Meded isteme, tevessül, Allah dostlarından yardım dilemek caiz midir? Dinde vasıta ol 
  
 Meded isteme, tevessül, Allah dostlarından yardım dilemek caiz midir? Dinde vasıta olur mu? 
Burada ifadeden ziyade niyet önemlidir Manayı ismiyle şeyh veya veliden medet ummak caiz olmaz Anacak tevessül edilebilir 
İstiğaseveya medet,yardım istemek anlamını ifâde eder Vesile (tevessül) gayeye vasıta olan şeydir Güneş ve ay gibi hizmeti çok da olsa Kabe ve Hacerü'l-Esved gibi mukaddes de olsa cansız veya zevilukul olmayan bir mahluktan istiğase etmek caiz değildir 
Zevilukul yani akıl sahibi kimselerden medet ummak meselesine gelince, bakılır, kendisinden istiğase edilen kimse salih ve mii'min değilse, ister hazır olsun, ister gaib olsun kendisinden istiğase etmek caiz değildir Fakat salih bir kul olursa, huzurunda veya kabri başında olursa, şefaat dilemek maksadıyla ondan istiğase etmek caizdir 
Çünkü ölü olan kimse her ne kadar berzah âlemine intikal etmiş ise de kendisine has bir hayatı vardır Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Peygamberler kabirlerinde hayattadırlar" Yine Bedir savaşında ölmüş müşrikler hakkında da şöyle buyurdular: "Siz bunlardan fazla işitmezsiniz; ancak cevap veremezler" 
Cumhur-u Ulemâya göre hazır olmayan bir kuldan, salih de olsa istiğase etmenin caiz olduğuna dair âyel ve hadîs vârid olmadığı gibi seleften de bir şey sabit olmamıştır Hazır olmayan kimse salih de olsa gaybı bilmediğine göre istiğase edenin durumunu nasıl bilip şefaat edecektir? Avam tabaka bu hususu bilmediği için, hüsn-ü zandan dolayı ifrata kaçıyor Salahın ölçüsünü bilmediğinden salih olmayanı salih olarak telakki ettiği gibi, dünyanın en uzak köşesinde de olsa inandığı kimseden istiğase edip yardımını istiyor 
Bugünkü tarikatcilere göre makam sahibi olan bir veli ister ölü ister uzakta olsun ondan istiğase edilir O yardım etme yetkisine sahiptir Özellikle ehli tasarrufun yardımı dünyada olduğu gibi dünyadan göç ettikten sonra da vardır, devam eder 
Vesile ise gayeye yetişmek için vasıta olarak kullanılan şeydir 
Bunların çeşitleri vardır: 
1- Cenabı Allah'ın isimlerini vesile kılıp tevessül etmek: İbn'i Mace Hz Aişe'den şunu rivayet etmiştir: Hz Peygamber bir duasında şöyle buyurdular "Allah'ım, temiz, hoş ve mübarek ismin hakkı için senden istiyorum'" 
2- Kendisiyle tevessül edilen zatın duasını vesile kılıp istemek 
3- Büyük ve salih kimsenin zatını vesile kılmak suretiyle tevessül etmek: Meselâ Allah'ım şu dileğimin yerine gelmesi için Peygamber'i veya Ebubekir'i vesile kılıyorum demek gibi Hz Ömer (ra) yağmur duasında Hz Ahbas'ı (Peygamberimiz'in amcası) vesile kılarak şöyle dua etti: "Allah'ım, biz Peygamber'in amcasını sana vesile kılıyoruz, bunun için bize yağmur yağdır" (Buhari) 
4- İşlenen salih amelleri vesile kılarak tevessül etme: Meselâ Allah'ım, senin için eda ettiğim şu hac veya şu ibâdeti sana vesile kılıyorum; şu musibetten veya şu beladan beni kurtar demek gibi 
Yukarıda saydığımız vesile çeşitleri İslâm'da mevcuttur Bunu inkâr etmek mümkün değildir Vesile edinilen kimsenin vesile edenden üstün olması gerekmez, Hz Peygamber (sav) Umre'ye gitmek için izin isteyen Hz Ömer'e, "kardeşim bizi duadan unutma" dedi Hem de Veysel Karaninin kendisine dua etmesi için Hz Ömer'e emir verdi
Dinde vasıta, vesile var mıdır? 
Hikmet; hayatta ve başarıda vazgeçilmez unsurlardan biri olduğu gibi, bütün varlıkların sevk ve idaresinde de bir maya ve önemli bir kanundur 
İnsanlar; varlıklarını ve başarılarını, bu hikmet denen kaide ve kurala, riayet ve itibarla paralel olarak elde ederler ve koruyabilirler 
Hikmet: Yaratıcı ve yaratılanlar arasında; sebebi, vesileyi ve vasıtayı zorunlu kılmaktadır 
Zira yaratıcının izzet ve büyüklüğü, kendisi ile varlıklar arasındaki münasebet ve denge, hikmetle ilgilidir Ayrıca varlıkların, yaratıcısına delil ve burhan olması ve onların bir kitap gibi ehil insanlarca mütalaa edilip araştırılması ve en önemlisi de, insanların kendilerinin imtihan ve test edilerek dünyada ve ahirette başarılarının esası, temeli ve alt yapısı; hikmettir ve hikmetle ciddi münasebettir 
Hikmetin nasip olduğu insanlar ise, varlıkların en şereflisi ve kıymetlisidir 
Bu esasa binaen varlıklar, eşya ve insan ile, yaratıcı arasındaki münasebet olgusunun genel adı, hikmettir  
Cansızlar ve canlılar arasındaki irtibatlar,  
Yaratılma ve yaratma arasındaki perdeler, 
Hastalık ve afiyet arasındaki sebepler, 
Kulluk ve ona bağlı neticeler, 
Tebligat ve hidayet arasındaki ilişkiler, 
Ziraat, ticaret, sanat ve ibadetlerin, neticeleri ile münasebetlerinde hikmet esas olup, onun gereği olan sebepler, vesileler ve vasıtalar, işin mahiyeti icabı olacaktır ve vardır 
Burada vasıtaların olması, hikmet açısından kudret ve izzeti ilahiyece lüzumlu olmakla beraber, Cenab-ı hakkın birliği ve celali de, bu vasıtaları müessiriyetten azletmektedir Sadece ve sadece vesile olarak kalmasını, hikmet icap ettirmektedir 
Demek ki vasıtalar, Allah’ın hakim ismi iktizasınca yaratılışın bir esasıdır 
İşte bu manadaki vasıtalar; mahiyeti icabı dinimizde de vardır ve gereklidir  
Mesela: Hidayetin vasıtası, peygamberlerdir 
Allah’ın peygamberlerine emirlerinin vasıtaları, meleklerdir 
Kelam-ı ezelinin vasıtaları, kitaplar ve suhuflardır 
Tecelliyatın ve tezahüratın vasıtaları, mucizeler ve sanatlardır 
Affın ve mükafatın vasıtası, ikramlar ve cennettir 
Kahrın ve cezanın vasıtası, hadler ve cehennemdir 
Ubudiyetin ve kulluğun vasıtası, ibadetlerdir 
Allah’a yaklaşmanın vasıtası ise, marifet ve takvadır 
O halde; vasıtanın olmadığı hiçbir yer, durum ve zaman yoktur 
Vasıtasız olan şeylerin idraki, anlaşılması ve münasebetleri bilinmez  
Buraya kadar anlattıklarımızda önemli olan nokta şudur: Bu vasıtaların; sadece vesileden ileri geçmemesi, şeffaf ve nezih olması, hakikatleri perdelememesi ve örtmemesi, özellikle de, kul ile Allah arasındaki münasebete kuvvet vermesi ve kesmemesidir 
Hakikatler ile, muhatapları arasındaki, hikmet icabı olan vasıtalar; kesif olup irtibatı keser ise, o zaman hikmet ortadan kalkar ve mahsurlar meydana gelir O vasıta, vasıta olma özelliğini kaybeder 
Mesela; bir matematik kitabı ile, talebelerin arasına öğretmenlerin girmesi, talebe ile kitabı kaynaştırır Muhabbeti artırır İlme de kuvvet verir Öğretmenler bu anlamda vasıta olarak bir yekun teşkil etmektedirler 
Sanatkarlar; sanatlarla çıraklar arasında, maharetin intikalinde vasıtadırlar Aksi halde sanatların ve maharetlerin nesli kesilir ve güdük kalır  
Aynen öyle de; maneviyat büyükleri de Allah ile kul arasında, kulun rabbi ile münasebetini teminde ve muhafazasında şeffaf vasıtadırlar Bunların aradan çekilmesi kul ile Allah münasebetini bozar ve irtibatı keser 
Ancak, vasıta olmak da kolay bir şey değildir Bu işe ehil olmak ve erbabı olmak meselenin önemli noktasıdır 
Yani matematik kitabı ile öğrenci arasına vasıta olarak, öğretmen girmelidir Ancak bu, müzik öğretmeni olursa, o işten hayır gelmez 
Hasta ile hastalık arasına hikmet icabı şeffaf vasıta olan doktor girmelidir Ancak, doktor yerine mühendis girer ise, ölüm meleğine hizmetten başka bir şeye yaramaz 
Nasıl ki göz ile eşya arasına, gözlükler giriyor Kulak ile seslerin arasına duyma cihazları giriyor Ve bunlar vasıta olarak, gözleri ve kulakları avam olanların, daha iyi görmesini ve işitmesini temin ediyor ise;  
Aynen öylede, aklı ve kalbi avam olanların, hakikatlerle aralarına vasıflı ve ehil insanların girmeleri onların marifetlerini ve faziletlerini artırır ve inkişaf ettirir Manevi hayatlar nizam ve intizam altına girer Çünkü avam-ı nas çıplak hakikatleri göremezler ve idrak edemezler Ancak vasıtalarla hakikatleri algılayabilirler  
Kur-an’ı kerimdeki teşbihler, temsiller ve alışıla gelmiş misaller ve örnekler; insanlar ile, zorlanacakları hakikatler arasında bir çeşit numaralı gözlük ve dürbün gibi kutsi ve şeffaf vasıtalardır 
Buna binaen vasıtayı inkar; hikmeti, yardımı, faydayı, nizamı, iyiliği ve maslahatı inkar ve yalanlama demektir Fıtrata ve hakikate zıt bir davranıştır 
Fakat her şeyin istisnası ve su-i istimali olduğu gibi; vasıtalar da zamanla deforme olmuş, yanlış kullanılmış ve çirkin örnekleri maalesef zamanımıza kadar gelmiştir Bunların düzeltilmesi ve nizama sokulması veya tadil edilmesi icab ederken vasıtalık müessesesini toptan ve kotken yıpratmak ve inkar etmek vicdana sığmaz  
Islahı mümkün iken, ifnasını tercih etmek azim bir hata olur  
Demek ki vasıtalık; şeffaf cam gibi, hakikatle irtibatı sağlayan, münasebetleri nizam ve intizam altına alan bir tensib-i ilahidir 
Her yerde olduğu gibi, dinimizde de vasıta vardır ve olacaktır Ancak ruhbanlık tarzında kesif olan; ilgiyi, alakayı ve hürmeti sadece kendine hasredip, hakikatler ve Cenab-ı hakla münasebeti kıracak ve kesecek tarzda olan vasıtalar, bir nevi gizli şirkdir Bu anlamda vasıta, fıtratta ve yaratılışta olmadığı gibi, dinimizde de yoktur ve olamaz 
İşte vasıtalara yukarıdaki değerlendirmeler açısından bakmak, bizleri hem fikir hem de muamelat açısından ifrat ve tefritten korur, bütün duygu ve düşüncelerimizi sırat-ı müstakim olan orta yola çeker, hayata istikamet, huzur ve saadet verir 
Selam ve dua ile 
Sorularla İslamiyet