Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Mü'mince... Tasavvuf ve Aşk Yolu/Ali Parlak (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/31217-mumince-tasavvuf-ve-ask-yolu-ali-parlak.html)

bilinmez 04 Ocak 2015 20:21

Cevap: Tasavvuf/Ali Parlak
 
Alıntı:

ali70 Üyemizden Alıntı (Mesaj 366326)
Vahdeti Vücut kavramını anlatmak biraz zordur. Çünkü bu kavram, anlatmaktan ziyade yaşamakla ilgilidir. Bu kavramı anlayabilmek için yaşamak gerekir.

Vahdeti Vücuda en büyük delil: La ilahe illallah



vahdedi vucud,Tasavvuf ekoluna has bir yaklaşımdır.ismindende anlaşıldığı gibi TEK VUCUD ,yani Allah ile tek vucud olmaktır.tasavvuf alimleri bunu Allah ın kendilerinde vucud bulduğunu ve Allah ın yeryüzündeki ETE KEMİĞE BÜRÜNÜLMÜŞ HALİ DEMİŞLERDİR.

Tasavvuf ekolunun ilk çıktığı zamanlarda Beyazıdı bestami kendisiin SUPHAN olduğunu yani noksanlıktan münenzeh olduğunu,Muhyittin arabiya, Allah ın nerde olduğu sorulunca,CÜBBEMİN ALTINDA[ yani kendisiyle tek vucud olmuş] diyordu,yunus emre yine Allah ete kemiğe bürünüp kendisi gibi göründüğünü,bu çağda ise bir dönem bayram Ali adında ismail ağa cemaati hocaları Rasulullah eşittir Allah demeleri,hatta cübbeli ahmet,Allah ete kemiğe bürünüp mahmud diye göründü sözleri VAHDEDİ VUCUD inancıın ürünleridir.Kısacası vahdedi vucut bu şekilde Rasullerin dahi söylemediği Allah ın ete kemiğe bürünülüp insanlar gibi kainatta herşeyin Allah olduğu inancıdır.Hiç bir peygamber Allah benim gibi göründü dememişken bunlara ne oluyorki bu sözler sadır oluyor.





Nedir süluk. Allah için kalbi temizlemektir. Bunun için de güzel ahlak sahibi olmaya çalışmaktır. Bir mürşit elini tutup ta, bütün bu çalışmaları yapan kişilere ilmi ledün kapısı lütfedilir. Yalnız ilmi ledün, salikin(öğrencinin), bu ilmi kaldırıp kaldıramamasına göre lütfedilir. Lütfeden ise Allah'tır.

Seyrü Süluk'a delil: Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa çıkarıp Sırât-ı Mustakîm’e hidayet eder. (Maide 16)

Ledün ilmine delil: Hz. Musa(as) ve Hızır kıssası




Allah maide süresinde 3 ayette ,Dini tamamladığını ve dinin KEMALE ERDİRİLDİĞİNİ söylemekte,ondan sonrada zaten vahiy [ilim ve hikmet] kesilmiştir.Kimki kalkıp daha sonra ilmi ledun yai BİLİNMEYEN İLİM bana verildi diyorsa ve bu ilimde Allahtandır diyorsa ,demekki vahiynin kesilmediğine ve islam dininin KEMALE ERDİRİLİP TAMAMLAMADIĞINI idda ediyordur.Zatan Allah bizzat seçtiği peygamberlerle bile,VAHİY GÖNDEREREK irtibat kuruyordu,başka bi yolda yok.


Musa as ma gelen ve kuranın salih kul,halkında hızır adını taktığı kişi Allahu alem bütün peygamberlere gelen ve bazende bi İNSAN[KUL] görünümüyle gelen CEBRAİL as dır. Musa as ma gelmesindeki sebebte zaten kıssadan anlaşıldığı gibi ,Musa as bilmediğini öğretmesidir.Öğrettiklerniin hepsinide Allah ın bilgisi ve izni dairesindedir.Bu gün ise tasavvufçular halen hızır[cebrail veya salih kul] ile irtibata geçebilineceği tezini savunuyorlarsa o zaman vahiy aldıklarını idda ediyorlar ki,Ali beyde buna İLMİ LEDUN diyor.Bu Allah katında büyük bir iddadır sebebinide yukarda maide 3 ayetiyle ilgili açıklamada verdim...





Rabıta'nın özü Rasulullah'a(sav) biattır. Ona(sav) kalbi bir bağla bağlanmaktır. Mürşit, Peygamber efendimizin(sav) elini tutarak ona biat etmiş kişinin elini tutarak biat eden, onun da elini tutarak biat eden, onun da elini tutarak biat eden ... (sadatı kiram diyoruz) kişilerdir. Rabıta sırasında mürşidin kalbinden itibaren Rasulullah(sav) efendimize kadar bir bağ kurulur. Bu bağı hatırlamak sevgi ve muhabbeti arttırır.


Allah ın rasulu Muhmmed as vefat ettikten sonra,islama giren hiç bir insan veya topluluğa,hiç bir halife veya hiç bir azhab EL TUTUP BİAT,tevbe ALMAMIŞTIR.Hatta ömer ra kendisi döneminde Rasulullah ın biat aldığı yerde bulunan AĞACI DAHİ KÖKÜNDEN KESTİRTMİŞTİR o dönemde oluşacak batıllığın önünü kapatmak için .Ömer ra anın bu hareketidende anlıyoruzki bu şekildeki biat o ana has ve sadece Rasulullah ın kendi zatına bırakılmıştır.Bu gün ise tasavvufta bu iş hem el tutma ve tevbe alma gibi büyük şirklere vesile olan bu işe hiç bir azhabta öncülük etmemiştir.



Mürşidi ve Allah Rasülünü düşünerek kurulan aradaki bu
bağı düşünmek, ve Peygamber efendimizin kalbinden bizim kalbimize bir nurun aktığını düşünmek şirk değildir.

Eğer bu durum şirk olsaydı, dünya üzerinde kurtulan olmazdı. Çünkü söyler misiniz? Annesini, babasını, çocuğunu, sevgilisini, işini, parasını, borcunu düşünmeden sabahı eden kaç kişi var? Bütün bunlar rabıta değil de nedir? Bir gün boyunca (Namazlarda bile) kimlerle, kimlerle rabıta kuruluyor aklın şaşar...



Ali bey,mürşit ve Rasulullah ı düşünerek yapılan bu bağın ve kalbden kalbe akacak olan nurun feyzin olacağını söyleyen ALLAH VE RASULU MU.Allah Rasuluna kullarım Beni ,sana sorduklarında onlara söyle Allah size şah damarınızdan daha yakın,yani Allah ın feyzi nuru,bereketi,hidayeti ile aranıza neden BİRİNİ KOYUYORSUNUZ,KOYMA İHTİYACI DUYULSUN,eğer bu meşru bi iş olsaydı RASULULLAH BENİ KOYUN DERDİ...Tasavvufçular Allah ile aralarına birilernii hatta şeyh,gavs,sadat,kutup SİLSİLESİNİ KOYARAK ŞAH DAMARlLARINI KESMİYORLAR MI




Rabıtaya delil: "Ey o bütün imân edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin ve cihad için hazır ve rabıtalı bulunun ve Allaha korunun ki felâh bulasınız" (Ali İmran 200)
"Ve kalplerine rabıta verdik. O vakit ki kıyam ettiler de dediler: bizim Rabbimiz Göklerin ve Yerin Rabbi, biz ihtimali yok ondan başka bir ilâhe tapmayız, doğrusu o surette cidden saçma söylemiş oluruz" (Kehf 14)
"Musa'nın anasının gönlü ise bomboş sabahı etti, az daha onu açıverecekti: kalbine râbıta vermese idik eğer imanlılardan olsun diye" (Kasas 10)





Bunlar halifelerdir. Halife bir zahirde olur, bir de batında... Bunlar hakkında daha ayrıntılı bilgim yok.



Hayırlı kandiller...



Ayrıca verdiğiniz ayetlerin hepsini kendi görüşüne tevil ediyorsun ve bu tevilinde meşru tevil değil.sen okumuş adamsın .. :)

ali70 05 Ocak 2015 16:30

Cevap: Tasavvuf/Ali Parlak
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 366593)
Ayrıca verdiğiniz ayetlerin hepsini kendi görüşüne tevil ediyorsun ve bu tevilinde meşru tevil değil.sen okumuş adamsın .. :)

Tasavvufu ben icat etmişim gibi konuşuyorsun. Biz bizden önce gelen alimlerin yolundan gidiyoruz. Ben anladım seni. Lütfen sen de beni anla. Şimdi ne sen beni tasavvuftan vazgeçirebilirsin, ne de ben sana ikna edici cevap verebilirim. Çünkü kendine bir yol tutturmuşsun, beni suçlamaya çalışırken, bizden önce gelip geçmiş tüm alimlerden daha alim olduğunu iddia ederek onları suçluyorsun.
Bir soru sordun. Cevap verdim. Eğer bu soru cevap böyle devam etseydi, karşılıklı tartışma yerine sohbet havasında devam edecekti.
Ama ne oldu?
Üstüme kusuldu...
Böyle bir nefret ve öfke karşısında ben daha fazla alet olamam. Çünkü Allah'ın öfkesini üzerinize çekeceksiniz. Hem de ben vesile olacağım. Kalsın. Konu burada kapansın Zülküf kardeşim.


Ne yapalım sizde bir türlü biz de bir türlü.

Ali Parlak 06 Şubat 2015 18:49

Vahdet-i Vücut/Ali Parlak
 
VAHDETİ VÜCUT
Vahdet-i Vücud’a en büyük delil, La ilahe illallah’tır. Çünkü Allah Vahit’tir, Ehad’dır. O, Vahdaniyeti ile azameti bürünmüştür. Şanı çok yücedir. Vahdet-i Vücud’a küfürdür diyenlerin yanıldığı nokta, Vahdet-i Vücud’u Panteizm ile karıştırmalarından kaynaklanır. Vahdet-i Vücud’un ne olduğundan ziyade, ne olmadığını anlamak için Panteizm’i şöyle bir inceleyelim. Çünkü Vahdet-i Vücut asla Panteizm değildir.


PANTEİZM (Kamutanrıcılık - Tümtanrıcılık)
Panteizm, Yunanca pan (tüm) ve theos (Tanrı) köklerinden türemiştir. Bu düşüncede Tanrı’nın, evrenin kendisi olduğu savunulur. Panteizm, evrende açığa çıkan güçler ve yasalar dışında Tanrı olmadığını iddia eder. Bu görüşüyle de ateizme yardımcı olur.

Panteizm’e göre Tanrı her şeydir. Bunun sonucu olarak ta her şey Tanrıdır. Tanrı'nın evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığı yoktur. Doğayla Tanrı bir ve aynıdır. Panteizm’e göre, yaratıcı bir Tanrı var olmadığı gibi, her hangi bir yaratmadan da söz edilemez. Tanrı yaradan değil, varolandır ve evrenin tümüdür. Bunun sonucu olarak ta evrende vuku bulan her olay, her hareket aslında doğrudan Tanrı’nın hareketidir. Bu görüşün ilginç ve çarpıcı bir sonucu, insanın da Tanrı’nın bir parçası olduğudur.


Panteizm, evreni algılayış biçimi olarak Hindu ve Buda dinlerindeki hayal gücü geleneğinden farksızdır. Ayrıca sonlu olanla sonsuz ara­sındaki bağlantıyı sağlam bir temele oturta­maz. Ayrıca kötü ile iyinin far­kını en aza indirger. Bundan dolayı da, onun günahı, ahlâki sorumluluğu ve kö­tülükle mücadelenin gereğini açıklayamaz. Kısaca Panteizm, aklın yanılsamasıdır.


Panteizm eskiden beri hep, Vahdet-i Vücut ile karıştırılmıştır. Ama ikisi asla aynı değildir. Aralarında çok ince bir çizgi vardır. Aralarında çok ince bir çizgi olması, ikisinin aynı olduğu anlamına gelmez. Bir cismi aynaya yapıştırdığınız zaman, görüntüsü de aynaya yapışacaktır. Ama görüntü asla cismin kendisi olmayacaktır. Panteizm ile Vahdeti Vücut arasındaki fark da işte buradadır. Vahdeti Vücut Haktır ama Panteizm küfürdür. Çünkü fiziki evrenin, tabiatın birliği inancına varır ve tabiatın Tanrı oluşuna, tabiattan başka bir varlık, bir Tanrı, bir gerçek bulunmayışına inanır.

İşin aslı; Panteizm, Ateizmden, Tanrı tanımamaktan başka bir şey değildir.


Vahdet-i Vücut yaklaşımında Allah, yaratılmışların hiçbirine benzemez. Vahdet-i Vücut, eşyanın hakikatini Tanrı’da görür. Oysa Panteizm, fiziki evrenin kendisi Tanrı’dır der.

Görünen şu ki panteizm, muhtemelen Vahdet-i Vücut prensibinden yola çıkmıştır. Ama Allah ile âlemin karışması gibi bir çıkmazın içine düşerek yolunu şaşırmıştır. Dolayısıyla varlıklar arasındaki bütün değerler yerinden oynamıştır. Aradaki ince çizgiyi göremeyen pek çok kişinin ayağı da muhtemelen burada kaymıştır.

İnsanların akıllarının alacağı şekilde konuşmak en iyisidir. Bu konuları merak edenlerin de kamil bir Mürşide varmadan bu sularda yüzmeleri tehlikelidir.




Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ali Parlak 11 Şubat 2015 19:37

Mü'mince.../Ali Parlak
 
Mü'mince...

Gerçek mümin, öylesine kolay ve yumuşak bir ahlâka sahiptir ki, onu ahmak zannedersin... (Hadisi Şerif)


Mümin saftır.

Dupduru.

Tertemiz.

Bir o kadar da yumuşak huylu...

İnanır...
Kardeş bildiği ona yalan söylese de, yalanı ona yakıştıramadığı için inanır.

Kardeşinin namus, şeref ve bütün işlerini korur.

Zor zamanlarında mümkün olan işlerinde kardeşine yardım eder.

Ondan bir zarar gelebileceğine inanmazsın.
Elinden ve dilinden kimse zarar görmez, emin olur.

Az biraz yese bile hemen doyar, hamd eder...

Kalbinde dolaşsan dip bucak, kimseye karşı bir nefret göremezsin.
Ama dinine karşı bir tavır görürse öfkelenir...

Herkesi kendisi gibi bildiği için kandırılması kolaydır...

Günahından çok korkar...

Söz onun namusudur.
Söz verdi mi, artık onu yerine getirmesi vaciptir.

Ondan ne alırsan sana faydası dokunur. Cimri değildir.

Dışını harabe sansan da, içinin imar olduğunu bil...

İnsanların eziyetlerine sabır gösterir.

Öyle iyi niyetlidir ki,
Eğer bir yerlerde onu görürsen ahmak zannedebilirsin...

Ama ölüm anında yanında bulunabilirsen şakaklarına bak,
Terlidir...
Sevgiliye kavuşmanın verdiği bir utangaçlık içinde gözlerinde yaşlar görürsün...

Rabbim... Bizi de mümin kullarının arasına al... Amin...



Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]








muallime 12 Şubat 2015 01:30

Cevap: Mü'mince.../Ali Parlak
 
Ahmak zannedilecek kadar iyi olmak doğru bir şey değildir Ali Kardeş...Sizin söylediğiniz herkes hakkında hüsnü zanda bulunmaksa tamam çok mühim .Ahlakın can damarı...ama halk içine karışıp bir de ticaret yaparsanız sadece hüsnü zannın ve tedbirsiz olmanın bizleri hangi derelerde bıraktığını görürsünüz. Mümine ;hüsnü zanla birlikte ,tedbir ,suizana sebebiyet vermekten kaçış,feraset gerekir. 40'ı aşınca ya da çook insan tanıyınca ne demek istediğimi anlarsınız.

Allahın kulu_ 12 Şubat 2015 08:09

Cevap: Mü'mince.../Ali Parlak
 
Siyah ve beyaz olmak

Muminsek yumusak basli koyun degiliz necip fazilin dedigi gibi
Burada anlatilan baska muallime kardes

FECR 12 Şubat 2015 08:30

Cevap: Mü'mince.../Ali Parlak
 
Alıntı:

Ali Parlak Üyemizden Alıntı (Mesaj 372269)
Mü'mince...

Gerçek mümin, öylesine kolay ve yumuşak bir ahlâka sahiptir ki, onu ahmak zannedersin... (Hadisi Şerif)

Ali Hocam
Bu hadisini kaynağını sorsak ayıp olmaz değil mi?
Bu anlamda bir hadis bulamadım.Bir takım yerlerde bu şekilde yazmışlar ama altında kaynak yok. Yalnız şu hadis rivayeti geçiyor :
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek mümin öylesine kolay ve yumuşak huyludur ki, o, gö*türülmek istendiğinde kayanın üzerinde olsa bile, (sahibine) itaat ederek çöken bir deveye benzer.”(İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercemesi İzahlı 2000 Hadis, Aydın Yayınevi: 2/86)

Müminin ahmaka benzetilmesini bir peygamber nasıl yapar?. Kur'an'da müminler için hep övülen özellikler geçer. Ahmak tabiri gerek mecazi anlamda gerekse gerçek anlamda insanlar arasında hoş bir kavram değildir.

ali70 12 Şubat 2015 19:12

Cevap: Mü'mince.../Ali Parlak
 
Kur'an’da Müminlerin Özellikleri

Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. (Enfal-2)

Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur. (Furkan-68)

Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler. (Mü’minun 2)

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. (Mü’minun -3)

Ve onlar ki, iffetlerini korurlar. (Mü’minun -5)

Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler. (Mü’minun-8)

Namazlarına riayet ederler. (Müminun- 9)

Anne ve babalarına öf bile demezler. (İsra-23)

Zanda bulunmazlar. (Casiye -24)

Rahman'ın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler. (Furkan-63)

Kınayıcının kınamasından korkmazlar. (Maide-54)


Ali Parlak 15 Şubat 2015 20:02

Cevap: Mü'mince... Tasavvuf ve Aşk Yolu/Ali Parlak
 
VAHDETİ VÜCUT 2

Var olan sadece Hakk’ın varlığıdır. Yaratılanlar varlığını Hak’tan alır. O’nun Kayyumiyetiyle vardır. Yani biz varlığımızı Hak’tan alırız. Yani nurumuzu Hüda bahşeder. Yoksa bizatihi var değiliz. Hak’kın varlığı kendinden, halkın varlığı Halık’tandır. Zahir olan sadece O’dur.

Allah’ın vücudundan(varlığından) başka hiçbir şeyin hakiki vücudu yoktur. Kainatta görünen her şey varlığını Hak’tan alır. Allahu Teala kainatın her zerresine birliğini ve varlığını nakşetmiştir.

Bu kainat yokken de Allah vardı. Hala var. Bir olarak var. İkinci yok. Sadece Bir var. Var olan hep O’dur. O’ndan başka yoktur. Şanı Mutlak’tır. Kainatın varlığı bir hayal ve gölgeden ibarettir. Var sandığımız hiçbir şeyin aslı yoktur. Aynada görünen suret misali, kainat da bir görüntüdür. Nasıl ki aynadaki görüntünün aslı yoksa, kainatın aslı da yoktur. Yani kainatı bir hayal üzere yürür gör. Ezeli ve Ebedi O’ndan başka O yoktur. O’ndan başka ‘’var’’da yoktur. O da Tek ve Kahhar olan Allah’tır.

Kainat, bir varmış bir yokmuş meali arz eder. Yani ezellerin ezelinde bir zat vardı ve O’ndan başka bir mevcut yoktu. Hala yok. Sonsuza kadar da olmayacak. Yok olan bir şey yine yoktur yine yoktur. İsterse var gibi görünsün. Yoktur. Çırpınsan da, bağırsan da, çağırsan da yoktur. Allah her şeyi kudretiyle kuşatıcıdır.

Allah’ın ilminde bu alemin böyle olacağı vardı. Allahu Teala kendi vücudunun nuru ile alemleri yoktan var eyledi. Allahu Teala yine her anda bütün alemleri varlıkla yokluk arasında gezdirerek kudretini gösterir.

Yani illa Allah. Başka vücut, başka mevcut yoktur. Varlık yalnız O’nundur. Yaratılan her şey O’nun Hay ismiyle hayat bulmuştur. Hak’kın varlık vücudu alemlere nur bahşetmedikçe, alemler kendini bulamaz ve bilemez.

İnsanın kendini bilmesi de O’nunladır. O nurunu insana bahşetmezse, insan yokluğa gömülür. Bu her şey için böyledir.

Varlık alemlerin kendi varlığı değildir. Alemler bir hiçtir. Varlık Allah’ın varlığıdır. İşte burada bütün alemler La içindedir. Yoktur. İllada bütün azametiyle sadece Allahu Teala vardır. Ve La ilahe illallah böylece gerçekleşmiş olur.

Ve Allahu Teala sorar: ''Bugün mülk kimindir?'' Cevap veren olmaz. Yine kendisi cevap verir: ''Tek ve Kahhar olan Allah'ındır.''




Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Yararlanılan kaynak: Muhiddin Arabi'nin risaleleri

su damlası 06 Nisan 2019 12:12

Ve Allahu Teala sorar: ''Bugün mülk kimindir?'' Cevap veren olmaz. Yine kendisi cevap verir: ''Tek ve Kahhar olan Allah'ındır.''



SAAT: 11:23

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306