Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 3.Sınıf Dersleri > Arapça I

Konu Kimliği: Konu Sahibi f_kryln,Açılış Tarihi:  01 Kasım 2013 (15:31), Konuya Son Cevap : 01 Kasım 2013 (15:34). Konuya 5 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 01 Kasım 2013, 15:31   Mesaj No:1
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Arapça Ünite Metinleri

Arapça Ünite Metinleri

Arapça 5.Ünite–2.Metin: Ruhun yaratılışı ve kendilerine davet ulaşmayan kimselerin durumu


Müellif kimdir: Aliyyül Kari

Metin:

bil muhakkak ki ruh sonradan meydana gelmiştir, yaratılmıştır, yapılmıştır, terbiye edilmiştir, bu islam dininde zaruri olarak biliniyor âlem sonradan yaratılmıştır, sahabeler ve tabiinler bunu kabul ettiler, hatta sonradan yetişen kişiler yetişti onlar kitap ve sünnet düşüncesi kısa olan (kişiler) ruhun kadim olduğunu (sonradan yaratılmış olmadığını) sandılar, onlar ruhun allah’ın emrinden olduğuna delil getirdiler, allah’ın emri de yaratılmamıştır, allah ruhu kendisine izafe etmiştir şu ayetle: “de ki: ruh rabbimin emirlerindendir(işlerindendir).”(isra 85) şu ayetle de: “ona ruhumdan üfürdüm.”(hicr 29) allah ilmini, kudretini, işitmesini, görmesini ve elini kendisine izafe ettiği gibi (ruhu da izafe etmiştir). Diğerleri de düşündüler(tarafsız kaldılar). Ehli sünnet ruhun mahlûk olduğuna ittifak ettiler, bunun üzerine icmayı nakledenlerden muhammed ibn nasr el-mervezi e ibn kuteybe ve diğerleri(r.ah.)

İnsanlar ihtilaf etti: ruh ölüyor mu ölmüyor mu? Bir grub şöyle dedi: ölür, çünkü o nefistir, her nefis ölümü tadacaktır; diğeri şöyle dedi: ölmez, muhakkak ki o ebedi olarak yaratılmıştır ve ancak bedenler ölür. Gelen hadisler buna delalaet eder ruhların nimetleneceğine ve azap göreceğine ta ki bedenden ayrıldıktan sonra allah o ruhları cesetlerine geri döndürünceye kadar.

İhtilafın meyvesi ancak asla kendisine davet yetişmeyen kişi hakkında meydana çıkar: bir dağın tepesinde yaşamış ve bir elçi duymamış ve allah’a iman etmeden ölmüş, bizim(maturidilerin) yanında(görüşüne göre) o azap görür, eşari’ye göre azap görmez.

Sonra bil muhakkak ki ruh, bedenle beş çeşit bağlantısı vardır o (beş çeşit bağlantının her birinin) hükmü değişiktir, birincisi: anne karnında cenin iken olan bağlantısı. İkincisi: onun(çocuğun) yeryüzüne çıktıktan sonraki bağlantısı. Üçüncüsü: uyku halinde olan bağlantısı, o uykudayken bir yönden bağlantılıdır bir yönden de ayrılır. Dördüncüsü: berzah(kabir) âlemiyle olan bağlantısı, ondan ayrılıyor ve soyutlanıyorsa da, ruh tam bir ayrılmayla ayrılmıyor, hiçbir irtibatı kalmayacak şekilde ayrılmıyor, muhakkak rivayet olunur müslüman birine selam verildiğinde ruh bedene geri döner ve cevap verir, yine rivayet olunur onu(ölen kişiyi) bırakıp (geri döndüklerinde) ayakkabılarının seslerini işitiyor, bu geri dönmesi özel bir geri dönmedir, bedenin kıyamet gününden önce tekrar dirilmesini gerektirmiyor. Beşincisi: cesetlerin(vücudların) tekrar diriltildiği gün ile olan bağlantısı ve o bağlantı çeşitlerinin en mükemmelidir, çünkü bedenle beraber ölümü, uykuyu ve bozuk bir şeyi kabul etmez. Berzahta sadece ruha sual sorulmaz, ibn hazm ve diğerlerinin dediği gibi(bunlar sadece ruha sorulur diyorlar), şunu söyleyenler bunlardan daha bozuktur: bedene sorulur ruha sorulmaz, sahih hadisler bu iki görüşüde reddediyor. Hulasa dünyadaki hükümler bedenler üzerinedir, ruhlarda bedenlere tabidir, kabirdeki hükümlerde ruhlaradır, bedenlerde ruhlara tabidir, haşr ve neşr’deki hükümlerde ruh ve cesed(beden) beraberdir.

Akıl bilginin aletidir(aracıdır), bunu gerektiren gerçekte o allah’tır. Akılla imanın gerekliliği ebu hanife(r.ha.)’Den rivayet edilmiştir. Hâkim eş-şehid müntefa’da zikretti babası ebu hanife(r.ha.) Şöyle dedi: hiçbir kişi yaratanını bilmemekte özürlü(mazeretli) değildir, (kişi) yerin ve göğün yaratılışını, kendi nefsinin ve başka şeylerin yaratılışını görüyor, bunu allah’ın şu ayeti pekiştiriyor: “peygamberleri dedi ki: gökleri ve yeri yaratan allah’ta şüphe var mıdır?”(ibrahim 10) ve allah’ın şu ayetinde: “onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan allah derlero halde nasıl çeviriliyorlar?”(zuhruf 87) ve hadis’te: “ her çocuk islam fıtratı üzerine doğar, anne-babası onu yahudileştirirler, hristiyanlaştırırlar ve mecusileştirirler.” Dedi ki: bizim ehlisünnet vel-cemaatten olan hocalarımızda bu görüştedirler, hatta hocamız imam ebu mansur maturidi akıllı çocuk hakkında şöyle dedi: onun allah’ı bilmesi(tanıması) gereklidir, bu (aynı zamanda) ırak ulemasının birçoğunun görüşüdür, bizim ulemamıza muhalefet edenlerden birçoğu, nebi(sav) şu sözü geneldir: “sorumluluk üç kişiden kaldırılmıştır: baliğ oluncaya kadar çocuk, uyanıncaya kadar uyuyan, akıllanıncaya kadar deli.” Şeyh ebu mansur bu hadisi şerh etmiştir şer’i hükümlerle, akıllı çocuğun müslümanlığı doğrudur şeklinde herkes ittifak etmiştir, akıllı çocukta islama davet edilir akil baliğ olanın davet edildiği gibi.

Eşari şöyle dedi: (akıl allah’ı tanımayı) gerektirmez, allahü teala şöyle dedi: “bir peygamber göndermeden biz hiç kimseye azap edici değiliz.”(isra 15) ve cevap verilir resül(burada sadece peygamber değildir) akıl ve peygamber olarak geneldir, akılla bilinmeyip şeriatla bilinen ameller ile tahsis edilir. Ve denilir ki: “biz azap edici değiliz” dünyadaki asıl azaptır. “ta ki elçi göndermeden” ihtilafın meyvesi kendisine (asla)hiç davet ulaşmayan kişide ortaya çıkar, bir dağın tepesinde yaşayan, hiçbir elçiyi işitmemiş, allah’a iman etmeden ölmüş, bize(maturidilerin yanında) göre azap görür, onlara(eşarilerin yanında) göre azap görmez, sürekli(hayatını kapsayan) deli olan azap görmez, mutlaka çocuklar da(azap görmez), fetret döneminde ölen isa(a.s.) ile hz.muhammed(sav) arasında ve allah’a iman etmeyen, bize(maturidilerin yanında) göre azap görür, onlara(eşarilerin yanında) göre azap görmez.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi f_kryln 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Harflerin mahrecleri Kur'ân-ı Kerim Genel f_kryln 0 4882 09 Kasım 2013 23:57
Kuran eğitimi ve teknik bilgiler Kur'ân-ı Kerim Genel f_kryln 0 3689 09 Kasım 2013 23:54
pratik arapça - HAFTANIN GÜNLERİ- Genel Arapça f_kryln 0 2728 09 Kasım 2013 23:47
pratik arapça - POLİS KARAKOLUNDA- Genel Arapça f_kryln 0 2914 09 Kasım 2013 23:46
pratik arapça - BANKADA- Genel Arapça f_kryln 0 2743 09 Kasım 2013 23:45

Alt 01 Kasım 2013, 15:32   Mesaj No:2
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 5.Ünite–2.Metin

Arapça 4.Ünite–5.Metin: Hz. İbrahim (s.a.)

Müellif kimdir: İmam Zühri

Metin:

1. Halilür rahman hz.ibrahim(a.s.)’ın zikri: hişam bin muhammed bin saibil kelbi babasından bize şöyle haber verdi. Dedi ki: ibrahim(a.s.)’ın babası azer idi sam bin nuh soyundan ve harran halkından idi, onun hanımı da ibrahim(a.s.)’ın annesidir, onun adı nuna veya ebyuna’dır, onun(annesinin) nesebide aynen sam bin nuh’ta birleşiyor. İbrahim(a.s.) kavmine muhalefet etti, onları allah’a ibadete davet etti, (bu haber) kral nemruda ulaştı, o’nu hapishanede yedi sene hapsetti sonra ona çakıl ile bir ateş yuvası yaptı ve bol odunla ateşi yaktı ve ibrahim(a.s.) ateşe atıldı ve dedi ki: “allah bana yeter ve o ne güzel vekildir.” Sağlam bir şekilde yanmadan ateşten çıktı, ibrahim(a.s.) küsi’den kaçtı, ateşten çıktı ve o zaman dili süryanice idi, harran’dan fıratı geçince allah dilini değiştirdi, fırat’ı geçtiğinden dolayı ibrani denildi, nemrud o’nun peşinden adamlar gönderdi. Dedi ki: “süryanice konuşan biri bırakmayın ancak bana getirin, ibrahim(a.s.) rastladılar, ibrahim(a.s.) ibranice konuştu, o’nu bıraktılar, dilini bilemediler.

2. Hişam bin muhammed babasından dedi ki: “ibrahim(a.s.) babil’den şam’a hicret etti, o’nun yanına haran amcasının kızı sare geldi öyleki harran’a nisbet edilir, ibrahim(a.s.)’a kendini adadı, onunla evlendi, onunla beraber çıktı ve o(ibrahim(a.s.) otuzyedi yaşındaydı. Harran’a geldi bir zaman orada ikamet etti, sonra ürdün’e geldi orada da bir süre kaldı, sonra çıktı mısır’a geldi orada da bir süre kaldı, sonra şam’a döndü. “seba”ya geldi, ilya ile filistin arasında bir toprak, orada bir kuyu kazdı ve bir mescid inşa etti. Sonra o şehrin bazı halkı o’na eziyet ettiler, onların yanından ayrıldı, ramle ve ilya arasında bir yere yerleşti, orada bir kuyu kazdı ve oraya yerleşti. Mal ve hizmetçileri bollaştı. O ilk misafir ağırlayanlardandır, ilk sulu yemek yapanlardandır, ilk saçları ağaranlardandır ve ilk sünnet olanlardandı; ibrahim(a.s.) kesici birşey ile sünnet oldu ve yüz yirmi yaşındaydı.

3. Hişam bin muhammed babasından bize haber verdi ve dedi ki: “ibrahim(a.s.)’ın oğlu ismail’dir, o en büyük çocuğudur, o’nun annesi hacer’dir, o’da(annesi) kıpti’dir. İshak, gözleri kördü, o’nun annesi sare’dir, o’nun(sare’nin) soyu sam bin nuh nesebindendir. Ve (diğer oğulları) meden, medyen, yagşan, zemran, eşbag, şevhu ve onların annesi kantura idi, aribe araplardandır. O’nun(ibrahim(a.s.) oğulları mekke’ye ulaştı. Medyen denen yerde kaldı, o’nun oğlu medyen ile isimlendirildi. Diğer oğullarıda bir ükeye gittiler, ibrahim(a.s.)’a ey babamız dediler! Sen ismail ve ishak’la baraber gittin, bize de yabancı ve ıssız yerlere gitmemizi emrettin. İbrahim(a.s.) dedi ki: “ben bununla emrolundum.” Ve dedi ki: allah’ın isimlerinden bir ismi onlara öğretti, o isimle dua ediyorlardı ve yağmur istiyorlardı. Onlardan bazıları horasan’a gitti onlar hazer’e geldi, dediler ki: “size bunu öğretenin yeryüzünün en hayırlı ehli veya yeryüzünün kralı olması gerekiyor”, onlar kendi krallarına hakan adını koydular.

4. Hişam bin muhammed babasından bize haber verdi ve dedi ki: “ibrahim(a.s.) mekke’ye üç kere çıktı(gitti), insanları hacca davet etti, o’nu işiten herşey o’na icabet etti. İlk o’na icabet eden amalikalar’dan önce cürhum’dur sonra müslüman oldular ibrahim(a.s.) şam topraklarına geri döndü orada ikiyüz yaşındayken vefat etti.

5. İsmail(a.s.) hakkında: hişam bin muhammed babasından bize haber verdi ve dedi ki: ehli ilimden birçok kişi dedi ki, demişler ki: “hacer kıptilerdendir, fermi’nin önündeki köyden, mısır’daki kıl çadırlarına yakındır. O kıptilerden zalim ve gaddar firavunun cariyesiydi, o (firavun ki) ibrahim(a.s.)’ın hanımı olan sare’ye saldırdı, ama bayıldı. Denilir o’nun elini tutmaya doğru gitti ama eli göğsüne doğru kurudu. Dedi ki: “bana isabet eden hastalığın gitmesi için allah’a dua et , ben sana dokunmayacağım. Sare o’nun için allah’a duada bulunuyor eli serbest kalıyor ve mutlu oluyor, firavun ayılıyor ve hacer’i çağırıyor, sare’ye o’nu hibe ediyor, o’na giyecek veriyor, sare de hacer’i ibrahim(a.s.) hibe ediyor, ibrahim(a.s.) o’nunla birleşiyor, ismail(a.s.) o’ndan doğuyor.

Üç şey var ki kıymeti bilinmez, ancak üç halde bilinir: rastlanıldığı zaman ümitsiz olan kişi bilinir, emanet sahibi alış-veriş esnasında tanınır, kimin kardeş olduğunu başına bir felaket geldiğinde bilirsin.

6. Allah ibrahim(a.s.) vahyediyor harem bölgesine gitmesini emrediyor. İbrahim(a.s.) burak’a biniyor, ismail(a.s.)’ı da önünde taşıyor o iki yaşındaydı, hacer de o’nun arkasında, o’nunla beraber cebrail de vardır o’na kâbe’nin yerini göstermek için ta ki o’nu mekke’ye getiriyor. İsmail(a.s.)’ı ve annesini kabe’nin yanında indiriyor. Sonra ibrahim(a.s.) tekrar şam’a dönüyor. Arapçayı ilk konuşan ismail bin ibrahim’dir. O on üç yaşında (arapçayı konuşuyor). İnsanların dili önce ibranice idi allah’ın rasüllerine ve kullarına indirdiği dili dönemde ibranice idi. Muhammed bin ömer eslemi ehli ilmin birçoğundan bize haber verdi ve dedi ki: ismail(a.s.) ilk doğduğu günden kedisine arapça dili ilham edilmiştir ve ibrahim(a.s.)’ın diğer oğullarının hepsi babalarının dili üzerinedir.

7. Musa bin davud bize haber verdi ve dedi ki, ismail(a.s.)’ın on üç yaşındayken sünnet olduğu bana ulaştı. Muhammed bin ömer eslemi bize haber verdi ve dedi ki, dedi ki: ismail(a.s.) yirmi yaşına ulaştığında annesi hacer vefat ediyor, o da doksan yaşında vefat ediyor, ismail(a.s.) o’nu hicir’de defnediyor. Muhammed bin ömer eslemi bize haber verdi ve dedi ki, dedi ki: allah dostu ibrahim(a.s.)’a ve oğlu ismail(a.s.) kâbe’nin binasını ilk temeli üzerinde tekrar inşa etmeyi emretti. Onlarda tekrar inşa ettiler allah’ın kur’an’da indirdiği gibi: “ibrahim ve ismail beyt’in temellerini yükselttiler ve ey rabbim sen bizden kabul et sen bilensin işitensin”. İbrahim(a.s.) yüz yaşındaydı, ismail(a.s.) otuz yaşındaydı. İsmail(a.s.) babasından sonra vefat etti, hicr’in içine kabe tarafında annesi hacerle beraber defnedildi. İsmail(a.s.)’ın oğlu nabit babasından sonra o’nun yerine cürhüm kabilesinden dayılarıyla beraber sahiblendiler. Halid bin huddaş bize haber verdi ve dedi ki: üç peygamber hariç hiçbir peygamber’in kabrinin yeri bilinmiyor; ismail(a.s.)’ın kabri, beyt ile rükün arasında oluğun altındadır, hud(a.s.) kabri, yemen dağlarından bir dağın altında bir kum yığını içindedir, üzerinde bir yeşil ağaç vardır yeryüzünün en sıcak yerlerindendir, rasulüllah(sav)’in kabri.

8. Kâbe’nin yapımı hakkında denilir ki: dinin direği ibni kesir, ebu fida’ , ismail bin ömer bin kesir basri el-bidaye vel-nihaye kitabında kâbe’nin yapılışı hakkında der ki: allahü teala şöyle buyuruyor:
“bir zamanlar ibrahim'e beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut. İnsanlar arasında haccı ilân et ki,gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler.”(hac suresi 26-27)
“şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan beyt (kâbe)dir. Onda apaçık deliller, ibrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin beyt'i haccetmesi allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir.”(ali imran 96-97)
“124 - şunu da unutmayın ki, bir zamanlar ibrahim'i rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, rabbi ona, "ben seni bütün insanlara imam yapacağım." buyurdu. İbrahim, "zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu.
125 - biz ta o zaman bu beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de makam-ı ibrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca ibrahim ile ismail'e şöyle ahid verdik: "beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!"
126 - ve o vakit ibrahim "ey rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı. Allah buyurdu ki: "küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!"
127 - ve ne vakit ki ibrahim, beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, ismail ile birlikte şöyle dua ettiler: ey rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin.
128 - ey bizim rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz tevvâb sensin, rahîm sensin.
129 - ey bizim rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz azîz sensin, hikmet sahibi sensin.”
(bakara suresi 124-129)
yüce allah o’nun yerine zikrediyor, kulu, rasulü, seçtiği kişi, dostu, haniflerin imamı, peygamberlerin babası o’nun üzerine en faziletli selamlar olsun, muhakkak ki o kâbe’yi inşa etti öyle ki o(kâbe) ilk mesciddir ve bütün insanlar orada allah’a ibadet için vazolunmuştur, allah o’nun(kabe’nin) yerini o’na gösterdi, o’na irşad etti, o’na bildirdi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2013, 15:32   Mesaj No:3
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 5.Ünite–2.Metin

Arapça 4.Ünite–4.Metin: Hz. Nuh (a.s.)


Müellif kimdir: Muhammed Cerir Et-taberi

Metin:


1. Nuh bin lamik(a.s.): o adem(a.s.)’dan sonra zikredilen ikinci peygamberdir. Nuh(a.s.)’ın kıssası kur’an-ı kerim’de ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Nuh kavmi allah dışındakilere ibadete yönelmişlerdi, onlar kendilerine put yapmışlardı onlara tapıyorlardı. Nuh kavminden haber veriyor onlar put ehli idiler.

2. Allah o kavmin arasından nuh(a.s.)’ı seçti, onları allah’ın azabından sakındırmak(korkutmak) için, onlar sapkınlıklarına devam ettiği zaman, onlar rablerinin emrine karşı geldiler(kibirlendiler), kavminin ileri gelenlerinden ve onların büyüklerinden (bir kısmı) ve onlardan mal sahibi olanlar bir araya geldiler, o ve o’na ittiba edenleri(uyanları) hakir görmek ve yalanlamak için. Onlardan birinin onların hidayeti için gelmesini uzak (bir ihtimal) olarak gördüler, kendilerinde kral olmayan ve faziletiyle ve servetinin çokluğuyla imtiyazlı olmayan birini(uzak gördüler). Zayıflardan nuh(a.s.)’a tabi olanlar gibi olmaya yüz çevirdiler. O’na iman eden o zayıfları kovmasını o’ndan istediler, onlarla beraber bir dinde biraraya gelmekten tiksindiler. O, allah’tan korktuğu için onlardan imtina etti(geri çevirdi). Onları kovduğu zaman, o’ndan allah’ın azabını def edecek bir yardımcı bulamayacağını onlara açıkladı. Kendilerine hidayet için geldiğini, mal-mülk adamı olmadığını onlara açıkladı. Melek olduğunu iddia etmedi, muhakkak o beşerdir, allah onları davet etmek için ve allah’ın emrini tebliğ etmek için o’nu seçti. O müminlerden tabi olanları onlar gözler hakir görüyor, ve onlar, iyiliği idrak edip iman edemeyeceklerini veya mutluluğa eremeyeceklerini iddia ediyorlar. Allah onların hakkında emredecektir(hüküm verecektir) allah onların gizlediklerini bilir.

Kadının birisi kocasını şikayet etti: evine yiyecek getirmiyor diye kocasını suçladı, bunun üzerine insanlar onu kınadı(sitem etti), adam onlara dedi ki: bizim evde evden hiç ayrılmayan bir fare yok mudur, eğer evde bir yiyecek yoksa fare neden evde duruyor?
Kadın cevap verdi: vallahi! Senin evinde fare vatanını sevdiği için duruyor.

3. Nuh(a.s.) son gücünü ve takadini harcadı, allah’a imanda kavminin o’na tabi olması amacıyla (elindeki)imkânıyla gayret etti, putların ibadetini kökten sökmek için. Ve o, uzun zaman onları nasihatle yağmaladı(nasihat etti), açık ve gizli onları vaaz ile destekledi, onlar uzaklaşmayı ve yüz çevirmeyi artırdılar. Hz.nuh onlara imanı gerektiren sevinçleri açıkladı, ve onların hayatlarında acilen onları bekleyen nimetleri(açıkladı), kendi içecekleri ve topraklarının sulanması için yağmurun gelmesini, malların çoğalmasını ve nesillerinin çoğalacağını (açıkladı). Onlara misaller veriyor, onların bakışlarını allah’ın yaptığı çeşitli merhalelerle yaratmasına çeviriyor, allah hayatlarının cenin devresinde ve dünya hayatında onlara yardımcı olmasında, yeryüzünü ve gökyüzünü yaratmasında, yaratmaya başlamaya kadir olan onları tekrar diriltmeye ve cezalandırmayada gücü yeter.

4. Nuh(a.s.)’ı rahatsız ediyorlardı, ona eziyetle dokunuyorlardı, ona isyan ettiler, bazı büyüklerine uydular ve onlar zarardan başka birşey artırmadılar ve kendi aralarında büyük hilelerle tuzak kurdular onun gücü bitinceye kadar, onların ıslah olmasından ümidini kesti ve onlar kendi aralarında (putlara) ibadeti terk etmeyeceklerine dair anlaştı: “ved'den, suvâ'dan, yeğûs'tan, ye'ûk'tan ve nesr'den”(nuh suresi 23). Ahmaklıklarından şöyle dediler (kibir ve gurur içinde) isteksizce cevap verdiler: dediler ki: ey nuh bizimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğin (azabı) bize getir. Nuh dediki: onu size ancak dilerse allah getirir ve siz (allah’ı) aciz bırakacak değilsiniz. Eğer allah sizi saptırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez.o sizin rabbinizdir,o’na döndürüleceksiniz.”(hud sure. 32-34)

5. Nuh(a.s.) kavminin imanından ümitsizlik derecesine ulaştığı zaman 950 yıl sonra –kur’an’ın kesin olrak bildirdiğine göre- (hz.nuh) kavmi arasında kalıyordu, onları davet ediyordu, onlardan nsaihatı esirgemiryordu: allah’ın ayetindeki kıssa vuku buldu: “nuh’a vahyolundu ki: kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme.”(hud suresi 36)
nuh(a.s.) onlara beddua ederek rabbine yöneldi ve dedi ki: “nuh dedi ki: "ey rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!" çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler)." (nuh suresi 26-27)

6. Allah o’na bir ağaç dikmesini söylerek emretti, o ağacı dikti, ağaç büyüdü, her yöne doğru gitti, sonra, dikmesinden 40 yıl sonra o’na kesmesini emretti, ve o’na gemi yapmasını emretti. Allah’ın o’na dediği gibi: “gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!” (hud suresi 37)
onu yapmaya başladı. Allahü teala şöyle buyuruyor: “nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz!”(hud suresi 38)

7. Nuh(a.s.) görevini tamamlayınca, vadedilen vakit gelince, o’nunla rabbi arasındaki işaretleri görünce tufanın emri başlayınca, ailesinin tandırından su fışkıracak, yani ondan su fışkıracak. Allah o’na ailesini gemiye taşımasını emretti, bütün hayvanlardan, kuşlardan, vahşi hayvanlardan iki çift olarak ve hanımı dışındaki ailesi gemiye çıktı. Ve kendisiyle beraber kavminden iman edenleri yanına aldı, onlar az idiler. Gemiye üç oğlunu taşıdı sam,ham,yafes ve onların hanımlarını, ve kendisine iman eden insanlardan altı kişiyi ve nuh, oğulları ve onların hanımları on kişi oldular, sonra allah’ın hayvanlardan emrettiğini de gemiye girdirdi nuh(a.s.)’dan oğlu yam geri kaldı inkar eden(kafir) oldu.

8. Gemi üzerine yerleştiler gökyüzü sağanak yağmurunu boşalttı, yerin gözenekleri(kaynakları) kaynadı, su gemi ve içindekileri taşıdı, allah durmasını dilesi ve durdu, yeryüzünde bulunan her şey boğuluncaya kadar; insanlardan ve hayvanlardan, sonra ararat dağlarından cudi dağı üzerinde durdu, o musul topraklarından bir yamaçtaki bir dağdır.

9. Aişe(r.ha.)’Den rasulüllah(sav) şöyle buyurmuştur: “allah nuh(.a.s)’ın kavminden birisine rahmet etseydi, bir çocuğun annesine rahmet ederdi.” Rasulüllah(sav) şöyle buyurmuştur: “nuh(a.s.) bin yıldan elli yıl hariç kavminde kaldı, allah’a onları davet ediyordu, ta ki son gününe(zamanına) kadar, bir ağaç dikti, o ağaç büyüdü, her yöne gitti(dağıldı), sonra o ağacı kesti, sonra bir gemi yapmaya başladı, onlar geçiyorlardı ve o’na soruyorlardı, o gemi yapıyorum diyordu, o’nunla aly ediyorlardı ve diyorlardı: karada gemi mi yapıyorsun, onu nasıl yüzüdüreceksin? Dedi ki: (nasıl) yaptığımı göreceksiniz. Onun yapımı bitince, tandır kaynayınca, sokaklarda su çoğalınca, çocuğun annesi çocuğu üzerine endişelendi, o çocuğunu çok seviyordu, dağa çıktı ve dağın üçte birine kadar ulaştı, su o kadına ulaşınca dağın üçte ikisine ulaşıncaya kadar çıktı, su tekrar ona ulaşınca dağın zirvesine kadar çıktı, su o kadının boynuna ulaşınca o çocuğunu iki eliyle havaya kaldırdı o suyla gidinceye kadar. Eğer allah onlardan birine rahmet etseydi, o çocuğun annesine rahmet ederdi(acırdı).
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2013, 15:33   Mesaj No:4
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 5.Ünite–2.Metin

4.Ünite–3.Metin: Halife Harun Reşid ve Bermekiler


Müellif kimdir: İbni Haldun

Metin:

1. Tarihçilerin halife harun reşid’in bermekiler karşısında zor duruma düşmesini tümden naklettikleri sonradan çıkarılmış (asılsız) hikayelerindendir. O kıssa harun reşid’in kız kardeşi abbase ile harun reşid’in azadlı kölesi cafer bin yahya bin halid ile arasında geçen kıssasıdır. Harun reşid, ikisinin onun meclisinde biraraya gelmesine düşkün(istekli) olmasından ve onlarla çokça içki içmesinden dolayı o ikisinin nikah akdi yapmalarına izin verdi, ama birarada(halvet) kalmalarına izin vermedi. Abbase onunla(caferle) halvet olma konusunda harun reşid’e tuzak(hile) kurdu, çünkü ona(cafer) aşırı bir sevgisi vardı. Ve onunla ilişkiye girdi, -(tarihçiler) bu olayın sarhoşluk esnasında meydana geldiğini sandılar- ve hamile kaldı. Bu haber harun reşid’e ulaştı ve kızdı, gazablandı.

2. Bu abbase’ye çok uzaktır dindeki konumuna, anne-babasının konumuna ve onun yüceliğine(saygınlığına) uzaktır ve o abdullah bin abbas’ın kızıdır. Onunla ibni abbas arasında dört baba vardır, onlarda dinde şerefli olanlardır, milletin büyükleridir. Abbase muhammed el-mehdi’nin kızıdır, o da abdullah ebu cafer el-mansur’un oğludur, o da muhammed es-seccad’ın oğludur, o da ebu hulefa ibni ali’nin oğludur, oda kur’an müfessiri abdullah ibni abbas’ın oğludur, o da abbas’ın oğludur, abbas’ta hz.peygamber(sav)’in amcasıdır. Bir halifenin kızı, bir halifenin kız kardeşi (olan abbase) aziz bir mülk ile nebevi hilafet ile hz.peygamber(sav)’in sohbetiyle, amcalığı ile milletin ikamesiyle, vahyin nuruyla, meleklerin indiği mekân ile diğer yönleriyle donatılmıştır. Araplığın bedevi ve nezih hayatlarına, dinin sadeliğine yakın bir zamandadır, fuhuşun ve kötülüğün mekânlarından uzaktır. Korunma, (iffetli olmakk)namuslu olmak ondan(abbaseden) giderse başka nerede aranır. Veya temizlik ve zekâ onun(abbasenin) evinden kaybolursa başka nerede bulunur. Düşünen bir adam insaflı bir bakışla bakarsa ve abbaseyi zamanın krallarından birinin kızıyla kıyaslarsa bu gibi şeyleri ondan uzak görür. Devletinin bir kölesiyle böyle bir ilişkiye girmesini, kavminin saltanatı için ondan uzak görür, onu kabul etmez(inkâr eder), böyle bir iddiada bulunanı yalanlar. Abbase ve harun reşid’in insanlar nezdinde kadri-kıymeti nerededir?

3. Bermekiler devlet üzerine olan zulümlerinden ve toplanan mallara el koymalarından dolayı devlete bela oldular. Harun reşid az bir mal bile talep etse ona ulaşmıyordu. Onun işine galip geldiler(el koydular). Saltanatında ona ortak oldular. Harun reşid onlarla beraber saltanat mülkü üzerinde tasarruf sahibi değildi. Onların tesirleri büyüdü ve onların sesi uzaklara ulaştı(meşhur oldular). Devletin mertebelerini, projlerini ileri gelenlerle ve çocukları ile tamir ettiler ve sanatkârlarıyla yaptılar. Kendilerinin dışındakilerden bunu engellediler. (bu mertebeler) bakanlık(vezirlik), yazışma, komutanlık, bekçilik, kılıç ve kalemdir, denilir ki harun reşid’in evinde yahya bin halid’in çocuklarından kılıç sahibi ve kalem sabibi yirmibeş reis vardı, zorla devlet ehlinin k içinden sıyrıldılar.

4. Kim onların haberlerini düşünürse ve onların seyrini ve devletin seyrini(düzenini) araştırırsa, gerçek tesirinin sebeplerini hazır olarak bulur. İbni abdirabbih’in naklettiğine bak; harun reşid’in dedesinin amcası davud bin ali ile görüşmesinde ki onların bela olup zorlamalarında, ve ıkıd kitabındaki şuara konusunda zikrettiği şeylere, şair esmai’nin harun reşid’le olan diyaloğunda ve fazl bin yahya ile olan müsamerelere(bak), o zaman anlarsın tartışmaları ve münakaşaları halifeden ve ondan sonra gelenleri zorlamaları onları öldürmüştür.

5. Hikâyenin işaret ettiği nokta harun reşid’in içkiyle alkolik olduğu, ve o sarhoş olan içki arkadaşlarıyla sarhoş olduğu konusunda allah’a sığınıyoruz onun aleyhindeki kötülükleri biz bilmiyoruz. Bu hal ile harun reşid’in hali nerede, onun (reşid’in) hilafete ait gerekli olan şeyleri gerçekleştirdi, dindardı, adaletliydi, âlimleri, evliyaları arkadaş edinirdi, fazıl ibni ıyaz, ibni semak ve omeri ile konuşurdu, süfyanı servi ile mektuplaşırdı, onların vaazlarına ağlardı, mekke’de tavaf ederken dua ederdi, üzerinde bulunan ibadetleri ve namaz vakitlerini muhafaza ederdi, sabah namazına ilk vaktinde hazır bulunurdu. Taberi’nin ve diğerlerinin rivayet ettiğine göre o her gün yüz rekât nafile namaz kılardı. Bir sene savaşa çıkardı bir sene hac ederdi. Cahiliyye araplarından eşrafların durumu içkiden uzak olarak biliniyordu, onların üzüm ağaçları yoktu ve onların birçoğunun yanında içkinin içilmesi kötü birşeydi, harun reşid ve ataları dinlerinde ve dünyalarında kötü şeyleri yapmada uzak idiler ve iyi huylar ediniyorlardı ve kamil vasıflıydılar ve arabların güzel halleri vardı.

6. Taberi’nin ve mes’udi’nin naklettiği şu rivayete bak, tabib cibril ibni bahteyşu’ un kıssasında, tabib ona(reşid’e) onun sofrasında bir balık hazırlıyor ve ondan saklıyor, sonra sofra sahibine(sofrayla ilgilenen kişi) balığı onun evine götürmesini emretti, reşid onunla şüpheleniyor ve farkına(bilincine) varıyor hizmetçinin ondan(balıktan) almış olduğunun farkına varıyor, ibni bateyşu’ özür dilemek için balıktan üç parça üç kadeh içinde iade ediyor, onlardan(balıklardan) biri et ile terbiyelenmiş(karıştırılmış), bakliyatlarla, soğuk şeylerle ve tatlılarla(karıştırıldı), ikincisine kar gibi(soğuk) su döktü, üçüncüsüne sade içki döktü, ve dedi ki: ilki ve ikincisi müminlerin emirinin yiyeceğidir, balığı diğeriyle karıştırsın veya karıştırmsın. Ve üçüncüsünde dedi ki: bu yemek ibni bahteyşu’ nundur, onu sofra sahibine veriyor, reşid bunun farkına varınca, onu(ibni bahteyşu’u) azarlamak için getirtiyor, üç kadehte hazır bulunuyor, karışmış ve dağılmış içki sahibini buldu, diğer iki kadehi de kokuları bozulmuş bir şekilde buldu, bu ona bir mazeret oluyor. Bundan anlaşıldı ki harun reşid’in içkiden uzak duruşu yakınları yanında biliniyordu ve sofrasındakiler. Ondan sabit oldu ebi nuvas’ın hapseldilmesini emretti ki ona(harun reşid’e) ulaştı onun ayyaşlığa daldığı tövbe edene kadar(hapseldilmesini emretti), ancak ırak ehlinin mezhebi üzerine hurma şırası içiyordu, onların bu konudaki fetvaları biliniyor. Ama onun saf içkiyle itham edilmesinde hiçbir yol yoktur, zayıf olan haberlerde taklit edilmez, o milletinin yanında en büyük haramları işleyecek bir adam değildi.

7. O kavimin hepsi israftan ve savurganlıktan uzaktı, elibiselerinde, süslerinde ve diğer kullandıklarında, onlar bedeviliğin doğallığında ve dinin sadeliğindedirler öyleki sonrada ondan ayrılmamışlardır, sen onların meşruluktan tahlikeli olana, helallikten haram olana çıktığını zannediyorsun. Tarihçiler ittifak ettiler: taberi, mes’udi ve diğerleri, bütün geçmiş ümeyyeoğulları halifeleri ve abbasioğulları halifeleri kemer ve kılıçlarında, gem ve eğerleri hafif süslü kumaşlı bineklere biniyorlardı, altın ile süslenmiş hayvanlara binmeyi ilk ihdas eden halife muğtez ibni mütevekkil harun reşid’den sonra sekizinci halifedir. Diğerlerinin durumuda elbise-giyim konusunda böyleyken, içecek konusunda sen ne zannediyorsun. Bu anlattığımız durumda bunlar en güzel şekilde anladığın zaman devletin tabiatını ilk başında bedeviliten yeniliğe geçişini açıklanıyor, birinci kitabın meselelerinde açıkladığımız gibi inşaallah. Doğruya ileten allah’tır.

Mecnun behlül
ibrahim şeybani dedi ki: mecnun behlül’e uğradım, habıys(hurma yemeği) yiyordu, dedim ki: bana da yedir. Dedi ki: bu (yemek) benim değil, bu (yemek) halifenin kızı atike’nindir, yemem için bana gönderdi. (habis: hurma ve yağdan yapılan yemektir.)

8. Me’mun’un fazileti ve güzel muaşeresi hakkında nakledildi, bir gece susamış şekilde uyanıyor, kalkıyor yahya bin eksem’i uyandırma korkusundan hassas davranarak su kapı arıyor. O ikisinin beraber sabah namazını kıldığı sabit olmuştur. Nerde bunlar nerde ayyaşlık! Yahya bin eksem hadis ehlinin ileri gelenlerindendi. İmam ahmed bin hambel ve ismail kadı onu(yahya bin eksemi) övmüştür. Tirmizi kitabını ondan tahric etmiştir, hafız müzenni buhari dışında diğer kitaplarında ondan zikretmiştir(rivayette bulunmuştur), onu kötülemek tüm halifeleri kötülemektir. Delilerin(ahmakların) onu kınaması, sübyancılığa meyli(olduğunu söylemeleri), âlimlere iftira atmaları allah için bir delildir. Bunları kıssacıların zayıf haberlerine isnad ediyorlar öyleki bunlar düşmanlarının iftiraları idi. Kamil biri olmasından ve sultan ile dostluğundan dolayı ona hased ediyorlardı. İlim ve dindeki makamı bunun gibi iftiralardan uzaktı. İnsanların iftira olarak söyledikleri ahmed bin hambel’e anlatıldı, dedi ki: “sübhanallah, subhanallah kim bunu söylüyor?” Bunları inkâr etti ve şiddetli bir şekilde karşı çıktı. İsmail bin kadı onu övdü, onun(yahya bin eksem) hakkında söylenenler ona da söylendi, dedi ki: “zalim ve kıskanç birisinin yalanlarıyla onun adaletinin gitmesinden allah’a sığınırım.”
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2013, 15:33   Mesaj No:5
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 5.Ünite–2.Metin

4.Ünite–2.Metin: Hz.peygamber’in (sav) hayatından sahneler


Müellif kimdir: Muhammed İbni Sakafi

Metin:

1. O (sav) ‘nun adı adnan bin abdülmuttalib bin abdullah bin muhammed’dir.ebul kasım ve ebul ibrahim, fakirlerin babası künyesidir.ibni zebiyhidir(hz.ismail).kureyş’in haşimi kolunun muttalib kolundandır,mekkelidir,medinelidir.zamanının en güzel ve en mükemmel kadını annesi vehb’in kızı amine o’na(sav) hamile kaldı.dokuz ay onun karnında kalmıştır.hamilelik esnasında, medine’de babasının beni adiy bin necar kabilesinden dayılarının yanında babası yirmibeş veya otuz yaşında vefat etmiştir.hz.amine o’nu doğurmuştur, o herikisininde(anne-babasının) ilk çocuğudur.pazartesi gününün sabahı esnasında.rabiulevvel ayının onikinci gecesi,fil olayının olduğu senede dünyaya geldi.

2. Süveybe hz.peygamber’i emzirmiştir, hz.peygamber’in amcası hz.peygamber’in doğum müjdesini verdiği zaman süveybe’yi azad etti.seveybe şöyle diyordu: o’nu(sav) açlıktan ve susuzluktan ağlarken hiç görmedim.zemzem suyundan içerek sabahlardı.sabah yemeğini o’na(sav) ikram ederdik,ben tokum derdi.süveybe’den sonra o’nu(sav) ebu züheyb’in kızı halime emzirdi. Gidiş ve gelişlerinde, o’nun(sav) bereketini,insafını ve sılahi rahimini görmüştür.halime, o(sav) onlarla ikamet ederken uyurken ve uyanıkken o’ndan(sav) zuhur eden birçok hal görmüştür. Halime o’nu(sav) emzirdikten sonra,cibril(a.s.) o’nun(sav) göğsünü yarmasından ve göğsünü doldurmasından sonra,hikmet ve iman ile doldurmasından sonra,korktu ve beş yaşında annesine geri getirdi.

3. Dedesinin himayesinde ömrünü annesiyle beraber geçirmiştir. Hz.amine hz.peygamber onunla beraberken medine’den dönüşünde vefat etmiştir. Hz.amine hz.peygamber’le(sav) beraber altı yaşında çıktı, (habeşli bereke)ümmü eymen’de beraberdi.ümmü eymen’de o’nun cariyesiydi,o cariyeyi babasından miras almıştı, o’nun(sav) annesinin yanındaydı,o’nun dadısıydı.hz.amine’nin ölümünden sonra ümmü eymen o’nu(sav) dedesinin yanına getirmiştir.dedesi hacun’da vefat edinceye kadar o’nu(sav) himayesine aldı.o(sav) sekiz yaşındaydı.abdülmuttalib o’nu(sav) kucaklayarak kabe’yi tavaf etmiştir.

4. Abdülmuttalib oğlu ebu talib, o’nu(sav) dedesinin vasiyetiyle dedesi vefat edince himayesine almıştır. Hz.peygamber(sav) en yüce ve en şerefli bir şekilde büyümüştür o’nun yanında. Allah o’nu(sav) cahiliye kirlerinden koruyarak, bütün kusurlardan (ayıplardan) uzak olarak hz.peygamber büyüyor. Hiçbir zaman mekke’nin bir putunu yüceltmemiştir(tapmamıştır).onların kutlamalarına (törenlerine) katılmamıştır. Mekkeliler o’ndan(sav) kutlamalara katılmasını istiyordu, o(sav) kabul etmiyordu, allah o’nu(sav) onlardan koruyordu. Hz.peygamber(sav) şöyle buyurdu: “ cahillerin arzuladıkları hiçbir şeyi arzulamadım, ancak iki kere arzuladım, allah iki niyetimde de(arzumda da) beni korudu. Onların bir putuna yaklaştığım zaman, içimden bir adam bana önüne bak diye bağırıyordu(sesleniyordu), ben onlardan hiçbirine yaklaşmazdım.
O(sav) kavminin yiğitlik bakımından en faziletli kişisiydi, ahlak ve komşuluk bakımından en güzeliydi, şeref bakımından en kerimdi, hilm bakımından en yücesiydi, söz olarak en doğrularıydı, bütün kötü ahlaklardan en uzaktı, kendi kavmi arasında güvenilirliğini,doğruluğunu, temizliğini, yüksek sıfatlarını gördükleri için emin diye adlandırılırdı. Yaratılanlardan hiçbiri o’na(sav) ortak değildir.

5. On iki yaşındayken, amcası o’nu(sav) şam’a giderken yanına almıştır . Busra’ya geldiklerinde bahira hz.peygamber(sav)’den o’nun(sav) resül ve peygamberlerin sonuncusu olduğuna delalet eden, özellikleri gördü. Ebu talib’e o’nu(sav) ülkesine götürmesini söyledi, ebu talib’te o’nu(sav) aldı geri götürdü.

6. Doğumundan yirmi yıl sonra veya daha aşağı amcalarıyla beraber hicar savaşında hazır bulundu ve hılful fudul’da bulundu, kureyş onu mekke’deki bütün mazlumlara yardım etmek için düzenlemiştir.

7. Ailesinin koyunlarını(sürüsünü) ead’da otlatıyordu(çobanlık yapıyordu) birkaç para karşılığında. Hz.hatice’nin kölesi olan meysere ile beraber hz.hatice’nin ticaretinden dolayı şam’a gitti. Meysere allah’ın o’na(sav) tahsis ettiği özel halleri gördü. O hallerle uyanık olan insan doğruluğa gider. Meysere döndükten sonra hz.hatice’ye o halleri anlattı. Hz.hatice çok azimli, akıllı, şerefli bir kadındı.o’nunla(sav) evlenmeyi arzuladı, hz.peygamber(sav) o’nunla evlendi. Hz.peygamber(sav) yirmibeş yaşındaydı, o’da kırk yaşındaydı.hz.hatice o’na(sav) doğru bir yardımcı oldu.

8. On sene geçtikten sonra kureyş kabilesi kabe’yi yapılmasını gerektiren bir sebepten dolayı yapmaya başladı, kureyş’in kabileleri hacerül esvedi kimin koyacağı konusunda ihtilafa düştüler, o’nu(sav) seçtiler. O’da(sav) işaret etti, ridasını yere serip hacerül ezvedi onun üzerine koydu, her bir kabile o ridanın bir tarafını tutarak kaldırdı, hacerül esvedi yerine yaklaştırdılar.kavmi arasında emin ve mekin(yeri) olan nebi(sav) aldı,güvenilir eliyle hacreül esvedi koydu.bu olayda pazartedi günü meydana geldi.

9. Hz.peygamber(sav) kırk yaşına geldi, cibril(a.s.) rebiulevvel ayının 8. Günü ve pazartesi günü o’na(sav) geldi. O(sav) hira mağrasındaydı. O(sav) orada yalnız başına kalıyordu, orada ibadet ediyodu. Cibril(a.s.) o’na(sav) alak suresinin başını okudu. O(sav) (alak suresinin ilk ayetleriyle) döndü. Kalbi titriyordu, ve hz.hatice’nin yanına girdi(vardı). Vahyin ağırlığı o’nun(sav) üzerinden gidinceye kadar o’nu(sav) örtülerle sardılar. Sonra o’na(hz.haticeye) haberi bildirdi, ve o’na dedi ben nefsim üzerine kendimden korktum, hz.hatice o’na(sav) korkma,müjdeler olsun sana,allah’a yemin olsun allah seni hiçbir zaman seni rüsvay etmeyecek, dedi. Çünkü sen akrabayı gözetirsin(sılahi rahim yaparsın), eziyetleri(sıkıntıları) yüklenirsin, elinde bir şey olmayana birşeyler verirsin, misafir ağırlarsın, hak tarafından gelen musibetlere karşı yardım edersin.

10. Onuncu yılda ebu talib’in ölümünden daha seri bir olay vuku bulmadı. Ondan üç gün sonra müminlerin annesi hz.hatice vefat etti. Kureyş nebi(sav)’e daha önce ebu talib’in hayatında vermedikleri eziyeti ettiler. Öyle bir şekilde adlandırıldı ki onların öldüğü seneye hüzün yılı deniyordu. Hz.hatice’nin vefatından üç ay sonra o(sav) zeyd bin harise ile beraber taif’e çıktı. Onlar o’nun(sav) davetine icabet etmediler. O’nu(sav) sefihleriyle(ahmaklarıyla) aldattılar. Zeyd bin haris ile mekke’ye döndü. Nahle’ye indiklerinde(geldiklerinde) gece namaz kılmaya başladı, allah tarafından nusaybin cinlerinden bir taife o’na(sav) yönlendirildi, (hz.peygamber(sav)’in namazda) okuduğu kur’an’ı dinlediler, müslüman oldular. Birkaç gün orada ikamet etti. Zeyd bin haris o’na(sav) dediki: “mekke’ye nasıl gireceksin?” Sen’i mekke’den çıkarttılar. O(sav) dediki: “allah gördüğün bu soruna bir çıkış yolu kılmıştır. Allah dinine yardım edecek, peygamberine de yeryüzüne izhar edecek(açıklayacak). Hz.peygamber(sav) sonra hira’ya tekrar gitti. Mut’in bin adiy’in güvencesiyle mekke’ye girdi. Hacerül esved’e yöneldi, onu selamladı, iki rekat namaz kıldı, evine döndü.
Kişinin mala yağni şeyleri terketmesi müslümanlığının güzelliğindendir.

12. Ramazanın onyedinci cumartesi günü gecesi hicretten onsekiz ay önce olduğunda cibril(a.s.) ve mikail(a.s.) hz.peygamber(sav)’e geldiler. O(sav) mekke’de uyuyordu, o’nun(sav) göğsü yarılıp imanla doldurulduktan sonra geceleyin o’nunla(sav) mekke’de zemzem’den beytül makdis’e yola çıkıldı. Sonra yedinci semaya yükseltildi, beş vakit namaz farz kılındı, başındaki gözleriyle rabbini gördü. Sabahlayıp kureyş’e bu haberi verdiğinde o’nu(sav) yalanladılar, bir grupta islamdan döndü. O’ndan(sav) bir emare sordular. O istedikleri şeyi onlara söyledi. Mirac gecesinin sabahında cebrail(a.s.) hz.peygamber(sav)’e geldi, o’na(sav) namaz vakitlerini öğretti.

13. Hicretten sonra hz.peygamber(sav)’den işitilen ilk sözler şunlardır: “selamı yayın, yemek yedirin, akrabaları gözetin, insanlar uykudayken gece namaz kılın esenlikle cennete girersiniz.

14. O(sav) mükemmel vasıflıydı, bütün faziletleri ve insafı kapsamıştı, o’nun(sav) yaratılışı noksanlıklardan tamdı, ahlakı yüceydi. Yaratılış ve ahlak olarak insanların en güzeliydi. Şüphe ve zorluk anında insanların lafız ve mantık açısından en açık(en düzgün) konuşanıydı. Uzun ve kısa değilde, mu’tedil idi, o’nun(sav) benzeri yoktu, iki omuzu arası uzaktı. Çok cömertti, fani olan dünya malını saklamazdı, çağrıldığı zaman icabet ederdi, az olsa bile hediyeyi kabul ederdi. Köle, cariye ve fakiri azarlamazdı. Fakirlerle oturur, onlarla yemek yerdi. Gariplerle arkadaşlık ederdi, güzellikle muamele ederdi. Ashabından yanında olmayanları sorardı(kontrol ederdi). Onları ziyaret ederdi. Arkadaşı olmayanlara da onların hidayeti için, o’na(sav) uymaları için ziyaret ederdi. Büyüklüğüyle beraber mütevazi bir şekilde bunu yapardı. Tevazuundan dolayı kendi ayakkabısını kendi dikerdi. İntikam almak isteyenlere en ileri derecede adaleti gerçekleştirmek için kendi nefsini teslim ederdi. Elbisesini yamalar ve onu dikerdi. Köleyide kendisiyle beraber deveye bindirirdi. Küçüklere iyi davranırdı. Deli olanlarada(iyi davranırdı). Kendi nefsine karşı yapılan haksızlıklara tahammül ederdi. Allah’ın büyük haramları bir yana küçük haramları bile çiğnenirse tahammül etmezdi. Hiçbir kimseye hoşgörüsünü (sevecenliğini) esirgemezdi, onlarla şakalaşırdı(eğlenirdi), ikraha varmayacak(mekruh olmayacak) şekilde bunu yapardı. O’nun(sav) kızması ve rızası bu hususta güvenilirdi. Cildler dolusu özelliklerinin yanı sıra bunlar o’nun(sav) bazı özellikleridir.öze olarak, allah nebi’sinde mükemmel ahlakları bir araya getirmiştir. Enes(r.ha.) Şöyle demiştir: “ ben hz.peygamber(sav)’in elinden daha yumuşak bir kumaşa veya ipeğe dokunmadım. O’nun(sav) kokusundan daha güzel bir koku koklamadım.
Alıntı ile Cevapla
Alt 01 Kasım 2013, 15:34   Mesaj No:6
Medineweb Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:f_kryln isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14040
Üyelik T.: 01 Ağustos 2011
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Byn
Memleket:Ağrı
Yaş:34
Mesaj: 300
Konular: 103
Beğenildi:23
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça Ünite Metinleri

Arapça 4.Ünite–1.Metin: Mekke’nin Fazileti

Müellif kimdir: Hasan Basri

Metin:
1. Bismillahirrahmanirrahim.şeyh fakih hafız ebul fadl cafer bize bildirmiştir.muhammed ibni hanefi bize ebu hübeyre ek-baci’den haber verdi,dediki: hasan basri(r.ah.) Zahid bir kişiye şöyle bir mektup yazmıştır.kendisine abdurrahman veya abdürrahim bin enes rumadiy denilen. Bu zahid mekke’de iskan ediyordu.allah mekke’nin şerefini fazlalaştırsın.o(abdurrahman) faziletliydi,dindardı ve hatırlanan biriydi.o kişi için dünyada allah’ın ibadetinden başka bir iş yoktu.o mekke’den yemen’e çıkmayı(göçmeyi) istemişti.bu söz hasan basri’ye ulaştı. Allah için onunla kardeşlik yapmıştı. Ona allah’ın şerefini yücelttiği mekke’de kalmasını teşvik eden bir mektup yazdı. O mektubun başı:

2. Bismillahirrahmanirrahim. Allah seni muhafaza etsin ey kardeşim, ehli imanı koruduğu gibi, seni kötülükten korusun, seni iyilikle muvaffak kılsın, her işte senin üzerindeki nimetini tamamlasın, bizi ve seni barış yurdunda bir araya getirsin, besmele ve hamdden sonra… bilesin ey kardeşim!- allah seni bıraksın(daim eylesin)- muhakkak ki bana ulaştı: muhakkak ki sen çıkmak üzere görüşünü toplamışsın allah’ın harem’inden ve emin kıldığı bölgeden, ordan yemen’e gitmeyi, vallahi ben bunu hoş görmedim, beni üzdü, bunun çok şiddetli vahşetinden kendimi yalnız hissettim, şeytan seni allah’ın harem’inden uzaklaştırmak istemiştir, seni kaydırmak(zelil kılmak), aklına hayret ediyorum! Allah seni mekke’nin ehli kıldıktan sonra kendinde bu niyette bulunmuşsun, allah’a seni veli kıldığı için hamdet ve seni emin bölgede ve harem’de imithan etti. Seni oranın ehli kıldığı için devamlı o’na şükretmen senin üzerine vaciptir, sağ olduğun müddetçe, ve sen yaptığından kat kat allah’ın ibadetiyle meşgul olurdun çünkü allah seni emin bölgeni ve harem’in ehli kılmıştır ve beyti’nin komuşusu kılmıştır. Sakın sonra yine sakın endişe ve sıkıntı duyma! Sana sabrı tavsiye ediyorum , ve susmayı, ve hilmi, çünkü sen bunlarla şeytana galip gelirsin. Seni sakındırıyorum sonra yine sakındırıyorum ey kardeşim ondan çıkmandan, ve ondan uzaklaşmandan, çünkü sen en hayırlı bir topraktasın ve allah’ın en çok sevdiği topraktasın, o en faziletlidir, en kadri yücedir, o’nun yanında en şerefli olandır. Senin tüm hayırla ilhak edip bizi muvaffak etmesini allah’tan istiyoruz. Muhakkak o hannan ve mennan’dır.ve la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim. Ey kardeşim bil! Muhakkak ki allah mekke’yi diğer beledeler üzerine faziletli kılmıştır ve yüce kitabında birçok yerde o’nu zikredip indirmiştir. Allahü teala şöyle buyuruyor: “şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan beyt (kabe)dir. Onda apaçık deliller, ibrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer.”(ali imran 96), bu ayetler ey kardeşim! Bu ayetleri allah özellikle mekke hakkında indirdi. Mekke dışında diçbir şehre böyle ayet indirmemiştir.

3. Sonra seni faydalandırıyorum ey kardeşim! Bundan sonra mekke’nin faziletleri hakkındaki nebi(sav)’den gelen haberleri, ehlinin faziletlerini ve ona komşu olanları: bil ey kardeşim! Muhakkak ki rasulüllah(sav) mekke’den çıktığında dedi, hazvere üzerinde durdu ve kıbleye döndü dedi ki: “vallahi muhakkak ki ben biliyorum sen allah’ın beldelerinin en sevimlisisin bana, ve muhakkak ki sen allah’ın en sevdiği allah’ın yerisin, sen yeryüzündeki en hayırlı ve allah’a en sevimli yersin. Eğer senin ehlin beni senden çıkarmasalardı çıkmazdım.” Diğer bir hadiste de nebi(sav) dedi ki: “yeryüzündeki en hayırlı ve allah’a en sevimli şehir mekke’dir.” Rasulüllah(sav) dedi ki: “ yeryüzü mekke’den düzleşti(düzleşmeye başladı), allah yeryüzünü mekke’nin altından uzatmıştır, köylerin(şehirlerin) anası diye isimlendirilmiştir.

4. Yeryüzüne ilk konulan dağ ebu kubeys’tir, beyt’i ilk tavaf edenler meleklerdir, allah adem(a.s.)’ı yaratmadan ikibin sene önce, allah’ın gökyüzünden yeryüzüne ihtiyaç için gönderdiği melekler arşın altından yıkanır, hızlıca kalkarak ihrama girer, allah’ın beytiyle başlar, yedi defa tavaf eder, sonra makamı ibrahim’in arkasında iki rekat namaz kılar, sonra ihtiyacı için ve onun gönderildiği şey için gider. Bütün peygamberler kavmi onu yalanladığı zaman onların arasından mekke’ye çıkar, ümmetinden kaçan bütün nebiler mekke’ye kaçmıştır, kâbe’nin yanında allah’a ibadet etmiştir, yakin ona gelinceye kadar o (orada) ölmüştür. Kabe’nin etrafında üç yüz peygamber’in kabri vardır. Ruknü yemani ile hacerül esved arasında yetmiş peygamber’in kabri vardır, onların hepsini açlık ve bit öldürmüştür, ismail(a.s.) ve annesi hacer’in kabri hicir’de oluğun altındadır. Nuh, hud, şuayb ve salih’in (allah’ın selamı onların üzerine olsun) kabride zemzem ve makamı ibrahim arasındasır. Yeryüzünde bütün nebilerin, meleklerin, bütün rasüllerin, allah’ın salih kullarının, yer ve sema ehlinin ve cinlerin toplandığı mekke’den başka bir şehir yoktur.

5. Yeryüzünde allah’ın tek bir iyiliği bin iyiliğe yükselttiği mekke’den başka bir şehir yoktur. Kim orada bir rekat namaz kılarsa o namaz yüzbin rekat namaza yükselir. Kim orada bir oruç tutarsa ona yüzbin günün orucu yazılır. Kim orada bir dirhem tasadduk ederse allah ona yüzbin dirhem sadaka yazar. Kim orada kur’an’ı bir kere hatmederse allah ona yüzbin hatim yazar. Bütün iyi amellerin her biri orda yüzbin olur. Allah’ın kıyamet gününde peygamberlerden, seçilmişlerden, muttakilerden, iyilerden, doğrulardan, şehidlerden, salihlerden, alimlerden, fakihlerden, fakirlerden, hukemadan, zahidlerden, çok ibadet edenlerden, seçkinlerden, bilginlerden ister kadın olsun ister erkek olsun haşrettiği mekke’den başka şehir bilmiyorum. Muhakkak ki onlar allah’ın azabından emin bir şekilde orada haşrolunacaklar.

6. Allah’ın harem’indeki ve emin bölgesindeki bir tek gün bütün zamanın orucundan daha iyi ve daha faziletlidir ve bütün şehirlerdeki gece namazından. Rasulüllah(sav)’den gelen rivayette dedi ki: “ üç mescide yükler bağlanır ve gidilir, bu mescidim, mescidi haram ve mescidi aksa.” Diğer mescidlerden bir şey zikretmemiştir. Rasulüllah(sav) dedi ki: “benim bu mescidimdeki bir namaz onun dışındaki(mescidlerdeki) bin namaza eşittir, mescidi haram hariç –çünkü ordaki bir namaz diğerlerindeki bin namaza eşittir.- ve mescidi aksa’da öyle.” Kâbe’ye bakmak ibadettir. Rasulüllah(sav) dedi ki: “kim allah’ın beytine inanarak, sevabını allah’tan bekleyerek, tasdik ederek bakarsa, onun önceden ve sonradan yaptığı günahlar bağışlanır, kıyamet gününde emin olarak haşredilir.”

7. Yeryüzünde cennetin kapılarının hepsinin açıldığı mekke’den başka bir şehir yoktur. Cennet kapıları sekiz kapıdır, kıyamet gününe kadar hepsi mekke’ye açılıyor, o kapılardan birisi kâbe içindir, onlardan birisi oluğun altındadır, o kapılardan birisi ruknü yemaninin yanındadır, o kapılardan birisi hacerül esved’in yanındadır, o kapılardan birisi makamı ibrahim’in arkasındadır, o kapılardan birisi zemzemin yanındadır, o kapılardan birisi safa’nın üzerindedir, o kapılardan birisi merve’nin üzerindedir. Hiçbir kişi allah’ın rahmetinden başka birşeyle kâbe’ye girmez, hiçbir kişi allah’ın mağfiretinden başka birşeyle kâbe’den çıkmaz. Allahü teala şöyle buyuruyor: “ kim o’na(kabe’ye) girerse emniyette olur”.(ali imran 96) yani ateşten,

bilmediğin zaman sor, kötülük işlediğin zaman pişman ol, pişman olduğun zaman vazgeç(günaha geri dönme), bir kişiye bir iyilik yaparsan gizle, men edersen güzellikle yap.

8. Yeryüzünde onbeş yerde duanın kabul olduğu mekke’den başka hiçbir şehir yoktur; kâbe’nin içinde yapılan dua müstecabtır (kabul olunur), hacerül esved’in yanında yapılan dua kabul olunur, ruknü yemani’nin yanında yapılan dua kabul olunur, hicr’in yanında yapılan dua kabul olunur, makamı ibrahim’in arkasında yapılan dua kabul olunur, mültezem’deyapılan dua kabul olunur, zemzem kuyusunun kapısının yanında yapılan dua kabul olunur, safa ve merve üzerinde yapılan dua kabul olunur, safa ve merve arasında yapılan dua kabul olunur, rukün ve makam arasında yapılan dua kabul olunur, mina’da yapılan dua kabul olunur, arafat’ta yapılan dua kabul olunur, meş’ari haram’da yapılan dua kabul olunur.

9. Gayret et ey kardeşim! Bu (söylenen) büyük yerlerde dua et. Muhakkak ki sen allah’ın hareminden ve emin olan bölgesinden çıkarsan bu söylenen yerlerin bereketi senden gider. Rasulüllah(sav) dedi ki: “ en hayırlı bölge, en temiz, allah’a en yakın bölge; rukün ve makamı ibrahim arasındaki yerdir.” Rasulüllah(sav) dedi ki: “ ruknü yemani ile hacerül esved arasında cennet bahçelerinden bir bahçe vardır.” Rasulüllah(sav) dedi ki: “ hacerül esved’in yanında duası kabul olmayan hiçbir kimse yoktur.” Bil ey kardeşim! Mekke’den çıkan herkes pişman olmuştur. Rasulüllah(sav) dedi ki: “mekke’de kalmak mutluluktur, mekke’den çıkmak şekavettir (ızdıraptır).” Sen yerinde sabit kal! Sakın endişe etme ve sıkılma.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Arapça 6 ünite Nırcan Arvas Arapça 3 1 17 Aralık 2021 12:08
Dicle İlitam İslam Tarihi-2/Hadis Metinleri-1/Tefsir Metinleri-1 Final Soruları Mihrinaz DİCLE İlitam 2 08 Nisan 2019 21:44
Atauzem Tefsir Metinleri-2 İlk 7 Ünite Özetleri nurşen35 Erzurum Atatürk İlitam 0 23 Şubat 2019 17:44
Arapça 3 Ünite 1 Allahın kulu_ Arapça 3 3 23 Kasım 2018 19:12
EROL71 Tefsir Metinleri-2 (1-14) Ünite Özetleri (SAKARYA iLİTAM) Mihrinaz SAKARYA İlitam 16 17 Şubat 2016 10:31

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.