Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İMAM HATİP,KURAN KURSU-SEVİYE TESBİT-HACC-YURT DIŞI-DGS-ÖSYM-SINAVLARI.::. > Diyanetin Yeterlilik Sınavları > DGS (Dikey Geçiş Sınavı)

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  02 Ağustos 2012 (23:05), Konuya Son Cevap : 21 Mayıs 2017 (23:13). Konuya 8 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 02 Ağustos 2012, 23:05   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ


1) GERÇEK (TEMEL) ANLAM:


Bir sözcüğün ilk ve asıl anlamına denir.Yani bir sözcüğün söylendiği anda zihnimizde uyandırdığı ilk çağrışım gerçek anlamdır.


2) YAN ANLAM:
Bir sözcüğün gerçek anlamı yanında kullanımına bağlı olarak yeni anlamdır.


3) MECAZ ANLAM:
Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında yepyeni bir anlamda kullanılmasıdır.


* Adamın tarladaki bütün ekinleri yandı. ( gerçek)
* Partide çektiğimiz bütün resimler yanmış. ( yan)
* Bu sınavı kazanamazsan yandın (mecaz)
* Balkona astığım çamaşırlar kurumamış.(gerçek)
* Hazan mevsiminde kurumuş yapraklar gibi.(yan)
* Senin aşkın da beni kuruttu be güzelim. (mecaz)
* Caminin minaresi çok inceydi. (Gerçek)
* Duvarın sıvası için ince bir kum getirmişlerdi. (yan)
* Bana hediye alman çok ince bir davranıştı. (mecaz)
* Sarayın aydınlık bir odasından karanlık bir odasına geçmiştik. (gerçek anlam)
* Yaşadığımız bunca karanlık günlerden sonra aydınlık günler bizi bekliyor. (mecaz)
* Arkadaş, bu kız seninle oynuyor. (mecaz)
* Bu masanın ayağı oynuyor. (yan)
* Çocuk kumsalda oynuyor. (gerçek)


4) TERİMSEL ANLAM (TERİM):
Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.
* Nota müziğin anahtarı gibidir.
* Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak.
* Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor.
* Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi.
* Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi istedi.
* Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasına redif denir.


NOT 1: Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir.


* Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. ( terimlikten çıkma)
* Sinop burnu Türkiye’nin en kuzey noktasıdır. (terimleşme)


NOT 2: Bir sözcük birçok dalda terim olabilir.
* Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir.
* Dört, kök dışına iki olarak çıkar.
* Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir.


5) YANSIMA SÖZCÜKLER:
Doğadaki seslerin insanlar tarafından taklit edilmesine denir.
* Bu köpek neden havlıyor?
* Bir patlama sesiyle irkilmiştik.
* Bu aylarda kediler çokça miyavlar.
* Bu sözlerim üzerine sınıfta homurtular başladı.
* Köyde sabahleyin koyunların meleyişleriyle uyandık.


6) EŞ ANLAMLI ( ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:
Yazılışları farklı ancak anlamları aynı olan sözcüklere denir.
* siyah ---- kara , * beyaz----- ak, * zengin----varlıklı,
* zengin--- varlıklı, * fakir----yoksul , * rüzgar---- yel,
* üzüntü-----keder, * öykü---hikaye, * eser--- yapıt,
* edebiyat--- yazın, * cümle---- tümce * kelime--- sözcük


7. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER:
Anlam bakımından birbirinin tersi olan sözcüklerdir.


* Sana çirkin dediler düşmanı oldum güzelin.
* Ağlarım harta geldikçe gülüştüklerimiz.
* Kışın soğuğunu yaşadıkça yazın sıcağını arar oldum.
* Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
* Yaşlı insanları görünce gençliğimin kıymetini anlıyorum.


NOT: Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.
* Tanzimat romanında iyiler hep iyi kötülerse hep kötüdür. ( zıt)
* Bugünlerde hiç iyi değilim. ( olumsuz)


8) SESTEŞ ( EŞSESLİ) SÖZCÜKLER:


Yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı olan sözcüklere denir.


* Yılanı gören at birden şaha kalktı.
* Mutfaktaki pislikleri çöpe at.
* Al bayrağıma sarılı cansız bedenimi al.
* Gül: “Gül.” dedi, bülbüle.
* Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma
* Kırda yaptığımız piknikte yanımıza kır saçlı bir ihtiyar geldi.


UYARI: Bir sözcüğün mecaz ya da yan anlamıyla sesteş anlamlılık karıştırılmamalıdır.
* Bu sözler bazılarına çok dokunacak. ( mecaz anlam )
* Omzuma bir el dokundu. ( gerçek anlam )
* Bu yaz, bir mektup yaz. ( sesteş )


NOT: Sesteş sözcükler genellikle halk edebiyatında cinaslı manilerde kullanılır.


9. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER:
Varlığını beş duyu beş duyu organıyla algılayabildiğimiz kavramlar somut; beş duyu organımızdan hiçbiriyle algılayamadığımız, varlığını sadece akıl ve mantık yürütme yoluyla kabul ettiğimiz kavramlar soyuttur.
* çiçek, ağaç, ses, koku, hava, göl, ev, rüzgar, ışık(somut)
* ruh, akıl, vicdan, akıl, acıma, üzüntü, aşk, inanç( soyut )


ÖZELLİK 1: Somut anlamlı bir sözcük, ek alarak soyut anlam kazanabilir.


* anne - lik , insan - lık
somut soyu yaptı somut soyut yaptı


ÖZELLİK 2 :Somut anlamlı bir sözcük kullanıldığı cümleye göre soyut anlam kazanabilir. Buna soyutlaştırma denir. Soyutlaştırma kelimeye mecaz anlam kazandırma suretiyle olur.


* Ne kadar sıcak bakıyor değil mi? ( soyutlaştırma)
* Kara haber tez duyulur. ( soyutlaştırma)
* Titreyen yapraklar, cilvedir, nazdır. ( soyutlaştırma)
* Bu adam kafasızın biridir. ( soyutlaştırma)
* Kızın gittiği bu yolu hiç iyi görmüyorum. (soyutlaştırma)
* Sanatta özgün olmak biraz da yürek ister. (soyutlaştırma)
* Nedense bugün hiç havamda değilim. ( soyutlaştırma)


ÖZELLİK 3 : Soyut anlamlı bir sözcük çoğunlukla benzetme yoluyla somut hale getirilebilir.Buna somutlaştırma denir.
* Hüzün, sonbaharda dökülen yapraktır.
* Yalnızlık , bir çiçektir.
* Sevgi, gökyüzünde kanat çırpan bir güvercindir.
* Arkadaşlık, kişiler arasında kurulan bir köprüdür.
* Bu düşünceler, zamanla çürüyecektir.
* Vişne dallarında arzularımız,alnımıza konan bir öpücüktür.


ÖZELLİK 4 : Gözlemleyebildiğimiz eylemler somut, gözlemleyemediğimiz eylemler ise soyuttur.
* Annesi, bebeğini kucağına almış seviyordu. ( somut )
* Ferhat, Şirin’i dağları delecek kadar seviyordu.( soyut )
* Çocuk, masadaki vazoyu kırmıştı. ( somut )
* Bu sözlerinle arkadaşını çok kırdın. ( soyut )


10) NİTELİK VE NİCELİK ANLAMLI SÖZCÜKLER:


Bir şeyin nasıl olduğunu , ne gibi özellikler taşıdığını anlatan sözcüklere nitelik anlamlı sözcükler denir. Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen ya da azalıp çoğalabilen durumunu bildiren sözcüklere nicelik anlamlı sözcükler denir.


* Az ileride birkaç kişi seni bekliyor. ( nicel )
* Bugün oldukça kötü bir zaman geçirdim. ( nitel )
* Çok konuştuğu için arkadaşları pek sevmedi. ( nicel )
* İki damla yaş olur düşersin yüreğime gizlice ( nitel, nicel)
* Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi. (nitelik )


UYARI: Bazı sözcükler cümlede kazandığı anlama göre nicel de olabilir nitel de.


* Yaptığı işte iyi para kazanıyordu. ( nicel )
* O iyi bir insandı. ( nitel )
* Bu soğuk havada bir de senin soğuk esprilerini çekemem. ( nicel, nitel )
* Bu şehrin havası sıcak olduğu gibi insanları da sıcaktır. ( nicel, nitel)


Görüldüğü gibi nitelik anlamlı sözcükler, genellikle niteleme sıfatı ve durum zarfı görevindedir. Nicelik anlamlı sözcükler ise ölçü - miktar zarfı , belgisiz sıfat veya sayı sıfatı görevindedir.


10. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER:
Karşıladıkları varlığın tamamını belirten sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. Tek bir varlığı karşılayan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir. Varlıkların genelden özele doğru sıralanışı : Varlık- canlı- hayvan- keçi- Ankara keçisi.


* Çocuk, geleceğin teminatı olduğundan ben çocuğumun iyi yetişmesini istiyorum. ( 2. si 1. sine göre daha özel)
* Kitap, insanın en iyi dostudur. ( genel)
* Bu kitabı arkadaşıma ödünç verdim. (özel )
* Eğitim- öğretim sadece okulda yapılmaz ( genel)
* Okulumuz, şehrin en eski binasıdır. (özel )

alıntı
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29097 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3900 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2562 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8194 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3033 19 Nisan 2015 15:45

Alt 02 Ağustos 2012, 23:06   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

CÜMLEDE ANLATIM ÇEŞİTLİLİĞİ
Cümlede, sözcüklerin gerçek anlamları dışında kullanılmaları, söylenişlerinden özellikler, cümlede kullanıldığı yerler cümlenin anlamını etkiler.


I- Düşünceler Bakımından Benzer ve Yakınlığı Olan Cümleler:
Bu tür cümleler başka başka sözcüklerle aynı düşünceleri verecek nitelik gösterirler. Soruda dört veya beş cümle verilir ve bunlardan ikisi belirttiği yargı yönünden birbirine yakın veya aynı anlamı verebilir.


Örnek: 1
(I) Bana göre şiir, özünü halk kültüründen almalı (II) Halk kültürü tükenmez bir hazinedir. (III) Halk ne söyleyecekse doğrudan söyler (IV) Dolambaçlı yollara sapmaz (V) Halkımız acı sözlerden tatlı sözler türetir. (VI) Çirkinliklerinden güzellikler yaratır.


Parçada anlamca birbirine en yakın olan iki cümle hangisidir?
A) I, II B) ll-lll C) lll-IV D) IV-V E) I- VI


Çözüm: Bir sözün doğrudan söylenmesi ne ise dolambaçlı yollara sapmamak da aynı şekilde söylenmesi demektir. Burada III. cümle ve IV. cümle aynı yargıyı belirtmiştir. Yanıt C'dir.


Örnek: 2
I- Sanatçı, duygularını dile getirirken başkalarının beklentilerini göz önüne almaz.
II. Sanatçının değeri, verdiği eserden anlaşılır.
III. Sanatçı, eserlerinde okuyucunun duygularına seslenebildiği ölçüde başarılı olur.
IV. Sanatçı, yazılarını içinden geldiği gibi özgürce yazar.


Bu cümlede öne sürülen düşünce bakımından, birbirine en yakın olan ikisi aşağıdakiler-den hangisinde birarada verilmiştir?
A) l-ll B) l-lll C) l-IV D) ll-lll E) lll-IV


Çözüm: I ve IV nolu cümleler anlam bakımından birbirine en yakın cümlelerdir. Yanıt C'dir.
Örnek: 3
"Seni her mecliste küçük düşürür.
Kötülerle konup göçücü olma."


Karacaoğlanın bu dizeleriyle, anlamca en iy uyuşan atasözü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kötü söyleme eşine, zehir kata aşına
B) Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleye yim.
C) Üzüm üzüme baka baka kararır.
D) Deli ile çıkma yola, başına getirir bela.
E) Kır atın yanında duran ya huyundan ya sı yundan.


Çözüm: Soru cümlesindeki dizelerde kötüler insanı daima küçük düşüreceği konusu ele alıı mıştır. Kötüler bela getirdiğine göre, delilerle ber ber olma da bela getirir yargısını veren atasö; cevap olur. A, B, C ve E'de ilişkilerde olumlu ya < olumsuz yargılar belirtmiştir. Seçenek D'dir.


2- Tanımlama Cümleleri: Tanım bir kavra bir varlığı özellikleriyle belirtmek, değişmez nitel leriyle anlatmaktır. Bu cümleler, varlığın veya k; ramın ne olup olmadığını belirler. Tanımda doğ luk veya yanlışlık söz konusu değildir. Tanım, "ı dir?" sorusunun cevabını vermektir.


Örnek: Edebiyat, duygu ve düşüncelerin, s de veya yazıyla, sanatlı bir şekilde anlatılması (Edebiyat nedir?)
İnsan, düşünen ve konuşan bir canlıdır.
Makine, işimizi ve yaşamımızı kolaylaştırar araçtır.


Örnek: 1
Aşağıdakilerden hangisi bir "tanım" cür sidir?


A) Lirik şiir akıldan çok düş gücüne, düşü den çok duyguya yaslanır.
B) Lirik şiirde aşkın her türlü görünüşü b yönleriyle dile getirilir.
C) Lirik şiirde, şair, sözcükleri seçerken or ses ve görüntü gücünü göz önünde tu
D) Lirik şiir, duyguların çok etkili ve coşku biçimde dile getirildiği şiir türüdür.
E) Lirik şiirde yıllar yılı, aşk, ölüm, din git lirli temalar işlenmiştir.


Çözüm: Tanım cümlesini bilmek için bu cümlelere "Lirik şiir nedir?" sorusunu sormak gerekir. Bu sorunun cevabı seçeneklerden D'de vardır. A, B, C, E'de lirik şiirle ilgili nesnel yargılar söz konusu edilmiştir.


3-Yorumlama Cümleleri:
Bir olayı, duygu ve düşünceyi belli bu görüşe göre açıklamak veya değerlendirmeye yorum denir. Yorumlar, öznel anlatımlardır. Kişilere göre farklı değerlendirmeler bulunan cümleler yorum cümleleridir.
Örnek 1
(I) Çevrili metinden yola çıkan yazar, oyuna yeniden oldukça güzel bir biçimde oluşturmuş. (II) Metin yerel motfilrele yalınlaşırken evreselliğini de yitirmemiş (III) Ayrıca onun dokusunda yer alan dostluk, fedakarlık bağlılık gibi duygular, inandırıcı ve dengeli bir biçimde verilmiş (IV) Öte yandan tipler üzerinde yeterince durulmamış, bunlar soluk birer görüntü olarak kalmış (V) Oyunda anlatılanların geçtiği yer ve zaman da belirtilmemiş.


Bu parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinde yazar bir yorum yapmamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V


Çözüm: Yazarın yorumunu katmadığı nesnel cümle V. cümlededir. Yanıt E'dir.


4. Karşılıklardan (Zıtlıklardan) Yararlanılan Cümleler:
Aynı varlık hakkında karşı iki görüşü aynı anlamda belirtmektedir. Bir varlığı bir düşünceyi, bir olayı olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte vermektir. Varlığın somut durumu ile duygusal yönünün karşılaştırılması da karşıtlık ilgisiyle anlatılması demektir. Burada önemli olan varlık veya düşüncenin, olayın daha belirgin hâle getirilmesidir.


Örnek: 1- Gittiğimiz yaylada koştuk, güldük, eğlendik, teyzemlerse somurtup oturdular.
2- Şiir dildeki sözcüklerin hem nasıl kullanıldığını gösterir hem de duyguların coşku dolu anlatımını sağlar.
3- Romanı, anlatım yönünden diri; konu yönünden aşınmış bulduk.
Örnek:


Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlamı belirginleştirmek için karşıt durumlardan yararlanılmıştır?


A) Film o kadar sıkıcı idi ki sonunu beklemeden televizyonu kapattı.
B) Madem ki sözümü dinlemiyorsunuz, ben de bu konuda bir daha konuşmam.
C) Sanki suçlu kendisi değilmiş gibi sakin etrafı süzüyordu.
D) öğretmenin sorduğu soruyu en çalışkan öğrenci bile çözemedi.
E) Dışarısı günlük güneşlik, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Çözüm: Ada sıkıcılığın karşıtı kapatmak değildir. B'de dinlemenin karşıtı konuşmamak değildir. C'de karşıtlıkla ilgili anlam yoktur. D'de sorunun karşıtı çözmek değildir. E'de dışarıdaki sıcaklık ve içerideki soğukluk anlatılmaktadır.


5- Karşılaştırmalardan Yararlanılan Cümleler:
Aralarında ilgi bulunan iki kavramın benzer veya farklı yönlerinin ortaya konulması ya da çeşitli olay ve varlıkların değişik açılardan üstünlüklerinin ele alınmasıdır. Bu farklılıklar, "daha çok, daha faz-|a, en-den... -e göre, daha çok..." gibi sözcük ve eklerden yararlanılarak yapılır.
Örnek:


Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır?
A) Ünlü masal kahramanı Heidi'nin oradan oraya koşturduğu Alpler ile hemen hemen aynı güzelliğe sahip bir yayladayız.
B) Çocukluğumuzun pazen pijamalarına desen olmuş kır çiçekleri, orman gülleri, yol kenarlarına gizlice serpiştirilmiş.
C) Burada doğayla kucak kucağa yapayalnız özgür, güçlü ve huzurlusunuz.
D) Şenliklerle, hele genç kızların dilinde coşkuyla akıp giden sevda türküleriyle.
E) Bir yerde olanca maviliğiyle deniz, bir yanda başı karlı dağlar ve yeşilin binbir tonu.


Çözüm: A seçeneğinde cümlede Alpler ile yazarın yayla, güzellikleri yönünden karşılaştırılmış-tır. B, C, D ve E'de görünen varlıklar tasvir edilerek anlatılmıştır.


6- Aşamalı Bir Durum Belirten Cümleler:
Bir olay veya bir durumun belli bir zaman içinde yavaş yavaş değişmesini belirtir. Bu tür cümlelerde yargılar hemen değişmez yavaş yavaş artar veya eksilir.


örnek:
1- Bu çocuk büyüdükçe davranışlarını kontrol altına alıyor.
2- Haftalar ilerliyor, meyveler kırmızıdan yeşile boyanıyordu.


7- Bir Koşula (Şarta) Bağlı Yargı Belirten


Cümleler:
Bu tür cümlelerde temel yargının gerçekleşmesi için daha önce başka bir yargının gerçekleşmesi şartı vardır. Bir iş veya şartlı birleşik cümledir. Bazı edat ve bağlaçları ile şart kipinin -se, -sa ekleriyle yapılır.


örnek:
1- İşini bitirdin mi paranı alırsın.
2- Sınıfını doğrudan geçersen tatile gidebilirsin.
3- Doğruluktan ayrılırsan senin yüzüne kimse bakmaz.


Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin gerçekleşmesi bir şarta bağlı değildir?
A) İzin verse de görüşlerimizi açıklasak.
B) Kar yağmasa da otobüsle gitsek.
C) Gürültü etmese de çocuk uyuşa.
D) Mektup yazmasa da telefon etse.
E) Yardım etsen de çabuk bitirsek.


Çözüm: A, B, C ve E'de temel cümlenin olması yan cümleciğin olmasına bağlıdır. Bu cümlelerde yan cümlecik şartı, temel cümle ise istek anlamındadır. D'de ise yan cümle hem de temel cümle istek niteliğindedir.
8- Sebep - Sonuç İlişkisiyle Kurulan Cümleler:
Bu cümlelerde asıl anlatılmak istenen yargının oluşumundaki etken de belirtilir. Sonuçlanmış bir olayın veya ortaya çıkmış bir durumun, bu olay veya durumu gerektiren ya da doğrudan başka olay ya da durumla birlikte kullanıldığı anlatımlardır, -dı-ğından, -dığı için -dikçe, -ince, -eceğinden ... gibi eklerle yapılır. Temel yargıya neden, niçin, hangi, sebeple, neden dolayı... gibi soruların cevapları bu cümlelerle birlikte verilir. Arka akaya gelen bağımsız cümlelerin biri diğerinin sebebini belirtecektir.


Örnek
1- Genç adamın korkudan dizleri titriyordu.
2- Hasta olduğu için ders haneye gidemedi.
3- Yaşlı olduğundan yokuşu hızlı çıkamıyordu.
4- Ben sana tembelsin diyemem, konuları biliyorsun.


Örnek:
Aşağıdakilerden hangisinde birinci cümlecik ikincinin nedeni durumundadır?
A) Biraz daha yaklaşınca onu kıyafetinden tanıdım.
B) Yağmur yağmıyorsa yola çıkmışlardır.
C) Gelir gelmez beni arayacağını söylemişti ama aramadı.
D) Fazla ışık gözlerime dokunduğundan perdeyi kapattım.
E) Ana caddeyi geçtikten sonra okul yoluna girdiler.


Çözüm A'da "tanımak" yargısı "kıyafeti" sebe-biyledir.Oysa birinci cümlecik "birazdan yaklaşınca" anlatımıdır .B' de sonuç cümlesi "yola çalışmışlardır" ilk cümlecik ise "kar yağıyorsa" yargıdır ve cümlecik "neden "değil "şart" tır. C 'de ise temel yargı "perdeyi kapattım" ifadesidir ve perdenin kapatılmasının nedeni "fazla ışık gözlerime dokunduğundan" sözleriyle belirtilmiştir. E'deki cümlede neden sorusunun cevabı yoktur.


9- Olasılık (İhtimal) Bildiren Cümleler:
Bu cümlelerde anlatılan kesin değil ancak tecrübelerimizden kaynaklanan düşüncelerimizi belirtme anlamı vardır. Bir şeyin görünüşüne göre olacağının ihtimali anlatılır. Olasılık anlamı; "sanki, sanırım, herhalde, galiba, gibi,...-e bilmek,-tir..." gibi sözcük ve eklerle verilir.


Örnek:
1- Onlar şimdi okula varmıştır.
2- Sanırım, söyledikleri doğrudur.
3- Galiba bugün buraya gelemeyecek.
4- Hava bozdu, yağmur yağabilir.
5- Bu gece burada kalabiliriz.


Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir olasılık, olabilirlik söz konusudur?
A) Kar yağıyor kış geldi.
B) Onunla konuşmalısın; köyün en yaşlı kişisidir.
C) Ben onu iyi tanırım.
D) Siz de biliyorsunuz; o kardeşlerin en küçüğüdür.
E) Geç kaldık; sanırım o gitmiştir.


Çözüm: A, B, C ve D seçeneklerinde ihtimale dayanan bir anlam yoktur.E'de ise "sanırım o gitmiştir" cümleciği olasılık anlamı vermektedir.
10- Varsayım Belirten Cümeleler:
Cümlede olmamış bir eylemi olmuş gibi ya da olmuş bir eylemi olmamış gibi belirtmeye denir. Tam olarak doğrulanmamış ama doğrulanması beklenen düşünceler, diyelim ki, tut ki, kabul edelim ki, varsayalım ki..." gibi sözlerle belirtilir.


Not: Varsayım ile tahmin anlamı taşıyan cümleler birbirine karıştırılmamalıdır.


Örnek:
1- Şimdi onlar geldi diyelim ki, bu durumda ne yapabiliriz.
2- Tut ki onlarla görüştün, sonuca ulaşabilecek misin?


Örnek:
Aşağıdakilerden hangisi bir varsayım ifade etmektedir?
A) O, çarşamba günü geziden dönebilir.
B) Diyelim ki bu olay gerçek değildir.
C) İstediğini veririm yeter ki sen çalış.
D) Belki onu sen de tanırsın.
E) Yarın, akşam yemeğine onlar da gelebilir.


Çözüm; A, C, D ve E' de olabilir, olasılık anlamı vardır. B' de ise "diyelim ki" sözü varsayım anlamı katmıştır. Çünkü olay olduğu halde gerçek olmadığı düşünülmek istenmektedir.


11- Olumluluk - Olumsuzluk Anlamlı Cümleler:
Bir varlığn istenilen amaca veya beklenilene uygun nitelikleriyle birlikte uymayan niteliklerin de bir arada belirtilmesi , varlıkların olumlu ve olumsuz yönleriyle tanıtılmasıdır. Edebiyatımızda eleştiri adı verilen bir anlatım şeklidir.


Örnek:
Aşağıdaki yargıların hangisinde , bir eser ya da yazar, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle ele alınmıştır?
A) Temiz, sağlam, akıcı cümleleri, özentisiz anlatımıyla edebiyatımızda her zaman yaşayacaktır.
B) Kelimelerin seçiminde ve kullanımında gösterdiği özen, anlatımında duruluğun, yalınlığın sınırını aşıyor.
C) Kitapta öncelikle göze çarpan özellik, şiirsel bir anlatım ve zengin bir kelime dokusu oluyor.
D) Yazar, toplumun özellikle kötü yanlarını ele alıp yermekten çok bundan duyduğu üzüntüyü belirtiyor.
E) Belirli bir durumu somut ve nesnel biçimde yansıtmış, anlatımını hızlandırarak gerilimler ve gevşemeler yaratmıştır.


Çözüm: A, B, C ve D' de oynanan oyunun üzerinde güzel duygular oluşturacağını söylerken E'de "oyunun çok fazla seyirci toplamayacağı" önyargısı verilmiştir,


12- Doğrudan Anlatım, Dolaylı Anlatım
Konuşmayı yapanın başkasından duyduğu sözü hiç değiştirmeden olduğu gibi aktarmasına "doğrudan anlatım", başkalarına ait sözleri, sözü söyleyenin ağzından çıktığı gibi değil de, yazar ya da anlatıcının kendi duygularını katarak aktarmasına "dolaylı anlatım" denir.


Örnek:
Babası oğluna "çabuk yanıma gel" dedi. (Doğrudan anlatım)
Ahmet "Yarın Ankara'ya gideceğim."dedi. (Doğrudan Anlatım)


Örnek:
Babası, oğlunun çabukça yanına gelmesini söyledi. (Dolaylı Anlatım)
Ahmet, yarın Ankara'ya gidecğini söyledi. (Dolaylı Anlatım)


13- Özel veya Genel Durum Anlatan Cümleler:
Genel veya özel anlam, yalnız sözcüklerde değil, cümle anlatımları da genel veya özel anlamlı olabilir. Bir konunun ayrıntılarına girmesi daha belirgin ve eksiksiz olması özel anlamlı cümlelerde olur. Genel anlamlı cümleler pek belirgin olmaz. "Bitki" sözcüğüne göre "ağaç" özeldir. Apartman sözcüğü genel, apartmanın dairesi özel bir nitelik gösterir.


Örnek:
1- "Denize kıyısı olan ülkeler gemi taşımacılığında ileri gitmişlerdir." cümlesi genel anlamlıdır.
2- "Trabzon gemi taşımacığılında diğer şehirlere göre daha ileri gitmiştir." cümlesi özel anlamlıdır.


Örnek:
1- Ormanlar, dünyanın akciğerleridir, (genel anlam)
2- Bolu ormanları ülkemizin en güzel ormanlarıdır, (özel anlam)


14- Eşitlik veya Eşitsizlik Anlatan Cümleler:
Bazı cümleler olay ve kavramlar arasında eşit olan veya eşit olmayan bir olguyu dile getirebilir. Sorularda eşitlik ilgisiyle anlatılan cümlelere de sık sık rastlanmaktadır.


Örnek:
İşçilerine onar milyon verdi, (eşit) Şekerleri aralarında bölüştüler, (eşit değil.) Şekerleri kardeşçe bölüştüler, (eşit) Kazandıklarını yarı yarıya bölüştüler, (eşit) Akşam kazandıklarını sabah harcadılar, (eşit değil.)


15- Cümle Tamamlama:
Verilen bir cümlede boş bırakılan yerler cümle anlamının gelişine göre anlamlı ve mantıklı bir biçimde sözcüklerle veya cümlecik ya da deyimlerle tamamlama şeklinde karşımıza çıkan sorular da vardır.


Örnek: 1
Ayrıntılı olarak düşünmeden...


Sözleri aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa cümle tedbirli bir insanın tutumunu yansıtır?
A) Yaptığım girişimlerden iyi sonuçlar aldığım oldu.
B) Verdiğim bu karar herkesi sevindirdi.
C) Böyle bir işe girişmemek gerektiğine inanıyorum.
D) Başladığım bu işte başarılı oldum.
E) İşimden ayrılmam onu rahatsız etmedi.


Çözüm: Soru cümlesinde "Ayrıntılı olarak düşünmeden" Adaki girişimde bulunamaz. B'de verilen karar herkesi sevindiremez. D'de ayrıntılı düşünmeden bir işe başlanamaz. E'de ayrıntılı düşünmeden işinden ayrılma ve rahatsız etmemek düşüncesi yanlıştır. C'de ise ayrıntılı olarak düşünmeden tedbirli bir işe girişmez.


16- Değerlendirme Cümleleri:
Bir varlığın, kavramın veya olayın önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek için kurulan cümlelerdir. Bu cümleler uzun incelemeler sonucu, varlık ya da kavramı olan, olmayan, tam olan eksik olan yönlerini vurgulamak için kurulur. Öznel nitelikli cümlelerdir varlık veya kavramın önemiyle ilgili değerlendirmeleri belirtir.


Örnek: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "değerlendirme" söz konusu olur?
A) Kimi sanatçılar duygularını dile getirmek için kimileri de kusursuz eserler yaratmak için yazarlar.
B) Romancı, gerçekleri düş gücüyle yeniden biçimlendiren kişidir.
C) Bir eserin değerinin konusundan çok, üslubuna bağlı olduğunu her zaman söylerim.
D) Bu romandaki kişilerin birbirleriyle ilişkiler üzerine birçok inceleme yapılmıştır.
E) Bu eserde konu gerçek yaşamdan alınmış; kişiler karakterlerine uygun biçimde konuş-turulmuştur.


Çözüm: Ada yazarların yazma amacı anlatılmış. B'de romancı tanımlanmış. C'de eserin değe-
rinin nelerden oluştuğu konusuna yorum yapılmış, D'de romanın kişileri hakkında görüşler belirtilmiştir. E'de ise bir eser ele alınarak o eserin nitelikleri tanıtılmıştır. Değerlendirme yapılmıştır.


17- Duygu Anlamlı Cümleler:
Günlük yaşamımızdaki konuşma dilinde kullandığımız genel duygu ve düşünceleri anlatan, soru kökünden istenilen duygunun belirtildiği, bazen bu duygunun bir kelimeyle veya kelime grubuyla, bazen cümlenin tamamını kapsayan anlamlı cümlelerdir. Bu cümleler, sezgi, öneri, alaya alma, takdir etme, beğenme, hayıflanma, üzülme, yakınma, uyarma, çaresizlik, şaşırma, sevinme... gibi genel anlam veren cümlelerdir.


Örnek: 1 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde uyarma anlamı vardır?
A) İzin verirseniz bu konuyu sonra tartışalım.
B) Arkadaşlar biraz sensiz olabilir miyiz?
C) Hemen okula gitmek zorundayız.
D) Ben nöbeti alınca siz gidersiniz.
E) Bu kitapları okuyunca arkadaşınıza verirsiniz.


Çözüm: Uyarma, bir kimseye davranışının yanlışlığını söyleme, ikaz etme demektir. Buna göre A 'da istek, C'de zorunlu olma, D'de istek, E'de emir anlamı vardır. B'de ise sessiz olunması için uyarı yapılmıştır.


Örnek: 2 Aşağıdakilerin hangisinde bir "çaresizlik" söz konusudur?
A) Elinde kalan malları komşusuna devretti.
B) Elden çıkardığı evin yerine yenisini aldı.
C) Elinde avucunda ne varsa bu işe yatırdı.
D) Tek oğlunu da yitirince eli böğründe kaldı.
E) O olaydan sonra buradan elini ayağını çekti.


Çözüm: A'da elinde kalmak deyimi satılamayan, müşterisi olmayan mal İçin kullannılır. B'de elden çıkarmak deyimi satmak anlamındadır. C'de elde avuçta ne varsa deyimi bütün mal mülk ne varsa demektir. E'de elini ayağını çekmek deyimi sık uğranılan yere bir daha uğramamak anlamı vermektedir. D'de ise eli böğünde kalmak deyimi iş yapmaz durum olmak anlamındadır ve tek oğlunu yitirince eli böğünde kalmak, çaresizlik anlamını vermektedir.


Örnek: 3
(I) Kitapta, günümüz edebiyatı, açısından önemli sayılabilecek zengin bir malzeme var (II) Bunlar saymakla bitmez (III) Ülkemizin edebiyatı, birazda böyle sanat olaylarının bir araya getirmesiyle serpilip gelişmektedir. (IV) Oysa geçmişe baktğımızda bu konuda öyle çorak bir görünüm var ki.. (V) Örneğin bir Yahya Kemal'in bir A.H Tan-pınar'ın eserlerine ışık tutabilmek için eldeki bilgi kırıntılarıyla yetinmek zorunda kalıyoruz.


Bu parçada hangi cümleden başlanarak bir "yakınma" dile getirilmektedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V


Çözüm: Soruda yakınma'ya başlanılan cümle istenmektedir. İstenmeyen hoşa gitmeyen bir durum bir şeyden şikayet etmeye yakınma dendiğine göre, yazar IV cümlede daha önceki dönemlerde ortaya konulan eserlerin azlığından yakınmaktadır. Çorak bir görünümden amaç eser azlığını vurgulamak için kullanılmıştır.


Örnek: 4 Aşağıdaki cümlelerin hangisinde beğenme anlamı vardır?
A) Çocuk dediğin söz dinler.
B) Okul dediğin böyle olur.
C) Öğrenci dediğin düzenli çalışır.
D) Köy dediğin ağaçlı olur.
E) Arkadaş dediğin yardım eder.


Çözüm: A'da çocuğun nasıl olması gerektiği C'de öğrencinin, D'de köyün, B'de ise "okul dediğin böyle olur" derken "Bir okul ancak bu kadar güzel olur, daha güzelini düşünemiyorum" demek istemiştir.


Yalın Anlatım: Sözü etkilemek için gösteriş ve süslü cümlelerden kaçınmalıdır.
Yoğun Anlatım: Az sözcükle daha çok anlam kazandırma, anlam yönünden incelik ve derinlik verme.
Doğal Anlatım: Her türlü yapmacıktan kaçınmadır.
Özgün Anlatım: Anlatılanın özellik kazandırılması herkes tarafından diğer anlatımlardan farklı oluşudur.
CÜMLE ÇEŞİTLERİ
I. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER


1. İsim Cümlesi: Yüklemi isim ya da isim soylu bir kelime olan cümlelere denir.
Sorusunun doğru cevabı bu değil.
Bizi arayan kimlerdi?
Görmeyeli nasılsın?
Dün yapılan yarışmada siz yoktunuz.
O, her zaman anlayışlıdır.


2. Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Sabah, kahvaltı yapmadan evden çıkmam. Büyük annesinin evinden dönüyordu. Müzik dinlemeyi çok seviyor. Bu berbat yerde nasıl yaşıyor?


II. YÜKLEMİN YERİNE (ÖĞE DİZİLİŞİNE) GÖRE CÜMLELER


1. Kurallı Cümle: Yüklemi sonda olan cümlelerdir.


Bu renkler üzerinde gezinen hayallerimdi. Beni hayallerimin bittiği yere asın.


2. Kuralsız (Devrik) Cümle: Yüklemi sonda olmayan cümlelerdir.


Hatırlarım seni gezdiğim bu sahilde. Caddeler her zaman temizdir bu güzel şehirde.


3. Eksiltili Cümle: Asıl öğelerinden biri olan yüklemi düşmüş olan cümlelerdir. Herkes tarafından bilinen yüklem söylenmez.


Üzgünüm ama onu... (kaybettik) İkisi de öyle iyi, öyle dost canlısı insanlar ki... (onları çok seviyorum)


III. ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER


1. Olumlu Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olduğunu, yapıldığını, gerçekleştiğini belirten cümlelerdir.


Sadece su içmek istiyorum. Her zaman bakımlıdır. Anlatacaklarımı dikkatle dinler misin?


2. Olumsuz Cümle: Yüklemin belirttiği anlamın olmadığını, yapılmadığını, gerçekleşmediğini belirten cümlelerdir. Fiil cümlelerinde olumsuzluk -ma ekiyle; isim cümlelerinde olumsuzluk değil kelimesiyle yapılır. Olumsuzluk yapan ekler; -me, -ma, -mez, -maz, -sız, ne... ne, mi'dir. Olumsuzluk yapan sözcükler; yok, değildir.


Zaman bir türlü geçmiyor.
Hava soğumuştu ama yağmur yağmamıştı.
Abant'a giden yol, bu değildi.
Hiçbir şey sonsuz değil.
O buradan geçmez.
Bizi ne aradı ne sordu.
O buraya gelir mi hiç.


3. Soru Cümlesi: Bir istekte bulunmak veya bir durumu öğrenmek amacıyla soru sıfatı, soru zamiri, soru zarfıyla ya da soru edatı -mi ile kurulan cümlelerdir. Yanıt gerektirmeyen soru cümleleri de vardır: Kim dinler onu? Orada niçin konuşuyorsunuz? Sen nasıl insansın? Sen utanmıyor musun?


Masadaki bardağı bana uzatabilir misin? Akşamki tiyatro nasıldı? Öğretmenin çağırdıkları kimlermiş? En son okuduğun hangi kitaptı?


4. Ünlem Cümlesi: Sevinç, acı, hüzün, korku, şaşkınlık gibi duygulanmalar ve heyecanlanmalarda ünlemlerle kurulan cümlelerdir.
Aman Allah'ım, bu da ne!
Hey, oradaki; elindekini buraya getir!
Of, yeter artık!
Ay, elim acıdı!



IV. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER


1. Basit Cümle: İçinde bir tek yargı, dolayısıyla bir tek yüklem olan cümlelere denir.


Senin tek görevin çalışmaktır. Bilgisayarımı tamir eder misin? İstiklal Marşı'nı kim bestelemiştir? Onun kitaplarını çok beğeniyorum.


2. Birleşik Cümle: İçinde birden fazla yargısı bulunan cümlelerdir. Birleşik cümleler şunlardır:
a. Girişik (Asıl) Birleşik Cümle: Yan cümleleri fiilimsilerle kurulan cümlelerdir. Yan cümle, temel cümlenin bir öğesidir.
• Neler aldığını bize göstermedi. yan cümle (b.li nesne)
• Ahmet, kitaplarını masaya bırakarak odadan çıktı. yan cümle (zarf tümleci)
• Merdivenleri hızla çıkan Duygu, nefes nefese yan cümle (özne) kalmıştı.


b) Koşullu (şart) Cümle: Yan cümlesi şart kipiyle çekimlenmiş cümlelerdir. Bu yan cümleler genellikle temel cümlenin zarf tümleci olurlar.
• Bu konuları iyi öğrenirse sınavda başarılı olur.
yan cümle (zarf tümleci)


•Anlatacağın hikâye güzel değilse kimse dinlemez, yan cümle (zarf tümleci)


c. Ki'li Birleşik Cümle: "ki" bağlacının bağladığı cümlelerdir.
• İnsanları sev ki sen de sevilesin.
• Nice öğrenci bilirim ki kitabın yüzünü açmadan okula gelir.


d. Kaynaşık (İçice Birleşik) Cümle: Temel cümleyle birlikte içinde başka bir konuşma cümlesi bulunan birleşik cümlelerdir.
Müdürüm, "Her iş zamanında yapılmalıdır." diyor.
Bu konuda babam "Kimseyi kandırmamalısın." derdi.
e. Sıralı Birleşik Cümle: Virgül (,), noktalı virgül (;) işaretleriyle birbirine bağlanan, birden fazla yargı bildiren cümlelerdir. Bu tür cümlelerde her cümlenin kendi içinde öğeleri vardır.


• Her sabah erken kalkar, kahvaltısını bahçesindeki ağaçlara karşı yapar; işine huzurlu bir şekilde giderdi.
• El el üstünde olur; ev ev üstünde olmaz.


f. Bağlı Birleşik Cümle: Bağlaçlarla birleştirilen ve içinde birden fazla yargısı olan cümlelerdir.
• Soluk benizliydi ve başında eski bir şapka vardı.
• Biz dans ediyorduk fakat onlar keyifsizce oturuyordu.


g. Arasözlü (Ara Cümleli) Cümle: Kuruluşunda ara söz bulunan cümlelerdir.
• O gün, sinemaya gittiğimiz gün, çok mutluydum.
• Arkadaşın, mavi gözlü olan, güvenilir biri değil.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 03 Ağustos 2012, 22:52   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

Dgs Türkçe Anlatım Bozukluğu Konu Özeti

Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.

Bu konu ile ilgili, ÖSS’de 5 ya da 6 soru çıkmaktadır. Sadece anlamla ilgili olmayıp dilbilgisi ile de ilgili özellikler gösterdiğinden, daha önceki konuların, özellikle cümle öğelerinin, çok iyi bilinmesi gerekir.

Bu alanda sorulan sorular değişik özellikler gösterir. Bazen bir cümle verilir ve “Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilir?” diye sorulur, bazen de “Aşağıdakilerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?” şeklinde sorulur.

Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:

1. Anlama dayalı bozukluklar:

Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.

* Gereksiz sözcük kullanılması
* Cümlede belirsizlik bulunması
* Birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması
* Sözcüğün anlamca cümleye uymaması
* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması
* Mantık hatasının olması
* Deyimin yanlış anlamda kullanılması
* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
* Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

Örneğin;

“Yaşlı adamın yüzüne dalgın dalgın baktı.”

cümlesinde “dalgın dalgın” bakanın “yaşlı” olduğunu belirtmek için, “yaşlı” dan sonra virgül gelmelidir. Aksi takdirde “yaşlı” sözü adam isminin sıfatı olacaktır.

* Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.

“Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar sağlamaz.”

cümlesinde “eleştirip” sözcüğünün verdiği anlamla “tenkit etmek” sözcüğünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede “eleştirip” sözü gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.

“İki kardeşten en küçüğü arkadaşımdı.”
“Bilgili insanlardan yararlanmayı, istifade etmeyi bilmeliyiz.”

cümlelerinde altı çizili sözcükler gereksizdir.

* Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer.

Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.

“Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim.”

cümlesinde “bağırmak” zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulunan “yüksek sesle” sözüne gerek yoktur.

* Cümlede belirsizlik varsa, o cümle iyi bir cümle değildir.

Bu belirsizlik mutlaka giderilmelidir.

Örneğin;

“Geleceğini babamdan öğrendim.”

cümlesinde “geleceğini” sözü belirsizdir. Çünkü kimin geleceği belli değil. “Onun geleceği” de olabilir; “senin geleceğin” de olabilir. Bu belirsizlik giderilmeli ve sözcüğün kime ait olduğu belirginleştirilmelidir.

* Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.

Örneğin;

“Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu..”

cümlesindeki “neden olmak” eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sürede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle “…bitirmemi sağladı.” şeklinde bitirilebilir.

* Bazı cümlelerde mantık hatasının bulunması da o cümlenin anlatımını bozar.

Örneğin;

“Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz o.”

cümlesinde “bırakın” sözcüğünün cümleye kattığı anlamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yapmaktan daha önemliymiş gibi görülüyor. Bu yanlışın düzeltilmesi için cümle,

“Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o.”

şeklinde söylenmelidir.

* Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anlatımda bozukluğa yol açar.

Örneğin;

“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil.”

cümlesinde “yarar” ve “zarar” sözcükleri “sağladı” eylemine bağlanmıştır. Ancak “yarar sağlamak” doğru olsa bile, “zarar sağlamak” doğru değildir. Cümle;

“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil.”

şeklinde söylenmelidir.

* Bu, bazen öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.

Örneğin;

“Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı.”

cümlesinde “ayakkabı, şal ve pardesü” sözcükleri “giymek” eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır.

* Cümlede deyimin yanlış yerde kullanılması da cümlenin anlamını bozar.

“Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni dinliyordu.”

cümlesinde “kulak kabartmış” yanlış kullanılmıştır. Çünkü “kulak kabartmak” fark ettirmeden dinlemek anlamındadır. Burada “kulak kesilmek” deyiminin kullanılması gerekirdi.

* Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Cümledeki sözcüklerin anlamına da dikkat edilmelidir.

Örneğin;

“Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları beni sevindirdi.”

cümlesindeki “uygunluk” sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü burada “uyum” sözü kullanılmalıdır.

* Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir.

Örneğin;

“Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı.”

Cümlesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbisenin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse cümle;

“Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı.” şeklinde olmalıdır.

* Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Örneğin;

“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır.”

cümlesinde “nedeni” sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca “olmamdandır” sözündeki “-dan” eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması cümlenin anlatımını bozmuştur. Cümle,

“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır.”

şeklinde düzeltilebilir.

Yapıya dayalı anlatım bozuklukları:

Bu tür bozukluklar daha çok, Türkçe’nin kurallarıyla ilgili olduğundan, soruları çözebilmek için dilbilgisi kurallarının iyi bilinmesi gerekir. Bu tür bozukluklar şu şekilde sıralanabilir:

* Öğe eksikliğinin bulunması
* Özneyle yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk uyumsuzluğunun bulunması
* Özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk açısından uyumsuzluğun bulunması
* Özneyle yüklem arasında şahıs yönünden uyumsuzluğun bulunması
* Tamlama uyumsuzluğunun bulunması
* Ek uyumsuzluğunun bulunması
* Etken-edilgen fiillerin bir arada bulunması
* İsim cümlelerinde ekfiilin ortak kullanılması

Şimdi bunları tek tek açıklayalım.

*Cümlede, kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan öğelerde görülür. Çünkü Türkçede her fiil, öğeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.

Örneğin;

“Kardeşini yanına çağırdı, bir şeyler söyledi.”

cümlesindeki öğeleri inceleyelim: “Çağırdı” ve “söyledi” yüklemdir. Çağrılan ve söylenen kişi ise “kardeşi” dir. Yani “Kardeşini” öğesi her iki yüklemin ortak öğesidir. Bu ortak öğeyi yüklemlerle kullanalım. “Kardeşini çağırdı” doğrudur; ancak “kardeşini bir şeyler söyledi.” denmez, “kardeşine bir şeyler söyledi.” olmalı. “Kardeş” sözcüğünü iki kez kullanmamak için “ona” da diyebiliriz.

Başka bir örnek verelim:

“Arkadaşlarını pek sevmez, hatta çoğu zaman nefret ederdi.”

cümlesinde, sevmediği kişiler ile nefret ettiği kişiler aynıdır, yani “arkadaşları” ortak öğedir. Ancak “arkadaşlarını sevmez” dense de “arkadaşlarını nefret ederdi.” denmez; “arkadaşlarından nefret ederdi.” denmeli ya da onun yerine geçen “onlardan” sözü kullanılmalıdır.

Görüldüğü gibi bu tür bozukluklar daha çok sıralı cümlelerde görülüyor, ancak bileşik cümlelerde de bu tür öğe eksiklikleri görülebilir.

*Türkçe’de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.

Örneğin;

“Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.”

cümlesinde gelmeyen ve gidenler aynı kişiler, ancak “hiç kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa “gitti” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna “hepsi” şeklinde bir özne getirilmelidir.

Gerçi bu, sadece özneyle ilgili bir durum değildir. Bu tür sözcükler başka öğe durumunda bulunduklarında da yüklem aynı özelliği gösterir.

Örneğin;

“Öğretmenimiz hiçbirimizi azarlamaz, çok severdi.”

cümlesinde, yine “hiçbirimizi” olumsuz olduğundan “hiçbirimizi severdi” şeklinde kullanılmaz; “hepimizi severdi” olmalıdır.

*Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.

Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen); birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o); birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz); birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar) şahıslardan oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.

“Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz.”

“Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık.”

“Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik.”

“Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık.”

cümleleri buna örnek gösterilebilir.

Eğer özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o); ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz); ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar); şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahısa göre çekimlenir. Ancak ikinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.

“Sen ve annen burada ne yapıyordunuz?”

“Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz.”

“ Sen ve buradaki konukların, bize yarın gelebilirsiniz.”

“Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık.”

cümleleri buna örnektir.

Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.

“Kuşlar dallara kondular.” değil “Kuşlar dallara kondu.”

“Sevgiler gizli kaldıkça güzelleşirler.” değil “güzelleşir.” olacak.

“Çocuklar geldi.” şeklinde de doğrudur, “Çocuklar geldiler.” de.

*Bazen özneyle yüklem arasındaki uyumsuzluk, öznenin anlamından kaynaklanır.

Örneğin;

“Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış.”

cümlesinde “yapıldı” yükleminin öznesi “nüfus sayımı”dır, “artmış” yükleminin öznesi ise “nüfus” olacaktır. Ancak cümlede “nüfus” diye bir özne yoktur. Sanki nüfus sayımı, “artmış” yükleminin öznesi olmuştur. Bu ise anlamca uygun değildir.


*Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde sıfat tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan, ortak kullanılamaz.

Örneğin;

“Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.”

cümlesinde “araç” sözü hem “askeri” hem “polis” sözcüklerinin tamlananı durumundadır. Ancak “polis aracı” isim tamlamasıdır ve tamlanan iyelik eki almıştır. “Askeri” sözcüğü ise sıfat olabilecek bir sözcüktür ve “askeri araç” şeklinde sıfat tamlaması yapar; tamlanan da ek almaz. Dolayısıyla araç sözcüğü ortak tamlanan olarak kullanılamaz. Cümle;

“Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.”

şeklinde olmalıdır.

Burada ayrıca sıfat tamlamalarında görülen bir özelliği de ifade edelim. Türkçe’de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.

Örneğin;

“Geceye birçok davetliler katıldı.”

cümlesinde “birçok” sıfatı çoğul bir anlam verdiği halde davetliler sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.

*Cümlede eklerin eksik kullanılması cümlenin anlatımını bozar.

Örneğin;

“Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir.”

cümlesinde “gelişmesi” sözcüğündeki iyelik ekinin, sözcüğü nereye bağladığı belli değil; “kimin gelişmesi gerekir?” diye sorarsak “ülkenin” cevabı gelir. Öyleyse “ülke” sözcüğüne ilgi eki (-in) getirilmelidir.

Bazen de bu durumun tersi görülür.

“Sanatçının, topluma yararlı bir kişi olmak için, eserinde mutlaka toplum sorunlarına yer vermelidir.”

cümlesinde “yer veren kim?” sorusuna “sanatçı” cevap verir. Oysa cümlede “sanatçının” denmiş. Ya bu sözcükteki ilgi eki kaldırılmalı ya da yüklem “vermesi gerekir” şeklinde değiştirilmelidir.

*Bazı cümlelerde ise sözcükleri birbirine bağlayan ekler yanlış kullanılmıştır.

Örneğin;

“Senin en beğendiğim yanın, derslerine düzenli çalıştığındır.”

Cümlede öğeleri ortak olarak kullanan etken ve edilgen fiiller bir arada bulunmaz.

Örneğin;

“Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.”

cümlesinde “hazırlamak” etken “koyulmalıdır” edilgen fiillerdir. Bunların aynı öğelerle kullanılması bozukluğa yol açmıştır. Cümle;

“Bütün yemekler hazırlanarak, bir kenara koyulmalıdır.”

şeklinde düzenlenirse bozukluk giderilir.

Sıralı isim cümlelerinde ekfiilin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar.

Örneğin;

“O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi.”

cümlesinde iki yargı vardır: Şairin geleneklere bağlı olduğu, aynı zamanda yeniliklere de kapalı olmadığı, oysa cümlede “bağlı” sözü yüklem gibi kullanılmadığından “değildi” edatına bağlanıyor ve böylece şairin geleneklere bağlı olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu engellemek için “bağlı” sözü “bağlıydı” şekline getirilmelidir.
ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Gereksiz Sözcük Kullanma:

Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
*Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.
*Onlar da beş yıldır karşılıklı mektuplaşıyorlar.
*Geçmişteki hatıralardan bir şikayetim yok
*Ülkemizin sorunları bitmiyor ,tükenmiyor
*O günleri daha henüz dün gibi hatırlıyorum
*Bu gece ısı sıfırın altında eksi beş derece olacak.
*Gülmesinin nedeni bugün iyi bir haber almasındandır.
*Onunla ilk tanışmamızı unutamam.
*Dün gece uyurken gördüğü rüyayı anlattı.
*Sanki dalgasız bir deniz gibiydi yüzü.
*Sana söyleyeceğim bu gizli sırlarımı kimseye söyleme.
*Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
*Havada beyaz kar taneleri uçuşuyor.
*Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum.
*Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyor.
*Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.
*Sınıfın boyu en kısa öğrencisini arkaya oturtmuşsun.
*Yaşlı adam söz almak için oturduğu yerden ayağa kalktı.
*Dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılıyor ki bu iş uzun sürecek.
*Artık bundan sonra oraya gitmene gerek kalmadı.
*İki kardeşten en küçüğü okula gitmiyordu.
*Bu saatte oraya yalnız gidemem;seninle birlikte gitmek istiyorum.
*İşte seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
*Niçin böyle yüksek sesle bağırıyorsun ki?
*Biz onlara iki günde bir, gün aşırı giderdik.
*Yorulmamıza rağmen basamaklardan yukarı hızlı hızlı çıkıyorduk.
*Türkçede Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
*Böyle havalarda eve bir tane bile ekmek götürmeyi unutur.
*Kadın küçük çocuğa yaklaşarak senden büyük ağabeyin var mı diye sordu.
*Yarınki toplantıda ülkenin ekonomik ve iktisadi problemleri tartışılacak.

2)Sözcükleri birbiriyle karıştırma:

Anlamları veya yazılışları çok benzer olan sözcüklerin karıştırılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.

*Geri kalmışlık Türkiye’ye özel bir durum değil.
*Bu binalar gerçekten çok yaklaşık yapılmış.
*Size birazdan düğün resimlerini göstereceğim.
*Bir öğrenci sınıfta kalmışsa onun sınıfı geçmesini güçlendiren nedenleri araştırmak gerekir.
*Bizden son öğretim durumunu gösteren bir belge istedi.
*Vatandaşlarımız arasında din ,dil,ırk ayrıntısı yapılamaz.
*Bazı öğrenciler derste çok çekimserdir.
*Uzun saçlı bir genç geldi,kendini bize tanıştırdı.
*Vezüv etken bir yanardağdır.
*Deterjandan elleri tahrip oldu.
*Bu bölgenin kendine özgün gelenekleri vardır.
*Camdan yankılanan ışık gözlerimi kamaştırdı.
*Yazarın on dördüncü kitabı da yayınlandı.
*Belediyeler sık sık güz etkenlikleri yapıyor.
*Çocukların birbirleriyle uygunluk içinde olmaları çok güzel.
*Bu iki olay arasında hiçbir ayrıcalık yok.
*Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
*Kar yolu kapadığı için geçit servis yolundan sağlanıyordu.

3)Sözcükleri Yanlış Anlamda Kullanma:

Sözcük, anlamına uygun yerde kullanılmadığı zaman ya da yanlış anlama gelecek şekilde kullanıldığında anlatım bozukluğu doğar.

*Bu onların bolluğa düştükleri zaman bile savurganlık etmelerine yol açar.
*Şimdi size yarın yayınlanacak programlardan bazılarını hatırlatıyoruz.
*Bence sizin bu sınavı kaybetme şansınız hiç yok.
*Alınan bunca borç Türkiye’nin Avrupa’ya bağımlı olmasını sağladı.
*Bugün dünyanın yüz kırk ülkesinde cüzamlılar günü kutlanıyor.
*Bu yıl babamın yüzünden sınıfı geçtim.
*Annesi iyi çorap dokurdu.
*Ektiğin fidanlar meyveye döndü.
*Her türlü girişimden çekinmeyen biriydi.
*Aldıkları para mutluluklarına yol açtı.
*Cumhuriyet 1923 tarihinde ilan edildi.
*Ben 21 Mart 1978 yılında doğmuşum.
*Uzun bir ders yılı daha tamamlanmak üzere tatil iyice yanaştı.
*Tırnakların bir hayli büyümüş.
*Dünden itibaren yağmur yağıyor
*Adamın başına silahı dayayarak cebindeki parayı çalmışlar.
*Bize yapılacak her türlü baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
*Bu gençleri azımsamak ,onların başarılı olacaklarına inanmamak doğru değil.

4)Sözcüğün Yapısındaki Yanlışlık:

Bir sözcük dilbilgisi kurallarına aykırı türetilirse anlatım bozukluğu doğar.

*Mehmet Efendi on beş yıldır bakkalcılık yapıyor.
*Yiyecekleri kokturmuşsun.
*Bölgevi sorunlar artıyor.
*Her şeyi pahalılandırmışsınız.
*Bilinçleşmenin gerçekleşmesini eğitim sağlayacaktır.
*Dilimizi çirkinletmeyelim.
*Sizce bu kişi kaçtı mı kaçtırıldı mı?

5)Yerinde Kullanılmayan Sözcük veya Öğeler:

Bir sözcüğün cümlenin akışına veya anlamına uygun yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Hakan çok iyi futbolcu ama fazla topla oynuyor.
*Bu çocuk seneye yüksek inşaat mühendisi olacak.
*Eski Adana millet vekillerinden biri daha ölmüş.
*Günde kırk kere limonlu salatalık turşusu satan dükkana uğrardı.
*Cesetler çok denizde kaldığından çürümüş.
*Burada her Allah’ın günü kaza oluyor.
*Başbakan Çin’e bu yılın sekizinci büyük gezisini yapıyor.
*Değil bir lokma ekmek bir tabak yemek yine bulamaz.
*Bakanımız bir hafta içinde petrol üreten ülkeleri gezecek.
*Ağrısız kulak delinir.
*Atatürk’ün 119.doğum yılı törenle kutlanmıştı.
*Bu yemek fazla dışarıda kaldığı için bozulmuş.
*THY’ye ait 158 yolcunun bulunduğu uçak denize düşmüş.

6)Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması:

Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözlerin birlikte kullanılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.Genellikle kesinlik ihtimal çelişkisi görülür.

*Hiç şüphesiz bu olaya en çok üzülen başkan olsa gerek.
*Şüphesiz sanatçı bu alanda çok başarılı eserler vermiş olmalı.
*Kesinlikle söyleyebilirim ki tedavi hastayı ayağa kaldırabilir.
*Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
*Müdür Bey bu adam için:”Çok mütevazı , burnundan kıl aldırmayan biridir.”diyor.
*Artık kesinlikle böyle bir hataya düşmeyebilir.
*Okulu bitireli hemen hemen tam on yıl oldu.
*Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.

7)Deyim ve Atasözü Yanlışları:

Deyimler ve atasözleri kalıplaşmış ve halk diline,kültürüne yerleşmiş kelime gruplarıdır.Bu yüzden deyimlerdeki kelimeler kesinlikle değiştirilemez.Kullanılan deyim, cümleye de uygun olmalıdır.

*Babasını görünce paçaları tutuştu.
*Çok acıktım midem zil çalıyor.
*O kadar kalabalık ki çuvaldız atsan yere düşmez.
*Ona ayak bağı oluyor , işini çabuk bitirmesini sağlıyordu.
*Ona yardım et elinden geleni ardına koyma.
*Alma garibin ahını çıkar aheste aheste.
*Ev sahibi ,Ayşe Hanıma bu ne şıklık böyle deyince Ayşe Hanım üzerine alındı.
*Konferansta konuşmacının anlattıkları herkesin dikkatini çekmişti.Tüm dinleyiciler kulak kabartmış ,konuşmacıyı dinliyordu.
*Bu görüntüler karşısında saçlarım diken diken oldu.
*Bu konuyu onunla bir görüş o yol yolak bilen biridir.

8)Gereksiz Yardımcı Eylemler Kullanma:

Türkçede doğrudan fiil olarak çekimlenebilecek bir kelimenin yardımcı eylem alarak çekimlenmesi yanlıştır.

*Boşuna umut etme oraya gelmeyeceğim.
*Benden kuşku etmemelisin.
*Senin düşüncelerin hiçbir zaman bana etki etmez.
*Bu işi onun yapabileceğinden şüphe etmiyorum.
Not:Bu konuyu bazı kaynaklar anlatım bozukluğu olarak kabul etmez.ÖSS’de de şimdiye kadar böyle bir soru çıkmamıştır.

9)Mantık Hataları:

İyi ve sağlam bir cümlenin temel mantık ilkelerine uygun olması gerekir aksi taktirde anlatım bozukluğu yapılmış olur.

*Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna bile çıkılmaz.
*Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
*Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse ölüme;hatta sara nöbetlerine dahi yol açabilir.
*Tezgahtar müşterinin aldığı oyuncağı kağıda sardı ve müşteriye verdi.
*Karar TBMM’nin 230′a karşı 190 oyla aldığı bir kararla kabul edildi.

10)Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:

Bazı cümlelerde iyelik zamiri kullanılmadığı taktirde bir anlam belirsizliği ortaya çıkar.Cümlenin başına hem senin hem de onun zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır.Bu tip cümlelerdeki anlam belirsizliğini gidermek için cümlenin uygun bir yerine iyelik zamirinin getirilmesi gerekir.Aksi taktirde anlam belirsizliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu doğar.

*Ehliyetini polis almış öyle mi?
*Bana ne söyleyeceğini biliyorum.
*Geleceğini ben biliyordum.
*Yarışmada birinci olduğuna sevindim.

Not:Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

*Hırsız, çocuğu kovaladı.

*Genç, adama seslendi.

*O, soruları yapamadı.

11)Karşılaştırma Hataları:

Bazı cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmektedir.Bu tip karşılaştırma bildiren cümlelerdeki anlatım bulanıklığı giderilmediği taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

*Adam,politikayla karısından çok ilgileniyor.
*Bu kötü insanlara sizden çok kızıyorum.
*Sen onu benden çok aradın.


DİLBİLGİSİ BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Yüklem Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:

Yüklemle ilgili yanlışlıklar, yüklemin çatı,kişi,zaman,yardımcı eylemler,ek eylemler gibi noktalarda cümleye uygunluk göstermemesi durumudur.

*Kahvaltıda peynir,ekmek ve çay içtik.
*İçkiyi az sigarayı hiç içmem.
*Kimin dürüst,kimin dürüst olmadığını biliyor.
*Suçlamaların yersiz ve doğru olmadığını söyle.
*Baloya güzel bir elbise ve pahalı mücevherler takarak gelmişti.
*Çocuklarıyla bazen çok bazen de hiç ilgilenmezdi.
*Sabahları erken kalkar ve sakin havada koşuyordu.
*Annem yemek pişiriyor biz de ona yardım ediyorduk.
*Boyu kısa , bedeni de pek biçimli değildi.
*Aldığı şeyler hem pahalı hem de kaliteli değilmiş.
*Bu geziye okulumuz öğrencilerinden ve disiplin cezası almayanlar katılabilecek.

2)Özne Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:

Cümlede öznenin bulunmamasından,öznenin gereksiz ekler almasından, ya da özne olmayacak bir sözün özne gibi kullanılmasından kaynaklanır.

*Dernek müdürünün yetkileri alındı ve kovuldu.
*O insanların sayısı azalıyor bulunmaz oluyor.
*Belediye tarafından yaptırılan dört katlı binanın inşaatı bitirildi ve hizmete girdi.
*Yaşlı adamın parası alınarak evine gönderildi.
*Viraja hızlı giren aracın lastiği patladı ve kaza yaptı.
*Herkes kazayı seyrediyor, yardım etmeyi düşünmüyordu.
*Hastanın durumu gittikçe kötüleşiyor,yerinden kalkamıyordu.
*Filmin güzelliği herkesi etkiledi;çünkü güzel çekilmişti.

3)Özne Yüklem Uyuşmazlığından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu:

Öznenin tekillik çoğulluk ve şahıs bakımından uyuşması gerekir;aksi taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

a)Topluluk isimleri özne ise yüklem tekil olur;ancak topluluk isimleri çoğul eki alıyorsa yüklem de alabilir.

*Bizim takım sahaya çıktılar.
*Takımlar nihayet sahaya çıktılar.
*Ordular uzun süredir savaşıyor.

b)Bitki,hayvan,cansız varlık ve organ isimleri çoğul durumda özne ise yüklem tekil olur.

*Nedense köpekler sabaha kadar havladılar.
*Çiçekler sıcaktan kurumuşlar.
*Bu sıralar çok sağlam yapılmışlar.
*Seni görünce gözlerim dolar.

Not:İnsan dışı varlıklar kişileştirme yolu ile çoğul özne ise yüklem de çoğul olabilir.


*Martılar denize dalıp dalıp çıkıyorlar.
*Martılar bize selam getirdiler.
*Dağlar beyaz şallarını omuzlarına attılar.

c)Eylem isimleri ,çoğul özne ise yüklem tekil olur.

*Gülüşmeler çok uzun sürdüler.
*Tartışmalar sabaha kadar devam ettiler.

d)Çoğul sayılar özne ise yüklem tekil olur.

*İki kişi bankayı soymuşlar.
*Derse on öğrenci girmediler.
*Bana beş soru bıraktılar.

e)Saygı,sitem,küçümseme gibi durumlar için özne tekil de olsa yüklem çoğul yapılabilir.

*Ahmet Bey bizi hatırlamadılar.
*Ayşe Hanım odasında yoklar.

f)Öznede belgisiz zamir ya da belgisiz sıfat varsa yüklem tekil olur.

*Hiçbiri sizi görmüyorlar.
*Herkes bu konuda aynı fikirdeydiler.
*Birçok kişi aynı sorunu tartışıyorlar.

g)Bir cümlede birden fazla özne varsa ve bu öznelerin biri 1. kişi ise yüklem 1. çoğul olur.

*Ali, Ahmet ve ben dün size uğramıştık.
*Ben ve kardeşim size inanmıyoruz.

h)Birden fazla özneden biri 2.kişi ise yüklem 2.çoğul;öznelerin biri 3.kişi ise yüklem 3. çoğul olur.

*Sen ve kardeşin derse girmemişsiniz.
*Ahmetle o bu akşam gelecekler.
*Ben,sen,o burada nöbet tutacağız.
*O ve Murat bunu hemen yapacaklar

4)Tümleç Yanlışları:

Özellikle sıralı cümlelerde tümleç (dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci) kullanılması gereken yerde kullanılmamışsa anlatım bozulur.Bir tümlecin birden çok yüklem için ortak kullanımı mümkündür.Ancak bu ortak tümleç yüklemlerden birine dahi uymazsa cümlede anlatım bozukluğu doğar.Tümleç yanlışlarını şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

a)Dolaylı Tümleç Eksikliği:

*Düşman kenti bombaladı ; ama giremedi.
*Çukurova’nın toprağı insanı diriltir, umut verir.
*Sizi önemseyen ve inanan insanlar var.
*Gençlerden çok şey bekliyoruz;fakat değer vermiyoruz.
*Kadının içeri girmesiyle çıkması bir oldu.
*Bu evden nefret ediyordu ;ancak darda kalınca geliyordu.

b)Zarf Tümleci Eksikliği:

*Yeni yetişen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi.
*Bir daha seni görmek ve karşılaşmak istemiyor.
*Arkadaşlarını aradı,sonra buluştu.
*Kötü bir beste yaptığımda beni eleştirir ve tartışırdı.
*Senin sorunlarını çözmeye çalışıyor; başa çıkmak için uğraşıyoruz.

c)Nesne Eksikliği:

*Size teşekkür etmek ve kutlamak istiyor.
*Yazıya özendiği,dikkatle yazdığı belliydi.
*Sana telefon açmış,merak ediyormuş.
*Evin onarımını haftaya bitirecek , sonra da satacak.
*Bu kuralların gerekli olduğunu biliyorum;ama uygulayamıyorum.
*Yardıma muhtaç olanlara yardım eder , doyururdu.
*Onun sıcacık sesi bize ulaşır,mutlu ederdi.
*Yazılarında, halkı soyanlara çatar,yerin dibine batırırdı.
*Suçlunun evini bastılar,yakalayıp polise teslim ettiler.

5)Tamlama Yanlışları:

a)Bir sıfatla bir adın ortak tamlanana bağlanması anlatımı bozar:

*Doğa ve toplumsal olayları inceledik.
*Dün epik ve aşk şiirleri okuduk.
*Askeri ve devlet okullarına giriş sınavı yapılacak.
*Gençlik, duygusal ve kişilik sorunları yaşıyor.
*Politik ve ahlak yozlaşması önemli bir sorundur.

b)Çoğul anlamı taşıyan bir sıfattan sonra gelen ad tekil olmalıdır:

*Birçok seneler geçti.
*Bizde iki türlü düşünürler vardır.
*Her türlü tedbirler alındı.
*Birçok festivaller düzenlendi bu yaz.
*Bin türlü çiçekleri derledim sana.

c)Tamlayan Eki Eksikliği:

*Her önüne gelen aklına esen sözcüğü dilimize mal etmesi yanlıştır.
*Bu duygular geçici ve insanı yanıltıcı olduğu bilinmelidir.
*Büyük emek harcanarak yazılan eserler bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekir.

d)Tamlayan Eksikliği:

*Öğrenciye bir şey vermeden gelişmesini umma.
*Arkadaşına yardım ederek mutlu olmasını sağladı.
*Tanıdıklarından alışveriş yaparak para kazanmalarına katkıda bulunurdu.
*Çocuklarıyla her konuyu konuşur , yanlışa düşmemelerine çalışırdı.

6)Eylem - Eylemsi Arasındaki Çatı Uyuşmazlığı:

Birleşik veya sıralı cümlelerde aynı özneyi alan yüklemlerin her ikisi de etken veya her ikisi de edilgen olmalıdır.

*Bütün sorunlar halledilip öyle gidecekti.
*Bütün sahipsiz hayvanlar toplanıp şehir dışına götürecek.
*Sorular çok dikkatli okuyarak çözülsün.
*Çok emek harcanıp az para kazanabilmiş.


alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 03 Ağustos 2012, 22:52   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

DGS Türkçe Paragraf Bilgisi Konu Özeti

Paragraf, bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur. Yani paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da destekler. Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.

Bu konudaki sorular paragrafın değişik özellikleriyle ilgilidir. Genellikle paragrafın ana düşüncesi, yardımcı düşünceleri, konusu, başlığı sorulur ya da paragrafın oluşturulmasıyla ilgili özellikler üzerinde durulur. Bir veya iki tane soruda da paragrafın anlatımıyla ilgili bilgiler sorulabilir.
Paragraf sorularının çözümünde bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Bunlardan en önemlisi paragrafa yorum karıştırmamaktır. Paragrafı okurken önyargılarımızı, kabullerimizi bir kenara bırakıp paragrafta sözü edilenler üzerinde durmalıyız. Bazen bize göre çok yanlış bir düşüncenin doğruluğu savunulabilir. Paragrafta ne savunulursa onun doğru olduğu kabullenilerek soruya yaklaşmak gerekir

PARAGRAFIN KONUSU
Paragrafta hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak için “Parçada neden söz ediliyor?” diye sorabiliriz. Yani üzerinde durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru kökleriyle karşımıza çıkar.
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?”
“Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden yakınılmaktadır?”
gibi sorular konuyu sorar.

Parçada konuyu soran bir diğer soru şekli de paragrafın bir soruya cevap olarak verilmesidir. Elbette bunlarda yazara sorulan sorunun konusu neyse cevap da o konuda olacaktır.
Konumuzun paragraf olması, konu, başlık, anadüşünce vs. gibi soruların sadece paragraftan olacağı anlamına gelmez. Bazen bir şiir parçası verilerek de bu tür özellikler sorulabilir.

PARAGRAFIN BAŞLIĞI
Paragrafın bir düşünce etrafında döndüğünü ve daima bir konudan söz ettiğini söylemiştik. Bir bakıma paragraf, bir makalenin, bir denemenin, bir fıkranın küçültülmüş şekli gibidir. Öyleyse nasıl bu tür yazıların bir başlığı varsa, paragrafın da bir başlığı olur. Ancak yazı başlıklarının dikkati çekme, ilgi uyandırma ya da şaşırtma gibi özellikleri vardır. Oysa paragrafın başlığı bu amaçla seçilmez. Konuyu en iyi şekilde yansıtan bir veya birkaç söz başlık olarak belirlenir.

PARAGRAFIN ANADÜŞÜNCESİ
Anadüşünce, parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir anadüşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle halinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe sindirilir.

Paragrafın anadüşüncesini bulabilmek için kendimize “Yazar bu parçayı hangi amaçla yazdı?”, “Bize ne demek istedi?” gibi soruları sorabiliriz.
Anadüşünce, değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.
“Bu paragrafın anadüşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?”
gibi sorular anadüşüncenin sorulduğu soru tiplerinden bazılarıdır.
Anadüşünceyi veren cümleler kesin bir yargı bildirir, açık ve anlaşılır bir anlam taşır.
Anadüşünce, parçada sözü edilenleri en kapsamlı bir biçimde bildirir. Parçada olmayan konular anadüşünce içinde yer almayacağı gibi, parçanın bir kısmını bildiren cümleler de anadüşünceyi vermez. Parçanın tümünü kapsayacak biçimde olması gerekir onun.
“Bir dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan toplumun yaşama biçimi arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçeye oranla çok fazla olan İngilizcede yeşil için birkaç sözcük bulunurken, Türkçede, doğayla içli dışlı olmanın bir sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili, tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır. Bunun gibi, söz dağarcığını oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da yine toplumun yaşama biçimine bağlıdır.”
Yukarıdaki parçaya baktığımızda toplumun yaşayış biçimiyle söz dağarcığı arasında ilgi kurulduğunu görürüz. Yazar bize vermek istediği mesajı ilk cümlede vermiş. Daha sonra “sözgelimi” diyerek ileri sürdüğü bu düşünceyi örneklendirmiş. İlk cümlenin genel ve kesin bir yargı bildirmesi de anadüşünceyi vermesinin diğer bu yanıdır. Bu parçadan “Türkler doğayla iç içe yaşadığı için doğayla ilgili birçok sözcüğe sahiptir.” yargısını çıkarabiliriz. Ancak bu yargı anadüşünce olmaz; çünkü parçanın sadece bir kısmını karşılar. “Söz dağarcığının genişliği toplulukların gelişmişlik düzeyini gösterir.” gibi bir yargı ise gerçekte doğru olsa bile parçada sözü edilmediğinden parçanın anadüşüncesi olamaz.

PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ
Her paragrafın tek bir konu üzerinde durduğunu ve bir anadüşünce etrafında döndüğünü söylemiştik. Paragrafta bunun dışında, anadüşüncenin daha iyi açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hale getiren, işlediği konunun sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta anadüşünce bir tane iken yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.
Yardımcı düşünceyle ilgili sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir.
“Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?”
“Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?”
“Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?”
gibi sorular hep yardımcı düşünceleri sormaktadır. Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri inceleyelim.
Gündelik dil bilincimiz ile algımız, ister istemez birtakım toplumsal kalıplarla koşullanmıştır. Oysa şiirin, öykünün, romanın sunduğu kurmaca dünya, bizim yeni bir algı durumuna girmemizi gerektirir. Gerçekte, okuma sırasında bir beklentiden ötekine, bir varsayımdan ötekine geçerek sürdürdüğümüz bilinç etkinliği, bu yeni algı konumunun aranışından başka bir şey değildir. Haşim’in şiirindeki karanfil, bizim gündelik deneylerimizden tanıdığımız karanfil olmaktan çok uzaktır.”
Şimdi bu parçadan hangi düşüncelerin çıkabileceğine bakalım.

1. Toplumsal kalıplar algımızı ve bilincimizi koşullandırır.
2. Şiir, öykü, roman gibi türler bize kurmaca bir dünyanın kapılarını açar.
3. Şiirin kurduğu dünya ile romanınki birbirinden oldukça farklıdır.
4. Okuma sırasında bilinç etkinliğimiz sürekli değişir
5. Şiirin etkileme gücü, düzyazıdan daha çoktur.
6. Gündelik hayatta karşılaştığımız nesneler, şiirde karşımıza farklı nesneler olarak çıkabilir.
7. Haşim şiirinde karanfili en güzel biçimde betimlemiştir.

Parçayı incelediğimizde, şiirle romanın karşılaştırmasının yapılmadığını görürüz. Öyleyse c’deki cümle parçadan çıkmaz. Eserlerin etkileme gücünden söz edilmediğinden e, Haşim’in karanfili nasıl betimlediğinden söz edilmediğinden g parçadan çıkarılamaz. Diğerlerine ise parçada yer verilmiştir.

PARAGRAFIN YAPISI
Paragrafın; bir makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimi olduğunu önceki sayımızda söylemiştik. Nasıl bu tür yazıların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür bölümleri vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir bölümlemeyi ortaya çıkarmak için sorulur.
Paragrafın yapısı değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.

* Bazı sorular paragraf oluşturmayla ilgilidir. Yani bir paragraf oluşturabilecek cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine bağlanabilmesi aranmalıdır.

* Bir paragraf kendi içinde bir bütünlük oluşturur. Bu yüzden kendinden önceki veya sonraki paragraflara yapıca bir bağlılık göstermez. Öyleyse paragrafın ilk cümlesi onu kendinden önceki cümlelere bağlayan herhangi bir anlam veya bağlayıcı öğe taşımamalıdır. Bir başlangıç ifade etmelidir. Aynı zamanda kendinden sonraki cümlelere de anlamca bağlılık göstermelidir.

* Paragraf tamamlamanın sorulduğu bir diğer soru tipinde de son cümle sorulur. Parçanın son cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir.

* Son yıllarda sorulan paragraf oluşturmayla ilgili diğer bir soru tipi, paragrafın içine cümle yerleştirme şeklindedir. Bu tip sorularda cümlelerin hem anlam hem yapı bakımından uygun olduğu yer aranmalıdır.

* Gittikçe soru sayısı artan diğer bir paragraf tipi, düşüncenin akışının bozulmasıyla ilgili olanlardır. Bir paragrafın tek bir düşünceyi aktardığını, cümlelerin hep bu düşünce etrafında döndüğünü önceki bölümlerde anlatmıştık. İşte bir paragraf içinde, paragrafın düşünce bütünlüğüne uymayan cümle varsa, bu cümle anlatımın akışını bozmaktadır.

* Düşüncenin akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci bölümünde başka bir düşünce işlenir.

* Bazı tip sorularda ise düşüncenin akışı cümlelerin yanlış yerde bulunmasından dolayı bozulmuştur. Bu tür sorularda numaralanmış cümlelerin uygun bir biçimde düzenlenmesi istenir.

PARAGRAFLARDA SORULAN KAVRAMLAR VE DUYGULAR
Bazı paragraf sorularında kişilerin nitelikleri üzerinde ya da yazının özellikleri üzerinde durulur. Bu tip sorularda seçeneklerde geçen kavramların duyu ve duyguların bilinmesi gerekir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Özgünlük: Başkasına benzememe, kendine has olma demektir. Parçalarda genelde taklitçilikten kaçınma ve yenilikçi olmayla açıklanır.

Doğallık: Yapmacıksız, süs ve özentiden uzak, günlük hayatta olduğu gibi olma demektir.

Duruluk: Açık ve anlaşılır olma, kapalı ifadelerden kaçınma, söylenmek isteneni imgeler arkasına gizlemeden anlatma demektir.

Akıcılık: Okuyucuyu sıkmayan, sürükleyici bir anlatıma sahip olma demektir.

Özlülük: Az sözle çok şey ifade edebilme, sözü uzatmaktan kaçınma demektir.

Yoğunluk: Birçok anlamı bir arada verme, anlam içinde anlam bulunması demektir.

Kimi zaman da parçada ağır basan duyu ve duygular sorulabilir. Duyu ve duyguyu birbirine karıştırmamak gerekir. Duyu dışarıdaki nesneleri algılama yolumuzdur. Nesneler beş duyu organıyla algılanır. Duygu ise içimizden geçen hislerdir. Sevinç, keder, hoşgörülü olma, alçak gönüllülük…

ANLATIM BİÇİMLERİ
Paragrafta yazarın herhangi bir düşünceyi ya da durumu ortaya koyma biçimine anlatım denir. Yazar aktaracağı duruma uygun bir anlatım biçimi seçemezse, yazısının etki gücü azalır. Bir bilgiyi aktarmakla bir olayı hikaye etmek ya da bir manzarayı betimlemek farklı bir anlatım gerektirecektir.
Bu biçimleri şu şekilde açıklayabiliriz:

1. Açıklama
Öğretici özellik gösteren bir anlatım biçimidir. Yazarın amacı bilgiyi en kısa yoldan okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan, kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde anlaşılmasını sağlar. Ansiklopedilerde daha çok bu tür bir anlatım görülür

2. Tartışma
Yazarın, bir düşüncenin, bir önerinin doğru olmadığını ortaya koymak amacıyla hazırladığı yazılarda başvurduğu bir yöntemdir. Yazar okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir üslupla yazısını oluşturur. Devrik cümlelerle, soru ve cevaplarla yazısına akıcılık kazandırır. Sonuçta burada da bilgi ortaya konmuş olabilir; ancak bir görüşün başka bir görüşe karşı savunuculuğunun yapılması onu açıklamadan ayırır. Yazar, görüşlerini inandırıcı kılmak için kanıtlama yoluna başvurur. Kanı niteliği taşıyan yargılardan kaçınır, nesnel olmaya çalışır.

3. Betimleme
Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak biçimde anlatmasıyla oluşan bir anlatım biçimidir. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir.
Betimlemeler iki grupta incelenir.

a. Ruhsal betimleme : İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı betimleme türüdür. Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı bu betimlemeler sadece insanlara özgüdür.
“İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı…” sözleri bu tür betimlemedir.

b. Fiziksel betimleme : Gözle görülenin anlatıldığı betimlemelerdir. Kişinin dış görünüşüyle betimlenmesi ya da dış dünyanın anlatılması bu türdendir.
Betimlemelerde yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.

4. Öyküleme
Belli bir zaman diliminde gelişen olayların anlatıldığı durumlarda başvurulan anlatım biçimidir. Olayın olmadığı yerde öyküleme olmaz. Anlatım yönüyle betimlemeye benzer; ancak betimlemelerde yazarın izlenimleri söz konusu olduğu halde, öykülemede olayın aktarımı, durumların değişmesi, zaman süreci söz konusudur.

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Her paragrafın belli bir düşünceyi aktarmak için yazıldığını söylemiştik. Yazar bu düşünceyi okuyucuya değişik şekillerde ortaya koyarak anlatır. Burada anlatım biçimiyle düşünceyi geliştirme yollarının farklı şeyler olduğunu da söylemeliyiz. Ancak anlatım biçimi dört tane olduğundan bir soru haline getirilemez. Bu nedenle geliştirme yollarıyla birlikte sorulur.
Şimdi sorularda karşımıza çıkan “düşünceyi geliştirme yolları”nı açıklayalım.

1. Tanımlama
Kavramların tanımlar halinde verilmesi şeklinde ortaya çıkar. Tanımın ne olduğunu cümle anlamında görmüştük. Parça içinde bir tanım cümlesi varsa, tanımlama var sayılır; bütün paragrafın tanım olması gerekmez.

2. Karşılaştırma
İki farklı düşünce, kavram ya da durumun mukayese edilmesiyle ortaya çıkan bir yöntemdir. Karşılaştırmada, karşılaştırılan olgular arasında bir derecelendirme söz konusudur. Bir kavram diğerinden üstün, aşağı ya da diğeriyle aynı seviyede olması yönünden başka bir kavramla karşılaştırılır. Üslup olarak “Bu böyledir; şu ise şöyledir. “ ifadesi hakimdir.

3. Örneklendirme
Anlatılan konuyla ilgili örneklerin verilmesiyle ortaya çıkar. Konuyu daha anlaşılır ve zihinde daha iyi kalıcı bir niteliğe kavuşturur. Verilen örneğin okur tarafından bilinen, çağrışım yaptırıcı bir nitelik taşıması gerekir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.

4. Tanık Gösterme
Yazarın, düşüncesini inandırıcı kılmak için, o konuda sözüne güvenilir birinin sözünü parçasına alıntı yaparak almasıyla oluşur. Genellikle bu söz tırnak içinde verilir. Sözün olmadığı yerde tanık gösterme de olmaz.

5. Benzetme
Bir olguyu anlatırken başka olgularla benzerlik kurma şeklinde oluşur. İki olgu arasında sağlam bir benzerlik olmalıdır.

6. İlişki Kurma

İki kavram arasındaki ilgiden üçüncü bir hüküm çıkarma durumudur. Genellikle kavramlar arasında ilişki kurulduğu için bu adla verilir.

1. Yabancı dillerin etkisinin artması, Türkçenin söz varlığını, söz dizimi özelliklerini olumsuz yönde etkiliyor. Divan Oteli demek dururken Hotel Divan, Marmara Oteli demek dururken The Marmara demek, Türkçenin sözdizimi özelliklerini zorlamaktır. Son zamanlarda bir de çeviri yoluyla anlatım türü ortaya çıktı. Sözler Türkçe, ama anlatım kalıbı yabancı kaynaklı… Doğru olmayan bu kullanışlar da yaygınlaşıyor: Çay içmek, kahve içmek yerine çay almak, kahve almak; özür dilerim yerine üzgünüm gibi kullanışlar bunlara sadece birkaç örnek. Türkçenin yapısına ve mantığına aykırı bu yanlışlardan kurtulmamız gerekiyor.
Böyle düşünen bir yazar aşağıdakilerden hangisini söylemiş olamaz?

A) Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtulmalıdır.

B) Yanlış kullanımlar dilimize zarar verir.

C) Bazı anlatım kalıpları olduğu gibi çevrilmemelidir.

D) Dilimizin kurallarına aykırı kullanımlardan kurtulmamız gerekir.

E) Yabancı kaynaklı kullanımlar bir dilin zenginliğinin göstergesidir.

2. Halit Ziya, eserlerinde insani değerleri esas aldığı için onun eserlerindeki kahramanlar insanı her yönüyle adeta kuşatır. Toplumun her kesiminden seçilen kahramanlar, yüzeysel bir şekilde tanıtılmaz. Yazar, kahramanlarının mizacı ve psikolojileri üzerinde yoğunlaşarak onların iyiye ya da kötüye doğru yönelişini tarafsız bir şekilde verir. Bunu yaparken de toplum gerçeklerini göz ardı etmez ve toplum gerçeklerini olduğu gibi yansıtmaya çalışır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yazar, kahramanlarını gerçekçi bir şekilde tanıtmıştır.

B) Yazar, kahramanlarını tanıtırken onların ruhsal yönleri üzerinde de durmuştur.

C) Halit Ziya’nın eserlerinde toplumun her kesiminden insana rastlamak mümkündür.

D) Yazar, kahramanlarını tanıtırken yan tutmaz.

E) Halit Ziya’nın kahramanları ya tam iyidir ya da tam kötüdür.

3. Alman dilinin gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkan Nietzsche, yazılarını bir şiir uyumu içinde yazar, aklından geçeni yazıya dökerken dil bilgisi kurallarını bir yana iter; aforizmalar şeklinde yazdığı eserlerinin büyük kısmı imalarla, düşüncelerine dair ipuçları ile doludur. Olumlu başladığı bir cümleyi ya da paragrafı olumsuz bitirir ya da olumsuz başlar, olumlu bitirir. Alaycı, iğneleyici bir anlatımı vardır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yazar dil bilgisi kurallarına uymamıştır.

B) Yazılarında şiir uyumu görülmektedir.

C) Gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkmıştır.

D) Yazılarının gidişatında istikrarlı davranmıştır.

E) Anlatımında kendi düşüncelerini de vurgulamıştır.

4. Türk kültür hayatındaki son on-on iki yıllık gelişme cumhuriyetin kuruluşundan sonra yapılan reformlardan hız almıştır. Tanzimat döneminin reformlarıyla başlayan dönem Türkiye’de Doğu - İslam müesseseleriyle Avrupa’dan müesseselerin yan yana yaşadıkları bir geçiş dönemidir. Cumhuriyetin kuruluşuyla girişilen reformlar ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası olan ikililiğe son vermiş, Türkleri kesin olarak batı kültürü ve medeniyeti çevresine sokmuştur.
Yukarıdaki paragraftan ‘Türk kültür hayatı’yla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A)Cumhuriyet döneminde yapılan reformlar bazı alanlarda ikililiğe yol açmıştır.

B)Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Doğu-Batı kültür öğeleri bir arada devam etmiştir.

C)Osmanlı İmparatorluğu‘nda Tanzimat‘tan sonra ikililik yaşanmıştır.

D)Türkiye’de yaşanan ikililik Türklerin batı kültürü ve medeniyeti çevresine girmesini zorlaştırmıştır.

E) Kültür hayatımızdaki gelişmeler cumhuriyetten sonraki reformların sayesinde olmuştur.

5. Çağdaşları arasında en büyük şairdi Atilla İlhan. Kendi alanında bir virtüözdü. Ama artık yok! Şiirlerindeki serbestlik, rahatlık ve ne olursa olsun doğruluk’ Çoğu şairde göremeyeceğimiz bir üslup’ Lise sıralarına yazılan iki satırı, şiir diye okuyan toplumumuzda bu ne büyük acıdır(!) Allah’ın rahmeti üzerine olsun…
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Şair Türk edebiyatının en büyük şairiydi.

B) Doğruluktan yana olan bir şairdi.

C) Üslubu birçok şairden farklıdır.

D) Toplumumuzda şairin değeri bilinmemiştir.

E) Kendi alanında önde gelen bir şairdir.

6. Türkçenin şu andaki en önemli sorunu, dildeki yabancı öğelerin artmasıdır. Her dilde yabancı kökenli söz vardır. Hiçbir dil saf değildir. Türkçe de pek çok dile söz vermiş, pek çok dilden söz almıştır. Türkçenin verdiği sözler de vardır. Bunlardan en ilgi çekici olanı son zamanlarda dilimize giren kiosk’tur. Bu söz Türkçeden İngilizceye geçen köşk sözüdür. İngilizcede kiosk biçimine dönüşmüş ve bizim sözümüz bu defa farklı bir anlamda karşımıza çıkmıştır. Dildeki yabancı sözlerin bir ölçüsü olma-lıdır. Bu ölçü dilin kimliğini bozacak derecede olmamalı- dır.Dil gerek duyduğu sözleri,karşılık bulunmaması durumunda yabancı dillerden aynen veya ses değişikliğine uğratarak alır.
Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Türkçeden yabancı dillere sözcükler verilmiştir.

B) Dilimize giren sözcükler dilimizin yapısını bozacak derecede olmamalıdır.

C) Yabancı dillere geçen sözcükler değişime uğrayarak tekrar karşımıza çıkmıştır.

D) Dilimize yabancı sözcükler girmemelidir.

E) Yabancı sözcük kullanmayan hiçbir dil yoktur.

7. Klasik sözcüğü, üzerinden çok zaman geçtiği halde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak gösterilen eserler için kullanılır. Klasikler, edebiyatı edebiyat yapan gerçek değerlerdir. Böyle önemli eserlerin sahnelenmeleri çok dikkatli bir çalışma gerektirir. Eserin özüne, ruhuna, geçtiği çağa, metinde yaratılan atmosfere ve dil yapısına sadık kalmak esastır. Klâsikler çinko, kalay, bakır değildir, onlar altındır,24 ayar altın. Altına altın muamelesi yapmak ve meseleye bir sarraf hassasiyetiyle yaklaşmak gerekir.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir.

A) Klasik eserler kalıcı eserlerdir.

B) Klasikler edebiyatın temel taşlarıdır.

C) Klasik eserler sahneleneceği zaman eserin genel yapısının bozulmamasına dikkat edilmelidir.

D) Günümüzdeki klasikler gelecekte de varlığını sürdüreceklerdir.

E) Klasikler değerlendirmeye alınırken çok hassas davranılmalıdır.

8. Dil değişimine inananlar, ona yürekten katılanlar; evimizde oturup düzgün uyaklı, Nedim ağzından gazeller yazarak kendimizi ve iki üç bağımlıyı eğlendirmek hevesinde değiliz. Bizim bütün düşüncemiz, derisi katılaşmış eline sapanını tutan,çatlak topuklu,çorapsız ayağıyla Türk topraklarının göbeğine basan yurttaşlarımızın söylediğini anlamak, istediğini yapmak, yapmasını istediğimizi ona kolayca anlatmaktır.
Böyle söyleyen bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Nedim ağzından gazeller yazmak istemektedir.

B) Halkın kendisini kolayca anlamasını istemektedir.

C) Dilin değişiminin halkı zor durumda bıraktığını düşünmektedir.

D) Halkın üst tabakasına seslenmeyi yeğlemektedir.

E) Dilin değişmemesi taraftarıdır.

9. Kadınların gerçek yüzünü saklayıp makyaj yapmalarını modern toplumun, çağdaş insanın kadın üzerindeki baskısı olarak görüyorum. Bu baskı altında kadınlar hep kendini saklamak, kendini insanlara beğendirmek zorunda kalmıştır. Kadınların bu baskıdan kurtulması, ancak toplumun kadına bakış açısının değişmesiyle mümkün olacaktır.
Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?

A) Toplumsal bir sorun olan makyaj, kadınları toplumda küçük düşürmektedir.

B) Kadınlar, makyaj yaptıklarında kendilerini daha güzel hisseder.

C) Makyaj yapımıyla toplumsal anlayış arasında bir bağ vardır.

D) Eski çağlardan bu yana toplum, kadınlar her zaman ön planda olmuştur.

E) Kadın gerçekten güzelse onun makyaj yapmasına gerek yoktur.

10. Batılılaşmak Osmanlı’dan miras kalan ve Türkiye’nin de bir türlü dindiremediği iki yüzyıllık bir sancı. İçinde bulunduğumuz günler, bu sancıyı azaltmak için en somut adımların atıldığı bir tarihsel dilime rastlıyor. Avrupa Birliği’ne katılmak amacıyla peş peşe uyum yasaları çıkarıldı, yıllardır yaşadığımız antidemokratik uygulamaları kınayanlar Avrupa Birliği taraftarlarının katılımıyla artıyor, Türkiye’de Avrupa Birliği’nin getireceği ekonomik artılar ve eksiler tartışılıyor. 3 Ekim’den sonra müzakerelerin başlamasıyla ve tam üyelik vizesinin alınmasıyla her şey su yüzüne çıkacaktır.
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Batılılaşma yalnızca Türkiye’nin sorunu değildir.

B) Günümüzde Avrupa Birliği için bazı adımlar atılmaktadır.

C) Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin tam üyeliğinin artıları ve eksileri tartışılmaktadır.

D) Batılılaşma süreci iki yüz yıl öncesine dayanmaktadır.

E) Avrupa Birliği taraftarları Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları kınamaktadır.

11. Zavallı Osmanlıca! Ne kadar kolay yıkılıp gitti. Selanik’te başlayan, kökenini halkın dil bilincinde ve konuşma dilinde bulan sade lisan akımı, beslenip gelişerek, yirmi yılda Osmanlıcayı tahtından indirdi. Yüzyıllar içerisinde oluşmuş bir yazı dilinin bu kadar kolaylıkla ortadan kalkması üzerinde yeterince durulduğunu, bu olgunun yeterince incelendiğini sanmıyorum.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Osmanlıca kısa bir süre içerisinde ortadan kalkmıştır.
B) Sade dil akımı konuşma diline yakındır.
C) Osmanlıca çok geniş bir coğrafyada kullanılmıştır.
D) Osmanlıcanın oluşumu kısa bir zaman almıştır.
E) Osmanlıcanın yıkılması üzerinde fazla durulmamıştır.

12. Az gelişmiş milletlerin geri kalma sebepleri incelendiğinde, insanlarının milli ve çağdaş ihtiyaçlara göre eğitilmemiş olduğu görülür. Gelişmiş milletlerin gücü ekonomi, endüstri ve ticaretteki başarılarından çok eğitilmiş, vasıflı iş gücünden ileri gelir. Çünkü maddi güçler bir gün kaybedilebilir. Onun için bir ulusun yaptığı en iyi yatırım eğitime yaptığı yatırımdır.
Böyle düşünen bir yazara göre bir milletin gelişmesi aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Gelişmiş milletlerle iyi ilişkiler kurulmasına

B) Ticarette yeni atılımlar yapılmasına

C) Ekonomik alanda reformlara

D) Eğitim seviyesinin yükseltilmesine

E) Sanayileşme hızının arttırılmasına

13. Türk cumhuriyetlerinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni bir süreç başlamıştır. Beş Türk cumhuriyeti bağımsız olmuş, diğerleri de daha serbest hareket edebilme imkânlarına kavuşmuştur. Nitekim bunun etkisi de kısa zamanda görülmeye başlanmıştır. 1991′de Azerbaycan, 1993′te Türkmenistan ve Özbekistan, 1994′te de Karakalpakistan Lâtin alfabesine geçme kararı almıştır. Bu ülkelerde yeni alfabeye geçiş kademeli olarak uygulamaya konmuştur. Diğer yandan Kırım Türkleri ile Gagavuzlar da Lâtin alfabesine geçerek bazı süreli yayınlarını yeni alfabeyle basmaya başlamışlardır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Bazı Türk cumhuriyetleri serbest hareket etme imkânına kavuşmuştur.

B) Latin alfabesine geçiş bu devletlerin daha kolay edebi ürünler ortaya koymasını sağlamıştır.

C) Bazı ülkelerde yeni alfabeye geçiş aşamalı olarak uygulamaya konmuştur.

D) Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bazı Türk cumhuriyetleri bağımsız olmuştur.

E) Sovyetler Birliğinin dağılması Türklerin yeni alfabeye geçişi için bir fırsat olmuştur.

14. Gelenekler, bireysel yaratıcılık, grup farklılaşması ya da değişen koşullara uyarlanma zorunluluğundan ileri gelen değişme dinamiği ile çatışır. Bu durum nesil farklılaşmasına neden olur. Ama aynı zamanda da değişimle uzlaşır. Çünkü gelenekler değişmeyi, gecikmeli de olsa, giderek özümler. Bugünün değişimleri, yarının gelenekleri olur.
Yukarıdaki paragrafta ‘gelenek’ ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Geleneklerin değişimle çatışması nesiller arası kopukluğa neden olabilir.

B) Gelenekler de zamanla değişebilir.

C) Değişimin başlıca nedenleri yaratıcılık ve farklılaşmadır.

D) Gelenekle değişim bazı noktalarda zıt düşebilir.

E) Gelenekler değişen koşullara çabuk uyum sağlar.

15. Bilimde, teknolojide yaşanan gelişmeler dile de yansır. Yeni kavramlara, yeni ürünlere dilimizin kaynaklarından yararlanarak karşılık bulmamız gerekir. Türkçe söz köklerinden işlek eklerle yapılan yeni türetmelerle dilin söz varlığı zenginleştirildiği gibi, aynı yolla dile kazandırılacak terimlerle Türkçenin bilim dili olarak gelişmesine katkıda bulunmuş olacağız. Aksi halde dilimiz yabancı dillerin baskısı altında kalarak benliğini yitirir. Benliğini yitirmiş bir dilin milleti de yok olmaya mahkumdur. Bu konuda aydınlara ve özellikle dil araştırmacılarına büyük görevler düşmektedir.
Böyle düşünen bir yazar aşağıdakilerden hangisini söylemiş olamaz?

A)Teknoloji ve dil ilişkisi göz ardı edilemez.

B) Yapılan yeni türetmeler dilimizi zenginleştir

C) Teknolojinin yeni ürünlerine Türkçe karşılıkların bulunması Türkçenin bilim dili olmasını sağlar.

D) Bilim dili olan Türkçenin yeni kelimeler türetmesine gerek yoktur.

E) Teknolojiye paralel olarak yeni kelimeler türetmek dilimizi yabancı dillerin baskısından kurtaracaktır.

...Yanıtlar…

1) E
2) E
3) D
4) C
5) A
6) D
7) D
8) B
9) C
10) C
11) D
12) D
13) B
14) E
15) D
Alıntı ile Cevapla
Alt 03 Ağustos 2012, 22:53   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

DGS Türkçe Paragraf Bilgisi Konu Özeti

Paragraf, bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur. Yani paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da destekler. Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.

Bu konudaki sorular paragrafın değişik özellikleriyle ilgilidir. Genellikle paragrafın ana düşüncesi, yardımcı düşünceleri, konusu, başlığı sorulur ya da paragrafın oluşturulmasıyla ilgili özellikler üzerinde durulur. Bir veya iki tane soruda da paragrafın anlatımıyla ilgili bilgiler sorulabilir.
Paragraf sorularının çözümünde bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Bunlardan en önemlisi paragrafa yorum karıştırmamaktır. Paragrafı okurken önyargılarımızı, kabullerimizi bir kenara bırakıp paragrafta sözü edilenler üzerinde durmalıyız. Bazen bize göre çok yanlış bir düşüncenin doğruluğu savunulabilir. Paragrafta ne savunulursa onun doğru olduğu kabullenilerek soruya yaklaşmak gerekir

PARAGRAFIN KONUSU
Paragrafta hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak için “Parçada neden söz ediliyor?” diye sorabiliriz. Yani üzerinde durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru kökleriyle karşımıza çıkar.
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?”
“Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden yakınılmaktadır?”
gibi sorular konuyu sorar.

Parçada konuyu soran bir diğer soru şekli de paragrafın bir soruya cevap olarak verilmesidir. Elbette bunlarda yazara sorulan sorunun konusu neyse cevap da o konuda olacaktır.
Konumuzun paragraf olması, konu, başlık, anadüşünce vs. gibi soruların sadece paragraftan olacağı anlamına gelmez. Bazen bir şiir parçası verilerek de bu tür özellikler sorulabilir.

PARAGRAFIN BAŞLIĞI
Paragrafın bir düşünce etrafında döndüğünü ve daima bir konudan söz ettiğini söylemiştik. Bir bakıma paragraf, bir makalenin, bir denemenin, bir fıkranın küçültülmüş şekli gibidir. Öyleyse nasıl bu tür yazıların bir başlığı varsa, paragrafın da bir başlığı olur. Ancak yazı başlıklarının dikkati çekme, ilgi uyandırma ya da şaşırtma gibi özellikleri vardır. Oysa paragrafın başlığı bu amaçla seçilmez. Konuyu en iyi şekilde yansıtan bir veya birkaç söz başlık olarak belirlenir.

PARAGRAFIN ANADÜŞÜNCESİ
Anadüşünce, parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir anadüşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle halinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe sindirilir.

Paragrafın anadüşüncesini bulabilmek için kendimize “Yazar bu parçayı hangi amaçla yazdı?”, “Bize ne demek istedi?” gibi soruları sorabiliriz.
Anadüşünce, değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.
“Bu paragrafın anadüşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?”
gibi sorular anadüşüncenin sorulduğu soru tiplerinden bazılarıdır.
Anadüşünceyi veren cümleler kesin bir yargı bildirir, açık ve anlaşılır bir anlam taşır.
Anadüşünce, parçada sözü edilenleri en kapsamlı bir biçimde bildirir. Parçada olmayan konular anadüşünce içinde yer almayacağı gibi, parçanın bir kısmını bildiren cümleler de anadüşünceyi vermez. Parçanın tümünü kapsayacak biçimde olması gerekir onun.
“Bir dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan toplumun yaşama biçimi arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçeye oranla çok fazla olan İngilizcede yeşil için birkaç sözcük bulunurken, Türkçede, doğayla içli dışlı olmanın bir sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili, tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır. Bunun gibi, söz dağarcığını oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da yine toplumun yaşama biçimine bağlıdır.”
Yukarıdaki parçaya baktığımızda toplumun yaşayış biçimiyle söz dağarcığı arasında ilgi kurulduğunu görürüz. Yazar bize vermek istediği mesajı ilk cümlede vermiş. Daha sonra “sözgelimi” diyerek ileri sürdüğü bu düşünceyi örneklendirmiş. İlk cümlenin genel ve kesin bir yargı bildirmesi de anadüşünceyi vermesinin diğer bu yanıdır. Bu parçadan “Türkler doğayla iç içe yaşadığı için doğayla ilgili birçok sözcüğe sahiptir.” yargısını çıkarabiliriz. Ancak bu yargı anadüşünce olmaz; çünkü parçanın sadece bir kısmını karşılar. “Söz dağarcığının genişliği toplulukların gelişmişlik düzeyini gösterir.” gibi bir yargı ise gerçekte doğru olsa bile parçada sözü edilmediğinden parçanın anadüşüncesi olamaz.

PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ
Her paragrafın tek bir konu üzerinde durduğunu ve bir anadüşünce etrafında döndüğünü söylemiştik. Paragrafta bunun dışında, anadüşüncenin daha iyi açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hale getiren, işlediği konunun sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta anadüşünce bir tane iken yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.
Yardımcı düşünceyle ilgili sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir.
“Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?”
“Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?”
“Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?”
gibi sorular hep yardımcı düşünceleri sormaktadır. Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri inceleyelim.
Gündelik dil bilincimiz ile algımız, ister istemez birtakım toplumsal kalıplarla koşullanmıştır. Oysa şiirin, öykünün, romanın sunduğu kurmaca dünya, bizim yeni bir algı durumuna girmemizi gerektirir. Gerçekte, okuma sırasında bir beklentiden ötekine, bir varsayımdan ötekine geçerek sürdürdüğümüz bilinç etkinliği, bu yeni algı konumunun aranışından başka bir şey değildir. Haşim’in şiirindeki karanfil, bizim gündelik deneylerimizden tanıdığımız karanfil olmaktan çok uzaktır.”
Şimdi bu parçadan hangi düşüncelerin çıkabileceğine bakalım.

1. Toplumsal kalıplar algımızı ve bilincimizi koşullandırır.
2. Şiir, öykü, roman gibi türler bize kurmaca bir dünyanın kapılarını açar.
3. Şiirin kurduğu dünya ile romanınki birbirinden oldukça farklıdır.
4. Okuma sırasında bilinç etkinliğimiz sürekli değişir
5. Şiirin etkileme gücü, düzyazıdan daha çoktur.
6. Gündelik hayatta karşılaştığımız nesneler, şiirde karşımıza farklı nesneler olarak çıkabilir.
7. Haşim şiirinde karanfili en güzel biçimde betimlemiştir.

Parçayı incelediğimizde, şiirle romanın karşılaştırmasının yapılmadığını görürüz. Öyleyse c’deki cümle parçadan çıkmaz. Eserlerin etkileme gücünden söz edilmediğinden e, Haşim’in karanfili nasıl betimlediğinden söz edilmediğinden g parçadan çıkarılamaz. Diğerlerine ise parçada yer verilmiştir.

PARAGRAFIN YAPISI
Paragrafın; bir makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimi olduğunu önceki sayımızda söylemiştik. Nasıl bu tür yazıların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür bölümleri vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir bölümlemeyi ortaya çıkarmak için sorulur.
Paragrafın yapısı değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.

* Bazı sorular paragraf oluşturmayla ilgilidir. Yani bir paragraf oluşturabilecek cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine bağlanabilmesi aranmalıdır.

* Bir paragraf kendi içinde bir bütünlük oluşturur. Bu yüzden kendinden önceki veya sonraki paragraflara yapıca bir bağlılık göstermez. Öyleyse paragrafın ilk cümlesi onu kendinden önceki cümlelere bağlayan herhangi bir anlam veya bağlayıcı öğe taşımamalıdır. Bir başlangıç ifade etmelidir. Aynı zamanda kendinden sonraki cümlelere de anlamca bağlılık göstermelidir.

* Paragraf tamamlamanın sorulduğu bir diğer soru tipinde de son cümle sorulur. Parçanın son cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir.

* Son yıllarda sorulan paragraf oluşturmayla ilgili diğer bir soru tipi, paragrafın içine cümle yerleştirme şeklindedir. Bu tip sorularda cümlelerin hem anlam hem yapı bakımından uygun olduğu yer aranmalıdır.

* Gittikçe soru sayısı artan diğer bir paragraf tipi, düşüncenin akışının bozulmasıyla ilgili olanlardır. Bir paragrafın tek bir düşünceyi aktardığını, cümlelerin hep bu düşünce etrafında döndüğünü önceki bölümlerde anlatmıştık. İşte bir paragraf içinde, paragrafın düşünce bütünlüğüne uymayan cümle varsa, bu cümle anlatımın akışını bozmaktadır.

* Düşüncenin akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci bölümünde başka bir düşünce işlenir.

* Bazı tip sorularda ise düşüncenin akışı cümlelerin yanlış yerde bulunmasından dolayı bozulmuştur. Bu tür sorularda numaralanmış cümlelerin uygun bir biçimde düzenlenmesi istenir.

PARAGRAFLARDA SORULAN KAVRAMLAR VE DUYGULAR
Bazı paragraf sorularında kişilerin nitelikleri üzerinde ya da yazının özellikleri üzerinde durulur. Bu tip sorularda seçeneklerde geçen kavramların duyu ve duyguların bilinmesi gerekir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Özgünlük: Başkasına benzememe, kendine has olma demektir. Parçalarda genelde taklitçilikten kaçınma ve yenilikçi olmayla açıklanır.

Doğallık: Yapmacıksız, süs ve özentiden uzak, günlük hayatta olduğu gibi olma demektir.

Duruluk: Açık ve anlaşılır olma, kapalı ifadelerden kaçınma, söylenmek isteneni imgeler arkasına gizlemeden anlatma demektir.

Akıcılık: Okuyucuyu sıkmayan, sürükleyici bir anlatıma sahip olma demektir.

Özlülük: Az sözle çok şey ifade edebilme, sözü uzatmaktan kaçınma demektir.

Yoğunluk: Birçok anlamı bir arada verme, anlam içinde anlam bulunması demektir.

Kimi zaman da parçada ağır basan duyu ve duygular sorulabilir. Duyu ve duyguyu birbirine karıştırmamak gerekir. Duyu dışarıdaki nesneleri algılama yolumuzdur. Nesneler beş duyu organıyla algılanır. Duygu ise içimizden geçen hislerdir. Sevinç, keder, hoşgörülü olma, alçak gönüllülük…

ANLATIM BİÇİMLERİ
Paragrafta yazarın herhangi bir düşünceyi ya da durumu ortaya koyma biçimine anlatım denir. Yazar aktaracağı duruma uygun bir anlatım biçimi seçemezse, yazısının etki gücü azalır. Bir bilgiyi aktarmakla bir olayı hikaye etmek ya da bir manzarayı betimlemek farklı bir anlatım gerektirecektir.
Bu biçimleri şu şekilde açıklayabiliriz:

1. Açıklama
Öğretici özellik gösteren bir anlatım biçimidir. Yazarın amacı bilgiyi en kısa yoldan okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan, kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde anlaşılmasını sağlar. Ansiklopedilerde daha çok bu tür bir anlatım görülür

2. Tartışma
Yazarın, bir düşüncenin, bir önerinin doğru olmadığını ortaya koymak amacıyla hazırladığı yazılarda başvurduğu bir yöntemdir. Yazar okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir üslupla yazısını oluşturur. Devrik cümlelerle, soru ve cevaplarla yazısına akıcılık kazandırır. Sonuçta burada da bilgi ortaya konmuş olabilir; ancak bir görüşün başka bir görüşe karşı savunuculuğunun yapılması onu açıklamadan ayırır. Yazar, görüşlerini inandırıcı kılmak için kanıtlama yoluna başvurur. Kanı niteliği taşıyan yargılardan kaçınır, nesnel olmaya çalışır.

3. Betimleme
Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak biçimde anlatmasıyla oluşan bir anlatım biçimidir. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir.
Betimlemeler iki grupta incelenir.

a. Ruhsal betimleme : İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı betimleme türüdür. Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı bu betimlemeler sadece insanlara özgüdür.
“İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı…” sözleri bu tür betimlemedir.

b. Fiziksel betimleme : Gözle görülenin anlatıldığı betimlemelerdir. Kişinin dış görünüşüyle betimlenmesi ya da dış dünyanın anlatılması bu türdendir.
Betimlemelerde yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.

4. Öyküleme
Belli bir zaman diliminde gelişen olayların anlatıldığı durumlarda başvurulan anlatım biçimidir. Olayın olmadığı yerde öyküleme olmaz. Anlatım yönüyle betimlemeye benzer; ancak betimlemelerde yazarın izlenimleri söz konusu olduğu halde, öykülemede olayın aktarımı, durumların değişmesi, zaman süreci söz konusudur.

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Her paragrafın belli bir düşünceyi aktarmak için yazıldığını söylemiştik. Yazar bu düşünceyi okuyucuya değişik şekillerde ortaya koyarak anlatır. Burada anlatım biçimiyle düşünceyi geliştirme yollarının farklı şeyler olduğunu da söylemeliyiz. Ancak anlatım biçimi dört tane olduğundan bir soru haline getirilemez. Bu nedenle geliştirme yollarıyla birlikte sorulur.
Şimdi sorularda karşımıza çıkan “düşünceyi geliştirme yolları”nı açıklayalım.

1. Tanımlama
Kavramların tanımlar halinde verilmesi şeklinde ortaya çıkar. Tanımın ne olduğunu cümle anlamında görmüştük. Parça içinde bir tanım cümlesi varsa, tanımlama var sayılır; bütün paragrafın tanım olması gerekmez.

2. Karşılaştırma
İki farklı düşünce, kavram ya da durumun mukayese edilmesiyle ortaya çıkan bir yöntemdir. Karşılaştırmada, karşılaştırılan olgular arasında bir derecelendirme söz konusudur. Bir kavram diğerinden üstün, aşağı ya da diğeriyle aynı seviyede olması yönünden başka bir kavramla karşılaştırılır. Üslup olarak “Bu böyledir; şu ise şöyledir. “ ifadesi hakimdir.

3. Örneklendirme
Anlatılan konuyla ilgili örneklerin verilmesiyle ortaya çıkar. Konuyu daha anlaşılır ve zihinde daha iyi kalıcı bir niteliğe kavuşturur. Verilen örneğin okur tarafından bilinen, çağrışım yaptırıcı bir nitelik taşıması gerekir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.

4. Tanık Gösterme
Yazarın, düşüncesini inandırıcı kılmak için, o konuda sözüne güvenilir birinin sözünü parçasına alıntı yaparak almasıyla oluşur. Genellikle bu söz tırnak içinde verilir. Sözün olmadığı yerde tanık gösterme de olmaz.

5. Benzetme
Bir olguyu anlatırken başka olgularla benzerlik kurma şeklinde oluşur. İki olgu arasında sağlam bir benzerlik olmalıdır.

6. İlişki Kurma

İki kavram arasındaki ilgiden üçüncü bir hüküm çıkarma durumudur. Genellikle kavramlar arasında ilişki kurulduğu için bu adla verilir.

1. Yabancı dillerin etkisinin artması, Türkçenin söz varlığını, söz dizimi özelliklerini olumsuz yönde etkiliyor. Divan Oteli demek dururken Hotel Divan, Marmara Oteli demek dururken The Marmara demek, Türkçenin sözdizimi özelliklerini zorlamaktır. Son zamanlarda bir de çeviri yoluyla anlatım türü ortaya çıktı. Sözler Türkçe, ama anlatım kalıbı yabancı kaynaklı… Doğru olmayan bu kullanışlar da yaygınlaşıyor: Çay içmek, kahve içmek yerine çay almak, kahve almak; özür dilerim yerine üzgünüm gibi kullanışlar bunlara sadece birkaç örnek. Türkçenin yapısına ve mantığına aykırı bu yanlışlardan kurtulmamız gerekiyor.
Böyle düşünen bir yazar aşağıdakilerden hangisini söylemiş olamaz?

A) Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtulmalıdır.

B) Yanlış kullanımlar dilimize zarar verir.

C) Bazı anlatım kalıpları olduğu gibi çevrilmemelidir.

D) Dilimizin kurallarına aykırı kullanımlardan kurtulmamız gerekir.

E) Yabancı kaynaklı kullanımlar bir dilin zenginliğinin göstergesidir.

2. Halit Ziya, eserlerinde insani değerleri esas aldığı için onun eserlerindeki kahramanlar insanı her yönüyle adeta kuşatır. Toplumun her kesiminden seçilen kahramanlar, yüzeysel bir şekilde tanıtılmaz. Yazar, kahramanlarının mizacı ve psikolojileri üzerinde yoğunlaşarak onların iyiye ya da kötüye doğru yönelişini tarafsız bir şekilde verir. Bunu yaparken de toplum gerçeklerini göz ardı etmez ve toplum gerçeklerini olduğu gibi yansıtmaya çalışır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yazar, kahramanlarını gerçekçi bir şekilde tanıtmıştır.

B) Yazar, kahramanlarını tanıtırken onların ruhsal yönleri üzerinde de durmuştur.

C) Halit Ziya’nın eserlerinde toplumun her kesiminden insana rastlamak mümkündür.

D) Yazar, kahramanlarını tanıtırken yan tutmaz.

E) Halit Ziya’nın kahramanları ya tam iyidir ya da tam kötüdür.

3. Alman dilinin gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkan Nietzsche, yazılarını bir şiir uyumu içinde yazar, aklından geçeni yazıya dökerken dil bilgisi kurallarını bir yana iter; aforizmalar şeklinde yazdığı eserlerinin büyük kısmı imalarla, düşüncelerine dair ipuçları ile doludur. Olumlu başladığı bir cümleyi ya da paragrafı olumsuz bitirir ya da olumsuz başlar, olumlu bitirir. Alaycı, iğneleyici bir anlatımı vardır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yazar dil bilgisi kurallarına uymamıştır.

B) Yazılarında şiir uyumu görülmektedir.

C) Gelenekçi söyleyiş kurallarının dışına çıkmıştır.

D) Yazılarının gidişatında istikrarlı davranmıştır.

E) Anlatımında kendi düşüncelerini de vurgulamıştır.

4. Türk kültür hayatındaki son on-on iki yıllık gelişme cumhuriyetin kuruluşundan sonra yapılan reformlardan hız almıştır. Tanzimat döneminin reformlarıyla başlayan dönem Türkiye’de Doğu - İslam müesseseleriyle Avrupa’dan müesseselerin yan yana yaşadıkları bir geçiş dönemidir. Cumhuriyetin kuruluşuyla girişilen reformlar ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası olan ikililiğe son vermiş, Türkleri kesin olarak batı kültürü ve medeniyeti çevresine sokmuştur.
Yukarıdaki paragraftan ‘Türk kültür hayatı’yla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A)Cumhuriyet döneminde yapılan reformlar bazı alanlarda ikililiğe yol açmıştır.

B)Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Doğu-Batı kültür öğeleri bir arada devam etmiştir.

C)Osmanlı İmparatorluğu‘nda Tanzimat‘tan sonra ikililik yaşanmıştır.

D)Türkiye’de yaşanan ikililik Türklerin batı kültürü ve medeniyeti çevresine girmesini zorlaştırmıştır.

E) Kültür hayatımızdaki gelişmeler cumhuriyetten sonraki reformların sayesinde olmuştur.

5. Çağdaşları arasında en büyük şairdi Atilla İlhan. Kendi alanında bir virtüözdü. Ama artık yok! Şiirlerindeki serbestlik, rahatlık ve ne olursa olsun doğruluk’ Çoğu şairde göremeyeceğimiz bir üslup’ Lise sıralarına yazılan iki satırı, şiir diye okuyan toplumumuzda bu ne büyük acıdır(!) Allah’ın rahmeti üzerine olsun…
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Şair Türk edebiyatının en büyük şairiydi.

B) Doğruluktan yana olan bir şairdi.

C) Üslubu birçok şairden farklıdır.

D) Toplumumuzda şairin değeri bilinmemiştir.

E) Kendi alanında önde gelen bir şairdir.

6. Türkçenin şu andaki en önemli sorunu, dildeki yabancı öğelerin artmasıdır. Her dilde yabancı kökenli söz vardır. Hiçbir dil saf değildir. Türkçe de pek çok dile söz vermiş, pek çok dilden söz almıştır. Türkçenin verdiği sözler de vardır. Bunlardan en ilgi çekici olanı son zamanlarda dilimize giren kiosk’tur. Bu söz Türkçeden İngilizceye geçen köşk sözüdür. İngilizcede kiosk biçimine dönüşmüş ve bizim sözümüz bu defa farklı bir anlamda karşımıza çıkmıştır. Dildeki yabancı sözlerin bir ölçüsü olma-lıdır. Bu ölçü dilin kimliğini bozacak derecede olmamalı- dır.Dil gerek duyduğu sözleri,karşılık bulunmaması durumunda yabancı dillerden aynen veya ses değişikliğine uğratarak alır.
Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Türkçeden yabancı dillere sözcükler verilmiştir.

B) Dilimize giren sözcükler dilimizin yapısını bozacak derecede olmamalıdır.

C) Yabancı dillere geçen sözcükler değişime uğrayarak tekrar karşımıza çıkmıştır.

D) Dilimize yabancı sözcükler girmemelidir.

E) Yabancı sözcük kullanmayan hiçbir dil yoktur.

7. Klasik sözcüğü, üzerinden çok zaman geçtiği halde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak gösterilen eserler için kullanılır. Klasikler, edebiyatı edebiyat yapan gerçek değerlerdir. Böyle önemli eserlerin sahnelenmeleri çok dikkatli bir çalışma gerektirir. Eserin özüne, ruhuna, geçtiği çağa, metinde yaratılan atmosfere ve dil yapısına sadık kalmak esastır. Klâsikler çinko, kalay, bakır değildir, onlar altındır,24 ayar altın. Altına altın muamelesi yapmak ve meseleye bir sarraf hassasiyetiyle yaklaşmak gerekir.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir.

A) Klasik eserler kalıcı eserlerdir.

B) Klasikler edebiyatın temel taşlarıdır.

C) Klasik eserler sahneleneceği zaman eserin genel yapısının bozulmamasına dikkat edilmelidir.

D) Günümüzdeki klasikler gelecekte de varlığını sürdüreceklerdir.

E) Klasikler değerlendirmeye alınırken çok hassas davranılmalıdır.

8. Dil değişimine inananlar, ona yürekten katılanlar; evimizde oturup düzgün uyaklı, Nedim ağzından gazeller yazarak kendimizi ve iki üç bağımlıyı eğlendirmek hevesinde değiliz. Bizim bütün düşüncemiz, derisi katılaşmış eline sapanını tutan,çatlak topuklu,çorapsız ayağıyla Türk topraklarının göbeğine basan yurttaşlarımızın söylediğini anlamak, istediğini yapmak, yapmasını istediğimizi ona kolayca anlatmaktır.
Böyle söyleyen bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Nedim ağzından gazeller yazmak istemektedir.

B) Halkın kendisini kolayca anlamasını istemektedir.

C) Dilin değişiminin halkı zor durumda bıraktığını düşünmektedir.

D) Halkın üst tabakasına seslenmeyi yeğlemektedir.

E) Dilin değişmemesi taraftarıdır.

9. Kadınların gerçek yüzünü saklayıp makyaj yapmalarını modern toplumun, çağdaş insanın kadın üzerindeki baskısı olarak görüyorum. Bu baskı altında kadınlar hep kendini saklamak, kendini insanlara beğendirmek zorunda kalmıştır. Kadınların bu baskıdan kurtulması, ancak toplumun kadına bakış açısının değişmesiyle mümkün olacaktır.
Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?

A) Toplumsal bir sorun olan makyaj, kadınları toplumda küçük düşürmektedir.

B) Kadınlar, makyaj yaptıklarında kendilerini daha güzel hisseder.

C) Makyaj yapımıyla toplumsal anlayış arasında bir bağ vardır.

D) Eski çağlardan bu yana toplum, kadınlar her zaman ön planda olmuştur.

E) Kadın gerçekten güzelse onun makyaj yapmasına gerek yoktur.

10. Batılılaşmak Osmanlı’dan miras kalan ve Türkiye’nin de bir türlü dindiremediği iki yüzyıllık bir sancı. İçinde bulunduğumuz günler, bu sancıyı azaltmak için en somut adımların atıldığı bir tarihsel dilime rastlıyor. Avrupa Birliği’ne katılmak amacıyla peş peşe uyum yasaları çıkarıldı, yıllardır yaşadığımız antidemokratik uygulamaları kınayanlar Avrupa Birliği taraftarlarının katılımıyla artıyor, Türkiye’de Avrupa Birliği’nin getireceği ekonomik artılar ve eksiler tartışılıyor. 3 Ekim’den sonra müzakerelerin başlamasıyla ve tam üyelik vizesinin alınmasıyla her şey su yüzüne çıkacaktır.
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Batılılaşma yalnızca Türkiye’nin sorunu değildir.

B) Günümüzde Avrupa Birliği için bazı adımlar atılmaktadır.

C) Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin tam üyeliğinin artıları ve eksileri tartışılmaktadır.

D) Batılılaşma süreci iki yüz yıl öncesine dayanmaktadır.

E) Avrupa Birliği taraftarları Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları kınamaktadır.

11. Zavallı Osmanlıca! Ne kadar kolay yıkılıp gitti. Selanik’te başlayan, kökenini halkın dil bilincinde ve konuşma dilinde bulan sade lisan akımı, beslenip gelişerek, yirmi yılda Osmanlıcayı tahtından indirdi. Yüzyıllar içerisinde oluşmuş bir yazı dilinin bu kadar kolaylıkla ortadan kalkması üzerinde yeterince durulduğunu, bu olgunun yeterince incelendiğini sanmıyorum.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Osmanlıca kısa bir süre içerisinde ortadan kalkmıştır.
B) Sade dil akımı konuşma diline yakındır.
C) Osmanlıca çok geniş bir coğrafyada kullanılmıştır.
D) Osmanlıcanın oluşumu kısa bir zaman almıştır.
E) Osmanlıcanın yıkılması üzerinde fazla durulmamıştır.

12. Az gelişmiş milletlerin geri kalma sebepleri incelendiğinde, insanlarının milli ve çağdaş ihtiyaçlara göre eğitilmemiş olduğu görülür. Gelişmiş milletlerin gücü ekonomi, endüstri ve ticaretteki başarılarından çok eğitilmiş, vasıflı iş gücünden ileri gelir. Çünkü maddi güçler bir gün kaybedilebilir. Onun için bir ulusun yaptığı en iyi yatırım eğitime yaptığı yatırımdır.
Böyle düşünen bir yazara göre bir milletin gelişmesi aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Gelişmiş milletlerle iyi ilişkiler kurulmasına

B) Ticarette yeni atılımlar yapılmasına

C) Ekonomik alanda reformlara

D) Eğitim seviyesinin yükseltilmesine

E) Sanayileşme hızının arttırılmasına

13. Türk cumhuriyetlerinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni bir süreç başlamıştır. Beş Türk cumhuriyeti bağımsız olmuş, diğerleri de daha serbest hareket edebilme imkânlarına kavuşmuştur. Nitekim bunun etkisi de kısa zamanda görülmeye başlanmıştır. 1991′de Azerbaycan, 1993′te Türkmenistan ve Özbekistan, 1994′te de Karakalpakistan Lâtin alfabesine geçme kararı almıştır. Bu ülkelerde yeni alfabeye geçiş kademeli olarak uygulamaya konmuştur. Diğer yandan Kırım Türkleri ile Gagavuzlar da Lâtin alfabesine geçerek bazı süreli yayınlarını yeni alfabeyle basmaya başlamışlardır.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Bazı Türk cumhuriyetleri serbest hareket etme imkânına kavuşmuştur.

B) Latin alfabesine geçiş bu devletlerin daha kolay edebi ürünler ortaya koymasını sağlamıştır.

C) Bazı ülkelerde yeni alfabeye geçiş aşamalı olarak uygulamaya konmuştur.

D) Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bazı Türk cumhuriyetleri bağımsız olmuştur.

E) Sovyetler Birliğinin dağılması Türklerin yeni alfabeye geçişi için bir fırsat olmuştur.

14. Gelenekler, bireysel yaratıcılık, grup farklılaşması ya da değişen koşullara uyarlanma zorunluluğundan ileri gelen değişme dinamiği ile çatışır. Bu durum nesil farklılaşmasına neden olur. Ama aynı zamanda da değişimle uzlaşır. Çünkü gelenekler değişmeyi, gecikmeli de olsa, giderek özümler. Bugünün değişimleri, yarının gelenekleri olur.
Yukarıdaki paragrafta ‘gelenek’ ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Geleneklerin değişimle çatışması nesiller arası kopukluğa neden olabilir.

B) Gelenekler de zamanla değişebilir.

C) Değişimin başlıca nedenleri yaratıcılık ve farklılaşmadır.

D) Gelenekle değişim bazı noktalarda zıt düşebilir.

E) Gelenekler değişen koşullara çabuk uyum sağlar.

15. Bilimde, teknolojide yaşanan gelişmeler dile de yansır. Yeni kavramlara, yeni ürünlere dilimizin kaynaklarından yararlanarak karşılık bulmamız gerekir. Türkçe söz köklerinden işlek eklerle yapılan yeni türetmelerle dilin söz varlığı zenginleştirildiği gibi, aynı yolla dile kazandırılacak terimlerle Türkçenin bilim dili olarak gelişmesine katkıda bulunmuş olacağız. Aksi halde dilimiz yabancı dillerin baskısı altında kalarak benliğini yitirir. Benliğini yitirmiş bir dilin milleti de yok olmaya mahkumdur. Bu konuda aydınlara ve özellikle dil araştırmacılarına büyük görevler düşmektedir.
Böyle düşünen bir yazar aşağıdakilerden hangisini söylemiş olamaz?

A)Teknoloji ve dil ilişkisi göz ardı edilemez.

B) Yapılan yeni türetmeler dilimizi zenginleştir

C) Teknolojinin yeni ürünlerine Türkçe karşılıkların bulunması Türkçenin bilim dili olmasını sağlar.

D) Bilim dili olan Türkçenin yeni kelimeler türetmesine gerek yoktur.

E) Teknolojiye paralel olarak yeni kelimeler türetmek dilimizi yabancı dillerin baskısından kurtaracaktır.

...Yanıtlar…

1) E
2) E
3) D
4) C
5) A
6) D
7) D
8) B
9) C
10) C
11) D
12) D
13) B
14) E
15) D

alıntı
Alıntı ile Cevapla
Alt 02 Nisan 2014, 21:54   Mesaj No:6
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:menemen isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 22424
Üyelik T.: 03 Aralık 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 25
Konular: 2
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

Sayfadaki yazıları kopyalarken bütün sayfayı kopyalayamıyoruz. Ancak ,en fazla bir paragraf ..Acaba bu ,özellikle yapılmış bir ayar mı ?

Bu bilgilerin kaynağı nedir ?nerden bulabiliriz.?
Alıntı ile Cevapla
Alt 03 Nisan 2014, 13:50   Mesaj No:7
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: DGS Türkçe Dersi Konu Özetleri

Alıntı:
menemen Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Sayfadaki yazıları kopyalarken bütün sayfayı kopyalayamıyoruz. Ancak ,en fazla bir paragraf ..Acaba bu ,özellikle yapılmış bir ayar mı ?

Bu bilgilerin kaynağı nedir ?nerden bulabiliriz.?


eğer internet explorerden kopyalıyorsanız sıkıntı ondan kaynaklıdır..bir müddettir kopyalama sıkıntısı var o tarayıcıda..farklı tarayıcıdan deneyin bi umarım sıkıntı olmaz..özel yapılmış bir engelleme yok sitemizde..sadece misafir olanlar kopyalayamazlar
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Mayıs 2017, 22:41   Mesaj No:8
Avatar Otomotik
Durumu:Humeyra@ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 57641
Üyelik T.: 06 Mayıs 2017
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 8
Konular: 0
Beğenildi:5
Beğendi:6
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

Tum turkce konu ozetimi?
Alıntı ile Cevapla
Alt 21 Mayıs 2017, 23:13   Mesaj No:9
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.364
Konular: 1263
Beğenildi:11775
Beğendi:8955
Takdirleri:26191
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Humeyra@ Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Tum turkce konu ozetimi?
Zaten dgs de turkçeden paragraf, cümlede anlam, anlatim.bicimleri konularindan soruluyor..dil bilgisi yok.
Konu kinu paylasımlarimizda var..inceleyin isterseniz.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Dgs türkçe konu özetleri cümle vurgusu-1 terakki DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 0 20 Kasım 2014 22:04
Dgs türkçe konu özetleri terakki DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 0 20 Kasım 2014 22:02
kelama giriş dersi konu özetleri makbergülü Kelama Giriş 0 17 Şubat 2013 17:01
KPSS Coğrafya Dersi Konu Özetleri Medineweb Coğrafya 35 05 Ağustos 2012 23:29
DGS Geometri Dersi Konu Özetleri Medineweb DGS (Dikey Geçiş Sınavı) 9 03 Ağustos 2012 23:07

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.