Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.PEYGAMBERLER-ASHAB-I KİRAM-ALİMLER.::. > Peygamberler-Ashab-ı Kiram-Alimler > Ashab-Kiram(r.a)

Konu Kimliği: Konu Sahibi Armagan,Açılış Tarihi:  12 Mart 2010 (01:29), Konuya Son Cevap : 12 Mart 2012 (22:04). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 12 Mart 2010, 01:29   Mesaj No:1
Medineweb Usta Üyesi
Armagan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Armagan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5753
Üyelik T.: 20 Aralık 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:97
Mesaj: 281
Konular: 65
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Zeyd bin sâbit

Zeyd bin sâbit

Sevgili Peygamberimiz, Medîneye hicret ettikleri zaman, Müslümanlar, akın akın gelip bîat ediyorlardı. Bunlar arasında bir de, küçük çocuk vardı. Gözleri ışıl ışıl parıldıyordu. Peygamber efendimiz onun başını okşadılar. Bu sırada oradakilerden biri, Resûlullaha dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Bu çocuk, Neccaroğullarına mensuptur. Size indirilen, Kuran-ı kerim âyetlerini ezberlemiştir.

Bunun üzerine, Peygamber efendimiz tebessüm ederek, çocuğa sordular:

- Senin adın ne, yavrum?

- Zeyd, efendim... Sâbitin oğlu Zeyd.

- Ne kadar âyet ezberledin bakalım!

- 17 sûre, efendim.

- Bizlere, biraz okur musun?

- Peki efendim.

Kâf sûresini okudu

Bundan sonra, Zeyd, Eûzü-Besmele çekerek, şu meâldeki âyet-i kerimeleri okumaya basladı: (Gökten bereketli bir su indirdik de; onunla bahçeler, biçilecek taneler [buğdaylar] meydana getirdik. Ve tomurcukları, birbiri üzerine sıralanmış, uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik ki, kullarımız için, yiyecek rızık olarak yaratılmışlardır. Biz onunla, ölü bir memlekete can verdik. İşte kabirden çıkış da, böyledir.) [Kâf 9-11] Okuması bitince; sevgili Peygamberimiz pek memnun kaldılar.

Küçük Zeydin zekâ ve kabiliyeti karşısında buyurdular ki:

- Sen artık, Yahûdilerin dilini de öğrenmeye çalışmalısın! Çünkü biz mektuplarımızı, Yahûdilere emniyet edemeyiz.

Gerçekten, o zamana kadar, yabancılarla olan yazışmalarda tercümanlığı, ekseriya Yahûdiler yapıyordu. Onların arasında, yabancı dil bilenler fazlaydı. Bu sebeple Peygamber efendimiz, Müslümanların yabancı dil öğrenmesini teşvik ediyorlardı.

Vahiy kâtibi oldu

Sâbitin küçük oğlu, çok kısa zamanda İbranîceyi, yâni Yahûdi dilini öğrendi. Hem okuyor, hem de mükemmel yazabiliyordu. Daha sonra, Süryanîceyi de öğrendi.

Onun bu çalışkanlığı ve zekâsı, kendisine çok şerefli bir görev kazandırdı. Allahü teâlânın Resûlünün kâtipleri arasına katıldı. Artık Peygamber efendimize gelen giden mektupları, o tercüme ediyordu.

Bir müddet sonra, Vahiy kâtipliği şerefine de erişti. Peygamber efendimize vahiy olunan Allahü teâlânın kelâmını da yazmaya başladı ve vahiy kâtiplerinin en meşhuru oldu.

Hz. Zeydin yaşı büyüdükçe; ilmi de, vazifeleri de büyüyordu. Artık Kuran-ı kerimi tamamen ezberlemişti. Ayrıca, fıkıh üzerinde çok ilerledi. Savaşlara da katılıyordu. İlmiyle olduğu kadar, kılıcıyla da; din düşmanlarına karşı savaşıyordu.

Bir gün sevgili Peygamberimiz, Eshâbıyla oturuyorlardı. O sırada vahiy geldi. Derin bir vecd içinde kaldılar. Ayaklarının biri, Hz. Zeydin ayağı üzerine geldi. Mübârek ayağı o kadar ağırlaşmıştı ki, vahiy kâtibi kendi ayağını eziliyor zannetti. Az sonra bu hâlleri geçince, "Yaz, Zeyd" buyurdular ve mücâhidler hakkında indirilen şu âyet-i kerimeyi söylediler:

(Müminlerin; evlerinde oturanları ile, cihâda çıkanları, eşit değildirler.)

Mücâhidlerin şânı büyüktür

Hz. Zeyd yazıyordu. Cenâb-ı Hakkin bu mübârek kelâmını işiten, Ümmü Mektumun oğlu Abdullah çok üzüldü. Çünkü, kendisinin gözleri görmüyordu. Ayağa kalkarak sordu:

- Yâ Resûlallah! Evet, mücâhidlerin şânı, böyle büyüktür. Lâkin bizim gibi, cihâda çıkmaya gücü yetmeyenler ne yapacak?

Tekrar vahiy inmeye başladı. Çünkü Peygamber efendimizin mübârek vücudu ağırlaşmıştı. O hâlleri geçince, tekrar Hz. Zeyde, "Yaz" buyurarak, biraz önce yazdığı âyet-i kerimenin devamını yazdırdılar:

(Mâzereti, özrü, engeli, sakatlığı olanlar hâriç... Bunlar dışında; savaşa çıkan ve çıkmayanlar, şüphesiz eşit değillerdir.)

Ümmü Mektumun oğlu ve onun gibiler, bu habere derecesiz memnun oldular.

Uhud savaşında sevgili Peygamberimiz Zeyd bin Sâbiti, Sad bin Rebî hazretlerini aramaya göndererek buyurdular ki:

- Şâyet bulursan, selâmımı söyle ve kendisini, nasıl hissettiğini sor!

Savaş meydanını dolaşan Hz. Zeyd, henüz 14-15 yaşlarındaydı. Aradığı zatı, kâfir ölüleri ve İslâm şehitleri arasında buldu. O da son nefesini vermek üzereydi. Yanına yaklaşıp dedi ki:

- Ey Sad! Resûl-i Ekremin sana selâmları var. Kendini nasıl hissettiğini soruyor.

Hz. Sad, o anda bile tebessüm ederek şöyle cevap verdi:

- Sen de, Peygamber efendimize, benim selâmımı arz et! Ben şu anda, Cennet kokularını duyuyorum. Medîneli Müslümanlara da şöyle ki, tek kişi kalsalar bile; Peygamber efendimize hizmette, kusur etmesinler. Yoksa özürleri, kabûl olunmaz.

Bunları söyledikten sonra ruhunu teslim etti. Birkaç yıl sonra Hz. Zeyd, bu büyük şehidin kızkardeşiyle evlendi.

Beraber yiyelim!

Hz. Zeyd, çoğu zaman sevgili Peygamberimizle beraber oluyorlardı. Bir seher vakti, erkenden Resûlullahın huzûruna geldi. Peygamber efendimiz birkaç hurma yiyorlardı... Selâmdan sonra, buyurdular ki:

- Gel, beraber yiyelim!

- Yâ Resûlallah! Ben, oruca niyetlenmek istiyorum.

- Ben de niyetleneceğim.

Beraberce, hurmayla sahur yaptılar. Sonra da, sabah namazına çıktılar.

Günler, ne de çabuk geçiyordu. İki cihân güneşi, bu dünyaya saadet ışıklarını saçtıktan sonra; âhirete teşrif ettiler. Artık Müslümanlar için tek teselli kaynağı, Peygamberimizin emirlerini yerine getirmekti. Çünkü O, Allahın emirlerini bildiren; en son ve en büyük Peygamber idi.

Fakat bu vefât üzerine, bütün kâfirler, dinsizler, müşrikler ümide düştüler! Hepsi birden, İslâma saldırmaya başladılar. Müslümanlar da, olanca güçleriyle karşı koyuyorlardı. İlk halîfe Hz. Ebû Bekir etrafında, bir hilâl gibi çepeçevre kenetlendiler.

Hâfızlar şehit oldu

Onlarla yapılan Yemâme cenginde, çok sayıda seçkin Sahâbe şehit oldu. Savaştan sonra halîfe, bir haberci yolladı. Hz. Zeydi çağırttı. Halîfenin yanında, Hz. Ömer de bulunuyordu. Hz. Ebû Bekir, Hz. Zeyde buyurdu ki:

- Hz. Ömer, yemâmede, 70den fazla Kuran-ı kerim hâfızı şehit düştü. Korkarım öteki savaşlarda, kalan hâfızlar da şehit olurlar. İşte o zaman, Allah korusun Kuran-ı kerim de, Yahûdi ve Hıristiyanların din kitapları gibi, noksan, eksik hâle gelir. Bu sebeple, şimdiden tedbir almalıyız. Allahü teâlânın kelâmını, sözlerini toplayalım ve yazdıralım diyor.

Bunun üzerine Hz. Zeyd, Hz. Ömere sordu:

- Yâ Ömer! Sevgili Peygamberimizin yapmadıkları bir işi, bizler nasıl yapabiliriz?

Bu suâle, halîfe cevap verdi:

- Aynı şeyleri, Ömere ben de sordum. Fakat bana, efendimiz yaşarlarken, böyle birşey olamazdı. Olacağını düşünsek bile, o zaman Cenâb-ı Hak; bütün Kuran-ı kerimi yeniden Resûlüne vahiy ile bildirebilirdi diye cevap verdi.

Bunun üzerine Hz. Zeyd dedi ki:

- Haklısınız.

Hz. Ebû Bekir, Hz. Zeyde buyurdu ki:

- Ey Resûlullahın kâtibi! Sen zekî, bilgili ve genç bir Müslümansın. Hakkında hiçbir şüphemiz de yoktur. Bu zor işi, ancak sen başarabilirsin. Şânı yüce kitabımızı, toplayabilir ve bir mushaf hâlinde yazabilirsin. Zaten Peygamber efendimize vahiy olunan âyetleri de, yazmıyor muydun?

Hz. Zeyd çok şaşırdı! Doğrusu, bunu beklemiyordu. Dedi ki:

- Yâ Emîr-el Müminîn! Vallahi bana, bir dağı yerinden söküp kaldırmayı teklif etseydin; verdiğin bu emir kadar ağır gelmezdi!

Fakat Hz. Ebû Bekir buyurdu ki:

- Bu, yapılması îcabeden bir iştir.

Hz. Ömer de ilâve etti:

- Çok şerefli bu vazifeyi, mutlaka yapmaya çalışmalısın!

Mushaf hâlinde yazdı

Hz. Zeyd, gerçekten şerefli ve gerekli olan bu işi; uzun çalışmalar sonunda başardı. O zamana kadar dağınık olan mübârek âyetleri, îtinayla topladı. Hepsini, bir Mushaf hâlinde yazdı. Halîfeye teslim etti. Böylece, ilk yazılı Kuran-ı kerim mushafını hazırlama şerefi, ona nasip oldu.

Hz. Osman zamanında halîfenin emri ile yine Zeyd bin Sâbit başkanlığında bir heyet tarafindan çoğaltılıp, altı tane daha mushaf-ı şerif yazılarak, belli merkezlere gönderilmiştir. Böylece bu şerefli vazifeyi de yapmak ona nasip olmuştur.

Günler, her zamanki süratiyle geçip gitti. Hz. Ebû Bekir de, ömrünü tamamladı. Yerine, Hz. Ömer halîfe seçildi.

Fıkıh ilmini en iyi bilen

O da Hz. Zeydi, Medîne kâdılığına, hâkimliğine tâyin etti. Çünkü Peygamber efendimiz buyurmuşlardı ki:

(Fıkıh ilmini en iyi bilen, Sâbitin oğlu Zeyddir.)

Abdullah bin Abbas hazretleri, geniş bilgisine rağmen Zeyd bin Sâbitin evine kadar gidip, ondan istifade ederdi. Bir defasında Zeyd bin Sâbit hazretleri hayvanına bineceği zaman, üzengisini tutmuştu. Zeyd bin Sâbit hazretleri, buna mâni olmak istediğinde, İbni Abbas hazretleri demiştir ki:

- Biz âlimlerimize böyle hürmet ederiz.

Bunun üzerine Hz. Zeyd de İbni Abbasın elini tutarak öpmüş ve demiştir ki:

- Biz de Peygamber efendimizin Ehl-i beytine böyle hürmet etmekle emrolunduk.

Onun adâlet ve bilgisine; devrin halîfeleri bile, seve seve müracaat ettiler. Hükümlerine, rızâ gösterdiler...

Bir sene Arabistanda, kıtlık başgösterdi. Hz. Ömer, Mısırdan buğday getirtti. Fakat buğdayın hak geçmeden ve herkese yetecek şekilde dağıtılması, zor bir işti. Halîfe, bu zor iş için de, Hz. Zeydi vazifelendirdi.

Medîne kâdısı, herkes için vesika hazırlattı. Buğdaylar, tam bir adâletle dağıtıldı. Böylece o kıtlık yılı, hiçbir üzüntü ve şikâyete meydan verilmeden atlatıldı. Yermük zaferinde alınan ganimetler de, yine Hz. Zeyd tarafından, tam bir adâletle dağıtıldı.

Sonraki halîfe Hz. Osman, onun vazifelerini artırdı. Kâdılığa ek olarak, bir de, Beytülmal Muhâfızlığını verdi. O sıralarda, bir arkadaşına gönderdiği mektupta:

- Kardeşim Übey! Cenâb-ı Hak dilimizi, kalblerimize tercüman olarak yaratmıştır. Diline hâkim olamayan kimsede, akıl aranmaz. Kişi eğer, dilini serbest bırakır ve ağzına gelen herşeyi söylerse; kendi sözleriyle kendi başını kesebilir.

Kuran-ı kerim öncedir

Hz. Zeyd 665 yılında vefât eyledi. Cenâze namazında, bir arkadaşı, "En büyük fakîh vefât etti" diyerek ağladı. Resûlullahın şâiri Hz. Hassân bin Sâbit, şiirler yazdı ve dedi ki:

- Hassân ve oğlunun vefâtından sonra, onlar gibi şâir nasıl yetişecek? Zeyd bin Sâbitten sonra, şiirlerimin mânasını kim anlayabilecek?

Tebük gazvesinde, Mâlik bin Neccârın sancağını, Ümâre bin Hazm taşırken, Resûl-i Ekrem, sancağı alıp, Zeyd bin Sâbite vermişti. Ümârenin, yâ Resûlallah, yoksa aleyhimde birşey mi duydunuz? demesi üzerine de buyurmuştur ki:

- Hayır! Kuran-ı kerim öncedir. Zeyd ise Kuran-ı kerimi senden daha çok bilir.

İslâm ilimleri içinde en yüksek olanı, kıraat ilmiydi. Bu ilim sayesinde, Kuran-ı kerim, bozulmaktan ve değişmekten korunmuştur. Bu ilmin mütehassis âlimleri, Kuran-ı kerimin okunuş şekillerini kaydetmişlerdir. Böylece Kuran-ı kerimin okunması hususundaki tereddütleri bertaraf etmişlerdir.

Kıraat âlimleri

Zeyd bin Sâbit hazretlerinin bu ilimdeki üstünlüğü, Eshâb-ı kirâmın ve Tabiînin ileri gelenlerinin îtirafları ve takdirleri ile sabittir. Eshâb-ı kirâm arasında kıraat ilminde imamlık derecesine yükselenler, Hz. Ebû Bekr-i Siddîk, Hz. Ömer bin Hattâb, Hz. Osman bin Affân, Hz. Ali bin Ebî Tâlib, Übeyy bin Kab, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mesud, Ebûdderdâ ve Ebû Mûsel-Esarîdir. Bunlar, Resûlullah efendimizden bizzat okuyuşlarını tasdik ettirenlerdir.

Hz. Ömer, Hz. Zeydin kıraatı ile Ubeyy bin Kabın okuyuşunu karşılaştırır ve Hz. Zeydin okuyuşunu tercih ederdi. Çünkü o, Kureyş kıraatına tam uygun okuyordu. Bu itibarla onun okuyuşunu diğer okuyuşlara tercih etmek îcab ederdi. Bütün Müslümanlar, Medîne-i münevverede Hz. Zeydin etrafında toplanmışlar ve kendisi, bütün ilim ehlinin müracaat yeri olmuştur.

Zeyd bin Sâbit hazretleri, tefsir ilminde de çok ilerde idi. Vahiy kâtibi olmak şerefine sahip, fevkalâde zekî, Hulefâ-i Râsidîne yakın olmasından dolayı, birçok âyet-i kerimenin nüzûl sebebini bilir, hakîkat ve hikmetlerine vâkıf bulunurdu. Buyurdu ki:

- Eshâb-ı kirâm arasında bulunan birtakım kimseler, Uhud harbine giderken, yoldan geri dönmüşlerdi. Bunlar Abdullah bin Ubey bin Selûl tâbi üçyüz kadar münâfıktı. İnsanlar, bunların hakkında iki fırkaya ayrılmış, bir kısmı bunların öldürülmesini, bir kısmı da öldürülmemesini Resûlullahtan istiyorlardı. Bunun üzerine şu âyet-i kerime nâzıl oldu.

(Size ne oluyor ki, o münâfıklar hakkında iki fırkaya ayrılmış bulunuyorsunuz.) [Nisâ 88]

Hz. Zeyd, hadis, fıkıh, ferâiz, ve fetvâ ilimlerinde de son derece bilgili idi. Resûl-i Ekrem efendimizden 92 hadis rivâyet etmiştir. Hz. Zeyd, rivâyet ettiği hadis-i şerifleri doğrudan doğruya Peygamberimizden işitmiş, Onun vefâtından sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osmandan da hadis-i şerif öğrenmişti.

İnsanlar bir tarafta...

Hz. Zeyd bin Sâbit, kendi bulunduğu bir mecliste, bir sahih hadis söylendiği zaman, onu derhal tasdik ve teyit ederdi. Nitekim bir gün Ebû Saîd-i Hudrî şu hadis-i şerifi rivâyet etmişti: Resûl-i Ekrem efendimiz Nasr sûresi nâzıl olduğu zaman, onu okumuş ve şöyle buyurmuştu:

- İnsanlar bir tarafta, ben ve Eshâbım bir taraftayız.

Sonra Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

- Fetihten sonra hicret olmaz, ancak cihâd ve niyet vardır.

Orada hazır bulunan Mervan bin Hakem, Ebû Saîd-i Hudrîye, yalan söylüyorsun deyince, Zeyd bin Sâbit ve Râfi bin Hadic, ebû Saîd doğru söyledi diyerek onun hakkında hüsn-i şehâdette bulunmuşlardı.

Hz. Zeyd, daha Hz. Ömer devrinde iken, ferâiz ile ilgili meseleleri bir araya toplamış, bu ilmin esaslarını, bizzat yazarak bir tertip ve düzene sokmuştur. Zaten bu ilimdeki üstünlüğünü, Resûlullah Efendimiz, "Ümmetimin içinde ferâizi en iyi bilen Zeyd bin Sâbittir" buyurarak tasdik ve taltif buyurmuştur.

İlmin yayılmasına hizmet etti

Fıkıh ilminin her meselesinde, Eshâb-ı kirâmın en yüksek müctehidlerindendi. Daha Resûl-i Ekrem zamanında fetvâ vermek şerefine kavuşmuştu. Fetvâları son zamanlarda büyük ciltler hâlinde toplanmıştır. Bütün Müslüman memleketlerinde yayılmış ve herkes bunlarla amel etmiştir.

Zeyd bin Sâbit hazretleri, Mescid-i Nebeviye geldiği zaman, müskülü olan ona gelir, meselesini sorar, cevabını alırdı. Onun namaz, hayvan kesimi, av hayvanları, hibe (bağış) ve ziraat ortaklığı meselesine ait fetvâları, fıkıh meselelerinin yazıldığı kitaplarda yer almaktadır.

Hz. Zeyd bin Sâbit, büyük işler başaran ve büyük hizmetler bırakan bir Sahâbîdir. Ümmetin ıslâhı hususundaki gayretleri, yerinde ve zamanında müdâhalelerle işleri yoluna koyma çabaları ve ilmin yayılması hususundaki çalışmaları gibi nice hizmetleri vardır.

Onun hizmetleri anlatılamayacak kadar çok ve büyüktür. Kuran-ı kerimi tamamen ezberlemesi, emin bir kimse olması, güzel yazı yazması gibi birçok meziyetlere sahiptir. Zâten Resûlullah efendimizin zamanında vahiy kâtibi olmak şerefine kavuşmuştu.

Bütün Ehl-i Beyt ve Eshâb-ı Kirâm arasında, o derece üstün bir îtibara erişmişti ki, cuma günleri sokağa çıktıkları vakit, ilim ve irfânına hayran kalan Medîne ahâlisi, kendisini, tam bir istiyakla karşılarlardı. Halkın bu teveccühünden utanan Zeyd bin Sâbit hazretleri, hemen evine giderdi.

Bu hâlini soranlara buyururdu ki:

- İnsanlardan hayâ etmeyen, Allahtan utanmaz.

Zeyd bin Sâbit vefât edince, Ebû Hüreyre demiştir ki:

- Bu ümmetin âlimi vefât etti. Umulur ki, Allahü teâlâ, Abdullah ibni Abbâsı ona halef buyurur.

Fıkıhta meşhur Sahâbîler

Enes bin Mâlik hazretleri, Peygamber efendimizin şöyle buyurduklarını rivâyet etmektedir:

(Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, Allahın dîni hususunda en şiddetlisi Ömer, en ziyâde hayâya mâlik olanı Osman ve ferâizi en iyi bileni Zeyd bin Sâbittir.)

Eshâb-ı kirâm arasında fıkıh ilminde dört Sahâbe meşhurdur. Bunlar, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mesud, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Abbâstır. Bütün dünyaya yayılan fıkıh ilminin kaynağı bu dört büyük Sahâbîdir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Armagan 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Anne... Resim/Karikatür su damlası 4 1932 14 Mayıs 2010 17:38
Yorgun düştü bu gönlüm! Şiirler ve Şairler Armagan 0 2279 14 Mayıs 2010 11:02
İki namaz birleştirilir mi ? Namaz-Abdest-Teyemmüm Medine-web 1 1932 13 Mayıs 2010 23:46
ZOR İNSANLAR GÖNÜL YORGUNLUĞUNA SEBEB OLUR Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Armagan 0 1710 08 Mayıs 2010 00:43
Firtina... Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Armagan 0 1609 07 Mayıs 2010 02:04

Alt 12 Mart 2012, 22:04   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
talibetün - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:talibetün isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15138
Üyelik T.: 08 Aralık 2011
Arkadaşları:11
Cinsiyet:
Memleket:Adana
Mesaj: 461
Konular: 76
Beğenildi:8
Beğendi:1
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Zeyd bin sâbit

kardeşim
__________________
@@@EY NEFSİM SEN DE BİR GÜN ÖLECEKSİN@@@
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Huzeyme bin Sâbit, Nebevi Sevda Ashab-Kiram(r.a) 0 25 Aralık 2019 21:40
Âsım bin Sabit(r.a) 9Esra Ashab-Kiram(r.a) 0 05 Temmuz 2015 13:00
İnternet Çocukları ve Sabit Doğrularımız FECR Makale ve Köşe Yazıları 0 10 Kasım 2012 14:47
Sabit Diskte Çömlek Sanatı KuM TaNeSi Serbest Kürsü 0 20 Nisan 2009 21:30
Cemile Binti Sâbit (r.a) Hayatı KuM TaNeSi Ashab-Kiram(r.a) 0 23 Mart 2009 10:34

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.