Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Sistematik Kelam (https://www.forum.medineweb.net/583-sistematik-kelam)
-   -   Sistematik Kelam Dersi (https://www.forum.medineweb.net/sistematik-kelam/33488-sistematik-kelam-dersi.html)

seyfan37 24 Ocak 2017 19:38

Sistematik Kelam Dersi
 
Dördüncü Kısım

Kur’ân-ı Kerîm Hakkındaki Mülâhazalar

Sünnet-i Nebeviyeyi reddederek dinin kaynağı olarak yalnızca Kur’ân’ı kabul ettiğiniz görülüyor. Bu bağlamda mütevâtir hadisleri dâhi inkâr cihetine gitmişsiniz. Ancak Kur’ân’ın nokta ve harekelenmesi hususundaki açıklamalarınızda bir adet rivâyetle hüküm belirlemiş olmanız ilginç bir çelişki arz ediyor doğrusu. (27) Ayrıca Kur’ân’ı tartışılmaz tek kaynak olarak nitelediğiniz halde son metinlerinizde onun da –hâşâ- eksiklerden beri olmadığını iddia etmişsiniz. Bu bağlamda şıhâb ve nühâslarla göklerin cinlerden korunmasına itiraz etmektesiniz. “Göktaşlarından korunan gökler değil yeryüzüdür.” Şeklindeki iddianız son derece ilginç. Zira yeryüzünün korunmasında kullanılan unsur göktaşları değil yeryüzünü çevreleyen atmosfer tabakasıdır. Göktaşlarının görevi noktasında Yüce Allah’ın mademki her fiilinde bir veya birçok hikmet vardır, öyleyse bu varlıkların da görevsiz olmamaları gerekir şeklinde bir kıyaslama yapabiliriz. Ayrıca uzay boşluğunda hayat sahibi olan cinlere zarar verecek tek unsur göktaşları değildir. Bu bağlamda manyetik fırtınalar ve Güneş’in ultraviyole ışınlarını da zikretmemiz gerekir.

Kur’ân-ı Hakîm’in bir bilim kitabı olmadığı açıktır. Onun i’caz vecihlerinden biri şudur ki yakın zamanda yüksek teknolojiyle yapılan bazı buluşların on dört asır önceden haber verilmesidir. Bu bağlamda gökler ve yerin bir patlamayla birbirinden ayrılması (28), evrenin genişliyor olması (29), Güneş’in ışık kaynağı ve Ay’ın onun ışığını yansıtıcı olması (30), dünyanın yuvarlaklığı (31), atmosferin yedi tabakadan oluşması (32), kıta tabakalarının hareketi (33), yeryüzünün en alçak rakımlı noktası (34), birbirine ulaşan denizlerin belirli bir alanda sularının karışmaması (35), insanın ana rahminde üç katlı bir yapı içerisinde korunması (36) ve yaratılış evreleri (37) gibi hususları örnek olarak aktarabiliriz.

Yâsîn Sûresi’nde Güneş ve Ay’ın hareketlerinden bahseden kısım “Onların her biri bir yörüngede yüzerler.” Cümlesiyle biter. Bu âyette yer alan “yesbehûn” fiili çoğul olarak kullanılmıştır ki çoğul üçten fazla unsura işaret eder. Bu ise Güneş ve Ay hâricindeki gök cisimlerinin de hareketli olduğunu mucizevî bir şekilde haber verir. Örümcek çiftlerinden dişinin ağ örebildiği (38), bal arılarından dişinin bal ürettiği (39)yakın zamanda tespit edilen hakîkatlerdendir. Oysa Kur’ân bu gerçekleri nâzil olduğu asırdan haber vermektedir. Neml Sûresi’nde bir karıncanın Süleymân aleyhisselâmın ordusunun geçişinden dolayı karınca topluluğunu uyardığı ifade edilir. Bu anlatımdaki karıncanın konuşması mecâza hamledilmekteydi. Ancak yakın zamanda mikro kameralarla karınca yuvaları görüntülendi ve karıncaların kendilerinin algılayabilecekleri frekansta ses dalgalarıyla haberleştikleri tespit edildi. Kraliçe karınca karınca topluluğuna direktifler veriyor, onlar bu esnada antenlerini öne uzatarak hareketsiz bekliyorlardı. (40) İlginçtir ki ilgili âyette karınca topluluğunu uyaran karınca dişi karınca olarak tanıtılır. (41) Bu misaller Kur’ân’ın bilimsel haberlerinin ne denli mucizevî niteliklerde olduğunu gösterir. Ayrıca Kur’ân-ı Hakîm’in asıl i’caz vechinin nazmındaki belâgati olduğunu ifade ederek bu hususta Bedîüzzaman’ın İşârâtu’l İ’caz adlı eserine müracaat edilmesini öneriyorum.

Sünnet-i Nebeviyye Hakkında Mülâhazalar

Kur’ân-ı Hakîm Yüce Allah’ın ilminden geldiği için onun ihtiva ettiği sırlar sonsuzdur. Ancak bizler onun açık anlatımlarından sorumlu tutulmaktayız. Bu noktada dâhi dini doğru anlayabilmek için Hazreti Peygamber aleyhi’s-salâtu ve’s-selâmın Kur’ân’ı tefsirine ihtiyaç vardır. Sünnet’in dinin ikinci kaynağı olduğu noktasında âyetler mevcuttur ki onlardan üç tanesini numune olarak aktarmak istiyorum.

Birincisi: “O (Peygamber) kendi hevasından konuşmaz. Onun her konuşması kendisine indirilen vahiydir.” (Necm-3, 4) Aktardığımız dördüncü âyet Peygamber aleyhisselâmın konuşmasının vahyin neticesi olduğunu bildirirken onun konuşmasını mutlak olarak ifade eder. Bilinir ki mutlak ifade kapsamındaki bütün fertleri içine alır. Kısacası bu âyetten onun aleyhisselâm her nevi konuşmasının vahye dayandığı anlaşılır. Netice olarak Hazreti Peygamber aleyhi’s-salâtu ve’s-selâmın insanlarla onlara Kur’ân’ı okuma hâricinde hiç konuşmamış olması mümkün olmadığına göre bu âyetten onun hadislerinin de vahiy ürünü olduğu anlaşılır. Netice olarak hadisleri inkâr edenler vahyin bir kısmını reddettiklerinin farkına varmalıdırlar!

İkincisi: Âli İmrân-31 âyetinde şöyle buyrulmaktadır: “(Ey nebi, De ki; ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’ “ Bu âyet Hazreti Peygamber aleyhisselâma ittiba etmeyi hiçbir şarta bağlı olmaksızın emir buyurmaktadır. Bu nevi âyetlerin yalnızca Kur’ân’ın inişi bağlamında ele alınması son derece yanlıştır. Zira âyetin zahirinden böyle bir çıkarımda bulunmak mümkün değildir. Ayrıca durum böyle olsaydı bu husus “fettebiû’l-Kur’ân” ifadesiyle açıkça ortaya konulabilirdi. Oysa “fettebiûnî” ifadesiyle Hazreti Peygamber aleyhisselâmın şahsı öne çıkarılmış ve ona tabiiyet hiçbir şarta bağlı olmaksızın emir buyrulmuştur. Dolayısıyla Kur’ân’a ittiba farz olduğu gibi onun ilk müfessiri olan Sünnet’e ittiba dâhi farz olan bir husustur.

Üçüncüsü: Sünnet’in Kur’ân ile beraber dinin kaynağı olduğu noktasındaki diğer bir nass Kur’ân’da birden fazla yerde geçen “Allah’a itaat ediniz ve Resûle itaat ediniz.” emridir. Bu nevi âyetlerde iki “atiû” emrinin arasındaki “vâv” atıf harfi bu iki emrin birbirinden farklı olmasını gerektirir. Zira aynı ifadenin arada atıf harfi olmaksızın tekrarı pekiştirme anlamında caiz olsa da arada atıf harfi bulunarak aynı ifadenin tekrarlanması caiz değildir. Bu durum Doktor Ahmed isimli bir şahsın gelişini haber veren bir kimsenin “Doktor Bey geldi ve Ahmed Bey geldi.” Demesi kadar hatalıdır. Zira bu durumda gelenin iki farklı kimse olduğu anlaşılır. Dolayısıyla bu nevi âyetlerde yer alan “atiullahe” emri Kur’ân’a ittiba, “atiu’r-Resûle” emri ise Sünnet’e ittiba hususuyla alakalıdır.

Abdülhamid Selman Kaya


SAAT: 01:23

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306