Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Soru Cevap Arşivi (https://www.forum.medineweb.net/650-soru-cevap-arsivi)
-   -   Dinimize göre eşyada uğursuzluk var mıdır? (https://www.forum.medineweb.net/soru-cevap-arsivi/9903-dinimize-gore-esyada-ugursuzluk-var-midir.html)

Belgin 26 Şubat 2009 08:20

Dinimize göre eşyada uğursuzluk var mıdır?
 
Eşyada uğursuzluk var sayma, hemen bütün bâtıl din ve inanç sistemlerinde az-çok bulunan, yer yer Müslüman toplumlara da bulaştığını gördüğümüz bir hurâfedir. İslâmiyet özde böyle hurâfelerden münezzehtir. Çünkü İslâmiyet tevhid dînidir.

Müslüman hayrı da, şerri de Allah’tan bilir ve bekler. Hayır ve şer Allah’tan beklendiği zaman, eşya kendi zatında uğurlu veya uğursuz olarak devreye girmez. Eşya yalnız bir araç olur. Ana- hatları itibariyle bu aracı iyi kullanmak hayır getirir; kötü kullanmak şer getirir. Dolayısıyla bizim kullanımdaki eksikliğimizden kaynaklanan bir kusuru ve hatâyı eşyaya atfetmek ve onu uğursuz ilân etmek doğru değildir.

Bazı şeylerde uğursuzluk tevehhüm edenler, bu hususta Allah’a müracaat etmeyi unuturlar. Eşyanın uğursuzluğuna baştan teslim olurlar. Bu ise hakîkat-ı hâle muvafık bir anlayış olmadığı gibi, Cenâb-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarına karşı da edepsizlik anlamı taşır. Meselâ Salı günü yola çıkan birisinin, işi ters gittiğinde bunu Salı gününün uğursuzluğuna yorması; evinin saçağına baykuş konan birisinin, bundan şer bir mânâ çıkarmaya çalışması; köpeğin uluduğunu işiten birisinin, bunu bir yakınının öleceğine yorması, Hâlık-ı Rahîm’le kendisi arasına bi-linçsiz eşyaları koymak gibi aslında şirki de içeren bir sû-i edep davranış olmaktadır. Bu tarz yorumların hakîkatla ve gerçekle hiç alâkası olabilir mi? Müslüman’ın îmanî yakîniyle de çelişen bu zan ve vehim, ne yazık ki vahim ve fâhiş bir hatâdan başka bir şey değildir. Câhiliyet devri Arapları da kuşları ürkütürler, kuşlar sol tarafa giderlerse uğursuz sayarlar; baykuşun ölünün ruhundan meydana geldiğine inanırlar; insan karnında, acıkınca insanı öldüren bir yılan var sayarlardı. Müşrikler en ciddî işlerini bile böyle uğursuzluk telâkkîlerine göre tan-zim ederlerdi. Ama hiç olmazsa bu telâkkî tarzı onların inançları ile örtüşüyordu.

İslâmiyet uğursuzlukla beraber kehâneti, sihir yapmayı, büyücülüğü, falcılığı, sebeplerden şifâ ummayı da yasaklamıştır. Çünkü bütün bunlar aslı-esâsı olmayan, hakîkat-ı hâl ile çelişen ve her şey bir yana Tevhid inancı ile bağdaşmayan bâtıl inançlardır.

İbn-i Abbas’tan rivâyet edilen uzun bir hadîs-i şerif vardır: Resûlullah (asm) buyurdu ki: “Bana bütün ümmetler gösterildi. Bir-iki peygamber yanlarında onar, yirmişer, otuzar, kırkar ümmetleriyle beraber önümden geçmeye başladılar. Bir peygamber de yanında bir ümmeti bile olmaksızın geçti. En sonunda uzaktan büyük bir karaltı gösterildi. ‘Bu karaltı nedir? Bu benim ümmetim midir?’ diye sordum. Bana, ‘Bu, Mûsa Peygamberle kavmidir’ denildi. Sonra bana; ‘Ufka bak!’ denildi. Ufka bakınca ufku dolduran büyük karaltılar gördüm. Sonra, bana; ‘Semâ ufuklarının şu tarafına, bu tarafına da bak!’ denildi. Bir de ne göreyim; büyük karaltılar baştanbaşa ufku kaplamıştı. Bana; ‘Bu senin ümmetindir; bunlardan yetmiş bin kişi hesâba çe-kilmeden Cennet’e gireceklerdir’ denildi” buyurdu ve mübarek odasına çekildi. Hesaba çekilmeden Cennet’e gireceklerin vasıfları hakkında mecliste bulunanlara bir şey söylemedi. Meclistekiler dağıldı. Ama aralarında şöyle konuşuyorlardı: “Biz Allah’a îman edip Resûlüne ittibâ eden kimseleriz. Demek biz Cennet’e hesapsız gireceğiz!” Bazıları da: “O bahtiyarlar bizim evlâtlarımızdır. Onlar İslâm toplumunda dünyaya gelmiş olacaklardır. Biz ise câhiliyet içinde doğduk” diyorlardı. Bu münâzarâyı Allah Resûlü (asm) işitmişti. Hemen hâne-i saadetten çıktı ve şöyle buyurdu: “Cennet’e hesapsız girecek mü’minler sihir yapmayanlar, eşyada veya varlıklarda uğursuzluk görmeyenler, şifâyı doğrudan Allah’tan bekleyenler ve her hususta Allah’a tevekkül edenlerdir.”1

Burada üç önemli nehy görürüz: Sihir, uğur-suzluk ve Allah’tan başkasından şifa beklemek. Bir de emir var: Her hususta Allah’a tevekkül etmek. Yani önceki üç hurâfenin karşısında Allah’a tevekkül etmek emredilmiştir.

Uğursuzluğu nehy eden Allah Resûlü (asm) tefeülü tasvip etmiştir. Ebû Hüreyre’den (ra) gelen bir rivâyette Allah Resûlü (asm); “İslâm’da teşeüm (uğursuzluk) yoktur; en hayırlısı ise tefeüldür” buyurmuş; mecliste bulunanlar: “Tefeül nedir yâ Resûlallah?” dediklerinde ise: “Güzel sözdür” buyurmuştur.2

Buna göre eşyanın hareketlerini şerre yormak, yani uğursuz saymak câiz değildir; hayra yormak, yani güzel mânâlar çıkarmaya çalışmak ise câizdir. Mü’min bir şey hakkında yorum yapacaksa ya hayra yormalı, ya da susmalı; şerre aslâ yormamalıdır.


Dipnotlar:

1- Buhârî, 12/1926.
2- Buhârî, 12/1936.

Süleyman KÖSMENE


SAAT: 19:22

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306