Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11Haziran 2015, 10:11   Mesaj No:1

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 1-6.ünite özetleri

OMÜ İLİTAM felsefe tarihi 1-6.ünite özetleri

1.ünite


FELSEFE NEDİR ?


Aristoteles, insanların felsefe yapmak zorunda olduğunu meşhur kitabı Metafizik'te "bütün insanlar doğal olarak bilmek ister" cümlesiyle özetlemiştir. Bir şeyin doğru ya da gerçek olduğu iddiasını desteklemek için kanıtlar sunmaya başladığımızda, felsefe yapmaya da başlarız. Ahlaksal yargı nedeniyle büyük bir ıstırap çektiğimizde ve o yargıyı savunduğumuzda da felsefi bir işe girmişiz demektir. Felsefe sorularla başlar. Sokrates iki bin yıldan daha uzun bir zaman önce "sorgulanmamış yaşam yaşanmaya değmez" diye ısrar etmişti. Sokrates'in benimsediği felsefe anlayışına göre, ‘felsefenin sorulara yanıt vermek gibi bir sorumluluğu yoktur, o daha çok yanıtları sorgulamakla sorumludur.’ Günümüzde felsefe daha özel ve de daha sınırlı bir anlam kazanmıştır. Felsefe denilince, evreni bir bütün olarak anlama çabasını kastetmekteyiz. Evreni bir bütün olarak anlama çabasından, daha ilkçağda var olan bir felsefe disiplini, "Metafizik" doğmuştur. Felsefe tüm varlıkların özünü son nedenlerini araştırır ve özellikle de evrenin yapısını ve özünü bilmek ister. Evrenin özünü bir bütün olarak kavramak isteği, tarihin başlangıcından beri vardır. Özetle; Önce felsefe var dır, bağımsız bilimler sonradan felsefeden ayrılarak ayrı birer bilim dalı haline gelmiştirler.


Bilgi & Felsefi Bilgi=Bilgi; bilen varlıkla (felsefe dilinde özne veya süje ile) bilinmesi istenen veya bilinen varlık (felsefe dilinde nesne veya obje) arasındaki bir ilişkidir. Bu ilişkide bilenin mi, yoksa bilinenin mi ağır bastığı, Bilginin imkânı veya imkânsızlığı, Bilginin kaynağı, alanı, kapsamı, sınırlan vb. türünden sorular felsefenin bilgi teorisi veya epistemoloji diye adlandırılan dalının ilgi alanıdır. Felsefe de esas olarak bir tür bilgidir, ancak özel bir tür bilgidir. Felsefenin ne tür bir bilgi olduğunu, felsefi bilginin özelliklerinin neler olduğunu anlamak için diğer belli başlı bilgi türlerinden söz etmek gerekir. Burada ele alacağımız bilgi türleri ise gündelik bilgi ve bilimsel bilgidir. Gündelik bilgi, sağduyu bilgisi veya eski deyimle "amiyane" bilgidir. (örnek) Bu tür bir bilgi bilinçli bir araştırma yöntemi sonucunda elde edilmiş olmayıp, farkında olunmaksızın kazanılır ve yapısı itibariyle de sistemsizdir. Bilinçli yöntemler kullanarak gündelik bilgiyi veya sağduyu bilgisini aşan iki bilgi örneği ise bilimsel bilgi ve felsefi bilgiden söz edilebilir. Bilimsel bilginin özelliği, belirli kurallar çerçevesinde düzenlenmiş doğrulanma imkânına sahip bilgiler bütünü olmasıdır. Bilimsel bilginin, gündelik bilgiden farklı olarak, bilimsel yöntem ve usullerle doğrulamasının yapılması mümkün olan en güvenilir bir bilgi türü olduğunu söyleyebiliriz. Felsefi bilgiye gelince, onu belirlemek daha zordur. Hatta felsefenin en önemli probleminin bizzat felsefenin kendisinin ne olduğu problemi olduğunu söylemek bile mümkündür. Felsefi bilgiyi veya felsefeyi anlamaya çalışırken yapılması gereken en doğru davranış, tarih boyunca kendilerine filozof denilen kişilerin yaptıkları işin kendisine bakmak olacaktır.


Niçin Felsefe ?= -Birinci olarak felsefe, akademik topluluk içindeki bilgi dallarını inceleyen öğrencinin zihnini keskinleştirir. Felsefe, öğrencinin kendi zihin kaslarını geliştirmesine yardım edebilir. - İkinci olarak felsefe, sorunları açıklığa kavuşturmada bize yardımcı olur. Filozoflar, "bilgi bilgisizlikten iyidir, bilinçlilik masumiyetten daha değerlidir" ilkesine sımsıkı bağlıdırlar. -Üçüncü olarak, felsefe yapma etkinliği kendi kişisel yaşamlarımızı zenginleştirir. Felsefe bunu çeşitli yollarla yapar. Bu yollardan biri, felsefenin, dünyamızı kendi özel ilgilerimizin ötelerine doğru genişletmesidir. - Felsefeyi incelemenin dördüncü ve yukarıda söylenenlerin hepsiyle ilgili bir gerekçesi de, felsefenin, (hepimizin sahip olduğumuz) güçlü kişisel inançlarımızı dikkatli bir biçimde incelemede ve onların doğruluğunu göstermede bize yardım etmesi ve böylece bağlanmalarımızın köklerine nüfuz etmemize yardımcı olmasıdır. Kant felsefeyi "kendisini akla dayanan nedenlerle meşru veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimi" olarak tanımlamıştır. Akla dayanan nedenler den insanın her türlü deneyini, gözlemini, bunlara dayalı her türlü akıl yürütmesini ve sezgisini içine alan geniş bir nedenler grubunu anlamak gerekir.

Felsefe yapmak ne anlama gelir?= Kant ; “Öğrenilebilecek felsefe yoktur, Ancak felsefe yapmak öğrenilebilir.” Felsefe kelimesi Yunanca "philo" (sevgi) ve "sophia" (bilgelik) kelimelerinin yan yana gelmesiyle oluşmaktadır. Jasper; amaç sonuca ulaşmış olmak değil “felsefe daima yolda olmaktır” Bu yüzden bilgelik ve bilgelik sevgisi arasında ayrım yapar. Buna bağlı olarak felsefede yeni ve özgün bir felsefi sorunu ortaya atmanın, en aşağı bir felsefi soruna yeni bir cevap vermek kadar değerli olduğundan söz edilebilir.

Felsefi Düşüncenin Özellikleri=Felsefi düşünce eleştirel bir düşüncedir. Felsefenin bilginin bilgisi veya refleksif bir düşünce faaliyeti Felsefi düşüncenin bir diğer özelliği, bilimsel düşünce ile ortak olarak paylaştığı kavram ve soyutlamalar kullanması ve bunların yardımıyla ilkeler ve yasalar ortaya atmasıdır. Bunu da felsefenin genelleyici veya ortak sonuçlara varmak isteyici özelliği olarak adlandırabiliriz. Felsefi düşüncenin bir diğer özelliği, onun çözümleyici (analitik) ve kurucu (sentetik) işlevidir. Sofistler, Hume, Viyana çevresine ait bazı filozofların felsefesi daha ziyade analitik denebilecek işlevi alanında temayüz etmelerine karşılık Platon, Aristoteles,İbn-i Sina,Hegel gibi filozoflar kendi paylarına dünyayı, bütün parçalarıyla uyumlu bir bütünlük arz eden bir yapı olarak yeniden kuran sistemci filozoflar olarak kabul edilebilirler.

Felsefe ve Değerler=Felsefi düşüncenin bilimden farklı olan en önemli başka bir özelliği bilimin yalnızca olgularla ilgilenmesine karşılık felsefenin olguların yanında aynı zamanda değerler, anlamlar ve idealler ve erekler diye adlandırılan bir varlık türünü veya bunları içine alan bir varlık alanını kendisine konu etmesidir. Bilgelik veya hikmet bilgiden farklı çok daha iddialı ve çok daha zengin bir kavramdır. Bilgelik en basit anlamıyla insan hayatının anlamı ve değerine ilişkin derin bilgidir. Bilgelik, kendisine sahip olana mutluluk ve kurtuluş sağlayacağı, hayatına anlam ve değer katacağı varsayılan anlamlı ve değerli bilgidir.

Değerler Felsefesi=Buradan felsefenin bilimin ele almadığı iyi veya kötü, güzel veya çirkin gibi değerleri ele alan ve genel olarak "değerler felsefesi" veya "axiology" adıyla adlandırılan disiplininin kaynağı ve varlık gerekçesi ortaya çıkmaktadır. Bu iki kavram çiftinden birincisi "ahlâk felsefesi"nin (etik), diğeri ise "sanat felsefesi"nin (estetik) özel ilgi alanıdır.Yine bilim felsefesi ve din felsefesini de değerler felsefesi disiplini içinde sayabiliriz.

Felsefenin Belli Başlı Disiplinleri=Bunlar sırasıyla; bilgi teorisi veya bilgi felsefesi, bilim felsefesi, varlık felsefesi veya ontoloji, sonra sırasıyla birer değer felsefesi disiplini olarak ele alınması gereken ahlâk felsefesi, siyaset felsefesi, sanat felsefesi veya estetik ve sonuç olarak da din felsefesi disiplinleri veya dallarıdır.

Felsefe ve diğer disiplinler

Felsefe-Bilim İlişkisi =
a) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerçeklerle haklı kılmaya çalışırlar,
b) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler, genellemeler yaparlar Bilim ve Felsefe arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür:

1) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır.
2) Felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez,
3) Bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir
4) Bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli vestandart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant'ın "felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir" yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır
5) Bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler oluşturabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir. Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde "yaratıcı zeka"ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.

Felsefe-Din İlişkisi =Dinsel denebilecek bilgi ile bilimsel veya felsefi bilgi arasında gerek kaynakları, gerek erekleri, gerekse yapıları bakımından büyük farklılıklar vardır.Aslına bakılırsa dinde, bilim ve felsefede anlaşıldığı anlamda bir bilgiden söz edilemeyeceği bile söylenebilir. Din, insanın dünyayı bilme ihtiyacından çok, dünyaya ve onu idare eden ilkeye, Tann'ya, insan hayatının bir anlamı olduğuna inanma ihtiyacına karşılık verir. İnanma ve bilme arasında ise apaçık farklılık vardır.Bilinen bir şeye inanılmaz,o şey yalnızca bilinir.Dinler zaten kendilerine yönelen insanlardan "bilgi" istemezler, çünkü o "bilgi"yi zaten kendileri onlara verme iddiasındadırlar. Bundan çıkacak diğer bir sonuç dinde inanmak vardır, felsefede ise bilmek.

Felsefe-Sanat İlişkisi = Bilimden ve hatta felsefeden farklı olarak sanat yapıtı, normal algılanan dünya ile, nesneler dünyası ile ilgili olarak bize bir şey bildirmez. Sanat, sanatçının dünyasını, onun gerçeğini bize anlatır. Bu gerçek şüphesiz bilim ve felsefede alışılagelen anlamda nesnel veya evrensel bir gerçek değildir, öznel ve kişisel bir gerçektir. Öte yandan sanatçının amacı da zaten bize bir şey söylemek değil, bir şey telkin etmek veya bizde bir şey, özellikle bir duygu, bir heyecan uyandırmaktır.

Felsefenin Yararı Nedir?=Konuya bir işe yaramak açısından baktığımızda en çok işe yaradığı düşünülen bazı etkinliklerimizin bir işe yaramadığını da görebiliriz. Örneğin bilim bile çoğu kez bir işe yaramayabilir. Sokrates'in şu cümlesi felsefenin insanoğlunun hayatındaki önemi üzerine oldukça dikkat çekicidir; "Araştırılmayan, incelenmeyen, üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşamaya değmez",Felsefe, insanı insan yapan ve bir-hiç olmaktan kurtaran araştırma ruhunun, anlamlandırma, yorumlama ve değerlendirme etkinliğinin, önemli sorular sorma ve onlara ciddi olarak cevaplar arama özelliğinin, erdemli olma ve mutlu yaşama talebinin, kısaca bilgeliğe ulaşma özleminin en hakiki bir ifadesidir.

Niçin Felsefe Tarihi?= Felsefe problemlerinin anlamını kavrayabilmek, bu problemlerin tarihini izlemeyi gerektirir. Bunun içindir ki, felsefe tarihi bir felsefe disiplinidir. Felsefe problemleri tarihi akışları içinde dikkate alınır. Böylece onların birbirine ne kadar bağlı olduğunu, birinin ötekilerden nasıl çıktığını görmek mümkün olur. Felsefe tarihi bize bağımsız bilimlerin felsefe çerçevesi içinde nasıl oluştuğunu ve sonradan felsefenin ana kucağından ayrılarak nasıl bağımsız bir disiplin oluşturduğunu gösterir. Bu nedenledir ki felsefe tarihi, felsefeye girişi çok kolaylaştırır. Felsefe tarihinin özünü daima felsefe problemlerinin kendisi oluşturmuştur.

Başlangıç Tartışmaları=Felsefenin kaynağı hakkındaki görüşleri üç başlık altında toplamak mümkündür.

1.Felsefenin, tamamen bir milletin, yani Eski Yunan’ın ürünü olduğu şeklindeki görüştür.
2.Felsefe de dahil olmak üzere hiçbir ilim ve medeniyetin tamamen, herhangi bir milletin ürünü olmayıp, bütün milletlerin katkısının bulunduğunu savunan görüştür.
3.Felsefenin ilahî kaynaklı olduğu şeklindeki görüştür.

Yunan / İyonya= Yunanlıların, bir çok şeyi icat etmediğini sadece bazı şeyleri ıslah ettiğini belirtenlerin başında Voltaire gelmektedir. Yunanlılar, aslında yeni bir şey ortaya koymayıp Mısırlı ilim adamlarını taklit etmişlerdir. Hilmi Ziya Ülken’in ortaya attığı görüşler de, aynı zamanda, Yunan Mucizesi’ni savunanlara karşı bir itiraz olarak değerlendirilebilir. Ülkenin bir başka önemli iddiası ise, medeniyetlerin her şeyden önce birer büyük tercüme devri ile başladığıdır. Mesela, Eski Yunan uyanışı Anadolu, Fenike ve Mısır tercümeleriyle, Türk Uygur uyanışı Hint, İran ve Nestûrî tercümeleri ile, İslam uyanışı Yunan, Nestûrî, Yakubî ve Hint tercümeleri ile,Avrupa’daki uyanış İslam (Türk,Acem ve Arap),Yahudi ve Yunan tercümeleriyle mümkün olmuştur. Bertrand Russel’in görüşü de Ülken’in görüşünü destekler mahiyettedir.

Felsefenin “Ön Asya Kökenli” Olduğu Görüşü=(Alfred Weber) İyonya’nın coğrafi konumu ve Mısır – Babil etkisi Tales; Babil’den astronomi - Mısır’lı rahiplerden geometri vs

Felsefenin “Hindistan Kökenli” Olduğunu Savunanlar=(Voltaire) İlim ve medeniyet adına her ne varsa hepsinin kaynağı Hintlilerdir . Hintlilerin icat ettiği bu birikim zamanla Kaldelilere, onlardan Mısırlılara ve daha sonra da Yunanlılara geçmiştir . İlk felsefî yaklaşımların, Brahma dininin Rigveda denilen en eski bölümlerinde bulunduğu iddiasıdır. Hintlilerin kutsal olarak kabul ettikleri Vedenta’da da bazı felsefî temalar bulmak mümkündür .

Felsefenin “İran Kökenli” Olduğunu Savunanlar=

İddialara göre, İran ilim bakımından Yunan’dan çok üstün bir medeniyete sahiptir. Bu yüzden Mısır ve Yunanlı alimler, İran’a kadar gelerek Mobadan denilen Zerdüşt din adamlarından ders alırlardı. Yunanlılar, İran’ı işgal ettikleri zaman, burada bulunan kitapları tamamen gözden geçirip anlamaya çalışmışlar ve böylece ilk felsefî akımlar doğmuştur. Bu ilim, zamanla Sokrates’e, ondan öğrencisi Platon’a ve Platon’dan da Aristoteles’e geçmiştir. Başka bir iddiaya göre ise, Büyük İskender, İran’ı ele geçirdiği zaman, kütüphanelerde bulunan ilmi eserleri, Yunan ve Kıbtî dillerine tercüme ettirdikten sonra asılların yaktırmış; astronomi, tıp ve felsefe gibi ilimlere ait olan eserleri ise Mısır’a göndermiştir.

Felsefenin “İlahî Kökenli” Olduğunu Savunanlar=Bu görüş, bazı Yahudi ve Müslüman filozoflar tarafından dile getirilmiştir. Musa – Davud- Şit peygamberler İdris - Hermes



alıntıdır
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 6062 14 Temmuz 2015 12:14
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4084 14 Temmuz 2015 12:06
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4938 14 Temmuz 2015 12:00
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları Çocuk ve Aile Sağlığı Mihrinaz 2 2672 14 Temmuz 2015 11:23
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? Çocuk ve Aile Sağlığı EyMeN&TaLhA 0 2370 14 Temmuz 2015 11:03