![]() |
Şirk İle Mücadele İnsanları şirk çıkmazından kurtarıp tevhit yoluna döndürmek, semavî dinlerin önemli hedeflerindendir. Kur"âni Kerim, büyük peygamberlerin şirki yıkma ve insanları Allah"ın yoluna döndürme noktasındaki sürekli çalışmalarından övgüyle yâd etmiştir. Kur"ân-ı Kerim Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyurur: İbrahim kendi halkına şöyle dedi: "Taptığınız bu heykeller nedir?" "Biz atalarımızı bu yol üzere bulduk ve bu yolun takipçileriyiz." dediler. İbrahim buyurdu: "Siz ve atalarınız apaçık bir sapıklıktasınız." Bu geri zekâlıların işitsel ve görsel eğitim yoluyla hidayet edilmesi gerektiğini düşündü. Bir gün putların bulunduğu mabede girdi ve baltasıyla putları darmadağın etti. Bunu öğrenen insanlar öfkelenerek şöyle dediler: "Bunu sen mi yaptın bizim ilâhlarımıza?" İbrahim onların inanç ve düşüncelerinin yanlış olduğunu kanıtlamak için, "Onların kendisinden sorun!" dedi. Bu cevabı duyunca bir an düşündüler ve sonra utançla şöyle dediler: "Kendin de biliyorsun ki bunlar konuşamazlar." İbrahim buyurdu: "O hâlde, neden kendilerini savunamayan bu putlara tapıyorsunuz? Neden doğru düşünmüyorsunuz?"[1] Bu büyük önderlerin insanlığa çağrısı, hiçbir vasıta olmaksızın her yer ve durumda Allah ile bağlantı kurulabileceği, ibadetin sadece Allah"a sunulması gerektiği, ibadet ederken hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ne unvanla olursa olsun itina edilemeyeceği, hem Allah ve hem de başkası için yapılan ibadetin bir zerresinin dahi Allah katında kabul edilmeyeceği yöndedir. --------------------------------------------- [1]- Enbiyâ, 51-70; Sâffât, 82-98 Alıntı Tebyan. |
Şirk Koşmamanın Mükafaatı Şirk Koşmamanın Mükafaatı Enes (r.a.); Enes b. Malik b. Nadr el-Ensari, el-Hazreci olup, on yıl Rasulullah (s.a.v.)'e hizmet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) onun için şöyle dua etmiştir: "Allah'ım! Onun malını artır, çocuklarını çoğalt ve kendisini Cennete sok." Yüzyıldan fazla yaşamıştır. Hicri.72 veya 73 (M. 691 veya 692) yılında vefat etmiştir) Enes'ten (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah (c.c.) buyurdu ki: "Ey ademoğlu! Eğer sen bana şirk koşmaksızın yeryüzü dolusu hatayla gelsen, ben de sana o kadar mağfiretle gelirim." (Müslim, Zikir: 22, Tirmizi, Deavat: 98, İbn Mace, Edeb: 58, Ahmed: 5/147-148. Tirmizi; Muhammed b. İsa b. Serve b. Musa b. Dahhak es-Sülemi Ebu İsa olup, Camius-Sünen sahibidir. Hadis hafızlarındandır. Ama idi. Kuteybe, Hammad ve Buhari gibi zatlardan rivayetlerde bulunmuştur. (H. 279 / M. 892) yılında vefat etmiştir) Kurratü'l-Uyun'da deniliyor ki: "Bu hadiste "La ilahe illallah" kelimesinin manası açıklanmaktadır. Çünkü bu, tüm yaratıklara üstün gelen ve tüm günahları silen bir kelimedir. Şirki terk etmek tevhidin tam olmasını sağlar. Çünkü tevhidi gerçekleştiren bir kimse kesinlikle şirke teslim olmaz. Aynı zamanda tevhidin gereklerini de eksiksiz olarak yerine getirir. Zira: Hiçbir malın ve oğulların fayda vermediği, sadece Allah'a (c.c.) selim kalple gelenlerin müstesna tutulduğu o günde kurtulacak olanlar, bu yüce kelimenin gereklerini yerine getirenlerdir." "Eğer bana yeryüzü dolusu günahla gelirsen" ifadesi, yeryüzü dolusu veya yaklaşık onun kadar anlamındadır. "Sonra da hiçbir şeyi şirk koşmaksızın bana kavuşursan" sözü ise, büyük tehdit içeren bir şart cümlesidir. Çünkü bağışlanmanın elde edilebilmesi bu şarta bağlıdır. Bu da şirkin her türünden kurtulmak, ister büyük ister küçük tüm şirklerden arınmakla mümkündür. Bu ise selim bir kalbe bağlıdır. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "O gün selim kalple Allah'a gelenler dışında, kimseye ne bir mal ne de oğullar fayda vermez." (Şuara: 26/89) İbni Recep (r.h.) der ki: "Kim tevhide bağlı olduğu halde yeryüzü dolusu hatalarla Allah'a (c.c.) gelse, Allah (c.c.) da, onu yeryüzü dolusu bağışlama ile karşılar." |
Allah ve Din adına şirk koşanlar... Allah ve din adına şirk koşanlar, dini kendi istek ve arzularına, çıkar ve taassuplarına göre değiştirir, özünden ve aslından saptırırlar. Kuran hükümlerinde eklemeler, çıkarmalar ve değişiklikler yaparlar. Böylelikle hak dinle aynı ismi taşıyan ancak içeriği bambaşka olan batıl bir din kurarlar. Müşrikler bu şekilde, yalnızca kendilerini değil, kendileriyle birlikte geniş insan kitlelerini de şirke sürüklerler. İnsanlara kendi sapkın dinlerini empoze ederler. Din ahlakının aslından ve Kuran'dan haberi olmayan cahil kitleler de bu kimselerin uydurdukları sapkın dini benimserler. Bunlar peşlerinden gittikleri insanları Allah'ın dışında, dinde kanun koyucu olarak gördükleri için bile bile Allah'a şirk koşmuş, izinden gittikleri kişileri ilahlaştırmışlardır. Bunlar işte bu bölümün konusunu oluşturan gerçek müşriklerdir. Sonuçta, bu kişiler önceki ümmetlerin düştükleri duruma düşmüşlerdir. Bir ayette önceki ümmetlerin içinde şirk koşanların durumu şöyle bildirilmiştir: Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de... Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir. (Tevbe Suresi, 31) Allah'a iftira ederek O'nun adına hükümler uyduran ve bunlara tabi olanlardan oluşan bu müşrik topluluğunun genel mantık ve zihniyetlerini tarif eden ayetlerden bazıları şöyledir: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir. Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir. Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır. (Enam Suresi, 137-140) Yukarıdaki ayetlerde, müşriklerin Allah'ın bildirmediği kanunlar öne sürerek Allah'ın nimetlerini haram kılmaya, Allah'ın helal kıldığı rızıkları, nimetleri yasaklamaya daha fazla eğilimli oldukları görülür. Bunların ağırlıklı olarak yasakçı, dini zorlaştırıcı bir zihniyete sahip oldukları da göze çarpmaktadır. Ayetlerde özellikle vurgulanan bir konu da, söz konusu müşriklerin bunlarla Allah'a iftira ettikleridir. Buradan da anlaşıldığı gibi, bu kimselerin Allah adına ortaya çıktıkları ve bizzat hak dinin içinde faaliyet gösterdikleri çok net bir gerçektir. Zaten ilk ayette de dinde karmaşa çıkardıkları belirtilmektedir. Bunların Allah'ın izin vermediği ve razı olmadığı bambaşka bir din kurdukları bir başka ayette şöyle bildirilir: Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21) Bunlar kendilerini ne kadar dindar görseler de, ne kadar çok ibadet ettiklerini, ne kadar ihlaslı ve takva sahibi olduklarını öne sürseler de gerçekte Allah Katında müşriktirler. Kuran'da müşriklerin nesiller boyu aynı sapkın anlayışı sürdürdükleri ve aynı zihniyeti birbirlerine aktardıkları bildirilmektedir: Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (Enam Suresi, 148) Ayetten de anlaşıldığı gibi müşrikler Allah'tan gelen kesin belgeleri bir yana bırakarak, zan ve tahminle hareket etmektedirler. Müşriklerin Kuran'da haber verilen dini bırakıp da atalarından, yani babalarından veya dedelerinden öğrendikleri çarpık bir dini benimsedikleri başka ayetlerde de şöyle belirtilmektedir: Hayır; dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana yönelmiş (kimse)leriz." İşte böyle, senden önce de bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz." Demiştir: "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?" Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye karşı kafir olanlarız." (Zuhruf Suresi, 22-24) Atalarının dinine körü körüne uymakta kararlı olan müşriklerin laf anlamaz, tutucu ve bağnaz yapıları daha başka pek çok ayette tarif edilir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170) Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104) Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28) Buraya kadar incelediğimiz ayetlerden çıkan sonuca göre, müşriklerin doğru yoldan sapmalarının nedeni Kuran'ı temel almamalarıdır. Onlar, Allah'ın kitabı yerine atalarının izlerini, eserlerini, onlardan din adına öğrendiklerini benimser ve uygulamaya çalışırlar. Allah'ın helal kıldığı şeyleri ataları haram kılmışsa, onlar da haram kabul ederler. Allah'ın farz kılmadığı fakat atalarının din adına farz kıldığı şeyleri yerine getirmeye çalışırlar. Ancak insanın atalarına uymasının gerçek imanla hiçbir ilgisi yoktur. Allah'tan korkan ve O'nun rızasını arayan bir insan, atalarının geleneğini muhafaza etmekle değil, sadece ve sadece Kuran ve Peygamberimiz (sav) vasıtasıyla bildirdiği emirlerini uygulamakla yükümlüdür. Sosyal bir sınıf olarak müşrikler Müşriklerle ilgili Kuran ayetlerini incelediğimizde, dinin içinde şirk koşanların sosyal bir zümre olarak ele alındığını görürüz. Kuran'da genel anlamda şirk koşmak ve müşriklik anlatılırken kimi yerlerde "müşrikler" özel ismi altında müstakil bir toplum kesiminden bahsedilir. Bunlar ortak özelliklere, inanç ve yapıya sahip sosyal bir zümredir. Bunlar, diğer dinlere mensup müşriklerden ayrı bir kategori olarak anılırlar. Bir ayette Allah şöyle buyurur: Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. (Hac Suresi, 17) Ayette adı geçen zümrelerden bazılarının ortak özelliği kendilerine özgü inanç sistemlerinin mensupları olmalarıdır. Buradan, "şirk koşanlar" deyimiyle de kendilerine göre bir inanç sistemini benimsemiş batıl bir grubun tanımlandığı anlaşılmaktadır. Acaba bunlar kimdir? Peygamber Efendimiz dönemine baktığımızda sorunun cevabını bulabiliriz. O dönemde Hz. İbrahim'in getirdiği hak dinden saparak şirke dayalı bir inanç ve ibadet sistemini benimsemiş bir Arap toplumu vardı. Bunlar putlara tapıyorlardı fakat Allah'ı inkar etmiyorlardı. Allah'ın varlığını biliyor, ancak kendi uydurdukları birtakım putları da Allah'la bir tutuyor, O'na ortak koşuyorlardı. Hatta bu putları aracı kılarak bunların Allah Katında kendileri için şefaatçi olacakları gibi bir inanca sahiplerdi. Bir ayette müşriklerin bu çarpık inançları şöyle tarif edilir: Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18) Bu müşriklerin hac yaptıklarını, hacıları ağırladıklarını, Kabe'yi ziyaret ettiklerini, namaz kıldıklarını, Allah için harcamada bulunduklarını yine Kuran'dan öğrenmekteyiz. Bunlar kendilerini dindar, Allah Katında makbul kimseler olarak bilirlerdi. Ancak ibadetlerini yalnızca Allah'a halis kılmadıkları, şirk zihniyeti içinde yaptıkları için bunlar kendilerine bir fayda sağlamamıştı. Kendilerini ne kadar dindar, ne kadar üstün, ne kadar Allah'a yakın saysalar da Allah onların Mescid-i Haram'a girmelerini yasaklamıştı. Bunu haber veren ayet şöyledir: Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 28) Kuran her devre hitap ettiği için, bu ayetlerin günümüze bakan hikmetlerini de görebilmek gerekir. Nitekim müşriklerle ilgili ayetlerde hak dini dejenere ederek, din adına ortaya bir şirk dini çıkarıp sonra buna uyanların ve diğer insanları da buna davet edenlerin tutum ve zihniyetleri açıkça tarif edilmektedir. Dolayısıyla bugün de benzer tutum ve zihniyete sahip olanların, uydurulmuş bir şirk dinini uygulayanların, ayetlerin genel tanım ve tarifine girdikleri açıktır. Gerçekten de din adına pek çok sapkın inanışın yaygın olduğu günümüzde, Allah adına dinde hüküm koyan, helaller, haramlar, farzlar, yasaklar öne sürenler ve bunlara tabi olanlar, ayetlerde tarif edilen, "Allah'a karşı yalan yere iftira düzen", "Allah'ın indirdiğine değil de atalarına uyan", "Allah'a karşı bilmedikleri şeyleri söyleyen" bir müşrik kesimini oluştururlar. Üstelik bu müşrik kesime mensup olanlar kendilerini dinsiz olarak görmemekte, hatta tersine, dine asıl kendilerinin sahip çıktığını, gerçek dindarların kendileri olduğunu öne sürmektedirler. Bu yüzden tarih boyunca, hak dini bozup şirke sapan toplumlar, kendilerini doğru yola, halis dine döndürmek için gönderilen elçileri sapkın, kendilerini ise dinlerinde kararlı kimseler olarak görmüşlerdir. Hatta birçok kavim elçilerini "Allah'a karşı yalan düzüp uyduran" kişiler olmakla suçlamışlardır. (Müminun Suresi, 78; Sebe Suresi, 8) Aynı suçlama Peygamberimiz (sav)'e dahi yapılmıştır. (Şura Suresi, 24) Başka ayetlerde, "dine sahip çıkma" iddiasıyla yola çıkan ve bu şekilde elçilere iftira eden müşriklerden şöyle söz edilir: İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kâfirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür." "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti. "Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir." "Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. (Sad Suresi, 4-8) Söz konusu kişiler, doğru yolda olduklarına dair kendilerini kandırarak inandırmışlardır. Hatta ahiret gününde şirk koştukları kendilerine haber verildiği zaman müşrik olduklarını kabullenmek istemezler. Onların bu durumları ayetlerde şöyle bildirilmiştir: Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. (Enam Suresi, 22-23) Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, dinin içinde olunmasına rağmen şirk koşulmasının temelinde, Allah'ın indirdiği hükümleri değil de, din adına uydurulmuş olan hükümleri benimsemek yatar. Kuran'ı rehber edinmeyen bir kimsenin şirke düşmesinin sebebi yalnızca hükümlerden kaynaklanmamaktadır. Bu kimse herşeyden önce Allah'ı, Kuran'da tanıtıldığı gibi tanıyıp takdir edemediği için şirke saplanmıştır. O hurafelerden, uydurma hikayelerden tanıdığı bir ilaha inanır. Zihnindeki bu ilahı Allah'a eş koşar. Allah'a olan sevgi ve saygı anlayışının da Kuran'da tarif edilenle hiç alakası yoktur. Oysa Allah Kuran'da Kendisi'ni insanlara tanıtmıştır. Dolayısıyla Allah'ı takdir edebilmenin ve dini gerçekten anlayabilmenin en güzel yolu Kuran'ı rehber edinmektir. Bu gerçek bir Kuran ayetiyle de bizlere şöyle bildirilmektedir: ...Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) |
Cevap: Allah ve Din adına şirk koşanlar... Allahın ayetlerini kendi menfaatlerine göre,sağa sola sürükleyenler,makam,gelecek,maddiyat,yağcılık,dalk avukluk için kullananlar,yüklü merkepleşenler,ayetleri satanlar,üç kuruşluk davalarına kurban edenler.......... İLE kendi vucudunu satıp,sağa sola kırıtıp,zaniyelik yapan f..ler arasında hiç bir fark yoktur..! hatta bu zaniyeler,bel'amlardan daha zararsız. neden? biri vucudunu satıyor,diğeri Allahın dinini!! |
İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Tasavvuf dinine inanan bir zat, tasavvufun İslamın batını bir yönü olduğunu iddia etmiş. Peki bu batın ne diye sorsanız kendilerine, sırdır, esrardır gibi, içeriği ve niteliği olmayan boş sözlerle size yanıt vereceklerdir. Tasavvuf inancında tumturaklı anlamsız kelimeler türetmek adeta sektör halini almıştır. Örneğin kaddesallahu sırruh diye bir kelime uydurmuşlardır. Bu anlamsız cümlenin açılımı ise ALLAH sırrının kudsiyetini artırsın veya ALLAH ruhunun kutsiyet sırrını artırsın diyenlerde vardır. Peki nedir kardeşim bu ruhun veya zatın kutsallaştırdığınız sırrı deseniz, efendim vucutta da yönler vardır , gögüs kafesinin iki parmak solunda kalp, dört parmak sağında bilmem ne bilmem ne bölgesinde de sır varmış. Bu tür farazi uydurmalarla örtmeye çalıştıkları gerçekse şudur; Kendilerince kabullendikleri ölmüş sahtekar şey-hlerin ruhlarına kutsiyet atfederek yüceltmektir. Bunun tam tekamülü apaçık şirktir ama bir türlü kabullenmezler. Ama her nedense yine feyz diyerek farazi içi boş, tamamen hayali kavramlar türeterek, ölmüş o sahtekar şey-yhlerden medet bekleyecek, kabirlerinde onlardan yardım dilenecek kadar ap-açık şirk içerisindedirler. Körü körüne hiçbir şekilde ispat edemeyecekleri bu hayal mahsulü adına batını dedikleri inançları, ALLAH subhanehuya bir takım adi beşerleri, ALLAH subhanehunun Rubuviyet ve ilahi sıfatlarına ve esma sıfatlarına ortak koşmaktan asla imtina etmezler. Bu ortak koşma ve şirk eylemi o derece ileri boyutlara varmıştır ki, artık kulları ap-açık ALLAH ı zikirden, anmaktan, namazdan (en büyük ve farz olan zikirden), men ediyorlar, ölü bir takım beşerlerin ruhlarına yoga dediğimiz rabıtayla tapınmaya davet ediyorlar. Evet evet yanlış okumuyorsunuz. ALLAH subhanehuyu anmaktan, ona ibadet edip namaz kılmak yerine, sahtekar bir adi beşerin ruhuna hint yogası rabıta ile tapınılması daha faydalıymış. İşte kaynak belge ve link; __________________________________________________ _____________________ Hâce Ubeydullah Ahrar -kuddise sırruh- Hazretleri; ‘Râbıta, Hakk’ın zikrinden daha faydalıdır.’ buyurur. Yani şeyhin hayali, mürid için zikirle meşgul olmaktan daha evlâdır. Çünkü müridin başlangıçta Allah-u Teâlâ ile tam bir yakınlığı yoktur. Bunun için zikir yolu ile çok fayda temin edemez.” (187. Mektup) [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] __________________________________________________ ______________________ İşte açıkça görüldüğü gibi mürit adı verilen zavallı, ALLAH subhanehuyu anmaktan Ona ibadet ve kul olmaktan men ediliyor, sey-h diye türetilen bir sahtekarın ruhuna ve hayaline, rabıta dedikleri meditasyon yogasıyla, telepatik, zihinsel tapınmaya davet ediyorlar. Melanet mesnevide ise kula kulluğa açık davetler Ruminin beyitlerinden nasıl dökülmüş ona bakalım bir de; __________________________________________________ ____________________ Ey terbiyeli, edepli kişi, illetinin yeniden tazelenmesini istemiyorsan bu doktorun önünde paranı da çıkar, yere koy; başını da secdeye indir. Fazla sözü sat da can, mevki ve para pul bağışlamayı satın al. Bu suretle de Tanrı seni övsün, rütbene gök bile haset etsin. 2730. Doktorların rızasını elde ederseniz kendinizi görür, halinizi bilir, ayıplarınızı anlar, kendi kendinizden utanırsınız. Bu körlüğü defetmek halkın elinde değildir; bu, doktorlara Tanrı tarafından lûtfedilmiş bir hidayettir. Bu doktorlara candan kul olun da miskle, amberle dolun!” unitedamericanmuslim.org/mesnevi/k3_4.asp.htm __________________________________________________ ____________________ Ruminin beyitlerinde doktor diye rumuzladığı kişiler kendisi gibi sahtekar şey-hlerdir. Melanet beyitlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, halkın nasıl paralarını uyanıkça soydukları, kulları nasıl kendi önlerinde düpedüz secdeye candan kulluğa davet ettiklerini görmekteyiz. Adeta tahrif edilmiş hristiyanlıktaki gibi para karşılığı günah ve hatalar örtülüyor, yine kendilerine yapılan bağışa göre ALLAH subhanehunun hadi sıfatını üzerlerine alarak, sözde halka hidayet veriyorlar. Kendilerince küçük ilahçılık oynuyorlar hayal dünyalarında... Uydurulan tasavvuf dininin İslamı nasıl yıkmakta olduğu aşikardır. Bir yerde kulları ALLAH subhanehuya ibadet ve zikirden kulluktan ayrı koyarlar, diğer yanda sahtekar bir takım beşerleri ölüsüyle dirisiyel ilahlaştırırlar. Hatta Ruminin melanet mesnevisindeki gibi uydurdukları bu sahtekar beşerlere, açık açık kulları secde etmeye davet ederler. Halkın malını, parasını, mülkünü, sadakasını bunlara vermesini ögütleyerek, nitelikli manevi soygun ve hırsızlıklarını pekiştirerek, müstekbirleştirdikleri, tağutlaştırdıkları bedenlerini haramla semizleştirirler. Elbette böylelerinin yedikleri ateş, barınaklarıda cehennemdir. Önce kendilerini kurtarsın bakalım kurtarabilecek mi, bu zalim ve tağutlar. ALLAH subhanehu zalimleri ve kafirleri hidayete ve kurtuluşa erdirmez... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Tasavvuf dinine göre islami terimlerin yerine yeni ve anlam bakımından içleri boş kavramları sırf müritler anlamasın ve herhangi bir şekilde sorgulamasın diye özellikle kasıtlı bir şekilde kelimeler türetirler... Sonrada bu kelimeler islamın batını yünüymüş gibi müritlerinin boş beyinlerine nakış etmeye başlarlar. Mürit tam bir teslimiyet gösterdikten sonra artık düşünemez akıl edemez sorgulayamaz bir yaratık halini alır. Ondan sonra bu elebaşı sözde seyyit! Olan üst tabaka bu müritlere istediği hayatı benimsetme ve kendine kul etme vasifesini tam bir teslimiyetle müritlerine yaptırırlar... Müritler öyle bir ruh halini alırlarki artık ayette geçtiği gibi gözleri var görmezler kulakları var işitmezler dilleri var ama konuşmazlar sendromunu en güzel şekilde tasvir ederler... Peygtamberlerin getirmiş oldukları tevhid inancını sanki eksikmişcesine yeni bir din ve bu dine ait kavramlar geliştirerek ortaya çıkardıkları sapkın inanclarına islam-i bir motif ekleyerek islam gibi ulvi bir dine inanılmaz şekilde zarar verirler. Rabbim biz müslümanları sapkın inaçlardan korusun inşallah...amin |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? tasavvuf geniş bir alandır.ebuzeril ğifarile başlamış,abdulkadiri geylaniler gibi gönül erleri yetiştirmiş bir islami ekol.tasavuf içinde bazı hurafeler olmakla birlikte,bunu genelleştrimek,tüm mutasavıfların hepsini müşrik ilan etmek ukalalıktır,canavarlıktır,vicdansızlıktır,kendini bilmezliktir! ................ !!! ...........((((((((((( |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Serpil bacım tasavvufu ya tam olarak bilmiyoruz yada gerçekten güzide sahabilere iftira tıyoruzda bunun farkında değiliz. Tasavvuf Ebuzeri Ğifariyle başlamış diyorsunuz Allah aşkına bana söylermisiniz Ebuzeri Ğifarinin hayatının hangi alanında fenafillah vardır yada Ebuzer nerde ben enelhakkım demiş yada yada seyrisülük seyahatlareni yapıp Mars gezegeninde bazı insanları alıp dünyaya getirmiş. Bir tv i kanalında bir prof konuşuyordu ibn-i arabinin Mars gezegenine gittiğini (ki: muhittin arabi kendi kitaplarında fena aleminde yolculuk yaptığını 7 arşı nasıl geçtiğini uzun uzun anlatır.) ve bu gezegende 25 tane insan yanına alıp dünyaya getirip yerleştirdiğini söylüyordu. Bu zat prof olmuş ama adam olamamış ki böyle bir hurafeye inanabiliyordu. Bizler bir düşünceyi savunurken o düşüncenin islam dinine uygunluğunu muhakkaki araştırmak durumundayız. Şimdi şu ayete bir bakalım “...Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”(maide 3) İşte Kur’an-ın son inen ayeti cenabbi Hak bu dinin isminin islam olduğunu mensuplarının müslüman olarak anılmaları gerektiğini ve bu dinin tüm hükümlerinin tamamlandığını bu ayette ayen beyan açıklamaktadır. Kim bundan sonra kalkıp yeni bir din icat edip buda islamın genişletilmiş şeklidir yada batını şeklidir derse asıl vicdansızlık budur. Bu davranız düpedüz Allah’ın dinine tecavüzdür.. Biz müslümanlar asla böyle bir yaklaşımı kabul etmeyiz. Müslümanlar şuna iman etmişlerdir.. “Allah ve rasulu bir işe hüküm verdiği zaman inanmış mümin erkeğe inanmış mümin kadına işlerinde muhayerlik hakkı yoktur.”Ahzap/36 Serpil bacım tasavvuf geniş bir alandır diyorsunuz bu doğrudur..Fakat doğru olan birşey daha vardırki oda şudur islam dini ile hiçbir alakası söz konusu değildir.. Tasavvuf panteizmin başka bir versiyonudur..İslam tevhid ve şirk mücadelesi üzere bina edilmiştir. Allah’ın dinine karşı hadlerini aşarak (tağut) kendilerini peygamberlerin soylarındalarmış gibi lanse ederek insanların kanını emen ve düşüncelerini şirk üzere bina eden kişi ve kişiler tabiki islam dini karşısındaki tanımı ya tağuttur yada müşriktir. Cahil olan müritler şunu hiç akıl edemiyorlarmıki ebuleheb peygamber efendimizin amcası idi. Yani peygamber soyundan idi. Ebu leheb peygamber soyundandır diye Allah ona imtiyazmı tanıdıki şuanki sözde seyyitler! (ŞARLATANLAR) kalkıp ilahlık iddiasında bulunuyorlar.. Kısacası bu dinin sahibi yani din günün sahibi bu dinin tanımını nasıl yaşanması gerektiğini ne bu şeyhlerin nede bizim tekelimize bırakmamıştır. Bu dinin çerçevesini tüm berraklığı ile kuran ve sünnetle açıklamış bizlerden buna teslim olmamız emir edilmiştir. İslam terimin bir anlamıda teslim olmaktır. |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? bir insan bir şeyi zorla sevecek diye bir şey yok ama bu kadar büyük insanlara şarlatan filan demek tuhaf yunus suresi 62 İyi bil ki Allah'ın dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir demek ki rabbimizin dostları var tasavvufu kaldırınca biz bu dostları çarşıda pazarda mı arıyacaz birde hangi ehli sünnet alimi zatlar müritlerine kendisine ibadet etmesini söylüyor |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli "serpil" kardeşim; Öncelikle bana olan şu hitabınızı; __________________________________________________ ________________ ...ukalalıktır,canavarlıktır,vicdansızlıktır,kendi ni bilmezliktir! __________________________________________________ ________________ Demişsiniz. Bu sözleri samimiyetinize vererek üzerime alınmayacağım. Kıymetli kardeşim tasavvuf içerisindeki şirk ve sözlü fiili küfürleri kendi dillerinden ve eserlerinden ispat etsekte bunları neden ısrarla görmezlikten geliyorsunuz_? Arabi herşeye tapılır demiş, hevasını ilah edineni ilimde eksiksiz kılmış, Rumi kendisi gibi sahtekar şey-hlerin önünde halkı secde etmeye ve paralarını, pulunu, malını, mülkünü onlara hibe etmeye yönlendirmiş, Hace Ahrar rabıta adı verdikleri yoğayı, yani zihinsen yönden sahte şey-he tapınmayı ALLAH subhanehuyu anmaktan daha üstün görmüş. Bu kadar açık fiili sözlü küfür (inkar), şirk (ALLAH subhanehuya taparmışcasına bir beşere veya nesnelere tapınma) varken, hala ısrarla farazi kişilikleri savunmanız gerçekten dramatik olmaktadır. Bu ispat edilenler şirk ve küfür değilse buyrun ispat edin bizde ikna olalım, ama hala bunları kabullenmeyerek farazi tasavvuf savunuculuğu yapmanız, yetersiz bilgi donanımınızı ortaya koyar. Çünkü savunduğunuz tasavvuf kelimesi bile İslamın doğuşundan asırlar sonra türetilmiştir. Israrla İslamı değilde hala asılsız bir kavramı savunmaya çalışmanız cidden sizin adınıza sakınca doğuran bir düşüncedir. Öte yandan seyyidlik, şeriflik sektörü öyle bir rant kapısıdır ki tasavvuf ve tarikat dini merkezlerinde, Araplarda bile Fars ve Türklerdeki kadar seyid,şerif yoktur. Öyleki aksak arnavut sahtekar mehdi, derin maşa hakikatçilerin Öngütü bile kendisine bu ranttan pay çıkarmak istemiştir. Bu konuda hadis bile uydurmaktan çekinmemişlerdir. Hele birde tarihi açıdan Hasan el Asgerinin erkek çocuğunun olmadığını tarihçiler asırlar önce yazmışsa ve şiada olduğu gibi hala üzerinden asırlar geçse bile sekiz yaşında bir çocuğun samarrada bir mağaraya girdiğini ve mehdi olarak beklediklerini görüyorsak, İslam inancının ne hallere düşürülmeye çalışıldığının acı göstergesidir. Oysa ALLAH subhanehunun salat ve selamı üzerine olsun peygamber a.s. değilmiydi ey kızım Fatıma, ibadetler karşılığında cehennemden kurtul ve cenneti kazanmaya bak. Yoksa benim bir peygamber olarak hiçbir imtiyazım olmayacak diyen. Peki o halde noluyor bu insanlara ki, tipiyle,ırkıyla bile arap değilken kendisini paygamber a.s. a neseben bağlama yalanları. Bu yolla şan şöhret elde ederek milletin bağışını ve sadakasını gaspta neyin nesi. ALLAH aşkına tasavvuf riyazat açlık, kanaat bilmem ne derken, kuş sütü eksik şey-h sofralarıda neyin nesi. Nefis terbiyesi şehvetten uzak kalmak derken, iktidarsız cinsel uzvuna şifa olsun diye ayet okuyup üflemekte nedir !!! Bu nemenem bir iğrençliktir. Haşa Kur"an bunların iktidarsız cinsel uzuvlarına şifa olsun diye mi inmiştir.!!!!!!!!!!!!! Kardeşler bana tasavvuf inancını savunmayın, neresinden tutarsanız tutun bu tasavvuf dininin içerisinde her tür melanet vardır. Bana herhangi bir tasavvufçuyu da savunmayın, kimi ele verirseniz o elde kalacak bir batılla müsemmadır mutlaka. Bazı kişileride ALLAH katında elinizde hiç bir delil yokken ALLAH subhanehuya kesin dost diyerek ortak koşmaktan sakının. Bakın ALLAH subhanehunun dostluğuna kimler girebiliyor gelin bunu ALLAH subhanehunun yüce kelamından okuyalım: __________________________________________________ _______________ Bakara 257 Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. Mâide 55 Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler. En’âm 127 Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur. A’râf 3 Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! A’râf 30 O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar. Tevbe 116 Göklerin ve yerin mülkü yalnız Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. Yûnus 62 Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Hûd 113 Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz! Kehf 44 İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur. Kehf 44 İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur. Şûrâ 6 Allah'tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin. Şûrâ 9 Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadirdir. Câsiye 19 Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takva sahiplerinin dostudur. Câsiye 10 Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır. Zümer 3 Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez. __________________________________________________ ______________ Demekki ayetlerdende anlaşılacağı üzere takva sahibi yararlı iş yapanlar ALLAH subhanehunun dostlarıdır. Ayrıca ALLAH subhanehuya inananların tümünün dostu olduğu gibi, Kendisine iman edecek olan herkesinde dostluguna talip olmasını emretmekte. Hal böyle olunca kimler ne adına sadece bazı şahısları ALLAH subhanehuya dost kılarken hemde bunu ortak koşarcasına, diğer müminleri,inananları bundan muaf görebilirler. Öyleya kendilerini küçük aracı ilah ilan edecekler ya, o yüzden kendilerine bağlanmayan her müslüman sıradan, hatta bir forumda bana bu sıradan kulları müşşit dedikleri manevi asansörlerin ALLAH a ulaştırdığını bile iddia etmişlerdi. Kendilerine sorsanız iyide kardeşim bu sahtekar zevatın kurtulmuş olduğuna elinizde ALLAH katından deliliniz ne derseniz, size yalan ve hurafe menkıbelerden başka hiçbir gerçek delil sunamazlar. Birileri inanmış, birileride inandırılmıştır. Birileri uçmaya meyyal bir ruh atmosferinde, birileride uçurmaya azimli bir hizmet akdinde... En güzel son söz: Bakara 257 Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. Elhamdülillahirabbilalemin... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Tarikatların genel felsefesi asla sahabeye dayanmamakta bilakis Hint mistizmi üzeredir.Bu felsefenin kaynağı Kurandan ziyade Brahmanizm Budizm gibi hint inançlarındandır...Bu inanç sistemlerinden alınan kurallar Arapça ve Farsça dillerdeki terimler ile kamufle edilerek İslam içerisine sokulmuştur lakin asla İslam olamamıştır İslam Allah tarafından tamamlanmış bir dindir artı ve eksiye müsade etmez... Tarikatlarda özellikle nakşilerde Şeyh/Reyhler ve birinci derecedeki halifeleri ! tarikatın felsefesi ile ilgilenirler müritler bu konuda bilgi sahibi olmazlar.Tarikat felsefesinin reel amacı toplumu siyasal,sosyla ve ekonomik alanda yönetmek soymak koyunlaştırıp aklının kullanamamasını sağlamaktır şeyhe teslimeyet esası ve sorgulanamaz kuralı ile halihazırda ülkemizde Züppeli soytarısından tutunda menzil putperestine kadar hepsi feodal bir sistem ile safi kalpleri ile onlara yönelen insanları sömürmektedirler... Tasavvuf denilen Kuran dışı kavram çünkü kuranda Tasavvuf ismi geçmez ve İslami bir terim değildir bilakis Nakşilerde özellikle budizmin temeli vardır ve kavramlarının hemen hemen hepsi budizm kaynaklıdır... Hint kökenli teorisyen Nakşibende ruhanileri ! bu kavramları Sanitçeden Arapçaya ve Farsçaya çevirmişlerdir Bunların bazıları karşılıklarıyla şöyledir: Yoga: Rabıta Çitta: Huş der dem Mantra: Wird Vritti: Masiva Nirvana: Fenafillah Samadhi: Rabıta-i telebbusi Upanişad: Seyr-u Süluk adabı Penc Prana: Letaif-i Hamse 1.Upana: Kalp 2.Prana samana: Ruh 3.Apana: Sır 4.Sushumna: Khafiy 5.Pingala: Akhfa Budizmde varolan anlayışın Tasavvuf adı altında isimleri değiştirilerek sunulan terimleri itirazı olan var ise bana bu terimleri Kurani boyutu ile açıklayıp izah etsin kimsenin sözüne ve anlattıklarına ihtiyaç hissetmediğim için Kuran ve Canlı örneği Allah resulu Muhammed'den örnek isterim..... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Zöhre ana diye bir formda, evliyalık üzerine "cienar" rumuzlu bir kişi tartışma konusu açmış. Kur"andan bazı ayetleri vererek ALLAH tan başka veli-dost edinilemeyeceği şüphesine düşmüş. Aslında doğru bir şüphe üzerindeymiş, ama işe bakın ki zavallıyı öyle saptırmışlar ki, forumun sonunda haşa evliyayı açıkça ALLAH bile yapmışlar. "Dilek" rumuzlu şahıs kendi evliyalarının dondan dona geçen yer yüzüne inen yüzler olduğuna inanıyormuş, bu yüzde zöhre pir analarıymış... "alikulu" rumuzlu bir diğer zat Kur"andan ayetleri peş peşe yazarak sonunda kendi evliyalarını ALLAH ın elçisi ilan etmiş... "cienar" rumuzlu zat Kur"ana inanmaktaki tereddütünü beyan ederken , Şüphesiz Onu Biz koruyacağız ayetinin anlamını saptırıcı şahıslara sormuş... İşte şeytan burda suflesini dillendiriyor ve "HÜSEYIN150" rumuzlu ifrit başlıyor İslamı tahribe. Neymiş efendim Kur"anda Muhammed a.s. ın adı varmış ama tadı yokmuş, Kur"anın içinde Ehli beytin adı da tadı da yok muş, Ali R.a in adı da tadı da yok muş... Sonra dönüyor bu ifrit bakın ALLAH subhanehuyu nasıl yalancı çıkarmaya çalışıyor şunları diyerek: __________________________________________________ ________________________ Kur an daki " Onu biz indirdik biz koruyacağız " Ayeti bana bir yalancının ben yalan söylemem demesi ile bir fark görmüyorum. __________________________________________________ _____________________ Sonra sözde peygamber a.s. a yakıştıramadığı ayetleri sıralar dumanlı fikrince. Sonra peygamber a.s.ın Adila adında tek eşi olduğunu hezeyanlar. Çok eşlilik ve şeriatı Muaviyenin getirdiğini iddia eder. Evet tasavvufçu ve tarikatçılar bakın bunlarda tarikatçı tasavvufçuyuz diyorlar, hemde ehlibeyti İslama(!) karşı savunuyorlarmış... En sonunda bir başka ifrit son noktayı koyuvermiş ve demiş ki; Buraya çok dikkat: __________________________________________________ ________________________ Burada ki açıklamalara göre demek ki Allah bir evliyadır. Ya da evliya Allahtır. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] __________________________________________________ ________________________ Demekki ısrarla bir takım adi beşerleri haşa resmen ilah yapma derdi var bir takım mülhit zındıklarda. Peki sözde tasavvufçular, tarikatçılar bunlarla neden mücadele etmiyorlarda, her fırsatta bu zalimlikleri yazanlara şiddetle karşı duruyorlar ve bu hezeyanları örtmeye çalışıyorlar. Buyrun söz savunma makamında, cürmü meşhudun merkezleri tasavvuf ve tarikat merkezlerinde... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Barışş abim Evet ben kendini bilmeyenlere şarlatan derim.. benim anlamdığım bir konuda şu. İnsanların allahın katında evliya oldukları yada belirli bir makamları oldukları bilgisini kim hangi vahiyle öğrenmektedir. Yoksa bizim bilmediğimiz bir vahiy çeşidimi var bu zatların elinde. Bizler imam Şafi-i-yi imam Malik-i imam Azam-ı Ahmet bin Hanbel-i müslüman alimler biliriz onlara Allah'tan rahmet okur ve dua ederiz fakat Allah katındaki durumlarını bilemeyizki.. Şeyh yada evliya diye isimlendirdiklerimize Allah katında yüksek mevkiler taksim etmekte ne oli bunu anlamıyorum... Yukarıdaki yazımdada maide/3. Ayeti delil vermiştim. İslam dini eksiksiz bir şekilde tamamlanmış Allah üzerimize olan nimetini kemale erdirmiştir. Şimdi bazı insanlar ortaya çıkıp islam adı altında yeni dinler icat etmeye cüret edebiliyorlarsa bunun adı şarlatanlıktır. ALİ-imran-19- "Allah katında geçerli olan din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra karşılıklı ihtirasları yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur." ALİ-imran-20- "Eğer seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki; `Ben bana uyanlar ile birlikte tüm varlığım ile Allah'a teslim oldum.' Kendilerine kitap verilenler ile kitapsız müşriklere `Siz de teslim oldunuz mü?' diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt dönerlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyle görür." Bir tek uluhiyet.. Öyleyse kulluk da yalnız bir ilahadır. Bu uluhiyete teslim olmak, kulların kalplerinde ve hayatlarında Allah'ın otoritesi dışında hiçbir varlığa yer bırakmaz. Bir tek uluhiyet... Öyleyse insanların kendisine ibadet etmesinde, emrine bağlanmasında, yasasını ve hükmünü kendi aralarında uygulamasında, onların değer yargılarını ve ölçülerini belirlemesinde, bu değer yargılarına ve ölçülere uymalarım emretmesinde, baştan sona kadar bütün hayatlarını razı olduğu direktife uygun biçimde kurmalarını istemesinde gerçekten hak ve yetki sahibi yalnız bir hah vardır. Bir tek uluhiyet... Öyleyse bir tek inanç vardır. O da Allah'ın kendi kullarından kabul ettiği inançtır. Saf ve net olan tevhid inancı. Sözünü ettiğimiz Tevhidin gerekleri ise.. "Allah katında din İslam'dır"... O İslam ki, kuru bir iddiadan ibaret değildir, sadece bir sembol değildir, sadece dil ile söylenen bir sözcük değildir, hatta kalbin huzur içinde kapsamına aldığı bir düşünce de değildir... Bireylerin kendi başlarına namazda, oruçta ve Hacc'da yerine getirdiği birtakım bireysel dini görevler hiç değildir. Hayır... Allah'ın insanlar için kendisinden başka hiçbir dini kabul etmediği İslam bu değildir... Burada sözü edilen İslam teslim olmakla gerçekleşen İslam'dır... İtaat ve bağlılıkla gerçekleşen İslam'dır. Kulların aralarında Allah'ın kitabını hakem tayin etmekle gerçekleşen İslam'dır... İslam, uluhiyet ve otorite birliğinin kabul edilmesidir, birlenmesidir... Halbuki tasavvuf Allah'ın yüce zatı ile şeyhlerin zatını karıştırdıkları gibi, Allah'ın iradesiyle şeyhlerin iradesini de karıştırıyorlar. Bu düşüncelere bağlı olarak aralarında şiddetli anlaşmazlıklara düşüyorlar. Bu anlaşmazlıklar çoğu zaman onları birbirinin rant kapılarının çakışmasıyla gruplaşmaya götürmektedir. "Eğer seninle tartışırlarsa..." Yani Tevhid'de ve dinde: "De ki: `Ben yüzümü Allah'a teslim ettim.", ben ve bana uyanlar.. burada "uyma" ifadesinin bir esprisi vardır. Bu, sırf doğrulamaktan ibaret değildir. O, bağlanmaktan ibarettir. Aynı şekilde "yüzünü teslim etmek" de önemli bir espriye sahiptir. (bu cümlelere dikkat) Yani bu sırf dille söylemek ya da kalple inanmak değildir. Bu da ancak teslim olmakla gerçekleşir. İtaat ve bağlılık ile birlikte bir teslim oluş.. Yüzünü teslim etme, bu teslim oluşun dolaylı anlatımıdır. Yüz, insanın en değerli ve en üstün organıdır. Bu ifade, çağrıya kulak veren, izleyen, boyun eğen, itaat eden bağlanışın tablosunu canlandırmaktadır. İşte bu, Muhammed'in (salat ve selam üzerine olsun) inancı ve yaşam biçimidir. Müslümanlar da inancında ve yaşam biçiminde O'nun takipçileri ve izleyicileridir. Öyleyse ehl-i kitaba ve müşriklere, durumlarını belirleyici, tavırların ortaya koyucu soruyu sormalıdır. Her iki kapıyı birbirinden açık bir şekilde ayıran, karışma ve benzeşmeye yer bırakmayan ayırıcı çizgiyi belirlemelidir. |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? başta da demiştim.tasavufun içinde bazı hurafeler ve bunu kulanan sümüren şarlatanlar vardır ve bunlara karşıyımm.bu konuda hemfikiriz. ama siz derseniz tasavuf islam değildir,tasavuf ehli kafirdir müşriktir.ORDA DURUN DİYORUM.tasavuf ahlaktır,edeptir,terbiyedir,iffettir,kendini bilmektir,zülüm etmemektir, ***************************** tasavufla islamı sevdim,o islam için memuriyetten istifa ettim gözümü kırpmadan.hiç biri bana köle ol kul ol demedi.hiç biri sömürmedi.hiç biri maddi istekte bulunmadı.hiç biri müşrik değildi. sayenizde zar zor bulduğumuz sevdiğimiz canımızı kurban etmekten çekinmiyeceğimiz islamdan soğutmayı başardınız ((((((((((((((( BAKIN SAVUNDUĞUNUZ İSLAMA; tasavuf şirk hadisler uydurma tarikatler bataklık abdest olmadan kuran oku(babanızın hatıra defteri mi) namazı 3 vakit kıl kadın imam olsun başörtüsü yok atkı tak yeter kalbim temiz sen ona bak ****************************** sakal ve islami kıyafet hurafe(meymenetsiz kadın suratlı entel mücahitler!) ******************************** islam alimlerini kötülemeler meshepleri dışlamalar müctehitleri beğenmemeler ben bilirim kimseyı takmam ukalalıkları Resulullaha(sav) saygı sevgi salavatı hurafe görmeler islam nurunu,allah vergisini,kerametleri,ferasetleri,susmaları bile haşyet saygı uyandıran velileri yok saymalar büyüklerine saygı küçüklerine şefkat göstermeyen benden değildir hadisini ezmeler,islam büyüklerini,sahabeleri,peygamber yarenlerini,peygamber varislerini aşağılamalar........... ........................ ben böyle kara kuru tatsız tuzsuz samimiyetsiz edepsiz kişiliksiz takvasız hafifmeşrep geniş karınlı geniş mezhepli müslümanı istemiyorum!!!!!!! dinine,peygamberine,alimlerine,velilerine kurban olmaya hazır bacınızı ağlattınız! BANA İSLAMI SEVDİRMEK DEĞİL SEVGİMİ YOK EDİYORSUNUZ! fe eyne tezhebun! ***************** işaretli olanlar forum kuralları gereği editlenmiştir (abdulmelik) |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli Serpil kardeşim; Dün gece itibariyle yazınızı okumuştum, sizin samimi duygularınızdan emin olmakla beraber, üzülmenizde bizleri üzer, bundan emin olun. Bakın tasavvufu savunma adına farkına varmadan kendiniz İslamı eleştirmiş oluyorsunuz. Bir şahsı örnek vererek tasavvuf terbiyesi almadığından dolayı günah işlediğini iddia etmişsiniz. Öncelikle müslüman tasavvuf terbiyesiyle değil, Kur"an ahlakıyla sıfatlanması gereklidir. Mütemadiyen tasavvuf kelimesinin asırlar sonra çıktığını ve sistemleştirildiğini, türetilen kavramlarınında çoğunun içi boş anlamsız literatürden oluştuğunu belirtmiştik. Siz kavram olarak takvayı, ittikayı tasavvufla eşanlamlı kılmaya gayret göstersenizde, zühd kavramı tasavvuf kavramından daha önce şumullenmiştir. Tasavvuf ve sonradan içinde türetilen boş ve anlamsız kavramlar yerine, zühd kavramı savunulmuş olsa idi daha doğru ve geçerli bir değerlendirme olurdu. Oysa tasavvufu savunan sofistler ona bile tahammül edememişler, Ruminin beyitlerinde olduğu gibi zühd, takva ve zahidlik hor, hakir görülüp küçümsenmeye bile çalışılmıştır. Bakın bizim anlatmak istediğimiz şudur; örnek olarak verdiğiniz günahı zinayı ele alalım, bizse diyoruz ki, tasavvuf içerisinde türetilen kavramların zinayla kıyaslanamayacak kadar feci günah olan şirk olduğunu söylüyoruz. Örneğin, vahdeti vucut, (vucutta,zatta birlik) vahdeti şuhut, (görüntüde akiste birlik) ğavs, kutup, helen mitolojisindeki uranus (gök tanrısı), boreas (rüzgar tanrısı) gibi, kainatta tasarruf sahibi insan kırması (antropomorfist) ilahçıklar olduğu inancı, ölmüş şahısların ruhlarının tasarruf sahibi olduğuna inanmak, ölülerinden, mezarlarından mutlak manada medet, yardım, şifa, bereket beklemek, feyz gibi farazi boş bir kavramla ilim veya bilgi beklemek, önceki yazılarımda kendi kaynaklarından vermiş olduğum gibi, hint yogasından uyarlanan rabıtayı ALLAH subhanehuyu zikretmekten daha önemli görmek, diri veya ölü sahtekar şey-hinin hayaline zihinsel telepatik tapınmayla bağlanmak, Peygamber a.s. ın ALLAH yahudi ve hristiyanları kahretsin onlar peygamberlerinin kabirlerini mescit, tapınak, tören yeri yaptılar kınamasına karşın, sahtekar beşerlerin mezarlarını türbe haline getirmek, dilek dilenen, adak adanan, bereket umulan, dua edilen, medet beklenen, gece mezarın üstünde yatarak, toprağını yiyerek, taşına el sürerek, feyz ve bereket beklenilen... vs. v.s daha sayılamayacak birçok şirk eylemi türetme merkezi tapınak haline getirmektir... İşte bu sebeplerden dolayı tasavvuf inancını savunamıyoruz, çünkü hepsi birer şirk unsuru sonradan türetilen eylemlerdir... Demişsiniz ki; __________________________________________________ ________________________ tasavufla islamı sevdim,o islam için memuriyetten istifa ettim gözümü kırpmadan. __________________________________________________ ________________________ Bunu ALLAH subhanehu emretti de yaptım diyorsanız ne mutlu size ki ALLAH subhanehu size kat be kat ecirler versin. Ama bende size makamını mevkiini, ALLAH subhanehu emretti diye değilde, sahtekar şey-h efendisi istedi diye bunu övünerek anlatanları, sözde kendini şey-h ilan eden birininde taa 50 li yaşlarda sahtekar şey-hi istedi diye sakal bıraktığını, İslamın şartlarının katı kurallar olduğunu, hristiyan ve yahudileri bile müslüman gören sahtekar şey-h türemelerini örnek verebilirim. Son örnek için galibilik dinine bakabilirsiniz... Bakın savunduğunuz İslama diyerek, saydığınız maddeler halinde katılmadığımız bir çok olayıda zan olarak üstümüze atıyorsunuz. Demişsiniz ki; __________________________________________________ __________________ abdest olmadan kuran oku(babanızın hatıra defteri mi) __________________________________________________ __________________ Gerçekten bu örneği vermek istemiyorum ama beni mecbur bırakıyorsunuz. Sahtekar şey-himiz abdest alsın sonra otursun açsın Kur"anı, haşa açsın iktidarsız cinsel uzvuna okusun. Bu nemenem bir iğrençlik hala aklıma sığdıramıyorum. Utanmadan hala bunu rukye türündendir diye forumlarda savunan tartışanlar var. Bende ALLAH bunlara rahmet etmesin, tevbelerinide kabul etmesin diliyorum... Kimsenin burada hadislerin tümüne uydurma dediğini duymadım, böyle inanan olduğunuda sanmıyorum. Burada namazın 3 vakit olduğunu savunanda yok sanıyorum. Kadınlarını imam yapanlar demişsiniz; örneğini daha önce vediğim gruplardan birisidir ki; örneklerini verdiğim tiplerinse bırakın müslümanlıkla alakalarını, İslama olan öfkelerini ehli beyti alet ederek alevlendirdikleri açıktır. Ayetlerde vasfedilen teseddür biçimini burada savunmayan olmadığı kanaatindeyim. İnsanların kalplerinde olanı elbet kimse bilemez. Yanlız ALLAH subhanehu Kendisine şirk koşmak dışında dilediği günahı dilediği için bağışlayacağını vaad etmiş. Bırakın başkaları adına kendi adıma bile bu vaad bana umut veriyor, çünkü bende günahkar biriyim. Dilerim ALLAH subhanehunun affettiği saidlerden olabiliriz. Sakal bırakmak davranışsal bir tavırdır, sünnet modelidir. Lakin ne farz bir ibadettir, nede tekfir edilecek bir kınamadır. Sakal bırakıp bırakmamayı ALLAHa iman derecesinde akaidsel bir yere taşıyacaksak, o zaman sakal bırakan her apostol, her kominist, her haham müslüman katogorisine girecek demektir. İki metre sakal bırakıpta tağuti,beşeri sistemin belamlığını yapan derin tarikçilerede, hidayette sektör atlamış mı diyeceğiz. Mezhepler, adına atfedilen rahmetli imamların ölümlerinden sonra görüşlerini savunanlarca sistemleştirilmişlerdir. Ayrıca o imamlar dinin usulu (yasası) üzerine değilde, furuu(yönetmelikleri) üzerine fikir beyan etmişlerdir. Yani aralarında usulu veya akaidi hiçbir ayrılık yokken, sonrakiler adeta hepsinin adına ekol oluşturarak, imamların arasını ayırmışlar, İslam ümmeti arasına kişisel taraftarlık sokmuşlardır. Sonrada birileri çıkmış bizim imam en büyük imam, şu mezhep imamı arkasında namaz kılmam( nerde kaldı burda ümmet cemaat), şu mezhepten olandan kız almam (ehli kitaptan bile alınırken), v.s v.s koyu tassuplara meydan verilmiştir. Oysa Fusilet suresi ayet 33 ne diyor bir bakın rica ederim. Dinlerini bölük pörçük edinenler gibi olmayın uyarısı da, falan mezheb taasupçusuna, filan mezheb taasupçusuna değilde kime inmiş merak ediyorum doğrusu. Salavat konusunu ben açtığım için bunu bana itaf etmişsiniz anlaşılan. Kıymetli kardeşim salavata karşı olsam sizlerin farz teşehhütlerde okumadığınız salavatları, ben daiama farz teşehhütlerde okumazdım herhalde değil mi? Ayrıca Ruminin peygamber a.s. a Mustafa diye beyitlerinde hitap ettiğini, beyitlerinde haşa peygamber a.s. ı vahiy gelmedi diyerek Hirada intihar etmek istediği yalanını, peygamberin bazı gerçekleri gizlediğini, Zeyd r.a ın peygamber a.s a bunları sakın ifşa etme dediği gibi yalanları, nedense tasavvufçuların önder pirleri olan Ruminin melanet mesnevisinde okumaktayız. Demediklerimizden ötürü bizi bu kadar yargıladınız,rica ederim sopayı azda şu Rumi zındığına vurunda yerinde rahat yatmasın. :) Mezhep imamlarını ve selef alimlerini rahmetle anarım, ne ehli beyt savunuculuğu arkasında ehli beyti ashaba, ne de düşmanlığı arkasında ashabı ehli beyte asla çarpıştırmam. ALLAH subhanehu onlara rahmet etsin, onlarda diğerleride bir ümmetti geldi geçti. İhtilafa düşülen her husustada aralarında hükmü adaletle ALLAH subhanehu verecektir. Kıymetli kardeşim, kimsenin amacının burada sizi üzmek olduğunu sanmıyorum. Elbette birbirimize de bir görüşü illa dayatacakta değiliz. İsterseniz gelin şöyle yapalım, eleştirdiğimiz ve adını zikrettiğimiz hangi şahıs sizce hala makbul bir zatsa, siz bize onu deyin bizde size daha başka ayrıntıları ve bilgileri verelim. Mesela Arabi mi, Ru mi mi, Yunus mu, Cübbeli mi, Öngüt mü, Galip Kuşçuoğlu mu, vs. vs. Özellikle Arabi ve Ruminin küfürleri hakkında yazdıklarım devede kulak misali inanın. Kıymetli kardeşim, İslama olan sevgimi yok ediyorsunuz sözü, üzerimizde psikolojik bir baskı oluşturur ister istemez. Peki biz bu durumda ne yapalım kıymetli kardeşim, mesela Arabi hevasını ilah edineni ilimde eksiksiz olarak tarif etmiş, bizde ilimde eksiksiz olacağız diye aklımıza her gelen şeyi, hevamızı ilah mı edineceğiz, veya Rumi haşa şarapta tanrı tecellisi var ondan bu insanlar şarabı sever diyerek, haşa ilahı şaraba tecelli ettirip onuda kafaya mı dikeceğiz, v.s -v.s. Yani kardeş biz gerçekleri söylemeyelim mi, oturalımda eskileriyle ve yeni türemeleriyle bunlar İslamı tahrif ve tahrip mi etsinler. Evet kardeşim tasavvuftaki bazı şeylerin hurafe kelimesiyle geçiştirilemeyecek kadar ağır itikadi küfürler olduğunu, birazda bizim tarafımızdan bakarak anlayabilseydin. Selam ve dualarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Alıntı:
Alıntı:
Benim bir sürü Alevi inancında arkadaşlarım vardır. Kendileriyle çok güzel sevgi ve saygı çerçevesinde muhabbetler yaparız... Bunlardan bir kısmı yukarda bahsi geçen Zöhre ana'ya sevgi ve muhabbet besleyen insanlardır. Emin olun yukarda yazılanlarIn tam tersine çok değişik şeyler duydum onlardan. Hepsi de inancına saygı duyduğum aynı şekilde kendileri de her inanca saygıyla yaklaşan çok efendi arkadaşlardır... Benim onlardan duyduklarım beni çok şaşırtan şeylerdi. Yani çok Alevi arkadaşım vardır. Adı geçen Zöhre anayı kendilerine bir rehber olarak kabul etmiş bu Alevi arkadaşlarım çok daha farklıdırlar... Çünkü diğer tanıdığım Alevi arkadaşlarım genelde namaz kılmazlar. oruç tutmazlar. İçki içerler vs. Oysa Zöhre anayı kendilerine rehber edinmiş bu arkadaşlarım namaz da kılarlar oruç da tutarlar. içkiye kesinlikle karşıdırlar. Sırf bu yüzden diğer Alevi kesimlerinden büyük tepkiler alıyorlarmış. Peygamberimize olan sevgileri çok büyük. Özellikler de Peygamberimizin ailesi olan Ehlibeytine büyük bir sevgi ve saygı duyarlar. Hatta Onların ismi geçtiğinde çoğu zaman gözyaşlarını tutamazlar... Yani bizim gibi namazı orucu savunurlar fakat şekil ve mana olarak bizden farklı düşünüp yorumlarlar. Zöhre Ana dedikleri kendi inançlarına göre "pir" adını veriyorlar, çok büyük ilim sahibi bir insanmış. Onu Hz. Ali'nin nefesi ve sesi olarak görüyorlarmış. Çünkü peygamberimizin bir hadisinde yer aldığı gibi "Ben ilmin şehri Ali kapısıdır" sözünde olduğu gibi Allah'ın ilminin Hz. Ali'de toplandığına inanıyorlar. Dolayısıyla Onun ilminin yanlızca gelen evliyaların(pirlerin) dilinde ve nefesinde olduğunu kabul ediyorlar. Tabi dediğim gibi her kesin inancı kendini bağladığı için saygı duymamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü dinimiz de bunu emreder. Sonuçta her koyun kendi bacağından asılır. Allah her şeyi doğru bilen ve görendir. |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymet li Mihraç kardeşim; Herşeyden önemlisi Aleviliği irdeleyeceğim bu kısa metinden yola çıkarak hemen birilerinin beni yaftalayarak Emevi sövücülüğüne başlamamalarını salık veriririm. Unutulmamalıdır ki, Ali r.a. ve Muaviye r.a ile akrabadırlar. Birde asırlar önce yaşanmış dramları ve çekişmeleri sürekli sıcak tutma çalışmaları, tamamen üstü örtülü bir ideolojik İslam karşıtlığının sistemli çabasıdır, daha doğru ifadeyle, asırlar önce yaşanan siyasi, politik, mali, adına her ne dersek diyelim yaşanmış İslam içi bir meselenin kaşınarak, kanatılarak sürekli gündemde tutulması, bu süreci İslam karşıtı bir mecraya taşıma gayretidir. Bunu delillendirecek kanıtlar ise, Ali r.a İslam hükümlerini herşeyiyle tam olarak yerine getirmesine karşılık, onun yolunda olduğunu iddia eden bazı fraksiyonların bırakın İslam ibadetlerini İslam dinini, gericilik ve yobazlıkla yaftalaması, bağlı oldukları sistemin kurucusunu dahi kendi görüşlerine bağlarken, hala gerici, yobaz sünniler bizi katlediyor diyerek İslam ümmetinden bir gruba karşı yaygara ve dram koparması, gerçekten komik ve art niyeti barındırmaktadır. Kardeşim sistem kurucusuna kadar madem senin ve sistemin erglerine kadar yerleşmişsin, hala neyin kıyıcılığından hangi yobazlıktan dem vurursun. İşte benim ilk karşı çıktığım budur, ta kerbelaya kadar(ki ne hakları varsa, kerbelada şehit edilenler kendilerini müslüman ilan ediyordu) bir ezilmişlik tutturulmuş, bir devrim tragedyası terennüp edip durmaktalar. Peki durum gerçekten öylemidir, çok övündükleri sistemin katliam çeteresine baktığımızda her nedense gerçek mazlumların kılığına kıyafetine kadar yasaklanan yobaz(!) dedikleri müslümanlar olduklarını görmekteyiz. Demek ki ortada realite farklı amaç farklı. Amaç populasyon bakımından yaşadıkları belde de yobaz(!) çoğunluğun iktidarı ve özgürlüklerini ele geçirme tehlikesidir. Bu grupsa sünni yobaz ve gericilerdir. O halde nasıl ajite edelim durumu diyorlar kendilerince, Kerbelaya kadar inerek iç çatışmayı körükleyelim, bu yarayı kanatalım ki, İslam zayıflasın, ataistler, marksistler, ırkçılar bununla sevinç duysun. Durumun bir başka veçhesi ise ta o dönemlerde bu ihtilafları körüklemek isteyenler, Ali r.a e ilah diyecek kadar işi çığırından çıkarmıştır. Ali r.a in kendisini ilah ediyenleri bir rivayete göre yakarak bir rivayete göre üzerlerine duvar yıkarak öldürttüğü geçmektedir. Gulat diye tabir edilen grubun günümüzde de ortaya çıkarak Ali. r.a i evvel-ahir diyerek sonunda ALLAH olduğunu bile açıkça dillendirdiklerini görmekteyiz ki, Ali r.a acaba bu durumu görse ne yapardı!?. Yine siyasi olarak ihtilafı körükleme adına Hüseyin r.a ı günümüzde sözde savunanlar gibi Kufeliler beldelerine liderliğe çağırmışlar, Hüseyin r.a yola çıktığında ise kendisini ailesi ve çevresindeki sayılı müslümanla yalnız bırakmışlardır. İslam ümmetinde ihtilafı körüklemek isteyenlerin en çok başvurdukları malzeme Kerbela katliamını ajite etmek, o masumların kanı üzerinden siyasi, ideolojik (marksist,deist,ateist,gnostikler dahil) çıkar hedefleri için kullanmaktır. Yine ırkçılık burda başka bir faktördür ki, Farslıların Şia ekolunu oluşturmalarının nedeni ırksal vurgulu ve siyasi bir konum oluşturma temelinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkiyedeki ve İrandaki ekoller, Alevi Şia fraksiyonları, daha çok ırklarının Sünni Arap inanışı içerisinde eriyip asimile olmaması için, Kerbelayı kendi siyasi emelleri doğrultusunda sıcak ve daima kanlı tutmayı hedeflemektedirler. Bu fraksiyonların iddalarına bakarsanız, ehli beyti türk veya fars olarak iddia edenler bile vardır, her biri kendi beldelerinde nerdeyse her köşe başında arap olmayan seyyitler bile türetmişlerdir. Yani seyyidlik gibi bir kavramla her bir ırk kendi ırkını kutsallaştırma çabasına girişmiştir. Bütün bu çabaların ise, kuru bir ehlibeyt sevgisinden kaynaklanmadığını, siyasi, ideolojik, ırksal amaçlar için ehli beyt sevgisinin araç olarak kullanıldığını ortaya açıkça koymaktadır. Demişsiniz ki; __________________________________________________ ________________________ Çünkü peygamberimizin bir hadisinde yer aldığı gibi "Ben ilmin şehri Ali kapısıdır" __________________________________________________ ________________________ Öncelikle bu hadis uydurma bir hadistir, Aliyül-kari ve birçok muhaddiste bunda hemfikirdirler. Ayrıca hadisin metnini anlam bakımından irdelersek hadisin Ali r.a ı peygamber a.s. ın üzerinde bir konuma getirecek derecede gizli bir ima içerdiğini göreceğiz. Şöyle ki; ilim soyut bir kavramdır , cümlede ise şehir olarak temsili somutlaştırılmıştır, peygamberin a.s. böyle bir ilme sahip olduğunu yani şehre, Ali r.a ın ise bu şehrin surlarla kuşatılmış giriş kapısına benzetmişler. Yani şehride içine alan bir anlam yükleyerek, Ali r.a ın peygamber a.s dan daha çok ilim sahibi olduğunu ima etmişler. Böyle bir inanış hem peygamber a.s. ın risaletine helal getireceği gibi, hem de ilim gibi soyut bir ifade de üstünlük aranmış olur ki, üstünlüğün ancak takvayla olduğunu vaaz eden bir resulden bu cümlelerin çıkmış olması asla düşünülemez... Günümüz Alevilik fraksiyonlarına gelirsek(Alevilik kavramının çıkış süreci en fazla 2 yüzyıl öteye dayanır), Zöhre ana fraksiyonu formatlanmış bir Frigyalı bereket tanrıçası Kibele motiflerini üzerinde taşımaktadırlar. Sitelerinde evvel-ahir Ali, kainatı var eden, insanları yaratan, sonra insanlara halife olan ve açıkça ilah olarak ilan edilen bir düşünce çarpıklığı vardır. Kur"anı reddetmeleri, sözde ehli beyti İslama karşı savunmaları, peygamber a.s ın adile adında tek eşi olduğu iddiaları, (peki Fatıma r.a ı doğuran kimdir) saz gibi bir alete telli Kur"an demeleri, kendilerini hiç bir zaman müslüman olarak adlandırmamaları ve bilakis bu isme nefret ve kinle tepki vermeleri, bu düşünce kliğinin İslamla uzak yakın hiçbir ilgisinin olmadığını, ehli beyt sevgisi lafının sadece siyasi, ırki ,ideolojik amaçlar için ajite edilen bir araç olarak kullandıklarını, yine Alevilik bünyesinde, Luvilik (ışıkçılar), gnostik, sosyalist, ateist, marksist,mitraist, zerdüşt, şamanist hatta hatta, satanist düşüncelerin nüfüz ve aidiyet sahası haline gelmesi, kendilerini gerçek anlamda ehlibeyti seviyorum ve müslümanım diyenlerin gerçek yerlerini almalarını zorunlu kılmaktadır inancındayım. Yani saydığım fraksiyonlardan aleviliğe her türlü karışım mevcutken bilakis İslam ve müslümanlar gerici,yobaz, katı denilerek nefretle karşılanmıştır. O halde burda İslamdan ve müslümanlıktan söz edilemeyeceğine göre ki, akaidi çarpıklıklar bile buna açıkça işaret etmekte, kendisini hem müslüman hem bu gruptan addedenlerin , ya kendilerine başka ünvan bulmaları ya da müslümanlıklarını terketmeleri gerekmektedir. Şimdiki ideolojik Aleviliğin ön kabul koşuluda bu zaten. Son olarak elbet her koyun kendi baçağından asılmalı ama, birileri sürekli benim inancım İslamı gerici, yobaz yaftası vurmaya çalışarak aşağılamaya çalışıyorsa, kurucu liderine kadar bizden dediği sistem de hala hemde müslümanların iç meselelerini ajite ederek, katlediliyoruz, eziliyoruz, ağlama ve zırlamalarıyla sonrada müslümanlara nefretle dönüp birde gerici yobaz diyor haksız bir şuç atıyorsa, burada sindirilemeyen ve bastırılamayan kin ve nefreti vede en önemlisi yalanları görmekteyiz. İnsanlar elbette istediğine inanmalı, elbette İslamı beğenmeme özgürlüğüne sahip olmalı, ama müslüman olmadığı halde, müslümanlığa müslümanlık öğretmeye kalkmamalı, Kur"ana inanmıyorsa da sazına telli Kur"an adı takmamalı, ehlibeytin yaşayışının ve ibadetinin birini bile yapmayarak hatta hatta bu ibadetlere düşman olarak birde ehli beyti seyiyorum yalanını ortaya atmamalı. Burada sevgi değil düpedüz bir ideolojik kışkırtıcı zihniyet yatmakta. İslama inanmayana elbet saygım var, ama İslama İslam öğretmeye kalkmadıkça, gerici yobaz damgası vurmadıkça, ideolojik çıkarı için İslami degerleri severmişcesine ajite unsuru olarak kullanmadıkça... Selam ve dualarla kardeşim... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli Mihraç kardeşim , görüşünüze katılmakla beraber saygı konusunda, tepkimin karşıdaki saygısızlıktan kaynaklandığını ve böylelikle sürecin içsel detaylı bir genel değerlendirmesini de sunmuş oldum. Görüş ve değerlendirmelerimizin bizleri hakka ulaştırması dileklerimle. Selam ve dualarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Alıntı:
Güzel kardeşim biz islamı alimleri karalayan, mezhepleri yok sayan, bir cemaatte tek bir kişinin yaptığı şirk veya hatayı tüm cemaate mal eden, kendini bilmez, Kur'an'ı öğüt almaz ve ilimsizce tevil edenlerden örnek alacak değiliz. Siz üzülmeyin inşaAllah. Tasavvuf ile islamı tanıdım ve sevdim demişsiniz. Ve islamın emri gereği memuriyeti bırakmışsınız maaşAllah... fakat bu teslimiyeti islama değil şeyhe algılayan zihniyete, burada birşey anlatamazsınız, anlatsanız da zan üzere dinlediğinden ne derece tesir eder Allahu Alem. Samimi gözyaşlarınızı Allah onlara da nasip eylesin ve sekinetini üzerlerine indirsin demekten başka sözüm yok. Selahaddin Eyyubinin, Fatih'in ve nicelerinin savunuculuğunu yaparlar ama o önderlerin zerresi kadar tasavvuf ehline edep göstermezler. Gerçek tasavvuf ehilleri ile günümüzdeki tasavvuf adı altındaki saçmalıkları birbirine karıştırıp, tümden tasavvufu red etmenin adı cehalettir oysa... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Alıntı:
Evvela karşı tarafı kin ve nefret kusmakla suçlamışsınız ama kendinizin kustuğu kin ve nefretin hiç farkında değilsiniz herhalde. Yazılarınızdan bu öyle bir belli oluyor ki. İnsanın ister istemez Alevi kesimin kendilerine yapıldığını ima ettikleri zulme ve işkencelere insanın acaba mı diyesi geliyor... Alevi arkadaşlarımın sıkça dillendirdiği sözlerden biri olan "Her ne ararsan kendine ara" şeklindeki Pirlerinin bu sözü aslında çok önemli bir söz biliyormusunuz... Çünkü tarihe baktığımızda aslında kendi içimizde de öz eleştiri yapmamız gereken çok acı olaylar olmuştur.Eskileri sürekli irdeleyip kin nefret kusuyorlar şeklinde imada bulunuyorsunuz ancak daha düne kadar 33 alevi insanını diri diri Allah-ü Ekber naraları atarak yakan insanlar ne yazık ki sünni insanlarıydı. İşte bu yüzden birazda kendimizde bazı şeyleri arayalım diyorum... Kendinize göre bir sürü tarihi bilgiler vermişsiniz. Ancak bugün o kadar islam tarihi ile ilgili değişik birbirini tutmayan bilgiler var ki.Sizin yazdıklarınız size göre doğru olabilir. Ancak ben kendi araştırmalarımda sizin aksine bilgilere sahibim. Ayrıca dediğim gibi ben yanlızca kitaptaki okuduklarıma göre hareket etmem. Bunun için insanlarını da tanımak gerektiğine inandığım için bir sürü alevi arkadaşlarım olmuştur. Ve emin olun sizin yazdığınızın tam tersine insan sevgisi üzerine dayalı bir inanç sistemleri var. "Düşmanın dahi olsa karşındakinin de insan olduğunu unutma" "İncinsen de incitme" şekline bir sürü Pirlerinin kendilerine verdikleri öğütlerini daima hatırlarlar ve de buna çok dikkat ederler. Geçmişe ait yaptıkları eleştiriler her toplumda vardır. Hiç bir toplum geçmişte kendilerine yapılanları unutmazlar ben olsam ben de unutmam... Ayrıca islamı kabul etmezler demişsin. Yine önyargılı bir fikirle yaklaşmışsın. Oysa Zöhre anaya inanan alevi arkadaşlarım islamı ilk kabul eden Türkler olarak kendilerini kabul ederler. Peygamberimize karşı büyük bir sevgi ve saygı beslerler... Ayrıca Hz. Ali ile muaviye akrabadırlar demişsin. Kesinlikle buna katılmıyorum. Muaviye bahsettiğin emevi saltanatını kurup zamanında bir sürü alevi insanlarını katletmiş bir kişidir. Zaten islamiyet içerisine ayrılık tohumlarının ekilmesi tamamen muaviye zamanında başlamıştır. Bugün ki ayrımcılık tamamen emevi zamanına ait olup muaviye tarafından başlatılmıştır. Dediğim gibi islam tarihini çok değişik şekillerde yorumlayan kaynaklar var. İslam tarihini yanlızca kendi kabuğumuza çekilerek değil de başka ağızlardan da dinlemekte her zaman fayda vardır. Ancak o şekil çeşitli yazılmış islam tarihinden hangisinin gerçeğe yakın olduğunu anlayabiliriz... Sürekli islam gericidir, yobazdır, katıdır diye yakıştırmalar yapanlara karşı önce kendimizde bazı şeyleri görmemiz lazım. Bugün islam ülkelerine baktğımızda acaba bizlere yobaz gerici diyenler mi suçlu, yoksa islamı o derece yozlaştırıp, bugün ileri ülkelere karşı bilimsel olarak kafa tutmak yerine her türlü hurafeyi, eskimiş adetleri bir türlü bırakmayarak bilimden, teknolojiden, bilgiden uzaklaşmayı müslümanlık zannedenleri mi suçlamak lazım? yani özeleştiri yapmayıp sürekli bizim gerçeklerimizi yüzümüze vuran insanları düşman ilan ettiğimiz sürece varacağımız nokta yine birilerinin gelip bizleri esir alıp, aşağılayarak Irakta afganistanda olduğu gibi yoketmelerini beklemek olacaktır.Yobazlık, gericilik kavramları zorumuza gidiyorsa, çağdaş, bilimde ileri gitmiş müslümanlar olmayı başarıp bu görüşlerini ortadan kaldıracağız. Başka bir yolu var mı? Daha önceki yazımda Zöhre ana ile ilgili bildiklerimi yazmıştım. Ancak siz tanımadan bilmeden yine çok değişik önyargılı fikirlerle olmadık yakıştırmalar yapmışsınız. Ondan sonra da bizlere kin besliyorlar diyorsunuz. Biri çıkıp da size kendi inançlarının penceresinden bakarak, siz gerçek islamı yaşamıyorsunuz, siz müslüman değilsiniz dese, size değişik kabul edemeyeceğiniz yakıştırmalar yapsalar, siz ne yapardınız? Alkış mı tutardınız... Oysa saygı duymak lazım. Tanımadan yargılamamak lazım. Dediğim gibi adamlar orucunu tutuyor namazını kılıyor. Sırf bizim ile şekil olarak aynı şeyleri yapmıyorlar diye bu ayrımcılık, bu önyargılı yaklaşımlar neden? Hatta arkadaşlarımın bana dediklerine göre sünni olup da onların arasında onlarla aynı ibadetleri yapan insanlar da varmış. Beni de davet ettiler. Ancak İstanbulda olduğumdan gitme fırsatım olmadı. İlk fırsatta da gidip yerinde görmeyi düşünüyorum. Çünkü Zöhre ananın bilgeliğini çok methediyorlar. Bu tür meziyetli insanları tanımaya çok meraklı bir insanımdır. Bu yüzden ilk fırsatta gideceğim... Diyeceğim odur ki insanlara önyargılı olarak yaklaşmak yerine tanıyıp hoşgörülü bir şekilde daha kardeşçe daha insancıl bir yaklaşım sergileyebiliriz. Ne demiş Mevlana:"Muhabbet ve merhamet insanlar için, hiddet ve şehvet hayvanlar için vardır." |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli kardeşim; Öncelikle KİN KUSMA tabiri gerçekten ajite edici ve tartışmayı bir sekme kısır polemiğe taşıyacak cinsten olmuş. Kıymetli kardeşim ben vermiş olduğum linkte ve daha verebileceğim bir çok linkte, adını zikrettiğin grupların; 1- Kendilerini asla müslüman olarak tanımlamadıklarını, 2- Adı herne ve kim olursa olsun, bir beşeri açıkça hem sözleriyle, hem sitelerinde tanıtım kapakların da; düpedüz ALLAH olarak ilan ettiklerini, !!!!!!!!! 3- Bünyelerindeki değişik fraksiyonlarca sürekli kendi aralarında forumlarda, adı geçen düşüncenin İslam olmadığı yönünde, Luvilerce, gnostiklerce, ateistlerce, sosyalistlerce, maksistlerce, satanistlerce mükerreren tartışmalarda tekrar ettiklerini, 4- Kur"ana inamadıkları gibi, sazlarına telli Kur"an adı taktıklarını, 5- İslamda çok eşliliğin ruhsat olmasına karşılık, adı geçen düşüncede çok eşliliğin düşkünlük, yani bu düşünce cematinden aforoz edilme sebebi olduğu; kendileri açıkça sitelerinde deklare etmekteler. Şimdiii, sözde ehlibeyti savunanlar kime karşı savunuyorlar, İslama karşı !!! Kendilerini müslüman görmüyorlar, üstelik yazılarında İslamı sürekli gericilik yobazlık olarak yaftalıyorlar, biz müslüman değiliz diyorlar, soruyorum size bunları diyenleri nasıl müslüman addedebiliyoruz, ZORLA müslüman mı yapmak gayemiz. Anlamadım ben... Demişsiniz ki; __________________________________________________ ______________________ düne kadar 33 alevi insanını diri diri Allah-ü Ekber naraları atarak yakan insanlar ne yazık ki sünni insanlarıydı. İşte bu yüzden birazda kendimizde bazı şeyleri arayalım diyorum... __________________________________________________ ______________________ Birincisi suçlar kişiseldir, ortada ispatı vucut bulmuş şuç varsa, bu sucun cezası aidiyet hissettiği topluma maledilemez. Maledilirse karşımıza BAŞBAĞLAR da bebek katliamına kadar kendinde hak aracacak, insanlığını yitirmiş yaratıklar çıkar demektir....... İkincisi kontur harp oparasyonu olduğu her haliyle aşikar bir eylemi, öncelikle farklı inançtaki insanların değerlerini aşağılayıp o toplumu ajite edecek kışkırtıcılığa müsade ediliyorsa, bunu yapan figürlerden bazıları hemde kendini ateist olarak niteliyorsa, galeyana gelmiş kışkırtılmış bir toplum her türlü manipülasyona açık olacağına göre, bunun için hiçbir güvenlik tedbiri alınmıyor veya alındırılmıyorsa, yıllar sonra bu sözde tekbir getiren grubun içinde PKK lı militanların varlığı fotoğrafları ve video kayıtlarıyla ortaya çıkıyorsa, burada planlı bir kaos ve çatışmanın körüklendirildiği ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, söylentilerle galeyana gelmiş her topluluk, ister bir takım taraftarı grubu olsun ister bir düşünce cemaati olsun, tahriğe, manipülasyona, çılgınca eylemler yapmaya meyyaldir. Birileri bir gruba veya bir düşünceye meydan okuyarak, o grubu kışkırtıyor ajite ediyorsa, buradan da; YANAN ALEVİN ve yakılmaya sebebin ilk suçlusuna ,ilk kıvılcımına ulaşmış oluruz. Yine ajite edilmiş kışkırtılmış, oto kontrolü yitirilmiş bir grubun yapacağı her eylemi o an için inancına dayandırmadığını, bu sürecin spontan geliştiği unutulmamalıdır. Ayrıca HER SLOGAN atan kitlede o sloganın temel anlam yaşayışını tam yaşıyor diyemeyiz, ve tekrar diyorum, SUÇ kişiyi bağlar, bu asla o kişinin sözde veya özde savunduğu inanca bağlanamaz... ..... Tarihi bilgiler yazılı kaynaklardan oluşur, oysa adını zikrettiğiniz grup sözsel inançlı bir topluluktur, yazılı tarihi bile yoktur, ayrıca 2 yüzyıllık sözsel temelli bir inancın 14 asır önceki tarihe, inanmaması ve reddetmesi kendi doğalarının gereğidir. Hümanist söylevler sadece bir gruba maledilemez, ayrıca insanlar karşı fikirde olduklarına her zaman hümanistçe ve dostça davranamaz da, oysa İslam dini herşeye rağmen adaleti ve iyilik yapmayı men etmez. Demişsiniz ki; __________________________________________________ ______________________ Ayrıca Hz. Ali ile muaviye akrabadırlar demişsin. Kesinlikle buna katılmıyorum. __________________________________________________ ______________________ Ali r.a ile Muaviye r.a amcazadelik yönünden akrabadırlar. Ayrıca Muaviye r.a zamanında alevilik diye bir oluşum yoktu ve Ali r.a kendisini ilah edinecek kadar ilahlaştıran Gulatları öldürüyordu. Her toplum içerisinde ayrılık olabilir , ama bence esas ayrılık sözde ehli beyt savunuculuğu altında, ehli beyti hem İslamdan çıkarabilmek , hemde İslam karşıtlığını oynayabilmektir, gizli niyet budur bence. Demişsiniz ki; __________________________________________________ _______________________ Sürekli islam gericidir, yobazdır, katıdır diye yakıştırmalar yapanlara karşı önce kendimizde bazı şeyleri görmemiz lazım. __________________________________________________ _______________________ İyide kardeşim benim aşağılık kompleksim yok ki hele inancımın asla, bu yaftalar İslama olan kinlerinden kaynaklanıyor. Ayrıca bilimle iman arasında ne gibi somut norm ortaya koyabilirsiniz ki, sonra bu kalıba göre şu bilimsel önermeye inanan daha bilimsel imanlı tespitini yapabilesiniz.? Eğitim, öğretim, çalışmak başka şey, inanç başka şey. Ayrıca bilime katkıda bulunan her görüşten insanada raslanabilir, Japonlar teknolojide iyiler diye şinto inancının daha mükemmel veya kusursuz olduğuna mı inanacağız.?!!! ALLAH aşkına madem saz çalmanın, kafiye taksimi olsun diye deyiş atmanın, sema diyerek tur atmanın neresi bilimsel modülasyon gelişimi açıklar mısınız. Bunlarda birer hurafe değil mi, yani bunları yapmanın kutsal addedilmesi hurafe değilde nedir. Kardeşim yobazlık ve gericilikten maksat , İslam inancına , onlara göre 1400 yıl önceki ye geriye dönüşe hakaret var. Kusura bakma ama bu sitede 10 kişiye gericilik ve yobaz demenin İslama dönüş için hakaret olarak kullanıldığını kabul ediyor musunuz deseniz, herkeste bu hakretlerin bu maksatla söylendiğini kabul edecektir. Bunun aşağılık kompleksiyle hiç alakası yok, tamamen bunu dillendirenlerin İslamı değerleri geri, eski olarak aşağılama niyetidir. Hatta hatta orta çağ karanlığı diye söverlerde, orta çağda karanlıkta olanın afarozla kadın ve at yakmakla meşgul olan avrupanın olduğunu bilmeyecek kadarda cahildirler... Kardeşim adını verdiğin gruba ön yargım filan yok, bunu nerden çıkarıyorsun hala anlayamadım. Ben kendi sitelerinden kendi linklerinden örnekler deliller verdim, kendi sözlerinden notlar düştüm. Ayrıca başka forumlarda da bunlar hakkında uzun soluklu tartışmalarda var onlardan da haberim var. Orda da şüpheyle bahsedildiği gibi bu işin reklamı yaptırılıyor ve yapılıyor adeta. Bu konular birilerince tartıştırılıyor bir şeylerin pişmesi isteniyor, kusura bakmayın ama , din sosyolojisi, din psikolojisi, dinler tarihini az bilen biri olarak, bunları ben yutmuyorum. Ayrıca Luvilerin din eğitimli elemanları da(!) oralarda fink atıyorlar ki, bunların içinde sosyalist olanlarda kesinlikle var, herbirinin profil kırımını yazılarından çözebilmekteyim. Son söz olarak Rumi nin her zamanki gibi muhtemelen bir yerlerden aşırmış olduğu bir söz yazmışsınız. Ahh Ruminin fikri, fıtri, akaidi saçmalıklarına ve sapıklıklarına dair sözlerini bilmiş olsaydınız, eminim bir daha dilinize bile almazdınız. Unutmadan İslam tarihi ve Ali r.a ve Muaviye r.a arasındaki akrabalığa inanmamadaki gibi, bunada inanmayacaksanız, sizi yüzbinkere temin ederim 6 ciltlik eseri üzerinde titiz bir çalışmam olmuştur. Örnekler arzu edilirse sunulur memnuniyetle... Selam ve dualarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Sevgili arkadaşım, Öncelikle Mevlana'ya ait sözleri okuduğunuzda içinde çok derin manalar içeren sıradan bir insanın ağzından çıkamayacak kadar değerli sözler olduğunu her aklı başında insan anlar... Kaldı ki sizin hırsızlık yapmış gibi ima ettiğiniz O Yüce Şahsiyeti bugün bütün dünya takip edip Onun o güzel ve derin manalar içeren sözlerini anlamaya ve çözmeye çalışıyorlar. Yani onca dünyadan bilim adamları herhalde geri zekalı değillerdir... Başkalarından bu sözleri çalmış demişsiniz. Siz galiba Mevlanayı Saidi Nursi ve Fethullah Gülen ile karıştırıyorsunuz. Bence karıştırmayın çünkü Mevlana, onca sözlerini hem müslümanım ayağına yatıp hem de abd gibi islam düşmanı bir ülkede oturup da yazmamıştır. Madem çalmış diyorsanız onca cilt dolusu sözlerin kime ait olduklarını kimden çalındıklarını da herhalde bize tek tek açıklarsınız. Biz de öğrenmiş oluruz. Haa belki o sapıklık içeriyor diye bahsettiğiniz sözleri kastediyorsanız doğru, mesnevide mevlanaya ait olmayan zamanla birileri tarafından sokulmuş veya değiştirilmiş sözler de vardır. İşte o sözler sizin bahsettiğiniz hakaret içeren sözler olabilir. Ancak o kadar güzel sözler içerisinde gidip bahsi geçen, Mevlanaya ait olmadığına inandığım bir kaç söze takılmış olmanız da ayrıca hayret edilecek bir durum... Sürekli yaklaşımlarınızdan hep bardağın dolu kısmını göreceğinize boş kısmını görmeye çalışarak yorumlar yapıyorsunuz... Mesela Alevilerden bahsederken sanki hepsi aynı düşünce ve inanca sahipmiş gibi eleştiriler yöneltmişsiniz. Oysa yanlızca bir şeyi doğru söylüyorsunuz o da gerçekten islamı rededen, hatta Allahı peygamberi ve evliyaları bile tanımayan, oruç namaz yoktur diyen, ve yine çok ilginçtir ki Alevilikte Hz. Ali diye bir şey yoktur gibi komik iddialar dahi öne süren, kendine Aleviyim diyen bir sürü Alevi adı altında gezinen ateist grup ve dernekler vardır. Bu inkar edilemez. Hatta bahsi geçen Zöhre Ana tamamen bunlara karşı olduğu için bu insanlar tarafından bugün bir sürü karalamalara ve hakaretlere maruz kalmaktadır. Onun için ben derim ki Aleviliği Zöhre Ana ve Onun gibi inananlar aracılığıyla tanımaya çalışırsak gerçek Aleviliği işte o zaman tanımış olacağız. Ve göreceğiz ki hiç de bize anlatılanlar gibi veya bizim sağdan soldan görüp kulaktan dolma bilgilerle tanıdığımız aleviliğin gerçek alevilik olmadığını göreceğiz. Ben bizim ilahiyatçıların da tv. programlarında çıkıp alevilik ile ilgili bir sürü olmadık yalan yanlış şeyler anlattığını gördükçe o insanların ne kadar baskı altında yaşadıklarını ve asimile edilmeye çalışıldıklarını çok daha iyi görüyorum. Aleviliği en doğru yine gerçek aleviliği yaşıyan alevilerden öğrenebilirsiniz. Ben gerçek aleviliği yaşayanlara bakıyorum bir de bizim ilahiyatçıların anlattıklarına bakıyorum birbiriyle alakası olmayan şeyler olduğunu görüyorum. Israrla aleviliği alevilere bırakmamak için her türlü şeyi yapıyoruz. Kendi sünni inancımıza göre bir alevilik yaratmak için her şeyi yapıyoruz... Oysa o insanlar da kendilerini gerçek islamı yaşıyanlar olarak görüyorlar. ve bunu da hiç bir zaman bizim yaptığımız gibi kimseye dayatmaya çalışmıyorlar. Bence insan olarak böyle hoşgörülü davranmamız lazım. Aleviler bizi yobaz görüyor bize kin besliyor diyoruz ama kendi inancımızı adamlara her seferinde dayatmaya çalıştığımızı da malesef unutuyoruz. Daha bugün bile aleviler ben çocuğumu kendi inancıma göre yetiştirmek istiyorum demelerine rağmen bizler zorunlu din dersleriyle onlara kendi inancımızı dayatmak için her şeyi yapıyoruz. Ondan sonra da onlardan saygı bekliyoruz... İki farklı insan iki farklı inanca ve düşünceye sahip olabilir. Ancak ne zaman biri diğerine kendi inancını dayatacak olursa bu ne hoşgörülükle, ne insanlıkla ne de müslümanlıkla bağdaşır. ben bu inançta ve düşüncedeyim. Dünya üzerinde barış ve huzur isteniyorsa önce karşılıklı saygı ve hoşgörü olmalıdır. Dayatmayla kimse kimseye bir şeyi kabul ettiremez. Tarih bunun örnekleriyle dolu. En basitinde bir Osmanlının bütün dünyaya adaletli hükmetmiş olmasına rağmen yine de insanlar kendi hürriyetlerini daha çok önemseyip yaşamak istedikleri için Osmanlı bir yerden sonra bu insanlar üzerinde hakimiyetini sürdürememiş ve parçalanmıştır. Onun için bırakalım her kes kendi istediği gibi inanıp yaşasın... Peygamberimiz dahi sağa sola adamlarını yollarken islamı anlatıp öğretsinler diye yollamıştır. Gittikleri yerlere hükmedip yönetsinler diye değildir. İşte biz müslümanlar senelerdir bu ayrımı yapamadığımız için hep böyle başkaları tarafından kin ve nefretle anılıyoruz... Dediğim gibi aleviliği bir kaç ateist çevrenin yaptıklarıyla değerlendirmememiz lazım. Siz de takdir edersiniz ki bugün kendine müslümanım diyen sünniyim diyen bir sürü namaz kılmayan oruç tutmayan, içki içen insan vardır. Birisi de çıkıp onlara göre sünniliği ve müslümanlığı değerlendirse bu ne kadar doğru bir yaklaşım olur? Onun için diyorum ya başkalarının açıklarıyla kafa yoracağımıza önce kendi yanlışlarımızı ve eksikliklerimizi görelim. Her insan istediği gibi inanıp düşünme hürriyetine sahiptir. Kimse senin benim gibi inanmak ve düşünmek zorunda değildir. Allah bile insanı hür iradesi ile başbaşa bırakıp onun ister müslüman ister hiristiyan vs. olması konusunda serbest bırakmışsa bize ne oluyor. Biz o hakkı nerden kendimizden görüyoruz... Alevilerin bazı ibadet şekilleriyle alay edercesine yorumlar yapmışsınız. Her inancın kendine özel ibadetleri vardır. Buna öncelikle saygı duymak lazım. Başkaları da senin yaptığın ibadet şekillerini yanlış bulup alay konusu edebilir. Kendine yapılmasını istemediğini başklarına da yapmamalısın. Müslümanlara da bu yakışır... Mesela bir örnek verecek olursak aleviler de kendi içerisinde bizim oruç tutma şeklimizi eleştiriyorlar. onlara göre bizim oruç tutma şeklimiz yanlızca ağız bağlamakmış. Oysa asıl oruç Hakka özünü bağlamak olduğunu savunuyorlar. Sünniler akşama kadar yeme içme muhabbeti yapıyorlar. rastgele iftar ve sahur yapıyorlar vs. şeklinde eleştirileri vardır.Ancak hiç bir zaman da bunu samimi muhabbetleri olmayan bir sünninin de yüzüne vurmazlar. saygı duyarlar... Ben şahsen onların oruç tutma şekillerine şahit oldum. Ve eleştirilerine etrafımda oruç tutan sünni insanlarımızı gördükçe hakvermedim değil. Mesela onlar oruç tuttuklarında sahura kalkılacak geceden önce bir boy abdestlerini alırlar. Sonra gece sahura kalkınca sofraya oturmadan önce bir gusül abdesti alırlar. Dua edip yemeğini yerler. saati gelince niyetlenip yatarlar. gün boyu kesinlikle yeme içme muhabbeti bu akşam ne yiyeceğim muhabbetine kesinlikle girmezler. Adamların oruç tuttuğunu kesinlikle anlayamazsınız. Akşam iftar saati geldiğinde hemen ilk bulduklarıyla oruçlarını açmazlar. Yine önce gusül abdestini alırlar ondan sonra dua edip orucunu açarlar. Abdestsiz kesinlikle oruç tutup açmazlar. Ve kesinlikle oruç kaç gün sürerse sürsün oruç boyunca karı koca cinsel yaklaşımlarından kaçınırlar... Şimdi bunu neden anlattım. bir bizim oruç ibadetini yapışımıza bakalım. Bir de adamların yaptığına. Durum böyleyken ne yazık ki yine bizler adamları beğenmiyoruz. İşte o yüzden diyorum. Bardağın dolu yüzünü sürekli görelim. Açık aramayalım. İnsanların inançlarını yanlış uygulayanlara bakarak değilde gerçek ve doğru uygulayanlara bakarak eleştirelim... Aleviler kesinlikle Kur-an'a inanırlar. Tabi alevi adı altında gezinen ateistlerden bahsetmiyorum. Ancak aleviler bizim okuduğumuz kitap olan Kur-an'ın değiştirildiğine inanırlar. Bunun sebebi de kendi inançlarına ait bir şey bulamadıklarından. Onlara göre gerçek değişmemiş Kur-an'da Alevilik yolu ve ibadetleri her yönüyle anlatılmaktadır. Ancak emevi saltanatı zamanında muaviye tarafından Kur-an'ın içerisinden Alevilik ile ilgili her şey atılmıştır. Onlar için Kur-an değişik dönemlerde gelen evliyaların yani kendi Alevi pirlerinin dilinde ve nefeslerinde olduğuna inanırlar... Mesela Kur-an'da bir kafir olan firavunun bir olayı anlatmak için de olsa ismi geçerken, bir hiristiyan peygamberi olan Hz. İsa'nın annesi olan Meryem Ananın ismi dahi geçerken, Kur-an'ı getiren islam peygamberinin annesinin veya babasının veya Ehlibeytinin direkt olarak bir tek olsun ismi neden hiç geçmez diye sorarlar. Onlara göre değişmemiş Kur-an'da peygamberimizin bütün ailesinin yani Ehlibeytinin ismi geçer. daha buna benzer bir sürü eleştirileri var. Ancak bunu kimseye dayatmazlar. Kendi içlerinde muhabbeti açıldıkça dillendirirler... Suçlar kişiseldir demişsin. Ben de diyorum ki o suçu işleyen kişi neden hep sünnilerden oluyor. neden yakılan bir alevi onu yakan sünni oluyor. Hani biz kendimizi gerçek müslüman olarak hep görüyoruz ya, onları müslüman olarak görmüyoruz ya ondan soruyorum. Bu işte bir terslik yok mu. Emevi zamanında alevi kıyımı, osmanlı zamanında alevi kıyımı, daha düne kadar maraş çorum sivas da kıyım. Bunlara bir şekilde kılıf uydurulup şundan bundan olmuş diyebiliriz. Ancak bu yine de kıyım için bize bir hak tanımaz. tanır dersek bugün abde'nin de müslüman ülkelerde demokrasi için yapıyoruz diye yaptıkları kıyımları sırf bir sebepleri var o zaman haklılar dedirtmez mi? fazla uzatmak istemiyorum. Benim kimseye bir müslümanlık dersi vermek gibi bir niyetim yok. yanlızca çok yakından tanıdığım alevi arkadaşlarımdan sevgi besledikleri Pirleri olan Zöhre Ana hakkında yazınızı görünce bundan rahatsızlık duydum ve konuyu daha objektif değerlendirebilmeniz için biraz haddim olmayarak katkıda bulunmak istedim. çünkü onları ben yakından tanıma fırsatı buldum. Ve anlattığınız ateistlerin yaşadığı aleviliğe benzeyen bir şeyleri yok. Onlar gerçek aleviliği yaşayan insanlardır. Herkese tavsiyem gerçek alevilik nedir diye merak eden varsa lütfen tek adresleri Zöhre Ananın yaşayıp yaşattığı alevilik olsun. sağdan soldan anlatılanlara ve yazılanlara fazla kimse inanıp yanlış bilgi sahibi olmasın. Herkese hayırlı geceler... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Mdm1 konuya katılım sağlamayı düşünüyorum lakin öncelikle hakk ile batılı ayırd edelim eğer Muaviye hz ise r.a denilebiliyor ise o zata mevlanaya sadie kurdiye vb milyonlarca hatta milyarlarca kez r.a hz kullanılması daha evladır...Katiiler ne zamandan beri saygı ile anılmaya başlanmıştır konuya çok detaylı olarak alevilik şia vb hakkında katkıda bulunacağım amma öncelikle şu konuda hemfikir olmalıyız Muaviye zalimmidir hz midir yada fasıkmıdır ? |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Öncelikle ALLAH subhanehunun bizlere seçtiği, bizden razı olacağı ve beklediği şahsiyet kimlermiş bakalım. ALLAH subhanehu bizden şucular, bucular, ondanlar, bundanlar diyerek ayrılık ve tefrikaya düşmemizi mi, yoksa sadece yararlı işler yapan, ALLAH subhanehuya davet eden Müslümanlar olmamızı mı bekliyor görelim. Bakara 132 Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi). En’âm 125 Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslam'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir. Âl-i İmrân 19 Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur. Âl-i İmrân 85 Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. Maide 3 Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. .......... Demekki buraya kadar anlatılan ayetler bize, İslam yani müslüman olmamızı emrediyor. Bunu neden yazdım, sürekli yazılarınızda biz sünniler gibi cümlelerle neden benim adımı da bir gruba taraf yapma derdindesiniz anlamadım. Üstelik ısrarla müslüman olmadıklarını kendileri ilan eden bir grubu sözde birlik adına savunurken, aynı mesajın içinde biz sünnilerde diyerek ayırım yapmanızda çok garip olan bir yaklaşım olmuş. Artı; hala madımakta yaşanan olayı , kimlerin yaptığı, kimlerin dahil olduğu, kimlerin göz yumduğu belli olmamasına karşılık SÜNİİLER yaptı diyerek bir topluluğa tümden maletmeniz, ciddi manada niyetinizin birleştiricilik ve hoşgörü mü olduğunu, yoksa tarafgirlik ve körüklememi olduğunu kuşkuya düşürmektedir. (yazdıklarınızı iyi okuyun lütfen). Kardeşim, birincisi ben ne zaman burda sünniyim dedim ki, bana veya sözde inandırdığın inanca,başkalarınca bir yerde işlenmiş suçu hepten yükleyebilesin. İkincisi, katliam yaptığını iddia ettiğin gruba karşı savunduğun grupta, bebeklerine varıncaya kadar öldürerek Başbağlarda misilleme yapmış mı? Yapmış... Buna göre yani senin dediğin yoruma göre sünniler katliam yapmış, alevilerde onlara misilleme yapmış ve öcünü almış olmuyor mu_? Oluyor... Peki neden hala bu mağdur fasaryası ve ne için... Peki hala alevi dediğin grup neyin ajitasyonunu yapıyor, nedir bu yalan ağıt ve zırlama kardeşim, bunun psikolojik tabiri magduru oynayıp ,zalim olmak isteği midir_?!!! Hem tekrar ediyorum tasvip etmediğim onaylamadığım bir suçu nasıl bir başka inanca komple giydirebiliyorsun ve benim inancımı bilmeden de nasıl beni aynı katagoriye sokuyorsun. (bunlar anlaşılır şeyler değil) Önceki yazımda açıkça dedim, olayı ilk kışkırtan ateist fiğürlerden tutunda, olay anında tedbir alınmamasına, olaya katılanların içerisinde PKK taraftarlarının olmasına kadar, siz sürekli olaylara karışanlara sünni diyorsunuzda,karışanlar içine PKK marksist-leninist bir örgüttür, birçok kritik sürecin irdelenmesi gerekir. Tekrar ediyorum olaylar daha ilk başlamadan zaten sünni dediğiniz kesime yönelik bir kışkırtma, bir ajitasyon operasyonu mevcuttu. PEKİ HALA BUNLARI NEDEN GÖRMÜYORSUNUZ_? Sonra demişsiniz ki; __________________________________________________ _______________________ Suçlar kişiseldir demişsin. Ben de diyorum ki o suçu işleyen kişi neden hep sünnilerden oluyor. neden yakılan bir alevi onu yakan sünni oluyor. Hani biz kendimizi gerçek müslüman olarak hep görüyoruz ya, onları müslüman olarak görmüyoruz ya ondan soruyorum. Bu işte bir terslik yok mu. Emevi zamanında alevi kıyımı, osmanlı zamanında alevi kıyımı, daha düne kadar maraş çorum sivas da kıyım. Bunlara bir şekilde kılıf uydurulup şundan bundan olmuş diyebiliriz. __________________________________________________ ________________________ Bir cümlenizde alevilerin ibadet şekilleriyle alay edercesine demişsiniz. Önce şunu anlatayım, bunlar İslamın emrettiği bir ibadet değil, ayrıca aynı eleştirimi sünni diye dillendirdiğiniz tarikatların içinde yaşanan, hırrada mırrı forklöre kadar eleştiren ve kabul etmeyen biriyim. İslamda olmayan bir ibadetin türetilmesine karşı olmam çok doğal, heleki kendilerini müslüman olarak nitelemeyenlerin davranışlarınıda İslama göre ibadet olarak görmem mümkün değil.(birileri benim değerlerimi mami, İslamik gibi ifadelerle sürekli aşağılar ve kücümserken, ben onların değerlerini nasıl tanırım) Benim asıl sıkıntım şu; Kur"ana inanmamak herkesin hakkı, ama sazına telli Kur"an adı takmak kimsenin haddine değil. Benim değerim, inancım kimsenin eğlencesinin, sazının bileşke adı olamaz. Soruyorum size bir hristiyana gidipte bizim sazımız İncil deseniz, bunun neresi hoşgörülebilir veya bahsi edilen sözde hoşgörüye nasıl sığabilir. Oruç meselesine gelirsek, İslamın emrettiği ramazan orucu farklıdır, bahsini ettiğiniz grubun muharrem orucu farklıdır. Kaldıki hristiyanlarda,yahudilerde,hindulardada oruç vardır. Oruç tutmuş olmaları ise asla müslüman olmaları anlamına gelmez. Bahsini ettiğiniz grupların ekserisi heteredoks inacına sahiptir. Tekara ediyorum kendilerini müslüman olarak adlandırmadıkları gibi, müslümanlrın hiçbir inancını benimsememişlerdir. Kıymetli kardeşim Emevi zamanında Alevilik diye bir oluşum yok. Safeviler sonrası olan olaylarda siyasi imtiyaz kavgasından başka bir şey değil. Günümüze doğru gelirsekte, Halaçoğlunun bir dönem ağzından kaçırdığı gibi, ermenilerin kendilerini çalkantılı dönemlerde gizleyebilmek için aleviyiz demeleri, çoğununda günümüze kadar alevi olarak gelmeleridir. Bunada yalan diyeceksiniz ama, e bakın bakalım erivandaki ermeniyle bazı alevilerin fizyolojik benzerliklerine. Bunu sakın kimse bir aşağılama olarak yazdığımı filan dillendirmesin ha. Bu Halaçoğlunun secerelerdeki keşfine, ve benim yıllar öncesine kadar savunduğum fizyolojik benzerliğe dikkat çekmemden başka birşey değil. Halaçoğlu daha sonra sözünden dönmüştür öyle demek istemedim demiştir çünkü, secereler ve kanbağı üzerinden türkiyede bir araştırma yapsanız, orta asya ve mongolit tipinde çekik gözlü türklerin ne kadar sayıca az olduğu sonucuna varırsınız ki, buda adı Türkiye olan sistemin yıkılması anlamına gelir. Halaçoğluna bu tehlike hatırlatıldığı için iddiasından dönmek durumunda kalmıştır. Ayrıca alevilikte ana erkil düşünce yapısının olması, tıpkı yahudilikteki erkek nesillerinin çoğunu savaşlarda kaybetmelerinden dolayı, nesillerini devam ettirme kaygısıyla şekillenmiştir. Anadolu mitolojisi kibelenin, yine eski kült inançlardan antik mısır ilahları, üçlemesi Sokar, onunla bütünleşen Öziris ve karısı aslan başı Zahmet, bulaşıcı hastalıkları insanlara verir, alevilerde İlah,Muhammed,Ali üçlemesi ve, şifa dağıtan ana şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Hristiyanlıkta ise bu Meryem ana, ve baba, oğul, kutsal ruh üçlemesi olarak karşımıza çıkmakta. Alevilik inancına dair kendi kaynaklarından örneklerle bakalım birde: __________________________________________________ ____________________ dur katalizör biraz daha söylüyümde cehennemdeki yerimi garantiye alıyım... bilenler bilirler Dersimde güneş doğarken dua edilir, Güneşe Muhammette denir. Ay ise Fatma Ana dır. Aliyi zaten söyledik O da Allahtır... Dersimliler için Hızırda çok önemlidir, oturur kalkarken dahi YA HIZIR denir... bunlar tevbelik değil... bilakis HAKK YOLU dur yani "Raa Heqi" [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Alim ALLAH yani haşa Ali ALLAH mış; [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hatay alevisi ve mersin alevisi Ali ALLAH tır diyor haşa: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Fellahlarda Ali ALLAHtır dermiş haşa: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bir başka forum: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kızılbaşlarda Ali... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Alevilerin bildirgeleri; [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Aleviler niçin namaz kılmaz: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Aleviler niçin tavşan yemez: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] __________________________________________________ _______________________ Gelelim mesneviye, nedense yorumlarınızda hoşa gitmeyen hikayeleri hemen red ederken, hoşa gidecek sözleride hemen Rumiye maletmişsiniz. Bu cidden ironik bir yaklaşım olmuş. Öte yandan ben bahsini ettiğiniz fıtri sapık hikayeleri ciddiye bile almıyorum, çünkü mide bulandıracak şeyin içinde hak olamaz. Mevlevi kaynakları bahsini ettiğiniz beyitleri yazarından reddetmezler, şerh ve tevile yönelerek aklamaya çalışırlar. Benim meselemse fikri sapıklığıdır. Şems budist bir rahiptir ve Ruminin kendiside kitabında hint felsefesi reankarnasyonu devr inancını savunur. Bir bakarsınız bir beyitte vahdeti vucudu bir bakarsınız öteki betitte vahdeti şuhudu savunur. Melanet mesneviyi vahiy ilan eder vs. vs Dünya tarafından peygamber a.s haşa aşağılanırken, ruminin övülmesi ne kadar ilginçtir değil mi_? Övenler arasında madde bağımlısı Osho gibi sahtekarların ve zen rahiplerinin olmasıda ilginçtir. Birkaç intihale örnek vermek gerekirse: Kelile ve dimne hikayesi hintli yazar Beydaba nındır. "Gel, gel ne olursan ol yine gel" dizeleri , Orta Asyalı ünlü sufi Ebu Said Ebu'l Hayr'ındır. “Sen kendini ne bilirsen bil, karşındakinin anlayabildiği kadar varsın.” sözü,milattan önce Delphoi tapınağının girişine kazınmış, “kendini bil” sözünün bir başka versiyonudur. Kara Kitaptada şunlar yazılıdır: "Meviâna'nın enbüyük eseri denen Mesnevi baştan sona bir çalıntıdır!"Bu cümlenin arkasından akademik yorumcuların saygısızlık korkusu ve gerçek kaygısı arasındagidip gelen bir üslupla gösterdikleri benzerliklere abartılarak işaret edilmişti. Mesnevi'dekifalanca hikâye 'Kelile ve Dimne'den alınmış, filanca hikâye Attar'm 'Mantık-ut Tayr'ındanyürütülmüş, beriki anekdot olduğu gibi 'Leyla ve Mecnun'dan kaldırılmış, ötekisi 'Menâkıb-ıEvliya'dan aşırılmıştı. ..... İsterseniz önce şu konuyu bağlayalım sonra bir başka başlıkta mesnevi üzerine devam edelim. Önceki yazılarımda tarikatlarda şu var kendilerini tasavvufçu ilan eden şu gruplarda neler var diye yazdığım bir yorum, neden buraya getirildi ilginç değil mi? Ayrıca neden bir kişiye karşı olmam veya bir kişiye rahmet okumam, adını zikretmediğim kişiler anılarak reddiye sunuluyor onuda anlamış değilim. Kaldıkı zikredilen isimleri benimsemediği mi hiç mi hiç söylemedim. Arkadaşlar Said Nursi yi, Güleni yazılarımda zikretmedim, zikretmiş olsaydım örnekleme vaya karşı simge olarak yazabilirdiniz.İkinizde bence konuları kafanızdaki düşünce kliğine göre şablonluyorsunuz. Bense konuları görünür realiteye göre irdeliyorum. Selam ve dualarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Sıleyman kardeşim; Ruminin fikri fıtrı küfrü eserlerinde sabitken, sen Muaviye r.a e, ALLAH rahmet etsin demekle hemde milyar kez kıyas götürmüşsün anlayamadım. Muaviye r.a ın küfrü veya fıskı fücüru, zalimliği neymiş yaz bilelim. Ali r.a le aralarında geçen mesele benim bildiğim kadarıyla sulh ve anlaşmayla sonuçlandı. Peki bugün asırlar önce ihtilafları hakka kalmış olanları çarpıştırmak bize ne kazandıracak. Varsayalım ki, Muaviye r.a dediğin gibi zalim, katil, fasık olsun. Rumi gibi kendisini yeryer peygamber ilan edenin, kendisini, dostunu, kadını, şarabı ilah edinenin küfrünü nasıl aklamış oluyor, bir başkasına sözde haketmediği rahmeti okumak, nasıl mülhide iman kazarndırıyor. Bir konuyu düşüncenizde ispat edecem derken, batıla kendiniz daha fazla dalıyorsunuz bence. Kardeş şayet Muaviye r.a küfür işlemişse, iddiana göre, bir başkasının küfür işlemside ayrıdır. Bunuda tartışalım ama alıntı yapın bir başka başlık atın tartışalım, konu nerden nereye geldi. Bende merak ettim Muaviye r.a ın bu derece kınanacak küfrünüde, hala asırlar önceki ihtilafların ajite edilmesi kime hizmet ve yarar sağlar bunuda not düşmek isterim. Selam ve dualarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kaldı ki sizin hırsızlık yapmış gibi ima ettiğiniz O Yüce Şahsiyeti bugün bütün dünya takip edip Onun o güzel ve derin manalar içeren sözlerini anlamaya ve çözmeye çalışıyorlar. Yani onca dünyadan bilim adamları herhalde geri zekalı değillerdir... Mihraç adlı eden alını Dünya tarafından peygamber a.s haşa aşağılanırken, ruminin övülmesi ne kadar ilginçtir değil mi_? Övenler arasında madde bağımlısı Osho gibi sahtekarların ve zen rahiplerinin olmasıda ilginçtir. Mdm1 adlı üyeden alıntı Tam olarak düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.... Batı dünyası Muhammed (sas) in m sine tahammül edemezken her nedense ibn-i arabi ve mevlana ruvinin o muhteşem! Eserleri batının üniversitelerinde ders kitapları olarak okutulması herşeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır,tabiki görebilene |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? kamer 34 'den Alıntı: Tam olarak düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.... Batı dünyası Muhammed (sas) in m sine tahammül edemezken her nedense ibn-i arabi ve mevlana ruvinin o muhteşem! Eserleri batının üniversitelerinde ders kitapları olarak okutulması herşeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır,tabiki görebilene ---------------------------- Sevgili arkadaşım, Batının Mevlananın o güzel insanlık dersi veren, insanı nefsinden uzaklaşması gerktiğini anlatan vs. sözlerinin olduğu eserlerini ders konusu etmesinde ne gibi çıkarları olabilir? Sonuçta Mevlana bugün dünyada hayatta da değil ki deseniz Onu kullanıyorlar... Mesela bana derseniz Fetullah Gülenin senelerdir müslümanları katleden, Irakda müslüman kadınlara tecavüz eden abd'de ne işi var? Neden abd Fetullah Güleni kendi kucağında barındırıyor? Bugün abd Fethullah Güleni kullanıyor derseniz o zaman anlarım. Bir Saidi Nursiyi batılılar kürdüstan devleti kurması için milli mücadeleyi verenlere karşı kullanmıştır deseniz o zaman anlarım. Ancak Mevlananın insanlara ışık tutan güzel sözlerini kullanıyorlar derseniz buna ancak gülerim... Bir insanın içinde güzellik varsa güzel bakar güzel görür. Bir insanın içinde çirkinlik varsa çirkin bakar çirkin görür. Mevlananın bütün yüzlerce sözlerini bir araya getirdiğimizde bunların içerisinde %90 güzel öğütler veren sözler iken içinde geri kalan Mevlananın bütün sözlerine bakıldığında aslında geri kalan %10'un hiç de Mevalanaya ait olamayacağı çok net görünen sözlerini yanlızca görüp Mevlanayı o sözlerle değerlendirmek nasıl bir bakış açısına sahip olunduğunu çok açık ifade etmektedir. Onun için sizin pencerenizden o şekil görünüyor olabilir. Ancak pencerenin dışında bir de göründüğünden daha geniş ve gerçeklerle dolu bir dünya olduğunu unutmayınız. Görünen köy klavuz istemez... İslamın çıktığından bugüne kadar peygamberimizden sonra birçok nefsi çıkar sahibi hükümdarlar Mevlana gibi gerçek din alimleri yerine kendi çıkarlarına hizmet edecek sahte din kisvesi altında yanlış bilgilere sahip din alimlerini destekleyerek islamla ilgili bir sürü yalan yanlış sahte bilgi ve düşüncelerin yerleşmesine sebep olmuşlardır. Bugün islam ülkelerinin geri kalmasındaki ve de ileri ülkeler tarafından aşağılanıp ezilmesindeki en büyük etken yerleşmiş olan bu sahte bilgi ve düşüncelerin islam toplumlarında yer edinip bir türlü atılamamasındandır. Bunları iyi görmek lazım... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Alıntı:
Muaviye Peygamberimizin Ehlibeytini şehit eden sonra da islamın içerisine ayrılık tohumları eken kişidir.Bunu bir sürü ilahiyatçımız da kabul etmektedir. Muaviye daha çok bazı tarikatlar ve bu tarikatlardan çıkıp gelmiş araştırmacı yazarlar tarafından veya bu kültüre sahip bir çevreden yetişmiş insanlar tarafından r.a olarak ifade edilmektedir. Bu bile islamın ne kadar geçmişten bu yana çarpıtıldığının en büyük delilidir... Düşünsenenize Peygamberimizin iki gözü olan ailesini, evlatlarını katledecek sonra da ona r.a diye hitap edeceksiniz. Yazık hem de çok yazık. O güzel peygamberden hangi yüzle şefaat dileyecekler çok merak ediyorum... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli kardeşim; Hüseyin r.a ın şehit edilmesine sebep, Kufelilerin kendisine haber gönderip biat edeceklerine ikna etmeleri, bunun üzerine yola çıkan Hüseyin r.a ı ve beraberindekileri kuşatma altına alan Yezidin gönderdiği İbn Ziyadın kuşatması altında kalması, biat edeceklerini vaadeden hiçbir Kufelininde yardım etmemesidir. Hüseyin r.a ın şehadeti ve hala masum kanı üzerinden bugün siyasi çıkar gözetmek, İbn Ziyatla yanyana aynı masum kanı bugün akıtmak gibidir... Öte yandan Ali r.a. ile Muaviye .r.a arasında ihtilaflar anlaşmayla sonuçlanmıştır. Hüseyin r.a ın şehadetine sebep olan zalim Muaviye r.a değil oğludur. Oğlunun işlediği suçtan ötürü bir insan sorumlu tutulamaz heralde, üstelik ölümünden sonra gerçekleşmiş bir olaydan hayli hayli sorumlu tutulmaması gerekli. Anladığım kadarıyla Muaviye r.a ile oğlu zalim, mülhit, katil Yezidi karıştırıyorsunuz. Asırlar önce çıkmış bitmiş bir ihtilaf üzerinden de, nasıl bir iman prensibi çıkarmaya çalışıyorsunuz anlayamıyorum. Bu işi kaşıyanların, kanatanların bugün bile niyeti, İslam ve müslümanlık değil, ideolojik, siyasi, mezhepsel çıkarımlardır. Bugün bunların tartışılması bahsini ettiğiniz hoşgörünün neresine sığıyor. Kendilerine sözde ehlibeytiz diyen ama zerre üzerlerinde müslümanlık barındırmayanların, müslümanı müslümana kıydırtabilmek ve müslümanlara sövmek için kullandıkları bir meteryal haline dönüştürüldü adeta kerbela. Çıkmış sosyalistte sözde devrim diyerek kerbelaya atıfta bulunuyor ,sonra gidip ateist formlarda İslami değerlere sövüyor. Artık tezgahta kimin malı var herkes biliyor, kimsede bu sevgi ayaklarını yemiyor, en azından ben yemiyorum... Selam ve dualarla kardeşim... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? [QUOTE=mdm1;145794] QUOTE] Sevgili arkadaşım, Kafanda Alevilik ile ilgili kendi kendine bir şablon oluşturmuşsun. Kim ne derse desin o şablona göre ölçülendirip öyle fikirler sunuyorsun. Bir önceki yazımda evet dedim fikirleri çok değişik kabul edilemeyecek alevi grup ve dernekleri var. Fakat hepsini aynı şeyleri savunuyormuş gibi kabul etmemek lazım. Tıpkı namaz kılmayan oruç tutmayan içki içen sünni insanları gibi. Yani sapla samanı birbirinden iyi ayırmak gerekir... Bir sürü link vermişsin. Bu linkler tamamen o sitelere bahsettiğimiz gerçek dışı fikirleri savunan ateist kişilerin o forumlarda açtığı veya açılan konulara verdiği cevap ve yorumlardır. O forumlarda her inançtan insanın düşüncelerine saygı duyulur ve bu yüzden mümkün olduğunca sansür uygulanmaz. Dolayısıyla bu ateistlerin yazdıklarını sanki o siteye mal etmek özellikle de Zöhre Ananın yolunda giden insanların açtığı forumu linkleyip sanki kendi düşünceleriymiş gibi göstermek dürüstçe bir hareket değildir. Zöhre Ana forumda benim de yorumlarım yazılarım olmuştur. Nerde neyin ne olduğunu ben sizden daha iyi biliyorum. Onun için bilmeyen insanlar bu verdiğiniz linklerden o insanlara karşı yanlış ve önyargılı düşüncelere sahip olabilirler. Bu da doğru bir tutum değildir... tekrar tekrar yazdığım halde işinize geldiği gibi yakıştırmalar yapıyorsunuz. Bir kez daha söylüyorum. Gerçek aleviliği yaşan aleviler kendini müslüman olarak hem de gerçek müslümanlar olarak görüyorlar. Öyle görmüyenler bahsettiğim alevi adı altında gezinen ateist gruplardır... Yapılan alevi kıyımlarını dönderip dolaştırıp pkk'ya bağlamışsınız da pkk dün vardı. Geçmişte muaviye zamanında yapılan ve de osmanlı zamanında yapılan kıymlarda da mı pkk vardı. tv görüntülerinde ayaklanma adım adım nasıl başlamış, kimler neren harekete geçip hangi tarikatlara bağlı hepsinin görüntüler eşliğinde belgeselleri var. ordan çok açık kimin ne olduğu neyi temsil ettiği görüntüleriyle açıkça görülmektedir... Asıl bağlarbaşı katliamı pkk tarafından yapılmış olup öcalan da bunu doğrulamıştır. Mahkeme tutanaklarına da geçmiştir. Bu olayı sivas katliamının üstünü örtmek için sanki aleviler tarafından yapılmış gibi gösterilmiş sanki sivasa karşı bir misillemeymiş gibi gösterilmiştir... Diğer bir mevzu alevilerde sazın Kur-an kabul edildiği konusu. Bu da yalan bir bilgi. Yine ateist grupların yorumlamalarıdır bu. Benim tanıdığım gerçek alevi arkadaşlarıma sorduğumda şu cevabı bana vermişlerdir. Saz alevilerde evliyalar tarafından batından zahire aktarılan Hak nefeslerinin insanları aşka getirerek Hak aşkı ile çoşturarak söylenmesini sağlayan bir araçtır yanlızca... Kimse kimsenin ibadetlerini islam dışı olarak görme yetkisine sahip değildir. gerçekleri bilen yanlız Allah'tır. Sonuçta o insanlar da kendilerini gerçek islam olarak kabul edip ibadetlerini ona göre yapmaktadırlar. Ancak ne olursa olsun Allahımız bir, peygamberimiz bir, farklı yorumlansa da kitabımızın ismi Kur-an olduğuna göre çıkıp da ben onları islam dışı görüyorum. Müslüman olarak görmüyorum demek haşa Allah'ın yerine hüküm vermek olmuyor mu? Kimin ne olduğuna bizler mi yoksa Allah mı karar verecek? Onun için söylemlerimize de dikkat etmemiz lazım... Ayrıca islam, peygamber ve Kur-an, kimsenin tekelinde değildir. Bütün insanlığa gönderilmiştir. Kimse kendisi gibi düşünmeyen, insanları islam dışı kabul etme hakkına sahip değildir. Herkes islamı kendi algıladığı ve yorumladığı gibi yaşar.daha önce de dediğim gibi birisi kendi inancını sanan zorla dayatırsa ancak o zaman savunma amaçlı başkasının inancına dil uzatırsın... Alevilerin ermeni olduğunu ima etmişsin. Çok yanlış bir bilgi. Alevilerin soyu gerçek Türklerden gelmektedir. Aleviler peygamberimizin de dedelerinin Anadoluda zamanında arap topraklarına göç etmiş Türk soyundan olduğunu kabul ederler. Durum böyle iken nasıl ermeni olabilirler. Zamanında aynı bölgede yaşayan ermeni ve alevi insanlar arasında evlilikler olmuş ordan bir soy değişimi olmuş olabilir. Bu gerçekleri saptırmayı gerektirmez... Halaçoğlunun ermeni meselesinden çark etmesinin altında bir sürü siyasetin içerisinde olan insanlarında ermeni soyundan ve başka soylardan geliyor olmasıdır. Ordan tepki gördüğü için çark etmiştir. Mesela tv.lerde haber programlarında da çıktı. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gülün de anne tarafı mı baba tarafı mı tam hatırlayamıyorum. Bir tarafı ermeni olduğu ortaya çıktı. O zaman bile tepki görüp bu haberlerin yapılmasına sonradan izin verilmedi. Ancak Abdullah Gül bunu çıkıp da yalanlamadığına göre gerçek olma ihtimali yüksektir. Ayrıca Abdullah Gülün özellikle ermeni açılımında önayak olmasının altında da zaten bir tarafının ermenilerden geliyor olmasıdır. Bunu neden yazdım. Bir çok insanın bir yanı başka bir soya dayanabilir. Bu birkaç insanla bütün bir toplumu değerlendirmememiz lazım... Son olarak da Mevlananın yüzlerce sözünden bir kaçını birilerinin sözleriyle benzerlik görmesi onun ordan çalındığını kanıtlamaz. ortaya dürüstlük adı altında bir başlık atalım. Her ikimiz de on tane kendimize ait dürüstlükle ilgili sözler sarfedelim. Görürüz ki birbirimize benzer sözler söyelyeceğiz. Onun için benziyor öyleyse çalmıştır demek komik bir yaklaşım olur... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Bu sayfa yanlışlıkla oldu. Bilgisayarımdaki bir problemden dolayı iki kere kaydetmişim. Yukardaki sayfa ile aynı olduğundan yazıyı sildim. Özür diliyorum. |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Alıntı:
Sevgili arkadaşım bunlar senin doğruların. Ancak tarihi gerçekler çok faklıdır. Unutulmamalıdır ki bir yaşanmış tarih vardır. Birde birilerinin kendi ideolojisi doğrultusunda çarpıtarak anlattığı yazılmış tarih vardır. Bunları iyi ayırt etmek lazım... İşte yaşanılmış olan tarihte Muaviye ve oğlu Yezit, Ehlibeyti şehit eden, İslama ayrılık tohumları eken kişilerdir. Bunu bir sürü tarihçi kabul etmektedir. yanlızca son bir kaç senedir tarih birilerinin kendi idolojisine göre yeniden yazılmaya çalışılmaktadır. o yazılan yeni tarihte de eskiden yazılmış yalan yanlış bazı bilgiler kaynak gösterilerek islam düşmanı olan insanlar gerçek islamcıymış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Bunlardan biri de muaviye ve yezittir. Ancak unutulmamalıdır ki Allah her şeyi görüp bilendir... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kardeş madem dediğin gibi onlar ateistlere aitse, o zaman alevilik manüpülasyona açık uçları açık bir oluşum demektir. Ermeni olmak şuç unsuru değil ki. Ama insanları görüşlerini değiştirecek, inançlarını saklayacak kadar baskı altında tutmak suç, bunu bende kabul ediyorum. Pkk mensubu birçok militanın cenazesi cem evlerinden kalkmakta. Devamınıda yorumlamayacağım. Neyse konu kısır bir cenderenin içerisinde dönüp durmakta. Konuyu noktalamak istiyorum ve son olarak şunları söylüyorum. Kimse İslama inanmak zorunda değil. Kimse inandığı hangi inanç olursa olsun, başka inançlara saldırmadan ve farklı değerleri aşağılamadan dile getirebilmeli. Kimseye inanmadığı bir inanç eğitimi zorla dayatılmamalı. Kimse mensubu olmadığı inancı, asıl kaynağından çarpıtarak tahrip ve tasviyeye girişmemeli. Mesnevi konusundada yarın devam ederiz inşaALLAH... Selam ve saygılarla kardeşim... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? mdm1 Kardeşim Muaviye=zalim=Fasıktır sizin o belirtmiş olduğunuz İmam Hüseyin (a.s) mevzuu o kadarda basit bir mevzu değildir olamazda Yezit'i (lanetullahi Aleyh) başa getiren ona zorla biyat toplayan Muaviye zalimi değilmiydi Aişenin kardeşi Halife Ebubekirin oğlunu kendi saltanatı/krallığı için katleden Muaviye değilmiydi? İmam Alinin kardeşini para ile satın alıp İmama karşı sözler söyleten,Hutbelerde seksen yıllık süreç içerisinde İmam Aliye lanet okutan ve okumayanları katleden Muaviye değilmiydi. Muaviye ve Yezit’in nassa aykırı olan davranışlarını halen görmeyip onlara Hz diyebilen anlayışların nasıl bir Kur’an ve Sünnet tasavvuru olduğunu anlayamıyorum. Zalime zalim, fasığa fasık denilmeyecekse o zaman bu kavramları Kur’an kimler için ele almıştır? Nassa aykırı olan cürümlerden bir kaçını izah etmeye çalışacağım: Muaviye: Nassa aykırı olduğu halde evlilik dışı çocukla normal bir kardeşlik kurulabileceği iddiası ile Ziyad b Sümeyye’yi nesebine geçirmesi. Hicr b adiy ve arkadaşlarını İmam Ali’ye yöneltilen lanetlemeye karşı çıktıkları hunharca öldürtmesi. Sıffin öncesi ve sonrası İmam Ali ve taraftarlarına karşı düzenlediği hileli entrikaların baş mimarı Amr b As’a mükafat olarak mısırı vermesi. Şefaat ve yakınlık yolu ile had cezalarının uygulanmasını durdurma. Ümmetin malı ve zekat gelirleri üzerinde keyfi harcamalar yapması. Gasp ettiği hile ve entrikalar ile ele geçirdiği yönetimi oğlu Yezit’in himayesine geçirme gibi bu ve benzeri birçok zulme imza attı. Cahızın dediği gibi: ‘’Ümmetin içindeki kefere idi’’ (Cahız, Resailü’l-Cahız, cilt 2, sh,7.11.14.16.179) Yezit’in Cürümleri: Mekke’yi istila etmesi. Kabe’yi taşlatması. Allah’ın haram kıldığı evi çiğnetme. İmam Hüseyin ve Beraberindeki yiğitleri katletmesi. Bu ve benzeri birçok zulmü işleyen baba ve oğul hakkında İbn’i Ebil Hadid şöyle der: Beni Ümeyye emirlerinin Hz Osman, Ömer B Abdulaziz. Yezid b Velid dışında kalanların hepsi facirdir. (İbn’i Ebil Hadid, Şerh Nehcül Belağa, cilt 2,sh 309) İmam Hasan El Basri Şöyle anlatır: Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir (Ahzab-72) Ayetini okuyarak ‘’Değerli ipekli kumaşlara bürünüp gayet ince elbiseler giyenler daha fazla güç ve iktidar istiyorlar, fakat emaneti yerine getirmiyor, kendileri refah içinde oldukları halde, halka zulmediyorlar. Halkın diniyle alay edip göbek büyütüyorlar. Dünyalıklarını genişletip, mezarlarını daraltıyorlar. Anlayışlarını değiştirip, dinlerini zedeleyenleri görmez misin? Başkalarının malını gasp edip, yanları üzereni yatarlar. Elde ettikleri nimetleri yiyip kendilerine karşılıksız olarak hizmet ettirirler. Acıdan sonra tatlı, sıcaktan sonra soğuk, kurudan sonra yaş yemeklerle fazla tıkınıp, nefesleri kesilip kımıldayamaz hale gelirler ve cariyelerinden hazım ilacı isterler. Fakat cariyelerinden biri şöyle cevap verir: ‘’Hayır, vAllahi sen yediklerini değil ancak dinini eritebilrsin. Nerede komşuların, nerede yetimler, nerede yoksullar, nerede Allah’ın emrettikleri.’’ (Murtaza, Emali’l-Murtaza, sh,154,155) Açıktan işlenmeyen birçok nifak baba ve oğul sayesinde aşikar olarak işlenmeye başlanmış ve Muhammedi İslamın yerine Emevi sultasının heva ve heveslerinin hakim olduğu sapkın anlayışın eseri olan anlayış günümüze değin süregelmiştir. Kendi yardakçılarına yazdırdıkları birçok eserde kendilerini göklere çıkaran sunumlar yaptırmışlardır… İmam Hüseyin (a.s)’in Şahadetindeki asl olan mana ile Ümmeti Muhammed’e Kur’an’i bir bilinç ve takva ile birlikte hakikatler üzere birleşmeyi ve zalimlere karşı tek güç olabilmeyi nasip eylesin. |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Kıymetli kardeşim, dedinizki Hüseyin r.a ı Muaviye r.a katletti. Bende dedim ki bunu yapan zalim katil oğlu Yezit. Kardeş şimdi siz bir cürüm işleseniz, hesabı sizden mi sorulmalı babanızdan mı_? Birde merak ettim bu bahsettiğiniz tarih hangi tarih miş. Şianın mı, sünnilerin mi, müsteşriklerin mi? Eğer şia üzzerine uzun soluklu tartışma açarsanız emin olun Hasan el Askerinin çocuğunun olmadığını dillendiren tarihi kayıtlara kadar gidebiliriz. Yani bugün 12 imam seceresine inananların secereleri Hasan el Asgeride kopmuş demek olur ki, bu ap-ayrı bir tartışma konusu demektir. ALLAH subhanehu herşeye şahittir buna benimde tam imanım var inşaALLAH. Selam ve saygılarla... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Sıleyman kardeşimsen hangi ekoldensin, önce bunu öğrenebilir miyim. Verdiğin kaynaklardan bazıları pekte ehli sünnet kaynaklarına benzemiyor. Artı Muaviye r.a a katil demiştin yanlış hatırlamıyorsam. Şimdide fasık diyorsun. Peki fasığın İslamdaki hük mü nedir_? Selam ve saygılar... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Değerli mdm1 Kardeşim ekoller hususunda asla holiganlığım/taassubum yoktur bazen şia bazen vehhabi bazen Mutezile ama çok az Sünni olabiliyom amma hiçbiri benim putum değildir hepsinin Kuran ve Canlı örneği Allah resulünün yaşamına uygun olanlarını alırım Temel Kaynağım Kurandır Allah Bizlere en güzel ismi Müslüman/Teslim olan anlamında vermiş iken bunun üstüne a veya b ismi kullanmam hiçbir değeride bende yoktur Allah'ın verdiği isim üzere... Kaynaklarım Genellikle Mutezile Şia Sünni size istediğiniz hususta istediğiniz delili getirebilirim 12 İmam inancım yoktur Mehdiyet uydurmasına inanmam Mezhep(Çİ) değilimdir sadece Mezhepli olunabilir diyorum Kuran ve sünneti tahkiki bir iman ile yaşamak için temel kaynak bilirim ... Sünni veya Şia'nın birbirlerini alt etme anlayışlarına hurafe ve bidatlerine savaş açmışımdır Hadis hususunda Allah resulüne kesin aitttir demem çok sağlam kaynaklara dayansa dahi Allah resulü demiş olabilir der tarihi malumat olarak alırım ... Bu Konu üzerinde sizinle ayrı bir başlık altında Alevilik Şia Sünni Mutezile Vehhabi vb hususunda Allah Resulünün Nübüvveti ile başlayan süreçten başlayarak Kuranı hakem kılarak istediğiniz hususta görüşlerimizi beyan edelim Hakkı ve Batılı birbirinden ayıran Allah'ın kelamıdır... Tarikat ve Şebeke başkanları hakkında görüşlerimi burda yayınlayacam diğer mevzulara daha sonra ayrı başlıkta bakalım Kardeşim... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Mihraç adlı üyemiz şuna emin olunki eğer yahudi ve hıristiyanlar birilerine saygı duyup onların fikirlerini ders olarak çocuklarına sunuyorlarsa bu işin isminin islam olamdığının açık kanıtıdır.. İslamın çıktığından bugüne kadar peygamberimizden sonra birçok nefsi çıkar sahibi hükümdarlar Mevlana gibi gerçek din alimleri yerine kendi çıkarlarına hizmet edecek sahte din kisvesi altında yanlış bilgilere sahip din alimlerini destekleyerek islamla ilgili bir sürü yalan yanlış sahte bilgi ve düşüncelerin yerleşmesine sebep olmuşlardır. Mihraç adlı üyeden alıntı Bakın biz zamanda fettullah gülen hareketi amerikan desteklidir demiştik kendi çevremizden çok eleştiri almıştık.. Dinler arası diyalog adı altında yeni türetilen kavramların altında yatan gerçek tamamen insanların daha çok tağutların pençesi altına alma hareketidir.. Ilıman islam diyerek islamın gerçek manasından çıkarılarak adeta bana dokunmayan yılan bin yaşasın tipi insanlar ortaya çıkmasına vesile olmuştur...... Gerek mevlana gerek ibn-i arabi gerek said-i nursi gibi zatların tağutlarla hiçbir dertleri olmadığı gibi tağutlarında bu zatlarla hiçbir sıkıntısı olmamıştır.... Gerçi tağutlar şehy Said hareketinin karşısına geçen ve halkı şeyh Said hareketine karşı kışkırtan said-i kurdiye bile tahammül edememişlerdir..... Musa ve firavun davasında musa haksızdı diyen bir mevlanayı islam alimi olarak nitelendirmek hakikaten anlaşılır birşey değil.... Mevlanaya ait bu sitede “Mevlanadan güzel sözler” başlıklı konuyu inceleminizi tavsiye ediyorum.. O bölümde mevlananın şirk küfür dolu sözleri ele alınmış bunlara gerekli reddiyeler yazılmıştır... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? Sıleyman kardeşim, görüşlerinde mutezile fikri yansımıştı yanılmamışım, fakat benim için bununda önemi yok. Meselenin kitleneceği nokta şu olacak o zaman, sizin verdiğiniz kaynaklar şiadan olacak ki bunu ben sahih ve tarafsız görmeyeceğim, benim vereceğimde seleften olacakki sizde buna karşı çıkacaksınız. Ortak bir tarihi tespitte bile bulunamazken, asırlar önce süreçlerini tam bilmediğimiz bir konuyu hangi gerekçeler ve delillerle ALLAH subhanehunun kitabına götüreceğiz. Yani bugünden o günlere nasıl ışık tutacağız. İsterseniz bir önceki soruma fasıklık kavramına dönelim sizce fasığın hük mü nedir_? Selam ve saygılar... |
Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_? F-S-K Fısk işlemek, Fasıklık yapmak, açıktan açığa günah işlemek, açıkça Allah’a itaatten çıkma gibi manaları ifade eder. İsyanın her türlüsü kastedilen fiil Küfürden daha umumi olup, küfür, münafıklık, sapkınlık, azgınlık gibi cümledeki yerine göre ayrı-ayrı manalara gelir. فَفَسَقَ (Kehf- 50) Allah’ın emrinden çıkmak فَسَقُوا Küfretmek,inkar etmek (Yunus-33)(Secde-32) Açıkça günah işlemek,fasıklık etme.(İsra-16) تَفْسُقُونَ İnkarcılık etmek (Ahkaf-20) فِسْقٌ Fasıklık etmek,isyankarlık yapmak:(Bakara-59)(Araf-163-165)(Ankebut-34) Küfretmek,inkarda bulunmak.(En’am-49) فِسْقًا Sapıklık,Şirk (En'am-145) فُسُوقَ Açıktan günah işleme (Bakara-197-282) فُسُوقٌ İnkar,Sapıklık (Hucurat-7-11) فَاسِقٌ Açıkça günah işleyen (yoldan çıkmış) (Hucurat-6) فَاسِقًا Kafir,inkarcı (Secde-18) فَاسِقُونَ Kafirler,Sapıklar,Günahkarlar (Maide-49-59-81) (Tevbe-8) (Hadid-16-27) İsyankarlar açıkça günah işleyenler (Maide-47)(Nur-4)(Haşr-19) Münafıklar,iki yüzlüler (Tevbe-67) فَاسِقٖينَ İnkarcılar (A’raf-102) (Neml-12) (Kasas-32) (Zuhruf-54) Münafıklar (Tevbe-53) Yozlaşmış açıkça günah işleyenler (Enbiya-74) Yoldan çıkmış (Zariyat-46) لَفَاسِقٖينَ Sapıklar,inkar edenler (Bakara-26) (Maide-25-26)(A’raf-145)(Haşr-5) Sapıklar,doğru yoldan çıkanlar (Maide-108) (Tevbe-24) Münafıklar (Saf-5) (Münafikun-6) Fasık Kavramın Kur'an bütünlüğünde ele aldığımızda Kafirler,Sapkınlar,Günah İşleyenler,Yozlaşanlar,İnkarcılar,Münafıklar vb Allah'ın emir ve yasaklarından çıkan her türlü isyan demektir. Ve sana, [ey Peygamber], hakikati ortaya koyan bu ilahî kelâmı, geçmiş vahiylerden bu/güne kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, [ey Peygamber,] geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allah'ın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için [farklı] bir sistem ve [farklı] bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek topluluk yapardı: ama indirdikleri aracılığıyla sizi sınamak için [başka türlü diledi]. O halde hayırlı işlerde yarışın! Hepinizin dönüşü Allah'adır; o zaman Allah, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size gösterecektir. O halde, geçmiş vahyin mensupları arasında Allah'ın indirdiğine göre hükmet ve onların mesnetsiz görüşlerine uyma ve onlardan sakın ki Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştıramasınlar. Eğer onlar [Allah'ın buyruklarından] yüz çevirirlerse, bil ki bir kısım günahlarından dolayı onları [böylece] cezalandırmak, Allah'ın iradesi gereğidir: Unutma ki insanların çoğu gerçekten sapkındır. Yoksa onlar, cahiliye kanunu [ile yönetilmek] mi istiyorlar? Hâlbuki kalben mutmain olan insanlar için Allah'tan daha iyi kanun-koyucu olabilir mi? SİZ EY imana ermiş olanlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin: Onlar yalnızca birbirlerinin dostlarıdır. Ve hanginiz onları dost edinirse kesinlikle onlardan olur: Bilin ki Allah böyle zalimlere doğru yolu göstermez! (Maide/48-49-50-51) Ayetlerin nüzul sebebini incelediğimizde Zina ve Adam öldürme hususunda Allah resulüne müracaat eden geçmiş vahyin mensupları arasında İlahi kelamın özelliği olan önceki kitapları tasdik etme hakikati ile Allah'ın indirdiğine göre hükmedilmesi emredilmektedir. Kur’anın muhteşem yönü olan tüm insanlara ve asırlara hitabı çerçevesinde ele almaya çalışalım: Hukuki ihtilaflar gibi gözüken olay aslında hukuki yönü yanında Ahlaki anlamda hakk ve batılın ne olduğunu anlatmak adına hükümleri içermektedir. Allah nezdinde doğru ve yanlışın bir birinden ayırt edilerek Nübüvvet makamında olan Resulüne iletilmesi sonucu onun önüne getirilen her iki konuda karar vermesi İlahi kelamların hükmünün uygulanması emredilmektedir. Çünkü geçmiş vahyin izleyicilerinden Yahudileşenler İlahi kelamda geçen hükmü sınıf makam vb ayrımlara tabi tutarak tahrif etmiş ve kendi arzu ve istekleri doğrultusunda uygulamaya başlamışlardır. Bu sapkın anlayışları ile hükmedilmesi isteğine karşın Allah resulüne gereken emri bildirerek asl olan hüküm ile karar vermesini emretmektedir. Kur’an bütün vahiylerin en zirvesi olarak son peygamber Muhammed (s.a.a) bahşettiği şeriat ile tüm ilahi vahiylerin sonuncusu olarak insanların tüm asırlarda ihtiyacına hitap edecek dini tamamlamıştır. Kur’anın bu benzersiz mesajı geçmiş vahyin izleyicilerinden olup Kur’anın işaret ettiği hakikatler üzere inananlara da müjde vermektedir. Allah’a itaat teslim olma iman esasları çerçevesinde olan hakikatler. Cahiliyeden Allah’ın hükmüne geçiş safhaları: Dişiliğin öne geçmemesi için Örtünme emri ile kişiliği muhafaza emri başörtüsünden öte helal dairesinde kişilik karakter eğitimi. Kesin bilgiye dayanmayan esaslar üzere inşa edilen hükümleri kabul edenlere Allah’ın kesin hükümleri ile sağlam temeller üzere inşa edilmiş olan İlahi hükümler. Adalet ile hüküm verilmeyen cahiliye düzenlerine karşı İnsanlar arasında Adalet ile hüküm verilmesi emri. Allah Resulü Muhammed (s.a.a) cahiliye hükümlerine göre Mekke’nin en kültürlü ve soy itibari ile asil olan ‘’Amr ibn Hişama’’ (Ebu Cehil) yani cehaletin babası demesi aslında bir şey hakkında yeterli bilgiye sahip olmayıp hakikati gerektiği gibi kavrayamamasından ötürü idi. Kuran kesin bilgiye dayanmayan olayların hikmet boyutuna bakmayan ve sadece sonucu ile ilgilenen zihniyete ‘’Cahiliye Zihniyeti’’ derken bu düşüncelere ise ‘’Cahiliye Zannı’’ olarak adlandırır. Cahiliye Hükümleri sadece o asra münhasır olmayıp her asırda varlığını batıl ideolojiler üzerinden sürdürmektedir. Günümüzde Cahiliye hükümleri diyebileceğimiz Allah’ın kesin olan hükümleri üzere olan tüm anlayış ve yasalar Allah’ın hükümlerini görmemezlikten geliyor ve kendi icat ettikleri ile Kuran ve Ahireti yok sayarak insanlar üzerinde zorba anlayışlar ile hükmettikleri sistemler yok olmaya mahkumdur. Asrımızdaki fitne heva ve heveslerin azdırdığı toplumlar, ayakları baş başları ayak olarak gördükleri halde şaşkınlıklarını bilgisizliklerini kabul etmemektedirler. Bir Müslüman’ın bir gayri müslimin hayat tarzını taklit etmesi Kuranın onları dost edinmeyiniz hitabına girmektedir. Kısa ve öz olarak Ayetlerin vermek istediği genel mesaj: Allah’a ait olan ve hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak derece muhkem olup yoruma dahi kapalı olan hükmü uygulamayan kişi eğer mazereti yoksa Kur’ana göre ‘’Fasıktır’’ ‘’Günahkârdır’’. Bunun yanında Allah’ın kesim hükmü dururken onun yerine başka bir hükmü getirmeye çalışan kişi ‘’Zalimdir’’ Allah’ın kesin hükümlerini ve ilahi vahyi kabul etmeyip red eden kişi inkârından ötürü ‘’Kâfir’’ olur… Maide 48 ve 51 Ayetlerin hükmü genel olup Müslümanlara açıkça hitap etmektedir. Yani burada geçmiş vahyin takipçileri üzerinden Ey Ümmeti Muhammed Yahudileşmeyen, Hıristiyanlaşmayın, Azgınlaşmayın aranızda Hüküm verir iken, Muhakeme akıl ve İlahi vahyin temel öğretilerinden yola çıkarak şu ayetin mesajı gereği hükmedin. Allah, size emanet edilen şeyleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verecek olursanız Adaletle hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne de güzel öğüt veriyor; zira Allah akıl sır ermez bir biçimde her şeyi işiten; her şeyi görendir. (Nisa-58) Allah’ın bizlere emanet ettiği şeyleri tüm uzuvlarımız olarak görmek gerekir. Bu emanetleri siyasi, sosyal, ahlaki vb tüm sorumluluk gerektiren alanlarda ehline vermemizi ve Adaletle hükmetmemizi emrediyor. Bu emir Mutlak bir emir olup tüm insanlığı bağlayan bir emirdir. Allah’ın hükümleri bu kadar açık iken günümüz ideolojilerinin kendi heva ve hevesleri uğrunda belirlemiş oldukları yasalar Allah’ın hükmü üzere hüküm koymaktır ve Allah’a ortak koşmaktır. Allah adaleti emrederken günümüz sistemleri para şan şöhret dayısı olanları kayırmak ile meşgul fakir ve mazlum isen bir simit dahi çalsan cezayı hak etmişsin ama dayın var ise bankaların tümünü de boşaltsan ceza almazsın… İş eleman alımında aynı adaletsizlik gözler önünde. Milyar dolarlar kazanan patron işçisini asgari ücret ile çalıştırmaktan gurur duymakta. Mülk yalnızca Allah’ındır hükmüne rağmen Mülk Putperestliği yapan Allah’ın hükmü üzere hüküm koymuş olmazmı? Allah'ın kadınlara bahşetmiş olduğu değeri, ayaklar altına alarak, sanat, magazin, flört, kadın hakları, gibi kadınları aşşağılıyan anlayış sahipleri onları yalnızca cazibe araçları olarak sunmaları Allah'ın hükümleri üzere hüküm koyma değilmidir? Allah'ın kesin hükümlerine rağmen, kendi rantlarını ve gelirlerini korumak adına hurafe ve bidatleri dinin özü gibi sunup, insanları sömüren anlayış sahipleri olan kesimler! Şefaat yetkisini kendilerine vererek, vesilede yalnızca aracı kılınması gereken ibadetler yerine beşer yönlerini koyanlar, Allah şah damarımızdan yakın iken kendilerini ilah yerine koyarak aracılık yapanlar Allah'ın hükümleri üzere hüküm koymuş olmuyorlar mı? Allah’ın kesin hükmü ile Mümin-Müslüman isminden daha güzel bir isim olmadığı hakikatine rağmen, a ve b isimlendirmeleri altında ayrımcılık yaparak, ırkçılık, fitneyi yayanlar Allah’ın hükmü üzere hüküm koymuş olmuyorlar mı? Bu ve benzeri beşeri ideolojilerini ayakta tutma anlayışında olan tüm kesimler Allah'ın hükmü üzere hüküm koymaya çalışan taife içerisine girerler. Allah’ın önünde eğilmeyen başları kendi önlerinde eğdirenler Kula kulluk yaptırmakta ve Allah'ın hükmüne meydan okumaktadırlar... Değerli kardeşim site kuralları gereği link veremiyorum ama size bu konunun tüm detaylarının tartışıldığı bir forum adresini özelinize atacam buraya tekrar aktarmak istemiyorum..... |
SAAT: 10:57 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.