Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Nisan 2009, 17:00   Mesaj No:4

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İbâdet Ne Demektir, Niçin İbâdet Ederiz?

İbâdet Ne Demektir, Niçin İbâdet Ederiz? İbâdet, Allah'ın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçmak, Onun rızasına uygun hareket etmek demektir Niçin ibâdet ettiğimize gelince:
* Herşeyden önce, yaratılış gayemiz olduğu için ibâdet ederiz Çünkü Allah, biz insanları kendisini tanıyıp îman etmemiz ve ibâdette bulunmamız için yaratmıştır
Bu husus Kur'ân-ı Kerîm'de şu şekilde beyan edilmiştir:
"Ben insi ve cinni ancak beni (îmanla tanıyıp) ibâdet etsinler diye yarattım" (ez-Zâriyât, 56)

Bir mü'min olarak, âyet-i kerîmenin ifade ettiği yaratılış gâyemize uygun şekilde hareket eder, Yaradanımıza karşı ibâdet ve kulluk vazifemizi yerine getirmeye çalışırız
Ayrıca bize pek çok nimetler verdiği için de, o nimetlere bir teşekkür olarak Allah'a ibadette bulunuruz
Küçük bir hediyesini aldığımız birine, tekrar tekrar teşekkür ederken, sayılamayacak kadar çok nimetlerine, hediye ve ikramlarına mazhar olduğumuz Allah Teâlâ'ya karşı ibâdetle teşekkürde bulunmazsak, ne derece nankörlük etmiş olacağımız açıktır Böyle bir nankörlüğe düşmemek için, ibâdet vazifemizi noksansız yapmaya gayret gösteririz
Allah bizi yoktan vâr etmiş, binlerce duygu ve cihazlarla donatmış, o duygu ve cihazlarımızın ihtiyacı olan herşey'i yaratmış, hayatla birlikte insâniyet, îman ve hidâyet nimetlerini de vermiştir
Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın nimetlerinin sonsuz olduğu ve saymakla bitmiyeceği şu şekilde belirtilmektedir:
"Allah'ın nimet(ler)ini saymaya kalksanız (değil tek tek saymak) topyekün bile sayamazsınız" (en-Nahl, 18)
Bu kadar sonsuz nimetler karşısında bizlere düşen vazife: Nimet sâhibi Cenâb-ı Hakk'ı tanımak ve sevmek, ibâdetle tanıyıp sevdiğimizi göstermek, verdiği nimetlerinden dolayı daima şükür ve minnet duyguları içinde bulunmaktır
* Yapmış olduğumuz ibâdet ve şükürler, aslında bu dünyada bizlere verilmiş olan nimetlerin tam karşılığı olmaktan çok uzaktır Halbuki Allah, îman edip ibâdet yaptığımız takdirde, bizler için ayrıca âhirette daha büyük nimetler hazırlamış, Cennette ebedî saâdetler va'detmiştir Bu durumda Allah'ın âhirette vermeyi va'dettiği bu ni'metler, tamamen onun hususî lütuf ve ihsânı, fazlı ve ikrâmı olmaktadır Yoksa, bizim yaptığımız ibâdet ve şükürlerin karşılığı, ücreti değildir
Bu hususu Peygamber Efendimiz şu şekilde ifade buyurmuşlardır:

"Sizden hiçbir kimseyi, kendi ameli (ibâdeti) Cennete girdiremez Beni de, amelim Cennete koyamaz Bu, ancak Allah tarafından bir RAHMET ile olacaktır"
İbâdet Deyince Akla Namaz, Oruç Gibi Emirler Gelmektedir İbâdet, Sadece Bunlardan mı İbârettir?
Hayır, ibâdet sadece dînin namaz, oruç gibi emirlerinden ibâret değildir Allah'ın rızasına uygun düşen her şey, her hareket, her söz, her fiil, her düşünce ve niyet ibâdet kabûl edilmektedir Allah'ın emirlerini tutmak kadar, yasaklarından kaçmak da ibâdettir Bu bakımdan ibâdeti ikiye ayırmak mümkündür:
1 Amel-i sâlih, 2 Takvâ
Amel-i sâlih, namaz, oruç, vs gibi Allah'ın emirlerini yapmak demektir
Takvâ ise, içki, kumar, zinâ gibi Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınmak mânasınadır
İbâdetin Ferd ve Cem'iyete Sağladığı Faydalar Nelerdir? 1 İbâdetin mühim faydalarından biri, îtikadî ve imanî hükümleri kalb ve ruhlarda kökleştirip sâbit hâle getirmesidir
Bilindiği gibi, bilgi, ancak pratikle, tecrübe ile artar, gelişir, kökleşip meleke hâlini alır Pratiği ve tatbikatı yapılmayan kuru bir bilginin muhafazası zor olduğu gibi, insana hayatta faydası da az olur İmanî ve îtikadî bilgi ve hükümler için de, aynı durum söz konusudur Bu tür bilgi ve hükümlerin insanda kökleşip yerleşmesi, meleke hâline gelmesi, ancak ibâdet sâyesinde mümkün olur Çünkü "Allah'ın emirlerini yapmak, yasaklarından da kaçmak" demek olan ibâdet, îmanın pratiği ve tatbikatı hükmündedir
İbâdeti terketmek, îmanın insan davranışları üzerindeki müsbet te'sîrinin zamanla zayıflayıp kaybolmasına sebeb olur İnsan davranışları üzerinde îmanın te'sîri zayıfladıkça da menfî duygular, kötü huylar, zararlı arzular, onun his âlemini kaplar; çeşitli günah ve kötülükleri işlemeye zorlar Bu bakımdan, îman ile ibâdetin birbiriyle yakından alâkası vardır İman bir lâmba ise; ibâdet, rüzgârlar karşısında onu sönmekten kurtarmak ve ışığını daha da fazlalaştırmak için lâmbaya takılan şişe hükmündedir Peygamber Efendimiz ibâdetin îmanı koruyucu rolüne işâreten, "İman çıplaktır Elbisesi ise takvâdır" buyurmuştur Takvâ, bilindiği gibi, Allah'ın nehiylerinden kaçınmak, haram ve günahlardan uzak durmak demektir ki, bunun ibâdet olduğunu yukarda belirtmiştik
2 İbâdet, ferdî hayatın tanzîminde de büyük rol oynar Çünkü, ibâdet, fikirleri Cenâb-ı Hakk'a çevirttirir; zihinlerde Allah'ın azamet ve büyüklüğünü yerleştirir Bu ise, kulun, her yaptığı işte Allah'ın rızasını düşünmesini, İlâhî emirlere ve yasaklara riayet ve itâatini netice verir
Böylece, kulun şahsî hayatı, dînin gösterdiği istikamet üzere tanzîm edilmiş, maddî ve mânevî bir disiplin altına alınmış olur
3 İbâdetin ferdleri birbirlerine kaynaştırmada ve cem'iyette huzur ve âhengi sağlamada da büyük rolü vardır Aynı kıbleye yönelerek ibâdet etmek, Müslümanlar arasında kopmaz bir bağlılık ve bitmez bir alâka te'sîs eder Bu bağlılık ve alâka da sarsılmaz bir kardeşliği, ciddî bir sevgiyi, samimî bir dostluğu netice verir
Bu sâyede, cem'iyet hayatı huzur ve rahata kavuşur; maddî ve mânevî terakkiye ulaşır
4 İbâdetin insanın moral dünyası, ruh âlemi üzerindeki te'sîrine gelince:
İbâdetini yerine getiren bir mü'min, kalben müsterihtir Ruhen kuvvetlidir Mânen güçlüdür Hayatı boyunca, vazifesini yerine getiren bir insan psikolojisi içinde, gönül huzuru ile, mutlu yaşar
Ruhen daralmaz, bunalmaz, morali bozulmaz Engeller, zorluklar, imkânsızlıklar karşısında hüzne ve ye'se kapılmaz; metanet ve güvenini kaybetmez İbâdet yapan kimsenin iç âlemi, düzenli ve kararlıdır Ruhî fırtınalar, tenakuz ve çatışmalar onda görülmez
5 İbâdet şahsî kemalât ve olgunluğa da en büyük vesiledir
Bilindiği gibi insan, cismi itibariyle küçük, zayıf ve âciz bir varlıktır Buna mukabil o, yüksek bir ruh ve büyük bir istidadın sâhibidir Meyil ve arzuları sonsuza kadar uzanmış; emellerine, duygu ve hislerine yaratılıştan hiçbir sınır konulmamıştır
İşte böyle bir fıtratın sahibi olan insanın ruhunu yükseltip genişlendiren ibâdettir
İstidât ve kâbiliyetlerinin inkişafını sağlayan ibâdettir
Meyil ve arzularını ulvîleştiren ibâdettir
Emellerini gerçekleştiren, ümidlerini, filizlendirip yeşerten ibâdettir
Fikirlerini disiplin altına alarak doğru düşünce ve sıhhatli muhâkemeyi te'min eden ibâdettir
Duygu ve hislerini had altına alan, ifrat ve taşkınlıklardan kurtaran ibâdettir
Özetle diyecek olursak, insanı insandan beklenen kemâlâta, ahlâkî ve ruhî olgunluğa ulaştıran ibâdettir

Alıntı
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla