Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Mayıs 2016, 20:28   Mesaj No:3

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:61
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.476
Konular: 1144
Beğenildi:4415
Beğendi:3686
Takdirleri:14253
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Hadis Tarihi ve Usulü 9 / 10 Ünite Özetleri

10. ünite

Hadis usulü ilminin gayesi, bir haberin Hz. Peygamber'e ait olup olmadığının tespit etmeye yarayan kuralları belirlemek ve ilgili haberlere bunları uygulamaktır.
Allah Resulünün hadislerinin güvenilirlik açısından zirvesi mütevatir hadis, en alt düzeyi ise mevzu hadistir.
Ahad hadis veya haber-i vahid mütevatir dışındaki sahih, hasen ve zayıf hadis çeşitlerini konu alır.

MÜTEVATİR
Mütevatir sözlükte , araya zaman girmekle beraber kesintiye uğramaksızın devam etmekbirbiri ardınca gelmek anlamındaki v-t-r kökünden gelmektedir.
Yalan bir haberi rivayet etme hususunda birleşmeleri aklın ve adetin kabul etmeyeceği kadar kalabalık raviler topluluğunun kendileri gibi bir topluluktan alıp naklettikleri görülen ve duyulan bir olayla ilgili hadislerdir.

Şartları

1. Hadisin kalabalık bir topluluk tarafından rivayet edilmesi ve topluluğun her nesilde tevatür sayısının altına düşmemesi
2. Bu kalabalığın yalan üzerine birleşmelerinin aklen ve adeten mümkün olmaması
3. Haberi nakleden kişilerin o haberi bizzat kaynağından işitmeleri veya olayı kendi gözleriyle görmeleri

Bir hadisin mütevatir olması için önerilen en düşük sayı dörttür. Bu sayı zina günahının ispatı ve cezalandırılması için dört şahit istendiğine bakılarak önerilmiştir. Asıl kastedilen belirli bir sayı değil, hadisi nakledenlerin kasten yalan üzerine birleşmelerinin mümkün olmamasıdır.

Mütevatir hadisin her nesildeki ravi sayısı hakkında kesin bir rakam verilemiyorsa da, onun hadis kitaplarında yer alan senedlerinin olması mutlaka gerekir. Bu senedle hadisin mütevatir derecesine ulaştığı kanaatine varıldığı zaman bütün senedlerdeki ravileri tek tek incelemeye gerek kalmaz.
Bir hadisin mütevatir olup olmadığını söylemek de büyük ölçüde içtihadi bir şeydir.Yani bilgiye akıl yürütmeyle değil, duyular vasıtasıyla ulaşılmış olmalıdır.
Mütevatirin çeşitlerinden bahseden ilk alim İsa b. Eban'dır.
Mutezile mezhebinin kurucusu Vasıl b. Ata'dan itibaren itikadi mezheplerin tartışmalarında mütevatir haberin kapsamı ve bilgi değeri önemlidir. Mütevatir , lafzi ve manevi olarak ikiye ayrılır.

Lafzi Mütevatir

Bütün rivayetlerinde lafızları aynı olan yani, Hz. Peygamber'in ağzından çıktığı şekilde bize ulaşan hadislerdir. Mesela ; kabir azabı, kabirde münker - nekir meleklerinin ölüyü sorguya çekmeleri, İhlas suresinin Kur'anın üçte birine denk olduğu gibi örnek hadisler verilebilir.

Manevi Mütevatir
Ravilerin arasında müşterek bir nokta olan çeşitli hükümleri veya bilgileri ayrı ayrı lafızlarla nakletmeleri şeklinde meydana gelen ortak manaya denir. Mesela ; Hz. Peygamberin abdest alışını , namaz kılışını , nasıl oruç tuttuğunu nasıl hacettiğini anlatan ibadetlere dair hadislerdir. Ayrıca sırat , mizan , rü'yetullah (Allah'ın cc. ahirette müminler tarafından görüleceği) ve sehiv secdesi konularda manevi mütevatir hadislerdendir.

Mütevatir haber, kesin olarak doğruluğu bilinen haberdir.Bir hadisin mütevatir olması onun Hz. Peygambere ait olduğu hakkında bir şüphenin bulunmaması demektir.

Mütevatir hdisler konusunda ilk eser yazan Suyuti'dir. O , el- Ezharu'l mütenasire fi'l ahbari'l-mütevatire adındaki eserinde kendi şartlarına göre mütevatir kabul ettiği 113 hadis zikretmiştir.

AHAD HABER
Vahid , Arapça'da '' bir '' anlamına gelir. Ahad ise vahid'in çoğuludur. Haber kelimesiyle birlikte isim tamlaması ve sıfat tamlası şeklinde kullanılmaktadır.
Haberu'l -vahid , bir kişinin diğer bir kişiden rivayet ettiği haber demektir.
Haberul'l - ahad ise , birden fazla kişinin rivayet ettiği haber anlamına gelir.
Senedin herhangi bir yerinde ya da tamamında tek bir ravinin bir raviden rivayet ettiği hadis, haber-i vahiddir.
Haber-i vahidle amel edilebileceğini gösteren Kur'an ve sünnette çeşitli deliller bulunmaktadır.

Bu delillerin bir kısmı şunlardır:
1. İbn Ömer'den nakledildiğine göre Kuba'da sabah namazı kılınırken bir haberci gelir. Hz. Peygambere bir ayet indiğini, artık namazların Kabe'ye doğru kılınacağını bildirir.. Önceden Kudüs'e yönelerek namaz kılan Müslümanlar bu haber üzerine Kabe'ye yönelerek namaz kılmaya başlarlar.

2. Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Ben Ebu Talha , Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ve Ubey b. Ka'b'a yapılmış şarap dağıtırdım. Bir gün bir haberci geldi ve şarabın haram kılındığını söyledi.

3. Hz. Peygamber pek çok sahabiyi tek başına bir yere elçi olarak göndermiş ve varacakları yere ulaşınca onlara yaptığı tavsiyeleri tutmalarını söylemesini istemiştir.

Ahad haberin yakin ilim (kesin, zaruri) ifade edip etmediği konusu mezhepler arasında görüş ayrılıklarına sebep olmuştur. Hanefiler , Şafiiler, ve Malikilerin bir kısmı ile Mutezile ve Hariciler bu haberlerin doğruluğu kadar yalan olması ihtimalini de göz önüne alarak yakin ilim değil, zan ifade edeceğini kabul ederler.
Mutezile ve Hariciler dışındaki bütün Ehl-i sünnet mezhepleri ister yakin isterse zan ifade etsin, ahad haberle amel etmenin zarureti konusunda hemfikirdir.

ZAYIF HADİS
Sahih ve hasen hadis için aranan şartlardan birini ya da bir kaçını taşımayan hadislere zayıf hadis denir.
Hadis usulü eserlerinde anlatılan hadis çeşitlerine bakıldığında en fazla hadis çeşidinin zayıf hadislere dair olduğu görülür.

Zayıf hadisin çok çeşitli olmasının nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

1. Ravinin tenkid edilmesindeki sebeplerin farklılığı
2. Senedde ravi düşmesinin az veya çok olması
3. Ravi eksikliğini senedin değişik yerlerinde olması
4. Hadisin metnindeki kusurun onun sahihliğine zarar verme derecesindeki değişiklikler

Zayıf ifadesi, hicri ikinci asrın ilk yarısından itibaren muhaddisler arasında bilinmekteydi.
Rivayet asrı olan hicri üçüncü asırdan önceki dönemlerde zayıf hadisi nitelemek üzere '' merdud , metruk , münker, sakim'' türü kullanımlar daha yaygındı.

Zayıf hadis çeşitlerin sayısı konusunda farklı rakamlar verilmiştir.
Mesela İbn Hibban 49, İbnü's - Salah 42, Münavi 81 çeşit zayıf hadis olduğunu belirtmiştir.
Bu rakamlardaki değişiklikleri mu'allak ve mevkuf gibi bazı hadis çeşitlerinin zayıf hadis sayılıp sayılmayacağına bağlıdır.
Hadislerin gizli iletlerini tesbit edebilme kapasitesi sayılı muhaddisin sahip olduğu bir meziyettir. Muza'af hadis zayıf hadisten üstündür.
Ravinin (kezzab) yalan söylemekle itham edilmesi (müttehem bi'l-kizb) , çok hata yapması (fuhş-i galat ), fıskı ve hadisin şaz olması aşırı cerh sebebi kabul edilmiş ve bu tür hadislerin zayıflığı şiddetli zayıflık olarak nitelendirilmiştir.
Zayıf hadisler birbirini takviye ederek hasen li-gayrihi derecesine yükselirler.
Fakat bütün zayıf hadisler birden çok isnadla (te'addü't-turuk ) rivayet edilmek suretiyle zayıflıktan kurtulmazlar.

Zayıf hadisin birden çok senedle rivayet edilerek zayıflıktan çıkması için iki şart ileri sürülmüştür.

1. Hadisteki zayıflık aşırı cerh sebeplerine dayanmamalı yani hadisin zayıflığı şiddetli olmamalıdır.
2. Takviye eden diğer senedler (tarik ) kuvvet bakımından takviye edilen senedle ya aynı seviyede veya daha üstün olmalıdır.

Zayıf hadisle amel konusu sadece hadisçilerin değil, aynı zamanda fakihlerin de ilgi alanına girmektedir.
Muhaddislerle fakihlerin hadisleri değerlendirme yöntemleri arasında bazı farklılıklar vardır.

Fakihler, bir hadisle amel etme söz konusu olduğunda onun hadis usulü prensipleriyle sahihlik açısından uyuşup uyuşmadığına bakmanın yanı sıra kıyas, istihsan, mashalat gibi başka faktörleri de göz önünde bulundururlar.

Zayıf hadisle amel konusu bazı kaynaklarda üç başlık halinde toplanmaktadır:
1. Hiçbir şekilde zayıf hadisle amel edilmez
2. Mutlak olarak amel edilir.
3. Bazı şartlarla amel edilir.

Yahya b. Main ,Müslim, İbn Hazm , Ebu Bekir İbnü'l Arabi gibi alimlere göre ne helal , ne haram , ne de amellerin faziletiyle ilgili konularda zayıf hadisle amel etmek caiz değildir.
Bazı alimlere göre de zayıf hadislerle ahkam dışında amellerin faziletine dair konularda amel edilebilir. Zayıf hadislere dayanarak haram ve helal hükmü verilemez, fakat mendup ve müstehap hükmü verilebilir.
Ayrıca Ahmet b. Hanbel'in amellerin fazileti dışında da , helal ve haram kapsamına giren konularda zayıf hadisle amel edilebileceği görüşünde olduğu nakledilmiştir.
Hadislerin sahih, hasen ve zayıf olarak üçlü taksimi Tırmizi gerçekleştirmiştir.

Faziletlere dair konularda da olsa zayıf hadisle amel edebilmek için İbn Hacer el-Askalani bazı şartlar belirlemiştir:
1. Zayıf hadis , yalancı bir ravinin tek başına rivayet etmesi gibi aşırı zayıf olmamalı
2. İslam dininin amel edilen genel esaslarından birisine uygun olmamalı
3. Amel edilirken, zayıf hadisin sabit olduğuna kesin şekilde inanılmamalı, aksine ihtiyaten amel edildiği bilinmelidir.

Ebu Hanife , kıyasa aykırı olmamalarına rağmen namazda kahkaha , hurma şırasıyla abdest , hayzın azami süresinin on gün olduğu , on dirhemden aşağı mehir olmayacağı gibi zayıf hadislerle amel etmiştir.
İmam Şafii de , Taif yakınlarındaki Vecc denilen yerde avlanmanın haram olduğu, Mekke'de yasaklanan zamanlarda namaz kılmanın caiz olduğu kusan kişinin abdest almasıyla ilgili zayıf hadislerle amel etmiştir.

MEVZU HADİS
Söylemediğ veya yapmadığı halde Hz. Peygamber'e (sav) nispet edilen söz ve işlerle ilgili haberdir. Bu tür habere hadis denmesinin sebebi, uydurma da olsa şeklen bir sened ve metne sahip olması ile uydurmanın onun hadis olduğunu iddia etmesidir.
Hadisin Müslümanların nazarındaki değerinden yararlanma arzusu , çok erken dönemlerde Hz. Peygamber'e (sav) bu tür iftiraların yapılmasına yol açmıştır.

Resulullah (sav) şöyle buyurdu : '' Allah'ın düşmanı yalan söylemiş'' Hz. Peygamber hemen bir adam gönderdi ve ona şunu emretti. '' Zannetmiyorum ama sağ bulursan boynunu vur, ölü bulursan da cesedini yak'' Resulullah'ın gönderdiği adam ( yalancının yanına ) geldiğinde onu, engerek yılanı tarafından sokulup öldürülmüş olarak bulmuştur. Bunun üzerine cesedini ateşte yaktı. Hz. Peygamber'in (sav) '' Kim bilerek benim adıma yalan uydurursa Cehennemdeki yerine hazırlansın'' hadisinin söylenme sebebi (sebeb-i vürudu)
bu olaydır.

Uydurma Sebepleri
1. İslam düşmanlığı : Abdülkerim b. Ebü'l-Avca'nın Halife Mehdi zamanında hadis uydurduğu tespit edildiği için asılmak üzereyken şöyle dediği nakledilir. '' Dinimizde helali haram haramı da helal göstermek üzere dört bin hadis uydurdum''

Zındıklardan biri olan Muhammed b. Sa'id el- Esedi kendi sapık inancını ve Peygamberlik iddiasını desteklemek için Hz. Peygamber'e isnad etmiştir. '' Benden sonra Peygamber gelmeyecektir. Ancak Allah delerse o başka '' diyerek kendisinin peygamberlik iddiasına destek getirmiştir ve bu yüzden Halife Ebu Cafer el- Mansur tarafından öldürülmüştür.
Keza Beyan b. Sem'an el- Mehdi adında birisi Hz. Ali'yi tanrı olduğunu yaymaya çalışarak hadisler uydurmuştur.
2. Irk ve Mezhep Yanlılığı
3. Maddi Yarar Elde Etme Hırsı
4. İslam'a Hizmet : Bazı cahil dindarlar ise halkı kötülüklerden uzaklaştırılıp iyiliklere yöneltmek maksadıyla hadis uydurmuşlardır.Halbuki bunun için Kur'an-ı Kerim ve sahih hadisler yeterlidir.

Hadis uydurmanın başlıca iki yöntemi olmuştur. Uydurmanın bizzat kendisinin düzmesi veya başkasının sözünü alıp hadis diye ortaya sürme. Bu usullerden ikincisinde bilhassa filozof, sufi, tabip ve hakimlerin sözlerinden istifade edildiği görülmektedir.

Uydurma Hadisin Belirtileri
1. Ravideki belirtiler
2. Metindeki belirtiler

Hicri ilk üç asırda hadis uydurmacılığına karşı alınmış en önemli tedbirlerden birisini oluşturur. İslam alimleri isnad sistemi uygulamasıyla hadislerin senedlerini tenkid süzgecinden geçirmenin yanı sıra metinlerini de incelemeyi ihmal etmemişlerdir.
Hadis uyduran ravilerin tanınmasını sağlayan '' cerh ve ta'dil ilmi '' adında hadis ilminin müstakil bir dalı oluşmuştur.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

hazırlayan nurşen35..
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla