Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Nisan 2012, 23:19   Mesaj No:1

muallime

Medineweb Sadık Üyesi
muallime - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:muallime isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14876
Üyelik T.: 01 Aralık 2011
Arkadaşları:13
Cinsiyet:Anne
Mesaj: 874
Konular: 134
Beğenildi:137
Beğendi:67
Takdirleri:484
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart birileri uzaktan eğitimi durdursun

birileri uzaktan eğitimi durdursun

Birileri uzaktan eğitimi durdursun!"
Türkiye; siyasileri ile, sivil toplum örgütleri ile, medya üzerinden eğitimi tartışır gibi yapıyor. Maksat bağcıyı dövmek diyeceğiz de ortada bağcı yok. Hepimiz üzümüz. Sıkılan bizim suyumuz.

Eğitim tartışmalarını izliyorum. Çocukların eğitiminin bir yıl öne çekilmesine itiraz ediyorum. Sayın Başbakanımız'ın ve Sayın Milli Eğitim Bakanımız'ın bu konuyu dikkatlice düşüneceğini ve apar topar böyle bir uygulamaya geçilmeyeceğini ümit ediyorum.

Eğitimi imam hatipler üzerinden, "dindar gençlik" üzerinden tartıştığımız zaman bu tartışmanın frekansı en çok dindar gençleri yaralıyor. Yaralanmamak için kabuklarını kavileştiriyorlar ama günümüzün İlahiyat mezunları ile yirmi yıl öncenin, on yıl öncesinin imam hatip mezunlarını bilgi, görgü, ideal, ahlaki duyarlılık açısından mukayese ettiğimizde ortaya çok vahim bir tablo çıkıyor.

Çarşamba günü haberlerde DİP tarafından yapılan şu açıklama yer aldı: "6932 Kur'an kursu öğreticisinin ataması yapıldı. Bilgisayar ortamında yapılan yerleştirme sonuçlarına göre, İlahiyat Fakültesi mezunu 271, İlahiyat ön lisans ve diğer lisans mezunu 106, İlahiyat ön lisans mezunu 3 bin 542, İmam Hatip Lisesi mezunu ve diğer lisans mezunu 139, İmam Hatip Lisesi mezunu ve diğer ön lisans mezunu 136 ve İmam Hatip Lisesi mezunu 2 bin 738 olmak üzere toplam 6 bin 932 kişinin yerleştirme işlemleri gerçekleştirildi."

Rakamlara bakınca her şey güzel ve şık görünüyor. Ama rakamlar hayatı kurtarmaya yetmiyor. Tam da bu konu ile ilgili olduğu için sizlere İlahiyat Fakültesi mezunu, doktorasını tamamlamış bir okuyucumun satırlarını sunmak istiyorum.

Sevgili hocam;
Geçen hafta, bir genç kızla tanıştım. Bu hanım kız, açık öğretimden ilahiyat önlisans okumuş, şu anda da ilitam programından İstanbul İlahiyat'tan uzaktan eğitimle devam ediyor, Kur'an kursu öğreticisi. Benim sıkıntım şu ilitam meselesinde başlıyor ve sizinle düğümlenme noktası da sizin bu meyanda yazmış olduğunuz bir yazınız. Biliyorsunuz ilitam programına dahil olanlar, herhangi bir üniversiteye devam etmiyorlar, evlerinin konforunda diplomalarına kavuşuyorlar.

Ancak üniversitelerde şöyle bir uygulama var: Final haftası öncesinde, bir hafta boyunca ilitam öğrencilerine dönem içerisinde sorumlu oldukları dersler, hocalar tarafından özet olarak da olsa anlatılıyor. Yani en azından göz hizasından bir temas sağlama çabası var. Ben de bu genç kıza İstanbul İlahiyat'ın yüzyüze eğitimine devam edip etmediğini sordum, hani en azından birkaç saatliğine de olsa x hocanın tedrisinde bulundum diyebilmek açısından. "Hayır" dedi. Hem ne gerek vardı ki zaten... Ensar'a devam ediyor musun, destek almak açısından dedim. "Vaktim yok" dedi.

Zaten sınavlarda kitaplardakini soruyorlardı, hem bakalım sordukları soruları soranlar biliyorlar mıydı ki...
Neticesi hocam, bu hanım kız çözmüş zaten eğitimin gayesini, hayatın anlamını...
Bir ilitam programında, bir sene sonunda 5000 diploma "dağıtılıyor" (veriliyor bile demek istemiyorum) bunun 10 üniversitede olduğunu var saysak... 5000X10: 50000... Bence uyku kaçırmaya yetecek korkunçlukta bir rakam. Ve daha da korkuncu, kendisinin öğrencilerine nasıl da bakış açısı kazandırdığından, ne kadar da "başarılı" bir öğretici olduğundan o kadar emin ki... Yüksek lisans öğrencisi adayı olarak karşılaşıyoruz bazen, hazırlık sürecinde tavsiye isteyenler falan oluyor ama (diyelim alan tasavvuf) o alanın okunması en temel eserlerini bırakın okumuşluğunu, adını bile duymadığını görüyorsunuz. Okuması gereken konuları hızlıca kotarabilmesi için dergilerden faydalanabileceğini söyledim bir tanesine, "aaa evet ben takip ediyorum zaten" dedi, "hangisini" dedim. "..." demez mi? Bahsettiği dergide 2 röportaj, birkaç çarpıcı resim, 1-2 makale.

ÖYP'de (öğretim elemanı yetiştirme programı) durum biraz farklı, öğretmen ataması gibi işliyor süreç. ALES puanı ve dil puanıyla atanıyorsunuz. Yani hocam, yeterli midir bir öğretim görevlisi olmak için ALES ve dil puanı! Bu konunun sizdeki düğüm noktası, baya bir eskiye dayanıyor. Sizin bir yazınız vardı, açık öğretimdeki sosyoloji ve felsefe programlarının sıkıntısından, eğitim sürecinin sağlıksız olduğundan bahsediyordunuz, ben o listeye ilahiyatın da dâhil edilmesi konusunda eskisinden daha fazla ısrarlıyım. Yazılarınızda evlilikten, eğitime gündelik hayatın her safhasını ele aldığınız için hayatın her anında karşımıza çıkabiliyor satırlarınız. Paylaşmak istedim.Baki muhabbet ve dua ile...E.Y.
Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlunun marta yayınlanan ve çok tepki alan, artık güncelliğini kaybetmiş bir yazısından benim yeni, haberim oldu.. Burada birçok ilahiyat okuyan kardeşimiz var. ben ne düşündüklerini hatta haberdar olup olmadıklarını merak ediyorum.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi muallime 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başkasının engelli raporuyla araba almak caiz mi ? Soru Cevap Arşivi dvrzener 2 1185 05 Ocak 2020 23:11
Kur’an ezberleme ve hafızada tutma yolları-1 Kur'ân-ı Kerim Genel muallime 1 1901 01 Ocak 2016 16:34
Kur'an Kursu Öğreticileri ile Öğretmenlerin Farkı Din Görevlileri muallime 0 2024 19 Kasım 2015 16:19
Kurmê Darê ji Dêre Muhtelif Konular İslaminesil 1 1788 27 Ekim 2015 19:38
İmamın Dönüşü Din Görevlileri ayrıLık_ 1 1740 10 Eylül 2015 10:29