![]() |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Destan Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum; Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey; Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; Evde cinayet, tramvay arabasında zina! Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allahın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç. Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde! Mezarda kan terliyor babamın iskeleti; Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. (1947) Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Dönemeç Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince. Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, Çarpıldım sendeledim. Bir gündü mevsim bayat Ve esnemekte hayat..... Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam. Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım; Bir köşede ağladım..... Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Dövün Ben ölünce etsin dostlarım bayram; Üstüste tam kırk gün, kırk gece düğün! Açı doyurmaksa kabirde meram, Yemeğim fatiha, günde beş öğün. Hey gidi, gölgeler ülkesi dünya! Bir görünmez şeyin gölgesi dünya! Boşlukta ayrılık bölgesi dünya! Bu dünyada yeme, içme ve dövün! (1972) Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Dua bıçak soksan gölgeme sıcacık kanım damlar girde bir bak ülkeme başsız başsız adamlar ağlayın su yükselsin belki kurtulur gemi anne seccaden gelsin bize dua et emi Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler En Yakın Butun insanlığı dövsen havanda, Zerre zerre herkes yine yalınız. boşlukta yol alan uçsuz kervanda, Her şey tek basına, dağ, tas ve yıldız. Herkes bir vücutsuz hayal peşinde; Esini kaybetmiş herkes esinde. İçinizde yiv yiv derinlesirde, Çıksın karsınıza en yakınınız| Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Ey Kadın! Sana ey kanımda eriyen kadın Can nasıl dayansın, nasıl dayansın? Mezara çekmekse beni maksadın Önümde o siyah gözlerin yansın. Bir sütun alevsin, bir sütun duman, Yalnız seni görür gözünü yuman. Senden ateşine bir deva uman Bari gitsin kara toprağa kansın. Bir çukur solumda, bir taş sağımda Kabre girdiğim gün bu genç çağımda Öyle bir yüksel ki sen toprağımda Görenler ruhumu tütüyor sansın Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Feza Pilotu Yirminci asrın ablak yüzlü feza pilotu Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu? Bir odun parçasına at diye binen çocuk Başında çelik külah, sırtında plastik gocuk. Uzakları yenmiş Fatih edasındasın| Dibsizliğin dibini bulmak sevdasındasın... Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...Farkında değilsin ki, Ay Dünyaya bir karış Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe; Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe Kavanozda, kendini deryada sanan balık; Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık; Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası Gel gör, kaç füzeye denk, bir mu'minin duası; Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler; Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler. Bilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza; Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza. Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not; Bizdedir ve bizdedir Arşa giden astronot, Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde, Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde. Bizimkiler ışığa gem vuranda binerler; Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler...... Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Gaflet Su gaflet yükü insana bak; Kendinden varlık cakasında. Ve aşksız yobaz... İsi gücü, Namazla Cennet takasında. Tam dört asırdır Müslümanlık, Cansız etiket markasında. Kuran kalbi kor ezbercide, Din, üfürükçü muskasında. Bati, Bati der çırpınırlar, Bati tükürük hokkasında. Makine dimdik demirden put, İnsanoğlu ruh laçkasında. Hürriyet nemde söyleyeyim: Hakka esaret halkasında. Zamanda hersek kopuk, kesik; Biçkisi kader makasında. Ey insan, sana son sığınak, Son peygamberin hırkasında! Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Geceye Şiir 1 Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün; Gelin, gelin, onu açın geceler! Beni yâdedermiş gibi, bütün gün Ötün kulağımda, çın, çın, geceler! Geceler çekmeyin benimçin hüzün, Gelin siz, ruhumu tenimden süzün; Bırakın nâşımı yerde gündüzün, Gölgemi alın da kaçın geceler! (1930) Necip Fazıl Kısakürek Geceye Şiir 2 İnsanlar içinde en yalnız insan; Düşün, taş duvara başın gömülü! Ve kapan sükûta, granitten, taştan, Mazgallı bir kale gibi örülü. Gözünü tavandan ayırma ki, sen, Üşürsün, gölgeni yerde görürsen. Dikilir karşına, mumu söndürsen, Ölüler içinde en yalnız ölü... (1930) Necip Fazıl Kısakürek Geceye Şiir 3 sesimi alıp da kaybetse rüzgar, versem gözlerimi bir sonsuz renge! içimde bir mahşer uğultusu var; ruhumdur çağıran tenimi cenge gözlerim bir kuyu dilim kördüğüm bir görünmez alem olsa gördüğüm mermer bir kabuğa girip ördüğüm kapansam içimden gelen ahenge Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Geçen Dakikalarım Kimbilir nerdesiniz, Geçen dakikalarım Kimbilir nerdesiniz? Yıldızların,korkarım, Düştüğü yerdesiniz; Geçen dakikalarım? Acaba tütsü yaksam Görünür mü yüzünüz? Acaba tütsü yaksam? Siz benim yüzümsünüz Eğilip suya baksam, Görünür mü yüzünüz? Gitti bütün güzeller; Sararmış biri kaldı, Gitti bütün güzeller. Gün geldi,saat çaldı, Aranızda verin yer; Sararmış biri kaldı! Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Geçilmez Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez; Esten,dosttan,sevgiliden ayrılmadan geçilmez. İçeride bir has oda,yeri samur döşeli; Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez. Eti zehir,yağı zehir,balı zehir dünyada, Butun fani lezzetlere darılmadan geçilmez. Varlık niçin,yokluk nasıl,yasamak ne,top yekun? Akli yele salıverip çıldırmadan geçilmez. Kayalık boğazlarda yon arayan bir gemi; Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez. Ne okudun,ne öğrendin,ne bildinse berhava; Yer çökmeden,gök iki sak yarılmadan geçilmez. Geçitlerin,kilitlerin yalnız Onda şifresi; İşte,işte o eteğe sarılmadan geçilmez! Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Gel Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk, O gün başucuma karalarla gel Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk, Tepende simsiyah kargalarla gel Elinden, dal gibi düşerken ümit, Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit; Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git, Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel. Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Gelir Pervane dediğin, ceraga gelir; Sular, kıvrım kıvrım, ırmağa gelir. Bülbül kovuldu mu dil bahçesinden, Gak gak, karga; vak vak, kurbağa gelir. O yon ki, ezelle ebed arası Ne sola kıvrılır, ne sağa gelir. Gam çekme, böyle gitmez bu devran, Nihayet sonuncu durağa gelir. Hasretle beklenen gelir mutlaka; Sultan fikir, sanlı otağa gelir. Yırtılır günesin kapkara zari, Dünyamız yepyeni bir cağa gelir. Füzeler kağnıya döner ve nöbet, Işıktan da hızlı Burama gelir. Gökyüzü, yeryüzü, helalleşirler, Nur, kaçtığı yerden toprağa gelir. Birleşir, kupkuru dalla yanık kok, Yemyeşil bir ışık, yaprağa gelir. Kalma nine burcundan çakar işaret; Millet, dalga dalga bayrağa gelir. Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Gençliğe Hitabe Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik... Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik... Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik... Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik... 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik... Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik... Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik... Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik... Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik... Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik... İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun... Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ... Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Gurbet Dağda dolaşırken yakma kandili, Fersiz gözlerimi dağlama gurbet! Ne söylemez, akan suların dili, Sessizlik içinde çağlama gurbet! Titrek parmağınla tutup tığını. Alnıma işleme kırışığını Duvarda, emerek mum ışığını, Bir veremli rengi bağlama gurbet Gül büyütenlere mahsus hevesle, Renk dertlerimi gözümde besle! Yalnız, annem gibi, o ılık sesle, İçimde dövünüp ağlama gurbet!.. Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Halim Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli, Yataklara serildim cam kırığı döşeli. Kafam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut, Elindeyse düşünme,gücün yeterse unut! Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım, Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım. Bana yanmak düşüyor yangın görsem resimde, Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde Alırken dilenciyim veririken de borçluyum, Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum Taş taş üstüne koysam bozuk diyorlar devir, Bir ok çeksem diyorlar peşinden koş ve çevir! Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık, Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık. İşte; şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta; O ki,sonsuz var,nasıl aranır dipsiz yokta Varlıkta, yoklukta herşey onun kulu, Bu noktaya vardım mı el tutuk dil burkulu! Allah’ı hakikate soran kafa ne sakat, Hakikatte ne? Hakkın muradıdır hakikat. Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur, Rabbim böyle emretmiş ya dize gel ya kudur! Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar Bana da hayat yeri “Bağlum”köyünde mezar... 1982 “Bağlum”Üstadın Şeyhini barındıran Ankara’da mesut köy... Necip Fazıl Kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Kafiye ne diye bu şuna şu buna kafiye? başa taş aşa yaş Hey`e ney tuhaf şey kafiye mantığı o mantık hediye sandığı bu sandık! o mantık bu sandık- ta sandık ve yandık ne yandık hendese kümese tıkılmak hadise kırkayak adese oyuncak vesvese gökbayrak ölümse gel dese tak tak tak mu-hak-kak sorular sordular neden çok nasıl yok niçin var sanatsız papağan neden çok ve atsız kahraman niçin yok çok ve yok yok ve çok aç ve tok tok ve aç tut ve kaç saklambaç neden çok nasıl yok niçin var niçin`i boğarken piçini yatakta bastılar şafakta astılar ve derken nasıl yok niçin var bir varmış bir yokmuş karamış ve kokmuş dünyamız rüyamız kapkara manzara gebeler döşeksiz ebeler isteksiz kubbeler desteksiz habbeler süreksiz türbeler meleksiz tövbeler gerçeksiz cübbeler yüreksiz cezbeler şimşeksiz izbeler emeksiz heybeler ekmeksiz kafiye hikaye dava tek ölmemek peygamber ne haber bir batan var vatan kandil loş ocak boş ve dağ dağ elveda! gitme kal nefes al emir tez bekletmez ve O nur bulunur işte iz geliniz toprak post ALLAH DOST... Necip fazıl kısakürek |
Cevap: Necip Fazıl Üstad dan Şiirler Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler – Nazım Hikmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler Dünyadan, memleketinden, insandan umudum kesik değil diye İpe çekilmeyip de Atılırsan içeriye, Yatarsan on yıl, on beş yıl Daha da yatacağından başka, ‘Sallansaydım ipin ucunda Bir bayrak gibi keşke” Demiyeceksin, Yaşamakta ayak direyeceksin. Belki bahtiyarlık değildir artık, Boynunun borcudur fakat, Düşmana inat Bir gün fazla yaşamak. İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin,K Kuyunun dibindeki taş gibi. Fakat öbür tarafın Dünyanın kalabalığına Öylesine karışmalı ki, Sen ürpermelisin içerde, Dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa. İçerde mektup beklemek, Yanık türküler söylemek bir de, Bir de gözünü tavena dikip sabahlamak Tatlıdır ama tehlikelidir. Tıraştan tıraşa yüzüne bak, Unut yaşını Koru kendini bitten, Bir de bahar akşamlarından; Bir de ekmeği Son lokmasına dek yemeği, Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman. Bir de kimbilir, Sevdiğin kadın sevmez olur, Ufak bir iş deme, Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir, İçerdeki adama. İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena, Dağları, deryaları düşünmek iyi. Durup dinlenmeden yazmayı, Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana, Bir de ayna dökmeyi. Yani içerde onyıl, on beş yıl, Daha da fazla hatta Geçirilmez değil, Geçirilir, Kararmasın yeter ki Sol memenin altındaki cevahir! Nazım Hikmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
İlk ezberlediğim ve etkilendiğim şiirlerinden biridir Kaldırımlar şiiri. Allah rahmetiyle muamele eylesin... I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi N.F.KISAKÜREK |
Rahmetle.... Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın! Eski çınar şimdi Noel ağacı; Dallarda iğreti yaprak utansın! Ustada kalırsa bu öksüz yapı, Onu sürdürmeyen çırak utansın! Ölümden ilerde varış dediğin, Geride ne varsa bırak utansın! Ey binbir tanede solmayan tek renk; Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın! |
SAAT: 23:41 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.