06 Eylül 2007, 01:08
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:43 Mesaj:
984 Konular:
245 Beğenildi:29 Beğendi:0 Takdirleri:146 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Farklı Dini Cevaplar Arasında Nasıl Davranmak Gerekir ? Farklı Dini Cevaplar Arasında Nasıl Davranmak Gerekir ? Dini konularda farklı kimselerden farklı cevaplar alınmakta bu durumda nasıl davranmak gerekir? Ve niçin farklı cevaplar ortaya çıkmakta. Bu konuda Ülkemizin değerli alimlerinden Prof. Dr. Hayreddin Karaman şu açıklamayı yapmakta: Fetvalar arasında Müslüman Allah'ın iradesine teslim olan insandır. Allah'ın iradesi, bizden ne istediği, ne beklediği, hangi inanç, düşünce ve davranışlarımızdan hoşnut olduğu, O'nun Peygamberine vahyi ile bildirilmiştir. Vahyi okumak, anlamak ve uygulamak bütün müslümanların vazifesidir. Bunu yapabilenlere (doğrudan okuyup anlayanlara) müctehid, bilgisi yetersiz olduğu için bilenlerden sorup uygulayanlara da tâbi ve mukallid denilmiştir. Bir müctehidin ictihadı ile vardığı sonuç, hüküm ve elde ettiği bilgi onun için dindir, dinî gerçektir, bununla amel eder, buna zıt olan görüş ile amel edemez. Meselâ müctehid ictihadı ile kanamanın abdesti bozduğu hükmüne ulaşmış ise "kanama abdesti bozmaz" diyen müctehidin kavli ile amel edemez. Mukallid(yeterli ilme sahip olmayan, bir alimi taklit eden) ve tâbi olan Müslüman gelince ona göre din, dini hüküm ve gerçek, sorduğu âlimin yaptığı açıklamadır. Meseleyi birden fazla âlime sormuş veya birden fazla âlimin (müctehidin) kitabından okumuş ise bakılır: Eğer hepsi aynı şeyi söylüyorsa dinî hüküm tektir, başkası yoktur. Farklı sonuçlara ve hükümlere varmış iseler mukallide göre bunların tamamı dindir, herbiri ile amel caizdir. Bir kere bir ictihad ile amel etmek, artık devamlı onunla amel etmeyi gerekli kılmaz; kılar diyenin delili yoktur. İnsanlar dinî eğitim ve öğretimin tabiatı icabı (genellikle çevreden geleneksel olarak elde edildiği için) bir mezhebe göre dinlerini yaşar oluyorlar. Bu tercihin başkaca bir ilmî veya dinî mesnedi olmuyor; yani sıradan müslümanlar mezheblerini, mukayese ve delil ile seçmiyorlar, seçilecek mezheb konusunda dinî bir işaret de mevcut değildir. Allah Teâlâ bu kullarını, bir âlime sorarak iradesini öğrenmek ve uygulamakla yükümlü kılmıştır. Âlim tek değildir. Âlimlerin söyledikleri de her zaman aynı değildir. Mukallid, ilim yoluyla tercih yapamayacağı için ona göre bunların tamamı dindir, ilâhi iradeyi yansıtmaktadır. Bunların hatalı olanı da isabetli olanı da Allah nezdinde makbuldür. "Zor olanı, ihtiyatlı olanı..." tercih konusunda da bağlayıcı delil yoktur. Makbul bir sebeple (bu kolaylık, çözümü onda bulma, ihtiyaç vb. de olabilir) farklı zamanlarda, farklı ictihad ve mezheblerle amel etmek caizdir, yeter ki maksat Allah Teâlâ'ya kulluk olsun. Kaynak:GÜNLÜK HAYATIMIZDA HELALLER VE HARAMLAR /Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN (İz yayıncılık, İstanbul, 2000, 10. Baskı.) |
| |