[Fatıma-i Zehra]

Bir Kadın Nelere Muktedirdir?

Bir Kadın Nelere Muktedirdir?

Kadın, Asiye olmaktır. Zalimin en azılısının yaşadığı, zulmün en a’lâsının yapıldığı sarayda hakkı öğrenince haktan yana olmaktır. Dünyanın eğlence ve zevklerini, eziyet ve işkencelerini un ufak etmektir zihninde.
Kadın, Hanne olmaktır. İhlasla yapılan bir niyetle dünyayı sallamaktır. Rabb’ine çığlığını duyurabilmektir. Canının en can noktasını sunabilmektir.
Kadın, Musa’nın annesi olmaktır. Oğlunu denize bırakıp Allah’a ısmarlamaktır. Yıllar sonra güvendiği Rabb’inin ahdini beklemektir. Adı ulaşmasa da asırlar sonrasına, teslimiyetiyle gönüllere taht kurmaktır.
Kadın, Meryem olmaktır. Yüzü ak, alnı temiz, iffetin gözdesi olmaktır. Doğru ile yanlışı çizgiyle ayıran bir peygamberi taşımanın azizliğiyle, Rabb’i “Sus!” diyorsa çıt çıkarmamaktır.
Kadın, Hadice olmaktır. Örtüsünün altına gizlenen peygamber de olsa ona: “Haydi kalk!” diyebilmektir. Eşine sadakatinden “neden” ve “niçin” diye sormadan teslim olabilmektir. Yüreğinde ne varsa, elinde ne varsa hiç düşünmeden verebilmektir. Ölümün hafızalardan silemediği eş olmaktır.
Kadın, Sümeyye olmaktır. Dün bir söz verip yarın sözünden caymamaktır. Dün bir söz verip yarın o söz uğruna ölmektir. Kendine hakaret edilince iffetiyle susmak, Rabb’ine hakaret edilince iffetiyle zalimin yüzüne tükürmektir.
Kadın, Sümeyra olmaktır. Evlatlarını Yaradan’ına sunarak gözleriyle Peygamber’i aramaktır. Cihat meydanında bir o yana bir bu yana koşmak, kadın hâliyle düşmanı köşe bucak kaçırmaktır.
Kadın, Âişe olmaktır. Anlatılmaya mecal bırakmamaktır. On yedi yaşında peygamberin davetini bir kitap gibi ezberlemiş bir zihne yar olmaktır. Küçük yaşında ümmetin efendisinin dizinin dibine oturmuş, nikâhını Cebrail’in kıymış olduğu kadın olmaktır. Babası Ümmetin en sıddıkı olan bu kadın, gerçek değil de denir?
Kadını ilimden ayrı gören anlayış, Âişe annemizin ümmete hoca oluşunu göremeyen kör bir anlayıştır. Ondan öğrenilen meseleler dinin neredeyse yarısıyken, onun önüne oturmamış sahabi yok denecek kadar azken, kim ilmi kadından öteye koyabilir? Âişe gerçekten varken ilim nasıl hayâl olabilir? Ve kadına bunca kudreti veren Allah, onu ilimden nasıl mahrum bırakabilir?
Cahil kaldık. Ama cahillik asla kaderimiz değil. Kadın âlimeler şu an olmayabilir. Ama inanıyoruz ki yarın mutlaka olacak. Bir perde ise gözlerimize çekilen, bir gün o perde yırtılacak.
Kadın, mücahidedir. Kadın, anadır. Kadın, âlimdir. Kadın, eştir. Kadın, davetçidir. Kadın, kuldur. Dünyayı sallayabilir. Talebe yetiştirebilir. Hafız olabilir.
Kadın okur da elbette. Ama iffetiyle okur. Bir tarafı yaparken başka yerden yıkmaz kadın. Kadın, okur elbette ama cahillikten soyunmak için değil rıza için okur.
Kadın, konuşur elbette. Ona da fetva sorulur. O da çözer ümmetin dertlerini. Kadın da dertlidir. Cahillik onun da derdidir. Kadını da uyku tutmaz geceleri. Kadının da nasibi vardır ilimden. Elbette bu ümmette kadın da ilmin ehli, amili ve müderrisi olmaya muktedirdir.
Üstelik bilen kadın, eşliğin, anneliğin ve kadınlığın hakkını verebilir. Ancak bilen kadın evini kurar ve o evden cennetlere yükselebilir. Kâinatı okuyabilen kadın, çocuğu okuyabilir, anne olabilir.
Keşke evlenecek kızlar, çeyizlerine koyacak havludan daha değerli görselerdi ilmi. Onlara hayatı öğretecek ilmi, diplomaya değişmeselerdi. Keşke çok bilmek yerine bilmişliğin anlamını çözselerdi de ilimden bir parça nasiplenmek, dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olsaydı onlara.
Bu Ümmet, hayatı okuyan anneleriyle, ordular hazırlayan nineleriyle, bildikçe büyüyen mü’minleriyle iftihar eden bir ümmettir. Çeyizlerine İmam Şafii’nin kitaplarını koyan kızlarıyla övünen bir ümmettir. Yeter ki kadın evlenirken, ev kurarken, ev düzerken, ev beklerken, ev yönetirken kimi örnek aldığına bir baksın!

Eslem Yelgün / Elifelif "Evliliğe Hazırlık Özel" Sayısı (2013-1434)