Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   medineweb kıssadan hisseler arşivi (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/217-medineweb-kissadan-hisseler-arsivi.html)

su damlası 27 Şubat 2012 10:19

Cevap: -Anne serçenin Merhameti -
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]Bir baba ve çocuğu parkta yürüyorlardı. Çocuk şımarıkça babasını çekiştiriyordu. Ne görse almak istiyor, babası da onu hiç kırmıyordu.

-Ben biricik oğlumu üzer miyim hiç!
Her istediğine kolayca ulaşan bir çocuğun nasıl doyumsuz olacağını ve büyüdükçe ya bencil ya da en ufak bir sorunda mutsuz, asabi olacağını düşünmüyordu bile.

Çikolata, dondurma oyuncak derken, çocuğun gözü yemyeşil dallara konan-kalkan güzel kuşlara takıldı. Babasının çocukluğunda yaptıklarıyla ilgili anlattıkları aklına geldi;

-Baba sen çoculuğunda sapanla kuş avladığını söylemiştin ya!

-Evet, köydeyken sapanla çok kuş avlamıştım.

Çocuk ağaçtaki kuşları gösterdi;

-Ben de senin gibi avlamak istiyorum.

Adam güldü;

-Yok be oğlum, burda görürlerse kızarlar.

-Bana ne, ben de sapanla kuş avlayacağım.

Adam bir iki vazgeçirmek istedi ama şımarık yetiştirdiği çocuğunun vazgeçmeyeceğini hemen anladı.

-Tamam, ben çevredeki oyuncakçılarda sapan var mı bir arayım. Bu arada sen dedenin yanına git otur ama kesinlikle dedene anlatma. Deden çocukluğumda bir gün kuş avladığımı duyunca çok kızmıştı bana, iyi bir de dayak atmıştı.

Çocuk istediğine kavuşacak olmanın sevinciyle dedesinin yanına koştu, oturdu. Babasının nereye gittiğini soran dedesine sadece "Bana oyuncak almaya gitti." dedi. Parktaki güzel havayı içine çeken, kuş seslerini dinleyip huzur bulmaya çalışan dedesi de başka bir şey sormmadı, sustu.

**** ****

Az sonra babası gelmişti. Dede görmeden çocuğa göz kırpıp cebindeki şişkinliği işaret ettikten sonra;

-İstediğin oyuncaktan kalmamış oğlum. Gel seninle biraz da ağaçların arasında yürüyelim.

Çocuk sevinçle babasına koştu. Dedesi "istediği oyuncak alınmayınca ortalığı birbirine katardı bu çocuk. Büyümeye mi başladı nedir!" diye düşündü, fazla üzerinde durmadı.

Çocukla uzaklaşan baba fısıldadı;

-Ortalık yerde sapan kullanırsan herkes kızar. Hem ağaçların arasında daha çok kuş vardır.

**** ****

Dede oğluyla, torununun arkasından baktı; "Uslanıyor kerata uslanıyor." diye mırıldandı. Sonra yine çevreyi seyre daldı. Birden gözleri bir renkli kuşa takıldı; "-Alaca serçe." Yüzünde bir sevinç dalgası dolaştı." -Nadir kuş, çocukluğumdan beri görmemiştim böyle rengarenk serçelerden." Yüreğinde bir heyacan duydu, ayağa kalktı. Çocukluğundaki gibi kuşların peşisıra koşmak istiyordu sanki. Hatıraları da o kuşla gökyüzünde kanat çırpıyordu. "-Alaca serçe. Hey Allahım, şu işe bak hele, dağda bayırda zor rastladığım serçe, bu parkta ha!". Kuşu takip ederken, kuşun dallar arasında bir yuvaya yaklaştığını gördü. Yüreği pırpır etti. Yuvada da bir dişi kuş vardı. Sanki, ağzında yemle gelen erkek kuşu karşılamak ister gibi sevinçle havalandı.

İhtiyar adam rahatsız etmemeye çalışarak, biraz daha yaklaştı. Onların bu sevincine ortak olmak ister gibiydi.

Yuvanın olduğu ağaca epey yaklaşmıştı, sevinçle kuşlara başını çevirmişti ki, dişi kuş göğsüne isabet eden bir taşla, acı çığlıklar atarak havada çırpınmaya başladı.

İhtiyar adam, kalbinin sıkıştığını, gözlerini yaşardığını hissetti. Kuşun çırpınarak gittiği yöne koştu. Kuş, parkın ortasına düşmüştü. İhtiyar adam yaşaran gözlerini silmeye çalışırken, erkek kuş çırpınarak ölen dişi kuşun yanına kondu.

Her zaman insanlardan kaçan erkek kuş, o anda yakındaki insanları görmüyor gibiydi. Eşinin yanına inmiş, bağırarak onu uyarmaya çalışıyor. Öldüğüne inanmıyormuş gibi sanki "Kalk insanlar geliyor" diye bağırıyordu.

Kuşun bağırışlarına toplananlar, saygı ve acı dolu bir şekilde uzakta durdular. Ortalıkta kuşun feryadından başka ses duyulmuyordu. Kuş gagasıyla eşini kaldırmak istiyor, itekliyor, çekiştiriyor, bağırıyordu.


Yaşlı adam torunuyla, oğlunun koşarak ağaçların arasından çıktıklarını gördü. Yüzlerinde ilk gördüğü gülüş ve torununun elindeki sapan herşeyi anlatıyordu. uzandı sapanı alıp, kırdı. oğluyla torununu ağlayan serçeyi görmeleri için, öne doğru itekledi. Torununa hiç bir şey söylemedi ama gözü yaşararak oğluna söylediklerini, torununun da duyacağı yükseklikte söyledi;

-Eşini kaybeden şu kuşun feryadını dinle önce, sonra da yuvada açlıktan ölecek yavruları düşün ve azcık vicdanın varsa utan. Çünkü ben senin bu yaptığından utandım.

Şımarık torun, dedesinin ilk defa ağladığını görüyordu. Erkek kuşun feryadları karşısında kendisi de, belki ilk defa şımarıklıktan değil, kalbinde başka bir canlı için duyduğu üzüntüden ağlıyordu.

alıntı...

su damlası 01 Mart 2012 20:31

Cevap: -Anne serçenin Merhameti -
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]MİNİK SERÇENİN AVCIYA VERDİĞİ DERS....

Avcının biri kuş avlamak için bir tuzak kurdu. Tuzağa küçük bir kuş
yakalandı. Avcı, minik kuşu eline alınca şaşırdı.

Çünkü minik kuş konuşuyordu.

Minik kuş:

-Ey insan oğlu sen birçok koyunlar, sığırlar, develer yedin. Onların
etleriyle bile doymadın benim etimle mi doyacaksın? Ben senin dişinin
kavuğunu bile dolduramam.

Şayet beni bırakacak olursan sana üç öğüt vereceğim. Bunlar sana daha
yararlı olabilir. Bu öğütlerden birini elinde ikincisini şu damın üzerinde
üçüncüsünü şu dalın üzerinde söyleyeceğim. Bu öğütlerimi tutarsanız ömür
boyu mutlu olursun, dedi.

Avcı bu teklifi beğendi. Zaten eti olmayan bu küçük kuşla nasıl doyacaktı
ki? Kuşun öğüdü belki işe yarayabilirdi. Avcı:

- Peki, Söyle bakalım, dedi.

Minik kuş:

-Elindeyken vereceğim öğüt şudur: Olmayacak bir şeye sakın inanma.

Kuş, Bu birinci öğüdünden sonra avcının elinden karşıdaki damın üzerine
kondu.

-İkinci öğüdüm: Elinden kaçırdığın fırsatlara hiçbir zaman üzülme.

Kuş, şöyle devam etmiş: Akılsız insanoğlu, eğer beni kesmiş olsaydın
kursağımda iki yüz elli gram ağırlığında bir inci bulacaktın. O inci seni
de, çocuklarını da zengin ederdi. O inci senindi ama kısmetin değilmiş.
Öyle bir inci kaçırdın ki dünyada eşi benzeri yoktu, dedi.

Avcı, bunu duyunca:"Eyvah! Ben kendi elimle kendime yazık ettim. Elimdeki
talih kuşunu kaçırdım. Ah benim akılsız kafam" diye üzülmeye saçını başını
yolmaya başladı.

Kuş avcının bu halini görünce:

-Be aptal adam! Biraz önce ben sana ne öğüt verdim di? Şu haline bak. İnci
elinden gittiyse ne üzülüyorsun? Ben sana "Elinden kaçırdığın fırsata
hiçbir zaman üzülme" demedim mi? Sözümü anlamadın mı?

Sonra sana "olmayacak bir söze sakın inanma" diye ilk öğüdümü verdim.
İnciyi duyunca aklın başından gitti. Benim iki yüz elli gram gelmeyeceğimi
bildiğin halde nasıl içimde iki yüz elli gram inci bulunabilir? dedi.

Avcı, kuşun uyarısını dinleyince, aklı başına geldi.

-Haydi güzel kuş! Şu üçüncü öğüdünü de söyle, öyle git, dedi.

Minik kuş dalın üzerine kondu ve alaycı bir şekilde:

-Hayret doğrusu! İlk iki öğüdümü çok iyi tut tunda üçüncüsünü mü
tutacaksın? dedi .ve göğün maviliklerine doğru uçtu

alıntı...

İnceSızı 01 Mart 2012 20:57

Cevap: -Anne serçenin Merhameti -
 
çok akıllı bu serçe :) emeğine yüreğine sağlık ablammm...

dewamının geleceğini umuyo ve merakla bekliyorum c*

bu duayı bana etmişlerdi çok sewdim bende sana edim (^_^)

ELLERİN CENNET GÜLÜ DERSİN ...

Ravza'm 01 Mart 2012 22:39

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Ne Zamana Kadar?

Adamın biri Hz. Ali r.a.’ın yanına gelerek:

– Ben bir günah işledim, dedi. Hz. Ali r.a.:

– Tövbe et ve bir daha o günahı işleme, buyurdu. Adam:

– Bunu yaptım fakat dönüp tekrar aynı günahı işledim, dedi. Hz. Ali:

– Yine tövbe et ve bundan sonra o günahı bir daha işleme, buyurdu. Adam:

– Bu böyle ne zamana kadar devam edecek, diye sordu. Hz. Ali r.a.:

– Şeytan yenilgiye uğrayana dek, buyurdu.

Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gafilîn

su damlası 03 Mart 2012 20:25

Cevap: -Anne serçenin Merhameti -
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş, Sadakatin adı ise; bir serçeye Göçmen kuş bütün bahar ve yaz boyunca Küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber Küçük sinekleri, kurtları yemişler, Kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler. Masmavi gökyüzünde dans etmişler, Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler... Birbirlerine söz vermiş kuşlar; Ayrılmayacağız diye. Ama kış gelmiş, Göçmen kuş adına yakışanı yapmaya kararlıymış, Serçe ise her zamanki gibi sadık Ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek. Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için Yaşamaksa önemli imiş göçmen için. O, baharların tatlı eğlencesiymiş sadece Gel demiş serçeye benle beraber... Başka bir bahara uçalım. Serçe ise burda bekleyelim demiş yeni baharı Ama kış acımasızdır. demiş göçmen, Yaşayamayız burda, aç kalır üşürüz Serçe hayır demiş korunuruz kötülüklerinden kışın beraber Göçmen inanmamış serçeye hayır demiş gidelim. Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere Kalmakta aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye Ve karar vermiş sevgiyi seçmiş Uçacakmış yeni bir bahara... Göçmen ve serçe çıkmışlar yola, Ama serçe zayıfmış, onun kanatları uzun uçuşlar için değil. Dayanamayacakmış bu yola Oysa göçmenin kanatları güçlüymüş Çünkü o hep kaçarmış kışlardan Hep gidermiş zorluklarından kışın yeni baharlara Bir fırtına yaklaşıyormuş. Göçmen hızlı gidiyormuş fırtınadan, yakalanmayacakmış Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış Göçmene duralım demiş artık. Biraz dinlenelim Göçmen itiraz etmiş, fırtına demiş, ölürüz. Serçe çok fırtına görmüş, kurtuluruz demiş. Ama göçmen yürü demiş serçeye birazdan okyanuslara varacağız Serçe sevgisine uymuş ve peşinden son bir gayretle gitmiş göçmenin Birazdan varmışlar okyanusa Kurtuluşuymuş bu büyük deniz Göçmen için çok iyi bilirmiş buraları Ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki Gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi Serçe artık dayanamıyormuş, Son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene Artık gidemiyorum.... Göçmen serçeye bakmış, Bakmış ve devam etmiş........ Okyanus çok büyükmüş, serçe ise çok küçük Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen çok küçük... Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT ... Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET...

alıntı..

su damlası 03 Mart 2012 20:46

Cevap: -Anne serçenin Merhameti -
 
Asıl ben teşekkür ederim okuyan gözlerinize söyleten yüreğinize sağlık efendim..RAHMAN Razı olsun..

'Yolcu' 04 Mart 2012 12:38

Cevap: farzet ki öldün!!!!
 
Alıntı:

su damlası Üyemizden Alıntı (Mesaj 159999)
ürperttiysem bana kızma! Bu, senin, dünya hayatına yeni bir bakış açısı yakalaman içindi… çünkü ölümü düşünmek az hata yapmanı sağlar…



eyvallah.....

İnceSızı 13 Mart 2012 12:11

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
 
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek birbirlerine zekâ gösterisi yaparlardı.
Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynisi üç insan heykeli yapmasıydı. Arala...
......rında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komsu ülke hükümdarına gönderildi.
Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.
Söyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: ..
“-Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynisi gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”

Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akilli ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.

Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de ayni işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar heykelleri gönderen komsu hükümdara cevabi yazdı:

“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”….


ALINTI

İnceSızı 13 Mart 2012 12:12

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
 
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyununbirine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu. Düşmüş işte.

Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm.

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Ayıpt
ır söylemesi,anırdı yani. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.

Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.

Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.

Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu. Köylüler ağzı açık bakakaldı.

Hayat, bazen bizim de üzerimize üzerimize gelir. (Ne bazeni, çoğu zaman.) Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak,aydınlığa adım atmaktır.

Kör kuyuda olsak bile...


ALINTI

Esma_Nur 21 Mart 2012 09:49

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
 
Zil-zurna Sarhoş Biri Çıkageldi



Bu hadise bir Ramazan günü olmuştu. Emirdağ'a gitmek için vasıta beklerken zil-zurna sarhoş biri çıkageldi. Üstad Hazretlerinin de üşümemesi için sırtına bir yorgan sarmıştık.

Sarhoş, Üstadın yanına varmış, 'Aman hocam, üşüme, üşüme' diyerek Üstadın yorganını düzeltiyordu.

Üstad sarhoşa, 'Kardeşim, otur yanıma. Seninle konuşalım' dedi. Sarhoş edepli bir şekilde Üstadın yanına oturdu.

Üstad ona, 'Beş vakit namazını kılacağına ve senede bir ay oruç tutacağına bana söz ver, ben de ölünceye kadar sana dua edeceğime söz vereyim' dedi.

Bu sözler üzerin sarhoş hüngür hüngür ağlamaya başladı ve şöyle dedi:
"Hem vallahi, hem billâhi söz veriyorum. Bugün banyoya gidip abdest alacağım ve bu gece sahura kalkacağım. Yeter ki, sen bana dua et de bu halden kurtulayım. Hem namazımı, hem de orucumu terk etmeyeceğim."

Son Şahitler 3.Cild s. 199/Muhiddin Yürüten


SAAT: 20:35

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306