nın yaptığı gibi bunu iktidardaki yöneticilere karşı toplumu kışkırtmak için bir araç olarak kullanmamışlardır.Ancak sonraki devirlerde bu tutumlarını değiştirerek muhalefette iken bazı isyan hareketlerini desteklemede olduğu gibi, iktidarda iken mihne/baskı olaylarında görüldüğü üzere muhalifleri yola getirme ve hasımları susturma hususunda bu esastan faydalanmışlardır.

4- Tevhîd

ALLAH’ın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olduğunu kabul etme anlamına gelen tevhid, usûl-i hamsenin temelini teşkil eder. Mu’tezile mensuplarının tevhid konusuna

yaptıkları bu vurgu onların özellikle sıfatlarla ilgili duyarlılıklarından kaynaklanmaktadır.

Onlar, ALLAH’ın her şeyden münezzeh olduğu fikrini samimi olarak korumak endişesinden hareketle Kur’an ve hadiste teşbih ifade eden bütün ifadeleri akılcı bir ruhla açıklamış ve sonuçta onları ALLAH’ın zatından ayrı olmaları anlamında yorumlamıştır.Onlara göre ALLAH, zatî sıfatlarının kaynağıdır. Bu sebeple O, zâtıyla âlim, zâtıyla hay, zâtıyla semi’ ve zâtıyla basîr’dir. Ancak O’nun için hayat, ilim, vb. sıfatlardan –teaddüdü kudema olacağından- söz edilemez. Sıfatlar üzerinde yapılan bu tartışmalar Mu’tezilîler’i yed, vech, istiva, semada oluş gibi Kur’an’da mevcut nitelemeleri ALLAH’ın her türlü havadisten tenzih edilmesi yönünde yorumlamaya, bunun yanında Kur’an’ın mahlûk olduğu ve ALLAH’ın görülemeyeceği görüşüne sevk etmiştir.Kâdî Abdülcebbâr, ALLAH’ın sıfatlarını zâtı ve fiilî diye ikiye ayırdıktan sonra zâti sıfatların ALLAH’ın zâtının aynı olduğunu belirtir ve bunları kadîr, alîm, hay, mevcûd, semî’, basîr ve müdrik şeklinde sıralar. Fiilî sıfatların ise hadis ve ALLAH’ın zâtının gayrı olduğunu söyleyerek bunları da mürîd, kârih, mütekellim, fail şeklinde gösterir

5- Adl (Adalet)

Mu’tezile’ye göre adl, ALLAH’ın iyi (hasen) fiilleri işlemesi, kötü (kabih) fiillerin meydana gelmesinde etkisinin bulunmamasıdır. Bunun anlamı ALLAH’ın her türlü kötü işten, sevap, fayda gibi şeyleri terketmekten, maslahata aykırı ve çirkin yolla insanları kulluğa çağırmaktan münezzeh olması; bütün fiillerinin hikmet, adalet ve isabet niteliği taşıması demektir.Dolayısıyla insanların işlediği kötü fiillerin ALLAH tarafından yaratılması caiz değildir. ALLAH insana eylem gerçekleştirme gücünü önceden vermiş olup kişi hürriyetini kullanarak istediğini yapar. Esasen irade hürriyeti bulunmayan bir insanın ALLAH tarafından sorumlu tutulması O’nun adalet ve hikmetiyle bağdaşmaz.

F- Mu’tezile’nin Diğer Bazı Görüşleri

ALLAH Tealanın ahrette görülmesi meselesini Mu’tezile, “görme” eylemini dünya şartlarında düşünüp ALLAH’ın zaman ve mekandan münezzeh olduğunu ileri sürerek O’nun asla görülemeyeceğini iddia etmiş ve bu anlama gelebilecek âyet ve hadisleri tevil yoluna gitmiştir.

Mu’tezile, “Kelamullah”ın mahluk olduğu görüşünü savunmuştur. Mu’tezilenin bu uygulaması İslâm düşüncesi tarihinde “mihne” problemi olarak meşhur olmuştur.

Mu’tezilenin şefaat konusundaki görüşleri: Onlara göre hem adalet hem de vaad ve vaîd prensipleri ahrette şefaatin olmamasını gerektirir.

İmamet konusunda Mu’tezile, daima en üstün olanın göreve getirilmesi (efdaliyet) gerektiği fikrini savunanlar ve bazen daha az üstün olanın tayin edilebileceği tezini (Mefdûl İmam) kabul edenler olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır.



G- Mu’tezile’nin İslâm Düşüncesine Katkıları

Mu’tezile ekolü, II. hicri asırdan itibaren yaklaşık dört asır Müslümanların düşünce dünyasında doğrudan etkili olduğu, hicri V. asırdan itibaren de Şiî düşüncesi içinde varlığını devam ettirdiği bilinmektedir. Onlar, diğer din ve ideolojilere karşı İslâm inanç ve düşüncesini savunma noktasında nakli delillerle hareket etmeyi yeterli görmemiş; aklı ve mantığı işin içine katmıştır.

Kelam metodunun kurucusu olan Mu’tezilenin bu metotla Ehli Sünnet kelâmının oluşmasında büyük rolünün olduğu kabul edilmektedir. Mu’tezile’nin Ehl-i sünnet’e açık etkisi Ebu’l-Hasan el-Eş’arî ile başlamıştır.

İslâm akidesinin savunulmasının yanı sıra tebliğ edilmesinde de bu ekolün büyük bir katkısının olduğu görülmektedir. Mu’tezile kelâmcıları, hür fikirli oluşları ve taklidi reddetmeleri sebebiyle çekinmeden birbirlerine muhalefet edebildiler.

Mu’tezile ekolü naslara bağlı kalmakla birlikte İslâmî tefekküre aklı da getirmişlerdir. İslâm ilimler tarihinde kelâm, belağat, cedel, münazara gibi ilimlerin onlar tarafından tesis edildiği kabul edilmektedir.Mu’tezile’nin İslâm dünyasında tabii ilimlerin gelişmesine de büyük katkısı olmuş; özellikle tabiat ilimlerinde deney ve gözlem metodunun kullanılması sağlanmıştır.

Mu’tezilîler’in bir özelliği de doğrudan Kur’an üzerinde yoğunlaşmış olmalarıdır. Onlar bir konuda naklî delil getireceklerse bunun Kur’an’dan olmasına özen gösteriyorlardı.

Dirayet tefsir metodu ilk defa onların başvurduğu bir yöntemdir. Sonuç olarak Mu’tezile mezhebi akılcı, sorgulayıcı, özgürlükçü bir okul olarak İslâm düşüncesi tarihinde derin izler bırakmıştır.



H- Mu’tezile’nin Yayıldığı Coğrafya

Mu’tezilî âlimler, ilk dönemden itibaren İslâm inançlarını savunmak, İslâm karşıtlarının ve diğer dinî akımların itham ve itirazlarını cevaplandırmakla kalmamışlar, İslâm coğrafyasının dışındaki bölgelere de giderek tebliğ vazifesini yerine getirmeye çalışmışlardır.
Genel olarak bu ekolün mensuplarının yaygın olduğu coğrafyaya bakılınca başta Basra, Bağdat gibi ilim ve siyasetin merkezi olan şehirlerin yanında İran, Maveraünnehir, Yemen, Mağrip ve Mısır gibi çok geniş alanda etkin oldukları anlaşılmaktadır. Mu’tezile günümüzde kısmen Şiî muhitlerde, yoğun olarak da Yemen’deki Zeydiyye içinde varlığını sürdürmektedir
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29093 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3900 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2562 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8193 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3033 19 Nisan 2015 15:45

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 5.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 14:30
sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 3.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 14:27
sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 8.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 27 Aralık 2013 14:58
sakarya ilitam Mezhepler Tarihi 10.Hafta Medineweb SAKARYA İlitam 0 27 Aralık 2013 14:54
İslam Mezhepler Tarihi 12-13-14 hafta(sakarya ilitam) Medine-web SAKARYA İlitam 0 26 Aralık 2013 14:16

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.