|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Yitiksevda,Açılış Tarihi: 04 Kasım 2010 (19:47), Konuya Son Cevap : 04 Kasım 2010 (19:47). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Kasım 2010, 19:47 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Hayrettin Karaman’a cevap Hayrettin Karaman’a cevap “Süleyman’ın mülkü” başlıklı yazımın girişinde, Kur’an’ın özellikle mülk ayetlerinin operasyona tabi tutulduğu fikrini örnekleme sadedinde bir mealden örnek vermiştim. Kral finansıyla hazırlanan bu meale “En kral meal” demiştim. Meal heyeti arasında yer alan Hayrettin Karaman Hoca, bu yazım üzerine köşesinde beni dikkate, edebe ve insafa davet etmiş. (Yeni Şafak; 28.10.2010). Söylediklerimi dikkatsiz, edepsiz ve insafsız bularak şu açıklamayı yapmış: “1982 yılında hocamız Ali Özek, mealde adı geçen beş arkadaşa, acele olarak Kur'an-ı Kerim'e açıklamalı bir meal yazacağız, "Dünya İslam Birliği" bunu bastırıp parasız dağıtacak" dedi, sureleri taksim etti, mümkün olduğu kadar acele olarak gereğini yaptık, A. Özek hoca hariç hiçbirimiz, diğerlerimizin yaptıklarını okuma fırsatı bulamadık. Meal 1982 yılında on bin adet basıldı ve dağıtıldı. Rabıta daha fazla basmak üzere harekete geçince biz itiraz ettik, "mealin tamamını altı kişi okuyalım, gerekli tashihleri yapalım, ondan sonra basılsın" dedik. Bunu da (yeniden okuma, tashih, iyileştirme işini) birkaç defa yaptık. 1985 yılından itibaren bu meal, önce M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı, sonra Diyanet Vakfı tarafından da defalarca basıldı. S. Arabistan'da yapılan baskılar ise milyon nüshaları çok aştı. Evet, 1982 tarihli baskıda, bir hocamızın yaptığı meal kısmında, İ. Eliaçık'ın naklettiği gibi isabetsiz bir tercüme yapılmıştır. Ama bundan sonraki baskılarda o meal tashih edilmiş ve aşağıda vereceğim şekli almıştır. Buna rağmen yirmi beş yıl önce yapılan hatalı tercümeyi ele alıp diğerlerine bakmadan ağzına geleni söylemek de neyin nesi oluyor!?” *** Hayrettin Karaman, bu açıklamanın ardından, aynı köşede iki yazı daha yazarak “ihtiyaç fazlası mal” ve “meşru servet” hakkında “söylemlerimize” kendince iyice bir ayar çekmiş! “Hocaların hocasından” destur alınca bize susmak mı düşüyor? Hayır! Hoca yanılıyor ve okuyucularını da yanıltıyor. Nedense “hocalar” hep mal mülk söz konusu olunca yanılırlar! Mesele basit bir “görüş ayrılığı” değil, bilesiniz. Mesele çok daha derinlerde… *** Şimdi, yukarıdaki açıklaması sizce makul mü? Yapılan tercümenin “aceleye getirilerek”, “tamamı okunmadan” “isabetsiz”, “hatalı” olduğunu kendisi de söylüyor. Bu iyi… İyi de sadece 1982 baskısında değil; 1987 baskısında da var. Bu arada kaç yüz milyon bin basıldığını da bilmiyoruz. Demek ki 80’li yıllar boyunca basılmış ve dağıtılmış. Dahası bugün hala piyasada… Daha birkaç hafta önce yurdum insanı Kabe’de tavaf edeceği sırada eline oradan bir meal almış okurken beni aradı; “Burada böyle yazıyor, üzerinde 5 tane profesörün ismi var, senin bize söylediklerin yanlışmış, kafana göre konuşma” diye zılgıt çekti. Üstelik toplatılmamış, “Kusurludur, o haliyle okunacak durumda değildir, itibar etmeyin” de denmemiş… “Düzelttik işte, daha ne diline doluyorsun” demeye getiriyorsunuz ama meali “o haliyle” şu an binlerce insan okuyor. Okumakla kalmıyor, bizi onunla sigaya çekiyor. Bir mealde sonradan hatalar görüp hatta yeni bilgiler ışığında görüş değiştirip değişiklikler yapmak kötü bir şey değil; tam tersi olması gereken bir şey. Buna diyeceğim bir şey olamaz. Düzelttiğiniz için teşekkür ederiz. Ama piyasada öyle bir meal hala var, vatandaşların çoğunun evinde bulunuyor. Söylediklerim düzeltme yaptığınız baskılar için geçerli değil; benim derdim “o meal” ile… Ve artık o sizden çıkmış. Mealin başka yönlerini ele alsam koca bir kitap yazmam gerekli, ama benim derdim o değil. Size soruyorum Kral’ın finansıyla hazırlanan mealde “bir kralı en çok rahatsız edecek ayetin” çevirisi böyle yapılıyorsa ve bu yıllardır piyasadaysa siz olsanız ne düşünürsünüz? “On bin tanecik basılmıştı, hem çoktan bitmiştir” mi diyeceksiniz? Ee, 1987’de de basılmış? Size bir özür beyanı yakışmaz mıydı? Tam tersi bunu hatırlatanı edebe davet de ne oluyor? *** Benim derdim kimi meallerde özellikle mal, mülk, eşitlik, emek vs. ile ilgili “kralları” yani servet ve iktidar sahiplerini rahatsız edecek ne kadar ayet varsa, ya (güya) neshedilmiş, ya da tevil-tefsir edilerek kuşa çevirilmiş olması... Allah “Yanınızdaki ile eşit hale gelin” (Nahl 71) derken putları, “Yeryüzünde eşitçe rızık kaynakları takdir etti” (Fussilet; 10) derken hayvanları, “İnsan için emeğinden başkası yoktur” (Necm; 39) derken namaz, oruç, Safa ve Merve arasında gidip gelme türünden sa’yleri kastediyormuş. Bunlar şu anki eşitlik, emek filan değilmiş, o zaman solculuk olurmuş… Keza Allah kardeş olan Müslümanların birbirine mirasçı olabilecekleri ayetini de (Enfal; 75) neshetmiş… Yoksulun zenginin malı üzerindeki hakkı (Meâric; 23) sadece 40/1’miş, o kadar… “Kenz” yapanlar Hristıyan ve Yahudi alimleriymiş (Tövbe ;64), bizi ilgilendirmiyormuş… Böyle böyle, hangi birisini sayayım, ne kadar zengini rahatsız edecek ayet varsa tevil ve tefsir yoluyla “sinirleri alınmış”, kuşa çevirilmiş… Bunlara “görüş farklılığı” veya “farklı içtihat” deyip geçebilir miyiz? Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz? *** Yaptığınız “aceleye getirmenin” bir masum hata olduğu kanaatinde değilim. 80’li yıllar darbe yıllarıydı. Rabıta örgütü darbeyi “imamların maaşını ödeyerek” de olsa finanse ediyordu. Siz de o meal sebebiyle finans edilmediniz mi? Bunun bir “proje” olduğunu düşünüyorum. En iyimser yorumla buna alet edildiğiniz anlaşılıyor. “25 yıl önceydi” diyorsunuz. Kralı memnun edecek tarzda yazılan o meale “aceleye getirerek”, “tam okumadan” imza atmışsınız ama sonra yazdığınız iki yazı da (Yeni Şafak; ‘İhtiyaçtan fazla mal’, ‘Meşru servet’) bu sefer “zamane zenginlerini” memnun edecek tarzda tefsir yapıyorsunuz. Yine aynı şeyi neden yapıyorsunuz? “Meşru servet” ne demek? “İhtiyaçtan fazlasını infak edeceksiniz” diyen ayetten, nasıl bir şapkadan tavşan çıkarma ki “meşru servet” çıkarabiliyorsunuz? İnfak bir şeyi mülkiyetinden çıkarma değil mi? İhtiyaçtan fazlasının mülkiyetten çıkarılması gerekiyorsa nasıl servet olabiliyor? Servet caiz mi ki meşrusundan dem vuruyorsunuz? İhtiyaçtan fazlası (afv) ister stok (kenz) edilsin, ister “ekonomiye katılsın” şahsî mülkiyet olamaz. Şahsi mülkiyet (mülkiyet denecekse eğer) sadece kişinin havâic-i asliyesidir. Ve bu her Allah’ın kulunun hakkıdır. İhtiyaç fazlasını kenz ederse zaten bu ateştir. Ekonomiye döndürürse buna olsa olsa “dolaylı infak” denebilir ki “dolaylı yoldan mülkiyetinden çıkarma” demektir. Kişi bunu da şahsi mülkiyeti olarak göremez. Çünkü artık onda işçinin, emeğin, toprağın, suyun, hammaddenin ve nihayet her zaman olduğu gibi yoksulun ve tüm toplumun hakkı vardır ve onlarla bölüşmek, paylaşmak zorundadır. Bu bir lütuf değil; borçtur. Borcunu ödemeyene ne denir? İnsanlar Allah’ın mülkünden (toprak, su, ırmak, hammadde, maden, makine vs.) her hangi bir şeyi şahsî sermaye olarak kullanıp, ondan zenginleşemez. Kişiye kazandığından (emeğinden) bir “pay” vardır (Nisa; 32). O pay da havâic-i asliyesidir. Gerisi toplumun, kamunundur. Apartmanının kapısında “Mülk Allah’ın’dır” yazan fakat iki ay kira gecikince kiracısına icra getiren Hacı’nın mülkiyet anlayışından bahsetmiyoruz. Ele geçirdiği mülküne emanet der ama elinden gelse Allah’tan bile kira ister! Basbayağı “ihtiyaçtan fazla özel mülkiyet” sahibi olunamayacağından bahsediyoruz. Havâic-i asliye mülkiyet değil; haktır. Mülkiyet ise hak değil; görevdir. Görevi kötüye kullanandan toprağı üç yıl peş peşe ekmezseniz geri alındığı gibi alınır çünkü özel mülkiyeti değildir. Bu manada İslam’da havâic-i asliye vardır; özel mülkiyet yoktur. Bilgi, iktidar ve mülkiyet tümüyle Allah’ın (halkın) dır. Bu üçü üzerinden zenginleşme, sınıflaşma, tekelleşme, hiyerarşi ve hegemonya üretilemez. Bunları liberal afsunlarla uyutulmuş Müslüman aydınlar anlamaz. Alimler, mollalar ve hocaların çoğu da Emevî mülkiyetçiliğinden başka bir şey bilmedikleri ve okumadıkları için hiç anlamaz. Onları derin uykulardan uyandıracak bir şok lazım! “Sizler yoksulsunuz, Allah’tır zengin olan” ayeti mucibince kişinin kendisine “zengin” demesi bile caiz değildir, edebe müğayirdir. Bu ayetin “kime” söylendiğini iyi düşünün… *** Kişi sadece havâic-i asliyesinin (ev, araba, ev eşyası, iş, maaş vb. yaşaması için gerekli temel ve zaruri ihtiyaçların) sahibi olabilir. Fazlasını mülkiyetinde tutarsa zina, içki, adam öldürme ve hırsızlık gibi haram işlemiş olur. “Krallara” rağmen Ebuzer’in açık görüşü budur. Bu görüş kanımca bir içtihad değildir. Şimdi uzun sürer Bakara 219, Tövbe 34 gibi ayetlerin açık beyanından… Peygamberimizin mülkiyetsiz ölmesinden… Hz. Ebubekir’in ve Hz. Ömer’in Müslüman olduklarında zengin oldukları halde Müslümanken zengin kalmadıkları, öldüklerinde geriye hiçbir şey bırakmadıklarından… Hz. Ali’nin tutumunun da aynı olmasından… Hz. Süleyman dahil; peygamberlerin hiçbirisinin, evet hiçbirisinin geride şahsî mülkiyet bırakmadıklarından… Anlaşılıyor ki mülkiyete karşı böylesi bir tutum bir içtihad değil: dinin açık emri, peygamberlerin, sıddiklerin, şehidlerin ve salihlerin yoludur… İslam’ın ana yoludur bu; iddia edildiği gibi Ebuzer’in marjinal (şaz) kalmış içtihadı değil. Gerisi yan yollara sapma ve bozulmadır. Mülkiyete karşı böylesi bir tutum bilinçli bir tavır alış, dinî, ontolojik ve ideolojik bir duruştur. Yokluk, kıtlık ve acziyet sebebiyle fakru zaruret değildir. Tam tersi varlık ve bolluk içindeyken, imkanı olduğu halde ve en güçlü anında bilinçli tavır alıştır. Ben bunu bilir bunu söylerim. Aksini “basit bir görüş ayrılığı” diyerek es geçmem mümkün değil. Burada genişlik ve rahmet değil; yoldan çıkma ve sapma var. Bunu görünüz. İslam’da mülk meselesi bu kadar esaslı bir meseledir. İhmal edecek, savsaklayacak bir tarafı yoktur. Zaten İslam’ı (Müslümanları) yıkan üç şeyden ilki buydu. (bkz. ‘İslam’ı yıkan üç şey’ (3M) başlıklı makale)… *** “Yoksulluk kalktıktan sonra servet biriktirilebilir…” diyorsunuz. Buna içtenlikle inanıyor musunuz? Yoksulluğun sebebi zaten servetin biriktirebilinir olması değil miydi? Yoksulluk bitene kadar servet biriktirilmeyecek, sonra servet biriktirilmeye izin çıkacak ve tekrar yoksulluk ortaya çıkacak? Bütün bir tarih bu değil mi zaten? Neden meselenin etrafında dolanıyor, işin köküne inmiyorsunuz? Yoksullara yardımı aşın, yoksulluk neden var onu sorun… Kadının saçının teli, sesi, tokalaşması vs. karşısında feveran eden ve “din elden gidiyor” nutukları atanların, iş ihtiyaçtan fazla mal ve servet konusuna gelince dilleri lâl oluyor. Çarşafı dinin gereği sayanların, iş çarşafın altından kollara dizilmiş altın ve bileziklere gelince gözleri görmez, kulakları duymaz oluyor. Neredeyse beş yoksul ailenin bir yıllık havaic-i aslisine denk jipe binenler, iş gümüş yüzüğe gelince zahid oluveriyorlar. İsrafı hak ve emek sömürüsünden geçen kazanç değil; zenginliğin biraz ucunu kaçırmak olarak anlıyorlar. “Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz” (Nisa; 6) demek, yiyiniz, içiniz ama bunu başkasının hakkını ve emeğini alarak/çalarak yapmayınız demektir. Örnek: “Yetimlerin malını israf ile yemeyiniz” (En’am; 141), Başörtüsüne gösterdikleri titizliğin binde birini para ve mal hakkında göstermiyorlar. Hele iş kamu malı olunca devletin malı deniz… İş servete gelip dayanınca cemaatcisinden tarikatçısına, particisinden radikaline, sufîsinden selefîsine, hocaların hocasından cübbelisine hepsi birden tek bir yürek oluyor! Hani bunlar birbiriyle anlaşmazdı? Yıllardır birbirini yer dururdu? *** Bunlar memleketimden dindar manzaraları hocam… Bunlar kimi okuyor, yıllardır kimden fetva alıyor? Neden böyleler? Hiç düşündünüz mü? Şu servet işini kökten ele alınız hocam, mırın kırın etmeyi bırakınız. “Mülkün tabiatına dair” esastan sorular sorunuz. “Abdestli kapitalizmi” meşrulaştıracak fetvalar vermeyi bırakınız. Korkmayınız, ürkmeyiniz. Bu dinin en asaslı mesajı “kralların” hoşuna gitmese de “Lehu’l-mülk”! Servet ve iktidar sahiplerini memnun eden bir din, Muhammed’in getirdiği din olamaz! Kur’an’ın neye ilk hayır (kella) dediği üzerinde yeniden düşününüz. Tuğyan ile zenginlik arzusu (istiğna) arasında zorunlu ve kopmaz bir bağ olduğunu söyleyerek başladı vahiy! (Alak; 6-7). *** “Dikkatsizlik nedeniyle özür” diyeceğiniz yerde köşenizden beni dikkatte, edebe ve insafa davet ediyorsunuz. Tam tersi dikkat, edeb ve insaf sahibi olmasaydım onları yazmazdım. Sözlerimde dikkatsizlik, edepsizlik ve insafsızlık yok; belki “öfke” var. Bunu Hz. İsa’nın İncil’de geçen ve “kralların alimi” din adamları için söylediği “ Ey engerek soyu, ey kör klavuzlar!” öfkeli hitaplarıyla ifade etmişim. Kral finansıyla ve onu memnun edecek şekilde ayet çevirisi yapana başka ne denir? Öyle değilseniz üzerinize alınmayınız. Söz gideceği yeri bilir, siz müsterih olun. Ama şunu bilin ki bu öfke Ebuzer’den beri hiç dinmedi, dinmeyecek! Filhakika, bu sefer kazanan Muaviye olmayacak! ihsaneliacık.org
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
Konu Sahibi Yitiksevda 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Akılsız Bedenler | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 1 | 2300 | 20Haziran 2017 01:11 |
Kibir hastalığı / mevlüt hönül | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 2205 | 24 Mayıs 2016 17:24 |
Hainler! – Dokuzlu Çete ve Karakter(siz)leri /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 2008 | 19 Mayıs 2016 23:06 |
Çocuk İstismarı ve Ensest – Modern Lût Toplumu /... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 1 | 2003 | 19 Mayıs 2016 23:02 |
Vicdanla Cüzdan Arasında / MEVLÜT HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 0 | 1960 | 19 Mayıs 2016 22:59 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Konuyu değerlendir | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kur’an okuma ve tecvid( genel soru cevap) | Medine-web | Kur’an Okuma ve Tecvid 4 | 0 | 06 Ocak 2015 19:34 |
Orucun Vakti-Hayrettin Karaman | MERVE DEMİR | Oruç-Ramazan | 3 | 08 Temmuz 2014 17:45 |
AMERİKA’YI ’’TEKÂSÜR’’ KRİZİ HELAKE SÜRÜKLEYECEK Mustafa İslamoğlu | sevginin_bedeli | Serbest Kürsü | 1 | 19 Nisan 2014 01:34 |
Kızların okuma ve çalışmaları (Hayrettin Karaman) | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 5 | 14Haziran 2009 00:56 |
Fıkhi Mezhepler - Hayrettin Karaman | Emekdar Üye | İslam/Dinler/Mezhepler | 0 | 10 Temmuz 2008 23:44 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|