Temizlik Kavramı( hades,necaset) 
  Temizlik Kavramı  
Fıkıh literatüründe temizliği ifade etmek için “tahâret”, yer yer de “nezâfet” 
kelimesi kullanılmaktadır. Ancak tahâret nezâfetten daha kapsamlıdır. Çünkü 
tahâret, hem maddi ve hakiki pisliklerden (necâset) hem de hükmi kirlilik 
halinden (hades) temizlenmeyi kapsamaktadır. Hatta bu kelimenin kalbin, 
gurur, kin, kıskançlık gibi ahlaki ve manevi kirlerden temizlenmeyi de 
kapsadığı ifade edilmektedir. Nezâfet ise, sadece hakiki ve maddi pisliklerden 
temizlenmeyi ifade etmektedir. Her iki kelimenin eş anlamlı olarak 
kullanıldığı da olmaktadır. 
Dinî literatürde temizlik kavramı, hem necâset denilen maddi, hem hades 
adı verilen hükmi pisliklerden ve kirlerden temizlenmeyi hem de kalbe hâkim 
olan ahlaki ve manevi kirleri kapsayacak kadar geniş bir alanı ifade 
etmektedir. Ancak fıkıh dilinde temizlik kelimesi, daha çok ve doğrudan, 
maddi ve hükmi pisliklerden temizlenmeyi ifade etmek için kullanılmakta, 
öncelikli olarak da, beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temizliği ile ilgili 
kuralları anlatmaktadır. Bundan dolayı tahâretin ifade ettiği temizliğe “ibadet 
amaçlı temizlik” denilmektedir. Dolaylı olarak fıkhın kapsamına dâhil olan 
ahlaki pisliklerden temizlenme (tezkiye) ise daha çok ahlak ve tasavvuf 
ilminin konusudur. Buna göre kavram olarak temizlik (tahâret), hakiki 
pisliklerin giderilmesi ve hükmi kirliliklerin kaldırılmasıdır. Hükmi temizlik 
aynı zamanda maddi temizliği de kapsamaktadır. Beden, elbise ve namaz 
kılınacak yerden hakiki pisliklerin giderilmesine “necâsetten tahâret” denilir. 
Abdestsizlik, cünüplük, hayız (aybaşı) ve nifas (loğusalık) durumlarında 
insanda meydana geldiği düşünülen pisliklerin kaldırılmasına ise “hadesten 
tahâret” adı verilir.     
Maddi-Hakiki Pislik (necâset) 
Fıkıh literatüründe maddi-hakiki pislik ve kirlilik, beden, elbise veya namaz 
kılınacak yerde necâset denilen maddi veya hakiki pisliklerin bulunması 
durumudur. Necâset, maddi pislik ve kirlilik demektir. Aslen veya geçici 
olarak temiz olmayıp hijyen kurallarına aykırı olan şeye necâset (pislik) ve 
necis (pis) denilir. Aslen pis ve murdar olan şeye neces adı da verilir.    
Dinen Necis (pis) Sayılan Maddeler 
İslâm’da, istisnalar hariç tutulursa, prensip olarak maddeler asılları itibariyle 
temiz kabul edilir. Yani aslolan temizliktir. Pislik ise sonradan olan bir 
niteliktir. Bu sebepledir ki, fıkıh kitaplarında sadece dinen necis sayılan 
maddeler ve necis sayılma ölçülerine yer verilmiştir. Bir şeyin pis (necis) 
veya temiz (tâhir) sayılmasında temel ölçü, daha çok ibadet temizliğine engel 
olup olmamasıdır. Buna göre ibadet temizliğine engel olan maddeler pis, 
olmayanlar ise temiz kabul edilmiştir. Ancak şuna dikkat etmek gerekir ki, 
bir maddenin ibadet açısından temiz sayılması, her durumda o maddenin 
yenilip içilmesinin helal olması anlamına gelmez. Mesela, içine ziraî 
mücadelede kullanılan zehirli bir ilaç karışmış bulunan fakat rengi, kokusu ve 
tadı bozulmamış olan bir su, bu bakımdan temiz sayılsa da, içilmesi yine de 
haramdır. 
Fıkıh bilginleri dinen necis sayılan ve namaz kılacak kimsenin beden, 
elbise ve namaz kılacağı yerde bulunduğu takdirde namazın sıhhatini 
engellemeyecek necâset miktarını belirlemeye çalışmışlardır. Bu belirlemeyi 
yaparken de hangi maddelerin pis olduğunu açıklamışlardır. Buna göre dinen 
ve fıkhen necis sayılan maddeler ana hatlarıyla şöyledir: Akan kan, domuz 
eti, sarhoş edici içkiler, insan idrarı, dışkısı, ağız dolusu kusmuğu, eti 
yenmeyen hayvanların salyası, eti, idrar ve dışkısı necistir. Etinin yenmesi 
ister helal isterse haram olsun, akıcı kanı olan kara hayvanlarından olup dinî 
usûle uygun biçimde boğazlanmadan ölen veya öldürülen hayvanların etleri 
de necistir. Bu sayılan maddelerin necis olduğunda görüş birliği vardır.      
Necis Sayılan Maddelerin Çeşitleri 
Necis olan maddeler değişik açılardan kısımlara ayrılmıştır. Akıcı olup 
olmaması bakımından necâset, katı (câmid) necâset ve akıcı (mâyi‘) necâset 
olmak üzere iki kısımdır. Gözle görülüp görülmemesi açısından da ikiye 
ayrılan necâsetin bu kısımları şöyledir: Görülen necâset (necâset-i mer’iyye), 
belli bir hacmi olup kuruduktan sonra gözle görülebilen necâsettir. 
Görülmeyen necâset (necâset-i gayr-i mer’iyye) ise hacmi olmayan, donup 
kalmayan ve kuruduktan sonra gözle görülmeyen necâsettir. Necisliği 
hakkında delil olup olmaması veya var olan delilin kuvveti bakımından ise 
necâset, hafif (necâset-i hafîfe) ve ağır (necâset-i galîza) gibi kısımlara 
ayrılmıştır. Hafif necâsetlerin pis olduğuna dair şer’î bir delil bulunmakla 
beraber aksine bir görüş de bulunmaktadır. Bu tür necâsetler söz konusu 
delile göre murdar ve pis kabul edilmekte ise de, diğer bir delile göre pis 
sayılmazlar. Hafif diye adlandırılmaları da esasen buradan 
kaynaklanmaktadır. Ağır necâsetlerin pis olduğuna dair şer’î bir delil 
bulunmakta, aksine bir delil ise bulunmamaktadır. Bu sebeple de bunların pis 
ve murdar olduğunda görüş birliği bulunmakta ve ağır necâset olarak kabul 
edilmektedirler. 
Necis sayılan bu maddelerin hangisinin hafif, hangisinin ağır olduğu ve 
namazın sıhhatine engel olacak ve olmayacak miktarları fakihler tarafından 
ayrıca belirlenmiştir. Bunlarla ilgili bilgi namaz ünitesinde verilecektir. 
Burada kısaca şunları söyleyebiliriz: Eti yenen hayvanların idrar ve dışkısı 
Mâlikî ve Hanbelîlere göre necis değildir. Şâfiîler bunları necis kabul ederler. 
Hanefîlere göre tavuk, kaz gibi kümes hayvanlarının dışkıları ağır pislik, 
sığır, koyun, geyik gibi dört ayaklı hayvanların dışkıları, at, eşek ve katırın 
idrar ve dışkısı, havada pisleyip kaçınılması zor olduğu için, atmaca, kartal, 
güvercin gibi kuşların dışkıları ise hafif pislik kabul edilir. 
Canlı hayvanların bedenleri temiz kabul edilmiş, domuz ve köpeğin 
durumunda ise farklı görüşler ileri sürülmüştür. Canlı hayvanların idrar ve 
dışkıları etinin hükmüne göre değerlendirilmiş; eti yenen hayvanlarınki hafif, 
yenmeyenlerinki ise ağır pislik olarak nitelendirilmiştir. Eti yenen ancak dinî 
usûle göre boğazlanmadan ölen hayvanların derisi tabaklama işleminden 
geçirilince temiz kabul edilmiştir. Eti yenmeyen hayvanların derisi de 
tabaklama işleminden sonra temiz sayılmıştır. Hanefiler domuzu, Şâfiîler ise 
köpek ve domuzu bu hükümden hariç tutarak tabaklansa bile onların 
derilerinin temiz olamayacağı hükmünü benimsemişlerdir. Hanefiler, 
boğazlanmadan ölmüş ve murdar olmuş (meyte) hayvanın içine kan girmemiş 
olan boynuz, kemik, diş ve tüy gibi katı parçalarını temiz saymışlardır. 
İnsanın idrarı, dışkısı, ağız dolusu kusmuğu, kanı, kadınlardan gelen kanlar, 
erkeklerden gelen meni, mezi ve vedi de ağır necâset grubunda sayılmıştır     
Namazın Sıhhatine Engel Olan Necâset Miktarı 
 İslâm’ın hedefi, insanın her zaman özellikle de namaz esnasında necis kabul 
edilen bu maddelerden arınması; beden, elbise ve namaz kılacağı yerde 
bunlardan az bir miktarın bile bulunmamasıdır. Ancak ideal olan bu durum 
her zaman ve her mükellef için mümkün olmayabilir. Bunun için fıkıh 
bilginleri, dinin kolaylık ve müsamaha ilkelerinden hareketle maddi 
temizliğin namaza engel olmayacak alt sınırını belirlemeye çalışmışlardır. Bu 
konuda bir ölçü getirmek maksadıyla mesela Hanefilerin necâseti, hafif ve 
ağır gibi kısımlara ayırdığını görmüştük. Şunu hemen belirtelim ki, 
kirlenmeye yol açması bakımından ağır ve hafif necâset arasında fark yoktur; 
her ikisi de bulaştığı şeyi pis ve kirli hale getirmektedir. Aralarındaki fark 
namazın sıhhatini engelleyip engellememe bakımındandır. Buna göre, ağır 
pislik olarak kabul edilen necis madde eğer aynı zamanda katı ise yaklaşık 
3.5 gramı (1 dirhem), sıvı ise el ayasını (avuç içi) aşan miktarı namazın 
sıhhatine engel olur. Bu miktar ve bundan az olanları da gidermek esas 
olmakla birlikte, imkânsızlık durumunda veya farkında olunmadığı zaman 
bunlar namazın sıhhatini engellemez. Hafif kabul edilen necâset ise bir 
organın veya onu örten elbisenin dörtte birinden az kısmına bulaşmış ise 
namaza mani olmaz.