Konu Başlıkları: Tekfir Psikolojisi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Mart 2011, 22:18   Mesaj No:1

BİLAL HATTAB

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:BİLAL HATTAB isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 12646
Üyelik T.: 20Haziran 2010
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 14
Konular: 12
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tekfir Psikolojisi

Tekfir Psikolojisi

Din Psikolojisi; insandaki dini eğilim, inanç ve uygulamaların psikolojik boyutuyla ilgilenen bir disiplindir. Biz de, insandaki eğilimlerden biri olan “tekfir” meselesine değinecek, bunun psikolojik sebepleri üzerinde düşüneceğiz.

Tekfir; her dönem ve devirde dinî sebeplerle ve ehliyetli kişilerce yapılabildiği gibi, bilhassa son yıllarda ehliyetsiz kişilerin zihinleri ve dilleri, bu büyük fitne ile adeta tarumar olmuştur. Öyle ki, bu garabet eylemde, dinî sebepler ihtirasa kurban olarak sunulmuş ve din kisve olarak kullanılarak, dinin altını oyacak, temellerini sarsacak fiillerde bulunulmuştur. Kimisi, kendi görüşünde olmayanı itham etmiş, kimisi tamamen cehalete kurban gitmiş, kimi de taassub sebebiyle atalarının-hocalarının izini –onlar tuzağa basmış olsalar da- adım adım takip etmiş ve İslam’ın cemaate verdiği önem ve Müslümanları “kardeş” olarak nitelendirebildiği yüce anlayış göz ardı edilerek, din adıyla dine savaş açılabilmiştir.

Bir şey insana “kutsal” olarak kodlanmışsa, beynin ve idrakin tüm gücü onu doğrulamaya çaba sarfeder ve insan bu dar çerçeveden kolay kolay çıkamaz. Birşeye inanmak istediğinde artık o yalan olmaktan çıkar, bir hakikat halini alır. Zira; böylesi biri için kutsalın ne olduğundan çok, neyi kutsal algıladığı önem arz eder. Ve, ilk yanlış doğru kabul edildiğinde, sistem sonuna kadar doğru(!) işler. Bu durum ise, Allah’ın(cc) ayetinde de belirttiği, nefsi İlahlaştırmanın apaçık göstergesi olur. Nitekim Allah(cc), Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

“Kendi istek ve tutkularını(hevasını) ilâh edineni gördün mü?” [1]

Seyyid Kutub’un da dediği gibi, Rabbimiz bu ayetle, bütün değişmez ölçüleri, bilinen kriterleri, yerleşmiş ölçüleri çiğneyen bir kimsenin dışa vurmuş ruhsal durumunu çok derin bir örnekle gözler önüne sermektedir.[2] Ayette geçen, “Hevasını ilah edindi” ibaresinde azarlama ve sert vurguların yanında, böylesi insanların tutumlarının, düşünmeleri ve akletmelerinin sonucu olmadığını göstermek vardır. [3] İnancının temelinde makuliyet bulunmayan, tutkularının kölesi olan bir insan, dümeni olmayan gemi gibi, hevası kendisini nereye sürüklerse oraya gider. [4]

Bunun gibi bir de, ataların yolunu körü körüne takip edenler vardır ve bu anlayışın temelinde de aslında yine “ben” yatmaktadır. Yani yine heva ve hevesin ilah edinmesi durumu ortaya çıkmaktadır. “Benim hocam yanlış bir şey yapmaz/demez” diyerek, onların izini birebir takip eden ve bu şekilde, hocalarının/atalarının yolunda görmediği bir çoklarını doğru yoldan çıkmakla itham eden kişilerin bilinç altlarında, “benim hocam yanlış yapmaz” sözlerinde, “ben yanlış kişiyi seçmiş olamam” düşüncesi yatmaktadır.
Bir de tüm bunlardan farklı bir grup vardır ki, onlardaki bu davranış “ben”den öte, dışa vurulamamış duyguların ifratı biçiminde eyleme dökülür. Zira onlar, Kur’an ve Sünnet’e bağlı İslam davetçilerine işkence yapıldığına, onlara baskı uygulandığına şahit olmaktadırlar ve psikolojileri zaten iyiden iyiye bozulmuştur. Dolayısıyla, kendileri ya da çevresindekiler gibi eziyet çekmeyenlerin imanı hakkında soru işaretleriyle çevreleri çepeçevre çevreleniverir. Fikrin fikirle değil de, baskıyla bastırılmaya çalışılması, yer altında kalan, kapalı bir atmosferde faaliyet gösteren haricî yönelişler doğurur. “Ben”in de artçıl kuvvetiyle mesele artık geri dönüşü imkansız hale gelebilen bir mecraya doğru akar. Bu gruptakiler, yolda hataya düşüp şaşırmış olsalar da, ıslahı isteyenler ve İslam toplumunun hidayeti bulmasını arzulayanlardır. Yusuf el-Kardavî, bu gruptakiler için şu değerlendirmelerde bulunur:

“Bu gayretli gençlerin İslam fıkhından ve fıkıh usulünden sermayelerinin azlığı, onların İslami ve luğavi ilimlerde ihtisas­larının olmayışı, onların bazı nassları terk edip baş­ka nassları almalarına veya müteşabihatı tutup muhkematı unutmalarına veya cüziyyatı alıp külli kaidelerden gafil kalma­larına veya bazı nassları aceleci ve yüzeysel bir anlayışla anla­malarına sebep olmaktadır. Bu tehlikeli durumlar ilmi ehliyet­leri olmaksızın ahkam kesmelerine sebep olmaktadır.”[5]

Tekfir konusu, her ne kadar akaid ya da genel olarak fıkıh ilmi dairesi içerisinde yer alan bir konu olsa da, elbette bu konunun psikolojik boyutları olduğu da kuşku götürmez bir gerçektir. Bu psikolojik sebeplere yüzeysel olarak değinmeye çalıştığımız bu yazı, elbette bu olayın psikolojik tüm yönlerini anlatmaktan uzaktır. Sözlerimi nihayete erdirirken, şu noktaları vurgulamak gerektiğine inanıyorum:

Tekfir meselesi, bir kişi ya da bir grubun diğer kişi ve grupların baskıları üzerine giriştiği psikolojik bir savunma mekanizması halini almıştır. Zira insanın kutsala saygısı vardır ve her insanın kutsal saydığı/kutsadığı şeyleri küçümseyen kişi ve gruplara karşı tepki göstermesi psikolojik bir vakıadır. Tekfir konusu, bilhassa ilimsizlik ve başıboşluk arenasına dönüşmüş Türkiye’de varlığını sürdürmeye mahkum görünmektedir ve bu mekanizma, bilhassa Türkiye’deki kurumlar ve örgütlerin İslam’ı tahfif etmesi, değerlerini hiçe sayması gibi sebeplerle işlemeye devam edecektir. Çünkü, içinde bulunduğumuz ortam, bu haricî düşüncelerin oluşmasına uygun bir ortamdır. Cehaletin tek ilacı ise ilimdir. İlmin menşei olan Kur’an-Hadis-Fıkıh üçlüsünden mahrum beyinlerin bir araya gelerek oluşturduğu toplumun, “Falanca Cumhuriyeti” ya da “Filanca Devleti”nden öte, “Felaket Cumhuriyeti” adını almaya hak kazanacağı, günümüz toplumlarını iyi tahlil edebilenler için varılabilecek katî bir sonuçtur.

Dipnotlar:
1- Furkan / 43 [Mevdudî]
2- Seyyid Kutub, Fî Zilâli’l-Kur’an(Çev: Bekir Karlığa ve diğerleri), Hikmet Yy, İstanbul-Tarihsiz(3. Bs), c.10, s.536
3- İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, Ekin Yy, c.2, s.71
4- Mevdudî, Tefhimu’l-Kur’an(Çev: Kurul), İnsan Yy, İstanbul 2006, c.3, s.591
5- Yusuf el-Kardavi, Tekfir’de Aşırılık(Çev: M. Salih Geçit), Şura Yayınları, , İstanbul 1998, s.25


Bilal Hattab
Ankara/2010
(Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi "Din Psikolojisi" Dersi Dönem Ödevidir)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi BİLAL HATTAB 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Rasulullah ve Sahabe Dönemindeki Tefsir... Makale ve Köşe Yazıları YaŞuHa 3 3760 13 Mart 2011 20:14
Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve... Makale ve Köşe Yazıları BİLAL HATTAB 0 2372 11 Mart 2011 22:26
Tekfir Psikolojisi Makale ve Köşe Yazıları Zemahşeri 5 2279 11 Mart 2011 22:18
Ve Nihayet Olan Oldu: İleri Demokrasi(!) "LÂ"yı... Makale ve Köşe Yazıları kamer34 5 1739 07 Mart 2011 21:00
Ne Oldu Bize ??? Makale ve Köşe Yazıları BİLAL HATTAB 0 1456 26 Şubat 2011 20:16