Konu Başlıkları: Yaşayarak Öğrenme
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Eylül 2008, 19:58   Mesaj No:1

Muallim

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Muallim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 3960
Üyelik T.: 20 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 19
Konular: 5
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Yaşayarak Öğrenme

Yaşayarak Öğrenme


Bir çocuk kınanırsa her zaman
O da yapamaz başkalarını ayıplamadan
Ve düşmanlık görürse durmadan
Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan
Onunla edilirse alay
Utancı öğrenir en kolay,
Ve utançla yaşarsa eğer
Suçlamayı kendisine iş eder
Hoşgörü esirgenmezse ondan
Sabrı da öğrenir bir yandan
Ve verilirse ona cesaret
Nedir, Öğrenir kendine güvenmek.
Övgüyle ödüle layık görülürse çocuk
Hep almayı değil vermeyi de öğrenir çabuk.
Ve güven duyulmuşsa kendisine
O da kulak verecektir dostluğun sesine
Bir çocuk başkalarından görürse beğeni
Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini.
Ve ilgi,dostluk görürse eğer

Sevgiyi sevgiyle yürekten sezer.
Sevgiyi bulunca kucak dolusu
Dünya ile arkadaşlık kurmakta
Kalmaz korkusu…

Dorothy Law Nolte
SINAVA HAZIRLIK
Sınava hazırlanan bir öğrencinin ailesine önemli görevler düşmektedir. Bu görev çocuğun eğitimi için gerekli maddi koşulları sağlamak,çocuğa her türlü olanakları vermek değildir. Sınava hazırlanan bir öğrencide genelde iki nedenden dolayı kaygı görülür. Bunlardan birincisi gayet doğal olarak öğrenciyi kaygıya götürür. Çünkü girdiği sınav bundan sonraki yaşam biçimini belirleyecektir. Dolayısıyla öğrenci bir yarışın sonunda kendi hayat biçimini belirleme çabası içindedir ve bunun kaygısını taşır. Sizde eğitim sürecinizde, meslek seçimi esnasında, evlenmeye karar verme aşamasında , çocuk yapmaya karar verdiğinizde ve buna benzer bir çok olayda bu kaygıyı yaşadınız. Ancak öğrencide kaygı yaratan ikinci sebep bu kadar doğal değildir. “ Anneme, Babama ne diyeceğim?” , “Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?” “ Akrabalarıma mahcup olacak mıyım?” , “Annem ve babam benim yüzümden üzülüp mahcup olacaklar mı?” gibi düşünceler öğrencinin kaygı düzeyini yükseltir. Belirli düzeydeki kaygı gereklidir. Zaten sınava hazırlanan bir kişide öğrenme ve başarı için gerekli düzeyde kaygı vardır. Ancak bizim olumsuz kaygı dediğimiz, temelinde öğrencinin kendine güvensizliği yatan yüksek düzeydeki kaygıdır. Kendine güvensizliği oluşturan etmenlerin ilki ve en önemlisi ailenin yanlış tutum ve davranışlarıdır. Daha küçüklükten başlayarak .
“ Sen anlamazsın!”
“ Sen beceremezsin yapamazsın!”
“ Hep böyle tembel ve beceriksizsin!”
“ Bak Ayşe hanımın kızı senin gibi mi: O hem uslu hem çalışkan!”
“ Eğer bunu yapamazsan seni çok kötü cezalandırırım!”
“ Eğer sınavı kazanamazsan seni bir berberin yanına veririm orada çalışırsın!”
“ Çok sorumsuz ve dağınık birisin”
“ Sen bir baltaya sap olamazsın”
gibi ifadeler çocuğun kendisine olan güvenini kaybettirip kaygı düzeyini yükseltecektir. Bu nedenle oluşan kaygıyla baş etmek zordur. Anne ve babaların yapması gereken öğrenciyi çalışmaya teşvik etmek ve öğrencinin kaygı düzeyini artırırcı etmenlerden kaçınmaktır. Gibi ifadeler çocuğun kendine olan güvenini kaybettirip kaygı düzeyine yükseltecektir. Bu nedenle oluşan kaygıyla baş etmek çok zordur. Anne ve babaların yapması gereken öğrenciye çalışmaya teşvik etmek ve kaygı düzeyini artırıcı etmenlerden kaçınmaktır. Kaygı düzeyini arttırıcı etmenler çalışma isteğini azaltacağından öncelikle bunlardan bahsedip daha sonra çalışmaya nasıl teşvik edebiliriz konusundan söz edeceğiz. Az önce bahsettiğim çocuğun kendine güvenini azaltacak türde ifadeler, cezalandırma , hırpalama, baskı kurma, dayak, kıyaslama, çocuğu olduğunda daha başarılı yada başarısız görme , çocuğu ısrarlı bir biçimde yönlendirme gibi davranışlar çocukta kaygı düzeyini artırır. Çocuğun çalışma isteği ortadan kalkar, çalışıyormuş gibi görünür, öğrenme düzeyi düşer , başka alanlara kayabilir, içe kapanık bir durum sergileyebilir vs. Sonuçta her iki tarafında istemediği bir durum olan başarısızlık ortaya çıkar.
“ Bu gidişle biraz zor kazanırsın”
“ Benim oğlum herkesten daha zeki o çok çok yüksek bir yer kazanacak”
“ Senin gibi birinin bu sınavı kazanacağını hiç sanmıyorum”
“ Sen kim üniversiteye gitmek kim, aptal “
Çocuğunuzu değerlendirirken gerçekçi olun. Onu ne olduğundan daha büyük ne de küçük görün. Çocuğunuzu değerlendirirken esas almanız gerek ölçüt çocuğun bu zamana kadar gösterdiği başarı ve başarısızlıklar, öğretmenlerinin çocuğunuz hakkındaki görüşleri ve ilgili uzmanların değerlendirmeleri olmalıdır. Tüm bunlar çocuğunuzun neleri başarıp neleri başaramayacağını ortaya koyacaktır. Çocuğunuza ilişkin elbette beklentileriniz olacaktır. Ama bu beklentileriniz çocuğunuzla uyuşmadığı müddetçe hayal kırıklığına uğramanız gayet doğal bir sonuçtur. Çocuğunuz ile ilgili beklentilerinizi oluştururken dikkat edeceğiniz en önemli husus az önce sözünü ettiğim çocuğun gerçekçi değerlendirmesini yapmak olmalıdır. Burada önemli olan tek faktör çocuğun geçmiş başarıları değildir. Çocuğunuzun ilgileri, istekleri, yetenekleri, değerleri ve onun kendi hayatından beklentileri de önemlidir. Birey ancak amaçları gerçekten kendine aitse uğrunda ciddi gayretler gösterir. Başkalarının belirlediği amaçlar doğrultusunda hareket eden bir bireyden uzun vadeli ve üstün başarılar bekleyemezsiniz. Birey yaşamının kendisine ait olduğunu hissedebilmeli ve kendi hayatı için kendisi karar alma sorumluluğuna erişebilmelidir. Çünkü aldığı kararların sonucunda ortaya çıkan durumlardan kendi sorumlu olmalıdır. Eğer alınan kararlar başkalarınınsa çıkan sonuçtan onlar sorumludur. Böylece karşınıza başarısızlığın yanı sıra suçu hep başkalarına yükleyen bir kişilik sonuç olarak ortaya çıkacaktır.
“öğretmen soruları çok ağır sordu.”
“Gittiğim dershane hiç iyi değildi. “
“Arkadaşımdan aldığım notlar yanlış ve eksikti.”
“Bu öğretmen hiç iyi ders anlatamıyor.”
“Her şey bir şansızlıktı.”
“Eğer misafir gelmeseydi daha iyi çalışabilirdim.”gibi ifadeler henüz kendi sorumluluğunu alamamış bireylerden duyduğumuz ifadelerdir. Siz de kabul edersiniz ki, üstüne basarak söylemekte fayda var, ancak kendi amaçlarımızın doğrultusunda çalışırsak verimli ve üretken olabiliriz. Hayatın amacı kendine yeten bir insan olmak, yaşadığından memnun olmak ve bu memnuniyeti yakın çevredeki insanlarla da paylaşabilmektir. Sınavda başarılı olmak, diploma sahibi olmak bu temel amaca yönelik araçlardır. Okumak, yükseköğrenim görmek hayatın seçeneklerinden biridir. Neyse ki hayatın seçenekleri bu kadar sınırlı değildir. Eğer amaç para kazanmaksa mutlaka falan okula gitmeden veya filan üniversiteyi bitirmeden de bunu sağlamak mümkündür. Eğer amaç hayattan alınan zevki artırmaksa, müzik ve sanat bu zevki ve çoşkuyu insanlara dolu dolu yaşatabilir. Bütün bu sebeplerden ötürü hayatı bir tek seçeneğe “falan okulun giriş sınavını kazanmaya” indirgemek konuyu bir “ölüm-kalım” olayı durumuna getirir. Bu da hem ailenin hem de çocuğun kaygısını yükseldir,başarısını tehdit eder. Anne-baba olarak görevinizin çocuğunuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamak olduğunu gözardı etmeyin
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Muallim 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Bir Tevekkül İliştir Kalbime Eyy Rabbim!! Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler TÜRKcan 1 1595 30 Eylül 2008 13:10
Dünyanın En kısa Masalı:)) Fıkralar-Hikayeler Medine-web 11 5487 27 Eylül 2008 17:34
Yaşayarak Öğrenme Çocuk ve Aile Sağlığı Esma_Nur 1 2029 24 Eylül 2008 19:58
Bana Derdini söyle,sana kim olduğunu söyliyim Serbest Kürsü Muallim 0 1675 21 Eylül 2008 13:15
Hz.Ali'den Ramazan Duası Dua Bölümü havra 2 2052 20 Eylül 2008 23:58