Mürşid Mürid Ve Edepler Selamün aleyküm arkadaşlar. Şimdi aşağıdaki konuyu dikkatlice okuyun,Tasavvufi anlayışı,şeyhlerin müritler üzerindeki tasarrufunu islamın bakış açısıyle değerlendirin. Adab-i Fethullah Kitabinda Aciklandigi haldedir. Müridin Mürşidiyle İlgili Dikkat Etmesi Gereken Edepler 1- Herhangi bir konuda şeyhini aldatmamalıdır. O’na son derece saygı göstermelidir. 2- O’nun öğrettiği zikir ile kalbini düzeltmeye çalışarak gafletten kurtulmaya çabalamalıdır. 3- Bir konuda haklı bile olsa şeyhin sözünü ve gayesini anlamaya çalışmalı; ona karşı ölü yıkayıcısının eli altındaki ceset gibi olmalıdır. 4- Şeyhi bir şey sormadan söz söylememelidir. 5- Herhangi bir isteğini şeyhinden başkasına söylememelidir. Eğer mürşidine ulaşamazsa ve çok gerekliyse salih, eli açık ve takva sahibi kişilerden istekte bulunabilir. 6- Ancak mürşidi aracılığıyla istek ve gayesine ulaşabileceğine inanmalıdır. Sevgisi başka bir şeyhe yönelirse kendi mürşidinden yarar göremez ve feyz kapısı kapanır. 7- Mürşidinin kendi üzerindeki tasarrufunu kabullenerek emrine uymalı ve her konuda ona hizmet etmelidir. Çünkü arzu ve sevgi bu yolla oluşur ve ihlasla gönülden bağlılığın ölçüsü bu yolla anlaşılır. 8- İbadetlerinde adetlerinde ve tüm yaptığı işlerinde mürşidinin isteğini kendi isteğinden üstün tutmalıdır. 9- Mürşidin iyi ahlakına ve olgunluğuna güvenerek onun hoşlanmadığı şeyleri yapmaktan kaçınmalıdır. 10- Kendi durumunu mürşidine açıkladıktan sonra bir şey istemeden verilecek karşılığı beklemelidir. Birisi şeyhine bir şey sorarsa kendisi cevap verme küstahlığında bulunmamalıdır. 11- Mürşidinin bulunduğu toplulukta yüksek sesle konuşmamalıdır. Çünkü bu çok kötü edepsizliktir. Bize anlatıldığına göre bir gün İmamı Züfer abdest alıyordu, hocası İmam-ı Azam Ebu Hanife ( r.a) onun yanından geçti. İmam-ı Züfer ayağa kalkmayarak saygıda kusur etti. Bundan dolayı en üstün öğrenci olacakken derecesi en düşük kaldı. 12- Mürşidinin hiçbir haline kalben dahi olsa karşı koymamalı ve içinde şüphe belirirse iyiye yormalı; iyiye yoramazsa kusuru kendinde aramalıdır. Musa ( a.s) ile Hızır ( a.s) arasına geçen olayı düşünmelidir. Çünkü mürşide karşılık vermek çok çirkindir ve bundan ortaya çıkacak perdelenmenin ilacı yoktur. Ayrıca tüm feyiz kapıları kapanır. 13- Mürşidinin çare bulması için iyi veya kötü tüm olayları ona açıklamalıdır. Çünkü mürşit doktor gibidir; müridin halini öğrendiğinde onun sorununu düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışır. Bu nedenle nasıl olsa şeyhim benim sorunumu biliyor diye sorunu ona iletmemek doğru değildir. Çünkü bazen mürşit keşfinde yanılabilir. Velilerin keşfinde yanılması alimlerin içtihatda yanılması gibidir, yanılan da sevap kazanır. Şeriatın kurallarına uymadıkça keşiflere uyulmaz. Gerçek bile olsa bunlarla karar verilmez. 14- Müridin şeyhine gönülden bağlılığı eziyetli ve sıkıntılı olduğunda bile bozulmamalıdır. Moral bozacak sözler, dedikodular ümidini kırmamalı; Allah’tan ( c.c) istediği feyzi ancak mürşidinin aracılığıyla elde edebileceğine inanmalıdır. Bunun için şeyhine olan sevgisi be bağlılığı kendi nefsinden, çoluk çocuğundan ve malında daha fazla olmalıdır. 15- Mürşidinin yaptığı ibadet ve hareketlerin hepsini yapmaya kalkışmamalıdır. Çünkü mürşidinin bulunduğu hal ve derecesiyle ilgili bazı yaptıkları müride uygun düşmeyebilir. 16- Şeyhinin emirlerini yorumsuz başkasına devretmeden hemen yerine getirmelidir. Geciktirirse veya yapmasa feyiz kesilir. 17- Mürşidinin verdiği zikir, teveccüh ve murakabe gibi görevleri emrettiği şekilde yerine getirmelidir. 18- Mürşidi ile birlikte bulunurken hareketlerine, sözlerine, sorduğu soru ve verdiği cevaplarına dikkat etmeli; ileri- geri konuşmamalıdır. Zira böyle şeyhin büyüklüğünü ve saygısını müridin kalbinden gider. 19- Mürşidiyle konuşacağı anları iyi ayarlamalı; verdiği cevapları can kulağıyla dinlemeli, konuşurken edepli ve haddini aşmadan kısa ve öz derdini anlatmalıdır. 20- Mürşidinin kendisine açıklanan sırlarını gizlemelidir. 21- Allah Teala’nın (c.c) mürşidi aracılığıyla kendisine bağışladığı keşif, keramet, hal ve düşünceleri şeyhinden saklamamalıdır. 22-Uygunsuz kişilerin yanında mürşidinden söz etmemeli ve onun sohbetlerini anlatmamalıdır. Onlara ancak akılları ve anlayışları derecesinden açıklama yapabilir. 23- Mürşide kapılanmak gerçekleştiğinde size Allah’u Teala’yı (c.c) tanımak ve bilmek için geldim demelidir. Şeyhi kendisini kabul ettikten sonra bir şey istemez, ancak hizmet eder. Böylece mürşidinin kendisini kabulü tam olur. Bu süre boyunca şeyhi bir şey emrederse bildiği şey dahi olsa onunla uğraşmalıdır. 24- Herhangi bir kimse şeyhine selam söylemek isterse, o görevi üzerine almamalıdır. 25- Mürşidi ile beraberken başka şeylerle ilgilenmemeli, tam anlamıyla ona yönelmelidir. 26- Mürşidinin karşısında abdest bozmamalı, tükürmemeli, sümkürmemeli, nafile namaz kılmamalı, tesbih çekmemeli ve bir şeyle oynamamalıdır. 27- Mürşidi emretmedikçe baş köşeye geçmemelidir. 28- Mürşidin seccadesi, yatağı, kap ve kacağı gibi özel eşyaları kullanmamalıdır. 29- Karanlık gibi zorunlu haller olmadıkça mürşidinin önünde yürümemelidir. 30- Mürşidinden uzakta iken ilgiyi kesmemek için mektuplaşmalı, bu mektupları korumaya özen göstermelidir. 31- Abdestsiz olarak şeyhinin yanında oturmamalıdır. 32- Nehir gibi akarsu kıyısında abdest alırken mürşidinden üst tarafta bulunmamalıdır. 33- Uzakta bulunsa dahi şeyhinin bulunduğu yöne ayağını uzatmamalıdır. 34- Mürşidi bir şeyle uğraşırken veya elini tutup yakalayarak, çekerek öpmeye çalışmamalıdır. 35- İzin almadan günlük tutma bile olsa karşısında bir şey yazmamalıdır. 36- Şeyhinden olağanüstü halde ve keramet beklememeli ve istememelidir. 37- Mürşidinin kendisine verdiği armağanlara özen göstererek ömrü boyunca saklamalı; hiç kimseye vermemeli ve satmamalıdır. 38- Mürşidinin ahlakıyla ahlaklanmaya çalışmalıdır. 39- Mürşidinin sevdiklerini sevmeli, hoşlanmadıklarından hoşlanmamalıdır. 40- Mürşidi ayakta dururken kendisi oturmamalıdır. Sırtını şeyhine dönmemeli ve kapıyı vurarak sertçe örtmemelidir. 41- Bir mürşit müridini tarikattan çıkarırsa tamamıyla ondan ayrılmaz. Çünkü böyle bir müridin başkasının aracılığıyla kurtulması imkansızdır. 42- Benim mürşidim Peygamberden, sahabelerden, tabiin hazretlerinden daha büyüktür gibi düşüncelere sapmamalı ve konuşmamalıdır. 43- Mürşidine gözünü dikip bakmamalı; o başka tarafa bakarken rabıta amacıyla göz ucuyla bakmalıdır. 44- Mürşidiyle birlikte otururken manevi yarar sağlamak için kalbini onun kalbine bağlı bulundurmak gerekir. Çünkü, nispet ve feyiz şeyhinin sohbetiyle oluşur ve gafil olanlardan geriye döner, uyanık olanların kalbine girer. Manevi nispet dumanın yayılması veya yağmurun yapması gibi yayılır ve onu ancak ihlas ve ilahi sevgisi tam olanlar hisseder. 45- Mürşidiyle birlikte otururken gönlü engin ve iç huzuruyla olmalıdır. Bunu sağlamak için gözleri kapayıp sanki başının üzerinde duran kuşu ürkütmeyecek şekilde kıpırdamadan durmalıdır. 46- Zamanı öğrenmek için iki de bir saatine bakmamalı; içine sıkıntı gelince şeyhin yanında çıkıp gitmelidir. 47- Mürid, şeyhinin çocukları, akrabalar ve komşuları yanında da edepli, saygılı ve vefalı olmalıdır. 48- Mürşid kendisini yemeğe çağırdığında, mürit güzel yemekler ve içecekler, rahat yataklar isteğinde bulunmamalıdır. Hazırlananı yemeli; bulunduğu yerde yatmalı ve bu durumu nispet alması için büyük bir devlet ve nimet saymalıdır. Bu sırada bir kusur işlerse Cenab-ı Hakk’a (c.c) istiğfar etmelidir. 49- Hizmet ederken gerek mürşit, gerek diğer müritler, gerekse de misafirler için yaptığı hizmetin nispet bakımından eşit olduğuna inanmamalıdır. 50- Mürşidiyle herhangi bir konuda görüşmek isteyen onun boş ve uygun zamanı kollamalı; 51- Mürit mürşidinden herhangi bir şey veya hizmet istememelidir. Sadece hastalık, sıkıntı gibi durumlarda bilgi verilir. Mürşit ister dua eder, isterse etmeyebilir. 52- Mürşidi başkalarıyla konuşurken, yanına sokulmamalıdır. İzin isteyeceği zaman evinden çıkmasını istememeli; çok acil işi varsa uygun bir şekilde haber göndermelidir. 53- Sabah namazından güneş doğuncaya kadar ve akşam yatsı namazları arasında özel görevleri olduğundan mürşidiyle konuşmamalıdır. 54- Mürit herhangi bir yerde sohbet etmesi gerekirse mürşidiyle ilgili konuşma yapmalıdır. 55- Mürşidini ziyaret geldiğinde kendi başına ne kadar kalacağına karar vermemelidir. İstek ve arzusu olduğu sürece orada kalmalı ve gitme kararını mürşidine bırakmalıdır. 56- Mürşidini kabul etmeyen kişilerle bir arada bulunmamalıdır. 57- Mürşit herhangi bir konuda yasaklama getirirse ( bir yere gitmeyi, bir şeyi yemeği, bir şey yapmayı yasaklarsa) üzülmemeli, aksine benim yararım içindi diye sevinmelidir. 58- Gördüğü rüyaları kendi yorumunu önemsemeden mürşidine anlatmalı, onun yorumuna göre davranmalıdır. |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alla'ın Dininde bu tür uygulamalar Kuran'a göre Şirk üstüne Şirk Kula Kulluktur. Allah resulünü ziyarete gelen bir kısım Müşrik Allah resulünü tanımadıkları için sahabelere sizin efendiniz lideriniz kim nerede sorusunu sorduklarında Allah resulü onlara cevaben Onların efendisi onlara su dağıtandır onlara hizmet edendir karşılığını verir... Allah resulünün hayatında hiçbir zaman bu şekilde insanları kendine kul etme anlayışı olmamıştır bu Mürş it dedikleri kişiler kim neci ne tür tasarrufa sahipler yoksa bunlar Bizim bilemediğimiz gizli rablermi! Çok fazla yazmak ve kimseyi kırmak istemediğimden kısa kesiyorum Allah'ın laneti Allah'ın dinini kendi heva ve hevesleri uğrunda kullanan zalimlerin üzerine olsun... İnsanların dini duygularını istismar eden kim olursa olsun Allah'ın gazabı üzerine olsun... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Aslı kardeşim sizinle bu konuda münazara edeceğimiz çok husus var öncelikle size soracağım birkaç soruya cevap vermenizi rica edecem ama bana vereceğiniz cevaplar içerisinde ondan bundan değil Allah'ın kelamından cevaplar istiyorum... İstiane nedir? Rabıta nedir? Tevessül? Tevbe? Şirk? Veli Zikir Evrad Hurafe Bidat Bu kavramları bana bi zahmet açıklarmısınız ona göre bende size cevaplarımı Allahın kelamından verecem sorularıma kısaca cevaplar verebilirsiniz tercih değerli kardeşime kalmış daha sonrasında bende size Allah'ın dini ile Halkın tarikatların cemaatlerin Şeyhlerin Ğavsların Kutupların vb İslam dışı kavramların ne anlama geldiğini tek tek delilleri ile sunacam bu konuda amacımız Hakkı bulmaktır Aramızda Hakem ise Kuran olacaktır buyrun siz değerli kardeşimi dinliyorum .... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
tevessül:Resulullah veya evliya zatlarla, Allahü teâlâya tevessül etmek, yani bunların hürmeti için, dilekte bulunmak caizdir. Tevessül etmek, şefaatini istemek demektir. Ehl-i sünnet âlimleri, bunun caiz olduğunu bildirdi. Tevessül edenin duasının kabul olması, tevessül olunanın kerameti olur. Yani, öldükten sonra keramet göstermesi olur. (Hadika) tövbe hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur’anı Kerim de, “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar.(Nisa Süresi,48;116)” buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir. Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah tarafından kabul edileceği ifade edilir. Nitekim Allah’u Teala, “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim Suresi, 8) buyurarak yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder.ta, . veli:Birine yaklaşmak, birinin işini üzerine almak, idare etmek, birine iyilik etmek, yardım etmek ve bakmak anlamlarındaki "v-l-y" kökünden türeyen veli (çoğulu evliya) dost, seven, yardım eden, koruyup gözeten, bakan, birinin işini üzerine alan, idâre eden demektir.Vâli ve mevlâ kelimeleri de aynı anlamdadır Velî ve mevlâ kelimeleri Kur'ânda hem insanlar (Fussilet, 41/34) hem de Allah için, "vâli" kelimesi ise sadece Allah için kullanılmıştır: "Yoksa Allah'tan başka veliler mi edindiler? Veli yalnız Allah'tır" (Şûrâ, 42/9), "O velîdir, hamîddir" (Şûrâ, 42/28), "Veli olarak Allah yeter, yardımcı olarak Allah yeter" (Nisâ, 4/45):zikir, Allah’ı unutmamak yani hiçbir hal ve şartta O’ndan gafil olmamaktır( alıntı ). hurafe boş ve batıl inanç demektir yanlış hatırlamıyosam da evrad hergün yapılan zikir demek di bu arada biraz geç cevap yadım beklettim hakkınızı helal edin özet çıkarıyodum görmedim yeni gördüm |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler bu arada çevrim içi gözüküyorum ama başka bi sayfada özet çıkartıyorum şuan bu yüzden dalarda sorunuza bakamassam hakkını helal et kardeşim |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Öncelikle İstiane kavramına bakalım...Fatiha suresinde Yalnız sana ibadet ettiğimiz için yalnız senden yardım dileriz...Diyoruz değerli kardeşim...O zaman Yalnız istenecek Allah iken dara düşüldüğünde veya başka bir hacet için istenilmesi gerektiğinde Şah damarımızdan yakın olan Allah'tan istemek yerine Neden başkaları aracı oluyor o şah damarımızdan bize daha yakın iken o yakınlıkta nasıl bir boşluk varki birileri araya giriyor yada Allah resulünden bana bir tek örnek getirebilirmisiniz Sahabelere şöyle dediği hususunda Allah'tan isterken beni aracı ediniz diye devamı bu sorularımın cevapları neticesinde gelecek Allah'a emanet olunuz ... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Değerli kardeşim amacım sizi veya başkalarını yargılamak değil Bizi ancak ve ancak yargılayacak Allah'tır amacım sizin veya başkalarının inanç kriterleri değil Tasavvuf ve Tarikat yapılanmalarındaki ana tema olan ŞİRK hususlarını bir bir izah etmektir ve en güzel şekilde izah edeceğim ...İlim elde etmeniz hususundaki çabanız takdire şayandır buna kimsenin itirazı olmaz...Ya Ğavs yada Ya Hamza denildiğinde bunlar ne tür bir yardım etme fonksiyonuna sahiptirler yada Ya Muhammed dediğimizde Allah resulü kabirden nasıl bir yardım ile bizlere yardım edebilir? Ölü olan dirileri uyarmak için Kur'anda hangi ayette veya hangi surede Allahtan başka birinden yardım etme anlatılmakta yada Vesile olarak Allah ibadetleriniz ile gelin demesine rağmen Ey Üstadım seni kendim ile Allah arasında şefaatçi olarak kılıyorum demek Kuranın hangi ayetine uygun Şefaat nedir? Kimsenin ahiret hayatı belli değil iken bizler birilerine nasıl makam ve mevki verebiliyoruz? |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
Sizi anlıyorum a veya b ye değer verme hususunda temelim Kuran'i ölçülerdir eğer Kurani ölçülere uyuyor ise herkes baş tacımdır Akşemseddin kendi asrının saray Mollasıdır vermiş olduğu kararları ekmeğini yediği kuruma göre vermiştir Fatih'in kardeş katline karşı çıkmamış birinin bende değeri yoktur bunu izah ediyim...Allah'ın dostlarına gelince İslamda sınıfsal bir ayrım yoktur kimse kimseden üstün değildir ne soy ile ne kavim ile değildir değer ölçüsü Allah'ın da açıkça belirttiği gibi TAKVA dır Allah resulünün sünnetleri hususunda gelenekçi anlayışı benimsememekteyin onun sünneti Kur'anın hayataı akatarılmış biçimi idi ama bugün bizlere sünnet adı altında anlatılanlar Allah resulünün bir beşer olduğunu unutturmak tarzında neden Allah resulünün toplumsal sünnetleri anlatılmamakta Zalimlere asla taviz vermediği anlatılmamakta anlatılan yok efendim misvak yok takke yok cüppe bunlarmı sünnet yoksa Zalim otoritelere hakkı haykırmakmı? Alimlere elbette saygı duyuyorum Kimki Allah'ın dininin yeryüzüne yayılması/yaşanması için gayret sarf etmiş ise saygı duyarım ama kimki Allah'ın ap açık dinini kendi heva ve hevesleri uğrunda kendine uydurmaya çalışmış ve milyonların bugün halihazırda var olan Saltanat dinciliğine sessiz kalmasına vesile olmuş ise Allah katında onlardan davacıyım... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
Yukarıdaki maddelerin tamamına bakın bakalım ashab Allah’ın Rasulu için uygulamışmı. Bazı insanlara saygı duymak hürmet etmek ayrı birşeydir onları RAB edinmek ayrı birşeydir. Bunu lütfen karıştırmayalım. Örneğin: Ben imam Ahmed bin Hanbelin ilmine islamı anlama ve yorumlama şekline çok hürmet ediyorum fakat bu imam Ahmed bin Hanbelin her dediği kuran dır anlamına gelmez. Müslüman şahsiyet hiçbir kulun elinde ölü gibi olmaz velevki bu kişi emirul mümin olsa bile. İnsanlara itaat ancak ve ancak kuran ve sünnete tabi olunduğu takdirde vardır. Ben bir bayan olarak bana mahrem olan sözde mürşidi nasıl rabıta yaparım bunun izahı varmı Allah aşkına. Bu çok sapkın bir düşüncedir. Hem bu durumda eşimi aldatmış olmazmıyım. Peki eşimde bir başka bayanı hayal ederek onu düşünürse bu doğru olurmu. İnsanda biraz kıskançlık duygusu olur yani değilmi? Bak bacım sen iyi bir insana benziyorsun sana bir müslüman olarak tavsiyem şu. Aç Allahın kitabını kendi anladığın dilde birinci ayetinden başlayarak oku ve hayatına aktar işte dosdoğru yol budur. O zaman insanların Allahın adını kullanarak nasıl insanları şeytanın tuzaklarına çektiklerini daha iyi görürsün. Hz. Ömer emirül mimin iken (devlet başkanı) kürsüde bir fetva verir orada bulunan bir müslüman bayan yerinden fırlayarak hz.Ömere sen bu konuda yanlış fetva verdin ya emirül mümin hz. Ömer bakarki mümine bayan haklı şu cümleyi kullanır "vallahi mümine kadın ömerden daha fakih çıkmıştır. Peki sorum şu bugun mahmut usta osmanoğlunun huzurunda siz bunu yapabilirmisiniz bunun cevabını verdiğinizde konuda anlaşılmış olur inşallah. Allaha emanet olunuz |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler :) Alıntı:
dersten başım şişti bacım daha bişey demiyom ben tarikat tarikatta demiyom sadece tüm tarikatları ve içindeki cemaati kötü gürüp laf etmeyi uygun bulmuyom ki allah şahit ve melekleri şahit olsun ki kardeşim eger mahmut efendi ki ben onu çok seviyorum kurana aykırı hadise aykırı bi tek cümle kullansın yeminle baş düşmanı olurum beni gerçekten anlamıyosunuz bakın ki ben onları o cemaati çok çok sevmeme ragmen bazı konularda tartıştıgımda oldu en basit kuran kursunda hoca olmamı istemedi hocamız islama dogru bulmadı bende kendi araştırmam sonucu kuran kursu hocası oldugumda erkeklerle pek baglantım onlarla aynı ortamda olma gibi bi durum söz konusu olmuyacagı için dinlemedim onları okuyorum hangisi dogru allah bilir sonra yine aynı cemaat bak farklı degil aynı yerde yine bi hoca oda kuran hocası olmamızı uygun gördü yani demek istedigim bi ilim veren ilimli bi insan var herkes ordan diledigince vaydalanır islama uygun olanı alır ben böyle yapmaya gayret gösterdim ve mahmut efendiden kurana aykırı hiç bişey duymadım ama böyle bi durumda sizin dediginiz gibi ya bu kesin dogru söylüyo uyalım demem allah şahit bilmedigim bi konu ise susarım ama bildigim kuran dan hadisden olan bişeyleri yanış konuşursa dedigim gibi sevgide kalmaz hürmette ki ona olan sevgim tamamiyle ilminden ve onun hizmette ki çabasındandır kardeşim sende aeo |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler ha bide ben o maddelere uymadıgım ve böyle bişeyin olmasıı düşünmedigim dogru bulmadıgım ve cemaatte gittigim yerlerde böyle bişey görmedigim için kızıyorum yani açıkcası o maddeleri yerine getirmek yani haşa ilahlaştırmaktır insanları ama vallahi benim savundugum o maddeler degil ben hürmet ediyo ve seviyorum efendi baba mı öyle diyorum mahmut efendiye bana ilim ögretecek talebe yetiştirdigi için ama sadece çok seviyorum ve ögrenmem gerekeni ögreniyorum o maddeleri uygulamıyorum ve cemaatte olan arkadaşlarımında o maddeleri uyguladıgını duymadım görmedim işte konuşurken herkesi katmayalım olur mu cemaatin içinde alim kimselerde var haklarına girmeyelim bunu demek istiyorum eger ilahlaştırıp başka boyuta geçiren bi mürid varsa rabbim islah etsin affetsin ama hepsi bi degil güzel kardeşim aeo |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler 1-liste halinde verilen ve malesef bazı tasavuf kaynaklarında yayınlanan,uygulanan bu tür saçmalıklar dizisini elimizin tersiyle kabul etmeyız,red ederiz.zaten liste baştan aşağıya (arada doğruları olsa da) gülünç komik ve akıl denilen nimetin sağlığını iflas ettiren hususlar.o listede alimlere saygı dışında bir doğru tarafına rastlanmamaktadır.tamamen tarikat şeyhinin,(başlıkta mürşid denilmiş bu doğru olamaz)küfür,şirk dolu hevasına hevesine şehvetine çıkarına uygun bir koyun sürüsünü elde etmek! 2-kuran ve sünnete aykırı zıt olan bu liste,islam ilimlerine vakıf,alim,muttaki bir kalemin eseri olamaz. olsa olsa meczup,avam birisinin,Allahın dini kullanılarak saf cahil insanları ikna etmek için süslü püslü cümlelerle koyunlaştırmak saltanatlarına devam etmek. 3-bu cehalet deli saçması,küfür ve şirk kokan listeyı,tüm cemaatlere mal etmek insafsızlıktır,kul hakkıdır ve doğru bir tesbit olamaz.üç beş tasavuf palyaçosunu göstererek aaaa tasavuf işte budur demek vicdansızlıktır.bu konuda aslıı kardeşimize hak vermek hakkı savunmaktır.müminler birbirlerine hakkı tavsiye ederler.(asr suresi) 4-bu tür listeyı piyasaya sürerek,bakın işte tasavuf budur,cemaatler budur onlardan uzak durun,sakın yaklaşmayın,şirke girersiniz,küfre girersiniz gibi tehditlerle,korkutmalarla TEMİZ SAF CEMAATLERİ,ONLARA GİDEN,ONLARIN TEBLİĞLERİ SAYESİNDE HİDAYET BULAN,AHLAK-İFFET VE İBADETLERİNE DÜZEN VEREN,SOHBETLERİ İLE ONLARDAN BAŞKA ÇARESİ OLMAYAN NİCE MÜSLÜMANLARI SOKAĞA,İLİMSİZLİĞE,İBADETSİZLİĞE TEŞVİK BÜYÜK VEBALDIR. 5-islamda alimlere saygı esastır.toplumu alimlerden soğutmak vebaldır.evet siz bir kaç meczubu eleştiriyorsunuz ama toptancı yaklaşıyorsunuz.önünüze gelen alimi kırıp geçiyorsunuz.öyle ki,sanal alemde nerdeyse kulp takmadığımız alim kalmadı.gazaliden tutun imam humeyniye kadar,ibn teymiyeden tutun ibn vahhaba kadar,buhariden tutun ebu hureyreye kadar,muaviyeden tutun hz osmana kadar,bediüzzamandan tutun ibn arabiye kadar......hepsine bir kulp ve çöpe! Allah aşkına feeyne tezhebun!!! islam tarihinde evet bu alim eksiksiz kusursuzdur dediğiniz bir alim kaldımı ? alimlerimizi nerdeyse keşiş papaz hahamlardan bile aşağılara layık görüyorsunuz.bakın kardeşlerim Allah bunun hesabını soracaktır! imam humeyni şiidir İPTAL. ibn teymiye vahhabidir İPTAL. hz osman muaviyeyı kolladı İPTAL. ebu hureyrenin şu hadisi gözüm tutmadı İPTAL. bediüzzamanın şu satırı şirk İPTAL. geylani şunu dedi İPTAL. arabi enel hak dedi İPTAL. ibrahim hakkı marifetname dedi İPTAL. ........... .................... İPTAL İPTAL İPTAL.... ne kaldı elinize! ha gayret Resulullaha(sav) sıra gelmek üzere!!! (( bu kadar alimi eleştirirsiniz,azcık kendimize bakalım ne dersiniz ? |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Muhsin hocam siz haklısınız hata bizde gelmiş geçmiş tüm insanlardan özür dilemek lazım hepsi muttaki kullar hiçbirinin hatası yada yanlış söylemi yok eleştirmek ne haddimize biz cahil günahkar aciz kullarız Mahmut ve Cüppeli Kurana göre Alim üstü alimler şirk onların hayatında asla olmaz hiçbir zaman yanlış konuşmadılar onları eleştiren dinden çıkar sakın bu hataya düşmemeliyiz. Mahmut yada Cüppeliye Belam dersem bu dinden de çıkarım mazallah onların sapkınlıklarını ispatlayan videoları çeken onlara iftira atmış ve şirke girmiştir daha da fazla yazmak istemiyorum Usta Mahmud ve Soytarısı Züppeli hakkında Muhsin hocam.... Muhsin hocam bu duygusal yaklaşımınıza göre Allah resulü dönemi ve bugüne kadar yazmış çizmiş olan hiçbir kimse hatalı değildir hatalı olan Kuran perspektifinden bakarak şu yanlış bu doğrudur diyenlerdir Sayın Hazretoğlu hazret Muaviyenin İnsanlık uğruna yaptıklarını yapmak lazım İmam Aliye seksen yıl hutbelerde küfür ettirmek doğruluktur Yada Kurani kerimde O Şeytandan korkmayın dediği zatı muhteremi iyi bilirsiniz hiçbir zaman Allah resulüne düşmanlık etmemiş bilakis onun isminin yücelmesi için fetihler yapmıştır Yezidin insanlığa ve dine yapacağı hizmetleri bilen babası onun için tüm gayretleri sırf islamın bekası için kullanmıştır bizz yanlış bakıyoruz Yezite dahi laf söylenmemeli çünkü O ve Sülalesi her zaman İslamın ilkleri için canlarını mallarını verecek kadar üstün insanlardırlar ...Alimlerin kitaplarındaki hurafe ve bidatleri Şirk sözlerini biz ekledik onların kaynaklarına onlar asla hata yapmaz ve fikirlerinde yanılmazlar... Rabıta yapmak lazım Şeyhlerin akan salyalarını düşünmeden tefekkür olmaz Onların çörekleri binbir derde deva tevbe aman ha onlardn izinsiz yapılan Tevbeleri Allah kabul etmez önce gidip onlara Kul olmak esastır yoksa Allah kulluğumuzu kabul etmez!!! Mürşitsiz İslam olmaz Kuran okunmaz sünnetler anlaşılmaz Kuranı onlar ve yedi sülaleleri dışında kimse anlamaz anlasada yanlış anlar ilim ehli insanlar onlar geceleri gündüzleri Kuranın hakikatlerini yaymak o zatların zenginlik nedir bilmezler karınlarına taş bağlarlar açlıktan ölmemek için villalarda yaşamak jipler ile gezmek zekat toplamak ile işleri olmaz onların tek gayesi Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak ve bu uğurda tağuti sistemlere asla çalışmamak seçim dönemleri! Hicr bin adiyi Muhammed Bin ebubekiri Ebu zerri Ammar Bin yasiri Veysel Karaniyi sırf İslama muhalefet ediyorlar diye savaşlarda sürgünlerde eşşeğin karnında yaktıran (şehid) eden zihniyet Ehli beyte zulmetmemiş bilakis onları haklı sebepler ile öldürmüş öldürtmüştür hani eleştirilmemeleri gerekiyor ya bundan sonra onları baş tacı yapıp anlatmak lazım gerekir! |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Değerli kardeşim eğer yazdıklarıma itirazınız var ise buyrun delilleri ile istediğiniz şirklerini sunabilirim sizin hoca! dediklerinizin |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Ümmeti Zehirleyen Şarlatanlar! Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adı ile. İnsanlıkla yaşıt olan anahtar kelime olan Allah’ın adı başlayalım: İyyake na'budu ve İyyake nesteîn. (Rabbimiz !) Yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz!. (Fatiha-5) Bizler Allah’a saygılı bir yaklaşma çabası içerisinde isek tüm gayretimizi onun emirleri doğrultusunda harcamalıyız. İmana erebilenlerin! Her gün namazlarında tekrarladıkları ‘’yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz’’ yakarışını her daim zihnimizde canlı tutmak zorundayız. Gerçek şu ki, insanı yaratan Biziz ve onun iç benliğinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf-16) Allah’ın bizlere şah damarımızdan daha yakın olduğunu izah eden ayeti kerimenin mesajı tam anlaşılmamış olacak ki! O yakınlık arasında boşluklar bulup kendilerini vesileler olarak araya koyanlar acaba nasıl bir boşluk bulmuşlar ki kendilerini insanlara rabler olarak sunuyorlar! Asırlardan bu yana Ümmeti Muhammed’e zehirlerini enjekte etmek için, İslamın kayıtsız şartsız tüm mekan ve zamanlarda itaat edilecek olan Allah’tır onun dışında kalan tüm otoritelere itaat Vahyin emirleri ölçüsünde sınırlıdır. İslam’da ‘’La ilahe İllallah’’ emri tevhidin ölçüsü iken, şarlatan kesimlerde ise ‘’La mevcude İllallah’’ yani bizim anlayacağımız ‘’Vahdeti Vücud’’ Allah’tan başka vücud yoktur. Anlayışını hakim kılmaya çalışmaktadırlar. Tasavvufun bu sapkın anlayışını bizzat Kur’an şu ayeti kerime ile reddeder. (O'dur) gökleri ve yeri yoktan var eden. O, nasıl ki hayvanlar arasında eşler (bulunmasını) irade etmişse size de kendi cinsinizden eşler vermiştir ve sizi böylece çoğaltıp durmaktadır: (ama) hiçbir şey O'na benzemez ve yalnız O'dur, her şeyi işiten, her şeyi gören. (Şura-11) Allah’ın açıkça buyruğuna rağmen, tasavvufi anlayış yaradılanların tümünün Allah’ın benzeri olduğu inancındadırlar. Bu anlayışlarını tek-tek sunmayacam lakin, beyazıdı bestamisinden tutunda muhyiddini arabisine ve günümüzde bu itikadi bozukluğu sergileyenlerin tümünde bu anlayış mevcut olup savunulmaktadır. Allah’ın dini ile tasavvufun dini birbirine hiç benzemediğini birkaç delil ile ortaya koyalım. Allah’ın dininde: Allah varlığı ezeli ve ebedi olan, eşi ortağı ve benzeri bulunmayan yaratıcıdır. Kendisi var iken hiçbir şey yok idi. Allah yarattıklarının hiçbirine benzememektedir. Kâinatı yoktan var etmiştir gelip geçicidir. Baki olan Yalnızca Allah’tır. Tasavvufun dininde: Allah ve yarattıklarının tümü bir varlıktır. Yaratan ile yaratılanın aynı olduğu görüşü (Vahdeti Vücud).Tasavvufa göre Allah tarafından yaratılmış ne var ise onunla eş niteliktedir. Yaratılan yaratanın bütün özelliklerini yansıtır anlayışı ile yoktan varoluşun olmayacağını yansıtırlar. Allah’ın dininde: Furkan, zikir, Allah’ın kelamı Kur’an iken. Üstünlük takva ile belirlenirken. Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez iken. Şefaatin yalnızca Allah’a ait olduğu açık iken. Ölüler ile dirilerin bir olamayacağı bildirilirken, Tevbenin nerde olursa olsun Allah’a aracısız yapılması emri var iken, Vesileler olarak yalnızca amellerimizi aracı kılmamız emredilir iken, Şüphesiz temel kaynağın Kur’an olduğu apaçık bildirilirken bu ve benzeri birçok kavramı katleden şarlatanlar bunlar az gelecek ki onlara kendi dinlerine ait kavramlar üretmişlerdir. Tasavvufun dininde: Keşif, kerametler ile semalarda uçanlar. Gavs kutup vb İslami olmayan kavramlar ile kutsamalar. Gayb âlemlerini turlayıp insanlara nerelerde kimler ile görüştüklerini, cennet cehennem hallerini, tapular dağıtanlar, kehanette bulunmalar, ilhamlar ile kitaplar yazmalar, rüyalarında ilim öğrenmeler, Hakikatı muhammediye ile insanı kâmil, kutbul irşad, ricalul gayb, revasi, şeyh gibi isimlere kâinatta tasarruf hakkı vermeler, ölülerden medet umma, ruhları yardıma gönderme, darda ve rahatlıkta yalnızca yardım istenmesi gereken Allah yerine beşerden yardım dileme. Türbe, ziyaretler ile putlaştırmalar. Allah’ın kutsalları üzere kendi mekânlarını kutsallaştırıp insanları Allah’a davet edeceklerine kendi Kâbelerine davet etmeler, taşları, çörekleri, yedi sülalelerini kutsallaştıran şarlatanlar Allah’ın dinine zerre zarar veremeyeceklerdir. Asırlardır siyasi ve menfaatsel politikalarına dini alet ederek rantlarını korumaya çalışan, kesimlere Allah’ın dinini Allah’ın kelamından öğrenen gençliğin uyanışı korku vermekte ve karalama ile onları bertaraf etmeye çalışmaktadırlar. Yıllarca mezhepleri imanın şartı gibi sunup insanlar arasında mezhepsel kargaşaları revaçta tutmaya çalışmaları, menfaatleri açısından gerekli idi. Ama bugün bu anlayışları yıkacak olan Kur’an ile hayatlarına yol çizenler gün geçtikçe çoğalmakta ve İnşaAllah bunların tüm sahtekârlıkları haykırılacaktır. Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha-safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın. (Bakara-23) Ama (eğer onu basit bir faninin işi olarak görüyorlarsa) ona benzeyen başka bir söylem üretsinler (de görelim!) Söyledikleri doğru mu, değil mi? (Tur-34) Ahmet Rufai Bey efendinin ker ametleri: Diri-diri yılanları yutmak, cam yemek, içi ateş dolu tandırlara girmek, fırının bir tarafında ekmek pişerken diğer tarafına oturmak, arslan, kaplan gibi benzeri yırtıcı hayvanlara binip gezmek, keskin ve sivri demirle vücudun muhtelif yerlerini delik deşik etmek gibi. Bu bir tarikat şeyhinin kerametleri idi o ve benzerlerinin yapmış oldukları şarlatanlıkları vermeyecem lakin itiraz gelirse tasavvufun doğuşundan günümüze değin hepsinin ker ametlerini sunabilirim. Tasavvufta Allah’tan başka İlahlar edinmeye örnekler: Şeyh huzurunda diz dize oturur gibi kıbleye yönelmeli, kendi kalbini bir tekneye veya başka bir kaba, şeyhinin kalbini ise bir engin denize benzetmeli, kendi kabını altına tutup o engin denize benziyen mürşidinin kalbinden ilahi feyzi doldurmağa çalışmalıdır. Böylece en az 15 dakika, ortalama yarım saat durmalıdır. Şeyhini bir çadıra benzetmeli, kendisini de o çadırın altında oturur farz ederek dört yanından ilahi feyzin bu çadıra aktığını düşünerek durmalıdır. Şeyhinin ruhaniyetini engin bir deniz ve kendisini de o engin denize karışmış bir damla farz etmeli ve böylece teveccühte bulunmalıdır. Bazı rabıtasında kendisini hastalanmış, ölmüş, kabre bırakılmış farz etmeli, «Ey nefis, neyin kaldı? Her şeyi terk ettin, ancak amelin ile baş başa kaldın.» diyerek nefsini bu gibi şeylerle korkutmalıdır ki bütün kötülüklerden vazgeçip Hakka yönelmeye vesile olsun. Bu üç şekilden hangisi kendisine daha kolay gelirse, ona devam etmeli ve ilk şekilde gösterildiği gibi çeyrek, yarım veya bir saat kendisini alıştırdığı müddet kıbleye müteveccihen oturup kendisine ihsan olunan zikri teveccühünü bozmadan okumalıdır. Mürit'in şeyhe teslimiyetinin beyanı: Mürit'liğin bir şartı da teslimiyettir. Gasilhanede cenaze yıkayıcıya ölü nasıl teslim olursa, mürit’te kendisini şeyhine öylece teslim etmelidir. Yıkayıcı nasıl dilerse öyle yıkar. Cenaze ona hiç bir şey söylemez. Su ister sıcak, ister soğuk, nasıl olursa olsun yıkayıcıya hiç bir itiraz olmaz. İşte mürit’te şeyhine karşı aynı durumda olmalıdır. Yıkayıcı, usul ve âdeti ne ise onu yapar. Mürit’te şeyhine: -Beni aç bıraktın, uykusuz koydun, geç bıraktın erken bıraktın, gücümün yetmediği işlere söktün... Dememelidir. Yeni tarikata giren bir mürit manen cünüp ve murdardır. Şeyhlik de bu cünüplüğü yıkayıp pak etmektir. Şeyh, kendine teslim olan mürit’i velayet suyuyla yıkar, manevi cenabetten ve murdarlıktan pak eder. Şeyhe teslimiyette tıpkı İsmail’in babası İbrahim’e kendisini teslim ettiği gibi olmalıdır… Kaynak: Altınoluk Sohbetleri – Sadık Dana – Erkam Yayınları 61, İst.1991, Allah’ın dininde insanın rabbine karşı olan sorumluluk duygusu hayatı ile pekiştikçe sakınacağı emir ve yasaklar çoğalır iken, Tasavvuf dininde mertebe katetikçe sorumluluk azalır ve ilerledikçe kalkar. Dine karşı din diyebileceğimiz, tarikat ve cemaatsel yapıların ülkemizdeki yapılanmalarına baktığımızda, laik sistem ile barışık, Allah’ın hükmü üzere hüküm koyanları başa getirmek için yarışan, yoksulu, mazlumu, ezileni, sömürüleni görmeyecek kadar bencilleşen benim kitaplarım benim cemaatim benim cemaat ferdim gibi ayrımları had safhada tutan anlayış sahiplerine sorum şu olacak Allah katında hesaba çekileceğimiz vakit sizin cemaat ferdiniz sizin şeyhleriniz sizin kitaplarınız Kur’andan sorumlu tutulmayı kaldırabilecek mi? Son söz olarak Tarikatların inanmış olduğu Allah ve Peygamber tasavvuruna inanmadığımı, benim inandığım Allah ve Peygamber inancı ile hiçbir alakasının olmadığını, inandığım Allah’ın cami tekke medreselere haps edilemeyecek kadar yüce olduğunu sokakların, caddelerin, mazlumların, miskinlerin, inkâra uğrayanların yanında olduğunu hiçbir mekân ve zaman ile sınırlandırılmayacağını söylemek isterim. Bugün ülkemizde tarikat ve cemaat adı altında yapılanmaların, temelinde mülk vardır. Hiçbir şeyh cemaat lideri vb çalışmamakta ve feodal anlayışlarını mazlumların emeği üzerinden sürdürmektedirler. Bu hakikat dile getirildiğinde ise babalarından kalan malmış! Savunması ile aklanmaya çalışılmaktadır. Allah resulü Muhammed asla hiçbir kimsenin emeğinden geçinmeyip kendi alın teri ile hayatını ikame etmiştir. İmam Ali evleneceğinde asla kimseye boyun eğmeyerek kılıcını ve kalkanını satabilecek bir onura sahip idi nerde bunları örnek aldıklarını iddia eden asabiyet duygusunu gündemde tutmak ile meşgul olanlar. Ammar, Bilal, Ebu Zerr vb Allah resulünün Sahabelerim dediği zatların hangisinin Allah’ın dini uğrunda ödedikleri bedeli ödeyebildiniz de! kalkıp biz Seyyid şerif bilmem ne zıkkımız iddiasında bulunabiliyorsunuz. İlahlıklarını saf duygular ile Allah’a yaklaşma arzusunda olan insanların inançları üzerine kuranların hesabını en iyi görecek olan Allah’a havale ediyorum. Allah’ın ayetlerini bile- bile saklayanlardan olmaktansa tüm insanlıktan tecrit edilmeyi yeğlerim. Allah’ın apaçık ayetlerini bilip saklayanlar FASIK’LARIN ta kendisidir |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler İslam toplumsal dayanışmayı/yardımlaşmayı emreder iken, elbette belli kurallar ve ölçüleri esas almıştır. İslam Tevhid ve Adaleti emrederken insanları sömüren belli zümreler hususunda bizlere görev yüklemektedir. İslam çalışmayan, uyuşuk, miskin yığınları desteklememizi ister iken onların topluma yararlı alanlarda çalışmalarını sağlamamızı, topluma yararlı fertler olarak yetiştirmemizi emreder. Onları beleşten bir yaşam tarzından alıkoymamızı emreder. İslam dini sofuluk, sahte şeyhlik! Dervişlik adı altında onun bunun adakları ve yardımları ile yaşasınlar diye o zümreleri kendi alemlerin de başıboş bırakmaz. Toplumun her ferdi bizzat emeği ile karşılığını alacak bir iş ile meşgul olmalarını esas alır. Emeksiz ücret, işsiz gelir kazanma gibi başıboşluğu reddeder. Kur’an’i ibadetler Namaz, Oruç ferdi olup toplumsal bir karaktere sahip değillerdir. Kişilerin Allah’a kulluk bilinci ile yaklaşmalarına vesiledirler. Toplumsal olan boyutları bu ibadetler ile elde edilmesi gerekli olan bilinçtir. Günümüz İslam alemi özellikle, zikir evradları, zikir meclisleri gibi yerinde oturup hareketsiz bireyler olma çağı değildir. Bu tür yaşamlar tembellik ürünleridirler. Hayat yaşam şartlarına göre bu tür şeyleri önemsiz kılmaktadır. Feodalizm ortaçağ ürünü olan tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Siyasi yapılanması bir piramit gibidir. En üstte Kral vb, altında soylular, bunların altında başka soylular olur. Piramit’in en üst kısmında bulunan kişide mutlak bir egemenlik yoktur. Feodal düzende en üstte bulunan kişinin yetkisi sınırlıdır. Temel üretim aracı olarak toprak, birçok feodal kişi arasında paylaşılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduranlar gerektiğinde en üst kişiye karşı zor kullanarak kabul ettirme gücüne sahiptirler. Günümüz Feodal yapısını incelediğimizde üst tabaka denen Şeyhler, Dervişler, Hoca efendiler, Vekiller alt tabaka denen Sofu ve Müritler üzerinde yönetici kesim olarak otururlar. Bu sınıf feodal düzende yaşayan nüfusun onda birini oluşturur iken. Üretim yapmaz alt tabakanın yaptığı üretimden pay alarak geçinirler, emeksiz ücret, işsiz gelir alırlar. Ortaçağda Üst tabaka olmadığı halde nüfuz ve güç sahibi olan kesim Ruhban din sınıfı Keşiş, Papaz ve diğer isimler idi. Günümüz İslam dünyasında aynı nüfuz ve güce sahip olan kesim yine Ruhban din sınıfı oluşumunu sağlayan Şeyhler, Dervişler, Hoca Efendiler, Vekillerdir. Cemaatsel yapılarını feodal sistem üzere kuran, Ruhban sınıf feodal yapının şekillenmesinde en önemli rolü almıştır. Tekke, Medrese ve Cemaatsel yapı sahipleri halihazırda en büyük gelirlere sahiptirler. Çünkü sömürüldüklerini bilmeyen fedakar karakter sahipleri ölmeden önce servetlerini bırakacakları çocuklarının olmayışı veya onlara en büyük hayrın yapılacağı yerlerin cemaatler, tekke ve medreseler olarak tanıtmaları sayesinde servetlerini o kurumlara bağışlamaktadırlar. Feodal sistem çarkı içerisinde yer alan bireyler, efendilerinin toprağında veya başka iş alanlarında üretim yapar ve tükettiklerinin haricindeki bütün gelirlerini efendilerine verirler. Bununla da yetinmeyen üst tabaka cennet vaatleri, himmet, şefaat, vesile yalanları ile onları kendi şahsi hizmetlerinde kullanmaktan geri durmazlar. Çünkü cemaatten kopmayı onlara, dini terk etmek gibi lanse ediyorlar. Bizim cemaate gelen başka cemaate gitmemeli kafası karışır maazallah küfre girer gibi sahtekârlıklar ile saf beyinleri hizmetlerine almaktadırlar. Kendi kutsadıkları kitaplar dışındaki İslam’a aykırı aklınızı karıştırır söylemleri ile saf dışı eden beyler Kur’an’ı anlayamazsınız anlayışı ile onları istedikleri gibi tekellerine almakta büyük hüner sahibidirler. Aman ha Kur’an bizim babamızın malı sizin onunla yaşama hakkınız yok! Kur’an’ı anlayamayız anlayışı onlara az gelmiş olacak ki, size okuduğumuz kitaplarıda siz bizim kadar anlamazsınız bizim gözetimimizde okumanız lazım! Velhasıl avare dervişleri, miskin şeyhleri yedirip içiren onlara tahakküm gücü veren anlayış feodalitedir. Çünkü yoksulluk ve hırsızlığın had safhada olduğu toplumlarda halkın aldatılması ve sömürülmesi için en güze araçtır. Lakin bu araca/Feodalizme savaş açan İslam insanların sömürülmesine karşı bu düzenleri meşru kılan anlayışları çalışmaya ve adam olmaya yöneltmektedir. İslamın özü toplum inşaasını esas alır, güçlüden/zenginden alır ,mazlum/yoksul/miskin olan çaresizlere verir, İnfak ya da diğer insani değerle ile toplumun ihtiyacı olanı hakkı olanı adil bir çerçevede alır aldığını da toplumun inşaası için kullanır. Güç odaklarının tekelleşmesine meydan okuyarak mazlum kesimin öne alındığı bir harcama şekline dönüştürür. Bu şekil bir düzenleme esas alındığında, üst tabaka olmaya alış(tırıl)mış olanlar toplumun efendiliğine soyunamayacaklar, aksine adam gibi adam olmaya karar kılıp suistimaller ile elde ettikleri haksız kazanç usullerini değiştirerek toplum fertleri gibi çalışmazlar ise toplumun en aşağılık en değersiz en iğrenç insanları durumuna düşeceklerdir. Ümmet asırlardan bu yana sömürüldü ve halen sömürülmekte,’’Akletmezmisiniz’’ hitabı ile bizleri Hakka davet eden KUR’AN’IN mesajlarına yönelmeyen/yaşamayan bir toplum olmaktan kurtulmak adına bu tür sömürge düzenlerine Allah resulünün İbrahim’i duruşu esas alınarak ‘’LA’’ demenin zamanı gelmedimi ey uyuyan ÜMMET!!! |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Eyvallah tamam kardeşim şimdi mahmut ve cüppeli efendilerin şirk sözlerini tek tek yazacam ve size linkini verecem ondan sonra konuşalım.... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler ve adamın sarylarda yaşıyo yatı katı var demişsin neden olmasın hz osman da çok zengindi ama halifeydi demi hocamızın babası fabrikarör ve onundan zengin olması ciplerde gezmesi gayet dogal malının zekatını hayrını verdikden sonra aaa evine bak bide müslüman hoca denmez müslüman en güzel şeyleri hak eder ve müslüman güzel evde oturamaz diye bi saçmalık söz konusu bile degildir. |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Değerli kardeşim sizde Mahmut Ustaosmanoğlunu İrşadul Müridin adlı eser varmı varsa size sayfa sayfa içindeki şirk sözlerini diyecem sizde bakın ifitiramı doğrumu diye.... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Videoda var değerli kardeşim ben öncelikle size o kitabın varlığını sordum ordan size yazacam sizde kontrol edin iftira olmasın... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Rabıta yoluyla feyiz nasıl alınır kısmını açın 125-127 arasındaki sayfaları : ''Mürşit ancak bir aynadır. Aradığımız o değil ,onun gösterdiği,bütün kainatı yaratan Allah teala hazretleridir.Mürşitin kalp aynası vasıtasıyla Mevla görülüyor gibi olur...(İrşadün Müridin) Kudret ve izzet sahibi Rabbin, insanların her türlü tasavvurunun üstünde (bir yüceliğe sahip)tir. (Saffat-180) Ayeti kerimede İnsanların her türlü tasavvurundan münezzeh olan Allah nasıl oluyordu Mürşitin kalp aynası ile görülebiliyor...Allah'ı görmek mümkünmü? Acelemiz yok kardeşim sırası ile bu konuyu devam ettireceğiz inşallah.... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Olmazmı eğer böyle bir feyiz alınması İslam inancında var ise neden sahabelerden hiçbiri Allah resulünü düşünerek feyz almamışlardır bana Allah resulü döneminden bir tane dayanak verebilirmisiniz yada Allah'ın kelamında bir tek ayet varmı Şeyhin yada başka bir beşerin nuru nasıl birşey ki kalpten kalbe geçiyor? Allahın izni ile münazaramız deliller ile devam edecektir her söyleme Ayet ile reddiye sunacam sizden ricam sizde söylediklerinizi Ayet yada Allah resulünün yaşamından örnek ile örneklendiriniz... |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Mahmut usta osmanoğlunun tefsirinin ( ruhul-furkanın) bu tefsiri neden yazma ihtiyacı duydum bölümünde şöyle geçmektedir. Ben medine müneverde iken rasulullahın manevi işaretini aldım mahmut oğlum kalk bir tefsir yaz dedi birde geçmiş gavsların himmeti ile bu tefsiri yazdım demektedir. Kendi elleri ile bir kitap yazıp sonrada bu kitaba mistik bir hava katmak ve insanları aldatmak için böyle idialarda bulunanlar şüphesiz yalancıdırlar. Rasulullahın manevi işaretini aldım sözünü eğer açıkmazlarsa ki hiç bir zaman açıklamadılar bunlardan daha iftiracı kim olabilir. Geçmiş evliyaların! Güyya himmetini aldım sözünün altında yatan bozuk zihiniyetlerin islam ile bağdaştırılması doğrusu kabul edilebilir birşey değildir. Geçmişlerin himmetini almak yani yardımlarını almakta ne oli bunu anlamıyorum. Allah’ın kitabı taptaze olduğu gibi elimizde bulunurken sanki bu kitapta eksikler varmışcasına kendini Kuran üstü gören zihniyetler kesinlikle müslüman olamazlar. Bu kitapta ihtiyacınız olan tüm bilgileri sizlere verdim ve sizin üzerinize olan nimetimi tamamladım buyuran Allah (zülcelal) iken birilerine bilmem ne oluyorki dinde ısrarla eksiklik varmış gibi davranırlar. Bu din öyle bir Din-dirki ne artma nede eksiltme kabul etmez. Yüce Allah zina edene 100 değnek vurun demişse bu nastır. Ne 99 ne 101 olmaz. Zahir bırakıp hakkında bilgi sahibi olmadıkları adına maneviyat dedikleri rüyaların bilmem işaretlerin bilmem vehimlerin peşine takılıp islamdan nasiplenmemiş bir kavimle bizim asla ortak hiçbir yönümüz olamaz. Onlara ancak şu ayetleri okuyabilirim. Enam/64- “”De ki; "Sizi bu zor durumdan ve bütün sıkıntılardan kurtaran Allah'dır. Sonra da O'na ortak koşuyorsunuz!" Ali-imran/64-“” Deki; `Ey kitap ehli, sizinle aramızda ortak olan şu söze geliniz: Sırf Allah'ın kulluk edelim, hiçbir şeyi O'na ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp birbirimizi ilâh edinmeyelim.'” Ali-imran/63- “”Eğer sırt çevirirlerse kuşkusuz Allah kimlerin bozguncu olduğunu bilir.”” |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
İbni Hacer Askalani Fethü'l-Bari'de; Mehdi'nin bu ümmetten olacağı ve Hz. İsa (A.S.)'nın onun arkasında namaz kılacağına dair hadisler tevatür etmiştir, der. Şevkani de İsa'nın ineceğine dair hadislerin sayısının 29'a ulaştığını söyleyerek, bunları bir bir nakletmiş ve sonunda: "Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki, beklenen Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında hadisler ve İsa'nın inmesine dair hadisler mütevatirdir" demiştir. (Sünen-i İbn-i Mace 10/338) Mehdi'nin geleceğine dair olan sahih hadisler tevatür niteliğini taşımaktadır.(Kıyamet Alametleri, s. 193) Onların zannına göre, Mehdi vefat etti; geçti gitti... Halbuki, bu babda (konuda) gelen sahih hadis-i şerifler meşhurdur. Hatta tevatür-ü manevi derecesinde olup, taifenin sözlerini tekzip etmektedir. (Mektubat-ı Rabbani, 2/250) hadisi inkar ne olur bilemem ha siz bana diyosanız ki hadis uyduruyosun onlar yok sen şirke düştün filan eyvallah en güzelini rabbim bilir kim zararda kim karda allah bilir ben sizlerle daha fazla tartışmıyorum görüyorum ki gerek tarikat tasavvuf gerek mehdi konusunda bi çok farklı görüşümüz var ve bu gidişle burda tartış tartış hiç bişey kazanamıyoruz siz bildiginizi ben bildigimi okuyorum allah herkese akıl vermiş nerden gitmek isterse gider neye nasıl inanırsa inanır ben size hakkı söyledim yanlış düşündügünüzü söyledim sizde bana söylediniz ve iki tarafda bunu kabul etmiyo red çekiyo bir birine benim daha fazla ne zamanım nede derinlemesine ayrıntılarıyla tarikatı anlatacak bi bilgim yok hadis diyorum uydurma diyosunuz ayet diyorum yanlış diyosun eksik diyosun diyosunuz sahabeden örnek istediniz verdim hurafe dediniz anladım ki agzımda kuş tutsam anlamıycaksınız aynı şekilde bende nu yüzden daha fazla tartışıp günaha düşmek ve düşürmeye vesile olmak istemedigimden bu konuyu kendi adıma kapatıyorum dedigim gibi irşadül müridin kitabından 123. sayfayı okuyan cavabını bulur hocamız en güzel sözü söylemiştiraeo selametle |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Aslı bacım sizin nezdinizde cevap vereceğim. Umarım muhsin hocanın söylediklerinede cevap niteliğinde olmuş olur. Burada benim eleştirim yada benim şirk ve küfür olarak tanımladığım tasavvufi terimlerin kişisel hataların olmuş olmasından değildir. Diyorsunuzki her cemaatin yada her gurubun içerisinde bilgisiz cahil insanlar vardır bunların hatalarını tasavvufun tamamına yada şeyhlerin tamamına mal etmeyelim. Bende diyorumki tasavvuf dinin temel felsefesi şirk ve küfür üzere kuruludur. Örneğin hıristıyanlığı ele alalım. Hıristyanlığın temel felsefesinde allahı üçleme vardır. Sonra bu din mensupları kendi içlerinde bölük pörçük düşüncelere sahiptirler. Temelde islam dini ile çelişen bir anlayışın teferuatta islamın bazı hükümlerini uygulamış olması o dinin islam olduğu anlamına gelmez. Aslı hanım şuna emin olun kuranı baştan sona defalarca okumuş ve her bir ayetin üzerinde ders yapmış, bir çeyrek asıra yakın kitap okumuş bir müslüman olarak söylediğim şeylerin anlamını bilerek şuurlu bir şekilde diyorumki tasavvufun temeli panteizmdir. İslamla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Tasavvuf teranesinin içerikliğine baktığınızda göreceksinizki hepsi uydurma hadisler uydurma çirukler (masallar) uydurma düşünceler üzerine bina edilmiştir. Eğer cahil insanlar olasaydık yada bu dinden habersiz cahil bir bedevi olsaydık sizin mağara menkibenize inanırdık. Bizim meselemiz bu cemaatlerin içerisinde arasıra türeyen müslüm gündüzler yada fadime şahinler yada cübbeli ahmetler değil, bizim meselemiz bu dini ilk ortaya çıkaran ve temelini insanları aldatmaya yönelik şirk küfür üzere bina eden adına islam diyen genel bozuk düşüncelerledir. Bizim cihadımız bunlaradır. Temelinde bozuk olan yahudilik yada hıristiyanlık yada tasavvuf ehli insanlarla vahdaniyet sağlamamız asla mümkün olamamaktadır. Mealen kuranda geçtiği gibi “eğer siz onlara uyarsanız and olsun sizde onlardan olursunuz."" Biz müslümanları yahudiliği veya hıristiyanlığı veya tasavvufu kökünden red etmez isek bizim müslüman olmamız söz konusu olamaz. Şimdi biz kalkıp yahudilikte hak dindir yada hıristiyanlıkta hak dindir, bu din mensuplarıda cennete gidecek dersek o zaman bizim akidemiz nerde kaldı? İşte tasavvufta aynen böyeldir, red edilmeden “illallah” gerçekleşmez. Saygılarımla Allah’a emanet olun |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler kamer beyın tesbitleri hakkaniyettir.yitiksevda'nın bazı hakaretli cümleleri istisna edilecek olursa(ki tasvip etmiyorum) tesbitleride hakkaniyettir.kuşkum yok ki,tasavufun temeli panteizm,şirkizm,şehvetizm,şeytanizm ile dopdolu.Muhsin hocanın da değindiği gibi,bu herkese mal edilemez de,sidikle abdest batıldır be hocam.bunların temeli sidikli abdest be hocam.ebubekri sıddık kafasını resulullaha(As) tokuşmuşda nurlanmışlarmışda yedi sülalelerine isabet etmişmişlerde murşitlerinize kadar gelmişlermişlerde son halkayı en göbekli olan mehdiniz ile tamamlanacakmışlarmışda...........geçin şu esatirul ewwelinleri efendim. ruhul beyan adlı tefsiri,saadeti ebediye adlı masal kitabı,birde mevlana rovinin orgazm muhabetleri serisini evime sokmam. Haaa bu demek değil ki,saygısız ukala olacağım.putçulara bile saygı duyarım ama puta putçuya değil, mukadesatlarımı hedef yapmamak için.arkadaşlar lütfen bu konuda hassas olalım. en cahil insandan bile alacağım bir ders vardır.çoban benden iyi bilir koyun gütmeyı,rovi benden iyi bilir tilkiliği... ."...Allahın ipine sarılın" şu dunkofların cücüğüne değil! M.İslamoğlu Kahire. |
Cevap: Mürşid Mürid Ve Edepler Alıntı:
|
SAAT: 16:03 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.