Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Soru Cevap Arşivi

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  12 Şubat 2008 (22:37), Konuya Son Cevap : 04 Eylül 2012 (13:47). Konuya 11 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 12 Şubat 2008, 22:37   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Vesvese nedir?

Vesvese nedir?

VESVESE



Fısıltı, hışırtı ve fışırtı gibi gizli ses, fiskos. Kalpte meydana gelen şüphe, tereddüt, vehim, kuruntu, iç üzüntüsü, nefis ve şeytanın meydana getirdiği iç karışıklığı anlamları için kullanır.

Zıddı tereddütsüz, kararlı, emin ve azimli olmak demektir (el-İsfahanî, el-Müfredât, İstanbul,1986, 819, vesvese mad).

Vesvese kelimesi Kur'ân'da dört yerde geçmektedir. Şeytanın Cennette bulunan Âdem (a.s) ve Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

"Derken Şeytan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı (vesvesede bulundu): - Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan menetti" (el-A'raf, 7/20).

Bu âyette geçen vesvese kelimesi, fısıldama şeklinde anlaşılmakta ve tercüme edilmektedir.

Bir de şeytanın Cennete nasıl girdiği ve Âdem (a.s) ile Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu hususunda, alimlerin farklı yorumları vardır. Bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (Geniş bilgi için bk. el-Maverdî, en-Nuketü ve'l-Uyun, Beyrut 1992, II, 210).

Kur'ân'ın başka bir yerinde, Tâhâ sûresinin 120. âyetinde de şeytanın Âdem (a.s) ve Havva validemize yaptığı bu vesvese dile getirilmiştir.

Vesvese ile ilgili diğer bir âyetin meali de şöyledir: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini (fısıldadığını) biliriz. (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız" (Kaf 50/16).

Bu âyette de Yüce Allah'ın kudretine işâret buyurulmaktadır. O, insanı yaratan, yoktan var edendir. İnsanların gizli ve açık her şeylerinden haberdardır. İnsanın kalbinden geçirdiği vesvese ve düşüncelerin tam----- vakıftır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s), bu âyetin tefsiri mahiyetinde açıklamada bulunurken; "Şüphesiz Yüce Allah, ümmetimden olan kişilerin kalbinden geçirdikleri şeyleri, söylemedikleri ve işlemedikleri takdirde affeder; günah olarak saymaz" diye buyurmuştur (Buharî, Itk, 6; İmân, 15; Neseî, Talâk, 22; İbn Mâce, Talâk, 16).

Başka bir âyette ise, vesvese hakkında şu bilgiler verilmiştir: "De ki: Sığınırım ben, insanların Rabb'ine insanların padişahına, insanların ilâhına. İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki, insanların göğüslerine (kötü düşünceleri) fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım)" (en-Nas, 114/1-6).

Burada geçen "vesvâs" kelimesi, şeytan için kullanılmıştır. Yani bununla şeytan kastedilmektedir ve vesvese de onun eseridir. İnsana vesvese veren şeytan iki türlüdür. Biri cinlerden ve diğeri de insanlardan olan şeytanlardır. Bu şeytanlar, insanların kalbinde vesveseyi meydana getirecek akıl ve fikirlerini çeler, onları kötü emeller işlemeye sevkeder. Allah yoluna gitmekten, insanlık gayesine ermekten alıkor. Nihayet din ve imandan çıkarır, ebedi helâke sürükler. İnsanların kalbine fısıldayıp duran, onları gaflete düşüren, her şerrin başı olan vesveseyi meydana getiren herşey, "hannâs" ve "vesvas" olarak kabul edilir (ez-Zemahşerî, el-Keşâf, Mısır 1977, VI, 265 vd).

Hiç şüphesiz, şeytanın verdiği vesvese insanı imandan ve ibâdetten uzaklaştırır; fert, aile ve toplumun hayatında çeşitli sıkıntıların meydana gelmesine sebep olur. Medine çevresinde badiyede yaşayan Müslümanlar, koyun ve sığır kesip etini satmak üzere şehre getiriyorlarmış. Bu eti yemekten çekinen bazı Müslümanlar Hz. Muhammed (s-.a.s)'e giderek;

"Ya Rasûlüllah! Bazı badiye halkı bize et getirip satıyorlar. Bunların, hayvanı keserken besmeleyi söyleyip söylemediklerini bilmiyoruz" diye sormuşlar. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) şu cevabı vermiştir:

"Bismillah deyiniz ve sonra bu eti yeyiniz" (ez-Zebidî, Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi, trc. Kamil Miras, Ankara 1974, VI, 354 vd).

Rasûlüllah (s.a.s) bununla vesveseden uzak durmaya işaret buyurmuştur.

Başka bir konu ile ilgili olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'e şöyle sormuşlar:

"Ya Rasûlüllah! Birisi namaz kılarken abdestim bozuldu diye gönlünde bir vesvese hissederse, bu kişinin namazı bozulur mu, bozulmaz mı? Hz. Muhammed (s.a.s) bu soruya şu cevabı vermiştir:

"Hayır. Bir yellenme sesi veya bir kokuyu duymadıkça namazı bozmaz" (ez-Zebidî, a.g.e., VI, 355).

Burada da Rasûlüllah (s.a.s) vesveseden uzak durmayı, abdestin bozulduğuna dair kanaat hasıl olmadıkça namazı bozmamayı tavsiye etmiştir.

Fıkıh usulünde de vesvese kötü bir şey olarak kabul edilmiştir. Her şeyde tereddüt ve vesvese ile hareket edenin sözüne itibar edilmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.s) vesvese ile hareket edenin talâkının geçerliliğini kabul etmemiştir (Buharî, Talâk, 11). Yani hanımını boşayıp boşamadığını veya söylediği sözler hakkında vesvese içinde olan bir kişinin talâkı (boşaması) geçerli kabul edilmemiştir.

Görüldüğü gibi, Kur'ân ve sünnette vesvese tasvib edilmemiştir. Bilhassa vesvese ile ilgili bütün âyetlerde, vesvesenin şeytandan geldiğine işaret buyurulmuştur. Buna göre İslâm vesveseden sakınmayı istemiştir. Çünkü vesvese faydalı değil, zararlı olan bir şeydir. Vesveseye kapılan insan, ibadetlerinde yanılır, çeşitli hatalara düşer ve haz almaz. Vesvese insanı yanlış ve batıl yollara saptırır. Hatta vesvesenin neticesinde insan akli dengesini bile kaybedebilir.

Nureddin TURGAY
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2752 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3353 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3091 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 6949 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6391 02 Ekim 2012 20:16

Alt 14 Şubat 2008, 23:21   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese


Vesvese gelince ne yapmalı?



“Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, her şeyi işitir, her şeyi mükemmel tarzda bilir.” Hak ile batıl mücadelesinde müminler kötülüğe karşı iyilikle cevap verdiğinde, şeytan üzüntüsünden kahrolur. Az da olsa bir yanlış davranışta bulunmalarını ister ki müminlerin lehinde düşünenleri kandırabilsin. Hatta müminler, kendilerine yapılan zulme karşılık verirken azıcık ölçüsüz davranırlarsa, “Şeytanın vesvesesinin etkisinde kalmış” sayılırlar. Müminler bu sebeple, büyük kuvvetlerini kaybederler. Çünkü yüzde yüz haklılıklarına ufak bir gölge düşürmüş, aleyhtekilere küçük bir bahane vermiş olurlar. Bu âyetin pek güzel bir tefsiri şu hadis-i şerifte yer alır: Bir gün bir adam gelip Hz. Ebû Bekir (ra)’e sürekli hakaret etti. Hz. Peygamber (sas) de orada bulunuyordu. Adam hakaret ettikçe Hz. Ebû Bekir dinliyor, cevap vermiyordu. Hz. Peygamber (sas) ise tebessüm ediyordu. Nihayet Ebû Bekir dayanamayıp sert bir karşılık verince Hz. Peygamber’in çehresi değişti ve oradan ayrıldı. Ebû Bekir peşinden kalkıp sebebini sorunca buyurdu ki: “Sen sükût ettiğin sürece, bir melek senin yerine cevap veriyordu. Fakat sen ağzını açınca yanına şeytan geldi. Ben şeytanın olduğu yerde bulunmam.” (İmam Ahmed, Müsned)

Ali Budak
Ailem Dergisi
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:23   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese


Vesvese (M.İslamoğlu)




Modern psikolojinin her birine ayrı teşhis ve tanımlar bulduğu fobi, takıntı, şizofreni, paranoya vb. gibi kavramların tümü dini literatürde “vesvese” ve “evham” ile izah edilirdi.
Hepsi de birbirinden farklı olan psikolojik durumları tek bir terimle ifade etmek elbette sıkıntı doğurur. Fakat bu sıkıntı “vesvese”ye verilen farklı tariflerle fazlasıyla aşılmıştı. Bu tariflerin her biri, vesvesenin farklı bir türüne karşılık sayılabilirdi.
Vesvese, konuluşu itibarıyla doğal bir kelime. “Nefsin ya da şeytanın fiskosu, fıs-fıs-fıs diye üflemesinden” yola çıkılarak türetilmişti. Daha kolay anlaşılması için vesveseyi şöyle tanımlayabiliriz: Gözün ardında ve beynin önünde sinema perdesi gibi bir perde gerili olduğunu düşünün. Bu perdede ayartıcı güdülerin baskısındaki bilinçaltı, ya da dışardan ve içerden bilincimiz üzerinde baskı kurmaya ve ruhun bilinç üzerindeki etkisini yok edip orada hüküm yürütmeye çalışan her tür şeytani güç film oynatır.
Eğer şeytani güçlerin filminin seyircisi olursanız, onlar oynatmaktan usanmaz. Siyah-beyaz, renkli, üç boyutlu… Avantür, romantik, korku, şiddet, cinsellik sömürüsü içeren filmler… Şeytanın arşivi çok geniş. Kur’an’ın buyurduğu gibi “önlerden, arkalardan, sağlardan, sollardan gelerek” insanı ayartmaya çalışır.
Peki, insan üzerinde bir gücü var mı?
Kur’an defaatle “asla” diyor. Rabbimizin dilinden “Senin benim kullarım üzerinde etkili bir otoriten (sultân) yoktur”.
Peki, şeytan ve tüm şeytansılar bu gücü nereden alıyor?
Vesvese verdiği insanın kendisinden. Yani mağdurdan. İradenizde oluşacak her zaaf, şeytanın ve nefsin gücüne dönüşür. Siz adeta iradenizden şeytana ve nefse transfer yaparsınız, o da sizden aldığını size karşı kullanır.
Unutmayın: Seyircisi olmayan oyun uzun süre devam etmez. Eğer siz onun seyircisi olmayı ısrarla sürdürürseniz, o zengin galerisinden sizin için, sizin zaaflarınıza, eğilimlerinize, çürük yanlarınıza uygun bir film seçer.
Herhangi bir konudaki korkunuz bir zaafa dönüşmüşse. Kalenizi oradan döver toplarıyla. Çünkü orası kalenin en zayıf yanıdır.
Herhangi bir konuda takıntınız varsa, bilincinizi oradan tırtıklar. Geminizi delmeye oradan başlar ki, su alıp da batsın.
Şehvet, şöhret, tutku, para… Hatta kimi zaman insanın ibadetini dahi kendi emelleri uğruna kullanmaya, Kur’an’ın ifadesiyle onu “Allah’la aldatmaya” bile kalkışır. (35.5)
Şeytanın ve şeytansıların vesvese ve vehimleri hakkında birçok eser vermiş ulemamız. Ama bunların içerisinde en müstesnası İbnu’l-Cevzi’nin Telbisu İblis’i.
Peki, bütün bu saldırılara karşı ne yapmalı?
Bir kez şeytanın ve nefsin tasallutundan azade bir kul düşünülemez. Herkes her an vesvese ve evhama karşı mücadele etmek durumundadır. O halde böyle bir saldırıya muhatap olmak suçlanacak bir şey değildir. Hele küçük vehimlerimizi büyütmekten daha büyük vesvese olamaz.
Yükseklik korkusu olan birine “Yahu sen nasıl Müslümansın?” diye tarizde bulunmanın abesliği gibi. Ya da fareden aşırı korkan birinin “Allah korkusunu” sorgulamak gibi. Bu abesle iştigaldir. Elbet bu bir zaaftır, ama iman zaafı diyecek kadar da değil. Bunun bir yığın psikolojik ve bilinçaltı sebepleri vardır ve bu sebepler bazen basit bir klinik müdahaleyle bile çözülebilir.
Ama bu konudaki zaafın derecesi ne olursa olsun yine de mümin, imanın makarrı olan akleden kalbi bir rehabilitasyon merkezi olarak kullanmayı bilmelidir. Söyler misiniz; iman bize emniyet vermeyecekse başka ne verir?
Vesvese ve evhamdan kurtulmak isteyen, şeytanın filmini seyretmesin.

(M.İslamoğlu)
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:24   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese

vesvese ile ilgili ayetler


Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse kuşkusuz o apaçık bir hüsrana uğramıştır. (4/119)

(Şeytan) Onlara vaadler ediyor onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. (4/120)

Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (7/20)

(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (7/201)

Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (20/120)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (50/16)

'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. (114/4)

Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (114/5)
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:25   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese

وَكَذلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِىٍّ عَدُوًّا شَيَاطينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحى بَعْضُهُمْ اِلى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
En’am / 112. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.


وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ اِنَّهُ سَميعٌ عَليمٌ
Araf / 200. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
اِنَّ الَّذينَ اتَّقَوْا اِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَاِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ
Araf / 201. Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
اِذْ يُغَشّيكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَ
Enfal / 11. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ () اَلَّذى يُوَسْوِسُ فى صُدُورِ
النَّاسِ
Nas / 4-5.O sinsi vesvesenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:26   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese


Vesvese Hakkındaki Hadisler

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ashabından bir kısmı ona sordular: "Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler Evet! deyince: "İşte bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi.
Diğer bir rivayette: "(Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren Allah'a hamdolsun" demiştir. Müslim'in İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'dan kaydettiği bir rivayet şöyledir: "Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulû, bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercîh eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?)" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hayır bu (korkunuz) gerçek imanın ifadesidir" cevabını verdi."


İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir."


İmam Mâlik'ten rivayete göre, ona şu haber ulaşmıştır: "Hâlid İbnu'l-Velid (radıyallâhu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'e: "Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)" diye sordu. Ona şu tavsiyede bulundu: "Allah'ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O'nun gadabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (beni kötülüğe atan) beraberliklerinden AIlah'a sığınırım! de!".


Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine uzaklaşır, ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve şunu hatırla, bunun düşün diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekat kıldığını bilemeyecek hale gelir."


Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Şeytan namaz için okunan ezanı işitti mi kaçar. Müezzinin sesini işitmemek için sesli sesli yellenir. (Ezan bitip müezzin) susunca geri döner ve vesvese verir. İkameti işittiği zaman, müezzini duymamak için gider, susunca geri döner ve vesvese verir."
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:28   Mesaj No:7
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese


Abdullah İbnu Mugaffel radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden kimse hamam yaptığı yere akıtmasın. Zirâ vesveselerin çoğu bu yüzden hâsıl olur."


Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "ResüIullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Abdest (sırasın)da vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının."


İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü dendi, herbirimiz içinde, (bazan, öylesine çirkin) bir şeyn ârız olduğunu görür ki, bunu söylemektense o şeyin bir korparçası olup (kendisini yakması) ona daha sevimli gelmektedir!" Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu söze şöyle mukabelede bulundu: "Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber!) Şeytan'ın hilesini vesveseye çeviren Allah'a hamd olsun!"


Ebu Zümeyl rahimehullah anlatıyor: "İbnu Abbas radıyallahu anhüma'ya (bir gün): "İçimde duyduğum bu (fena) şeyler de ne?" diye sormuştum. Bana: "Ne hissediyorsun ki?" dedi. Ben: "Vallahi (onlar çok fena!) dilime alamam!" dedim. "Şekk nev'inden bir şey mi ?" dedi ve güldü. Sonra açıkladı: "Bu (çeşit vesveseler)den hiç kimse kurtulamaz. Nitekim Allah Teâla hazretleri (Resûlüne) şu ayeti inzal buyurmuştur. (Mealen): "Eğer sana indirdiğimiz (kitapta anlatılan bu kıssalar) hakkında bir şüphen varsa, senden evvel indirilmiş olanları okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak (olan kitap) gelmiştir, sakın şüphe edenlerden olma!" (Yunus 94).) İbnu Abbas bana dedi ki: "Eğer içinde herhangi bir vesvese bulursan şöyle de: "O (Allah), hem evveldir, hem ahirdir, hem zâhirdir, hem bâtındır. O herşeyi bilendir" (Hadid 3).


Zeyd İbnu Hârise anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam bana abdesti öğretti. Bu meyanda bana, abdestten sonra, çıkacak bevl (sızıntısından hâsıl olacak vesveseyi önlemek) için elbisemin altına su serpmemi emretti."
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Şubat 2008, 23:28   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Vesvese


Vesvese üzerine inceleme

Gerek abdest alirken, guslederken, ibadet halinde bulunurken, gerekse ibadet disindaki normal zamanlarda dini hayatimizi sürdürürken vesvese bulutlari hücuma geçiyor, bir sphe, endise ve korku duymamiza sebep oluyor. Titiz insanlar bozuldum mu, çürüdüm mü, inancimda noksanlik mi söz konusu oluyor.. gibilerden vehimlere maruz kaliyorlar.

Böylesine korkutucu, seyleri hatirlatan vesveseyi pek veciz sekilde tahlil eden Akademi sayfasindaki degerli yaziyi aynen aktariyorum, soru sahiplerinin istifadesine.
Dikkatle okundugu takdirde sorular cevabini bulmus olacak, korkulacak, ürkülecek bir sey olmadigi da kesinlesmis bulunacaktir.
ifade edildigi gibi, vesvesenin zarari, korkmaktan, ürkmekten ibarettir. Korkmaz, ürkmez, senin malin olmadigini bilmekte gaflete düsmezsen bu balon hemen söner, bu korkulu rüya ansizin yok olup gider.
* * *
Vesvese, gizli sese denir. Bir mastar olan "vesvas" kelimesinin seytana isim olmasi da, ayni manayla alakalidir ki, seytan "vesvesenin kaynagi" demektir. Ancak örfen meshur olan manasiyla vesvese, nefsin veya seytanin kalbe attigi hayirsiz, faidesiz, alçak hatira ve mülahazalara verilen bir isimdir.
Hem nefsin hem de seytanin vesvesesi, Kur'ani Kerim'de ayri ayri zikredilir.

sEYTANIN VESVESESi "And olsun ki, insani Biz yarattik ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdigini biliyoruz ve Biz ona sahdamarindan daha yakiniz." (Kaf, 50/16) ayeti, nefsin vesvesesine isaret ederken, "seytan, Adem'e vesvese verdi." manasina gelen birçok ayet de, seytanin vesvesesine delalet etmektedir.
"Nefsin vesvesesi" tabiri, bir insanin, kendi kendine söyledigi ve gönlünden geçirdigi gizli duygular, kararlar, vehimler, hatiralar ve bunlar gibi bütün batini suur durumlarini da içine alir. Bunlar o kadar gizli ve sessizdir ki, bazilarini melekler dahi bilmekten acizdirler.. acizdirler de onlari sadece Cenabi Hakk bilir. Nefisten gelen vesvese, seytanin vesvesesine kiyasla daha gizlidir. Bu gizlilik, bir cihetten onu kuvvetlendirir. Dolayisiyla nefis, seytandan daha müthis bir düsmandir. Belki de, "Senin en büyük düsmanin nefsindir." diyen Allah Rasulü (s.a.s.), iste bu hususa isaret buyurmuslardir.
Nefis ve seytan, verdikleri vesveseler ile, insan ruhunu, hak yolundaki terakkisinden alikoymak isterler. insanin akil ve fikrini çelip, azim ve iradesini kirarak onu salih amellerden vazgeçirmek, fani zevk ve kaprislere düsrerek de sefillestirmek isterler.
Vesvesenin ilk makes buldugu yer kalbdir. O, buradan diger azalara kalb vasitasiyla yayilir. Onun içindir ki, vesvesenin ilk tesiri kalbde hissedilir. Tabii ki bu tesir, kabul veya ret sekillerinden biri halinde tecelli eder. Eger gelen vesveseler kalbde kabul görmezse; hayalde edep disi tasvirler mahiyetine bürünürler. Muhayyilesi bu tasvirlerle mesgul olan insan, bir müddet sonra hiç farkinda olmadan kalbini de onlarla mesgul eder. Zaten seytanin istedigi de budur. Zira o, varmak istedigi hedefe bu yolla birkaç adim daha yaklasmis olur.

VESVESEYE REAKSiYON Halbuki kalbde kabul görmeyen vesvesenin hiçbir zarari yoktur. Zira vesvese, hayalden öte geçememistir ve mantikça da hayal bir hüküm degildir. Vesvesenin kalbde kabul görmedigini anlamak ise gayet basittir. sayet kalb, gelen vesveseden dolayi üzülüyor ve ürperiyorsa, bu durum vesvesenin kalbde kabul görmedigine; aksi durum ise, neticenin de aksine bir delil ve bir isarettir. Eger vesvese kalbde kabul görmüyorsa; bu durumda vesvesenin zarari, zararli oldugunu düsnmeye münhasir kalir; baskaca da bir zarari yoktur. Hatta kalbin reaksiyonunun siddeti; kisinin imanindaki kuvvetle dogru orantilidir. Evet, imanin kuvveti nisbetinde kalb vesveseye karsi reaksiyon gösterir. Bazen gafletle kalbin gösterdigi bu reaksiyon tasdik zannedilir. Bu zanna düsen bazi kimseler, kalblerinde müthis bir heyecan ve helecan hissederler. Bazen de bu durumdan kurtulmak için huzurdan kaçip gaflete dalmak arzu ederler. Halbuki ortada vesveseyi tasdik diye bir husus söz konusu degildir. Sadece bir reaksiyon vardir. Ve esasen bu reaksiyon da onun imaninin salabet ve kuvvetini göstermektedir. Ve yine bu sebepledir ki, Allah Rasulü, bu hal ve durumu anlatirken, "imanin ta kendisidir!" buyurmuslardir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Nisan 2008, 16:19   Mesaj No:9
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart vesvese ve**evhamı açıklarmısınız


Soru
selamün aleyküm namazlardan sonra hep evham geliyor ve şüpheleniyorum
daha sonra namazı tekrarlıyorum şüphelendiğim için bu ise külfet veriyor
evham şeytandandır ancak bunu içimde önlemenin yolunu bilmiyorum.
bazen allah c.c. gafuru rahim diyorum ve o şekilde bırakıyorum.
ancak yine de beynimi kemiriyor sanki. bana ne tavsiye ne tavsiye edersiniz.
Cevabımız

Değerli kardeşimiz;

Etrafımıza şöyle bir göz atalım; dağlar, taşlar,
bitkiler, hayvanlar, ay, güneş ve yıldızlar hayalimizden sıra ile geçsinler.
bunların hepsi maddî varlıklar, ama birbirlerinden ne kadar farklılık gösteriyorlar!?..

Bir de göremediğimiz, ışınlar âlemini, yer çekimini, güneşin cazibesini düşünelim.
bunların da yine birbirinden çok farklı şeyler olacaklarını dikkate alalım.

ve şöyle devam ettirelim düşüncemizi:
ateş topraktan ne kadar farklı ise, şeytan da âdemoğlundan o kadar ayrı olmalı.
karanlık ışıktan ne kadar uzak ise, cinler de meleklere o kadar benzememeli.

ilâhî imtihana tâbi tutulan iki tür varlık: insan ve cin.
her ikisinin de inananları ve inanmayanları var.
her ikisinde de hayırlı ve şerli fertler mevcut.
her iki cinsin de mürşitleri ve müfsitleri bulunuyor.
işte cin türünün, allah’a isyan eden en şerli ferdi: şeytan.

insanın bedeni topraktan yaratılmış ve o haneye ruh misafir olmuş.
cinler ise doğrudan ateşten yaratılmışlar.
zaten şeytanın kaybettiği ilk ve en büyük imtihan da bu yaratılış farkından kaynaklanmış
ve ateşten yaratıldığı için insandan üstün olduğunu iddia etmekle
ve hz. âdem’e(a.s.) secde etmemekle huzurdan kovulmuş ve lânetlenmiş.

şeytan, cin türünden olduğu için normal olarak da ömrü insan ömründen fazladır.
bununla birlikte, bu asi cinnîye, kendi isteği üzerine ve gerçekte bir ceza olarak,
uzun bir ömür verilmiş ve insanlara kıyamet gününe kadar musallat olmasına müsaade edilmiş.

hiç şeytan olmadan da cenâb-ı hakk insanları sadece nefisle ve dünyanın ahvaliyle,
imtihan edebilir ve sonunda onları lâyık oldukları saadete erdirebilir yahut azaba dûçar kılabilirdi.
bu konuda şeytanın da devreye sokulması, gerçekte, ona verilmiş büyük bir cezadır.
çünkü, ne kadar insanı kötü yola sevk etmişse onların işedikleri günahların bir katı da kendisine yazılmakla azabı akıl almaz derecede artmış, kahhar ismine en ileri mertebede mazhariyete lâyık kılınmıştır.

“insanlarda şeytan vazifesini gören cesedli ervah-ı habise bilmüşahede bulunduğu gibi, cinnîden cesedsiz ervah-ı habise dahi bulunduğu, o kat’iyyettedir.” lem’alar, 82

birisini görüyorsunuz, karşısındaki insana birtakım yanlış fikirler aşılamaya çalışıyor. konuşurken muhatabının koluna, ayağına değil, gözüne bakıyor. göz penceresinden ruha nüfuz etmeye, ona bir şeyler telkin etmeye çalışıyor. bu iki şahsın bedenlerini hayalen ortadan kaldırırsanız, ortaya iki ayrı ruh çıkacaktır. ve bunlardan birisi diğerini aldatmak istemektedir.
hâl böyle olunca, şeytanın, insan ruhunu saptırmak, onu doğru yolan çıkarmak için çalışması akıldan uzak görülmemeli.

bazı kimselerin şeytanı inkâr ettiklerini görürüz. nur müellifinin ifadesiyle, bu, “şeytanın en büyük bir desisesi”dir. bu inkârda tek temel dayanak, şeytanın gözle görülmemesidir.

şimdi o şahsa soralım:
sen şeytanı neyinle inkar ediyorsun? yani şeytanın varlığını senin ellerin mi kabul etmiyor, kulakların mı; gövden mi kabul emiyor, bacakların mı?
bu sorumuzu saçma bulacak ve “hiçbiriyle” diyerek ilave edecektir: o’nun varlığını aklım almıyor.
o hâlde, şeytanın varlığını kabul etmeyen, o şahsın aklıdır.
görünmeyen bir şey, yine görünmeyen bir şeyi inkâr etmektedir; delili ise “görülmemesi.”

akıl kelimelerle düşünür, ama kalbin bütün işleri kelimesizdir. insan bir çiçeği veya güzel bir kokuyu “kelimelerle” sevmez. bu işi kelimesiz yapar. ama, bu sevgisini ifade etmek, başkalarına aktarmak istediğinde kelimelere iş düşer.

işte, kelimesiz seven ve korkan ve yine kelimesiz inanan o insan kalbine, şeytan musallat olmakta, onunla kelimesiz konuşmakta, ona fısıltı kabilinden birtakım telkinlerde bulunmaktadır. işte şeytanın bu fısıltılarına “vesvese” deniliyor. vesveseden söz açılmışken şeytanın bu yolla insanoğluna uyguladığı bazı taktiklerden söz etmek isterim:

şeytanın birinci gayesi, insanın imansız olmasıdır. bunu başaramadı mı, geri adım atar ve onun ibadet etmemesine çalışır. kulu bu şerefli vazifeden uzak tutmak için çok uğraşır. kalbine birtakım kötü şeyler fısıldar. ve insan bunların kendi kalbinden geldiğini sanarak rahatsız olur.
bu defa şeytan yeni bir oyun sergiler:

“böyle karışık bir kalp ile de allah’ın huzuruna durulmaz ki!” der. kul, bu desiseye kandı mı şeytan zafere ulaşmıştır. hâlbuki, her akıl kabul eder ki namazda bulamadığı huzuru, namazı terk etmekle yakalayacak değildir. ibadet ve itaati bırakıp günah ve isyan yoluna giren bir insan, ilâhî feyizden gittikçe uzaklaşır. tek çıkar yol, ibadete devam etmektir.

bir sohbette, şeytanın bu oyununa maruz kalmış bir gençle dertleşiyorduk. “ne zaman namaza dursam, aklıma kötü şeyler geliyor, namazdan çıktığımda kesiliyor.” diyor ve bir hâl çaresi arıyordu. ona, önce, nur müellifinin şu harika reçetesini sundum:

“o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. çünki senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir.” sözler, 275

sonra şöyle sürdürdüm konuşmamı:
kendi yüzünü tokatlayan ve ağlayan birini görsen, demez misin ki, bu adam yüzünü kendisi tokatlıyorsa niçin ağlıyor? yoksa göremediğim bir el mi, onun yumruğunu onun aleyhine çalıştırıyor? işte senin hâlin o adam gibi.
üstadın bu reçetesine göre, senin ağlaman gösteriyor ki o sözler senin kalbine ait değil. namazı terk edip, meselâ, kumarhaneye gittiğinde o kötü sözlerin kesildiğini göreceksin. demek ki, o sözlerin sahibi namaza düşman, kumara dost.
hem kumar oynayan birisine şeytan niçin vesvese versin!?... verse, kumarın haram olduğu aklına gelebilir, bu ise şeytanın işine gelmez. onu öylece bırakmak şeytan için en geçerli yoldur.
sonra kendisine nur külliyatından şu paragrafı okudum:

“hem de o gibi vesveselerin, ne hakaik-i ilâhiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarratı yoktur. evet pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa, o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. ve fena bir tesir etmez.” mesnevî-i nuriye, 96

yine böyle birisine, şöyle bir soru sordum:
sen ilmihâl okudun mu?
“evet,” diye karşılık verdi.
ikinci sorum şöyle oldu:
ilmihâlde namazı bozan şeyler içinde “vesvese” de var mı?
soruma hayretle karışık bir tebessümle karşılık verdi.
“o hâlde,” dedim, “sen namazına devam et.” namazda aklına ne gelirse gelsin, “haydin namaza, haydin felâha” sözlerini işittiğinde rabbinin seni huzuruna çağırdığının şuuru ile namaza koşmalısın. o anda aklına kötü şeyler gelebilir. ama, sen aklından ne geçerse geçsin, namaza gitmekle bu emre uymuş olursun. kalbime kötü şeyler geliyor bahanesiyle namazını kılmasan, emre isyan etmiş olursun ve böyle bir özür seni suçlu olmaktan kurtarmaz. önemli olan emri tutmak ve namaza koşmaktır. kalbimizin namaz esnasında ideal bir huzuru yakalaması ayrı bir meseledir.
bu konuda nur külliyatından bir durum tespiti ve teselli cümlesi:

“bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur. böyle kebair-i azîme içinde amel-i sâlihin ihlasla muvaffakıyeti pek azdır. hem az bir amel-i sâlih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir.” kastamonu lahikası, 148

“bu zamanda” ifadesi aynı mektupta şöyle açıklanıyor:

“madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takva ile ve niyet-i içtinab ile yüz amel-i sâlih işlemiş hükmündedir.”

bu iki tespiti birlikte düşündüğümüzde hayalimizde bir harp meydanı canlanır. her taraftan mermiler yağmakta ve biz bu dehşetli ortamda huzur aramaktayız. bunu başaramayacağımız açıktır. ama huzur bulamıyorum diye düşman saflarına iltihak edecek de değiliz.
işte günahlar birer mermi, birer ok. bu asrın toplum hayatı bir harp meydanı gibi. her yandan yüzlerce hücuma uğrayan bir insan, namaza durduğunda ihlâslı, huzurlu bir ibadete zor muvaffak olur. ama, o zorlukta ayrı bir değer vardır. harp esnasında ve cephede tutulan bir nöbetle, sulh zamanında çarşı içinde tutulan nöbetin bir olmadığı açıktır. “hem az bir amel-i sâlih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir” cümlesi bizi bu noktada hem teselli eder, hem de müjdeler.

aynı mektupta ayrı bir müjde daha veriliyor: bir günahın terki vacip olduğundan, böyle bozuk bir ortamda yüzlerce günahı terk etmekle yüzlerce vacip işlenmiş olacağı müjdesi...
birkaç asır önce, bu günahların yüzde birisine bile maruz kalmayan insanlar, bu vacipleri işleyemiyorlardı, onun yerine salih amel sahasında yol alıyor, bu yönde ilerliyor, nafile ibadetlerini artırıyorlardı. şimdi ise, salih amel işlemek zorlaşmış. “farzlarını yapan, kebireleri (büyük günahları) işlemeyen kurtulur” hükmü bir müjdeli haber olmasının yanı sıra, bu asrın dehşetinin de bir ifadesi, bir göstergesidir.

biz asrı yargılamakla vakit geçireceğimize, kendi nefsimizle uğraşalım ve onu şeytana uymaktan alıkoymaya çalışalım. bunda başarılı olanlar çoğaldıkça, asır da bu mutlu insanlara uymak zorunda kalacaktır.

prof. dr. alaaddin başar
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Nisan 2008, 16:42   Mesaj No:10
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart vesvese




Vesvese bir şeytan işidir, şeytandan kaynaklanan bir musibettir.

Şeytanın kalbi kurcalaması, karıştırmasıdır. Şeytanın tek hedefi kalbdir.

Tek emeli, kalbi bozmak, onu işe yaramaz hale getirmektir.

Neden kalb şeytanın hedef tahtasıdır? Cevabı Kur'ân'-dan alalım:

"Bilin ki, Allah kişinin kalbine ondan daha yakındır."(1)
"Kim Allah'a iman ederse, Allah onun kalbine hidayet verir."(2)

"Kalbler ancak Allah'ın zikriyle huzura kavuşur."(3)
"İmanlarına iman katmak için mü'minlerin kalblerine sükûnet ve emniyet veren Odur."(4)

"Allah size imanı sevdirdi, onu kalblerinize benimsetti."(5)
"Mü'minler o kimselerdir ki, Allah'ın adı anıldığı zaman kalbleri titrer."(6)


Kalb hakkında yüzlerce âyetten sadece mealini verdiğimiz bu birkaç âyette
kalbin şu özelliklerini öğreniyoruz:

1. Allah kalbe yakındır.
2. Allah kalbe hidayet verir.
3. Kalb Allah'ın zikriyle huzura kavuşur.
4. Allah kalbe sükûnet ve emniyet verir.
5. Allah imanı kalblere benimsetir.

Evet, kalb imanın merkezi, zikrin merkezi, hidayetin merkezi,
sükûn ve huzurun merkezi ve bütün duygularımızın merkezidir.
Şeytan ise mü'mindeki bütün bu güzelliklerin düşmanıdır.
Mü'mini bunlardan mahrum kılmak için elinden gelen düzenbazlıkları, hileleri ve oyunları yapar.
Bunun için bütün mesele kalbi şeytanın hilelerinden uzak tutmaktır.
Yoksa kalb bir kere bozuldu mu, bütün beden ve duygular bozulur.

Hadis-i şerifte ifade edildiği gibi,
"Dikkat ediniz! Bedende bir et parçası vardır; o düzeldiğinde bütün beden düzelir
, o bozulduğunda da bütün beden bozulur."

Vesvese ilk defa şüphe şeklinde gelir.
Şeytan önce şüpheyi kalbe atar.
Ancak kalb hemen tepki gösterir, savunmaya geçer.
Fakat savunmayı bırakır, kabul ederse, şeytan birinci atışta hedefe isabet ettirmiş demektir.
Fakat kalb kabul etmezse, orada bir iz bırakır, sonunda bir pus, bir leke oluşturur.
Bir süre sonra hayal aynasına bazı pis düşünceler yansır, edebe aykırı bazı çirkin görüntüler oluşur.
Zaten bu görüntü ve leke kalbin hırçınlaşıp feryat etmesine, sıkılıp daralmasına kâfi gelmiştir.
Sonunda "Eyvah!" diyerek ilk hastalık mikrobunu kapmış olur ve ümitsizliğe düşüverir.

Vesvese mikrobunu kapan insan, kalbinin Rabbine karşı edepsizlikte bulunduğunu sanır,
telaşa kapılır, titrer ve birdenbire heyecan dalgası bedeninin her yanım sarar.
Bütün duygular yaralanmıştır, kalb penceresi puslanmış görüntüler netliğini kaybetmiştir.
İnsan bu halden kurtulmak için çırpınıp durur.
Ancak kalbinin gerçek sesine, yani kalbe gelen melek ilhamına kulak vermediğinden
bir an için kendini boşlukta hisseder ve neticede huzurdan kaçar, gaflete dalar.
Evet, artık iyice mikrop kalbi sarmıştır.
Bu anda insan bîçaredir, çaresizdir. Kurtuluş yollarını, tedavi çarelerini arar.
Bu yaranın merhemi ve ilacı nedir?

Ve tedavi yolu:

Birinci tedavi:
Bu durumda en önemli mesele, heyecana yenilip telâşa kapılmamaktır.
Böyle bir vesveseye kapılan insan telaşa düşmemeli, endişe etmemelidir.
Telâş ve endişeye sebep olan şeyin gerçekte var olması gerekir.
Oysa kalbe ve hatıra gelenler, birer hayal ürününden başka I birşey değildir.
Hayalden geçen çirkin şeylerin bir değeri, bir önemi yoktur. Üstelik insana bir zarar da vermez.

Bunun için insanın küfre iten şeyleri hayal etmesi onu küfre götürmediği gibi,
edebe aykırı birşeyi düşünmesi de E edepsizlik olmaz.
Çünkü bir şeyin hayalden geçirilmesi bir l karar ve hüküm sayılmaz.
Bundan dolayı insanı bağlamaz, iyiliğinin veya kötülüğünün delili sayılmaz, hakkında bir sonuca götürmez.
Oysa edepsizlik, kötü söz ve çirkin bir kelimenin ifadesi bir hükümdür.
Küfrü ve çirkin sözü hayalinden geçiren insan bunu söylemiş değildir ki mes'ul durumda kalsın.

İkinci tedavi:
Kalbe gelen çirkin sözler, edebe aykırı haller kalbten gelmiyor, bunun için kalbe ait değildir.
Çünkü bu sözlerden kalb rahatsızdır; sıkılıyor, daralıyor.
Kalbin bir ürünü olmadığı için bir kuruntu ve evhamdan başka bir şey değildir.
Kalbten kaynaklanmadığına göre, şeytandan kaynaklanıyor, belki kalbe yakın olan şeytanın lemmesinden geliyor.

Lümme-i şeytaniye hadiste şöyle ifade edilmektedir:

Hadisi Abdullah bin Mes'ud rivayet etmektedir. Resul-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:
"Âdemoğlunda bir şeytanın lemmesi vardır, bir de meleğin lemmesi vardır.
Şeytanın lemmesi, şerre (küfür, günah ve zulme) teşvik etmek ve hakkı yalanlamaktır;
meleğin lemmesi ise iyiliği ilham etmek ve hakkı tasdik etmektir.
Bunu her kim vicdanında hissederse Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamdetsin.
Öbürünü hisseden de şeytandan Allah'a sığınsın. Daha sonra Resulullah (a.s.m.)
şu âyeti (meali) okudu: 'Şeytan sizi fakir düşmekle korkutur da, cimriliğe ve kötülüğe teşvik eder.
Allah ise Kendi hazinesinden size mağfiret ve bolluk vaad ediyor..."(7)

Hadis-i şerifte geçen lemme, hadis âlimleri tarafından
"şeytanın inmesi, yakınlığı, dokunması ve vesvesesi" olarak açıklanırken,
meleğin lemmesi de "ilham" olarak izah edilmektedir.

Lemme, şeytan ve meleğin kalbteki üssü, merkezi, karargâhı ve santralıdır.
Bunlar birbirlerine çok yakındır.
Şeytan kendi karargâhından kalbe devamlı vesvese okları fırlatarak
insanı küfre, isyana ve günaha çağırır, hakkı ve hakikati reddetmeye yöneltir;
melek de şeytanın lemmesini bertaraf etmek için karşı atağa geçer,
ilham vererek, onu hayra, güzelliklere, sevaba ve hakka çağırır.
İşte insanın kalbine gelen, hayal aynasına yansıyan bu çirkin sözler, şeytanın santralından gelmektedir.

Aynı kalbde şeytanın santralı ile meleğin santralının birbirine yakın olması,
aynanın parlak yüzü ile mat yüzünün birarada bulunmasına benzer.
Bir başka ifadeyle bir kütüphanede iyi kitapla kötü kitabın yanyana durması gibidir.

Bunun için melek ilhamı ile şeytan vesveseninin birbirine yakın olması insana bir zarar vermez.
Nasıl olursa, insan vesveseden zarar görür?

İnsan vesvesenin zarar vereceği vehmine kapılır, zarar verdiğini düşünürse zarar görür.
Böylece kalbini sıkıntıya sokmuş, ıztıraba sürüklemiştir.
Çünkü hayali hakikat sanmıştır. Bir şeytan işi olan vesveseyi kendi kalbine mal etmiştir.
Şeytanın vesvesesini kalbinden gelen bir söz gibi kabullenmiştir.
Yani vesvesenin zarar verdiği kanaatine varmış, zarar görmüştür.
Tehlikeli sanmış, tehlikeye düşmüştür.
Zaten şeytan da böyle bir şeyi istemektedir ve şeytanın dediği olmuştur.
Bundan kurtulmak için ne yapmalı? Hadiste de bildirildiği gibi, hemen şeytanın şerrinden Allah'a sığınmalıdır.

1 Enfal Sûresi, 24.
2 Teğâbün Sûresi, 11.
3 Ra'd Sûresi, 28.
4 Fetih Sûresi, 4.
5 Hucurât Sûresi. 7
6 Enfal Sûresi, 2.
7 Tirmizî, Tefsîrü'l-Kurân, hadis no: 2988

Selam ve dua ile...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Vesvese Nebevi Sevda Muhtelif Konular 4 18 Eylül 2018 10:53
Haftanın konusu ''vesvese'' arayan Hafta'nın Konusu 3 03 Mart 2014 09:58
vesvese ve stresin çaresi Seyyid Bilgi Dağarcığı 1 04 Eylül 2012 13:43
vesvese için ne okunmalı... aslıı Soru Cevap Arşivi 0 05 Mayıs 2012 00:37
abdestte vesvese KuM TaNeSi Soru Cevap Arşivi 0 09 Nisan 2009 12:09

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.