|     Durumu:    Medine No :  21422  Üyelik T.:
08 Kasım 2012  Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj :
3.297Konular:
784  Beğenildi:133 Beğendi:34
 Takdirleri:141 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   Ümmet-i Muhammed’in af mağfiret ve mükafat günü: Ramazan bayramı 
   Ümmet-i Muhammed’in af mağfiret ve mükafat günü: Ramazan bayramı  Değerli  dostlar! İlk olarak hicretin ikinci yılında kutlanmaya başlanılan  Ramazan Bayramı, Ümmet-i Muhammed’in (s.a.v.) af, mağfiret, mükafat ve  sevinç günüdür. (1)Enes (r.a): “Allah Resulü (a.s.m.) Medine'ye geldi.  Onların eğlence yaptıkları iki günleri vardı. “Nedir bu günler?” diye  sordu. Şöyle dediler: “Cahiliye devrinde eğlendiğimiz günlerdi.” Şöyle  buyurdu: "Allah size bu iki günün yerine daha iyisini ihsan etmiştir:  Kurban bayramı ve Ramazan bayramı günü.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]         Bugün’ün Ümmet-i Muhammed için af, mağfiret ve mükafat günü olduğuna  dair bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bu hadislerden bazıları  şu şekildedir:      “Ramazan Bayramı geldiği ve insanlar bayram namazı  kılınan alana çıktıkları zaman; Yüce Allah onların bu haline bakıp  şöyle buyurur: Ey Kullarım! Benim için oruç tutup namaz kıldınız. Şimdi  bağışlanmış olarak ayrılabilirsiniz.”      İbni Abbas’ın rivayet  ettiği hadis: “Ramazan bayramı oldukta; melekler yeryüzüne inerler.  Sokak başlarında durur seslenirler. İnsanlar ve cinler hariç; onların bu  seslenişini Allah’ın yarattığı hemen her şey duyar. Derler ki: Ey  Muhammed Ümmeti, pek keremli Rabbinize gelin. O size bol bol ihsanlar  edecek ve büyük günahları bağışlayacak. Onlar namazgahlarına gittikleri  zaman Yüce Allah şöyle buyurur: Ey meleklerim! İşini tamamlayan bir  işçinin ücreti nasıl ödenir? Melekler şöyle derler: İlahımız, onun  durumuna uyan hakkı neyse tam olarak ödenmelidir. Bunun üzerine Allah  Teala şöyle buyurur: Sizi şahit tutuyorum; onları bağışladım. Her kim  amelini tam yaptıysa, onun ecri tam ve eksiksiz olacaktır. Her kimin de  ameli noksan ise, onun ecri o nisbette noksan olacaktır. Bu duruma düşen  ancak nefsini ayıplasın.”  Sonra şöyle buyurur: ‘ Ey kullarım, benden dileyin. İzzetim ve Celalim  hakkı için; bugün bu cemiyet halinde ahiretiniz için ne isterseniz  veririm. Dünyanız için bir şey isterseniz, sizi görürüm. İzzetime  Celalime yemin ederim ki: Beni gözettiğiniz sürece sizin ayıplarınızı  kapatırım. Şeriat sınırlarını koruyan iyiler yanında sizi mahcup etmem.  Artık bağışlanmış olarak dönünüz. Siz beni hoşnut ettiniz; bende sizden  hoşnudum.’ Artık melekler, sevinirler.(2) Allah-ü Teala’nın bu ümmete  ettiği ihsandan dolayı birbirlerine müjde verirler. Bilhassa, oruçlarını  tutup bayram ettikleri bugünde.” ( 3)      Vehb İbni Münebbih buyuruyor ki: “Şeytan her bayram günü öfkesinden  inler. Etrafına toplanan yardakçıları ‘seni öfkelendiren nedir?  Efendimiz’ diye sorarlar. Şeytan da onlara şu cevabı verir. ‘Bugün  Allah, Muhammed (s.a.v.) ümmetinin günahlarını affetti. Onları mutlaka  nefsi arzulara ve hazlara daldırarak oyalamalısınız.’  (4)Allah,  Ramazan Bayramı Günü cenneti yarattı. Tuba ağacını dikti, Cebrail'i  (a.s.m.) vahiy indirmek üzere vazifelendirdi. Firavun büyücülerinin  tövbesini kabul etti.”
 Said b. Evs el-Ensari (r.a) dan, o da babasından: Allah Resulü (s.a.v.)  buyurdu: “Ramazan bayramı olduğu zaman, melekler yolların başlarını  tutup şöyle seslenirler: ‘Ey Müslümanlar topluluğu haydi erkenden gidin,  acele edin! Cömert olan Rabbinize koşun. O, hayır dağıtıyor, bolca  sevap yağdırıyor Gece namazla emr olundunuz, yerine getirdiniz, gündüz  oruçla emr olundunuz, oruç tuttunuz! Böylece Rabbinize itaat etmiş  oldunuz, haydi şimdi ödüllerinizi alın.’ Namazı kılıp dışarıya  çıktıklarında ise bir münâdi şöyle seslenir:(5) ‘Biliniz ki, Rabbiniz  sizleri bağışlamıştır. Haydi doğru evlerinize (büyük bir sevinç ile)  dönü nüz! Bugün ödül günüdür Bu güne semâda da ödül günü derler.”       Ramazan Bayramında tavsiye edilen hususlardan biri de gaflete dalıp  Allah’ı zikretmekten uzak kalmamaktır. Konuya dair Bediüzzaman Said  Nursi şunları söyler: Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşru  daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm  tergibat vardır. (6)Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre  çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti  ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.”        Peygamber Efendimiz (a.s.m.) tarafından bayram da zikrullah’a ve şükre  yapılan azim terğibata dikkat çeken bazı hadisler şunlardır:      Enes  (r.a.) rivayet ediyor:(7) “İki bayramı lailahe ilallah’lar ile, Allah’u  ekber’ler le, Elhamdulillah’lar ile, Sübhanallah’lar la süsleyiniz.”       Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Bayramlarınızı tekbirler ile  şenlendiriniz.”( 8)“Kim bayram günü üç yüz kere ‘sübhanellahu ve bihamdihi’  der ve sevabını ölmüş Müslümanlara bağışlarsa, her Müslüman ölünün  kabrine bin nur iner ölünce Allah kendi mezarına da bin nur gönderir.”       Nâfi'nin bildirdiğine göre (9) İbn Ömer sabah erkenden Mescid'den bayram  namazına gider ve (Bayram namazının kılınacağı) namazgaha varıncaya  kadar (yolda) yüksek sesle tekbir getirirdi. Sonra imam gelinceye kadar  tekbir getirmeye devam ederdi.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]      Bediüzzaman Said Nursi bayram da getirilen tekbirlerin bütün kainatta  yankılandığını şu sözlerle anlatıyor: “Evet, eğer namazların arkasında,  hususan bayram namazlarında, bir anda Allahu ekber diyen yüzer  milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihad ettikleri gibi, âlem-i  şehadette dahi birbiriyle ittihad edip içtima etse, küre-i arz tamamıyla  büyük bir insan olup, azametine nisbeten büyük bir sadâ ile söylediği Allahu ekber'e müsavi geldiğinden, o muvahhidînin ittihadıyla bir anda Allahu ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahu ekber'i  hükmüne geçiyor. Adeta bayram namazlarında âlem-i İslâmın zikir ve  tesbihiyle zemin zelzele-i kübrâya mazhar olup, aktâr ve etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerremenin samimî kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum mü'minlerin mağara misal ağızlarındaki havada temessül ediyor. Birtek Allahu ekber kelimesinin aks-i sadâsıyla hadsiz Allahu ekber  vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, semâvâtı dahi çınlatıp  berzah âlemlerine de temevvüç ederek sadâ veriyor. İşte, bu arzı böyle  kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid ve mahlûklarına beşik ve kendine  müsebbih ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâle, yerin zerrâtı adedince hamd  ve tesbih ve tekbir edip ve mevcudatı adedince hamd ediyoruz ki, bize bu  nevi ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmına ümmet  eylemiş.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...] (10)Hz. Peygamber (a.s.m.) bayramlar da meşru dairede kalmak şartıyla oyun  ve eğlenceler düzenlenip insanların sevinç gösterilerinde bulunmasına  izin vermiştir. Konu ile ilgili olarak Fıkıh Ansiklopedisinde şu  bilgiler aktarılmaktadır: “Bu bayramların neşe ve sevinç günleri  olduğunu yine bizzat Hz. Peygamber ifade buyurmuşlardır. Buhari’nin Hz.  Aişe'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Âişe (r.a.) şöyle  anlatmıştır: "Bir defasında, Kurban Bayramı'nın ilk günlerinde Hz.  Peygamber yanıma girdi. Yanımda, "Buâs" ezgilerini (def çalarak) okuyan  iki kız vardı. Yatağına uzanıp, yüzünü çevirdi. Derken babam Ebu Bekr  (r.a.) içeri girdi. "Bu ne! Resulüllah'ın (s.a.s.) yanında şeytan  çalgıları mı?" diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber  (s.a.s.) ona dönerek, "Onlara dokunma" buyurdu. Ben de babam bir şeyle  meşgul olunca kızlara işaret ettim, onlar da çıktılar. (Müslim,  Salatu'l- îdeyn,16). Yine bir bayram günü Habeşîler kalkan ve mızrak  oyunu oynuyorlardı. Bunlara bakmak için ya ben Hz. Peygamber'den izin  İstedim veya O "Bakmak istiyor musun?" diye bana sordu (iyice  hatırlamıyorum). Ben "Evet" dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım  yanağına değecek şekilde ayaküstü durdurup, oyun oynayanlara "Haydi  devam edin Erfide oğulları!" buyurdu. Nihayet ben usanınca Artık yeter  mi?" diye sordu. "Evet" dedim. "Öyleyse git!" buyurdular." (Buhari,  İdeyn, 2).      Buhari’nin diğer bir rivayetinde, söz konusu hâdisede,  Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekr (r.a.)'e "Ebu Bekr! Her ümmetin bir bayramı  vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurmakla, bu günlerde yapılacak  meşru eğlence ve sevinç izhar etme keyfiyetine cevaz vermişlerdir.
 Düğünlerde olduğu gibi, bayramlarda da sevinçli olduğunu açıkça  göstermek için, İslâm'a aykırı olmayacak şekilde eğlenmeler tertiplemek  caizdir. Hatta bayramlarda sevinçli olduğunu açıkça ortaya koymak  İslâm'ın prensiplerindendir.” (11)Resulü Ekrem’in (a.s.m.) ümmetine bayramlar da yapmalarını tavsiye  hususları toplu halde günümüz alimlerinden Celal Yıldırım şu şekilde  sıralamıştır:
 
 (12)“1- Bayram günü temiz, güzel elbise giyinmek, 2-  Namaza çıkmadan önce gusletmek, 3- Güzel koku sürünüp öylece çıkmak, 4-  Camiye giderken ve dönerken tekbîr getirmek, ancak sesi fazla  yükseltmek, 5- Camiye gidip gelirken ayrı yolları tercih etmek, 6- Cuma  ve bayram namazına silah takmadan, yani silah taşımadan gitmek, 7-  Bayram namazına mümkün olduğu takdirde yaya gidip gelmek, 8- Ramazan  bayramında camiye çıkmadan önce tatlı bir şey yemek, hurma ve benzeri  bir şeyse tek sayıya dikket etmek, başka bir şey ise tek sayı da lokma  alıp yemek, 9- Kurban  Bayramın’da bir şey yemeden camiye gitmek ve  ancak namazdan sonra bir şey yemek sünnettir. 10- Aynı zamanda bayram  namazları hutbeden önce kılınır. 11- Hutbeden sonra kurban kesilir. 12-  Bayram namazları ezansız ve ikametsiz kılınır. 13- Gerek bayramlarda,  gerekse sair günlerde erkeklerin ipek ve atlas giyinmesi yasaktır. 14-  Bayram namazı ve hutbesi için, yer müsait olduğu tak*dirde kızların ve  kadınların örtünmüş bir halde camiye gitmeleri meşrudur.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya  Üye Olmak için TIKLAYIN...]      Bütün bunların dışında çocuklar, bilhassa öksüz ve fakir çocuklar  sevindirilir; akraba, eş ve dost ziyaretleri yapılarak, hâl hatır  sorulur. En önemlisi, aralarında dargınlık olanlar barıştırılır.
 (13)Peygamberimizin (a.s.m.) Bayramlık giydiği elbiselerden tarihin bize  haber verdiği kırmızı ve yeşil yollu (çizgili) Yemen kumaşından  biçilmiş, altlı üstlü iki kat elbisedir.
 Değerli dostlar! Yapmamız gereken bir hususta bayramın “bayramı  İslamiye”  olabilmesi için Alemi İslam için barış duasında bulunmakttır.  Bayramınızı tebrik ederken bayramın tüm alemi islam için özellikle  Filistin, Suriye, Irak, Rojava Müslümanları için hürriyete vesile  olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
 
 
 
 
 
 
 Er-Rudani, Cem’ül-Fevaid c.2, Tercüme: Naim Erdoğan, Ocak Yayıncılık, İstanbul 2005, sh. 449-450  (1)
 Seyyid Hayreddin Numan, Galiyet’ül Mevaiz c. 2, Çev: Abdulkadir Akçiçek, Sağlam Kitabevi, İstanbul 1980, İstanbul, sh. 809  (2)
 Abdülkadir Geylani, Gunyet’üt Talibin, Tercüme: Abdulkadir Akçiçek, Sağlam Kitabevi İstanbul 1980, sh. 631-632  (3)
 İmam Gazali, Kalplerin Keşfi, Tercüme: Ömer Faruk Haznedaroğlu vd., Medine Yayıncılık, İstanbul t.y., sh. 528-529  (4)
 Cem’ül Fevaid c.2, sh. 433  (5)
 Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 631  (6)
 İmam Suyuti, Camis-Sağir c. 3, Tercüme: İsmail Mutlu vd. Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2002, sh. 1058   (7)
 Kalplerin Keşfi, sh. 528  (8)
 İbn Hacer el-Askalani, Metalib’ül Aliye c.1, Tercüme: Adem Yerinde, Ocak Yayıncılık, İstanbul 2006, sh. 312 (9)
 Lem’alar, sh. 313-314   (10)
 Tecridi Sarih Tercümesi, III, 157; İslam Fıkıh Ansiklopedisi, Bayram ve Bayram Namazları (Darülkitap.com)  (11)
 Celal Yıldırım, Ahkam Hadisleri c. 3, Uysal Kitabevi, Ankara 1992, sh. 246-247  (12)
 Osman Karabulut, Mübarek Aylar Günler ve Gecelerin Fazileti, Karabulut Yayınları, Konya t.y.,sh. 125   (13)
 
 
 
 alıntıdır  Kadri HAZAL
 
 risale haber
 |