Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KUR'ÂN-I KERİM.::. > Kurân-ı Kerîm > Sürelerin Nuzul Sebepleri

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  19 Mart 2009 (10:47), Konuya Son Cevap : 19 Mart 2009 (10:47). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen MERVE DEMİR
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 19 Mart 2009, 10:47   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ankebut Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri

Ankebut Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri

ANKEBUT SURESİ


Sûrenin başından itibaren 10 âyet Medine-i Münevvere'de, kalan kısmı ise Mekke'de nazil olmuştur.[1] Bu, İbn Abbâs ve İbnu'z-Zübeyr'den rivayet edilmiştir[2] ve bu Yahya ibn Sellâm'ın da kavlidir. Başından itibaren on âyet, Mekke-i Mükerreme'de kalıp hicret etmeyen müslümanların durumu hakkında nazil olmuştur. Hz. Ali bu on âyet-i kerimenin ne Mekke'de, ne Medine'de değil, ikisinin arasında nazil olduğunu söylemektedir.[3]
Bunun tersi yani ilk on âyetinin Mekke'de, kalan kısmının da Medine'de nazil olduğu da söylenmiştir.[4] Bu ikinci görüş Bahr'de yine îbn Abbâs ve Katâde'den rivayetle zikredilmiştir.
Bazıları, Mekke-i Mükerreme'de son nazil olan sûrenin el-Ankebût Sûresi olduğunu söylemişlerdir.[5]
Nüzul sırası itibariyle Rûm Sûresinden sonra nazil olmuştu."[6]
Âyetlerinin adedi, altmış dokuzdur. [7]

1. "Elif, Lam, Mim.
2. And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insan*lar, "İnandık" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar?"

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- İbni Ebî Hatim, İbni Cerir ve İbnü'l-Münzir Şabi’den şöyle rivayet etmiştir:
"Bu âyet Mekkeli bir grup insan hakkında inmiştir. Onlar İslam'ı kabul ettiler, Medine'de bulunan Peygamber'in Ashabı'ndan bazıları onlara mektup yazdı ki:
"Siz hicret etmedikçe ikrarınız ve İslâmınız kabul edilmez." Onlar da Medine'ye git*mek üzere yola çıktılar. Bunun üzerine müşrikler onları takib edip, eza ve cefa ettiler, Bu âyet onlar hakkında indi. Medine'deki müslümanlar onlara mektup gönderdiler ve dedi*ler ki:
"Sizin hakkınızda şöyle şöyle âyet indi." Bunun üzerine onlar dediler ki:
"Biz yola çıkarız. Eğer bizi bir takip eden olursa onu öldürürüz." Derken yola çıktılar. Müşrikler de onları takibe koyuldular. Onlar da takip edenleri öldürdüler. Onlardan da kimi öldürüldü, kimi kurtuldu. Bunun üzerine Allah Teala onlar hakkında şu âyeti indirdi:
"Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda sava*şan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder." (Nahl: 16/110)[8]
2- Yine Şa'bî'den gelen başka bir rivayette bu âyet-i kerimelerin Hudeybiye'de nazil olduğu ve müslümanların bu âyet-i kerimeleri hicret etmiyerek Mekke'de kalan mü'minlere Hudeybiye'den gönderdikleri ayrıntısı vardır.[9]
3- Mukatil şöyle dedi:
"Bu âyet Ömer b. Hattab (r.a.)'in âzâdlı kölesi Mihca' hak*kında inmiştir. O, Bedir Günü'nde müslümanların ilk şehidi idi. Amr b. el-Hadremî bir ok attı ve onu şehid etti. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.) buyurdu ki:
"Mihca' şehidlerin efen*disidir. Bu ümmet içerisinde Cennet'in kapısına davet edilecek olan ilk insan odur." Ebeveyni ve hanımı (bu şehadet olayından dolayı) sabırsızlık gösterdiler. Allah Teala da bu âyeti onlar hakkında indirdi ve şunu haber verdi ki Allah'ın Dini için bela ve meşakkat*ler gereklidir,"[10]
4- İbn Ebi Hatim Katâde'den (r.a.) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Bu âyet Mekkeli bir grup insan hakkında inmiştir. Medine’ye, Nebî aleyhisselâm'ın yanına gitmek istiyorlardı. Müşrikler gitmelerine engel oldular ve onları geri döndürdüler. Medine'deki mü’minler, onlar hakkında indirilen ayetleri kendilerine bildirdiler. Bu sebeple onlar Mekke'den çıktılar. Onlardan kimi öldürüldü, kimi kurtuldu. Bunlar hakkında Ankebut: 29/69 âyeti indirildi.” [11]
5- İbni Sa'd’ın Abdullah ibn Ubeyd ibn Umeyr'den rivayetinde o şöyle diyor:
Bu âyet-i kerime Allah yolunda eziyete uğrayan, işkence gören Ammâr ibn Yâsir, Ayyaş ibn Ebî Rabîa, el-Velîd ibnu'l-Velîd ve Seleme ibnu'l-Hişâm hakkında nazil oldu.[12]
6- Üç ayrı nüzul sebebi gibi görünmekle birlikte hepsinin de ortak yanı müşrikler tarafından işkence gören ve imanları yolunda her türlü zorluğa göğüs geren zayıf müslümanlar olmaları itibariyle üç hadisenin de meali birdir ve âyet bunlar ve benzerleri hakkında inmiş, yani hükmü bunlar ve benzerlerine şamil olmuş demektir.[13]

4. Yoksa o kötülük yapanlar Biz 'den kaçıp kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

Ayet-i kerimenin zahiri, kâfirler hakkında nazil olduğunu gösteriyor.
İbn Abbâs, âyet-i kerimenin haklarında nazil olduğu kâfirleri sayar ve der ki:
Bu âyet-i kerime el-Velîd ibnu'l-Muğîra, Ebu Cehl, el-Esved, el-Asî ibn Hişâm, Şeybe, Utbe, el-Velîd ibn Utbe, Ukbe ibn Ebî Muayt, Hanzala ibn Vâil ve benzeri Kureyş ileri gelenleri hakkında nazil oldu.
Bahr'de der ki: Her ne kadar bu kişiler hakkında nazil olmuşsa da elbette onların benzeri bütün kâfirler hakkında hükmü geneldir.[14]
Yani sebebin hususiliği hükmün umumî oluşuna engel değildir ve bu anılanlara benzeyen, onların yaptıklarını yapan her kâfir ve mü'min hakkında âyet umumidir.[15]

8. "Biz, insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye et*mişizdir..."

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Müfessirler şöyle dediler:
"Bu âyet Sa'd b. Ebî Vakkas hakkında indi. O, müslüman oldu. Annesi Hamne ona dedi ki:
"Ey Sa'd, işittiğime göre dininden dönmüşsün: Allah'a yemin olsun ki, evin tavanından üzerime ne güneşin gölgesi vursun, ne de rüz*gâr. Sen, Muhammed'i inkâr edip, eski haline dönünceye kadar ne yer ne de içerim." Sa'd çocukları içerisinde annesine en sevgili olan idi. Sa'd diretti ve sabretti. Annesi de üç gün yemedi ve içmedi. Üzerine korku gelinceye kadar hiçbir gölgede gölgelenmedi.
Sa'd, Nebi (s.a.v.)'ye geldi ve bu durumu O'na şikâyette bulundu. Allah Teala da Lokman ve Ahkaf Sûreleri'ndeki aynı olan bu âyeti indirdi.[16]
2- Ebû Said b, Ebî Bekr el-Ğazî, Muhammed b. Ahmed b. Hamdan'dan, o Ebû Ya'Ia'dan, o Ebû Hayseme'den,o el-Hasan b. Musa'dan, o Ziiheyr'den, o Simak b. Harb'dan, o Mus'ab b. Sa'd b. Ebî Vakkas'tan o da babasından rivayet ederek dedi ki:
"Bu âyet benim hakkımda indi. Dedi ki: "Ümm-ü Sa'd oğlu dinini inkâr etmedikçe ye*mek yememeğe ve birşey içmemeye yemin etti de kendisine perişanlık gelinceye ka*dar üç gün böylece kaldı. Allah Teala da bu âyeti indirdi.[17]
3- Sa'd İbni Ebî Vakkâs'dan Tirmizî, Müslim ve başkaları anlattı. Sa'd İbni Ebî Vakkâs:
“Sa'd'ın annesi, Allah iyiliği emretmedi mi?, vallahi ben ölünceye kadar yemek yemem, içmem veya küfrederim.” dedi. Ankebut: 29/8 âyeti indirildi.” [18]

8. "... Eğer ana baba, seni bir şeyi körü körüne Bana ortak koş*man için zorlarIarsa..."

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
l. Daha önce (Enfâl Sûresinin birinci âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere bu âyet-i kerime Sa'd ibn Ebî Vakkâs hakkında nazil olmuştur.
Ebu Davud et-Tayâlisî'nin Mus'ab İbn Sa'd'den, o da babasından rivayetinde o şöyle anlatıyor:
Annem Ümmü Sa'd:
"Allah, ana-babaya itaati emretmiyor mu? Madem öyle sen girmiş olduğun Muhammed'in dinini inkâr edip eski dinine dönmedikçe yemek yemiyeceğim, bir şey içmeyeceğim (tâ ki öleyim de sana anasının katili desinler.)" dedi. Yemekten içmekten imtina etti. Sonunda ağzını (zorla) sopayla açmaya (ve ağzına bir şeyler akıtmaya) başladılar da
"Biz insana anasına ve babasına güzellik (ve iyilik yapmasını) tavsiye ettik. Eğer o ikisi (annen ve baban), hakkında bilgin olmıyan bir şeyi bana ortak koşman için uğraşırlarsa kendilerine (bana şirk koşma hususunda) itaat etme." âyet-i kerimesi nazil oldu.[19]
2- Yine Mus'ab ibn Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan gelen başka bir rivayette Sa'd'ın anasının bu inadının üç gün sürdüğü, üçüncü günü açlıktan ve susuzluktan bayıldığı[20],
3- Başka bir rivayette de Hz. Sa'd ibn Ebî Vakkâs'in annesinin adının Cemîle olduğu, Sa'd ibn Ebî Vakkâs'ın, Hz. Peygamber (sa)'e gelip annesinin bu davranışından dolayı şikâyette bulunması üzerine bu âyet-i kerimenin nazil olduğu[21];
3- Katâde'den gelen bir rivayette de annesinin, onun hicret etmesi üzerine "O dönünceye kadar beni hiçbir ev gölgelemiyecek (eve girmeyip hep güneşin altında duracağım)." demesi üzerine bu âyet-i kerimenin nazil olduğu[22] ayrıntılarına da yer verilmiştir.[23]
4- Ahmed b. Muhammed b. Abdillah b. Hafız, Abdullah b. Muhammed b. Cafer'den, o Ebû Ya'la'dan, o Ahmed b. Eyyub Raşid ed-Dâbbî'den, o Müslime b. Alkame'den, o Davud b. Ebî Hind'den, o Ebû Osman en-Nehdî'den, o da Sa'd b. Malik'ten bize şunu rivayet etti:
"Bu âyet benim hakkımda inmiştir. Sa'd dedi ki:
"Ben anneme iyilik eden biri*siydim. Müslüman olduğumda annem dedi ki:
"Ey Sa'd senin ihdas ettiğin bu din nedir? Bu dinini derhal terkedeceksin. Aksi halde ölümüme de olsa yeyip içmeyeceğim." Hal böyle olursa ben ayıplanırdım ve bana annesinin katili derlerdi. Dedim ki:
"Anneciğim ne olursun yapma. Ben buna sebep dinimi bırakamam." Ve Sa'd devamla diyor ki:
"Böylece bir gün ve bir gece kaldım. Annem de bitkin olarak sabahladı. İkinci gün ve gece de yemedi içmedi. Bitkinliği iyice şiddetlendi. Onun bu halini görünce şöyle de*dim:
"Bilirsin vallahi anne, eğer senin bir değil yüz tane canın olsa ve her biri teker teker çıksa, ben senin bu haline sebep dinimi terketmem. İster ye ister yeme." Annem bu hali görünce yemeğini yedi. Bu âyet te bu sebepten dolayı indi."[24]
Bu arada Sa'd ibn Ebî Vakkâs ile Sa'd ibn Mâlik'in aynı kişi olduğunu da hatırlatalım.[25]
5- Bu âyet-i kerimenin Ayyaş ibn Ebî Rabîa hakkında nazil olduğu da söylenir. Bu âyetin inmesine sebep olan ve onun başından geçen hadise şöyle anlatılır:
Ayyaş ibn Ebî Rabîa, Hz. Ömer ile birlikte Medine-i Münevvere'ye hicret etmişti. Ayyaş'in anabir kardeşleri Ebu Cehl ibn Hişâm ve el-Hâris ibn Hişâm Medine-i Münevvere'ye gelerek Ayyâş'a inmiş, misafir olmuşlar ve ona:
"Muhammed'in dininde sıla-i rahim ve ana-babaya iyilik yok mu? Sen anneni Mekke'de bırakıp geldin ve o senin ayrılığına üzüntüsünden yemeden içmeden kesildi. Seni görünceye kadar eve girmemeye yemin etti. Bilirsin seni ne kadar sevdiğini. Haydi bizimle birlikte Mekke'ye gel." dediler ve çok ısrar ettiler. Bunun üzerine Ayyaş, Hz. Ömer'le istişare etti de Ömer:
"Onlar sana tuzak hazırlıyorlar, seni kandırmaya çalışıyorlar. Onlarla gitmez burada kalırsan işte malımı seninle paylaşmaya hazırım. Malımın yarısını sana vereceğim, gitme kal." dedi. Ancak Ebu Cehl ve Hâris'in ısrarlarına dayanamayıp Mekke'ye annesine gitmeye karar verdi. Bu kararını Hz. Ömer'e söylediğinde Ömer:
"Madem ki beni değil onları dinliyorsun peki onlarla git ama şu devemi al, ona bin git. Bu öyle bir devedir ki dünyada onu geçebilecek bir deve daha yoktur. Sana bir tuzak kurduklarını hissedersen hemen ona bin ve ellerinden kurtul." diyerek kendi devesini Ayyâş'a verdi. Ayyaş onlarla birlikte yola çıktı. Çöle çıktıklarında Ebu Cehl, Ayyâş'a:
"Devem yoruldu. Seninle birlikte senin deveye binsem de benim deve biraz dinlense." dedi. Ayyaş da devesinden inerek iki kişi binecek hale getirmeye çalışırken ikisi birden üzerine çullanıp onu bağladılar ve dövmeye başladılar. İkisi de ayrı ayrı olmak üzere yüzer sopa vurdular ve o şekilde bağlı olarak annesine getirdiler. Muhammed'in dininden dönünceye kadar da ona işkenceye devam edeceklerini söylediler. İşte bu olay üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[26]
Bu Ayyaş ibn Ebî Rabîa Yermük'te şehid olmuştur. Mekke'de vefat ettiği de söylenir. O Mekke'de hapis olduğu günlerde Hz. Peygamber (sa) Mekke'de bulunan ve hicret edemiyen zayıf müslümanlar için kunut okuduğunda bu Ayyaş ibn Ebî Rabîa'nın da ismini özellikle zikrettiği rivayetlerde belirtilmiştir.[27]

10. "İnsanlardan: "Allah'a inandık" diyenler vardır; ama Allah uğ*runda bir ezaya uğratılınca, insanların ezasını Allah'ın azabı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, and olsun ki, "Doğrusu biz si*zinle beraberdik" derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?"

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Mücahid şöyle dedi:
"Bu âyet, insanlardan bir grup hakkında indi. Onlar dille*riyle iman ediyorlardı fakat ne zaman Allah'tan bir bela ve musibet kendilerine gelse, hemen fitneye düşerlerdi."[28]
2- Dahhak şöyle demiştir:
"Bu âyet münafıklardan bir grup hakkında inmiştir. Mekke'de iman etmişlerdi. Kendilerine eziyyet edildiğinde hemen şirke döndüler."[29]
3- İkrime, İbn Abbas'tan rivayet ederek şöyle demiştir:
"Bu âyet, Mü'minler hak*kında inmiştir. Müşrikler onları, Bedir"e çıkarınca irtidat ettiler. Onlar hakkında inen âyette şöyle deniliyor:
"Kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler. Onların va*racakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir!" (Nisa: 4/97)[30]
4- Âyetin nüzul sebebi Nisa sûresinde geçti. [31]
5- Zayıf müslümanlardan bazıları hakında nazil olmuştur. Bunlar müşriklerin eziyetlerine dayanamıyacak durumdaki müslümanlardı ve müşriklerin baskıları üzerine onların istediklerini (yani Muhammed'in dinini terkederek atalarının dinine döndüklerini) söylüyorlar ve bunu da Hz. Peygamber (sa)'den ve müslümanlardan gizliyorlardı. İşte onlar bu davranışları ile münafık sayılmışlar ve haklarında bu âyet-i kerime nazil olmuştur.[32]
6- Daha önce de geçtiği üzere (Nisa, 4/97 ve Nahl, 16/110 âyetlerinin nüzul sebebinde) İbn Cerîr, İbnu'l-Munzir, İbn Ebî Hatim ve Sünen'inde Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan rivayetle tahriclerinde o şöyle anlatıyor:
Mekkelilerden bazıları müslüman olmuş ve fakat imanlarını gizlemişlerdi. Bedr günü müşrikler bunları da beraberlerinde çıkarmışlar ve müşrikler safında yer alan bu gizli müslümanlardan bazıları savaşta ölmüştü. Müslümanlar:
"Onlar da bizim arkadaşlarımızdılar. Müşrikler safında savaşmaya zorlandılar; binaenaleyh onlar için istiğfarda bulunun." demişlerdi. Bunun üzerine
"Kendilerinin zâlimleri olarak canlarını alacağı kimselere melekler derler ki:.." (Nisa, 4/97) âyet-i kerimesi nazil oldu. Medine'deki müslümanlar bu âyet-i kerimeyi, Mekke'de kalıp imanlarını gizleyen kimselere yazıp gönderdiler ki onların müşrikler arasında kalarak ölmeleri halinde özürleri kabul edilmiyecektir. Bunun üzerine kalan mü'minler Mekke'den Medine'ye gitmek üzere yola çıktılar. Onların Mekke'den çıktığını duyan müşrikler onları takiple yakaladılar ve tekrar Mekke'ye götürdüler. Onlardan bazıları bu fitneye kapılıp imanlarından döndüler. Bunlar hakkında da bu âyet: "İnsanlardan öyleleri vardır ki "Allah'a iman ettik derler de Allah yolunda eziyete uğratıldıklarında insanların fitnesini Allah'ın azabı imiş gibi tanır..." âyet-i kerimesi nazil oldu. Medineli müslümanlar bu sefer bu âyet-i kerimeyi yazıp Mekke'de kalan gizli mü'minlere gönderdiler de o imanlarını gizleyenler iyice üzülüp bütün hayırlardan umutlarını kestiler. Bunun üzerine onların hakkında "Hem Rabbın, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda savaşan ve sabredenlerle birliktedir. Muhakkak ki Rabbın bundan sonra da Gafur'dur, Rahîm'dir." (Nahl, 16/110) âyet-i kerimesi nazil oldu. Medineli müslümanlar bu âyet-i kerimeyi de yazarak Mekke'de imanlarını gizleyenlere gönderdiler ve dediler ki:
"Allah sizin için bir çıkış yolu gösterdi." Bu mektup üzerine kalan mü'minler Mekke'den, Medine'ye gitmek üzere yola çıktılar. Bu sefer de müşrikler çıkışlarını işitip peşlerine düştüler. Onlara yetiştiler, kaçıp kurtulabilenler kurtuldu, kaçamıyanlar da müşrikler tarafından öldürüldü.[33]
Bu son olay üzerine bu Sûrenin 69. âyetinin nazil olduğu rivayeti de biraz sonra gelecektir.[34]
7- Biraz önce (8. âyetin nüzul sebebi olarak) verilen ve Ayyaş ibn Abî Rabîa'nın başından geçen olay İbnu'l-Cevvzî tarafından bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi olarak verilmiştir. Burada Ayyaş'in kendisine yapılan işkencelere dayanamıyarak Hak dinden döndüğü ilâvesi yanında Ayyâş'ın daha sonra (hapis ve işkenceden kurtulduktan sonra) hicret edip yeniden müslüman olduğu da belirtilmektedir.[35]

12. O küfretmiş olanlar inananlara derler ki: "Bizim yolumuza tabi olun da sizin günahlarınızı biz taşıyalım." Halbuki onların günahlarından hiçbirini yüklenecek değillerdir. Doğrusu onlar mutlaka yalancılardır.

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Mücahid der ki: Bu âyet-i kerime mü'minlere:
"Ne biz, ne de siz yeniden diriltilecek filân değiliz. Gelin atalarınızın dinine geri dönün. Eğer bu bir günah ise bunun günahı bize ait olsun." diyen Kureyş kâfirleri hakkında nazil olmuştur. [36]
2- İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in İbnu'l-Hanefiyye'den rivayetlerinde ise o şöyle demiştir: Ebu Cehl ve Kureyş ileri gelenleri birisini müslüman olmak üzere Hz. Peygamber (sa)'in yanına giderken gördüler mi hemen yolunu keserler ve:
"Bu adam içkiyi haram kılıyor, zinayı haram kılıyor, Arapların daha önceden yapmakta olduğu birçok şeyi haram kılıyor. Geri dönün, onun yanına gitmeyin. Eğer bunda sizin için bir vebal ve günah varsa o bizim boynumuza olsun." derlerdi. İşte bu âyet-i kerime bunun üzerine nazil olmuştur. [37]
3- Bu sözü söyleyenin el-Velîd ibnu'l-Muğîra olduğu da söylenmiştir.[38]

51. Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda elbette inanan bir kavim için rahmet ve öğüt vardır.

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Yahya ibn Ca'de'den rivayete göre Hz. Peygamber (sa)'in ashabından bazı kimseler, yahudilerden duyarak bir kürek kemiğine yazmış oldukları bazı yazıları Hz. Peygamber (sa)'e getirmişlerdi. Allah'ın Rasûlü (sa) onlara baktı, yere attı ve:
"Kendi peygamberlerinin kendilerine getirmiş olduğundan, başkalarına gelmiş olan peygamberlerin getirmiş olduklarına veya kitablanndan başka bir kitaba meylederek onlara rağbet etmeleri bir kavmin dalâletine (veya aptallığına demiştir) yeter alâmettir." buyurmuş ve işte bu âyet-i kerime nazil olmuştur.[39]
2- Buhari bu ayetin tefsirinde Efendimiz (s.a.)'in şu hadis-i şerifini riva*yet etti:
"Kur'an'la yetinmeyen -yani başka kitaplara müracaat edip de Kur'an'la yetinmeyen- bizden değildir." [40]
3- Abdürrezzak, Abdullah b. Haris el-Ensarî'den şöyle rivayet ediyor:
Hz. Ömer (r.a.) elinde Tevrat'tan bazı bölümlerin yazılı olduğu bir kitapla Pey*gamberimiz (s.a.)'in huzuruna girdi. Peygamberimiz (s.a.)'e:
“Bunu, Ehl-i Kitap’tan birinin yanında buldum. Size arzediyorum.” dedi.
Efendimiz (s.a.)'in yüzü daha önce hiç görmediğim şekilde çok değiş*mişti. Hz. Ömer'e dedim ki:
“Sen Rasulullah (s.a.)'ın yüzünü görmüyor musun?” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.):
“Biz Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, Peygamber olarak da Muhammed (s.a.)'i tanıdık. Ancak bundan razı olduk.” dedi.
Peygamberimiz (s.a.)'in yüzü açılmıştı. Şöyle buyurdular:
“Eğer Musa inse, siz de beni bırakıp ona uysanız sapıklığa düşmüş olursunuz. Ben sizin peygamberlerden nasibinizim, siz de ümmetlerden ba*na düşen nasipsiniz.”[41]

52. De ki "Şahid olarak benimle sizin aranızda Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Bâtıla inanıp Allah'a küfredenler, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Ka'b ibnu'l-Eşref ve arkadaşlarının: "Ey Muhammed, senin Allah'ın elçisi olduğuna kim şahitlik eder?" demeleri üzerine bu âyet-i kerimenin nazil olduğu rivayet edilmişse de Alûsî bu rivayetin pek güvenilir olmadığını kaydetmektedir.[42]

53. Senden azabı çarçabuk isterler. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı azâb onlara hemen gelirdi. Ama onlar farkına varmadan o, kendilerine ansızın gelecektir.

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1. Bu âyet-i kerimenin, Abdullah ibn Ebî Ümeyye ve arkadaşlarının "Yahut iddia ettiğin gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşüresin..." (İsrâ, 17/92) demesi üzerine nazil olduğu söylenir.[43]
2. Mukatil ise "Gökten üstümüze taş yağdır..." (Enfal, 8/32) diyen en-Nadr ibnu'l-Hâris hakkında nazil olduğunu söylemiştir.[44]

56. Ey iman etmiş olan kullarım, şüphesiz ki Benim yerim (arzım, sizin için yaratmış olduğum yeryüzü) geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.

Müfessirlerin çoğunun Mukatil ve Kelbî'den rivayetle zikrettiklerine göre zayıflıkları sebebiyle hicret edemeyip de Mekke-i Mükerreme'de kalan zayıf, güçsüz müslümanlar hakkında nazil olmuş ve onlar da bu âyet-i kerime ile oradan hicret etmekle emrolunmuşlardır.[45]

60. "Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir."

Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed et-Temimî, Ebû Muhammed b. Hayyan'dan, o Ahmed b. Cafer el-Cümmal'dan, o Abdu'l-Vahid b. Muhammed el-Becelî'den, o Yezid b. Harun'dan, o Haccac b. Minhal'dan, o Zührî'den, o Abdurrahman b. Ata'dan, o Ata'dan, o da İbn Ömer'den bize şunu rivayet etti:
"Rasulullah (s.a.v.) ile çıkmıştık. Ensar'dan birinin bahçesinin duvarından içeri girdik. Yere düşmüş hurmadan aldı ve yerken şöyle buyurdu:
"Ey Ömer'in oğlu, sana ne oluyor ki yemiyorsun?" Dedim ki:
"Ey Allah'ın Rasulü benim iştahım yoktur." Rasulullah (s.a.v.):
"Fakat benim iştahım var. Bu, dördüncü günün sabahı oldu ki hiçbir şey yediğim yoktur. Eğer isteseydim, Rabbim'e dua ederdim. O da bana Kisra ve Kayser’e verdiğinin aynısını verirdi. Ey İbn Ömer insanların senelik rızıklannı doldurup, yakinin zayıfladığı bir zamanda ne dersin?" buyurdu.
Sonra İbn Ömer dedi ki:
"Vallahi çok beklemedik bu âyet nazil oldu."[46]
Ancak ibn Kesîr bu hadisin ğarîb olduğunu, ravileri içinde Ebu'1-Atûf el-Cezerî -ki el-Cerrâh ibn Minhâl el-Cezerî'dir.-nin zayıf olduğunu da ekler.[47]
2- İbnu Ömer'den (r.a.) zayıf senetle İbnu Asâkir, Beyhakî, İbnu Ebî Hatim ve Abd İbni Humeyd yukarıdaki rivayeti anlattıktan sonra şu ilaveyi de rivayet ettiler:
Aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allahü Teâlâ, bana dünyanın hazinelerini ve şehvetlerine tabî olmayı emretmedi. Dikkat edin, ben dînâr ve dirhem biriktirmem, yarının rızkını gizlemem.” [48]
3- İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre:
"Ey iman etmiş olan kullarım, şüphesiz ki Benim yerim (arzım, sizin için yaratmış olduğum yeryüzü) geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin." âyet-i kerimesinin inmesi üzerine Hz. Peygamber (sa)'in, Mekke-i Mükerreme'de kalan güçsüz müslümanlara,
"Medine'ye gelin hicret edin zâlimlere komşuluğu bırakın." buyurarak hicret etmeleri gerektiği haberini gönderince onlar:
"Bizim Medine'de ne evimiz, ne yurdumuz, ne akarımız var. Bize orada kim yedirecek, kim içirecek? Hiçbir geçim imkânımızın olmadığı Medine'ye nasıl hicret edelim?!" demeleri üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur.[49]

67. Çevrelerindeki insanların zorla kapılıp götürülmelerine rağmen orayı güvenli bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi? Yoksa bâtıla iman edip de Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Cüveybir'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre Mekke müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e:
"Ey Muhammed, Bizim, senin dinine girmemizi engelleyen ancak insanların bizi öldürmek üzere yakalaması korkusudur. Araplar (ya da bedevi araplar) bizden çokturlar. (Biz, onların tamamına birden dayanabilecek durumda değiliz. Binaenaleyh ) onlara, bizim senin dinine girdiğimiz haberi ulaşır ulaşmaz bizi yakalar ve öldürürler." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ: "Çevrelerindeki insanların zorla kapılıp götürülmelerine rağmen orayı güvenli bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi?" âyet-i kerimesini indirdi.[50]

69. Bizitn uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza iletiriz. Şüphesiz ki Allah muhsinlerle beraberdir.

Katâde'den rivayette o şöyle anlatıyor: İman ettikleri halde Mekke-i Mükerreme'de kalan bazı kimseler hakkında "Elif Lâm Mîm. Yoksa insanlar, inandık, demeleriyle bırakılıverileceklerini ve kendilerinin denenmiyeceklerini mi zannettiler?" âyet-i kerimeleri nazil olunca bu mü'minler, Hz. Peygamber (sa)'in bulunduğu Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere yola çıktılar. Ancak müşrikler bunları yakalayıp tekrar Mekke-i Mükerreme'ye dönmeye mecbur ettiler. Bu döndürülmeleri üzerine yine onlar hakkında inen âyeti Medine'deki arkadaşları onlara yazıp gönderince bu sefer yine hicret için yola çıktılar ve peşlerinden yetişen müşriklerle savaştılar; içlerinden kimisi öldürülürken bir kısmı da kurtuldu. İşte bunun üzerine "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza iletiriz..." âyet-i kerimesi nazil oldu.[51]
=====================
[1] Taberî, age,XX,86. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[2] Alûsî, age. XX,132. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[3] Kurtubî, age. XIII,214. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[4] Râzî, age. XXV,25. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[5] Alûsî, age. XX,132. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[6] Kurtubî, age. XIII,214. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685.
[7] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/508.
[8] Mürsel hadistir. ed-Dürr: 5/141. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 283. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/509. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/685. İbni Ebî Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/473.
[9] Kurtubî, age. XIII,216. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686.
[10] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 283. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686.. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/474.
11] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/509-510. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/474.
[12] Tabeiî, age. XX,83; Râzî, age. XXV,27. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/510. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/473.
[13] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686.
[14] Alûsî, age. XX,136. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686.
[15] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/686.
[16] Tirmizi: 3189. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 283; Bazı rivayetlerde, çocukları ona bir şey yedirmek istedik*lerinde, ağzını, ağaç sokarak açtıkları bildirilmekledir. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 4/468. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/484.
17] Müslim; Fedailu's-Sahabe: 43, 44/1748, Tirmizi: 3189. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 283-284. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/484.
[18] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/510.
[19] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertîbi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, el-Mektebetu'1-İslâmiyye, (İkinci baskı) Beyrut 1400,11,18; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 29/1, hadis no: 3189; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/484.
[20] Vahidî, age. s. 241; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687.
[21] Vahidî, age. s. 240. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687.
[22] Taberî, age. XX,85. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687.
[23] Vahidî, age. s. 241; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687.
[24] ed-Dürr: 5/168. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 284. Vahidî, ge. s. 241; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/687.
[25] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/688.
[26] Alûsî, age. XX,139. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/688. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[27] İbnu'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, IV,321. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/688.
[28] Mürsel hadistir. ed-Dürr: 5/142. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 285. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[29] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 285. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[30] İsnadı yoktur. İbn Cerir: 5/148, 20/86. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 285. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[31] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/511.
[32] Alûsî, age. XX, 140. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/689..
[33] Taberî, age. V,148, XX,86; tbnu'l-Cevzî, age. 11,176-177, 1 numaralı dip not
[34] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/689..
[35] Bak: Zâdu'l-Mesîr, VI,259. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/689-690. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[36] Alûsî, age. XX,141. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/690. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 10/485.
[37] Alûsî, age. XX,141. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/690.
[38] Alûsî, age. XX,141. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/690.
[39] Dârimî, Mukaddime, 42, hadis no: 484; Taberî, age. XXI,6. İbn Ebi Hatim, Ebu Davud, Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/690. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/512. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/17.
[40] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/17.
[41] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/17-18.
[42] Alûsî, age. XXI,7. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/691.
[43] Kurtubî, age. XIII,236. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/691.
[44] İbnu'l-Cevzî, age. VI,280. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/691.
[45] Alûsî, age. XXI,9. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 691.
[46] Senedi zayıftır, ed-Dürr: 5/149. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 285. Vahidî, age. s. 242; İbn Kesîr, age. VI,300. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/692. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/25.
[47] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/692.
[48] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/513.
[49] Kurtubî, age. XIII,23 8-239; Alûsî, age. XXI, 11. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 4/491. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/25.
[50] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,53-54. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/692. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/514. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/38.
[51] Suyûtî, Lübâtm'n-Nukûl, 11,51. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/693.
gün ışığı beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2743 23 Ağustos 2013 00:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3334 26 Ocak 2013 22:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3084 06 Aralık 2012 10:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 6907 03 Kasım 2012 23:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6352 02 Ekim 2012 21:16

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Nur Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri MERVE DEMİR Sürelerin Nuzul Sebepleri 2 19 Mart 2009 11:06
Tin Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri MERVE DEMİR Sürelerin Nuzul Sebepleri 0 19 Mart 2009 11:00
Rum Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri MERVE DEMİR Sürelerin Nuzul Sebepleri 0 19 Mart 2009 10:47
Nuh Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri MERVE DEMİR Sürelerin Nuzul Sebepleri 0 19 Mart 2009 10:24
Saf Suresi İniş(Nüzul) Sebebi Rivayetleri MERVE DEMİR Sürelerin Nuzul Sebepleri 0 19 Mart 2009 10:18

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.