Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp (https://www.forum.medineweb.net/824-tibbi-nebevi-ve-alternatif-tip)
-   -   deccalin bize yedirdikleri! (https://www.forum.medineweb.net/tibbi-nebevi-ve-alternatif-tip/28470-deccalin-bize-yedirdikleri.html)

Tuba_ 17 Şubat 2014 23:03

deccalin bize yedirdikleri!
 
Yıl 1951, 16 Ağustos, Fransa.... “Lanetli Ekmek Olayı”...

Amerikalı bir gazeteci tarafından yeni yapılan bir araştırma sonucunda 60 yıl önce Fransa'da bir köyün sakinlerinin CIA'nın deneyi sonucunda çıldırdığı öne sürüldü.
Araştırmaya göre, CIA, köylülerin ekmeğine halüsinasyon ve histeriye yol açan LSD kattı.
16 Ağustos 1951'de yaşanan ve 'lanetli ekmek' (Le Pain Maudit) olarak tarihe geçen olayda beş kişi öldü ve yüzlerce kişi korkunç halüsinasyonlar görerek çıldırdı.

Ancak gazeteci H.P. Albarelli, yaptığı araştırma sonucunda elde ettiği belgelere dayanarak, CIA'nın LSD'nin etkilerini test için bu olaya yol açtığını söyledi.

Gazeteciye göre CIA'nın suistimallerine dair 1975 tarihli bir Beyaz Saray raporunda bu olaya atıfta bulunuluyor.

Gazeteci, olayın CIA’in “zihin kontrolü” kapsamında yaptığı bir deney olduğu iddiasını ortaya attı.

Fransa'nın güneyindeki Pont-Saint-Esprit'te meydana gelen olayda köylülerden biri yılanların onu yediğini düşündüğünü söyledi.

Halk polise, sürekli ejderha gördüklerini, kendilerine saldırdığını söylüyordu. Bir çocuk bıçakla büyük annesine saldırdı. Bir diğeri, “Ben uçağım” diyerek kendini ikinci kattan aşağı attı.

Doktora koşan biri ise, “Kalbim çıktı, ne olur yerine takın” diye yalvardı. Sokaklar çıldıran insanlarla doluydu. 5 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. 50 kişi aylarca tımarhaneye kapatıldı. Uzmanlar, bu olayın, ekmeğin içinde uyuşturucu etkisi yapan bir yaban mantarının neden olduğunu söyledi.

Olayın mağduru köylüler şimdi daha fazla cevap istiyor. 71 yaşındaki Charles Granjoh, "Neredeyse ölüyordum ve bunun nedenini bilmek istiyorum" diyor.
Fransa tarihine giren olaya “Lanetli Ekmek” (Le Pain Maudit) adı verildi. Uzmanlara göre LSD alan insanlar, daha sonra telkinle istenilen her şeyi yapabiliyordu.

Wikipedia'ya göre LSD

Lizerjik asit dietilamidi kısaca LSD ya da LSD-25, halk arasında asit olarak bilinir, yarısentetik psychedelic bir halüsinojendir ve değişen düşünce süreci, açık ve kapalı göz halüsinasyonları, birleşik duyum, değişen zaman algısı ve ruhani deneyimler gibi psychedelic etkileri ve1960'ların karşı kültüründeki yeri sebebiyle çok yaygın olarak bilinir. Ön beyinde 5-HT2A'nın doğrudan agonistidir. Tıp dünyasına göre bağımlılık yapmaz. Dünya üzerinde, en güçlü halüsinasyon gördüren madde olarak kabul edilmektedir. Halüsinasyon gördüren mantarlardan 100 kat, Meskalin'den 4000 kat daha güçlüdür. Halüsinojenler içerisinde en kuvvetli olandır. Algılama yapısını tamamen değiştirir ve kullanan kişiyi başka bir dünya'ya (hayaller alemine) yollar. LSD etki sürecince, kişiyi gerçek dünya'dan soyutlar ve kullanan kişinin ruh haline göre etki eder. Çok mutlu olan biri LSD kullandığında cennete gittiğini görebilmektedir[4]. Ama mutsuz olan kişileri iyi olmayan bir hayaller alemine götürür. LSD, kuşlarla beraber havada uçmak, uzay yolculuğu yapmak gibi, kişi için imkansız olanakları birebir gerçekmiş gibi yaşatır. LSD kullanan kişi, hayatında önemli bir yeri olmuş olan insanları da tekrar görebilir, onlarla iletişim kurabilir. LSD etkisinde kişi, genellikle etkilendiği konular üzerine hayaller görür. Çevresindeki nesneler de dahil, bu hayallere göre şekillenir. Her şey kişinin hayal kurmasına bağlıdır. LSD, bilinçaltında olan, eskiden yaşanmış olayları tekrar yaşamanıza/görmenize bile sebep olabilir. LSD etkisinde olan biri her türlü nesneyle iletişim kurabilir ve o nesnelerin onla diyaloğa girdiğini işitebilir.

İnsana Etkileri..
Gözlemlenebilen etkiler: göz bebeklerinin büyümesi, kalp atışındaki artış, kan basıncının artması ve vücut ısısının artması, terleme, iştah kaybı, uyku, ağız kuruması ve titreme olarak belirtilebilir. Bazı kişiler, LSD’nin etkisi altında iken çok değişken duygusal tepkiler de verebilir. Diğer kişiler ile konuşmada ve ilişkide zorlanmalar görülebilecek diğer etkilerdendir. Kromozomlara ve beyinde yol açtığı hasarlar birçok araştırmaya konu olmuştur. LSD maddesinin esas riskleri çoğunlukla psikolojiktir. Akut negatif tecrübeler (bad trip – kötü yolculuk) LSD kullanımı ile anılan en belirgin sorundur. Kötü yolculuklar ilk kez kullananlarda olasıdır. Özellikle uygun olmayan mekanlarda doz ayarlaması yanlış yapılarak yaşanır. Hoş olmayan ve korkunç tecrübeler daha çok kullanan kişi zaten tedirgin (örneğin neler olacağı üzerine) veya melankolik ise yaşanmaktadır. Böyle bir kimse paniğe kapılabilir ve paronaya yaşar. Özellikle yabancı, yoğun veya karışık ortamlarda tetiklenmesi daha sık görülür. LSD merak edilir ve özenilecek etkisi göz önünde bulundurulduğunda kayıtlara geçen kötü yolculukların sayısı 1960’lı yılların medya konusu olmasıyla büyük oranda artmıştır. Kötü yolculuk tecrübeleri, medyanın ilgisinin 1960’ların sonuna doğru gittikçe azalmasıyla beraber düşmüştür. Diğer yandan 1970 yıllarında LSD kullananların sayısı artmaya devam etmiştir. LSD kullanımı çoğu zaman önceden tahmin edilemeyen ve önemsenmesi gereken bir çıldırma riskiyle beraber anılmaktadır. Bunun yanında kalıcı beyin yıpranmaları da küçünsenmeyecek risklerdendir. Klinik araştırmalar incelendiğinde, kronik problemsel etkileri, yaşandığı takdirde, çoğunlukla zaten var olan, madde alımından önce de mevcut psikolojik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bir LSD fenomeni “flashback” ( geriye dönüş) halen hafifsenmiyecek kadar kötü sonuçlar yaratmaktadır. Genellikle yaşanan veya korkulan geriye dönüş tecrübeleri çoğunlukla abartılı olsalar da bazı kullanıcılarda görülen “Halüsinasyonların sebep olduğu algılama bozukluğu” üzerine çalışmalar devam etmektedir. Yapılan detaylı araştırmalarda LSD kullanıcılarının şiddetli patlamalara ve garip davranışlara eğilimleri ortaya çıkmıştır. Uçacaklarına inanarak binaların tepelerinden atlayabilirler. Kör olana kadar güneşe bakabilir, gözlerini yuvalarından çıkarabilir ve hatta cinayet işleyebilirler. Ayrıca, 30 gram LSD 300.000 doz için yeterlidir. Bir toplu iğne başı kadar LSD; kullanan şahıs kendisinden geçmesini sağlaması için yeterlidir.



Albert Hoffman’ın 1943 yılında, LSD’nin fizyolojik ve ruhsal etkilerini kendi üzerinde denemiş ve gözlemlerini "My Problem Child" adlı kitabına yazmıştır.

“19 Nisan 1943 Pazartesi günü saat 16.00’da Lysergic Acid Diethylamide Tartarat’ın %0,5 santimetre küp 0,25 miligram LSD içeren tatsız, yavan sıvıyı içtim. Saat 17.00’da baş dönmesi, endişe, kaygı ve tedirginlik başladı. Görmem bozuldu, düşüncelerim dağıldı, içimden gülmek isteği geliyor, anlamlı konuşmak için büyük çaba sarf ediyorum, görme alanım sanki karşımda, eşyaların biçimi değişiyor, çevremi lunaparklarda olduğu gibi olağan üstü görüyorum. Bir süre sonra bunların hepsi geçti. Bütün bunları hatırlıyorum, baş dönmesi, görme bozuklukları, çevredeki eşyaların acayip gülünç ve kaba şekilleri...Renkli yüzler belirdi. Belirli bir tedirginlik vardı. Aralıklı olarak başımın, ayaklarımın ve bütün gövdemin ağırlığını duyuyorum, sanki madenle doldurulmuş gibi. Ayaklarda kramplar oluyor... Ellerde soğukluk ve sanki eriyip gidiyormuş gibi bir duygu var. Ağzımda maden tadında bir kuruluk, boğazda sıkışma, korku ve endişe, bilinçte bulanıklık... Bu arada içinde bulunduğun koşullarla gerçek arasında ayırım güçlüğünden doğan bir karışıklık. LSD’yi aldıktan altı saat sonra eski durumuma döndüm. Ancak ufak tefek görme bozuklukları kaldı. Her şey sallanıyor, eşyaların boyutları değişiyor. Sanki onların dalgalanan sudaki yansımasını izliyorum. Üstelik bütün eşyalar hoş olmayan görünümler kazanıyor. Renkler durmadan değişiyor. Yeşil ve mavi renkler üstünlük kazanıyor. Gözlerimi kapayınca fantastik, gerçekdışı biçimler görüyorum. Dikkati çeken bir nokta bütün seslerin gözüme yansıması ve türlü biçimlere dönüşmesi... Her ses, renk bir sanrıya (gerçekte olmayan olguları var gibi algılamak) dönüşüyor. Bunlar renk ve gölge olarak sürekli değişiyor. LSD’yi aldıktan sekiz, on saat sonra şiddetli bir uyku bastırdı. Ertesi gün biraz yorgun kalktım.”- Albert Hoffman 1943
1947 yılında Santos labratuarları tarafından Delysid adıyla çeşitli psikiyatrik kullanım amaçlarıyla piyasaya sürülmüş bir ilaçtır. LSD hızlı bir şekilde umut veren bir tedavi ajanı olarak görüldü.CIA, 1950lerde LSD'yi kimyasal silah ve akıl kontrolü için uygulanabilir olduğunu düşündü ve MKULTRA araştırma programı kapsamında genç askerler ve öğrenciler üzerinde denendi. Sonrasında 1960'larda batı dünyasındaki genç nesilin eğlence amacıyla ilacı kullanması politik tartışmalara yol açtı ve sonrasında ilaç yasaklandı. Halen kimi kurumlar LSD ve benzeri uyuşturucuların tıbbî ve ruhanî kullanımı için yapılacak araştırmalar için fon ayırmakta, teşvikte bulunmakta ve koordine etmektedir.

Türkiye'de Kullanılıyor mu?
Şahsım ve KOBİK ekip tarafından çoğunuza “genetik besinler”i anlattık. Maalesef görüyorum ki halkımızın hala büyük çoğunluğu her nedense “gıda” denilen çoğu şeyin “masum” olduğuna inanıyor, ya da umursamaz gibi davranıyor. Mesela biz “84 mineralli tuz kullanın” derken bir yandan da Ortodoks tıbbı “Tuz kullanmayın” diyor!... Evet biz tek mineralli tuzu kullanmayınız diyoruz! Ama aynı zamanda 84 mineralli Himalaya Kozmik Tuz kullanınız diyoruz.
Yine biz uzun yıllardır, cipslerde ve binlerce üründe yüksek oranda “Beyaz Şeker, Şeker” kullanmayınız diyoruz. Bu ürünlerin yerine neler yiyeceğinizi de size anlatıyoruz, üretiyoruz, hizmetinize sunuyoruz. Bizim farkımız sizin neyi nereden ve nasıl yiyeceğiniz hususunda bilgi vermekle birlikte neleri de yememeniz gerektiği hususunda önerilerde bulunmaktır.
Şimdi, besinlerde “korumak” amacıyla kullanılan kimyasallar hususuna gelelim. Acaba hiç düşündünüz mü, “beyin kontrolü”nün bu kimyasallar vasıtasıyla olduğunu... ve adına “Emülgatör” denilen ve 3 haneli r akamlarla ifade edilen katkıların, yoğurtta, ekmekte ve satılan besinlerin tamamında kullanıldığını sizlere “Beyaz Ölüm” Kitabımızda yazdık! Hala da bilgilendirmeye devam ediyoruz. Sizin “Kaliteli Yaşalma”nız için her türlü bilgi ve birikimimizi insanlara sunuyoruz. AB ve ABD'de kullanılan kimyasalları biz de hiç sormadan, sorgulamadan kullanıyoruz! AB ve ABD halkını düşünmüyor ve onlara yediriyorsa, bizim de yedirmemiz mi gerekiyor? Sorun sadece AB ve ABD halkı değil, sorun tüm dünyanın sorunudur. Tehlike tüm insanlık içindir.

İllüminati'nin tek amacı vardır, dünyayı köleleştirmektir. Evet insanlık varolmalı, insanlık tüketmeli ama “KÖLE” olarak, sorgulamadan, sormadan, bir ömür boyu “kredi-taksit” esaretinin emrinde köle olarak yaşamaşı ve varolmalıdır. Hatta ülkelerin varolacağı düşünülen gelecek nesilleri, daha doğmamış çocukları bile “borç batağı” içine doğmalıdır. Böyle de olmuyor mu?

Evet, insanlığın varolması ve devamı gereklidir, ama “Mutlu Köle” olarak, ama “düşünmeden”, ama beyninize kazılmış, beyninizin bir yerine saklanmış ve sizi yöneten mekanizmaların emrindeki “köleliğiniz”le olmalıdır.

Bu gün, size model hayatlar izlettirilmiyor mu? Nasıl yaşamanız, ne-neler yemeniz gerektiği dikte ettirilmiyor mu? Mesela ABD dizilerine ve filmlerine bakıınz... onlar gibi jean giymek, onlar gibi görünmek, onlar gibi olmak... amacz buydu ve bunda da başarılı olunmadı mı?

Kola'nın muhteviyazını bilmiyoruz? Acala içinde “LSD” kullanılıyor mu? Peki kullanılmıyorsa neden “bağımlılık” yapıyor? Kafein mi bunun sebebi, neden formülü gerçek manada açıklanmıyor?
Ne?


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Sevgili dostum Kemal Özer, “Akıl Batakta, Deccal Tabakta” diyor ve Teodora Doni /24.05.2010 / Yeni Şafak gazetesinde şöyle kritik yapıyor:

Anne tarafından akrabalarım birkaç nesil doğma büyüme şehirliler. Bütün şehirliler gibi onlar da tarımdan, hayvancılıktan anlamıyorlar, tarımsal ve hayvansal üretimin hiçbir aşamasını bilmiyorlar, gıda ile ilgileri sadece tüketicilikleri. Böyle olunca da köyde veya kasabada yaşayan insanlardan çok daha farklı beslenme alışkanlıkları ediniyorlar.

Çoğu zaman çabucak pişirilebilen hazır gıdaları tercih eden, yıllarca bu şekilde beslenen akrabalarımın arasında şimdi birçok kanser hastası var. Çocukken hatırlıyorum da annem, köyde doğup büyümüş arkadaşlarıyla şakalaşırken; biz şehirliyiz, öyle ottan, topraktan anlamayız, derdi. Arkadaşları da anneme, biz olmazsak siz açlıktan ölürsünüz, derdi.
Ben ve kardeşlerim hep şikâyet ettiysek de çocukluğumuzda birkaç yıl da olsa kasabada yaşamamızın büyük bir avantaj olduğunu büyüdüğümüzde çok iyi anladık. Çünkü Romanya'da, çocukluğumun o kasabasında hem evimizin hem de okulumuzun bahçesinde sebze ve meyveler hakkında uygulamalı olarak çok şey öğrendik.
Sebzelerin çoğunu görünüşünden önce kokusundan hemen tanırdım. Çocuk sahibi olduktan sonra çocuklarıma sebze yedirebilmek, doğal beslenmelerini sağlamak için gıda konusuna daha fazla ilgi duymaya başladım. Öyle ki tarım, hayvancılık ve dolayısıyla gıda konusunda uzman olmadıysam da doğru bilgiye ulaşma yolunda epey mesafe aldığımı düşünüyorum.
Müslüman olup Türkiye'de yaşamaya başladıktan sonra özellikle ailemi ziyaret için Romanya'ya her gittiğimde gıda konusunda çok huzursuz oluyorum. Dinimizce haram olan gıdaları kendim veya çocuklarım tüketmeyelim diye çok dikkat ediyorum. Yurtdışına, özellikle Batı ülkelerine giden arkadaşlarımı da bu konuda uyardığım çok oldu. Çünkü az da olsa alkol içeren içecekleri, domuz yağı veya domuz eti karıştırılmış yiyecekleri farkında olmadan tüketebilme ihtimali var.
Gıda konusunda özellikle yurt dışındayken çok huzursuz oluyorum dedim ama ne yazık ki artık aynı huzursuzluğu Türkiye'de de daha fazlasıyla yaşıyorum. Çünkü GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) gerçeğini bildikten sonra helal gıda tüketebilmek için alkol ve domuz etine dikkat etmek yetmiyor. Yine ne yazık ki, Türkiye de bütün dünya gibi GDO'ların istilası altında.
Uzun zamandan beri, bu konuda hepimizin dikkatini çekmeye çalışan, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği Genel Başkanı, Timeturk Genel Yayın Danışmanı, yazar Sayın Kemal Özer'in yazılarını ve çalışmalarını takip ediyorum ve itiraf etmeliyim ki takip etmekten korkar hale geldim. Çünkü gıda ve sağlık konusunda yeteri kadar takıntım vardı zaten. Sayın Özer sayesinde herşeyden şüphelenir hale geldim. Keşke yersiz bir takıntı veya şüphe olsaydı bu ama ne yazık ki hem gıdada hem sağlıkta çok ciddi sorunlar var ve gün geçtikçe bunlar çoğalıyor, derinleşiyor.
Sayın Özer öyle zor bir alanda mücadele veriyor ki, insanlar çok bilinçsiz ne yediklerinin ne içtiklerinin farkında değiller, farkında olanlar da umursamıyorlar, ilgilenmiyorlar. Herkes bütün sorumluluğu devlete ve üreticilere bırakmış durumda.
Kısa bir süre önce Hayykitap Yayınları'ndan çıkan "Deccal tabakta" isimli kitabında Kemal Özer, özetle diyor ki; "Şeytan fısıldadı, Adem ve Havva yasaklanan ağacın meyvesinden yedi. Ve cennetten çıkarıldılar. Günümüzde şeytanın rolünü, gıdayı silah olarak kullanan dev tröstler üstleniyor. Cennet için yaratılmış ruh ve bedenimizi kirletmek, fıtratımızla genlerimizle oynamak istiyorlar. Amaçları minicik bebekleri, insan denen o güzel halifeyi 'organizma'dan 'mekanizma'ya dönüştürmek. Onlar acımasız, para çok da umurlarında değil. Sahip olmak, herşeye sahip olmak, kıyametten sonra da yaşamak arzusundalar. Yaratılışın sırrına vakıf olamadıkları için yaşam kaynağı tohumları ele geçirmek ve kirletmek istiyorlar."
Nasıl mı? Yediğimiz sebze ve meyvelerin genleriyle oynuyorlar. Genetiği değiştirilmiş sebze ve meyve tohumlarını çiftçimize veriyorlar. Bir süredir bu tohumlar ekiliyor topraklarımıza... Kimler veriyor, neden, niçin, nasıl, amaç ne. Tüm bu soruların ayrıntılı cevapları Kemal Özer'in "Deccal tabakta" isimli kitabında... Okuyunca bütün gerekçeleriyle birlikte anlıyorsunuz ki, kitapta da denildiği gibi: "Artık işgaller topraklar üzerinde değil, mide ve zihinler üzerinden yapılıyor."
Her ne kadar hâlâ Amerika ve İsrail'in toprak işgalleri sürüyorsa da bütün dünyada mide ve zihinler üzerinden yapılan işgallerin yanında çok küçük kalır bu işgaller. Çünkü GDO istilaları amacına ulaştığında toprakların ayrıca silah zoruyla işgaline gerek kalmayacak, bütün topraklarda onların verdiği tohumlar ekilecek, GDO'lu ürünler yetişecek ve bu ürünler önce mideleri sonra zihinleri ardından da nesilleri fesada uğratacak.
Müslümanlar olarak bu istilaya, bu büyük işgale sadece seyirci kalmakla bile bu zulmün bir parçası olmaz mıyız? Bu gidişle yakın bir gelecekte dünya ne hale gelir bir düşünün: Bir yanda firavun dev tröstler, diğer yanda Allah'ın yarattığı fıtrat üzere kalamayan, bedeni, zihni, kalbi ve ruhu kirletilmiş insanlar, robot köleler. Biz buna nasıl razı oluruz?
Asla razı olmayız, olmayalım. Gelin helali haramdan ayıralım. Gelin; eşimizi, dostumuzu, kardeşimizi ahir zamanın bu en büyük direnişine çağıralım. Gelin çok geç olmadan birbirimizi her an tekrar tekrar uyaralım:

Akıl batakta, Deccal tabakta.


ahmet maranki

pehlivan 17 Şubat 2014 23:29

Cevap: deccalin bize yedirdikleri!
 
Allah razı olsun hocam


SAAT: 18:08

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306