Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tasavvuf-Tarikat (https://www.forum.medineweb.net/647-tasavvuf-tarikat)
-   -   Hakikat-i Ahmediye (https://www.forum.medineweb.net/tasavvuf-tarikat/23021-hakikat-i-ahmediye.html)

Esadullah 07 Ekim 2012 16:47

Hakikat-i Ahmediye
 
Hakikat, hak kökünden türetilmiş bir lafızdır ve zatında var olan, ayrıca gerçek, doğru ve sabit mânâlarına da gelen.. bütün bunların yanında insanların koruyup kollaması, saygı duyup ihtiramda bulunması ve güvenip itimat etmesi gerekli görülen hususlar için de kullanılan bir kelimedir.

Tasavvuf ıstılahında bu kelime, hak yolcusunu Allah'a ulaştıran dört makam veya dört mertebenin üçüncüsüdür ki, şeriat, tarikat ve mârifet gibi diğer basamaklarıyla o, "fenâ fillâh" ve "beka billâh"a uzanan güzergâhın en önemli kademelerinden biri sayılmıştır. Ahmediye kelime-i mübarekesi ise, Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm Efendimiz'e (aleyhi ekmelüttehâyâ) nisbeti ifade eden ve bir anlamda Ahmedîlik -biz, yanlış mânâlara kapı aralayan bu kelimeyi kullanmıyoruz- demek olan bir kiptir.




Sofîler Hakikat-i Ahmediye'yi -bazılarına göre Hakikat-i Muhammediye- akl-ı evvel, dürre-i beyzâ, akl-ı küll, nüve-i kâinât ve taayyün-ü evvel sözleriyle de dillendirmişlerdir ki, bunların hepsinden maksûd, sebeb-i hilkat-i kâinat olan Efendimiz'in mâhiyet-i mâneviye ve mâhiyet-i kaderiyesidir. "Kader O'nu seçti, rahmet yoluna su serpti / O Zât hem bir çekirdek hem de meyve idi..." (likailih)



Bazı sofîlere göre, akl-ı evvel diye ifade edilen hakikatle, evvelen ve bizzat Hazreti Ruh-u Kâinat Ahmed aleyhi ekmelütteslîmât; sâniyen ve bilaraz sâir enbiyâ-i izâm ve rusül-i fihâm hazerâtı kastedilmektedir. Bunun yanında sofiyyûn, akl-ı evsat, akl-ı âhir, akl-ı meâş, akl-ı meâd, akl-ı dünyâ, akl-ı ukbâ ve akl-ı kuds... gibi daha bir kısım akıllardan da bahsederler ki, bunlar da bir mânâda akl-ı evvelin inkişaf ve açılımlarından ibaret sayılmıştır. Bu akıllardan bazıları eflâkte izzet ve azamete perdedarlık vazifesi görmekte; bazıları eşya ve hâdiselere nezaretle muvazzaf; bazıları esbab planında canlılardaki insiyak ve ihsaslara nezaretçi; bazıları da insan irade, ilham ve mevâridinin alkışçısı akıllardır. Burada felsefecilerin "ukûl-u aşere" nazariyelerine benzeyen bir ifade söz konusu olsa da mutasavvıfîn, farklı tecellî dalga boyundaki teveccühlere hep böyle bakmış ve onları ulvîsi, a'lâsı ve mutavassıtı itibarıyla böyle isimlendirmişlerdir. Bu cümleden olarak bir kısım sofîler Cebrâil (aleyhisselâm)'a min vechin "akl-ı âşir" ve min vechin "akl-ı küll"; aşk u iştiyak temsilcisi bazı (müheyyeme) "ukûl-u mücerrede", zâhir ilimlerle iştigal eden ulemânın tezekkür, tefekkür, tedebbür insiyaklarına "akl-ı nazarî", ehl-i keşf ve ehl-i hâlin taakkul, ihsas, ihtisas keyfiyet ve kabiliyetine "akl-ı kuds", mebde ü meâdı birden duyan yüksek istidatlara "akl-ı kâmil", iradenin hakkını verebilen üstün kabiliyet ve idraklere "akl-ı mükteseb" diye gelmişlerdir. Bu hususlar, ehl-i keşf ve ilhamın müşahedelerine dayanan hakaik-ı nisbiye ise, diğerleri, içinde çokça yanılma payları da bulunan bir kısım felsefî faraziyelerdir.


Hakikat-i Ahmediye'nin (aleyhisselâm) önemli bir unvanı olan "akl-ı evvel"e, Efendimiz أَوَّلُ مَا خَلَقَ اللّٰهُ نُوري -"Allah'ın ilk yarattığı benim nurumdur." beyanıyla imada bulunur; bulunur ve varlık ağacının o nur ve o çekirdekten meydana geldiğini işaretler. أَوَّلُ مَا خَلَقَ اللّٰهُ الْقَلَمُ - "Allah'ın ilk yarattığı kalemdir." diyerek de kâinat kitabını yazan kalem ve daha doğrusu o kalemin mürekkebi olduğunu hatırlatır ki, bunların hemen hepsinin o nur ve ziya-i Hakk'ın bir inkişaf ve inbisatından ibaret olduğu açıktır.

Ayrıca O'na akl-ı evvel denmesi, mesajının mâkuliyetini, temsilinin mâkuliyetini, üslûbunun mâkuliyetini ve akla kapı açıp onun müşahede, mükâşefe ve işhâdına farklı bir değer vereceğini de hatırlatma sayılabilir. Bundan başka, o, hâricî vücudu nokta-i nazarından sadece ve sadece Hazreti Allâmu'l-Guyûb'un mâlumu olması itibarıyla da Ruh-u A'zâm unvanıyla anılmıştır. Kütüb-ü sâlifede "sâhibu's-seyf ve'l-kalem" evsâfıyla yâd edilmesi, O'nun kasemle ifade edilen kalem unvân-ı âlîsini almasına, melek evsâfıyla ittisaf etmesi de "Ruh-u Seyyidi'l-Enâm" pâyesiyle anılmasına vesile olmuştur.. evet, mâhiyet ve donanımı itibarıyla O, melekûtî yanı önde öyle bir vücûd-u necm-i nûrânî kahramanı idi ki, bu mazhariyeti açısından O'na melek demek bile az gelirdi. Beşer suretinde -tenezzül yanı Hakk'ın takdiriyle O'na ait- Kur'ân mesajıyla bize gönderilmesi O'nun vazife ve misyonu itibarıyla idi. O simâ-yı mümtaz ve ruh-u mübeccel, bu sorumluluğunu Hakikat-i Muhammediye (aleyhissalâtü vesselâm) unvân-ı âlîsiyle ekmeliyet ve etemmiyet zirvesinde eda ettikten sonra da اَللّٰهُمَّ الرَّفِيقَ الْأَعْلَى diyerek vücûd-u câvidânîsiyle ruhanî ve uhrevî seyahatini "beka billâh maallah" şâhikalarında sürdürmek üzere Rûh-u Enver'inin ufkuna yürüdü. Evet O, varlık, eşya ve insanlık âlemi adına ilâhî ilk tecellîydi; mesajı ve hükmüyle de hakikate son noktayı koyan bir söz kesendi. Nizâmî ne hoş söyler: "Kâinat şiiri O'nun adına tanzim edildi, hükmü de bir kafiye gibi sonunda geldi." Bu hususu ifade sadedinde bir hoş söz de İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri söyler:
"Eyledi Hak akl-ı evvelden cihana ibtidâ,
Buldu Âdemle binâ-yı âlem âhir intihâ."
İbtidâda, sebeb-i hilkat-i âlemin nâm-ı celîli Ahmed'dir ve mânâsındaki ziyade ile, O'nun dünyaları bir hamd ü senâ zikirhanesine çevireceğini işaretlemenin yanında, ötelerde bundan daha derin bulunan "livâü'l-hamd" temsilciliğinin biricik mümessili olacağının da remzi gibidir. O, şu haricî vücud âlemini şereflendireceği âna kadar Ahmed (aleyhi ekmelüttehâyâ) unvanıyla yâd edildiğinden dolayıdır ki, Seyyidinâ Hazreti Mesih: وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ - "Benden sonra gelecek ismi Ahmed bir nebiyi müjdelemek üzere geldim." (Saf sûresi, 61/6) ferman-ı ilâhîdeki tebşîrinde Muhammed ism-i şerifine bedel O'nu Ahmed ism-i celîliyle yâd etmiştir.

Bu yaklaşımların yanında, Hakikat-i Ahmediye'yi "taayyün-ü evvel"in farklı bir unvanı kabul edenlerin sayısı da az değildir. Taayyün, bir nesnenin ilim âleminde veya gayb-ı mutlakta başkalarından ayrıştırılarak müteayyin ve mütemeyyiz olmasından ibarettir. Hakikat-i Ahmediye, böyle bir taayyünle sâbıklar sâbıkı ve kendinden sonraki bütün ilmî taayyünlerin de esası ve hakikatidir. Bu yüce taayyünden sonra bir "taayyün-ü sânî" ve bir "taayyün-ü sâlis"ten de söz edilir ki, sofîler, ikinci taayyüne âlem-i ervâh ve üçüncü taayyüne de âlem-i şehadet demişlerdir. Bu itibarla da taayyün-ü Ahmedî veya Muhammedî mutlak kabul edilmiştir, zira O, Hakikatü'l-Hakaik'ı tam aksettiren bir mir'ât-ı mücellâdır.. ve şairin dediği gibi "O mir'ât-ı mücellâda Allah görünür dâim." Evet, Hakikat-i Ahmediye bütün varlığın en eltafı, en eşrefi ve en ekmelidir. O'nun nuru, ins ü cin ve ruhanîlerin basîret ziyası ve sâlim düşüncenin de biricik mâyesidir. O nur ve ziya sayesinde erbab-ı basîret göreceğini doğru görmüş, okuyacağını doğru okumuş ve evc-i kemâlât-ı insâniyeye çıkmıştır. O nur ve ziyaya kapalı yaşayanlarsa nefsâniyet ve cismâniyetin gayyalarına yuvarlanmış, iç içe zulmetler yaşamış ve hiç olmayacak şekilde heder olup gitmişlerdir.

Hakikat-i Ahmediye unvanıyla yâd edilen o taayyün-ü evvel âbidesi, yaşadığımız şu âlemin kapılarını لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ الْأَفْلاَكَ fehvâsınca açan sırlı ve şûlefeşân bir anahtar; risâleti, mesajı ve ubûdiyetiyle de ötelerdeki sürmeli kapıların fettâhı Muhammed unvanlı şeref-i nev'-i insan ve bir fasîh beyandır. (Aleyhi ve alâ âlihî ve ashâbihî elfü elfi salâtin ve elfü elfi selâm)

اَللّٰهُمَّ نَوِّرْ ظَوَاهِرَنَا وَبَوَاطِنَنَا بِأَنْوَارِكَ وَأَنْوَارِ سَيِّدِنَا أَحْمَدَ عَلَيْهِ وَعَلَى اٰلِهِ وَأَصْحَابِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ

M.F.Gülen (Allah razı olsun, noktasına kadar saddak)

bilinmez 07 Ekim 2012 18:29

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
HAKİKATİ AHMEDİYENİZİN USULU,ADABI GAVSIN KÖYÜNÜN TOPRAĞI MUKADDESMİŞ,EVLADININ KÖLESİ VE KÖPEĞİ OLMAK OLMASSA OLMAZ MIŞ.BU DA ADABMIŞ,KÖPEK,KÖLE OLMAYANLARA PEYGAMBER ŞEFAAT ETMEYECEKMİŞ,ŞEYH BİLE ALLAHIN HUZURUNDA ŞİKAYETÇİ OLACAKMIŞ...

İşte biz tasavvufun kula kulluğu bırak kula köpek olma,kula köle olmaya çağrı yaptığı ve peygamberide buna alet eden batıl bi din olmuşluğunu yüzlerce kaz kendi alimlerinin bizzat ,kendi sözleriyle vermemize rağmen,halen bu tür köpeklik ve köleliğe çağıranların yoluna çoğunluk koşmaktadır...

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Esadullah 07 Ekim 2012 18:51

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
1:26 ve 1:40 arası zaten herşey ortada değilmi :)

5:28 - 5:29 bu kadar mütavazi oldunuzmu hayatınızda hiç, işte veli olmak kibrini yenmektir ....

Bu sohbeti tekrar dinledim sayenizde sağolun ayrıca burda dikkat ederseniz kişileri kul olmaya köpek olmaya davette yok bir MÜTEVAZİLİK ABİDESİ var ...

Şimdi sorarım size bir kula söylemediği telkin etmediği bir şeyi isnat etmenin hükmü nedir...???


Ve bu konuyu tamamen dağıtacak bir paylaşım olmuş uzatmakta istemiyorum amacımız kişilerin birkelimede olsa bilgi edinmesi ve duasına mazhar olmaktır...

bilinmez 07 Ekim 2012 18:57

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
Esedullah islamda tevazu olduğu kadar vakarda vardır,islam izzetli bi dindir,insanı eşrefi mahlukat yani yaratılmışın en şereflisi olmaya çağrı yapar,tasavvuf dini gibi köle ve köpekliğe değil ve köle, köpek olmak mütevazi olmak değildir islam dininde...Aradaki farkı anlata bilmişim inşaallah...köle ve köpekliği ,mütevazı olarak düşünenlere kölelik ve köpeklikleri hayırlı olsun...

Esadullah 08 Ekim 2012 10:53

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 191768)
Esedullah islamda tevazu olduğu kadar vakarda vardır,islam izzetli bi dindir,insanı eşrefi mahlukat yani yaratılmışın en şereflisi olmaya çağrı yapar,tasavvuf dini gibi köle ve köpekliğe değil ve köle, köpek olmak mütevazi olmak değildir islam dininde...Aradaki farkı anlata bilmişim inşaallah...köle ve köpekliği ,mütevazı olarak düşünenlere kölelik ve köpeklikleri hayırlı olsun...

Uzatmıyacağım bu kadar yeter, nasıl anlarsanız artık ama konuları acarken insanları yanlış yönlendirmeyin belki verdiğiniz videoları izlemden karar verenler olurda demek bu adam bizi köpek olmaya davet ediyor diye kul hakkına girerler sizin gibi...

Biz yanlış yoldaysak doğruya iletmeye çalışın irşad etmeye çalışın bizi karalamayın kardeşim, konuyla alakası olmayan bir yazı koyuyorsunuzki zamanında bunu size defalarca yazdık okuyun konuları vakıf olursunuz inşaallah ...vesselam

bilinmez 08 Ekim 2012 12:40

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
Arkadaşım konuyla alakası var tabiki,tarikatı ahmediyenizin şuanki irşadçıları bunlar değil mi,insanların kararlarınıda bırakın kendileri dinleyip,kendileri karar versinler...

Esadullah 08 Ekim 2012 13:23

Cevap: Hakikat-i Ahmediye
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 191863)
Arkadaşım konuyla alakası var tabiki,tarikatı ahmediyenizin şuanki irşadçıları bunlar değil mi,insanların kararlarınıda bırakın kendileri dinleyip,kendileri karar versinler...

:) ...vesselam


SAAT: 05:17

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320