Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tefsir Çalışmaları (https://www.forum.medineweb.net/199-tefsir-calismalari)
-   -   Hicr Suresi Ortak Çalışmamız (https://www.forum.medineweb.net/tefsir-calismalari/37287-hicr-suresi-ortak-calismamiz.html)

ÂlâLeyl 09 Mayıs 2021 21:56

Hicr Suresi Ortak Çalışmamız
 
Bu başlık altında Hicr Sûresine Dair sorularımızı paylaşacağız. Cevaplayanlardan şimdiden Allâh razı olsun.

İlk sorularımla başlıyorum:

İblis ümidini kesmiş olan kişiye deniyor. Hicr sûresinde ümit kesmek manasında bir kelime daha kullanılıyor. 55. Ayette melekler Hz. İbrahim'e bir evlat müjdeledikten sonra Hz. İbrahim yaşlandığını söylüyor. Bunun üzerine melekler de "Biz, seni hak ile müjdeliyoruz. Sakın ümidini kesenlerden olma" diyorlar. Burada "fela tekünm minel kânitin" deniyor. Kânitin kelimesini ümit kesen olarak görüyoruz.

Bir diğer kelime ise Yusuf 87'de geçiyor.

Hz. Yakub oğullarına: Ey oğullarım! Haydi gidiniz de, Yusuf ve kardeşi hakkında araştırma yapınız. Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü Allâhın rahmetinden ancak kâfirler toplumu ümit keser, diyor.

Burada da "yey esü" geçiyor.

Bu üç kelime için de ümit kesmek deniyor. Aralarındaki fark nedir. Hangisi nerede kullanılır. Neden iblise iblis diyoruz da kânit demiyoruz mesela.

Yakub yey esü yapanların kâfirler olduğunu.
İbrahim kânitin olanların dalalettekilerin/yolunu sapıtmışların olduğunu söylüyor.

Ben şunu anlıyorum:

Kanitinler doğru yolu bilmeyen bu yüzden ümidini kesenler.

Yey esü yapanlar ise bildikleri halde hakikati örtenler. "Evet Allah çok merhametlidir "AMA" benim gibi birine yardım etmez" diyerek bildiği halde örtmeye çalışanlar.

İblis ise bildiği halde gururuna yediremeyip af dilemeyerek ümidini kesen gibi:

Ben karanlığa taş atıyorum. Doğrusu nedir? Aralarındaki fark nedir?

Bir de HİCR 75 de mütevessimin kelimesi geçiyor. Bu kelimeyi açar mısınız?

Mihrinaz 10 Mayıs 2021 04:46

Bismillah deyip başlayalım hocam. Sağlam başladı ders [emoji4]Hayırlı olsun. Araştırmalarımizi yapıp gelelim. Bir de sayın Alaleyl konu başlığını "Hicr Suresi ortak Çalışma Alanı" olarak daha genel ve kapsamlı bir başlıkla değiştirsek olur mu?

Kara Kartal 10 Mayıs 2021 13:16

Kelime kökenini bilemiyorum ama ayetlerin bağlamından kendimce anladığımı söyleyeyim abi

İblis, Boyun eğip teslimiyet göstermemesi, Rabbinin emrine ters düşmesi .

Yusuf 87 de yeyesü ile; her ne zor şartlarda olursa olsun umitvar olma, Allah'tan ümit kesmeme

Hicr 55 de Allah'tan ümidi dallun yani sapıtmişlar,doğru yoldan ayrılmışlar ümidi keser.

Kara Kartal 10 Mayıs 2021 13:31

Abi Hicr 75 demek istedin herhalde.

İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn (mutevessimîne).

Şüphesiz bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için, çıkarılacak nice dersler vardır.

Mihrinaz 10 Mayıs 2021 17:47

iblis , günahkarların umutsuzluğunu;
er-Rum; 30/12, el-En'âm, 6/44; el-Mü'minun, 23/77; el-Zuhruf, 43/75 te lügat anlamlarıyla geçer.

yeis-yey'esu’, istek ve arzunun tükenmesi, ümitsizlik, umudun kalmaması
kunut-kanitiyn, eğilenler, yalnızca Allah'a boyun eğilmesi, başka hiçbir sebepten boynun eğilmesin anlamındadır.

İnsan, hayr istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, yeise düşen bir umutsuzdur.” (41/Fussilet, 49

54-Kale e beşşertümuniy alâ en messeniyel kiberu febime tübeşşirun;

(İbrahim) dedi ki: “İhtiyar olduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz? Ne ile müjdeliyorsunuz?

Melek olduklarını bildiği halde neye dayanarak böyle bir müjde verdiklerini soruyor. ''El Hak'' olan Allah cevabını alıyor.Ye'se düşme.Allah var,iman var, imkan var. Umudu kesenlerde zaten sapıtanlar, doğrudan ayrılanlardır. Allha'tan umut kesildikçe sapma miktarı daha artar.

55-Kalu beşşernake Bil Hakkı fela tekün minelkanitıyn;
Dediler ki: “Seni Hak olarak müjdeliyoruz! Sakın ümitsizliğe düşme!
56 – Rabbinin rahmetinden, dedi: sapkınlardan başka kim ümidi keser?

Yusuf 87-) Ya beniyyezhebu fe tehassesu min Yusufe ve ehıyhi ve lâ tey’esu min ravhıllah* innehu lâ yey’esu min ravhıllahi illel kavmül kafirun;
Ey oğullarım! Gidin de Yûsuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü inkâr edenlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez!”
Hangi imtihandan geçersek geçelim, tükenmeden Tedbir ve tevekkül ile Allah'tan ümit kesmeyin.

İbrahim peygamber, evladının olmayışı ile ümitsizliğe düşme çağrısına, Yakup peygamber öldüğünü biran düşünmediği kayıp evladı ile ümitsizliğe düşme çağrısına muhatap oluyor. Yeyesu ve kanitiynin.. Sonrası her iki peygamber için göz aydınlığı oluyor.

Zümer 53: “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.'' لَا تَقْنَطُوا olarak geçer.

Verdiğiniz her üç kelimenin ve diğer ayetlerde geçen manalarına baktığımda Anladığım;


Umut imandandır.

ÂlâLeyl 10 Mayıs 2021 22:53

Zihin açıcı cevaplar olmuş. Teşekkürler dostlar.

"Hicr Suresi Ortak Çalışma Alanı" olarak değiştirilmesi bence de uygun.

Birkaç başlık altında çalışabileceğimizi düşünüyorum.

Bu başlıkta kafamızda oluşan soruları paylaşabiliriz.

Bir diğer başlıkta gördüğümüz bağlantıları açıklarız. Örneğin: İbrahim peygamber, evladının olmayışı ile ümitsizliğe düşme çağrısına, Yakup peygamber öldüğünü biran düşünmediği kayıp evladı ile ümitsizliğe düşme çağrısına muhatap oluyor. Yeyesu ve kanitiynin.. Sonrası her iki peygamber için göz aydınlığı oluyor."


Bir diğer başlıkta oluşan fikrimizi derli toplu ortaya koyan makalelerimizi paylaşırız. Mesela "Kur'an'da ümit kesmek üzerine notlar"

Bir başka başlık ise Hicr Sûresinin Tefsiri için açabiliriz.

Ayrıca yazdığımız makalelerin kolay erişilebilmesi için her biri için bir başlık da açabiliriz.

Evet Kara Kartal Hicr 75 demek istemiştim 71 yazmışım, düzeltme için teşekkürler )

Dediğim gibi yazdıklarınız benim için zihin açıcı oldu. Zikrettiklerinizle birlikte şunları da düşündürdü:

Boyun eğmek kelimesi nasıl oluyor da ümit kesmek manasına geliyor? Bizde de bunun bir kullanımı var aslında. Deriz ki "Ben kaderime boyun eğdim, böyle gelmiş böyle gider," ve bu sûreden anlıyoruz ki bizde "Kadere boyun eğip Allâh'ın rahmetinden ümit kesmek yasaklanmıştır." Bunu ancak sapıtmışlar, şaşkınlar yapar. Biz kadere boyun eğmeyiz. Bizim için imkansız diye bir şey yoktur. Çünkü Allâh için imkansız diye bir şey yoktur ve O Erhamürrahimin'dir.

Biz yalnızca Allâh'ın ve Resûlünun emrine kanitiniz/boyun eğenleriz. Allâh'ın hükmettiği yerde biz o hükme boyun eğeriz.

İblis ise boyun eğmeyerek secde etmeyerek Allâh'ın rahmetinden ümit kesendir.

Yusuf'un kardeşlerinin ise secde edeceğini görürüz. İblis Adem'e secde etmedi.

Yusuf'un kardeşleri de Yusuf'un babalarına daha sevgili olduğunu düşündüler ve tuzak kurdular.

İblis Adem'i cennetten çıkarmak için tuzak kurdu.
Yusuf'un kardeşleri evden çıkarmak için.

Yusuf kardeşlerine üstün geldi ve kıssanın sonunda da kardeşleri bunu kabullendi:

"Allâh'a yemin olsun ki, Allâh seni bize üstün kıldı. Doğrusu biz büyük bir suç işledik!" dediler.

Adem işlediği suçtan ötürü Allah'tan ümit kesmedi ve kendisini bağışlamasını ve rahmet etmesini diledi.

İblis ise ne Adem'in üstünlüğünü kabullendi ne de af diledi. Aksine "Sen beni azdırdın," dedi Allâh'a. Suçu kendi üzerinden attı.

İblis kelimesinin fiil olarak kullanımlarına bakarsak en ufak bir ümidin olmadığını görürüz:

Rum 12: Veyevme tekûmu-ssâ’atu yublisu-lmucrimûn

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.

Enam 44: Felemmâ nesû mâ żukkirû bihi fetahnâ ‘aleyhim ebvâbe kulli şey-in hattâ iżâ ferihû bimâ ûtû eḣażnâhum baġteten fe-iżâ hum mublisûn

Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen bütün ümitlerini yitirdiler.

Müminin 77:Hattâ iżâ fetahnâ ‘aleyhim bâben żâ ‘ażâbin şedîdin iżâ hum fîhi mublisûn

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.

Zuhruf 75: Lâ yufetteru ‘anhum vehum fîhi mublisûn

(Cehennemde)Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.

İblis kelimesinin ya sonsuz cehennem azabında ya da kavmin helak edilişinde kullanıldığını görüyoruz. Velhasıl onlar için artık en ufak bir ümit yoktur. Hatta zuhruf 76 ve 77de cehennemdekilerle alakalı şöyle söylenir: "Ve biz zulmetmedik onlara ve fakat onlar zulmettiler kendi kendilerine. "Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der."

Velhasıl onlara yok olma ümidi dahi verilmeyecektir.

Mihrinaz 11 Mayıs 2021 12:38

Alaleyl, sureyle ilgili çalişmayı bu konu içerisinde yapalım.Dağınıklık olmasın. Sorular, notlar, açıklamalar vs. Çalışmamızin sonunda sizin dediginiz gibi herbirini ayrı ayrı konu haline getirir arşivimize atarız. Dersimize odaklanip devam edelim inşallah

Mihrinaz 11 Mayıs 2021 16:45

Alıntı:

Bir de HİCR 75 de mütevessimin kelimesi geçiyor. Bu kelimeyi açar mısınız?
İnne fiy zâlike leâyâtin lilMütevessimiyn Kuşku yok ki bütün bunlarda işaretlerin dilinden anlayan kimselerin alacağı nice ibretler vardır.

Mütevessimiyn aslında visam, nişan anlamına da geliyormuş. Arapçada takılan nişanlara, madalyalara visam denilirmiş Vesm, vesiym, yüksek, görünür yerde olan, alnı açık, yüce manalarına da gelir. Yani Mütevessimiyn işaretlerin dilinden anlayan, işaretlerden mana çıkarmasını bilen anlamına gelir

55-78 ayetler arası Lut kavmi ve helakından bahsediliyor. Sonrasında helak olan diğer kavimler ve herbirinin harabeleri yolları üstünde bulunduğundan...Bugünde aynı şekilde buralardan geçiliyor.
Lut kavminin diyarında Şam yolunda (Bugün Ürdün'de bulunan Lut gölü civarında) bulunan maddî eserler, kalıntılar en hayırlı şahid ve ibret alacaklar için en doğru delildir.

İnne fiy zâlike leâyâtin lilMütevessimiyn Kuşku yok ki bütün bunlarda işaretlerin dilinden anlayan kimselerin alacağı nice ibretler vardır.

Bir başka ayette ise şöyle buyurulmuştur: "Şüphesiz sizler sabah-akşam onların memleketlerinden geçiyorsunuz. Hiç düşünmez misiniz?" (Saffat, 37/137-138).

Demekki her yoldan geçen yoldaki işaretleri okuyamıyor.

Lut kavmine gelen bu azab hakkında olaylardan ibret alan, küfür ve fuhuş ehline gelecek acıklı cezayı anlayan ince düşünceli ve feraset sahibi kimseler için nice ibretler vardır.


Efendimiz (s.a.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Müminin ferasetinden korkun. Çünkü o Allah'ın nuruyla bakar." Bundan sonra Efendimiz (s.a.) şu ayeti okudu: "Şüphesiz bunda ince düşünenler için nice ibretler vardır."

Mütevessimiyn olmak, yani başa gelenlerden ibretler çıkarmak, parmağa değil işaret ettiği noktaya bakmak, bastığın yerleri toprak diyerek geçmeyip tanımak..

Belayı bir mesaj gibi okumak, nimeti bir mesaj gibi okumak. Karşılaştığımız hayatın her tür olayını Allah’ın gönderdiği bir mesaj gibi okumak MÜTEVESSİMİYN olmaktır.

Kara Kartal 12 Mayıs 2021 16:30

Soru: İbrahim peygambere oğul müjdesi verilirken melekler "nübeşşiruke, müjdeliyruz" diyorlar. Allahın mucizesi demiyorlar. İbrahim peygamber delil sorduğunda melekler " bilhak " diyorlar..Lut kavmi helak olduktan sonra da 75 ve 76 da "leâyeten" kelimesi geçiyor. Saçmalamış olmazsam eger; Ibrahim peygamberin yasadıgı da, Helak kıssalarina bakinca bunlarda Allah'in mucizesi değilmi? Ayet ve mucize arasında nasıl bir fark var? Ya da nasıl bir anlam örtüsü var? Âyet - hak-mucize ne anlıyorsunuz? Kuran ve ayetler göre tabiki.

ÂlâLeyl 17 Mayıs 2021 12:59

Sayfalarca ve sayfalarca yanıt yazdım Kara Kartal ama hiçbirini yollamaya elim gitmedi. Sorduğun günden beri yazıp yazıp siliyorum. Açık açık zikredilmemesi gerekiyor bazı şeylerin. Allâh öyle güzel öğretiyor ki ne kadar anlatsam ya eksik ya da hududu aşan bir yanının olmasından çekindim. Sade bir şekilde açık manasını söyleyip derinleşmen için bazı ayetleri okumanı önereceğim. Hicr sûresinin yanında bir müddet bu ayetleri de dinlersen sorularına en güzel şekilde yanıtlar alacağını umuyorum. İyi çalışmalar.


Ayet kelimesinin manalarına baktığımızda: Mucize yani aciz bırakan manasını görüyoruz. İbret manasını görüyoruz. Delil, ispat manasını görüyoruz. Bir de işaret manasını görüyoruz.

Ayet kelimesini gördüğünde: Burada nasıl bir aciz bırakma gerçekleşmiş diye sor. Burada nasıl bir ispat neyin ispatı var diye bir sor. Burada ibret alınacak ne gibi dersler var kim ibretlik olmuş neden olmuş diye sor ve burada neye işaret ediliyor diye sor.

Meryem sûresi 1-26
Hicr sûresi 53-56

Sorularının yanıtını buralarda bulabilirsin kardeşim.

Kara Kartal 17 Mayıs 2021 14:38

Abim mesajının alnından öperim :) Ya sayfalar dolusu bilgi heryerde mevcut. İstediğim kesinlikle mucize var-yok, mucize etrafında içinde kayboldugum ve ayetlerin anlamından uzaklaştığım bir yığın bilgi değildi.

Evet belki bu süreyi irdeleyince bu sorular aklıma geldi. Cevabı yine Kuran'da biliyorum ama nerdeydi acaba.
Hicr süresi yolculuğumda böyle sorular sorarsam kusura bakmayın.

İbrahim ve Lut peygambere karşı rahmeti,Lut, Salih, Şuayb peygamberin kavmine karşı azabı önplanda. Ve hepsi 'elhak" eğip bükülmeyecek, sündürülmeyecek apaçık gerçek. Le ayeten'leri görmek/anlamak için "mütevessimin'lerden olmak gerek diyebilir miyiz?
Bu ayaetelride incelicem. Sağolasın abimtese/kk/ur.ArO*

Kara Kartal 17 Mayıs 2021 14:41

📌📌📌📌


Alıntı:

ÂlâLeyl Üyemizden Alıntı (Mesaj 434544)


Ayet kelimesinin manalarına baktığımızda: Mucize yani aciz bırakan manasını görüyoruz. İbret manasını görüyoruz. Delil, ispat manasını görüyoruz. Bir de işaret manasını görüyoruz.

Ayet kelimesini gördüğünde: Burada nasıl bir aciz bırakma gerçekleşmiş diye sor. Burada nasıl bir ispat neyin ispatı var diye bir sor. Burada ibret alınacak ne gibi dersler var kim ibretlik olmuş neden olmuş diye sor ve burada neye işaret ediliyor diye sor.

Meryem sûresi 1-26
Hicr sûresi 53-56


ÂlâLeyl 22 Mayıs 2021 13:28

Kara Kartal senin için üç kıssa uydurdum. Belki açık açık söylenmeyecek olanı işaretlerinden irfan edersin/tanırsın.

Adam birinci arkadaşına gider. Der ki bana biraz borç ver, nisan ayınının 24'ünde ödeyeceğim.

Nasıl ödeyeceksin, der arkadaşı.

Bu bana kolaydır. Daha evvel de ödemedim mi, der.

Arkadaşı "Tamam ödedin zamanında ama yine de bana bir delil göster," der.

Adam da: Sözüme güvenmiyor musun? Zikrim yeterli değil mi senin için? Pekâlâ, gel benimle, der ve ona alacak defterini gösterir. Daha evvel borç alıp da ödediği insanlar ile tanıştırır ve sözüne nasıl sadık, kendisinin nasıl da sıddıklardan olduğunu delillendirir. Yetmez. Senet verir. Yetmez evini, arabasını, iş yerini teminat olarak gösterir ve sonunda ikna olan arkadaşı ona borç verir.

Sonra adam ikinci arkadaşına gider. Der ki bana borç ver, ayın 24'ünde ödeyeceğim.

Nasıl ödeyeceksin der?

Bu bana kolaydır, der adam ve olacakları bir bir söyler.

Yeterlidir bu. Tamam der dostu. Senet sepet teminat istemez. Delil istemez yani ve borç verir.

Üçüncü arkadaşına gider. Der ki "Bana borç ver, 24'ünde ödeyeceğim."

Nasıl ödeyeceksin diye sormaz dostu. Ne borcundan bahsediyorsun, der

Borç borcundan. Hakikat bu der adam, para lazım.

Parayı verir dostu ve konu kapanır. Nasıl ödeyeceksin demez, delil de istemez. Parayı verir ve konuyu kapatır.

İşte böyle....






Mihrinaz, mütevessimin kelimesini çok güzel anlatmışsın benim için aydınlatıcı oldu. Teşekkürlerimi sunarım)


Hud sûresi 69 dan 83'e de okumanızı tavsiye ederim. Hem Hz. İbrahim'i hem Lut'u görürüz orada. 82. Ayette de şöyle bir kelime geçer: "Müsevvemeten"


Allah gökten Kur'an'ıda indirir. Su da indirir, hicâretemminsiccil de indirir.

Münzer olan iblis yeryüzünde süsleyecektir ve gavi edecektir hepimizi ancak halis kullar hariç.

Allah göklerde burçlar yaratmıştır ve süslemiştir nâzirler (bakanlar) için. Ve korumuştur her racîm edilmiş şeytandan. Ancak kulak hırsızlığı yapan olur. Onu da şihâbünmmübin izler.

Inna nehnü nezzelnâzzikra ve innâ lehû lehâfizûn.

ÂlâLeyl 24 Mayıs 2021 09:18

Çok değerli bir çalışma.



Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 433511)
İLİM ve İRFAN
İLİM: “Malum olanın olduğu hal üzere bilinmesidir.” Diye tarif edilir. A-Lİ-ME fiilinin masdarıdır. Râgıb Isfahânî’nin eseri olan Müfredat’a göre “bir şeyi hakikatiyle bilmek” demektir.
İRFAN: A-RE-FE kökünden gelir. İsfahânî’ye göre “irfan” “bir şeyin izini etkilerini tefekkür ederek ve derin düşünerek o şeyi idrak etmek” demektir.
Cemil Meriç “İrfan” kavramını “Kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim” diye tarif eder.
İrfan hakkında tasavvufi açıklamalar, kelamcıların açıklamaları da kendilerine göredir. İrfan kavramının yorumu farklı bakış açıları bize bu kavramın deruni anlamların olduğunu gösterir.
ALİM ve ARİF
ALİM: A-Li-Me (bilmek) kökünden ismi faildir ve “ Bilen, bilgi sahibi , alim” anlamına gelir.
ARİF: A-re-fe kökünden ismi fail olup “ Tanıyan, idrak eden, vakıf olan, halden anlayan ,bilen” gibi anlamları vardır.
Alim ile Arif arasında kök farklılığı olmasıyla birlikte kavramsal arasında da ince ayrıntıları vardır.
Alimin zıddı cahil, Arifin zıddı münkirdir. Buna göre Allah’a “Arif” denmez, Alim denir. Alim ile Arif arasındaki farkı, Ömer Seyfettin yaşanmış bir olayı şöyle anlatır:
"Ömer, mekteplerden birinde edebiyat muallimiydi. Merhumu yakından tanımış olanlar pek iyi bilirler; bazen bir şeyi diline dolar, günlerce onu tekrar ederdi. O zaman da bir şey tutturmuştu: "İlim başka, irfan başka... Arif başka, alim başka diyordu.
Derin bilgisi ve çok okumasıyla şöhret almış bir muallim arkadaşı bir gün Ömer‘e takılmak istedi: "Ömer Bey, ‘ilim başka irfan başka‘ diyorsunuz. Ben buna pek akıl erdiremiyorum. Lutfedin de bana bunu bir anlatın" dedi.
Ömer Seyfettin, "başkadır cancağızım dedi. Kızmazsanız bir misalle anlatayım. Mesela siz çok okumuşsunuz, alimsiniz, fakat arif değilsiniz. Bizim serhademe (başhademe) okumamıştır. Binaenaleyh alim değildir, fakat ariftir" Muallim arkadaşı biraz bozuldu. Fakat Ömer darılacak bir insan olmadığı için renk vermedi. Herkesle beraber güldü, geçti.
Sekiz, on gün kadar sonraydı. Ömer bir gün muallimler odasına sevinçli bir havadisle girdi. ‘Müjde‘, diyordu. ‘Avusturalya‘dan iki yüz vagon şeker geliyormuş... Şeker dehşetli ucuzlayacak‘ Ömer sık sık İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisine gidip geldiği için diğer bazı arkadaşlarla beraber alim dediğimiz arkadaş da havadise inandı ve memnuniyet gösterdi.
Bir iki dakika sonra odaya giren Serhademeye Ömer, aynı havadisi tekrar etti. Fakat o pek seviniyor gibi görünmedi, terbiyeli bir tavırla ‘inanma beyim, yem borusudur bu. Avustralya şekeri bulsa kendisi yer‘ dedi. Ömer çocuk gibi ellerini çırparak zıplamağa başladı. Alim arkadaşına; ‘Yalan mı söylemişim cancağızım‘, dedi. ‘Bak siz bütün ilminize rağmen bu havadise inandınız. Fakat o yutmadı, cancağızım. Çünkü onda ilim yok ama irfan var. "
İşte alimle arif arasındaki fark böyle bir şey olsa gerek. Alim bir bilen iken, arif, bir sezen konumunda. Arifler güçlü sezgileri ve olayların arka planına bakma kabiliyetleri ile ön plana çıkarken, alimler daha çok analize tabi tutulmamış safi bilgileri ile ön plana çıkıyorlar.”
MALUMAT ve MARİFET
MALUMAT: Ma’lum kelimesin çoğu olup; “a-li-me” filinin ismi mefulu olup “bilinen, malum şeyler,bilgi “ anlamına gelir.
MARİFET: Arif, irfan kelimeleri gibi “a-re-fe” kökünden gelmiştir. “bilmek, tanımak, ikrar etmek” demek olan “arefe” kökünden mastardır ve bilgi anlamına gelir.
Malumat ve Marifet arasındaki ince detay:
Malumat ; İngilizcedeki “information” denilen “bilgidir. En basit anlatımla; birinden ya da bir şeyden öğrenilen, eşyanın niteliğine, niceliğine, ilişkilerine dair, gözlem yoluyla edinilen tümel düşünce ürünlerine işaret eder. Biz “bilgi “dediğimiz zaman aslında bunu kast ediyoruz.
Marifet ise; İngilizcedeki “knowledge” denilen bilgidir. Yani doğruluğu tasdik edilmiş malumat, ya da tahkik edilmiş inanç demektir.
Yukarıda iki kök fiilden bahsettik. A-Lİ-ME ve A-RE-FE. Bu kelime gruplarını şöyle kategorize edebiliriz.
• Alim – İlim – Muallim – Malumat – Talim
• Arif – İrfan – Muarrif – Marifet – Tarif

Eşyaya dair malumata sahip olana Alim, malumatı aktarma işine Talim, talim edene ise Muallim denir. Eşyaya dair malumat sahibi olma sıfatına ise ilim denir.
Marifet sahibi olana Arif, marifeti aktarma işine Tarif, tarif edene ise Muarrif denir. Eşyaya dair marifet sahibi olma sıfatına ise irfan denir.
MALUM ve MARUF
MALUM : Bu kelime de “A-li-me” kelimesinden türemiş ismi mefuldür. Malumat kelimesinin tekilidir.
MARUF ise “ A-re-fe” kelimesinden ismi mefulüdür. “Bilinen, tanınan, meşhur , ünlü , iyilik , örfe göre güzel olan şeyler, herkesçe bilinen” demektir.


ÂlâLeyl 24 Mayıs 2021 10:28

Kral dedi ki: Canım şöyle kıpkırmızı şeker gibi bir elma çekti.

Âlim olan vezir konuşmanın zahirini bildi, kralın ne demek istemiş diye düşünmedi bile. Malumu bildi ve: Benim de canım çilek çekti diye yanıt verdi.

Arif olan vezir zikrin batınî, iç mânasını irf etti/tanıdı/anladı ve "Kralım elma istedi," diyerek salondan çıkıp sulu bir elma getirdi.

Ârif olan doktor da zikirdeki işaretin manasını kendi katından irf etti/tanıdı/anladı "kralın kan şekeri düşmüş, ilacını istiyor," diyerek odasından ilaçları getirdi.

Komutan vahyi/gizli işareti bildi ve hemen huzurdaki elçinin kalbine okunu sapladı.



Neml 93:: De ki: "Elhamdülillah!" Size ayetlerini/işaretlerini gösterecek ve siz de onları irf edecek/tanıyacak/anlayacaksınız. Rabbin yapacaklarınızdan habersiz değildir!

ÂlâLeyl 25 Mayıs 2021 14:25

Mütevessimin kelime kökü "isim" kelimesinin köküyle aynıymış.

63. Ayette geçen yemterun (şüphe etmek) kelimesi normal bir şüphe etmrk değilmiş. Apaçık belli olan bir şey hakkında şüphe etmekmiş. Mesela 2+2=4 ten şüphe eden insanlar vardır ya hani o tarz bir şüphede kullanılırmış bu kelime.

Kara Kartal 07Haziran 2021 12:27

49. Ey Muhammed, kullarıma haber ver ki, ben gerçekten affediciyim merhametliyim.
50. Fakat azabımda son derece acıklı bir azaptır?



Sorum;Allah'ın "Ğafurur Rahim" olmasının " Azabul Elim" den önce gelmesinden ne gibi bir mânâ çıkar ? Aralarında nasıl bir ilgi var? Anlatırmısınız?

FECR 09Haziran 2021 10:10

Bu güzel çalışma için ÂlâLeyl kardeşimize teşekkür ederim. Kur'anı anlamaya yönelik her çalışma değerlidir. Kur'anı anlamaya çaba gösterenlerin ufku açılır. Allah kalplerini inşirah eder. Önemli olan samimi ve ihlaslı olarak ayetle yaklaşmaktadır. Biz Kur'anı anlamaya bir adım atarsak, Kur'an bize iki adım ya da on adım gelecektir. Bunu unutmadan çaba ve gayrete devam etmeliyiz.
Bu sıralar yoğum olduğum için şimdilik bu konuya katkıda bulunamıyorum.
Kur'an üzerinde ortak çalışmalar, ortak derslerin faydası çoktur. Birimizin göremediği şeyleri başka birimiz görebiliriz. Farklı pencereden olaylara bakabiliriz. Bu da ayetleri anlama da bize ufuklar açacaktır. Kur'anı anlamaya dönük çalışmalarda ayetlerden çıkardığımız sonuçları tek doğru olarak ya da illa benim anladığım en doğrusu demek bizi yanlışlara sürükleyebilir ve insandaki enaniyet duygusunu artırarak tuğyana/ haddi aşmaya ve "sadece ben bilirim" hastalığına yöneltebilir. Bu konuda da dikkatli olmakta fayda vardır.

Esma_Nur 10Haziran 2021 04:23

Peygamberimiz a.s'a yönelik bu emir, yoldan çıkmişların ve kötülükten sakınanların uğrayacakları akibet vurgulandıktan sonra yer almaktadır. Öncesindeki ayetlerle de ilgisi vardır.

Bu ayetlerde yüce Allah'ın bağışlama ve rahmete ilişkin haberi, azab haberinden ònce geliyor. Allah kullarına merhamet etmeyi üzerine almıştır. Enam 12.
Ayetlerin ardından Lut kavminin azabının anlatilmasiyla da alakası vardır. (fizillal'il kuran)




Kuran'ın farklı yerlerinde azab ayetinin önce geldiği, tek başına geldiği yerlerde var. Bu Allah'ın hikmetidir ancak.
Birde sanki şöyle bir şey var bu ayetlerde, Allah ben gafurur rahim'dirim diyor. Rahmetim, bağışım boldur. Azabım ise kendi elinizle yaptıklarınızın cezasıdir der gibi. Allahu alem.(Mustafa islamoğlu)

Kara Kartal 10Haziran 2021 08:57

Bu hadisi şerif peygamber aleyhisselam'ın Allahın rahmeti, bağışlamasını nasıl anladığını bizlere gösteriyor. Kulların Allah üzerindeki hakkı, Allah’ın kullarına azap etmemesidir. Peki azab. Azab "İnsanın kendi elleri ile yaptıklarına, kendi elleri ile ceza bulmasıdır." Net.

Resulallah’la uzun bir yolculuğa çıktık, ben terkisindeydim, gittik, gittik, Resulallah sustu uzun süre ve sessizliği yırtarcasına çağırdı.

– Ey Muaz..! Allah’ın kullar üzerinde ki hakkı ne.

Önce kulların Allah üzerinde ki hakkını sordu ve ben dedim ki; “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” O;

– Allah’ın kullar üzerinde ki hakkı, ona şirk koşmamalarıdır.

Ve bu kez bir daha gittik, gittik, derin bir sessizlik. Resulallah yine içine gömüldü, derin tefekküre daldı ve bu sessizliği yırtan bir ses;

– Ey Muaz, ya bilir misin Kulların Allah üzerinde ki hakkı nedir.

Ben dedim ki; ” Allah ve elçisi çok iyi bilir, ben bilmem.” Ne olabilir ki kulun Allah üzerinde ki hakkı. Kulun Allah üzerinde hakkı mı olur ki, Muaz ne bilsin. Ve sorusuna uzun bir yolculuğun ardından, yine uzun bir sessizliğin ardından sessizliği yırtan bir Nebi sesi ile peygamber kendisi cevap verdi.

– …ellâ yuazzibehumullâh.. (Enfal/34) Allah’ın onlara azap etmemesidir. (Buhari)

Saolasın Esma nur c*

ÂlâLeyl 30Haziran 2021 18:13

Kartal yuvasındaki yavrularını korumak isteyerek yavrularını kanatlarının altında toplamak için kafalarını çatlatırcasına gagalıyordu. Âdeta "Anlayın! Uyarıyorum! Girin kanatlarımın altına!" diyordu. Kartalın yüreği yavruları için acı ve heyecanla atıyordu. Nasıl da merhametliydi kalbi, nasıl da sertti gagası!

Bir yandan yavrularını almaya, öldürmeye çalışan düşmanlarıyla mücadele ediyor bir yandan yavrularını kanatları altında toplamaya çalışıyordu. Nasıl da mücadele ediyordu!

Sonra saat geldi. İndirdi kanatlarını yavrularının üzerine. Dışarıda kalanlara sırtını döndü. Uyarmıştı, çağırmıştı kanatlarının altına. Artık çok geçti. Gökten taşlar yağmaya, yer sarsılmaya başladı. Kimse için sığınılacak bir yer yoktu. Dağlar sarsılıyor, yerin üstü altına getiriliyordu. O kanatlar, yumuşacık tüyler nasıl koruyacaktı? Dağlar bile güvenli değilken! Yavrular sığınıp saklandılar. O vakarla gözlerini yavrularına çevirdi. Her şey parça parça edilirken, yeryüzü altına gelirken o yavrularının üzerine kanatlarını indirdi.







Düşman acımasız ve zalimdi sözleri ise sözlerin en tatlısı.
Amerika kavgacı, zalim ve merhametsizdir. Sözleri ise yumuşak "Barış, adalet, insan hakları!"


Allah gafurdur, rahimdir. Azabı ise azapların en elimi.

Melekler korkutucuydu İbrahim'e. Verdikleri müjde müjdelerin en güzelinden biri.

Melekler güzel, sevimliydi Lut kavmine, öyle mi? Yaşattıkları dehşet dehşetlerin en hûşu uyandıran dehşetlerinden biri.

Kör müydü kafirlerin gözleri nasıl görmediler? Sarhoş muydular nasıl tanımadılar? Yoksa ikisi birden miydiler?

"Ömrüne yemin olsun onlar sarhoşlukları içinde kördüler!"

Kördüler peki duyabildiler mi?

Gün doğduğu sırada yakaladı onları sayha/korkunç ses.

Burçlarla süslenmiş gökyüzünden yağdı taşlar. Ne kadar güzel, öyle mi yıldızlar? Gözleri sarhoş eden güzellik! Görmüyor, korkmuyorlar. Hameimmimmesnundan yaratılmış insana o güzel gökten yağdırıldı hicâretemminsiccil. Gökte bir kapı açılsaydı ve yükseltilselerdi de gözlerimiz sarhoş oldu ya da sihre/kandırıkçılığa maruz kaldık diyeceklerdi.

Onlar yeryüzünden göğe çıkarılmadı, âdeta gök indirildi üzerlerine.

Yeryüzünde süslemişti şeytan onlara. Evini süslemişti kıyamazdı evine ev eşyalarına, tarlasını süslemişti kıyamazdı tarlasına, koyunlarını, atlarını, altınlarını, evlatlarını süslemişti; kıyamazdılar onlara. Üstü altına getirildi şehrin. Evler, tarlalar hayvanlar altınlar, kıyılamayan ne varsa kıyıldı. Yeryüzünde süslemişti şeytan. Yer üstü yer altına dönüştürüldü.

O sarhoşlukları içindeki körler helak edilirken biz müminler arkamıza bile bakmadık. Göz ucuyla bile bakmadık. Gök üzeelerine yağdırılıp şehrin üstü altına getirilirken biz emredilen yere gittik.

Eykeliler, ashabı eyke, ashâbı sedir ağacı da zalimlerdendi. İntikam aldık onlardan. Her ikisi de birlikte imâmimmübîn. Hicr/taş halkı da dağlarda âminin evler yaptılar. Emin olduklarını düşündüler. Nasıl görmediler? Onları da sayha yakaladı sabahleyin. Duydular?


Fıtratını değiştirmese insan ne diye göğün fıtratını değiştirsin Allâh? Gök gökte kalmaz mı? Yerin üstü ne diye yerin altına dönüşsün? Fıtratı niye değişsin? Dağlarda güvenle yaşanmaz mı?

Gökten taşlar yağarken, yerin üstü altına getirilirken, dağlar bile korunaklı değilken çığlıklar koparken, herkes kaçışırken nerede güvende olur ki insan? Dünya malı birer birer değil hepsi birden yer altına gömülürken. Yeryüzünde mi süsleyecekti iblis? Yeryüzü yer altına getirilirken?


88- Sakın onlardan birtakım sınıfları faydalandırdığımız şeylere gözlerini dikme! Onlara üzülme ve mü'minlere kanadını indir!

Mihrinaz 10 Şubat 2023 22:53

Hicr suresi ilk 15 ayetin konusu:

Vahyin özellikleri, Müşriklerin hz Muhammed'e karşı olumsuz tutumları, mucize istekleri, Vahyin korunacağı, ònceki nesillerin vahye karşı tutumları ve inançsızliktaki ısrarları ifade edilmektedir.

İlk 15 ayetin kavram haritasını çıkaralım ve bu kavramların ayetlerle beraber anlamları üzerinde duralım.

İlk ayette

Âyât:
El kitab:
Kuran :
Mubin:

Kavramları geçiyor. Kitap ve Kuran farklı anlama mı geliyor? (Alaleyl anlayacağımız ölçüde bir örnekleme yapar gibi geliyor bana :)


1. Bunlar Kitab'ın, yani özünde açık ve (hakikati) açıklayıcı olan ilahi hitabın âyetleridir.

ÂlâLeyl 20 Şubat 2023 15:46

Selamlar dostlar. Kendi ilmimce deneyeyim.



Adam şirketin salonunun ortasında yerlere kabukları ata ata çekirdek çitliyor, inanılır gibi değil! Patronun geldiğini görmesine rağmen hiç de durmuyor. O kadar kaş göz ettim, işaretlerle/ayetlerle yapmamasını söyledim, kovulacaksın, patron canına okuyacak dedim ama işaretlerime, sözlerime cevabı: "Yerlere kabuğun atılması yasak mı kardeşim, hangi kitapta yazıyor yasak diye,"oldu. Patron da bunun üzerine yasak olduğunu bir kağıda ktb ettirip/yazdırıp panoya astırdı. Artık şirkette çekirdek çitlenmesi yasaktı ve ktb edilmişti bu yeni kural. Ktb edilene de malumunuz kitap denir.

Dedim ki çitleme artık şu çekirdeği. Artık şirkette cekirdek yemek yasak. Patron yazdırıp panoya astırdı.

"Benim okuma yazmam yok. Kimse bana ikra etmedi, okumadı. Okunan bir yasa değil o kanun, ikra edilen bir kur'an değil o kanun. Nerden bileyim ben. Bilmediğim şey yüzünden mi cezalandırılacağım." dedi.

Patron herkesi toplatıp konulan yeni kuralı madde madde ikra ettirdi, okutturdu. Kitapta yazılan kanun artık herkese malumdu. Ikra edilene/okunana da Kuran denir.

Bir sonraki çekirdek çitlerken gördüğümde kaş gözle yapmamasını işaret ettim/ayet ettim. Ama bu defa ayetlerim/işaretlerim kitaptan yani yazılı olan kanundan ve okunan ikra edilen kur'andan alıyordu gücünü. Öylesine bir işaret değildi işaretlerim.

Dedim ki işte bu işaretler apaçık okunandan, yazıyla yazılan kitaptan.

Belki ileride kovulanlar keşke o çekirdeği çitlemeseydik diyecek.

Bırak yesinler içsinler eğlensinler. Yakında bilecekler.

Biz hiç kimseyi herkes tarafından bilinen malum olunan ktb edilmiş/yazilmış/ kitap olmaksızın işten kovmadık.



Hicr 1-4

Elif Lam Ra. Bunlar, kitabın/yazılmış olanın ve apaçık Okunanın/Kur'an'ın ayetleri/işaretleridir.

Gün gelecek, Kafirler/Örtenler: "Keşke teslim olanlardan olsaydık." diye arzulayacaklardır.

Bırak onları, yesinler, içsinler, keyif sürsünler ve emel kendilerini oyalasın; sonra bilecekler!

Biz, hiçbir memleketi bilinen/mâlum olunan bir kitabı olmaksızın helak etmedik.

Neml 29-31

Kâlet yâ eyyuhâ-lmeleu innî ulkiye ileyye kitâbun kerîm

İnnehu min suleymâne ve-innehu bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm

Ellâ ta’lû ‘aleyye ve/tûnî muslimîn

Dedi ki: Ey konseyim bana kerim bir kitap bırakıldı

O gerçekten Süleymandan ve gerçekten Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Yücelenmeyin ve bana teslim olarak gelin.

Mihrinaz 07 Mart 2023 15:39

Vahiy kaynağına nispetle el Kitab'tır, el Kuran olma vasfını insana okununca/okuyunca kazanır.

Örneklemeler üzerinden gidişiniz çok güzel. Devam edelim..


SAAT: 06:33

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306