Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::MEDİNEWEB DİN HİZMETLERİ ALAN BİLGİSİ SINAVLARI-(DHBT).::. > DHBT-1-Sınav Konuları > İslam İbadet Esasları(DHBT)

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  18 Mayıs 2014 (16:34), Konuya Son Cevap : 18 Mayıs 2014 (16:38). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 18 Mayıs 2014, 16:34   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Temizlik Kavramı( hades,necaset)

Temizlik Kavramı( hades,necaset)

Temizlik Kavramı

Fıkıh literatüründe temizliği ifade etmek için “tahâret”, yer yer de “nezâfet”
kelimesi kullanılmaktadır. Ancak tahâret nezâfetten daha kapsamlıdır. Çünkü
tahâret, hem maddi ve hakiki pisliklerden (necâset) hem de hükmi kirlilik
halinden (hades) temizlenmeyi kapsamaktadır. Hatta bu kelimenin kalbin,
gurur, kin, kıskançlık gibi ahlaki ve manevi kirlerden temizlenmeyi de
kapsadığı ifade edilmektedir. Nezâfet ise, sadece hakiki ve maddi pisliklerden
temizlenmeyi ifade etmektedir. Her iki kelimenin eş anlamlı olarak
kullanıldığı da olmaktadır.
Dinî literatürde temizlik kavramı, hem necâset denilen maddi, hem hades
adı verilen hükmi pisliklerden ve kirlerden temizlenmeyi hem de kalbe hâkim
olan ahlaki ve manevi kirleri kapsayacak kadar geniş bir alanı ifade
etmektedir. Ancak fıkıh dilinde temizlik kelimesi, daha çok ve doğrudan,
maddi ve hükmi pisliklerden temizlenmeyi ifade etmek için kullanılmakta,
öncelikli olarak da, beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temizliği ile ilgili
kuralları anlatmaktadır. Bundan dolayı tahâretin ifade ettiği temizliğe “ibadet
amaçlı temizlik” denilmektedir. Dolaylı olarak fıkhın kapsamına dâhil olan
ahlaki pisliklerden temizlenme (tezkiye) ise daha çok ahlak ve tasavvuf
ilminin konusudur. Buna göre kavram olarak temizlik (tahâret), hakiki
pisliklerin giderilmesi ve hükmi kirliliklerin kaldırılmasıdır. Hükmi temizlik
aynı zamanda maddi temizliği de kapsamaktadır. Beden, elbise ve namaz
kılınacak yerden hakiki pisliklerin giderilmesine “necâsetten tahâret” denilir.
Abdestsizlik, cünüplük, hayız (aybaşı) ve nifas (loğusalık) durumlarında
insanda meydana geldiği düşünülen pisliklerin kaldırılmasına ise “hadesten
tahâret” adı verilir.



Maddi-Hakiki Pislik (necâset)
Fıkıh literatüründe maddi-hakiki pislik ve kirlilik, beden, elbise veya namaz
kılınacak yerde necâset denilen maddi veya hakiki pisliklerin bulunması
durumudur. Necâset, maddi pislik ve kirlilik demektir. Aslen veya geçici
olarak temiz olmayıp hijyen kurallarına aykırı olan şeye necâset (pislik) ve
necis (pis) denilir. Aslen pis ve murdar olan şeye neces adı da verilir.



Dinen Necis (pis) Sayılan Maddeler
İslâm’da, istisnalar hariç tutulursa, prensip olarak maddeler asılları itibariyle
temiz kabul edilir. Yani aslolan temizliktir. Pislik ise sonradan olan bir
niteliktir. Bu sebepledir ki, fıkıh kitaplarında sadece dinen necis sayılan
maddeler ve necis sayılma ölçülerine yer verilmiştir. Bir şeyin pis (necis)
veya temiz (tâhir) sayılmasında temel ölçü, daha çok ibadet temizliğine engel
olup olmamasıdır. Buna göre ibadet temizliğine engel olan maddeler pis,
olmayanlar ise temiz kabul edilmiştir. Ancak şuna dikkat etmek gerekir ki,
bir maddenin ibadet açısından temiz sayılması, her durumda o maddenin
yenilip içilmesinin helal olması anlamına gelmez. Mesela, içine ziraî
mücadelede kullanılan zehirli bir ilaç karışmış bulunan fakat rengi, kokusu ve
tadı bozulmamış olan bir su, bu bakımdan temiz sayılsa da, içilmesi yine de
haramdır.
Fıkıh bilginleri dinen necis sayılan ve namaz kılacak kimsenin beden,
elbise ve namaz kılacağı yerde bulunduğu takdirde namazın sıhhatini
engellemeyecek necâset miktarını belirlemeye çalışmışlardır. Bu belirlemeyi
yaparken de hangi maddelerin pis olduğunu açıklamışlardır. Buna göre dinen
ve fıkhen necis sayılan maddeler ana hatlarıyla şöyledir: Akan kan, domuz
eti, sarhoş edici içkiler, insan idrarı, dışkısı, ağız dolusu kusmuğu, eti
yenmeyen hayvanların salyası, eti, idrar ve dışkısı necistir. Etinin yenmesi
ister helal isterse haram olsun, akıcı kanı olan kara hayvanlarından olup dinî
usûle uygun biçimde boğazlanmadan ölen veya öldürülen hayvanların etleri
de necistir. Bu sayılan maddelerin necis olduğunda görüş birliği vardır.




Necis Sayılan Maddelerin Çeşitleri
Necis olan maddeler değişik açılardan kısımlara ayrılmıştır. Akıcı olup
olmaması bakımından necâset, katı (câmid) necâset ve akıcı (mâyi‘) necâset
olmak üzere iki kısımdır. Gözle görülüp görülmemesi açısından da ikiye
ayrılan necâsetin bu kısımları şöyledir: Görülen necâset (necâset-i mer’iyye),
belli bir hacmi olup kuruduktan sonra gözle görülebilen necâsettir.
Görülmeyen necâset (necâset-i gayr-i mer’iyye) ise hacmi olmayan, donup
kalmayan ve kuruduktan sonra gözle görülmeyen necâsettir. Necisliği
hakkında delil olup olmaması veya var olan delilin kuvveti bakımından ise
necâset, hafif (necâset-i hafîfe) ve ağır (necâset-i galîza) gibi kısımlara
ayrılmıştır. Hafif necâsetlerin pis olduğuna dair şer’î bir delil bulunmakla
beraber aksine bir görüş de bulunmaktadır. Bu tür necâsetler söz konusu
delile göre murdar ve pis kabul edilmekte ise de, diğer bir delile göre pis
sayılmazlar. Hafif diye adlandırılmaları da esasen buradan
kaynaklanmaktadır. Ağır necâsetlerin pis olduğuna dair şer’î bir delil
bulunmakta, aksine bir delil ise bulunmamaktadır. Bu sebeple de bunların pis
ve murdar olduğunda görüş birliği bulunmakta ve ağır necâset olarak kabul
edilmektedirler.
Necis sayılan bu maddelerin hangisinin hafif, hangisinin ağır olduğu ve
namazın sıhhatine engel olacak ve olmayacak miktarları fakihler tarafından
ayrıca belirlenmiştir. Bunlarla ilgili bilgi namaz ünitesinde verilecektir.
Burada kısaca şunları söyleyebiliriz: Eti yenen hayvanların idrar ve dışkısı
Mâlikî ve Hanbelîlere göre necis değildir. Şâfiîler bunları necis kabul ederler.
Hanefîlere göre tavuk, kaz gibi kümes hayvanlarının dışkıları ağır pislik,
sığır, koyun, geyik gibi dört ayaklı hayvanların dışkıları, at, eşek ve katırın
idrar ve dışkısı, havada pisleyip kaçınılması zor olduğu için, atmaca, kartal,
güvercin gibi kuşların dışkıları ise hafif pislik kabul edilir.
Canlı hayvanların bedenleri temiz kabul edilmiş, domuz ve köpeğin
durumunda ise farklı görüşler ileri sürülmüştür. Canlı hayvanların idrar ve
dışkıları etinin hükmüne göre değerlendirilmiş; eti yenen hayvanlarınki hafif,
yenmeyenlerinki ise ağır pislik olarak nitelendirilmiştir. Eti yenen ancak dinî
usûle göre boğazlanmadan ölen hayvanların derisi tabaklama işleminden
geçirilince temiz kabul edilmiştir. Eti yenmeyen hayvanların derisi de
tabaklama işleminden sonra temiz sayılmıştır. Hanefiler domuzu, Şâfiîler ise
köpek ve domuzu bu hükümden hariç tutarak tabaklansa bile onların
derilerinin temiz olamayacağı hükmünü benimsemişlerdir. Hanefiler,
boğazlanmadan ölmüş ve murdar olmuş (meyte) hayvanın içine kan girmemiş
olan boynuz, kemik, diş ve tüy gibi katı parçalarını temiz saymışlardır.
İnsanın idrarı, dışkısı, ağız dolusu kusmuğu, kanı, kadınlardan gelen kanlar,
erkeklerden gelen meni, mezi ve vedi de ağır necâset grubunda sayılmıştır




Namazın Sıhhatine Engel Olan Necâset Miktarı
İslâm’ın hedefi, insanın her zaman özellikle de namaz esnasında necis kabul
edilen bu maddelerden arınması; beden, elbise ve namaz kılacağı yerde
bunlardan az bir miktarın bile bulunmamasıdır. Ancak ideal olan bu durum
her zaman ve her mükellef için mümkün olmayabilir. Bunun için fıkıh
bilginleri, dinin kolaylık ve müsamaha ilkelerinden hareketle maddi
temizliğin namaza engel olmayacak alt sınırını belirlemeye çalışmışlardır. Bu
konuda bir ölçü getirmek maksadıyla mesela Hanefilerin necâseti, hafif ve
ağır gibi kısımlara ayırdığını görmüştük. Şunu hemen belirtelim ki,
kirlenmeye yol açması bakımından ağır ve hafif necâset arasında fark yoktur;
her ikisi de bulaştığı şeyi pis ve kirli hale getirmektedir. Aralarındaki fark
namazın sıhhatini engelleyip engellememe bakımındandır. Buna göre, ağır
pislik olarak kabul edilen necis madde eğer aynı zamanda katı ise yaklaşık
3.5 gramı (1 dirhem), sıvı ise el ayasını (avuç içi) aşan miktarı namazın
sıhhatine engel olur. Bu miktar ve bundan az olanları da gidermek esas
olmakla birlikte, imkânsızlık durumunda veya farkında olunmadığı zaman
bunlar namazın sıhhatini engellemez. Hafif kabul edilen necâset ise bir
organın veya onu örten elbisenin dörtte birinden az kısmına bulaşmış ise
namaza mani olmaz.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29097 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3900 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2562 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8194 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3033 19 Nisan 2015 15:45

Alt 18 Mayıs 2014, 16:38   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Temizlik Kavramı

Manevi-Hükmi Pislik (hades)
Fıkıh dilinde manevi-hükmi pisliği ifade etmek için “hades” kelimesi
kullanılmaktadır. Buna göre hades, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle
insanda meydana geldiği düşünülen hükmi, kirliliği veya bu kirliliğin
sebebini ifade etmektedir. Hades, bazı ibadetlerin yapılmasına dinen engel
kabul edilen ve hükmen necâset sayılan bir durumdur. Hükmi kirlilik olan
hades, büyük hades (hades-i ekber) ve küçük hades (hades-i asğar) olmak
üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Büyük hades: Büyük temizlik (tahâret-i kübrâ) olarak da adlandırılan
gusül alınarak giderilebilen cünüplük (cenâbet), hayız ve nifas gibi hükmi
kirliliklerdir. Küçük hades (hades-i asğar): Küçük temizlik (tahâret-i suğrâ)
de denilen normal abdestle giderilebilen hükmi kirliliktir.

Pisliklerden Temizlenme Yolları

Maddi-Hakiki Pislik (necâset)ten Temizlenme Yolları
Maddi ve hakiki temizlik, beden, elbise ve namaz kılınacak yeri dolayısıyla
çevreyi necâsetten temizlemektir. Dinen pis olarak kabul edilen maddi ve
hakiki kirlilik çeşitli yollarla ve usûllerle giderilebilir. Fıkıh mezhepleri söz
konusu usûller konusunda farklı görüş ve yaklaşımlar ileri sürmüşlerdir.
Sosyal şartları ve ihtiyaçları dikkate alan Hanefî ve Mâlikî mezhebi, kolaylık
ilkesine ağırlık vererek necâseti temizleme yolları konusunda daha
müsamahalı davranmıştır. Şâfiî ve Hanbelî mezhebi ise, temizlik usûlleri
konusunda daha sıkı şartlar getirmiştir. Maddi ve hakiki pislikten
temizlenmek için önerilen yolları kısaca şöyle ifade edebiliriz: Su ile yıkama,
suda kaynatma, ateşe sokma, silme, ovalama, kurutma, kazıma, üzerine
toprak serpme, içindeki suyun tamamını veya bir kısmını boşaltma, kimyasal
yapısını değiştirme (istihâle), tabaklama ve boğazlama.

Temizlik aracı olarak su
Bütün temizlik çeşitleri için en tabii yol sudur. Canlıların hayat kaynağı olan
suyun temiz ve temizleyici özelliği Kur’ân’da şöyle anlatılmıştır: “Sizi
temizlemek için Allah gökten su indiriyor” (el-Enfâl, 8/15), “Biz gökten
temizleyici su indirdik” (el-Furkân, 25/48).
Hz. Peygamber de hadislerinde suyun temizleyici olduğuna dikkat
çekmiş, su kaynaklarının kirletilmemesi, suyun israf edilmemesi ile durgun
ve akar suların temizlikte kullanılmasıyla ilgili kural mahiyetinde açıklamalar
yapmıştır (Müslim, “Tahâret”, 94). Konuyla ilgili prensip ifade eden bir hadis
şöyledir: “Su temizdir. Rengini, tadını ve kokusunu değiştiren bir şey dışında
hiçbir madde onu kirletmez” (İbn Mâce, “Tahâret”, 76).
Fıkıh âlimleri, suların hakiki ve hükmi temizlikte kullanılmasının câiz
olup olmadığını belirleyebilmek için suları farklı açılardan kısımlara
ayrılarak incelemektedirler. Sular, doğal su özelliğini taşıyıp taşımamasına
göre “mutlak su” ve “mukayyet su”, yenilenme ve akıcılık özelliği
bakımından ise “durgun su” ve “akarsu” gibi kısımlara ayrılmaktadır.
Mutlak su: Özellik ve tabii durumunu koruyan, içine özelliğini
değiştirecek başka maddelerin karışmadığı sudur. Kar, yağmur, göl, ırmak,
deniz, kaynak ve kuyu suları bu grupta yer alır. Mutlak suyun üç özelliği ve
iki tabiatı vardır. Suyun özellikleri, rengi, kokusu ve tadıdır. Tabiatı ise
incelik ve akıcılıktır.


Mutlak su, temiz ve temizleyici olup olmaması bakımından da
gruplandırılmıştır. Fıkıh dilinde “suyun temiz olması”ndan maksat, maddi
temizlik ve kullanım aracı olması anlamına gelir. “Temizleyici olması” ise,
abdest ve gusül gibi hükmi temizlik aracı olabilmesini ifade eder. Bu
bakımdan su beş kısma ayrılır.
1-Temiz ve temizleyici özellik taşıyan sular: Rengi, kokusu ve tadı
bozulmamış, içine pis bir madde karışmamış, maddi ve hükmi temizlikte
kullanılması şüpheli hale gelmemiş sulardır. Bunlar hem temiz (tâhir),
hem de temizleyici (mutahhir) kabul edilir. Tabiatta normal halde bulunan
bütün mutlak sular prensip olarak böyledir. İnsanın, koyun, keçi, sığır,
deve gibi eti yenen hayvanların, atın ve yırtıcı olmayan kuşların içerek
artık bıraktığı sular, içlerine necâset düşmediği/karışmadığı sürece, temiz
ve temizleyici sayılır.
2-Temiz ve temizleyici olmakla birlikte kullanılması mekruh olan sular:
Tavuk ve ördeğin, kedi gibi eti yenmeyen ve evde bulunması câiz olan
evcil hayvanların (köpek böyle değildir), çaylak, doğan gibi yırtıcı
kuşların artığı olan sular bu gruba dâhildir. Evcil hayvanlara tanınan bu
istisna, sakınılmasının imkânsızlığından ötürü, Hz. Peygamber tarafından
getirilmiştir. Nitekim o, kedi hakkında şöyle buyurmuştur: “O, pis
değildir, çünkü aranızda dolaşıp duran yaratıklardandır” (Ebû Dâvûd,
“Tahâre”, 38). Eti yenmeyen yırtıcı kuşlara müsamaha gösterilmesinin
sebebi ise, aslan, kaplan gibi yırtıcı hayvanlardan farklı olarak bunların,
su içerken salyalarını suya bulaştırmayıp suyu kemik olan gagalarıyla
içmeleridir. Başka normal su bulunmadığı zaman bu gibi sularla hem
hakiki hem de hükmi temizlik yapılabilir. Fakat başka su bulunduğunda
bunlarla abdest veya gusül almak mekruhtur.
3-Temiz fakat temizleyici olmayan sular: Abdest, gusül gibi hükmi
temizlikte kullanılmış olan sular bu gruba dâhildir ve bunlara kullanılmış
su (mâ-i müsta‘mel) denir. Bu gibi sular maddi bakımdan temiz olsalar
da, bunlarla ikinci defa abdest ve gusül alınamaz. Özellikle su
kaynaklarının kıtlığını dikkate alan fıkıh âlimleri bu sularla maddi
temizlik yapılabileceğini söylemişlerdir. Abdestsiz veya cünüp olan
kimsenin bir kaptaki suyu almak veya sıcaklığını anlamak amacıyla elini
suya sokmasıyla bu su kullanılmış sayılmaz. Bu tür sular temiz
olduğundan abdest alanın veya başkasının üzerine dökülmesi durumunda
namaza mani olmaz.
4-Temiz ve temizleyici olmayan sular: Bunlara pis sular denir. İçine pislik
düştüğü kesin olarak veya galip zan ile bilinen az miktardaki sular ile
içine düşen pislikten dolayı üç özelliğinden yani rengi, kokusu veya
tadından birisi değişmiş olan büyük su birikintileri, büyük havuzlar ve
akarsular bu grupta yer alır. Köpeğin, domuzun, yırtıcı hayvanların artığı
olan sular da pis sayılır.
5-Temizliğinde şüphe bulunan sular: Eşek ve katırın artığı olan sular
böyledir. Bu gibi suların temiz olup olmadığı şüpheli olduğu için hükmi
temizlikte kullanılıp kullanılamayacağı da şüphelidir. Dolayısıyla temiz
su bulunmadığı zaman bunlarla abdest ve gusül alınır, şüpheyi ortadan
kaldırmak için de ihtiyaten ayrıca teyemmüm yapılır.


Mukayyet su: İçine temiz bir maddenin katılmasıyla tabii özellik ve
niteliğini kaybeden mutlak sulara veya tabii bir oluşumla meydana gelip öz


mukayyet su örneğidir. İçinde nohut, mercimek ve benzeri temiz şeylerin
pişmesi sebebiyle incelik ve akıcılığını kaybeden sular da böyledir. İçine süt,
karpuz suyu, gül suyu gibi bir madde karışmasıyla renk, koku veya tat gibi
özelliklerinden bir veya ikisini kaybeden sulara da mukayyed su denir.
Mukayyet sular, normal su bulunmadığı zaman sadece maddi temizlikte yani
maddi pisliklerin giderilmesinde kullanılabilirler.

Durgun su-Akarsu: Suyun temiz ve temizleyici olma niteliğini etkileyen
hususlardan biri de, suyun akar veya durgun olmasıdır. Durgun olan suyun
miktarı da bu bakımdan belirleyici rol oynamaktadır. Hanefî fıkıh âlimlerinin
kabul ettiği ölçüye göre, bir saman çöpünü alıp götüren su “akarsu”, böyle bir
özelliğe sahip olmayan su ise “durgun su” olarak kabul edilir. Durgun suların
bir kısmı “büyük havuz”, diğer bir kısmı ise “küçük havuz” niteliğinde kabul
edilerek hükmü ona göre belirlenir. Büyük havuz, yüzeyi yaklaşık 50 m2
olan
sulardır. Bu ölçüdeki havuzlarda derinlik önemli değildir. Avuçlandığında
elin dibe değmemesi havuzun büyük havuz olarak nitelendirilmesi için
yeterlidir. Yüzeyi bu ölçüden az olan havuzlara ise küçük havuz denilir.
Akarsular ile büyük havuz niteliğine uyan sular çok su, küçük havuzlar ile
saman çöpünü götüremeyen akarsular ise az su olarak da isimlendirilir. Şâfiî
ve Hanbelîler bu konuda hacim ölçüsünü esas almış ve yaklaşık 206 litre
(kulleteyn) ve daha fazla miktardaki suyu büyük havuz niteliğinde
saymışlardır.
Akarsular ile büyük havuz niteliğindeki durgun sular, renk, koku ve tat
gibi üç temel özelliğinden biri değişmedikçe, içine düşen bir pislikten dolayı
temiz ve temizleyicilik özelliğini kaybetmez. Hâlbuki küçük havuz
niteliğindeki durgun sular, içine bir pislik düşünce üç temel vasfında değişme
olup olmamasına bakılmadan temiz ve temizleyici olma özelliğini kaybeder





İstibrâ ve İstincâ
Tuvaletten sonra yapılacak maddi temizlik ve bunun akabinde yapılacak
abdest gibi hükmi temizlik, ferdin sağlığı, beden ve elbise temizliği açısından
önem arzeder. Aynı zamanda söz konusu temizlik yapılacak ibadet
bakımından önemlidir. Bundan dolayı konuyla ilgili bir takım ölçü ve
kurallar getirilmiştir. Bunların hedefi, abdest bozan insanı, bu durumda
bulaşabilecek pislik ve mikroplardan korumak, temizlemek ve ibadetine
engel bir durumun oluşmasını önlemektir. Bu hedefe ulaşmak için fıkıhta iki
temizlik şekli üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri istibrâ, diğeri ise
istincâdır.
İstibrâ, tuvaletten sonra idrar yolunda kalabilecek damla ve sızıntıların
tamamen kesilmesi için bir süre bekleme ve bundan sonra uzvun dışına çıkan
idrar yaşlığını temizleme işlemidir. Namazın sıhhati için istibrânın önemi
büyüktür. Çünkü -özür hali dışında-, vücuttan idrar sızıntısı olduğu sürece
abdest geçerli olmaz. Bunun için son damlaların kesildiğinden emin olmadan
abdeste başlanmamalıdır. Bu damlaların kesildiğinden emin olmak veya
onların dışarı çıkmasını sağlamak için bazı yöntemler önerilmiştir. İdrarın
vücuttan iyice çıkması için bir süre beklemek, biraz hareket etmek, yürümek
ve öksürmek bunlar arasındadır. İdrardan hemen sonra abdest alınmasa bile
sızıntıların elbiseyi kirletme durumu söz konusu olmakta bu da en azından
maddi kirliliğe sebep olmaktadır. Önemi dolayısıyla Hz. Peygamber konuyla
ilgili uyarıda bulunmuş, idrardan sakınılması gerektiğini emretmiş, kabir
azabının çoğunun idrardan sakınmamaktan kaynaklanacağını haber vermiştir
(Buharî, “Vudû”, 55; Müslim, “Tahâret”, 34).
İstincâ, tuvaletten sonra dışkı ve idrar yollarında kalan dışkı, idrar, kan ve
meni gibi pislikleri temizleme işlemidir. Günlük hayatın bir parçası olan bu
temizlik, fertlerin sağlığı, insani ilişkileri ve ibadet hayatı bakımından
önemlidir. Kural olarak istincâ su ile yapılır. Suyun bulunmadığı durumlarda
temizliğe ve sağlığa en elverişli araçlarla yapılması gerekir. Fıkıh kitapları
suyun alternatifi olarak daha çok taşı önermişlerdir. Ekonomik değeri olup
israf olacağı için bez, kıymetli taş, pamuk gibi maddelerin, eğitim aracı
olduğu için kâğıdın, sağlığa zararlı olduğu için kemik, tezek ve kirecin bu
amaçla kullanılmayacağı ifade edilmiştir.
Fıkıh bilginleri kendi dönemleri itibariyle ilim aracı olması sebebiyle
istincâda kâğıdın kullanılmasını doğru bulmamış iseler de, günümüzde
tuvalet kâğıdı olarak üretilen özel kâğıtların bu amaçla kullanılmasında dinen
bir sakınca bulunmamaktadır. Tuvalet kâğıdı istincâ amacıyla kullanılabilirse
de, İslâm’ın öngördüğü temizlik için yeterli olmayabilir. Bunun için
kalabilecek kalıntıları da dikkate alarak su ve kâğıdı beraber kullanmanın
daha doğru olacağı söylenebilir.
İstincâ sol elle yapılır ve bu esnada suyun ve diğer temizlik
malzemelerinin israfından imkân dâhilinde kaçınılır. Su ile temizlendikten
sonra artık suların kurulanması temzilik ve sağlık açısından çok önemli
olduğu için bu iş için bir bez veya tuvalet kâğıdı kullanılması uygundur.



Manevi-hükmi pislikten temizlenme yolları
Manevi veya hükmi temizlik, abdestsizlik ve cünüplükten temizlenmektir.
Manevi veya hükmi pislik olarak adlandırılan hadesten temizlenmenin birinci
ve en tabii yolu sudur. Abdesti olmayan kimse, bu iş için elverişli olan suyu
kullanarak ve şartlarına uygun olarak abdest aldığında küçük hadesten
temizlenmiş olur. Cünüp olan kadın ve erkek, hayız veya loğusalık hali sona
eren kadın ise gusül denilen boy abdestini şartlarına uygun olarak aldığında
büyük hadesten arınmış olur. Gerek büyük hades gerekse küçük hades
durumunda gusül ve abdest almak imkânsız olursa bunlara alternatif olarak
teyemmüm adı verilen özel, manevi ve sembolik bir temizliğe başvurulur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Temizlik kimyasallarını kullanırken Pir Murat Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp 1 17 Mayıs 2014 19:35
Bal Kazanında Necaset Var FECR Serbest Kürsü 0 08 Temmuz 2012 13:53
Hades çeşitlerini açıklarmısınız MERVE DEMİR Namaz-Abdest-Teyemmüm 0 10 Nisan 2009 00:46
Hutbe:Dinimizde Temizlik Arasat Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat 0 22 Mart 2009 21:04
İffet kavramı ..... akgün Hadis-i Şerif 0 26 Kasım 2008 23:30

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.