[keserim]

NAMAZDAKİ HAREKETLERİMİZİN MANASI
(Çok Güzel Yaşanmış Bir Olay)


Bir gün Rahmetli Haci Nazif Çelebi Suleymaniye camiinde bir öğle namazi kildirmiş, turistler de etrafini sararak imam kiyafetini daha çıkartmadan kendisine sualler sormaya başlamışlar. Ancak bunlar itirazci sualler tabiki. Kimi, insanin maymundan geldigini iddia etmek istiyor; kimi de, "seyrettiğimiz namazinizda niçin ayakta duruyor, eğiliyor, başınızı yere koyuyorsunuz. Bunun ne manasi var? Bizim gibi
sandalyeye oturun, papazin duasini dinleyin yeter", diyordu.

Rahmetli Haci Nazif turistlere dönerek şöyle dedi:
"Biz namazimizda önce ayakta, sonra ruküda, sonra da secdede oluyoruz. Bunun bazı hikmet ve manaları vardır. İlk Olarak:

Ayakta iken ilk insan ilk babamiz Adem'in
(elif)ini yazariz. Bunun için (elif) harfi gibi dimdik, upuzun
dururuz.

Sonra rukua eğiliriz. Bununla da Adem'in (dal) ini yazmis oluruz. Geriye(mim) kalir.

Onu da yere başımızı koyar, (mim) gibi olur, öyle yazariz.

Boylece her namazda babamiz, Adem'in adini yazar, maymundan geldigimizi iddia edenleri fiilen reddetmiş oluruz. Bunun için maymunculuk iddiasi bizde tutunamaz.

İkincisine gelince:
Namazimiza ilk başladiğimizda ayakta iken Rabbimizin
üzerimizde tecelli eden sayisiz nimetlerini düşünür, sonra bu nimetleri verenin huzurunda minnet ve şükranla eğiliriz. Ancak bu eğilmeyi de kafi bulmayiz, sonra kalkip başımızı yere koyar, başımızla da minnetimizi dile getirmiş oluruz. Başımızı şunun için yere koyariz. Baş bedenin tümünü de idare eden en yüce varliğimiz, en kiymetli organimizdir.

Bununla demiş oluruz ki:
”Ey Rabbimiz, varliğimizin en kiymetli kısmı başımızdır. İşte huzurunda basimizi dahi yerlere suruyor, sana olan minnet ve şükrümüzü en kiymetli varligimizi yerlere koymakla
ifade ediyoruz. Şayet başımızdan daha kiymetli bir organimiz olsaydi onu da huzurunda iftiharla yerlere serer, minnet ve şükrümüzü onunla da ifade etmek isterdik.

Bu açiklamalardan sonra rehber turistin cevabi şöyle oldu:
”Tamam tamam. Biraz daha anlatirsan grubumuza burada namaz kildiracaksin.

Bu sirada turistin biri Çelebi'ye yaklaşip sordu:
”Bundan sonraki namaziniz saat
kaçta olacak? Anlattiğiniz manada bir namazi ben de araniza karışıp kilmak istiyorum. Bana çok uygun geldi bu anlayis içinde ayakta durmak, eğilmek, başı yerlere koyup Yaradan'a minnettarligini ifade etmek. Bence de ibadet budur."

(Alıntı)