Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Mayıs 2015, 09:32   Mesaj No:3

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Atauzem felsefe tarihi özetleri 1-14

2.ÜNiTE



DEMOKRİTOS(Atom):Düşünce tarihinin bilinçli İLK mataryalist ve ataist filozofudur.

PROTAGORAS:Düşünce tarihinde rölatavizmi İLK defasistemetik sayabılecek bir şekılde ortaya koyan kişidir

PRATAGORAS:Yunan dili üzerindeki İLK bilimsel çalışmaları gerçekleştirmiştir.

SOFİSTLİK: Felsefe tarihinde İLK şüpeci akımdır

1. PLÜRALiSTLER

1.1. Empedokles (M. Ö. 492-432)

Empedokles, gizemli bir hayat yaşamış, din konusunda görüşler ileri sürmüş, ruh göçünü savunmuş bir insandı.

Kendisinden sonra ortaya çıkan sistemli felsefe döneminde çok etkili olan „dört unsur teorisi‟ (anasır-ı erbaa) bu filozofa aittir. Bu unsurlar, toprak, hava, su ve ateştir. Ancak bu unsurların kendilerinde başka varlıkları meydana getirecek bir güç bulunmadığını kabul eden Empedokles, bu dört unsurdan diğer varlıkların meydana gelmesini sağlayacak, onları birleştirecek veya ayıracak içsel olmayan iki güç kabul etmektedir.

Ona göre evrende egemen olan bu iki güçten biri aşk yani cazibe, diğeri nefret yani ahenksizliktir. İşte bu iki gücün mücadelesi sırasında aşk, her şeyin varolmasına ait hareketi meydana getirir. Nefret ise, bu hareketi engeller. Bu mücadele sırasında başlangıçta bulunan kaosa aşk tanrıçası Afrodit müdahale ederek, düzensizliğe son vermiş ve evrene bir düzen hakim olmuştur. Daha sonra nefret bu düzenliliği bozmuş ve unsurlar birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu mücadele sonsuza kadar sürüp gidecektir

1.2. Anaxagoras (M. Ö. 500-429)

O, varlığın belirlenemeyen, karışık ve ne olduğu bilinmeyen bir kaynaktan çıktığını iddia eder. Anaxagoras, başlangıçta evrenin tam bir kaos halinde bulunduğunu, bu kaosa, kaosun dışında bulunan Nous‟un müdahale ederek belli bir plan doğrultusunda bir düzen verdiğini belirtmektedir. Ona göre, Nous öncesiz ve sonrasız bir kuvvet olup bununla birlikte yaratıcı olmayan, yalnızca düzenleyici niteliği bulunan bir Tanrı‟dır. Kaos içerisinde bulunan parçacıklar da Nous gibi öncesiz ve sonrasızdırlar. Bu parçacıklara Anaxagoras „spermata‟ (tohum-unsur) adını vermektedir

1.3. Demokritos (M.Ö. 460- 371)

Hakkında fazla bir bilgi bulunmayan Leucippos‟un öğrencisi ve atom teorisinin kurucusudur. Demokritos, düşünce tarihinin bilinçli ilk materyalist ve ateist filozofudur. Ona göre madde bölünemeyen ve sayıları bilinmeyen küçük parçacıklardan meydana gelmiştir ve buna atom denmektedir. Atomlar ezelden beri sürekli hareketli olup devamlı olarak birbirlerine çarparlar, birleşirler, küme teşkil ederler, birbirlerinden ayrılır ve uzaklaşırlar. Böylece evrendeki oluş ve bozuluş yani her şeyin meydana gelmesi veya yok olması bu birleşme ve ayrışmalarla açıklanabilir. Ne varlığı ne de oluş ve bozuluşu meydana getiren metafizik bir güç vardır. Madde var edilmemiştir ve ezelidir. Evrendeki bu oluş ve bozuluş tamamen zorunluluk kanunları ve mekanik bir işleyişe tabidir. Atomların bir takım asli özellikleri bulunmaktadır; bu özellikler, sertlik, büyüklük-küçüklük, şekil ve harekettir. Her atom, maddenin artık bölünemeyen en küçük parçasıdır.

Atomun bölünememesinin nedeni, bölünemeyecek küçüklüğe ulaşması değil, sert olmasıdır. Atomlar bir araya gelip birlikli bütünler oluşturunca, bu bütünlükte, atomun aslından olmayan renk, ses, koku, sıcaklık-soğukluk gibi nitelikler açığa çıkar. Bu nitelikler, sadece duyu organlarıyla algılanabilen ve duyu organları olmadan düşünülemeyen niteliklerdir.

Demokritos, ahlak anlayışında ise oldukça tutarlıdır. Akla dayalı bir ahlak anlayışı benimseyen Demokritos‟a göre insan, aşırı isteklerin esiri olmamalı, bazı isteklerini akılla engellemeyi bilmelidir. Yine insan, kendi çıkarını değil, bütünün çıkarını gözetmelidir.

Demokritos‟un ruh anlayışı da genel felsefi sistemine uygundur ve ona göre insan ruhu da atomlardan meydana gelmiştir.

2. ANTROPOLOJiK DÖNEM

2.1. Sofistler

Bu düşünürler mantıkla daha bilimsel bir tarzda ilgilenmişlerdir. Düşüncelerin analizi yoluyla mantık ve ikna yöntemlerini öğretirler. Protagoras, Gorgias ve Ceoslu Prodikos‟tur. Protagoras, felsefede; Gorgias, retorik ve güzel konuşma hocalığında; Prodikos da ahlak konusunda ve şairlikte şöhret kazanmışlardır. İşte sofistlerin esasta yaptıkları iş, isteyenlere hitap etme, yani konuşarak insanları etkileme sanatını para karşılığında öğretmekti. Sofistler bundan başka psikoloji, tartışma, güzel konuşma (hitabet) dersleri de veriyorlardı.

2.1.1. Protagoras (M.Ö. 480-410)

Protagoras, metafizik fikirleri, yani varlığın geneline ve ilk nedenlere dair yapılan araştırmaları uygun görmüyor; felsefeyi, sadece kendisini ve başkalarını mutlu etmeyi amaç edinen siyaset (idare etmek) sahasına indirgiyordu. Protagoras‟ ın felsefi düşüncelerini en iyi “insan her şeyin ölçüsüdür” cümlesi ifade eder. Bu cümle, anlaşılacağı gibi, bilginin duyularla elde edildiğini ve gerçekliğin insandan insana değişeceğini anlatmaktadır. Buna göre tek bir gerçeklik değil, insan sayısınca gerçeklik vardır. Doğru bir tane değildir. Herkesin doğrusu kendine aittir. Doğru, kişiye göre şu anda algılanan, duyulan ve istenilen şeydir. Bu da tam anlamıyla bir rölativizmdir. Düşünce tarihinde rölativizmi ilk defa
sistematik sayılabilecek bir biçimde ortaya koyan Protagoras‟ tır. Bu göreci yaklaşım, genel anlamda sofistlerin, şüphecilikleriyle de bağlantılıdır.

Bunun felsefi literatürdeki adı septisizmdir. Protagoras, etkili hitabet yoluyla muhataplarını ikna etmek için dil çalışmaları yapmıştır.

2.1.2. Gorgias (M. Ö. 483- 376)

Gorgias da aynı fikirlerin daha yüzeysel ve daha ılımlı bir şekilde taraftarıydı. Onun en büyük iddiası, özellikle güzel konuşma (hatiplik) konusundaydı. Onun varlık konusunda ileri sürdüğü iddialar oldukça farklıdır.

Buna göre,

a) gerçek anlamda varlık yoktur.
b) olsa da bilemeyiz.
c) bilsek de başkalarına aktaramayız. bu ifadelerden de anlaşılabileceği gibi o, rölativist bir düşünür olmaktan çok, nihilist bir filozof olarak değerlendirilebilir.

2.1.3. Prodikos (M.Ö. 465- 399)

Platon‟ un da kendisine saygı duyduğu Prodikos, özellikle ahlak konularıyla ilgilenmiştir. Herkül‟ ü, bir yanında erdem, diğer yanında zevk ve eğlence yolu olduğu halde tasavvur eden hikaye, bu filozofundur. Platon, bu filozofun dil oyunlarıyla ilgilenen, bilgiç bir öğretmen olduğunu parayla ders vermek üzere bir okul açtığını ve bu okul sayesinde de zengin olduğunu söyleyerek eleştirir. özellikle eş anlamlı ve eş sesli sözcükler konusunda çalışmalar yapmıştır. felsefe tarihinde çokça tartışılmış sözleşme teorisi ve kuvvet teorisinin ilk biçimini sofistler ortaya koymuşlardır.

2.1.4.1. Sözleşme Teorisi

Bu teori Protagoras ve Antiphon tarafından ileri sürülmüştür. Teoriye göre, varlıklar içerisinde dış dünyaya karşı en savunmasız olan varlık insandır.

2.1.4.2. Kuvvet Teorisi

Bu teori Thrasymachos ve Kallikles tarafından savunulmuştur. Thrasymachos‟ a göre adalet diye bir şey yoktur sadece iktidar için kuvvetli ile zayıfın yaptığı mücadele vardır. Kanun denilen şey de kuvvetlilerin güçsüzleri egemenlikleri altına almak için uydurdukları iktidar aracıdır. Adalet de güçlülerin koyduğu kanunlara uymaktan başka bir şey değildir. Buna göre devlet, iktidar uğrunda yapılan bir mücadelenin ürünüdür.
Kallikles‟ e göre ise aslında adalet yoktur, yalnızca akıllılar ve aptallar vardır. Kanun, zayıfların, güçlülerin güçlerini kendilerine karşı kullanmalarını engellemek için uydurdukları hilelerdir. Başka bir sofist olan Kritias da dinin menşei hakkında görüş ileri sürerek yüksek kuvvetlere tapmanın, ödüllendiren ve cezalandıran tanrıların varlığını savunmanın tamamen insan zihninin ürünü olduğunu söylemiştir.

3. SOKRATES VE SONRASI DÖNEM

3.1. Sokrates (M.Ö. 469- 399)

Sokrates yaşadığı gibi düşünen ve düşündüğü gibi yaşayan, savunduğu düşünceleri hayatına aktaran, hatta bu uğurda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir filozoftur. Sokrates 70 yaşında idam edilmiştir. İdamın görünen nedenleri Sokrates‟ in Atina‟ ya yeni tanrılar getirmesi ve Atina‟ nın dini yapısını değiştirmek ve gençleri farklı düşüncelerle ifsat etmek suçlamasıdır. Gerçekte yargılamanın asıl nedeni ise Atina‟ daki yönetimi yanlış uygulamalarından dolayı sürekli eleştirmesidir. Bir diğer önemli neden ise Peloponnes savaşındaki başarılarına rağmen bir fırtınadan dolayı yenik sayılan komutanları halk meclisindeki yargılama sırasında tek başına savunmasıdır. Bu nedenlerle yargılanarak idam edilmiştir. Sofistler mutlu olmak amacıyla insanın kendisini incelemesini tavsiye ediyorlardı. Sokrates ise insanın kendisini incelemesine, bireysel mutluluğu dikkate almadan, toplum mutluluğuna katkıda bulunmak üzere doğru, namuslu ve ahlaklı olması için taraftardır. Sokrates için her şey ahlaka bağlanmalı, her şeyin gayesi, hedefi ahlak olmalıdır. Xenophanes bu hususta şöyle demektedir: “Sokrates bir dakika durup dinlenmeksizin iyilik ve kötülük, doğru ve yanlış eylem, cesaret ve korkaklık hakkında incelemelerde bulunuyor, bunları ayırt etmeye çalışıyordu.

Aristoteles ise, Sokrates‟ in büyük bir ahlak hocası olmaktan çok, güçlü bir hatip olduğu inancındadır. Aristoteles bu hususta şunu söylüyor: “Sokrates bir şeyi tasvir etmek için, öğrencileri bundan yararlanıp gerçeği olduğu gibi, tam olarak anlayabilsinler diye kelimeleri gayet iyi ve yerinde seçiyor, hiçbir şeyi kapalı bırakmıyordu”.

3.2. Sokrates‟ te Bilgi ve Yöntem

Sokrates‟ in bilgiye ulaşma yöntemi, insanların önce bir şey bilmediklerini alaycı bir tarzda ortaya koyması, daha sonra da onların aslında her şeyi bildiklerini, kendilerine sorular sorarak verdikleri cevaplarla açığa çıkarmasıydı.

Çünkü Sokrates‟ e göre insanlar doğuştan bilgi ile gelmektedirler, ancak bu bilgi zihinde saklı durumdadır. Sokrates böylece bir rasyonalizme ulaşmaktadır. Ona göre gerçekler ruhta uyku halinde bulunur. Bunları tam bir ustalıkla, sabır ve sakinlikle hareket ederek açığa çıkarmak gerekmektedir. İnsanları, kendileri farkında olmadan, ustalıkla konuşturur ve bazen iddia ettiklerinin tersini de onlara söyletebilirdi. Onlara, söylemek istemedikleri şeyleri söylemiş bulunduklarını, kabul etmedikleri şeyleri kabul eder gibi göründüklerini itiraf ettirirdi. Buna „ironi yöntemi‟ denmektedir. Bu şekilde Sokrates, herkesle alay ederek onlara gerçek bilgi ve erdemi öğretmekte olduğu düşüncesindeydi. Sokrates‟ in sorular sorarak insanların bilmediklerini sandıkları şeyleri kendilerine söyleterek bildiklerini ortaya koymasında kullandığı yönteme de maiotik (doğurtma) yöntemi denmektedir.

3.3. Sokrates‟ ve Ahlak

Sokrates‟ e göre ahlak İlkçağ‟ daki genel anlayışa uygun olarak, mutlu olmanın kuralları şeklinde ortaya konulabilir. Sokrates‟ in hayat felsefesinde ve yaşam tarzında içinde duymuş olduğunu iddia ettiği sesin önemli bir yeri vardır. O, buna daimon adını verir ve bu sesin kendisini hatalardan kurtarıp iyiye yönelttiğini söyler. Sokrates Delphoi tapınağının girişinde yazılı olan „kendini bil‟ ifadesini hayatı boyunca düstur edinmiş ve kendini tanıma konusunda daimonionunun sesine kulak vermiş, inandığı gibi yaşamış, yukarıda da belirtildiği gibi, inandığı gibi yaşama uğruna hayatını kaybetmiştir.

Bu onun kendisiyle olan uyumunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Öyleyse Sokrates‟ e göre mutluluk, insanın iç huzurunu kurabilmesi, kendi kendisiyle uyumlu olması demektir.

3.4. Sokrates‟ Bilgi ve Erdem ilişkisi

Sokrates‟ in söylediği en bilinen düşüncesi „bilgi erdemdir‟ ; diğeri de „hiç kimse bilerek kötülük işlemez‟ şeklindedir. Erdem olan bu bilgi nedir Sokrates‟ e göre bilginin erdem olması demek neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmek demektir. Sokrates hiç kimsenin bilerek kötülük yapmayacağı kanaatindedir. Sokrates‟ e göre kötülük yapmak bir hatadan bir bilgisizlikten ileri geliyor. Öyleyse insanı erdemli yapan aklını doğru yönde kullanabilmesidir. Yani insan, iyinin ne olduğunu bilirse, kötüden kaçar; kötünün ne olduğunu bilirse iyiye yönelir. Ona göre ölüm ya yok olmaktır; veya yeni bir hayata başlamaktır.


alıntıdır
Alıntı ile Cevapla