Hurafelerden Beslenen "Muttakiler!"/Muhsin Arslan
Bela’mların elinden, diğer semavi dinlerin tahriften kurtulmadığı, içi ruhsuz, köksüz, saçmalıklarla doldurulup, nefslerine, şeytani yaşantılarına, paparazimsi, şovmenimsi egolarına, koltuk ve cüzdanlarına meze haline getirip servis etmişlerdir. Tevrat, İncil, Zebur’un hali içler acısı(!). Allah’tan gelen kitap bir tane, ortalıkta gezen yüzlerce tane.
Şu an elimizde olan semavi kitapların içeriği “tahrif, bidat, hurafe, gelenek, rüya, şehvet ve cüzdan.” Allah bu kitapların hükmünü kaldırıp, “Allah indinde din İslam’dır” tokadı ile bu din benim dinim değil, tarihin çöplüğüne mahkum etmiş, mensuplarını gayri müslim ilan etmiştir.
İslam dini ve son kitap olan Kur’an-ı Kerim çağlara, kıyamete kadar meydan okumakta, “tek harfini değiştiremezsiniz koruması” ile korunmuştur. Gerek mucizevi yönüyle, gerek çağlar üstü mesajıyla, gerek demode olmayan güncelliğini korumasıyla dost düşman tüm akıl sahiplerini taaccüp ve hayretler içerisinde bırakıp, kendisine teslim olmak zorunda bırakmıştır.
Hz. Adem’den günümüze kadar, Bela’mlar hep olmuş ve olacaktır. Kur’an’ın korunması ile duvara toslanan bu satılık mahluklar, Kur’an’ın tahrifinden ümit kesip, yapay yollarla zihinleri bulandırmaya, hafife almaya, alaya almaya, vücudu yıkan bir virüs gibi içten kemirmeye çalışmışlardır. Emellerine ulaşma yolu “hadis uydurma” ve günümüzde “hurafe, bidat, rahmetli şeyhim dedi’ler” olarak seçmişlerdir.
Hadis uydururken siyasi görüşüne destek için, rakibini alt etmek için, yığınları duygusal atmosfere yığmak için, sisli havada avlanmak için, zalim hükûmdara yaranmak için ve bazen tamamen saf temiz bir niyet ile (!) esfellik yapmış, işkembeden hadis uydurmuşlardır.
Uydurulan hadislere bakıldığında, “ben Resulullah mahsulü değilim” diye adeta bangır bangır bağırmaktalar. Tabii ki akıl sahipleri, Kur’an öğrencileri için geçerlidir bu.
Özellikle bazı tasavvuf kitaplarında, cemaatlerinde, şeyhlerinde, ekollerinde bu tür hadisler peynir ekmek gibi kullanılmakta, amel edilmekte, insanlara “İslam budur” diye dayatılmaktadır.
Ve insanlar o kadar robotlaştırılmıştır ki, “her güzel itaatın Allah’a itaat olduğunu” sanmış, bu yanılgıyla hayatını bitirmişlerdir. Kızburavilerin ve bidatçıların tamamen başarısız olduğu söylenemez maalesef.
Şu duayı günde şu kadar okuyan herkesin yanına, yetmiş huri konulur. (Bu kadar kızı ne yapacaksa artık?)
Şu duayı okusa, günahları çöl kumları kadar olsa affolunur (Allahu ekber!)
Filanca duayı oku, Hz. Hamza’nın şehadetinin on beş misli senin. (Sübhanallah)
Kırmızı bir nar yedikten sonra iki rekat namaz kıl, Bedir şehitlerinin kırk tanesi kadar sevap al (Allah bereket versin)
Kadir gecesinde çocuk yap, çocuğun İmam Azam olur. (Diğer günler torbaya girdi, adama İmam Azam lazım)
Kadının eli hamurda olsa bile hazır kıta olmalı, eşinin vücudu irin olsa hepsini yalasa bile…
vs vs vs vs …
Aslı kaynak olan “Kur’an’dan ve sahih sünnetten” beslenmeyen bir zahit er geç sırıtır, facialara imza atar ve maalesef İslam’a mal edilir.
Zahidin hurafe, bidat ve dolduruşlara gelerek yaptığı riyazetlerin son noktası “gurur mikrobu” ile zehirlenmesidir.
El etek öptürmeler, mal yığmalar, şehvet servisleri, bağlılarından kulluk istemeleri, “istemiyorum yan cebime fırıldakları”, “sırdaşlarına beni Hac’da gördüğünü söyle” telkinleri…
Uydurma hadislerle ve bazı şarlatanlarla amel etmek, bu gruptaki çoğu insanı helake götürür. Sürekli oruç tutmalar, hastalanırcasına namaz kılmalar, sayıklarcasına uzun zikirler, deri kemik kalmalar… Tüm bunlar ruh terbiyesi imiş. Ruh terbiyesi komaya düşercesine açlık, diz kapakları çürürcesine namaz kılmakla ikame ediliyor. Ruh terbiyesi bedeni zayıflatmakla değil ruhu eğitmekle olacağını bilmesi için Kur’an ve sahih sünnete bakması gerek. (Neredeee…)
İmanı uğruna canlarından vazgeçenleri çok gördük, duyduk. Ama kendi isim, şeref, makam ve mevkilerinden vazgeçenler o kadar az ki… Hırs, istek, emellerinden vazgeçenler o kadar az ki…
Kendi elini öpmedi diye yılların mücahidini kafir ilan edenleri de görmedik mi? Hata olduğunu bile bile, bir türlü kurtulamadığı “Turancılık sevdası” uğruna ırkımdan olmayan üstadımın elini öpmek bana ağır geldi diyenleri görmedik mi? Kendi cemaatinde biraz palazlandıktan sonra, palyaçoluğunu pazara çıkaran diğer bir alimi sübyancılıkla suçlayan alimi görmedik mi? Seninki benden kara misali…
365 gün, faiz, zina, kumar, gıybet, şirk’e kulluk, günah batağında olan sözüm ona Müslüman, üç ayları, Ramazan’ı, kandilleri bekler; temizlenmek için (Zilzal’ın son ayetini okumasan da olur). Kadir gecesinde şu duayı oku, Hz. Hamza’nın şehitlik sevabının on katı KDV ÖTV hariç senindir nasılsa. Ramazan bayramından sonra “Ey İslam, seneye görüşmek üzere, bay bay…”
Konu konuyu açıyor ve dolayısıyla dağılıyor, farkındayım. Yanlış anlaşılmasın, İsteiz Billah, “Oruç tutulmasın, nafile kılınmasın, riyazet yapılmasın” demiyorum. İbadetlerimizi, riyazetlerimizi, nefs terbiyemizi Kur’an’a göre yapalım diyorum. Resulullah’a iftira atmadan, hurafe bidatlardan temizlenmiş bir şekilde yapalım diyorum. Elindeki tesbihe üfürmeden tükürmeden yap zikrini diyorum. Bozuk plak gibi anlamadan bilmeden hatimleri indireceğine, bir kez olsun oku şu meali diyorum. Kıldığın namaz spor olmasın, senin romantizmine ilaç, kireçlenmelerine deva diye değil, seni kötülüklerden, gururdan, günahtan, faizden, gıybetten, iftiradan (Ankebut 45) korusun diyorum. Günde sünnetlerle beraber kırk kez “İyyake na’budu (yalnız sana kulluk ederim)” okuyorsun, hava cıva olmasın diyorum. İnsanlara İslam’ı anlatırken kendini, aileni, çocuklarını, akrabini unutma diyorum. Saf, berrak İslam’ı anlat ve yaşa, hurafe, bidat uydurmaları “İslam diye” anlatma diyorum. De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz?” (Hucurat 16)… Duyum, duydum, dedi, söyledi gibi ilimlere itibar etme, bela’mlara fırsat verme, onların ekmeğine yağ sürme, aç Kur’an’ı kendin oku diyorum. Hac’da şeytan taşlayıp yurduna döndüğünde alkışlama diyorum. Abid ol ama mücahit de ol. İbadetlerinde muttaki ol ama Irak hapishanesinde tecavüze uğrayan nur kardeşinide, Filistin’de gözleri oyulan Zehra’nı da kolla diyorum. Rengi, ırkı ne olursa olsun Müslümanları kardeş bil (Hucurat 10), işine gelmediğinde yan çizme diyorum. Zalim baban bile olsa karşısında dik dur, zalimi koruma, savunma, alkışlama (Sen müminsin) diyorum. Dışarıda sevecen, güler yüzlü, naziksin (…). Evinde, ailene karşı, çocuklarına karşı da bunu dene diyorum. İslam sadece cismine, takkene, cübbene, sakalına değil, ruhuna da, ahlakına da işlesin.
Ey iman edenler, iman ediniz.
Saygılar.
Muhsin Arslan
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]