Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > Evlilik-Nikah Konuları

Konu Kimliği: Konu Sahibi medinelii,Açılış Tarihi:  15 Temmuz 2008 (15:16), Konuya Son Cevap : 19 Ekim 2013 (23:34). Konuya 22 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 1 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır.
Alt 15 Temmuz 2008, 15:16   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islamda evlilik nasıl olur

islamda evlilik nasıl olur

NİKAH

İslam Dini, her sahada olduğu gibi evlilik konusunda da ince eleyip sık dokumaktadır. Çünkü aile, İslam toplumunun can damarı, sarsılmaz temeli ve köşe taşı konumundadır. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa, toplum o denli sağlam ve sağlıklı olur. Ailenin temel taşları, dikili direkleri ise anne ve babadır.

Sağlam ve sağlıklı, huzurlu ve mutlu, kalıcı ve sürekli, tutarlı ve dengeli bir toplum hedefleyen İslam, bu toplumu oluşturan ailelerin kuruluşunda izlenecek yolu, çok açık bir biçimde ortaya koymuştur.

Ailenin oluşumunda en önemli öğe, eş seçimidir. Kadın olsun erkek olsun eş seçimi, mü'minlerin en çok dikkat etmeleri gereken hususların başında gelmektedir. Eş konusunun çok titiz bir şekilde çözümlenmesinden sonra Müslüman için hayat daha anlamlı, daha kolay ve daha rahat olacaktır. Herşeyden önce yüce Allah'ı razı etme konusunda, bu durum çok açık bir şekilde kendisini gösterecektir.

Alemlerin Rabb'i olan yüce Allah'ı razı etme konusunda Müslüman eşler, birbirlerine yardımcı olacak, birbirlerinin eksikliklerini giderecek, birbirlerini teşvik edecek ve ideal Müslüman bir aile örneğini ortaya koyacaklardır. Böyle bir aile ortamında filizlenip yeşerecek çocuklar da toplumda örnek insanlar olacaklardır. Böyle insanlardan teşekkül edecek bir toplum ise, diğer toplumlar içinde örnek bir toplum olarak varlığını idame ettirecektir.

Kur'an'ı Kerim, sağlam prensipler ve temeller üzerine bina edilecek bir evliliğin, hayırlara vesile olacağını bildirmiş, bunun için aynı davaya inanan insanların bir araya gelmelerini istemiştir.

"Müşrik kadınlarla, onlara inanıncaya kadar, evlenmeyin. (Müşrik kadın) hoşunuza gitse dahi, mü'min bir câriye, müşrik (hür) bir kadından iyidir. Müşrik erkekler de inanıncaya kadar, onları(mü'min kadınlarla) evlendirmeyin. (Müşrik erkek) hoşunuıa gitse dahi, mü'min bir köle, müşrik bir adamdan iyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allah ise izniyle cennete ve mağfrete çağrıyor. İnsanlara ayetlerini (böyle) açıklıyor ki öğüt alsınlar" (2 BAKARA, 221)

İslam, evliliğin uzun ömürlü olması için iyi bir eş seçiminin yapılmasını esas alır. Yuvanın huzur, uyum, mutluluk ve karşılıklı güvene dayanan prensipler üzerine bina edilmesi için, bu yuvada din unsurunun ön planda olması gerekir. Çünkü din unsuru, insan yaşlandıkça artar, güzelleşir, gelişir ve bağları kuvvetlendirir. Oysa zenginlik, güzellik, soy-sop gibi unsurlar, hem geçici hem de insanın kibrini artırdığı için, huzursuzluğun temel nedeni sayılmaktadır.

İşte bu nedenle; Hz. Peygamber(a.s): "Kadın, dört şeyi için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini; sen dindar olanını seç ki, evin bereket bulsun" buyurmuştur. (Kütüb-i Sitte ve İmamı Ahmed'in Müsned'i ile İslam Fıkıh Ansiklopedisi)

Diğer bir hadisi şerifte de Rasulullah(a.s), malın ve güzelliğin getirdiği problemlere dikkat çekerek evlilikte dindarlık dışındaki bir tercihi açıkça yasaklamıştır.

"Kadınları güzellikleri için nikahlamayınız, olur ki güzellikleri ahlakça düşmelerine sebep olur. Onları malları içinde nikahlamayın, zira malları azgınlıklarına yol açabilir. Kadınları dindarlıktan dolayı nikahlayın. Şüphesiz dindar olan yırtık elbiseli bir cariye (böyle olmayanlardan) daha üstündür." (İslam Fıkıhı Ansiklopedisi 9.C SH. 14)

Kur'an ve Sünnet'in ortaya koyduğu esaslardan anlaşılacağı gibi, sağlıklı bir İslam toplumurıun oluşabilmesi için, mü'min erkek ve kadınların birbiriyle evlenmeleri esastır. Ancak böyle bir evlilik sonunda, İslami esaslar insanlara daha iyi bir şekilde ulaştırılabilir.

Erkek veya kadından birinin, mücadeleci ve davetçi bir Müslüman, diğerinin ise bunun zıddı olması, o mücadeleci Müslüman için en büyük zulüm, İslami esaslara vurulmuş çok büyük bir darbe ve İslami hareketi daha başında iken akamete uğratmaktır. Müslümanlar, evlilik konusunda çok hassas olmalıdırlar. Her ne olursa olsun, yeter ki evlilik olayı vukubulsun amacıyla evliliğin yapılmasını, İslam hoş görmemektedir. Her konuda olduğu gibi evlilik de, Müslümanların Allah'a yaklaşmasını temin eden bir vasıta olmalıdır. Aksi halde Müslüman, kendi tekerinin önüne kendisi taş koyacak ve kendi kendisini Allah yolundan alıkoyacaktır. Güzellik veya yakışıklılık, mal, servet için yapılan bir evlilik, İslami hareketin önüne konulmuş en büyük engeldir. Çünkü, evlilik olayı başka bir şeye benzemiyor ki, beğenmediğin zaman bozup yeniden iyisini yapasın. Mesela eş alımı, bir ayakkabı, bir elbise, bir araba alımı gibi değildir ki bozuk arızalı çıktı diye gidip yenisiyle değiştirilsin. Hiç kimse eşi geçimsiz, kendisini beğenmişin biridir diye, ailesine gidip 'kusura bakmayın bu iyi çıkmadı, bana varsa daha iyi birini verin diye talepte bulunamayacağı için, işi baştan sağlam tutmak en iyisidir.İşte bunun için İslam, işi baştan sağlam tutarak, mü'minlerin birbirleriyle evlenmeleri emretmiştir.

Müminler, içinde yaşadıkları toplumun değer yargılarını değil, İslami değer yargılarını esas almalıdırlar. Allah ve Rasulü'nün ortaya koyduğu değer yargıları, toplumun değer yargılarındarı daha üstündür. Bir evlilik olayında, toplumun değer ölçülerine göre değil, Allah ve Rasulünün ortaya koyduğu değer ölçülerine göre hareket esas olmalıdır. Çünkü Allah ve Rasulû’nün ortaya koyduğu ölçüleri, nefsani istekler için terketmek, apaçık bir sapıklıktır. Sapıkların ise Müslüman olmaları şöyle dursun, Allah ve Râsulü'ne savaş açan kafirler olduğu gerçeğini, Kur'an bize bildirmektedir.

"Allah ve Rasülü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık mü'min bir erkek ve kadına, o işi -kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33 AHZAB, 36)

Bu yüce uyarının nuzül sebebi, siyak ve sibakı incelendiği zaman, Allah ve Rasulü'ne iman edip teslim olan mü'minlerin, evlenme ve boşanma konusunda da Allah ve Rasulü'ne tabi olmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Bu uyarıdan hemen sonra gelen ayette, Hz. Zeyd bin Harise ile Hz. Zeyneb binti Cahş'ın evliliğindeki olumsuz durumlar ortaya konulmakta, uymaları gereken kurallar bildirilmektedir.

Allah ve Rasulü'nün hükümleri, her konuda olduğu gibi, evlilik konusunda da bugünkü Müslümanları bağlamaktadır. Heva ve heveslerine uymuyor diye, Allah ve Rasulû nün hükümlerini gözardı edenlerin, Müslüman olmaları mümkün değildir.

Şimdi Kur'an ve Sünnet, evlenecek eşlerde dindarlık hususunu ararken, Müslüman olduklarını söyleyenler yakışıklılık, güzellik, zenginlik, soy-sop gibi özelliklere aldanarak eş seçmeye kalkışmaktadırlar. Hele bu özelliklere sahip olanların tevhidi görüşte olup olmadıklarını araştırmayanlar, kendi ateşlerini ellerine alarak cehennemin yolunu tutmuşlardır.

İslam, bir yaşam biçimidir; evlenmekten boşanmaya, yemeden içmeye, yürümekten oturmaya, ibadetten çalışmaya, ticaretten siyasete, barıştan savaşa kadar tüm hareketlerini, İslami esaslar doğrultusunda düzenleyenler, gerçekten Müslüman olanlardır. İslami esasların bir bölümünü alıp bir bölümünü bırakanların ise, müşrik olduklarını Kuran'ı Kerim
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi medinelii 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
nişan sohbetimde anlatılan örnek hadıse Serbest Kürsü sevginin_bedeli 20 8860 14 Ekim 2009 15:31
huzzam yayında Serbest Kürsü medinelii 6 2293 12 Ekim 2009 21:59
Ve RABBİM.... Allah(c.c) su damlası 9 2881 10 Şubat 2009 01:47
efsunlu.... Makale ve Köşe Yazıları medinelii 0 1519 08 Şubat 2009 21:51
bu hayata çıplak gözle bakılmaz(mış) Makale ve Köşe Yazıları KARAKÖSE 1 1800 08 Şubat 2009 21:47

Alt 15 Temmuz 2008, 15:17   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

Nikahta Denklik

Düşünce ve pratikleri bir olmayan, İslami esasları, hevalarına uymuyor diye bırakan müşriklerle, Allah ve Rasulü'nün hükümlerini her şeyin önünde tutan mü'minlerin evlenmeleri kesinlikle haramdır.

"Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasıyla evlenmez; zina eden kadın da zina eden veya müşrik bir erkekten başkasıyla evlenmez: Böyleleriyle evlenmek mü'minlere haram kılmıştır. " (24 Nur 3)

Bu ayetten de açıkça anlaşıldığı üzere mü'minler, müşrik ve zina edenlerle kesinlikle evlenmezler. Ancak müşrik bir kimse, müşrik ve zina eden biri ile evlenebilir. İlgili ayet, evlenmede denkliği ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bu ayet, denkliğin hangi konuda olacağını da bildirmiştir. Buradaki denklik inanç ve ahlaki denkliktir. İman ettiğini söyleyen birinin bu uyarıya kulak vermesi gerekmektedir.

Evlenmede denkliğin yaş, mal, servet, hürlük ve kölelik ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Her konuda mü'minler için en güzel örnek olan Rasulullah(as), evlilik ve eş seçimi konusunda da bu en güzel örnekliğini ortaya koyarak mü'minlere yol göstermiştir.

Hz. Hatice, Rasulullah'tan onbeş yaş büyük iken, Hz. Aişe ondan kırk yaş daha küçüktür. Hz. Hafsa, Hz. Ömer'in kızı ve hür bir kişi iken, Hz. Safiye daha önce Yahudi olup, sonradan Müslüman olan Huyey in kızıdır. Hepsi de Rasulullah(a.s) ile evlenmişlerdir.

Aynı şekilde Hz. Bilal bin Rebah, Hz: Abdurrahman bin Avf 'ın kız kardeşiyle evlenerek bu konuda mü'minlere örnek olmuşlardır. Demek ki İslamda denklik (kefaret) yaş, mal, hürlük, kölelik ve güzellik ile ilgili değil, inanç ve iman ile ilgilidir. Aynı İslami mesajı taşıyanların yaş, güzellik, yakışıklılık, zenginlik gibi unsurlara; bekar. evli, birkaç eşli gibi durumlarına bakmaksızın, yalnızca yüce Allah'ın dinini yaymak ve gerçekleri insanlara ulaştırmak için, müşrik toplumun değer yargılarına önem vermeden birbirleriyle evlenmeleri, bu kişilerin (kadın olsun, erkek olsun) dini samimiyetini gösterir.

Bugün, İslami bazı kavramları ağızlarında eveleyip geveleyen ve kendilerini mücahid veya mücahide görerek, tevhidi düşünceden şeriatten, muvahhidlikten, şehidlikten ve şehadetten söz edenlerin evlilik konusunda, cahili ve müşrik değerler doğrultusunda hareket etmeleri, bu konudaki yaşantılarını ve düşüncelerini Kuran'ın öngördüğü yaşam biçimine göre değiştirmemeleri, bunların gerçekten Müslüman olup olmadıkları konusunda kuşkular uyandırmaktadır.

İslam bir yaşam biçimi olduğuna göre, Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi, tüm düşünce ve hareketlerini İslami değer ölçülerine göre düzenlemelidir. Çünkü Ahzab, 36. ayetinde geçtiği üzere. Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman, mü'min olduğunu söyleyen erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre çözme ve seçme hakları bulunmadığını, isteklerine göre hareket edenlerin, Allah'a ve Rasülü'ne karşı geldiklerini ve bunların apaçık bir sapıklığa düştüklerini biliyoruz. Bu sapıklığın nedeni, kişinin işine gelen konuyu hevasına göre çözmek istemesidir ki, bunların durumu dünya hayatında rezil olmak, ahirette de en büyük azaba uğramaktır.

...Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka nedir? Kıyamet gününde (onlar) azabın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarını bilmez değildir." (2 BAKARA, 85)

Azabın en şiddetlisine itiliş nedeni, hoşuna giden ayetlerin alınıp gitmeyenlerin bırakılmasıdır. Hoşlarına gitmiyor diye bir kısım ayetleri bırakanların yaptıkları iyi ameller de boşa gidecektir. Namazını kılan, orucunu tutan, Allah'a ve Rasulü'ne inandığını söyleyen; İslam dan, cihattan, İslami davetten söz eden bir kişinin, belli bir konuda, örneğin evlilik konusunda, Âllah ve Rasulü'nün emrine muhalefet ederek, hevasının istek ve arzuları doğrultusunda hareket etmesi onun diğer amellerini de boşa çıkarır.

"Böyledir, çünkü onlar, Allah'ın indirdiğinden hoşlanmamışlar, Allah da onların amellerini heder etmiştir."(47 MUHAMMED, 9)

Bunun nedeni, nefislerini tatmin etmek için dünyevi istek ve arzularını, Allah ve Rasulü'nün isteklerinin önüne alıp dünya hayatını ve süsünü tercih etmelerindendir. Bunlar, dünyevi isteklerine kavuşurlar, ancak ahirette onlar için ancak ateş vardır.

"Kimler dünya, hayatını ve süsünü isterse onlara oradaki amellerin(in karşılığın)ı tam veririz ve onlar orada (dünyada) hiçbir eksikliğe uğratılmazlar.

Ama onlar öyle kimselerdir ki ahirette onlar icin yalnız ateş vardır ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep batıl olmuştur!" (11 HUD, 15-16)
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2008, 15:18   Mesaj No:3
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

İslami Olmayan Evlilikler Hüsrandır

Dünyalık elde etmek düşüncesiyle evlenenler, isteklerini elde ediyorlar; ancak isteklerine kavuştuktan sonra, dünyevi ihtiras ve tatminleri bitmediği için, rezil olmaktan da kurtulamıyorlar. Bakara, 85. ayeti kerimesi Allah'ın ayetlerinin bir kısmını alıp bir kısmını bırakanların dünyada rezil olduklarını bildiriyordu. Bu ayeti celilenin açık delillerini günümüzde çokça görmekteyiz. tağuti mahkemelerine müracaat edip boşanmak isteyenler, aynı dine, aynı inanca sahip, tevhidi düşünen Müslümanlar değillerdir. Mahkeme salonlarında rezil olanlar; daha önce güzellik, yakışıklılık, zenginlik gibi unsurlar için, binbir umutla evlenenlerdir. Belli bir müddet birbirlerinden yararlandıktan sonra, bu unsurların verdiği kibir, gurur ve kendini beğenmişlik sonucunda istenmeyen durumlar ortaya çıkınca, mahkeme koridorlarında soluk almaktadırlar. Bunlardan kimileri güzelliğini ve yakışıklığını kullanarak zinaya, kimileri de mallarıyla kudurmaya başlayınca ya da malları tükenince mahkeme koridorlarını doldurmaya başlamışlardır.

Evlilikten maksat nefisleri tatmin etmek olunca, sonuç işte böyle oluyor. Halbuki evlenmekten maksat, yüce Allah'ı razı etmek olmalıdır. Ancak bu tür evlilikler sürekli, kalıcı, mutlu ve huzurlu olur.

Kadın ve erkek bir elmanın iki parçası gibidirier, birbirlerini bütünlerler. Birbirlerinin can yoldaşı, hayat arkadaşı, sırdaşı, evlerinin direği, çocuklarının velisi, koruyucusu ve terbiyecisi olan eşler, biribirlerine yardımcı oldukları sürece Rab`lerini razı edebilirler.

Müslüman olduğunu iddia eden, Kur'an ve Sünnet'e teslim olan, tevhidi düşünen herkes, dindarlık unsurunu öne alarak evlilikler gerçekleştirmelidir. Böyle evlilikleri gerçekleştirenleri desteklemek, inandığını söyleyen kimseler üzerine bir borçtur. Çünkü bunlar, aslında bu evliliği değil, bu evlilik sayesinde oluşacak Müslüman bir aileyi, Müslüman bir toplumu ve Müslüman bir devleti , desteklemektedirler. Yüce Allah(cc) güzel bir işe destek olanlara, o işten kendilerine de bir pay olduğunu, Nisa, 85. ayetinde bildirmektedir. Bu desteklemeler şu şekilde olmaktadır.

1-Tevhidi düşünen Müslümanları tesbit etmek.

2- Bunların tanışmalarını sağlamak.

3- Evlenmelerine yardımcı olmak.

4- Nikahı kolaylaştırmak. (Özellikle eşya konusunda)

5- Gerekirse maddi yardımda bulunmak.

6- İslami çalışmalarına destek olmak.

7- Eşler arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda, Kur'an ve Sünnet'e müracaat etmelerini sağlamak.

İslami evliliklerde, üzücü noktaların ortaya çıkmamasına dikkat etmek, her mû'minin en önemli görevleri arasındadır. Bu görev ihmal edilmemeli, savsaklanmamalıdır.

Çeyiz konusunda Müslümanlar hesabını veremeyecekleri eşyaları almamalı, israf ve gösterişten kaçınmalıdırlar. Zütevazi olmak, her mü'minin-Kur'ani bir özelliğidir. Müminlerin üstünlüğünün eşyada değil, takvada olduğu çok iyi bilinmelidir. Eşyada (maddede) üstünlük aramak, kapitalistlerin, münafıkların, fasıkların, materyalist demokratların vasfıdır. Mü'minler böyle bir vasıftan beridirler. Kur'an doğrultusunda hareket etmek mü'minlerin şiarıdır.

've kendilerine Rab'lerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar. Ve 'Rabb'imiz, bize gözler sevinci eşler ve çocuklar lutfeyle ve bizi muttakilere önder yap' derler." (25 FURKAN, 73-74)
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2008, 15:18   Mesaj No:4
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

İslami Bir Evlilikte Aranan Şartlar

a- Evlenilecek Kişinin Mü'min Olması

İslamda her şey belli kurallara bağlanmış, hiç bir şey kuralsız, başıboş bırakılmamıştır. Evlilik de, bu kurallı konulardan birisidir. Evlilikteki kuralları da, her şeyin ölçüsünü koyan yüce Allah belirlemiştir. Yüce Allah(cc), evliliğin nasıl, kimlerle, ne şekilde yapılacağı ile ilgili konuları çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu konudaki hükümler. diğer hükümler gibi iman edenleri kesinlikle bağlar.

Mü'min kadın ve erkeklerin birbirleriyle evlenmeleri gerektiği konusundaki ayetlerden ikisini (2/221, 24/3) yukarıda vermiştik. Burada iman edenlerle evlenilmesi gerektiği ile ilgili bir kaç ayet daha vererek konuyu netleştirelim.

"Ey iman edenler, mü'min kadınlâr göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların iman etmiş olduklarını anlarsanız onları kafirlere geri döndürmeyin. Ne bu(kadı)nlar onlara helaldir; ne de onlar bunlara helal olurlar..."(60 MÜMTEHİNE, 10)

Gerek bu ayette, gerekse Bakara, 221. ve Nur, 3. ayetlerinde belirtildiği gibi, mü'minler ancak mü'minlerle evlenebilirler. Çünkü, "Allah'ın hükmü budur"(60/10). Aksine hareket, yüce Allah'ın hükmüne karşı çıkmaktır ve kafirlerin ateşe davetlerine(2/221) icabet etmektedir ki bu, insan için ancak hüsrandır.

Mü'min dul kadınlarla evlenme isteğinin olması halinde, onların, iddet müddetinin tamamlamalarını beklemek gerekir. "İçinizden ölenlerin, geriye bıraktıkları eşleri, dört ay on gün kendilerini gözetlerler. Süreleri bitince artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızı haber alır.

Böyle kadınlarla evlenme isteğinizi üstü kapalı bir biçimde bildirmeniz yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. Allah sizin onları anacağınızı bilmektedir. Sakın, iyi söz dışında, onlarla bir gizli (buluşma)ya sözleşmeyin ve farz olan bekleme suresi dolmadan nikah bağını bağlamaya kalkmayın ve bilin ki; Allah içinizden geçeni bilir. O'ndan sakının ve bilin ki, Allah bağışlayandır, halimdir." (2 BAKARA, 234-235)

Gerek bekar gerekse dul kadınlarla olsun evlenmede dikkat edilmesi gereken husus, bu kadınların mümin olmalarıdır. Ne kadar güzel ya da zengin olurlarsa olsunlar müşrik, münafık, fasık, kafir ve mürted hiç bir erkek ya da kadınla evlenilmez.
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2008, 15:19   Mesaj No:5
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

Nikahı Haram Olan (Evlenilmeyecek) Kimseler

Bugün dış kıyafetleri ve şekilleri Müslümanlara benzeyen, ancak hareket ve düşünce planında müşrik, fasık, münafık, kafir ve mürted olan birçok kadın ve erkek vardır. Bunlarla konuşulduğunda sözleriyle Müslüman olduklarını, tağutu reddettiklerini, küfre karşı olduklarını, Kur'an ve Sünnet'e tabi olduklarını iddia ederler. Ancak bunların ya partici, ya vakıfçı, ya gelenekçi, ya da tarikatçı oldukları bilinmektedir. Bunlar, dinin bir bölümünü alıp bir bölümünü bıraktıkları, İslami davet metodunu çarpıttıkları, geleneksel kültürü İslami esaslara taşıdıkları için, düşünce ve hareketlerindeki derecelere göre müşrik, münafık, fasık, kafir ve mürteddirler.

İşte vasıfları sayılan bu kimselerle, toplumsal misyonları ya da konumları ne olursa olsun hiç bir şekilde evlenilmez. Aynı şekilde zina edenlerle de nikah bâğı oluşturulmaz.

"Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasıyla evlenemez; zina eden kadın da zina eden veya müşrik erkekten başkasıyla evlenemez. Böyleleriyle evlenmek mü'minlere haram kılınmıştır." (24 NUR, 3)

"Pis kadınlar, pis erkeklere; pis erkekler, pis kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere; temiz erkekler temiz kadınlara mahsustur:' (24 NUR, 26)

Ayetlerden anlaşıldığı üzere pis olanlar (zina eden ve şirk koşanlar) ancak birbirleriyle evlenebilecekler, bunlar temiz olan müminlerle evlenmeyeceklerdir.

Athül Kadir, Fetevayı Hindiyye, İbn Abidin, Dürril Muhtar, Nehir Fetih gibi fıkıh kitaplarında, putperest (yeseni) olan müşriklerle mü'minlerin kesinlikle evlenemeyeceği yazılmaktadır. Bu kitaplara göre, sapık mezhep sahipleri, zındıklar, batıniler, ibahacılar, dürziler, nusayriler, teyamine vb. fırkaların mensuplarıyla hiç bir şekilde evlenilmeyecektir. Adı geçen kitaplar, şayet bugün yazılmış olsalardı, din adına ortaya çıkmış olan parti, dernek ve vakıf mensuplarını da, mü'minlerin evlenmeyecekleri kimseler grubuna dahil ederlerdi.

Rasulullah(as)'ın Sünnet'inde ve Asr-ı Saadet'te birçok Müslüman, dini hassasiyetlerinden dolayı sevdikleri, ancak müşrik olan kimselerle evlenmemişler. evlenmekten vazgeçmişlerdir. Ancak bunların, tevbe edip Müslüman olanları, Kur'an ve Sünnet'e kesinlikle teslim olmaları halinde, mü'minlerin bunlarla evlenmeleri helal olur.

Küfür, şirk, nifak, fısk ve irtidat sebebiyle, nikahı geçici olarak haram olanlar dışında, bir de nikahı ebediyyen haram olanlar vardır. Bunları Kur'an'ı Kerim şöyle sıralanıyor.

"Geçmişte olanlar hariç, (bundan böyle) babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin: Muhakkak ki bu, ahlaksızlık, iğrenç bir yol ve (Allah'ın) hışmı(na uğrama)dır.

Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt bacılarınız, karılarınızın anaları, birleştiğiniz kadınlardan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız -eğer onlarla birleşmemişseniz (kızlarını alamaktan ötürü) üzerinize bir günah yoktur- kendi sülbünüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız. Ancak geçmişte olanlar hariç. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

Cariyeler hariç evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (bunlar) Allah'ın üzerinize yazdığı (haramlar)dır."(4 NİSA, 22-24)

Bu sayılanlar dışında nikahı haram olanlardan biri de, kişinin üç talakla boşamış olduğu karısıdır. Böyle kadınlar, başka biriyle evlenip ondan da meşru yollarla boşanmadıkları sürece ilk kocalarına helal olmazlar.

"Boşanma iki defadır. (Bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle bırakmaktır..." (2 BAKARA, 229) "Erkek yine boşarsa, artık bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadan kendisine (eski kocasına) helal olmaz. O (yeni kocası) da onu (kadını) boşarsa, Allah'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde (eski karı-kocanın) tekrar birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. (Allah) bunları, bilen bir toplum için açıklıyor."(2 BAKARA, 234)

Kur'an'da nikahı haram olan bu kimseler dışında kalanların nikahlanması ancak onların mü'min olmalarına bağlıdır. Bunlar da amca, dayı, teyze ve hala kızları ile harpte elde edilmiş olan cariyelerdir
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2008, 15:20   Mesaj No:6
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

Evlenmede Mehir

Evlenilecek her kadına mehir vermek esastır. Hiçbir kadın, mehirsiz olarak evlenemez. Bu, yüce Allah'tan kadına verilmiş olan bir haktır. Kadınlar, mehir isteme ve istedikleri kadar mehir lma hakkına sahiptirler. Evlenecek erkek, bunun bilincinde olarak kadınla evlenir. Mehir istediğinden dolayı hiçbir kadın kınanamaz. Mehir dolayısıyla kadını kınamak, yüce Allah'ın emrine ve hükmüne karşı tavır almak ve bu hükümden hoşlanmamaktır.

Hiçbir kadın mehirsiz olarak kendisini erkeğe hibe edemez. Kur'an'da, bir kadının ancak peygambere kendisini hibe edebileceği; mü'minlere böyle bir hibe yapılamayacağı bildirilmektedir.

"... Bir de kendisini (mehirsiz olarak) Peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak isediği mü'min kadını, diğer müminlere değil sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar hakkında, mü'minlere yapmalarını gerekli kıldığımız şeyi bil(dir)dik ki, sana bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (33 AHZAP, 50)

Mehir, kadına verilen sosyal bir güvencedir. Bu nedenle, bunun miktarının tesbiti, birinci derece kadına aittir. Kadın dilediği kadar mehir istemekte serbesttir. Mehrin, kadınlara verilen bir hak olduğunu şu ayetler ortaya koymaktadır.

"Kadınlara mehirlerini hak olarak verin; eğer kendi istekleriyle o (mehrin) bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yeyin." (4 NİSA, 4)

"Bir mehir kestiğiniz takdirde, henüz dokunmadan onları boşarsanız, kestiğinizin yarısını (verin). Ancak kadınlar vazgeçer yahut nikah bağı elinde bulunan erkek vazgeçerse başka. Sizin affetmeniz takvaya daha yakındır. Aranızda birbirinize iyilik etmeyi unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptığınızı görür." (2 BAKARA, 237)

"Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine (evvelki eşinize) kantarlarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiç bir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? Nasıl alırsınız ki, birbirinize geçmiştiniz ve onlar, sizden sağlam teminat almışlardı." (4 NİSA, 20-21)

Mehrin kısıtlanmasını istenmenin doğru olmadığını, şu örnek göstermektedir. Hz. Ömer(r.anh) bir gün kadınlara, fazla mehir talep etmemelerini öğütler. Kureyşli bir kadın Hz. Ömer’e hitaben: "Ya Emir-el mü'minin, Allah'u Teala'nın: 'Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine kantarlarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın... (4/20) ayetinde buyurduğunu işitmediniz mi?" diyerek Halife'ye itiraz eder. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.anh) sözünü geri aldığını ifade ederek tevbe eder.

Mehir konusunda bir sınırlama olmamasına rağmen, evliliğin kolaylaştırılması için Rasulullah(as)'ın bazı tavsiyeleri de olmuştur. Ancak bu tavsiyeler, hiç bir şekilde bir emir olarak değil, bir tavsiye olarak alınmıştır. Rasulullah(as): "Mehrin en hayırlısı ehven olanıdır." buyurmuştur. Bu hadis, mehrin, evlenmeyi güzelleştirmesi ve zorlaştırmaması için ifade edilmiştir.

Mehir, ziynet eşyalarından olabileceği gibi, hayvan cinsinden, menkul ve gayri menkul mallardan da olabilecektir.

Mehir, genel olarak nikah akdi sırasında tesbit edilir. Buna Mehr-i Müsemma denir. Mehir nikah akdi sırasında ödenmesine Mehr-i Muaccel; nikah akdi sırasında ödenmeyip daha sonra belli vadelerde ödenen mehre ise, Mehri Mueccel adı verilir. Nikah akdi sırasında belirlenmeyen, ancak daha sonra kadının yakınları tarafından, kadının iyiliği için takdir edilen mehre de Mehr-i Misil adı verilmektedir
Alıntı ile Cevapla
Alt 15 Temmuz 2008, 15:21   Mesaj No:7
Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: islamda evlilik nasıl olur

Evlilikte Şahitlerin Bulunması

Kur’an’ı Kerim’de, insanlar arasında cereyan eden sosyal ilişkiler, antlaşmalar ve akitler tümüyle şahitlidir. Bu nedenle, evlilik akdinde de şahitlik esastır.

Kur'an mantalitesini yeterince kavramayan ve her şeyin, moda mod yazılı olmasını uman kimseler, evlilikte şahidin olmadığını iddia ederler. Oysa, yapılan bir akitte, nelerin anlaşma konusu yapıldığı, aktin ne üzere bina edildiği bilinmeli ki, belli bir anlaşmazlık halinde, şahitler bu anlaşmazlığı giderebilsinler. Anlaşmazlık halinde taraflar, genellikle duygusal hareket ederler ve kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. İşte bu durumda, adil şahitlere ihtiyaç hissedilir. Bu şahitlerin ise, şahitlik yapacakları konuyu iyi bilmeleri gerekir. Çünkü, aslı bilinmeyen bir konuda şahitlik yapmak mümkün değildir. Kur'an'ı Kerim, eşler arasında vuku bulacak bir anlaşmazlık ihtimalinin olması durumunda, bu anlaşmazlığı giderecek şahitlerin olmasını talep eder.

"Şayet (eşlerin) aralarının açılmasından endişe duyarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar uzlaştırmak isterlerse, Allah onların arasını bulur. Çünkü Allah bilen, haber alandır."(4 NİSA, 35)

Burada, her iki taraftan oluşturulan hakem heyeti, birinci derecede eşleri dinler, ancak yukarıda da ifade edildiği üzere, anlaşmazlık durumunda, eşler genellikle duygusaldırlar ve kendilerini haklı gösterme çabası içindedirler. İşte bu durumda hakem kurulu, sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, şahitlerin ifadesine başvurur. Şahitlerin de mutlaka; evlenme aktinin yapıldığı şartları çok iyi bilmeleri gerekir ki, adil çözümler elde edilebilsin.

Nikah sırasında şahidin var olduğunu gösteren başka bir delil de, boşanma sırasında şahidin gerekli olduğu hususudur. "Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun,yahut güzellikle onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimseye öğütlenen budur. Kim Allah'tan korkarsa (Allah) ona bir çıkış yaratır." (65 TALAK, 2)

Ayette geçen "adalet sahibi iki kişi" ifadesi de göstermektedir ki, daha önce nikahın gerçekleştirilmesindeki şartlardan haberi olan iki kiţi, bildiklerini Allah'tan korkarak, adil bir ţekilde ortaya koyacaklardır. Eşler arasında baş gösteren anlaşmazlık durumunda olsun, boşanma sırasında olsun şahide ihtiyaç duyulması, nikahın akdedilmesi sırasında şahidin olduğunu göstermektedir. Çünkü, öncesinde olmayan bir şeyin sonradan istenmesi mümkün değildir.

Evlilik akdinin oluşmasında anne-baba ve yakın kimselerin haberdar olması esastır. Bunlar, evlilik akdine ister rıza göstersinler, ister göstermesinler farketmez. Anne ve babanın, çocuklarının evliliklerinden haberdar olmasından sonra, en az iki kişinin daha, gerçekleştirilecek nikah akdine şahitlik yapmaları gerekir ki, nikah akdi yerine getirilmiş olsun.

Anne ve babadan birinin ya da her ikisinin veyahut da ailede sözü geçen çocuklardan birisinin haberdar olmadığı bir evlilik akdi, sakat bir akittir. Ancak, evlenecek olanlar, kendileri irade sahibi iseler, kendileri karar verme ehliyetleri varsa ve ailelerinden uzun bir zaman ayrı yaşıyorlarsa bu durumda ailelerinin evliliklerinden haberdar olmasının fazla bir önemi yoktur. Çünkü, anne-babanın zaten çocuklarıyla bir ilgileri kalmamıştır.

Dul kadınlar, kendi başlarına karar verme ehliyetine haiz olduklarından dolayı, evliliklerinde anne-baba iznine bağlı değillerdir. Bunun Asr-ı saadette bir çok örnekleri vardır. Ancak usul yönünden aileleri haberdar etmeleri, bir kırgınlığın olmaması açısından gereklidir. Ekonomik ve sosyal açıdan ailelerine bağlı olan dul kadınların, genç bir kız gibi, ailelerini haberdar etmeleri gereklidir.

Ailelerinden uzak bir yerde eğitimlerini sürdüren gençler, ekonomik açıdan ailelerine bağlı olduklarından dolayı, evliliklerinden ailelerini haberdar etmeleri gerekir. Bunların, ailelerinin haberleri olmadan gerçekleştirecekleri nikah akdi batıldır.

Evlilik akdinin (nikahın) gerçekleşmesinden sonra kadının, erkeğin evine gitmesiyle evlilik ilişkileri başlar, aile yuvası oluşur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Nisan 2009, 23:02   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Evlilik sohbeti öldürüyor mu?

Ayşe hanım sabah evine hergün gelen gazetenin aile sayfasındaki haberi okuyunca birden irkildi ve derin düşüncelere daldı 10 yıllık kocası ile arasındaki münasebetlerin de yavaş yavaş gittiği yer burasıydı Ama dini inançları ve duyguları buna şimdiye kadar hep mani olmuştu Son günlerde yoğunlaşan karşılıklı ilgisizlik iki çocuklarına rağmen boşanmayı düşündürmeye başlamıştı Ayşe Hanım ateşten bir kor haline dönen evliliğini daha fazla sürdüremeyeceği konusunda karara varma kertesine gelmişti neredeyse Aslında kocasının da farklı şeyler düşündüğünü sanmıyordu Ama hatanın nerede, kimde olduğunu bir türlü keşfedememişti ve dolayısıyla çözüm de üretemiyordu


Ama bu haber Ayşe Hanımın zihninde herşeyi çözmüstü; sohbet Önce Ayşe Hanımı bu kadar etkileyen haberi verelim; gazetelerin yazdığına göre Ürdün'de yaklaşık 6 ay chat yapan bir çift sonunda karşılıklı görüşmeye ve birbirlerini beğendikleri takdirde evlenmeye karar verirler Her ikisi de bu 6 aylık süreçte hem de hergün saatlerce devam eden chat'leşmeleri sayesinde birbirlerini o kadar iyi tanımış, yuvada huzuru sağlayan en önemli unsurlardan biri olan ortak paydalarının çokluklarını görmüşlerdi Artık son adım atılmalıydı Uzatmayalım; randevu bir lokantada gerçekleşecektir Kadın bir taraftan küp küp atan yüreğini teskine çalışırken, diğer taraftan randevu saatine doğru kuaför, manikür-pedikür mekik dokur Sırf bu buluşma için yeni elbiseler de satın alır Erkek de benzer hazırlıklar içindedir O da yeni aldığı elbiseyi ayna önünde dakikalarca kontrol ederken telefonla çiçek siparişinin detaylarını konuşur Ve beklenen dakika gelir Randevuya 10 dakika erken gelen bayan reserve edilmiş masada muhtemel kocasını beklerken saniyeler bir türlü geçmek bilmez Nihayet elinde bir buket çiçekle kapıdan giren ve kendisine doğru yaklaşan erkeği gören kadın birden “Yalancı” diye bağırmaya başlar “Sen yalancının birisin! Sen o değilsin ve olamazsın” Lokanta da herkes dikkat kesilmiş erkeğin tepkisini beklerken onun da hem de aynı sözlerle karşılık vermesi herkesi şaşkına çevirir O da bayana “Asıl yalancı sensin” diye bağırır Bu karşıklı laf sataşmalarından lokantadakilerin bir şey anlaması mümkün değildir Ama bir gün sonraki gazete sayfalarında düğüm çözülmüştür: Bunlar geçimsizlikleri sebebiyle daha yeni boşanan eski karı-kocadır

Ayşe Hanım işte bu haberi okuyunca düğümü çözmüştü; kendisi de aylar hatta yıllar var ki eşiyle candan-ciğerden sohbet imkanı bulamamıştı Bir anlamda özeleştiri yapma imkanı vermişti bu haber kendisine Basit aile tartışmalarını büyüttüğünü hatırladı birden Kocasının barışma çabalarını reddettiğini Daha sonraları pişman olduğu ve bir İslam kadınına kati surette yakışmayacak çıkışmalarını Pişman da olmuştu aslında o çıkışlarından ama gel gör ki onurum, izzetim, şerefim deyip bir türlü geri adım atmamıştı Atsaydı, özür dileseydi belki bu günlere gelinmezdi diye düşünde birden bire Ne de olsa karşısındaki kocası da olsa bir insandı Erkekdi Onun da şerefi, izzeti, onuru vardı Onun da sabrının bir sonu vardı Neden bunları şimdiye kadar düşünmedim diye sordu kendi kendine? Neden? Acaba Ürdün'lü bu çift bosanma sonrası chat ile sanal ortamda yaptıkları sohbeti, ortak payda arayışlarını evlilikleri esnasında yapsalardı bugün bulundukları yerde olurlar mıydı diye de düşündü? Yoksa evlilik sohbeti öldürüyor muydu?

Ayşe Hanımı zihnindeki bu sorularıyla başbaşa bırakıp bazı noktalara temas edelim; insanoğlu için hangi alanda olursa olsun yenilik her zaman için bir cazibe ve çekim kaynağıdır Monotonluk, tek düzelik, aylar-yıllar süren askeri disiplini andıran hayat düzeni sıkıcıdır Yenilik ararlar insanlar Fanteziler üretirler hayatı yaşanır kılmak için İnsani, ahlaki, iktisadi, coğrafi, kültürel bir çok yanı vardır bu yenilik arayışının Haram-helal mefhumu tanımayanlar için evli oldukları halde başkaları ile beraber olmanın altında da bir yenilik arayışı, monotonluğu parçalama düşüncesi vardır aslında Fakat İslam insanı için bu doğru değildir İstediğin zaman giyip istediğin zaman çıkartacağın bir gömlek gibi değildir çünkü karı-koca münasebeti İslam'da Yenilik mi, fantezi mi amenna ama meşru dairede ve karı-koca arasında Öyleyse hayatın hemen her alanında ve mutlaka meşru dairede karı-koca kafa kafaya verip hayatlarını yaşanılır kılacak yeniliklere birlikte karar vermeli ve uygulamalılar Askeri disiplinle geçen bir evlilik hayatının çocuklara, onların geleceğine rağmen bir gün bir yerde son bulabileceğini hiç akıldan dur etmemeliler


İşte sohbet, tabiri diğerle arkadaşlık- kelimenin Arapça kökeni söyletiyor bunu bize- bu çizgide olmazsa olmaz bir konuma sahip Evlilik öncesi, nişanlılık dönemi birbirlerini tanıma çerçevesinde hem de fazlasıyla yapılan sohbetler, evlilik sonrası birlikteliğin devamı için şart Çünkü insanlar birbirleri ile yakından tanıştıkça muhabbet ve meveddetlerinin artması gerekir Evlilik ise bunun için bulunmaz bir fırsat Halbuki tam tersi oluyor gibi geliyor bize Ürdün'lü çift örneği bunun bir delili


Kültürümüzün bir parçası sohbet Bir anlamda dinimizin emri Çünkü Hz Peygamber'in uygulaması Allah Rasulünün (sav) her gün ikindi namazından sonra eşleri ile akşam vaktine kadar sohbet ettiği bilinen bir gerçek Ama eğitici olmalı bu sohbetler Öğretici olmalı İçinde eğlenceyi de barındırmalı Eşlerin birbirlerine yakınlaşmalarını sağlamalı Fakat katiyyen içinde gıybet olmamalı Sui zannlara girilmemeli Allah'ın rızasının olmadığı muhakkak olan bu türlü şeyler maksadın aksini netice verir zira


Annesinin “ Yuvayı dişi kuş yapar” sözünü hatırladı Ayşe Hanım uzun düşünceleri sonunda Gerçi annesi salça, reçel, israf vs den hareketle meselenin sadece ekonomik boyutunu nazara vermişti ama başka yönleri de vardı bunun Ürdün'lü çift gibi olmamalı, evliyken sohbet etmeliyim diye mırıldandı Yuvamı kurtarmalıyım İlk adımı ben atacağım Bugün kocam için bayramlık elbiselerimi giyecek, romantik bir sofra düzeni hazırlayacak, en sevdiği yemekleri yapacak ve ilk tanıştığımız günlerden bahisle hatıralarımı tazeleyeceğim derken mutluluğu görülmeye değerdi Ayşe Hanımın

Ahmet Kurucan
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Nisan 2009, 23:39   Mesaj No:9
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Evlilik düşünenlere tavsiyeler

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş

"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş

Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine

Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış

"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına

Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu

Yemek masasında üç tabak duruyormuş Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"

Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış

"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış

Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış

Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler "

Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:

Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler

Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar

Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler

Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu "Asıl ders bu değil" dedi baba Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi

"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak İkisinde de bir tat yok " Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı Mis gibi taze kahve kokuyordu Fincanı oğluna uzattı "İçmek istersin herhalde" dedi Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur Mis gibi, temiz ve huzur verici Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar"
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Aralık 2012, 20:35   Mesaj No:10
Meal Gurubu Üyesi
Medineweb Emekdarı
Nesli_Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Nesli_Nur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 20510
Üyelik T.: 01 Ekim 2012
Arkadaşları:24
Cinsiyet:
Mesaj: 1.012
Konular: 166
Beğenildi:76
Beğendi:1
Takdirleri:187
Takdir Et:
Standart Evlilik fedakarlık ister


Evlilik, erkeği de hanımı da dış dünyanın zorluk ve tehlikelerine karşı koruyan bir zırhtır. Aile ise sağlık ve dengeli gelişmeleri için şart olan bir ortamdır. Özellikle dış tehlikelerin büyüdüğü, rekabetin arttığı, insanların birbirine daha acımasız davrandığı günümüzde, ailenin, aile fertlerinin birbirine bağlılık ve dayanışmalarının önemi daha da artmıştır.

Fakat bazen çeşitli sebepler, evliliği sarsabilmekte ve Peygamberimiz aleyhissalatu vesselamın hadisi şerifinde beyan ettiği gibi “Allahu Teala’nın hiç sevmediği mubah” olan boşanma vuku bulabilmektedir.

Evlilik kurumu, aslında karşılıklı fedakârlıklara dayanır. Yani tek taraflı olmayan vericiliğe, anlayışa ve saygıya…

Erkek ve hanım, birbirleri için ve daha çok evliliğin meyvesi olan çocukları için sevgi dolu, anlayışlı ve hürmetkâr olmalıdırlar. Geçimsizlik içinde kıvranan ve evlilikleri kopma noktasına gelen pek çok aileyi dinledim ve problemlerine beraberce çözüm aradık.

Gördüğüm şudur ki, anlaşmazlık ve tartışmaların çoğunda, altta yatan sebepler önemli değildir. Karşılıklı anlayış ile problemler çözülebilir, yeter ki biraz daha fedakârlık yapılsın.

Cevabı ibret doluydu

Öyle ailelerle karşılaşıyorum ki, aile fertlerinin fedakârlıklarına hayran olmamak elde değil. Bazen bir tarafın yapmadığı, yapamadığı fedakârlığı da karşı taraf yükleniyor ve evlilikler devam ediyor. Mesela, 40-45 yaşlarındaki Fedai Bey, bunlardan biri… Kendisi son yıllarda Hacca da gitti, sakal da bıraktı. Kendisinin yumuşak ve iyi huylu olmasına karşılık, hanımı huysuz, eviyle ilgilenmeyen, devamlı münakaşa çıkartan biri; Fedai bey ise bütün bunlara rağmen alttan alıyor, eşini memnun etmeye çalışıyordu.

Bir gün, “Acaba hanım bir rahatsızlık mı geçiriyor?” diye kliniğimize getirmişti. Eşi yanımda da hakaretleri savurmaya başladı. O ise susmakla yetindi. Kendisini ve hanımını, ayrı ayrı ve beraber dinledikten sonra, tek iken kendisine takıldım; “Hacı Bey, sen cennetliksin” dedim, hanımına davranışını kastederek…

Verdiği cevap ibret doluydu: “Yıllar oldu doktor bey” dedi. “Boşansam ne olacak ki… Ya baba evine gidecek, onların huzurunu kaçırıp bir de yük olacak ve kendisinin ruh sağlığı daha da bozulacak veya evlenip başka bir mümin kardeşimin başına bela olacak! Acaba, o kardeşim benim gibi sabırlı davranabilecek mi? Sabrederim, inşaallah sonu iyi olur… ”

Vefakâr ve fedakâr hanım

Uzun zamandır takip ettiğim bir hastamı, hanımı getirir. Bazen onu yatırmak zorunda kalırdık. Bu mübarek hanım, onunla çocuk gibi ilgilenir, ilaçlarını içirirdi. Ayrıca kendisi ve iki çocuğunun evinin işlerini ve dış faaliyetlerini yürütürdü. Yani evin hem erkeği hem de hanımıydı adeta, o mübarek hanımefendi…



Kendisine bir gün, “Allah razı olsun sizden” dedim. “Gerçekten beyinizle o kadar ilgileniyorsunuz ki, tebrik etmek istiyorum sizi. Bir başka hanım olsa bırakır ve tekrar evlenirdi.”

Bu hanım şu güzel cevabı verdi bana: “Evlendiğimizde kocam hasta değildi. Yıllar sonra rahatsızlandı, iki de çocuğumuz oldu. Bana çok iyi bakıyordu, çok iyiliğini gördüm. Ona çok bağlandım, çok sevdim. Rahatsızlanınca ona bakmak bana düşer. Kimin hastalanacağını Rabbimden başka kim bilebilir? Benim kısmetim, kaderim bu demek ki. Allah’tan gelen her şeyde bir hayır vardır.”

Muhterem bir zatın hanımı ise 20 yıldır yatalak durumdaydı. 50 yaşlarında olduğuna göre 30 yaşından beri böyleydi. Hiç yüksünmez ona bakardı. Tekrar evlenmeyi düşünmezdi bile. “Ben hanımımla ilgilenirim, Rabbimin rızası için” derdi.

İslâm hanımefendisi

Bir gün, yoğun sosyal çalışmalar içinde olan bir zatın hanımı geldi. Tam bir depresyon içindeydi, hıçkırıklarına engel olamıyordu. Sıkıntısı vardı. Kederliydi, kendini mutlu hissetmiyordu. “Acaba sebebi ne olabilir?” diye araştırınca yalnızlık ve terk edilmişlik duygularının ağır bastığını sezdim.

Beyi sosyal faaliyetlerinden dolayı her gün eve geç geliyor, hafta sonları bile evde bulunmuyormuş. “Çocuklarla bunaldık artık. Çevre yabancı, akrabalarım da uzakta, görüşüp konuşacağımız pek kimse yok! Hafakanlar basıyor beni.”

Kendisine, “Peki, beyinize anlattınız mı bunları?” diye sordum. “Ne de olsa anlayışlı bir mümindir o… Sizinle daha çok ilgilenebilir, biraz erken gelir eve, hafta sonlarını da ailesine ayırır, sizleri gezdirir, beraber yemek yersiniz…” dedim.

“Güzel faaliyetler içinde beyim” diye cevapladı. O, yüzlerce kişinin yardımına koşuyor. Ee, zaten bundan dolayı stres içinde ve sıkıntılı. Onu üzmek de istemiyorum.”



Gerçekten çok içli ve anlayışlı birisiydi. Tam bir İslam hanımefendisiydi. Beyini üzmemek için ona bir şey söylemiyor, mücadelesini takdir ediyordu. Onu rahatlatmak için elinden geleni yapıyordu. Beyine arka olmuştu. Fakat fedakârlık yapa yapa sıkıntılara düşmüştü. Üstündeki yükleri yapamaz hale gelmişti.

Tabii bana bu bacımıza rahatlatıcı ilaç vermek ve bazı tavsiyelerde bulunmak yanında, beyine telefon açarak ona da bazı şeyleri söylemek düşüyordu. Arkadaşım gerçekten olgunlukla karşıladı ve uyacağını söyledi.

“Allah için tahammül ediyorum”

Fedakârlık abidesi bir başka hanım ise kayınvalidesi ile oturuyordu. Kayınvalidesi geçimsiz ve huysuz olmasına rağmen, ona tahammül ediyor, şikâyetçi olmuyordu. Bir rahatsızlığı için kaynanasını getirdiğinde, “Allah için sabrediyorum, o benim beyimin annesi ki benim de annem sayılır. Beyimi seviyorsam onu da sevmem lazım.”

“Bu yüzden, ters laflarını, hareketlerini, yaşlılığa, aramızdaki kişilik ve nesil farkına bağlayarak kendimi teskin ediyorum. İdare edip gidiyoruz işte. Ben onu memnun edince, eşimde seviniyor, bana daha da bir bağlanıyor, aramızdaki muhabbet ve hürmetin arttığını hissediyorum.”

Ne mutlu, birbirini Allah için seven ve birbirine Allah rızası için tahammül eden karı kocalara…

PROF. DR. SEFA SAYGILI
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Anket: Nasıl Bir Evlilik Tercih Edilmeli mekkelim Anket'ler-Röportaj'lar 26 29 Aralık 2015 13:01
Kur'an, nasıl şefaatçi olur? KardelenGül Kur'ân-ı Kerim Genel 0 30Haziran 2015 15:16
Evlilik nasıl sağlam Zemine Kurulur?? MERVE DEMİR Evlilik-Nikah Konuları 4 09 Nisan 2014 14:43
Evlilik problemleri nasıl çözülür? 9 öneri KuM TaNeSi Evlilik-Nikah Konuları 0 13 Nisan 2009 22:58
Kur an, nasıl şefaatçi olur? Belgin Kur'ân-ı Kerim Genel 1 02 Mayıs 2008 13:46

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.