![]() |
Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Mevlânâ Hazretleri, “Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam, yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz” sözüyle aşkı “tarif eder”. Aşkı en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma, aşkın kendisine sor! Hiç kimsenin ismi, Mevlânâ kadar aşkla özdeşleşmemiştir. Mevlânâ aşkı, ama gerçek İlâhî aşkı, bütün boyutları ve derinliğiyle yaşayan ve yaşatan bir ârifti. Aşk gerçi önceleri nefsânî, mecâzî, yani kişinin kendisi gibi bir faniye duyduğu bir aşk olsa bile, insanı olgunlaştıran, yakıp pişiren bir tarafı olduğu için, gerçek aşka bir köprü olur. Bunun için Hz. Pir, “Âşıklık ister nefsânî olsun, ister rûhânî olsun, sonunda bizi ötelere götürecek bir rehberdir.” (Mesnevi, I, 111) buyurur. Ama mecazî aşk mertebesinde oyalanıp kalmamak, Leyla’dan Mevlâ’ya geçmek gerek: “Ölüye karşı beslenen aşk ebedî olamaz. Sen canına canlar katan, hiç ölmeyecek olan diriye âşık ol!” (Mesnevi, V, 3272) Ama insan mahlukata başka bir gözle bakmayı becerebilirse, aslında her varlıktaki güzelliğin Gerçek Varlık’tan geldiğini, kişi ister farkında olsun ister olmasın, herhangi bir varlığa duyduğu aşkın da aslında onda yansıyan İlâhî güzellik tecellisi sebebiyle olduğunu idrak eder: “Sevdiğin her varlıktaki güzellik Allah’tan geliyor. Sen, her neye âşık olursan, o şey ilâhî sıfatlardan biri ile yaldızlanmış, nurlanmış.” (Mesnevi, III, 554) İlâhî aşk, tıpkı her türlü pisliği yakıp yok eden bir ateş gibi, insanın olumsuz bütün özelliklerini yok eden manevî bir ateştir: “İlâhî aşk sebebiyle nefsaniyet ve benlik elbisesi yırtılan kimse, hırstan ve bütün kötülüklerden temizlenir.” (Mesnevi, I, 22) “Aşk nurlanmaktır” Aşk, nurlanmak, nur kesilmektir: “Âşık olmak demek, nûr gelen tarafa pencere açmaktır. Çünkü gönül, gerçek dostun yüzü ile nûrlanır.” (Mesnevi, VI, 3096) Mevlânâ’nın bağlı olduğu dünya görüşüne göre, bütün kâinatın varlığa gelişi de hep aşk iledir. Çok atıf yapılan bir kudsî hadiste, Cenâb-ı Hakk’ın: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye muhabbet ettim de mahlukatı onun için yarattım” buyurduğu rivayet edilmektedir. Yani bütün bu varlıkların meydana gelmesi, Hak Teâlâ’nın gizli olan varlığının zuhur etmeye olan iştiyakı, Hakk’ın tanınmaya olan aşkı sebebiyledir. Bütün varlıklar, duydukları aşk sebebiyle hareket eder. “Her cüz’ün başka bir cüz’e meyli vardır. Her ikisinin birleşmesinden bir şey doğar.” (Mesnevi, III, 4416) Aşka yakalanan derman istemez Aşk aman vermez, bir kere aşka yakalanan bir daha onun pençesinden kurtulamaz: “Ey aman bilmez aşk; senin elinden el-aman, el-aman!” (Mesnevi, VI, 3764) Gerçek aşk öyle bir ‘dert’tir ki, ona yakalanan bir daha asla derman bulmak istemez: “Bütün hastalar iyileşmeyi ümit eder, o ümitle yaşarlar. Aşk hastası ise: ‘Benim hastalığımı artırın!’ diye feryad eder. Aşk, anlatmakla tükenir şey değildir: “Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam, yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz.” (Mesnevi, V, 2189) Aşkı yine en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma, aşkın kendisine sor!” (Divan-ı Kebir) “Aşk söze sığmaz, istemekle anlaşılamaz, aşk bir denizdir ki dibi görünmez. Denizin katreleri, damlaları sayılamaz. Yedi deniz de, aşk denizinin önünde küçücük bir göl gibi kalır. Aşk, denizi bir tencere gibi kaynatır; aşk, dağı ezer, kum gibi ufaltır. Aşk, gökyüzünü çatlatır, yüzlerce yarık açar; aşk, sebepsiz olarak yeryüzünü titretir. Pak, temiz aşk Hz. Muhammed’e eş oldu, dost oldu. Allah, bu aşk yüzünden Peygamber Efendimiz’e ‘Sen olmasaydın, bu gökleri, bu kainatı yaratmazdım!’ diye buyurdu.” (Mesnevi, V, 2733-2737) “Şehveti aşk zannediyorsun” Günümüzde hiçbir kavram ‘aşk’ kadar kirletilmemiştir. Hz. Mevlânâ’nın sözlerinde, her türlü edepsizliğin, şehvet tatmininin aşk diye nitelendiği bugüne de göndermeler vardır: “İnsaf et; aşk güzel bir iştir. Onun bozulması, safiyetini yitirmesi tabiatın kötü niyetli oluşundan. Sen şehvetini aşk diye adland ırmışsın; halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için uzun yollardan geçmek gerek.” (Divan-ı Kebir) “Eğer aşk nefsin şehvetinden ibaret olsa idi, eşek ve öküz âşıklar defterinin başında olurdu.” (Divan-ı Kebir) Geliniz, aşk nedir bilmek için Mevlânâ’nın önünde diz çökelim, gerçek aşkı o ulu âriften öğrenelim. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor aşk:adı bir muammadır sırrına ermek gerek..adı aşk olan kaç hikayeye tanık oldu kulakrımızın..gördüklerimizin ve bildiklerimizin bizi yanıltması ;aşk ın aşmaktan gelen bir ilahi ezgi olduğunu seslenmiyor mu bize..aşk ı sahibinden dilemek gerek..aşkın aslına erenlerden olmak duası ile..inşaallah.. aşk aşkını aşktan aldı.. kaybet aşkı aşka bulan aşktan çıktı aşka daldı.. aşk denilen aşık yalan SEN din hedef aşkın yaydı.. fırlattığın oktayım ben.. cümle beden beden aydı.. doğdu güneş noktayım ben.. |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor bismihi subhanehu allah alem rahmet ve ateş el baki başlangıç ve el halık hılkat ilk oluş ve hadisiyet hilkatteki haz ve hararet azim iştiyak ve gayret bütünü zahir eylerken muhalde ilkin aynasında suretin tasviri musavvir ve suret alem ve rahmet,rahmet ve ahmet vema erselnake illa hitabında el hamid ve muhammed hamdedilmeye layık olana en güzel hamdedici kul aşk noktası ilk can hazzı tek maveranın o kırılma nokyasına muştu taha maddenin akledme hazzında yasin hub la sevginin nazarında habib aşkın an hazzında mahbub bir kudsi var oluşun tasavvurunda ademiyet henüz katrede canken varlık elbisesinde makamı aşkullahta ruh bir ilahi kaderin küllisi kulluk şanına nakşederken ihtiyarın cüzünü zamansızlık boyutlarında cevelan eden tek seda o aşk o şevk o gayret o hilkat sırrına can soluyan ruhuyla akil gönüllere naatı selam oluyor ve kalıba dökülen varlıklar buselamın şanında hilkatiyle muhammedi oluyor aşka dair gönlü ateşliyen his mevalisi olunca sıdikki canda olur mevlanada yunusda marifed duygu denen hislerin kaynağına inerek abıhayat olan o aşk suyunu çıkarmak bu gayretin vasıtası suretlerdeki sima ise sulha eren gönüllerde yakılan ateştir vuslat tıpkı hasretin adının oluşu gibi firkat karibler hasreti kurbiyet adına dillendirirken erenler ey erenler ol mesaja erenler ererek gözlük takıp gerçekleri görenler hilkate hullet verip halil diye seven o sevdasını nakşedip habibullah gine o huvel evvel ahir o huvezzahir batın o herne varsa alemde vahdedibde cemi o muhibbanı aşk ile şevke katıp coşturan muhabbetin şanında aşkı ile taştıran sırlı iş bu sözleri meczederek kelama sıryaniye lutfedip bu sevdaya koşturan vücudun tevhidinde aşkını izhar edip bizleri bu aşkında an ile buluşturan hepsi onun cilvesi hepsi onun şanından ne mutlu bu alemin aşk yolunda seyirle kul oluşun fakıyla sevgiye adanarak şevkindeki selamla gayesine koşana el vedudun cezbesi sineleri yakarken hem gayeye nakşolup hem veduda cezbolan alemdeki sahteler suretin safasıdır safileşenin payı halifelik sayidir yeter gayrı aşk diye sırları faş eyleme sıryani olsan bile aşkı tefsir eyleme varıdatı sır yani 9 eylül pazar bursa |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor efendim yazan kaleminizle bide yüreğimize dokunsanız.olurya bir damla düşerde o renginize boyanırız..bu ne güzel ifadelerdir..aşk olası gelir insanın okudukça.. selam saygı ve muhabbetim ile gönlünüzün gülü solmasın diliyorum..maşallah ..aşk ernlerinden olalım inşaallah.. biz bir kere daha okuyalım..mananızın vedahi varlığınızın rengini..es selam..dua ..maşuk olma hayliyle aşk ı ne güzel öğretmiş size el vedud olan.. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor ne diyelim..imrendik aşk a yazılan bu mahabbeti..nasip olsada bilsek bu lisanın dili..üstadım gerçekten duanıza talip bu yüreği öylesi güzel satırlarla buluşturdunuz ki..bir kez daha anlatık meşakatli bir işin tefsirinin yapılmayacağını..hal işidir bu sırrı söze dökmek..aşk denilince okuyacağımız bir şiir oldu inşaallah... tekrar sağolun..aşk ile varolun.. |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor bir aşk vardır birde muhatablar bir aşka şahitler vardır yüzleri hem erkektir hem kadın birde marifet ve hikmet vardır geçek aşkın harında kemal bulan sözler vardır meram anlatmaya takat bularak harflere can giydirirler birde muhatabları vardır o aşka somutların hissedemedikleriyle soyutlaşarak can soluklarlar ilahi aşka ordaki can tekilliği maveradadır yüreklerde deveran eden kanla karılıpta insansı emellerin damıtımında hazreti insan sayılana dek kah leyla olurlar kah mecnın ne leyle şahsına yansıtır havvalığını nede mecnun ademiyetini aşar bilirlerki soyut cevherliğin şanında ruhların tadacağı bir ölüm yoktur ölümün katloluşunun şehadetinde varlık hazzını katar ruhların siretlerine ebedi yaşamın o can tekilliğinde darusselamın suhuletinde yüzlerde bir şevk gözleri ışıldatan baisul hay nazarlarıdır taze bir gayreti çoğaltan gönüllerde zaman gine an mazi istikbalin özünde cem canlar bir furkani besteye takılı tekin kelamında rahmanlaşırken takat o takattir ruhları aşkla kudretlendiren biz bir an hazzının bu miratında yasıtılırken kah kadın olupta meryemce yüceltilen kah abdin kul kimliğinde muhammedileştirilen gönüller sayhanın tesbihcesiyle solurken zikirce selatuselamca aşkolur varlık suretinde bir nice maşuk sureti binlerce kez lutfedilir hayata ve hazreti aşkın kollarında kah ağlıyandır hasretle kah vusulün bahrinde bir damla katre varıdatı sır yani 9 eylül bursa |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor bazen nesirlerde ifade edilirya sözler inanın bazen bir farklı haldir gönülden varıdatlarla akarak coşar hele bu yazılanlar bir kibrit gibi aşkı yakacaksa inanın sözler kelam elbisesine bürünerek hallenir ve duyguları merama taşır işte bu gün böylesi güzel bir tahlili mevlana cezbesinde sununca sır yanide sukunetini bozdu bir an siz can doslara bir kaç kelamın gönülcesiyle dillendirdi ilahi aşkı sanırım ifadelerimdeki akla muhal gibi gelen kelam yerine neden duru kelimeleri seçmediniz diyenler olacaktır bu dil aşk dili bana değil mevlanaya veya yunusa sorun o cevabı onlar verecektir sanırım |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor gönül dilinin kelime hazinesi çoktur..yani biz cahiller aslına vakıf olmasakda bu lisanın, inceden bir ah ı sezebiliyoruz....sır ile..sırrın yansıdığı ile..anlayanlardan olmak duası ile siz hep yazın ,okuyan muhakkak olacaktır ya sabahın seherinde yada leylin renginde.. |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Rabbim İnsan ki hazretiyle kalblere nüfuz eder O insan ki senin sevginde kemal bulup sevdiğin olur Bize bu medine webde öyle biri sevdir ki O birin kalbi Seninle sevisen olsun. Bizi öyle canlarla tanıştır ki ki Gönüllerinde senden başka hiçbir şey kalmasın Yüreklerimizde aşkın öylesine harelensin ki Fena fi aşk olalım tüm gönüllerce Esmanın tecellilerinde bakışla Hissedelim şahadetinde müşahitliğimizi Gözlerimiz cennete acılan iki pencere olsun Yetimlik ve öksüzlüğün şahsında Dost olarak yegâne tek bilinsin gönüllerde Öyle bir yolda yürüyelim ki istikameti Muhammedi müstakimce Kılavuzumuz sen maksudumuz sen olasın Bu aşk kurtla kuzuları dost olup Ölü gönülleri uyandırsın sevgimizle Bizlere öyle bir muhabbet ver ki âlemde! Sevgilerimizde Muhammed as. Sevilsin Ve dahi öyle sevelim ki birbirimizi Onlar bizde biz onlarda sevgililere Durmadan yaşanıyor olsun yer yüzünde.. VARIDATI SIR YANİ |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor amin amin amin..ecmain..inşaallah inşaallah.. duanında aşk ı bu olsa gerek.. efendim bu gün yürekçiğimiz bu kabuk bağlamış yaraları kanatsın istiyoruzda, sizden gelen nağmelerle durulsun.. sadece dua dua..ve inşirah.. ey her sözün ve sesin Rabbi..nasip buyururmusun.. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Seçilmiş ayda, kutlu günde, güzel saatte... Bir övülmüş isim, saba yeli gibi merhametli, içten ve nüvazişkâr... Selamlar ki şeker dudaklıların vuslatı gibi içtendir, elbette onadır. Hasretler ki âşıkların âvâzı kadar yanıktır, elbette onadır. Övgüler ki özlem sözlerince ateşli, ve arzular ki sevgililerin saçları misali uzun, ona, hep onadır. Duyuşlar ki kurtuluşun nuruyla nurlanmış yüzler gibi aydınlık, ve teselliler ki lale yanakların kadifesince yumuşak, anımsamalar ki şehitlerin "Allah! Allah!" nidası ardından atılışlarınca makbul, hep onadır, hep onadır. O ki Gül'dür, bütün mecburiyetler onadır. Bileli kendimi ben gönlümü âşık buldum. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Gönüller ki Gül'e hasret!.. Az konuşmaya ve çok sükuta vurgun... Serapa belagat ve fesahat pınarı... Hatırımıza düştün hatırına düşür bizi. Sevdik seni, sevindir bizi. Uzaktayız yakınına vardır bizi; yandık pınarına kandır bizi. Sıcak yaz günlerinde yaş dalların titreyişi gibi yandır bizi serin kuyulardan; koyu gecenin yıldızlarına karşı uyandır bizi derin uykulardan. Gözyaşı değil nice demdir gözümüzden akan; belki eriyip biten ruhumuzdur damlayan!.. Geç kalmış aylara ve yıllara inat kadehinden içelim artık gül şarabını, çölde yitmiş çaylara ve yollara inat gerçeğinden seçelim şimdi gül serabını... Gül sözleri edelim çok çok, ve gonca sükutu az az. Gül düşleri görelim gül gecelerinde, Gül'ün aşkını derelim gül hecelerinde. Gözü sürmeli ile ağlayanın arasına gül serpelim, güle yeminler edip. Gönülleri yıkayalım gül suyuyla. Gönüldendir şikayet kimseden feryâdımız yoktur. |
Cvp: Umman-ı Aşk.. Günümüzden yıllarca önce birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, baharda açtıklarında diğer çiçeklerden onu kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek, baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak, canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş tüm çiçekler toprağı yedi renge boyamış. Erkek çiçek, kışın kurduğu hayallerini anlatmış. Dişi çiçek de sevgilisinin fikirlerini çok beğenmiş ve bir dahaki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği, kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş ve kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış. Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış, aramış, aramış... Ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve soğuğun şiddetine daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetmiş. İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soğuğuna bile aldırmadan karların içinde açan çiçeğe kardelen ve ona sadık kalmayıp aldatan sevgiliye de hercai adı verilmiş. |
Cvp: Umman-ı Aşk.. Sevgi" canlı varlığın, haz veren bir nesneye karsı meyil duymasıdır. Söz konusu meylin pekişip güçlenmesi haline «aşk» denir. Aşk duygusu, aşkın sevgilisine kul olması ve sahip oldugu her şeyi uğrunda feda etmesine yol açacagı bir dereceye varabilir. Züleyha'nın Hz. Yusuf'a (A.S.) karşı duyduğu aşkın ne dereceye vardığına bir baksana, Kadının bütün servet ve güzelliği bu uğurda gitmiş. Yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığının var olduğu söylenir, hepsini Hz. Yusuf'un (A.S.) aşkı uğruna harcamış. «Bu gün Hz. Yusuf'u gördüm» diyen herkese eline geçeni zengin edecek değerde bir mücevher vere vere elinde hiçbir şey kalmamış. Aşırı aşkından dolayı diğer her şey aklından çıktığı için karşılaştığı her şeyi «Yusuf» diye çağırır olmuş, o kadar ki, başınıi göğe kaldırdığı zaman Hz. Yusuf'un (A.S.) adını yıldızların üzerinde yazılı görürmüş. Rivayete göre Züleyha iman edip Hz. Yusuf (A.S.) onunla evlendikten sonra eski aşığı ve yeni kocasından ayrı yaşamaya yönelerek kendisini ibadete vermiş, varlığını tamamen Allah (C.C)'a adamış. Hz. Yusuf (A.S.) kendisini gündüz yatağa cağırsa «akşama» diye savar, akşam çağırınca da «yarına» diye ertelermiş. Nihayet bir gün Hz. Yusuf'a (A.S.) demiş ki: «ben sana Allah (C.C)'i tanımadan önce aşık olmuştum, fakat O'nu tanıyınca kendisine karşı duyduğum muhabbet, diğer her şeyin sevgisini gönlümden giderdi. O'nun sevgisine bedel istemiyorum.» Hz. Yusuf (A.S.) Züleyha'nın bu sözlerine şöyle karşılık verdi: «Seninle birleşmemi emreden ulu Allah (C.C)'dir. Senden iki çocuğumuz olacagını ve bunları Peygamber olarak görevlendireceğini bana bildirdi.» Bunun üzerine Züheyha: «Allah (C.C) sana böyle emrettiğine ve beni de böyle bir neticeye vesile olarak seçtiğine göre Allah (C.C)'in emri başım üzerine» demiş. Bundan sonra ancak kendini Hz. Yusuf'a (A.S.) teslim etmiştir. |
Cvp: Umman-ı Aşk.. sevmek bir savaş mı? ve savaşabiliyor musunuz hakkıyla? bu yoldaki gayretlerimizin, “bir” için verilen bir savaş olduğunun farkında mıyız.... ve... farkında mıyız her dem o'nun nusretıyla yakınızmızda olup, bize aşk'ı tavsiye ettiğinin... ve...mağlup olsak da zahirde, yürek yenilmez asla! yürek yenilmez, sevda savaşında; yüreğe mağlubiyeti biz yakıştırdığımız için yenilir/iz/ yüreğin fıtratı aşk'ı yaşama üzerinedir; yürek yanmaya meyilli.... aşk yenilmez, aşk kazanır! * nokta! |
Cvp: Umman-ı Aşk.. TASAVVUF KLASİKLERİ B.MUHAMMED VELED k.s.'den Bu dünyanın lezzeti, zevki ateştir; gül gibi görünür, ama dikendir. Bu dünya, tuzağa, yeme benzer; her neşesinin, her sevincinin altında yüzlerce gam gizlidir. Kuş gibi sen de yem için tuzağa ayak bastın mı, muradına ermeden öldürürler seni. Bu dünyanın güzelliği aldatıcıdır; o yüzden de kâfir aldanmış, ona kul-köle olmuştur. Kimde işin sonunu gören akıl varsa, boyuna ondan kaçmayı yol-yordam edinir. Elde bulunan zevki, mana zevki için bırakır; elde edilecek nimetler için malı-mülkü terk eder. Ne mutlu o kişiye ki, ahirette esen kalmak için dünya zahmetini çeker. Dünya zevki veba gibi öldürücüdür; onun gamı da yok olup gider, sevinci de. Sahiciliğinde de bir fayda yoktur, alayında da; içinde bulunduğun anı da evvelki zamanlar gibi geçip gitmiş bil. a harcanmayan ömür yitip gitmiştir; ahiretse gelip çatacaktır. Ömrünü gafletle elden çıkardın da öylesine bir devletten mahrum kaldın. Ömrün boyunca ibadette bulunsaydın; ahiret için ekin ekseydin; Dirildiğin zaman zenginlerden olur, cennette hoş, neşeli bir halde mutluluk bulurdun. O rahmet peygamberinden, bu dünyanın ahiretin tarlası olduğu rivayet edilmedi mi? Yarın için bugün ekin ekersen, orada iyi-kötü ne ektiysen biçersin. A gafil, işte ekmedin, ne de kötü yürüdün sen; ölümünden sonra nice olacak halin? Mahşer günü yaptıkların sana gösterilince, o sorgu-sual zamanında cevabın ne olacak? Kötü işin karşılığı azaptır; bu çeşit kişinin yeri-yurdu ebedi olarak cehennemdir. Namaz ve ibadet ekinini eken temiz kişinin durağı, cennetin baş köşesidir. Burada varlığını, benliğini terk eden kişiyse, bu ikisini de yurt edinmeyi boş verir. O, cehenneme de aldırmaz, cennete de; Hak’la Hak olmuştur; Hak’ladır o kişi. Başsız-ayaksız Hakk’a koşar; çünkü Hak’tan başkasını aramaz, dilemez. Kullara padişahtan ihsanlar vardır; baş çekenlereyse hırsız gibi dar ağacına çekilmek. Ey anlayış sahibi, kul varlığından öldü mü ondan ebedi ömre kavuşur. İnsan tuzlaya düştü mü tuz olur gider; o artık hayırdan da kurtulur, şerden de. Onda, varlığından bir damar bile kalmamıştır; iyiliği gitmiştir, kötülüğü de yok olmuştur. Tepeden tırnağa tuz kesilmiştir; bana inanmıyorsan bir tad da gör. O, nefsinden ölmüştür; onda [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] sevgisinden başka her şey yok olmuştur. İş de bitmiştir, işi yapacak olan da; nura karşı karanlıklar nasıl kalabilir ki? Her şey yokluğa dönüşmüştür; varlık da ondan görünmededir artık, varlığı belirtenler de. Buyruğu, var olanlara böyle gelir çatar; vaad edildiği gibi var olanlar da yok olur gider. O’nun yalımı beni yakıp yandıralı, bende sevgiliden başka bir varlık kalmadı. Ben ölmüşümdür, kalan O’nun zâtıdır ancak; bundan böyle de kendi kendisinin sâkisidir O. Evde ev sahibinden başkası yok; başkasının varlığından hiçbir emare görünmez. Ulaşanlar, gerçekte böyle olurlar da davaya kalkışırlarsa onlardan bu davayı güden Hak’tır. Veliler, o denizde bu çeşit ben’den de ayrılmışlardır, biz’den de. Değişmeyi kabul eden bil ki candır; kandile ışığın gıdası zeytinyağıdır. Vahye, ilhama kabiliyeti olan candır, beden değil; onun denizine karşı beden testisini kır gitsin. Ne mutlu, canın yüzünü görene, inatçı bir düşman olan bedenden kurtulana. O kendini bulmuştur, can olduğunu görmüştür; bedenin kurbanlık bir hayvan olduğunu anlamıştır. Hak buyruğuyla onu kurban edene, şüphe yok ki Kur’ân’ın sırları ilham edilir. Kim bedenin isteklerini öldürmezse beden öldürür onu; kâfirler gibi de cehenneme sürüye sürüye götürür. Cansan niçin bedenden bahsedersin; ne diye her solukta onun dileğini araştırır durursun; Yağlı-ballı şeyleri düşmanın önüne korsun; o köpek huylunun ayıya dönmesini istersin; Kendi dostunu bir arpaya bile almazsın? Eşek değilsen yemeği dosta ver, onu doyur. Sevgilinin, dostun yemeği hikmettir, bilgidir; onlardan başkası onca yemdir, tuzaktır. Her şeyin, kendi cinsinden gıdalanması gerek ki o gıdayla gücü kuvveti artsın. Bedenden de geç, bedenin gıdasından da; değil mi ki cansın, can gıdasıyla geçin. Arı-duru su olduğun halde testiyim deme; halis şarapsın, küpüm diye söylenme. Dostla aşk oyununa giriş, postla değil; tersine iş yapan, sapıtmışın ta kendisidir. Aslına giden kişiyi asıl olarak bil; beden, nereden can alemine yol bulacak? Can temizdir, temizliğe gider; bedense toprağa mensuptur, toprağa kavuşur. Her şeyin parçası aslına varır, ulaşır; eşek beden, Mesih gibi can olamaz. Altının layığı altındır, aşağılık bakır değil; melek ol da göğün yücelerine ağ. Şeytana göğe çıkmaya yol yoktur; meğer ki melek huyuyla huylan. Temiz ol da temizlere var; korkup sakınmayanlar gibi pislikte oturup kalma. Bu bölüm, Hz. Mevlâna’nın oğlu olan ve Sultan Veled olarak bilinen Bahaeddin Muhammed Veled Hazretleri’nin İbtida-Name’sinden alındı. |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Gönül alemimizden gönül dostlarına Hem doksan dokuzu şifreleyip Dost oluverdik yaralı gönüllere Kah hüzünlendik, kah sevindik Kah gözümüz yeşerdi gözü yaşlılarla… Çare olmak istedik daima Ve olduk ta senelerin seyr-u seferinde Sünnete hasretin gönüllerine Vefa ve ahde sadık olmayı mesajladık Hakkı hak bilip haykırdık Vefasızlığa isyan ederek daima Sımsıcak hislerle Resule naatlar sunduk Dualara müşterek amin dedik ve ortak olduk Kuran’daki mesaja bağlı olmak adına Biz kardeş olduk Allah için Paylaştık acıları ve sevinçleri Gerçek mutluluğun sırrını Cennet aleminin tadında anladık hep Ve gönüllerde tekilleşip İslam adına Sırat-ı mustakım üzere azimle yürüdük Kurak iklimlere tohum saçtık, sevgi adına Muhabbet gülleri yetiştirdik Eletsin ahdine sadık kalarak Canın öz olduğunu söyledik Farz ve sünnetin insana muhatap olduğunu Eşref-i mahluk olduğumuzun bilinciyle İnsan-ı kamil bir sıfata özlem duyarak Ve yaşamayla söylediklerimizi… Böylesi bir kimlikle söyledik dostlar Dost olmak adına Resulallaha Hem kulak olduk hem dil Ve de söz… varıdatı sır yani |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Bismillah: Başlamak, başarmak Basiretle bakmak, beyinle, bilgiyle Bismillah ve bal, bismillah ve bak Be her zaman baş Baştan müsaade al ve aş. Bal; al olur, bak; ak olur,baş; aş olur. Ne mutlu alanlara, akanlara ve aşanlara. İzmihlal; Başlarken besmeleden bihaber İstiklal; Beraberken besmele ile İstikrar; Başarının başlangıcındaki Bismillah sırrı. Tüm bunlar başlangıcı teşkil eden... Bidayetteki biiznillahtandır. Bilenlere basiret, Bulanlara baht Alanlara bilgi, dolanlara beyin Olanlara boyut hürriyeti verilir Biri bilir, biri bulur, Birle olur bir-leşirler. Bilmeyenler bakakalır, Akledemez çiftleşirler Çift olanlar kesret ehli, Kesret ise çokluk demek Gaye Vahdete ermekse, Birlik cemi gerektirir Cem olan bir teke erer, Teklik tevhit ehli demek Sırla sorgular kendini sukut eder Hay der solur Kesrete bakar hayret eder, sonra teselli olur Farkder birlik ve ikiliği Döner özüne Aldırmaz gözüne şaşırmaz sözüne Ve der ki: herşey ve herkes Onun varlığının delili Çünkü biz özde biriz. VARIDATI SIR YANİ |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor GÖNLÜN GÖZE MEYLİ Göz görmek isterse eğer, gönül göze meyleder; Gönül güle sevban olup, aşkınıysa neyleder. Alem-i cismin özüne reyhan-ı rayihayla, Nazar eder ki ol Canan, eserini seyreder. Masivaya meyledipte, sonra tevbe eyleyip; Aklını fikre veripte, diliyle tespih eyleyip, Selam ile yeter gayri dönüver kulum bana” İhsanım ve fazlım ile merhametimdir sana! İhsanıma eren kişi, Mahbubuma ram olur, Hazreti Şah-ı bularak, terbiyede can olur. Kahrı dünya ahvaline, bakar geçer öteye, Sevgiyi sabır gözüyle, seyreder hayran olur. varıdatı sıryani |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Habibullah muhabbetin makam-ı ali şanıdır Halilullah hür kalplerin nuru ve de kanıdır Sevginin samimi harı müveddetten yayılır Velayet-i kemal olan ol Resulün yanıdır. Sıdkıyeti sadakatle fışkıran bir od olur İradetle iş bu sırrı mürit olanlar bulur Hava hevayı bastırıp nurun ala nur olan İş bu sırrı gönül bahçesinde rayiha solur Aşk-ı İlahi duygusuyla vuslata erebilen Marifetin çizgisinde hulletinden beslenen Mecazında sevgisini emellerden arıtıp Meveddetin semeresi hilafetle gözlenen Tevhid-i Hak tecellisi yandırırsa gönlünü Hay ederek yüceltir ki her zamanda ömrünü Ol sadakat bağlılığı iş bu sırda cem olur Kimliğinden soyunup ta fenaya ram gönlünü Emr-i nefse la diyenler levmederler görmeden Mülhimeye yönelip te şer-i kulpu bilmeden İtminana ermek olmaz mürşid-i kamil gerek Hem dahi azat olunmaz safiyeye ermeden. varıdatı sıryani |
Cvp: Umman-ı Aşk.. «Leylâ ile Mecnun'un Aşk hikâyesini herkes duymuştur» Mecnuna adın nedir diye sorarlar. «Leylâ» diye cevap verir. Bir gün yine Mecnuna "Leylâ ölmedi mi" derler. «Hayır, Leylâ kalbimde yaşıyor ölmedi, Leylâ benim» diye karşılık verir. Yine bir gün Mecnun, Leylâ'nin evi önüne gider ve gözlerini gökyüzüne diker. Ona «ey Mecnun, gök yüzüne değil, Leylâ'nin odasının duvarina bak, belki onu görürsün» derler. O böyle diyenlere «gölgesi Leylâ'nin evine düşen yıldız bana yeter» diye cevap verir. Anlatıldığına göre Hallac-ı Mansur'u (rahimehullahu) seksen gün hepsetmişler. İmam-ı Şibli (rahimehullahu) bir gün ziyaretine gitmiş ve «ey Mensur. Muhabbet nedir» diye sormuş. Mansur «bu soruyu bana bugün degil, yarın sor» demiş. Ertesi gün olunca Mansur'u zindandan cikarırlar, ve üzerinde boynunu vurmak üzere yere yaygiı yayarlar, bu sırada İmam-ı Şibli çıka gelerek karşısında dikilir. Bu anda Mensur ona seslenir, «ey Şibli! Sevginin başı yangın, sonu ise ölümdür. Hallac-ı Mansur'un nazarında Allah (C.C)'dan baska her şeyin batıl olduğuna kesin kanaat gelince ve yalnız Allah (C.C)'in hak olduğunu bilince, hak isminin onun kendi adı olduğunu unutmuş ve sen kimsin sorusuna muhatap olunca «ben hakkım» diye cevap vermiştir. |
Cvp: Umman-ı Aşk.. Anlatıldığına göre sahici muhabbet, şu üc davranısta belli olur: 1 — Aşık, sevdiğinin sözünü diğerlerinin sözlerine tercih eder. 2 — Aşık, sevgilisi ile oturup kalkmayı başkaları ile birarada olmaya tercih eder. 3 — Yine aşık. sevgilisinin rızasını kazanmayı, başkalarının hoşnutluğunu elde etmeye tercih eder. (El Münteha - Nam Kitapta da böyledir.) Söylendiğine göre «aşk» perdeyi yırtmak ve sırları keşfetmektir. «Vecd» hali ise zikrin lezzetine varıldığı anda ruhun, arzunun taşkınlığına katlanamamasıdır. Öyle ki, bu hali yaşayan kimsenin ezalarından biri kesilse hiç bir şey duymaz. Anlatıldığına göre adamın biri Fırat nehrinde yıkanıyormuş, bu arada: «Ey günahkârlar! Bugün seçiliniz» mealindeki âyet-i kerimeyi okuyan bir adamı duymuş ( Yasin Süresî. 59 ). Ayetin içine saldığı dehşetin etkisi ile çırpınmaya başlamıs ve sonunda boğulup ölmüş. Muhamned İbni Abdullah el-Bağdadi (rahimehullahu) diyor ki: "Basra şehrinde iken bir gün yüksek bir çatıya çıkmıs bir delikanlı gördüm, yüzünü halka dönmüştü, ş öyle diyordu: «Aşık olarak ölen kimse işte böyledir. Ugrunda ölüm olmayan askın hiç bir değeri yoktur. Bu sözlerin arkasından kendini boşluga attı. «Manzarayı hayretle seyreden halk tarafindan «ölüsü» alıp götürüldü. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Güzellik kendisine sıfat değil ad olan... Gül olmayınca bağçeler berbad olan... Bakışındandır başlangıcı bütün hadiselerin; ve en büyük yangın aşkının bir kıvılcımından... Dönüyorsa gökler bir yüzük halkasınca, ve dönmedeyse içinde ne varsa, kaşındandır yüzüğün, inci tanesi kaşından... İyi hal de hatırlatıyor seni bize, kötü hal de; korktuğumuzda da sevgin var içimizde, umduğumuzda da... Gözyaşlarımız gözbebeklerimizi boğazlıyor sensiz, duru şaraplar içinde zehirler yutuyoruz... Gökkuşaklarını toprağa gömenler de, nurunu ağızlarında söndürmek isteyenler de senden öte sınavlarda değiller aslında. Nefis kendini içine üflemekte daim. Gülü kendi sesinde solduranların seni beklemekle geçecektir yüzyıllar süren ömürleri. Ah bir bilseler!... Hâb–ı gaflette geçen ömrümü rü'yâ gördüm. |
Cvp: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor Gönül Mecnûn gibi dil-beste olma zülf-i Leylâ'ya Seni sâhra-neverd-i aşk eden zîrâ Hudâ'dır hep -Haşmet- A gönül! Mecnun misali, Leyla'nın zülfüne hemen gönül bağlama. Çünkü seni aşk çöllerinde gezdirip duran Leyla değil, Mevlâ'dır hep. Bu beyitte aşkın çilelerini çekmekle hayattan bezmiş bir âşığın yakarışı görülmekte, bunun çaresi olarak da teslimiyetçi bir ruh, yani başına gelenlere çare aramaktansa kaderine boyun eğip ''Hepsi Allah'tan!..'' diyen pasif bir anlayış ön plâna çıkmaktadır. Zaten âşık da sevgili karşısında pasif olmaya mahkûmdur. Ona düşen, başına gelen aşkı çekmek, onun acıları ile yaşamaktır. Bu anlayış, şairin devamlı sürgünde geçen hayatıyla da bir anlamda örtüşmektedir. Elden bir şey gelmeyince, zavallı âşık ne yapsın, ''Mecnun (çılgın) da zaten Leyla için çöllere düşmemiş miydi?'' diye avunur. Önünde böyle muhteşem bir örnek dururken aşk işinde şâirin başka türlü davranması da zaten mümkün değildir. Olsa olsa Mecnun'u geride bırakacak bir çile ile tecrübe kazanıp aşk yollarında pişebilir. Böylece hayatına anlam katacak, kederlerden neşe devşirmeyi, acıları zevk edinmeyi öğrenecektir. Bilir ki, ne kadar acı çekerse, kendisini sevgiliye o kadar yakın hisseder. Aşk, acıdan ibarettir zira. Acı çekmeyince aşkın büyümesinden de, büyütülmesinden de söz edilemez. En büyük aşklar, en çok acı verenler değil midir? |
RE: Aşkı kimseye sorma Aşkın kendisine sor NAAT-I LEYLA Mecnolunca Leyla’sına tevhid-i Hak aşikâr Dem o demdir, mutmaindir, mahvolur ol dem şikâr Envarında faş olurken ubudiyet hilati Medhi dosttan çağrılır kim hazreti Leyla çıkar İşbu anda leyle sitem la diyende mahvolur Sırlara nazar edenler sin olunca af olur Mecnun-u Muhammedi’de fenaya erdin ise Ol zaman Leyla diyende kesafetin saf olur Dem o dem ki biz burada hara gark olmuşçayız Cezbesinden arınarak aşkla hem dolmuşçayız Âleminde kulluğundan bihaber olsak bile Sevgisini gönlümüzde ve sanki bulmuşçayız Der misin sen ey mevali bulduk O’nu aleni Derbedersin neden, niçin azdırırsın yareni Firakından siteminle sulukun geri kalıp Söndürürsün bilmeden kim, Leyla olmuş hareni |
Aşk'a Dair.. Aşk: "SARMAŞIK" BAŞI; "Karışık" ORTASI; "Karmaşık" SONU; "Karmakarışık" Aşk: "SARMAŞIK" "Aşk, muhabbetin seveni kavraması, bütün vücûduna yayılması âdeta onu SARMAŞIK dalları gibi kucaklamasıdır." "Aşk yapışkan bir bitkidir. İnsanların sevgisine aşk denmesi, kalbe yapışmasındandır."(Ferra) Bu yapışkanın adı; "SARMAŞIK" tır. Ve "Işk" kelimesinden alınmıştır. SARMAŞIK sarıldığı yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi öyle sarar, sarmalar, kök salar. Kalpte yeşerir, zamanla sararır ve sâhib-i kalbi de sarartır. Aşkın kolları öyle güçlüdür ki; ne aşka tutunanlar, ne de aşkta tutuklu kalanlar ondan kurtulamazlar. Karışan kafalarında aşka dâir sonu gelmeyen sorular belirir. Aşk mıdır cân u dil mülkünü yağma eyleyen Aşk mıdır sînemin içre gelip câ eyleyen Aşk mıdır boynuma takıp belâ zincîrini Gezdirip Mecnûnleyin âlemde rüsvâ eyleyen (Muhibbî) |
Cvp: Aşk'a Dair.. Aşk; âşıkların ışığıdır. Bütün yangınların âteşidir. Mansur’un celladı, Şîrin’in Ferhad’ıdır. Halîl’in "Verd" i, Züleyhâ’nın "Derd"idir. Aşk imiş ışık veren âşıklara Aşk imiş âteş veren yanıklara Aşk imiş derde bırakan dem’i Aşk imiş deva veren âşıklara (Hicrânî) Aşk nefisleri teslim alıp, kalpleri tutsak eden bir hükümdardır. Kimi efendileri köle, kimi köleleri de efendi kılar. Hükümranlığı dillere destandır. Kahredici pençeleriyle Aslan’ları titreten sultanlar dahi, "Ceylan gözlü bir sevgiliye esîr" olmaktan kendisini kurtaramamıştır: "Şîrler pençe-i kahrından olurken lerzân Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek." (Yavuz Sultan Selim) |
Cvp: Aşk'a Dair.. Aşkın bir tür dîvânelik olduğunu söyleyenlerin sayısı az değildir. "Gel gör beni aşk neyledi" diyen âşıklar, içine düştükleri hâl-i pür melâli, ancak "Gel de gör" çağrısıyla dillendirebilmişlerdir. Aşkın yakıcılığı karşısında şaşkınlığa düşen âşıklar, bir nefeste dünyayı yakacak kadar derin bir "Âh"ın sahibi olduklarını bile iddia edebilmişlerdir. "Âh edersem bir nefes dünyâyı oda yakuben Yedi çarhı âhım odı cümle bir dem yandırır (İbrahim Gülşenî (k.s.) Onlar, varlık âlemine geliş sebeplerini de, yedi feleği bir anda yandıracak olan derin bir "Âh" ile açıklamışlardır: Sanman taleb-i devlet ü câh etmeğe geldik Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik (Yeni Şehirli Avni) |
RE: Aşk'a Dair.. aşk aşktır ve dahi gönüllerin aşkı idraki yüreklerin yanmasıyla mümkün. kalp atarya hergün nefes her alışında beden hu hu derya derinden, aşk derya dil manasını ihata sesin yüreğe dokunmasıyla mümkün, aşkın en güzeli en güzel olana aşık olmak ve huzurunda buluşmak ümidiyle. dilden süzülenlerin kalbe dokunması kalpte hissedilenin derunu yakması ümidiyle Selam ve dua ile... |
Cvp: Aşk'a Dair.. Dil bilmez konuşamazlar,ama kokusuyla hep etkilemiştir Güller beni.Işığı nuru sönmüş şu gönlüme ve diğer buhranlık yüreklere huzur getirdin.Anlatamıyorum seni, sende öteyi ben Yarimi bulduğum zaman candan öte olurum ben.Seni sevenleride seviyorum Çünkü onlarda da sen varsın.Seccadem çoğu zaman yaşlarla dolu,Kalbim ise günahlarla tarumar... Geceler karanlık seni düşünüyorum,Kimi zaman gözlerim yaşla doluyor seni düşlerken.Rüyalarım ,hayallerim hasrete doğru gider belki canım benim.Sessizlik ise bir çığlıktır benim için. GÜLÜM sana muhtacım.Yolu karanlık olan şehvetinden başka birşey düşünmeyen kör,sağır,dilsiz insanlara o güzelim nurundan saçarak gel GEL Kİ gönül bahçemdeki Güller solmasın.Güle aşığım çünkü Güller bana seni anlatıyor.Mecnun ki Leylanın peşinden koşa koşa bulur HAKİKİ SEVGİLİYİ. Bir kuru ekmeğe suya vurgundum,Birde gülüme görmeden vuruldum.Önce kendime daha sonra Gençliğin haline bakıyorum da bende sensizken onlar gibiymişim.Onların hali bilmece gibi, hayatları ise kapkara bir gece gibi diyor ya ..... Eğer yıkılırsa gülüm içimdeki sevdanın sütunları,Anla ki bende ölmüşüm şu yazdığım yazı ellerimden düşerken..... |
RE: Aşk'a Dair.. Sevgi Şifadır Derler ki: "Sevgi, ruhlar arasındaki benzeşmeden dolayı oluşan imtizac ve kaynaşmadan ibarettir. Nitekim bir suyu diğer bir suya karıştırınca birbirinden ayıklamak imkansızdır. Bu nedenle iki şahıs arasındaki sevgi öyle bir noktaya varmaktadır ki, birisi diğerinin acısını duyar olur; onun haberi olmadan yakalandığı hastalığa yakalanır." Sevgi aynı kaderi paylaşmaktır. Öyle bir paylaşma ki iki tarafın kalbine huzur ve ferahlık getirsin; hastalıklara deva olsun. Çünki paylaşılmayan sevgi yalnızca bir dert ve acıdan ibarettir. Eğer eşit bölünmezse, gönlü, sevginin diğer yarısı olan dert istila eder. Bu yüzden tek taraflı sevgi acı; karşılıklı sevgi de sevinç verir. Birbirini seven iki kişi arasında sevgileri derecesinde bir benzerlik vardır. Menfaatlerde, karakterde veya amaçlardaki benzerlikler gibi. Bunlardan en etkin olan sevgi karakterdeki benzerlik sonucu doğan sevgidir. Bunda karşılık beklenmez ve insan, sevgisini izhar için daima kendisinin ruh ve ulviyet yönünden benzerini, eşini arar ve ancak ruhun eşi ile sükunet bulur. Hani ayet-i kerimede buyurulduğu gibi: "Sizi bir tek nefisten yarattı ve kendisiyle durulup yatışması için ondan da eşini var etti (A'raf, 189)" Sevenin ruhu sevilene meyilli yaratılmış olup kendisini ona yakın hisseder. Sevilen bu yakınlığı duymuyorsa eğer, arada sevgiyi perdeleyen maddî yahut manevî engeller var demektir. Engeller sevenin yüreğine, sevginin ikizi olan acı biçiminde yansır. Sevilenin bu sevgiye karşılık vermesi; ancak engellerin ortadan kalkmasıyla mümkündür ve o vakit, acı da birden bire sevgiye dönüşür. Diğer bir ifade ile sevgi eşit bölününce, acı alır başını gider. Kalpler karşılıklı aynı sevgi ile dolunca dert hafifler, sevinç çoğalır. Kulların rızkını paylaştıran Allah, sevgiyi de onlar arasında eşit paylaştırmıştır; çünki. Seven iki kişiden birinin başına gelen, hastalık veya esenlik, diğerinin de başına gelmeyince aradaki gerçek sevgi anlaşılamaz, acı kendini gösterir. Hani eski bir şairin dediği gibi: "Rabbim! Şayet aramızdaki sevgiyi bölüştürmeyeceksen, bari onun yokluğuna da yanabilecek katı bir yürek nasip et bana." Eğer sevgili hasta iken hasta olmuyorsak gerçek sevgiyi ve sevinci tadamayız. Sevgilinin hastalığına ziyarete gidince hastalanan âşık, elbette sevgilisi ziyaretine gelince onu görür görmez iyileşecektir. İskender Pala |
Cvp: Aşk'a Dair.. Aşk acı vericidir ama kâînatın gerçek mânâda bir parçası olmanın yolu da aşk denizlerinde yanmaktan, boğulmaktan geçer. İnsan, bu ateş denizine dalmalı ancak ondan içerek kanmalıdır. Bütün bu tehlikeli yolculuğa ruhunda başlayıp yine ruhunda tamamlayan sûfî, kendisine boş gözlerle banklarca bir ölüden farksızdır. Ama aslında o, kendisini aşkta yok ederek “ölmeden önce ölmüş” ve böylece sıradan fânilerin fenâsı olan beden ölümünden rûhen sıyrılmış, ölümsüzlüğü bulmuştur. |
Cvp: Aşk'a Dair.. Arapça’da sarmak, sıkmak ve yanmak gibi anlamlara gelen a-ş-k’ dan türeyen bir kelimedir aşk. İnsanı sarmaşık gibi sıkarak onu kuvvetsiz bırakması nedeniyle böyle söylenmiştir. Ayrıca aşk kelimesi, alevlerin bir şeyi kuşatmasını da anlatır.... |
Cvp: Aşk'a Dair.. aşk düşünce mi?yoksa halmidir? |
Cvp: Aşk'a Dair.. düşünülen şey tanımlanabinir..ama tanımlanan şey yaşanmaya bilir.. ve yaşanmayan bu tanımın bir ifedsi bir dili olmaz. a ş k tanımını lügatlerde bulur ama ,gönül dilinde kelimesiz kalır.. hali yazmak zor iştir.ateşi tarif atmek yakıcılığını bilişimiz kadardır. ateşte yanmak farklı bir iş.... aşk.şeddesiyle şiidetli bir ifadedir dilde.tıpkı ateş derken ifadeyi pekiştiren ş gibi..ikiside ş ile pekiştirilmiş.ikiside şiddet ifade ediyor. a(ş)k ate(ş) |
Cvp: Aşk'a Dair.. hani denizler vardır dünyamızda ve biz bu dünyanın üç tarafı denizlerrle kaplı bir ülkesinde yaşarız ve bilirizki dünyamızında dörtte üçü denizdir ve kara sadece dörtte birdir oysa bu dörtte üçlük denizde irili ve ufaklı milyarlarca ada vardır görmesekte biliriz aşkı anlamakmı , anlatmakmı, tanımakmı, tanıtmakmı...kim anlatabildiki veya kim anlıyabildi hatta aşkı tanımlananıyla yaşamaya çalışılanların varlığı nekadar anlaşılabildi örneğin yusuf as ve züleyha annemiz veya ferhad ile şirin yahud leyla ile mecnun sayıya ilave edebileceğiniz çok isim olabilir saymak çözüm değildir sanırım bu gerçeği en güzel kişi kendi gönlüne sorması lazım illaki hayatının bir kesitinde bi şekilde etkileşim alanında o aşk radyasyonuna tutulmuştur veya bir ömür ona hasret yaşamanın hüznü içindedei nedir aşk ve nasıl bir duygudur diyede sorguluyabiliriz hem kendimizi veya her bir insanı ancak görürüzki aşkın her gönüldeki tanımı asla bizim anladığımız ve kavradığımız gibi değildir ginede buna bir misal olsun diye tevhidi ve tesbihi aşkın telafuzumuza yansıyan yanını arz edebilmek sanırım bir şiirlede olsa mümkündür işbu halin akıl ve idraklere bir aşk ve iman hazzıyla yansıması duasıyle TESBİHAT Kâinatın tek Hâkimi izliyoruz müstakimi Ayla, günle saat dakika, seni tespih ediyoruz Âşıkların gönlü ile marifetin sırrı ile Zerre, kürre, âlem, felek, seni tespih ediyoruz Âşıkların piri Habib, tüm âleme oldu tabip Lale, sümbül, çiçek, tertip seni tespih ediyoruz Atomlarda zerre zerre, âlemlerde kürre kürre Ayet ayet, sure sure seni tespih ediyoruz Tüm uzaklar yakın olur, tüm mekânlar seni solur Tevhidine boyun eğmiş, seni tespih ediyoruz Tüm âlemler senle daim, felekler burç ile salim Arzdan arşa yıldız yıldız seni tespih ediyoruz Senin aşkın bu âleme teveccüh, tecelli ediyor Âlemde ruh, bedende kan seni tespih ediyoruz Peygamberin sünnetiyle ashabının tarikiyle Şafi, Malik Hanefi ile seni tespih ediyoruz. Varidatı sır yani |
Cvp: Aşk'a Dair.. Alıntı:
AŞKIN TARİFİ YAŞAYANA GÖREDİR Bir öğrencisi Mevlana’nın önündeki masaya bir takım kitaplar bıraktı ve herkes yerini aldı. ‘bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adıyla..’ diye söze başladı.Mevlana’nın konuşması ağaçların,hafif bir rüzgar karşısında kıpırdanması kadar yumuşak,sözleri gösterişten uzak ve zarif, kabalığa kaçmadan sade olmalarına karşın şems’e bir devenin homurdanması gibi geliyordu.kulaklarını kapatmayı denediyse de o güzel ağzın açılıp kapanışı onu iyice çileden çıkardı.sonunda artık dayanamadı.ayağa kalkıp mevlana’nın önünde dizili duran kitapları işaret ederek ‘bunlar nedir?’ diye kullanılmamaktan çatlamış sesiyle sordu. mevlana bakışlarını çinili kubbeden bu küstah yabancıya doğru indirdi. İki müridi kalkıp bu dilenciyi dışarı atmak için hareketlendiler ama Mevlana onları durdurdu. ‘sen anlayamazsın...’ dedi şems. Yarı acıyla, yarı iğrenmeyle söylendi. Mevlana’ya yaklaştığında endişelenenlerin sesleri yükseldi. bir an durdu, sonra kitapları masanın üzerinden alıp koltuğunun altına yerleştirdi.ve dönüp Mevlana’nın önündeki havuza doğru ilerledi.şems havuza girip de paha biçilmez kitapları birer birer suya bırakınca,Mevlana ‘bu ne?’ diye bağırdı. ‘sen anlayamazsın’ diye cevap verdi şems. ‘dikkat et yabancı! elinde paha biçilmez hazineler tutuyorsun. altın,varak ve parşömen onların en değersiz yanlarıdır.’ ancak şems onu dikkate almadı. kitapları suya bıraktı.topluluktan gelen bir gürleme sesiyle beraber 3 kişi suya atlayıp kitapları şems’in elinden almak için itişmeye başladırlar ama Mevlana ‘nın haykırışı onları durdurdu: ‘bu adamın bir deli olduğunu düşünmüştüm,ama şimdi görüyorum ki esas çıldırmış olan benim müritlerim.burası kutsal bir mekan,kavga edip tartışabileceğiniz bir pazar yeri değil.’ müritleri havuzdan çıkıp şems’i yalnız bıraktılar.’güzel konuştun Mevlana’ dedi derviş.havuz kitaplardan akan mürekkeple maviye boyanmıştı.şimdiden sayfalardan bazıları ciltlerinden ayrılmış suda yüzüyorlardı.Mevlana harap olmuş kitaplara bakıp kendisi için ne kadar değerli olduğunu düşününce gözlerinden yaşlar boşandı.Allah’a ulaşan merdivenin özenle,yıllarca acı çekişle,çabayla şekillenmiş basamaklarıydılar.Mevlana’nın akan yaşları şems’i kendine getirdi ve kalbi yumuşadı.’bunlardan hangisi senin için en değerlisi?’ cevap vermekte aciz kalan Mevlana başını salladı.şems durup kitaplardan birini sudan aldı. ‘attar’ın kendi elleriyle sana vermiş olduğu esrarname mi?’ diyip kitabı ona uzattı.Mevlana yutkundu.kitap kupkuruydu,üzerindeki tozlar bile duruyordu sanki raftan yeni alınmış gibi. ‘belki de üzerinde o kadar uzun zaman incelikle çalıştığın maarif’tir.’ Mevlana kitabı eline aldı.o da kuruydu.’mucize!’ diye bağırdı biri.Mevlana gözleri yabancıya dikili öylece kalakaldı. ‘ermişliğe giden iki yol vardır’ dedi şems.kitapları işaret ederek ‘biri uzun yol’ diyip ardından da ‘ biri de kısa yol’ diye ekledi. ‘neymiş o kısa yolun adı’ diye sordu Mevlana. ‘sevginin yolu’ dedi şems. Mevlana sordu ‘peki ben nasıl öğrenebilirim o yolda yürümeyi?’ ‘sevgi ders alınarak öğrenilmez.’dedi şems. ‘sen yakılmayı bekleyen bir lambasın, bende alevim. Artık kitapları bırakıp benle gelme zamanıdır.’ |
Cvp: Aşk'a Dair.. ifade edemediğim bu tanımsız tanımı(aşk)böylesi manalı bir hikaye ile özdeşleştirmen oldukça güzel oldu..kimi zaman en çok kitaplarda arayıpta bulmaya çalıştığımız bu bilme işinin sadece öğrendiklerimizden ibaret kalacağı hissindeyim bende..hal ve onun dili çok farklıdır.inşaalah bilenlerden oluruz..ki bu aşk ın içindeki kavram aslını hayırıyordur herşeyde.iş o ki nasıl bulunacağını hangi niyet doğrultusunda kapısında durulacağınıbilmek..evet iki yol ,biri uzun belkide ama o uzun yol belirli bir zaman sonra ruhta dolgunluğa ve ermişliğe yükselte bilir insanı..veysel karani hz bu yolu his ile vuslat eyledi.belki bir diğeri sadece aşk a sevdalı..bu sevda yüreğinde öylesine kocaman oluyor; ki bir vakit bir yerde bir, yansımayla kendini ortaya çıkaracaktır..aşk ta istenir..sevmekte..vermek olmasaydı bize istemeyi öğretmeyecekti Rabbimiz.. isteyenlerden ve yolu uzunda kısada olsa bulanlardan, bulupta kaybetmeyenlerden olalım inşaalah.. sağolasın çok güzel ve özlü bir paylaşım oldu.. sıryaniye de aşkla kalınız diyelim. es selam. |
Cvp: Aşk'a Dair.. Mekânsız bir mekânda bulunan Hz. Allah zamansız bir zamanda kendisine duyduğu sevgi ile bilinmeyi istemiş, bîzâtihi isim ve sıfatlarından kâinatı ve insanı yaratmış, ruhlar âleminde gerçekleşen ilâhî diyalogla da insan, aşkı ve “aşkın gerçek sahibi’ ni unutamayacağına dâir söz vermiştir... ECRİN bazen kelamlar vardır meramını dilin telafuzunda ifade ederken aklıyla değilde gönlüyle ifadelendirir işbu güzel konunun şu son sözlerine bir gönül muhkaddimeside şerh edelim istedik lutfedipte hikmet nazarından anlamaya çalışırsanız her birinize kalbi teşekkürlerimi arzeder vedahi dua ve sena naat ve salevat olan bu aşk huzmelerinin sizinde gönlünüze bir nebze akışına vesile olacağını umuyor ve meramımı arzediyorum Hoşça gelip dostça kalbi ahvalinizin aşk adına beyan edilen bu nazik izharları Bizleri mutlu ve mütehassıs eyledi eyvallah. Bu firkat zillet ve sabrın nihayetinde vuslat olan âlemi şahadette siz gibi doslar nasibeyldiği rabbime hamdolsun. Bu zaman deminde tarihi kadimin meşkini yansıtan o saf aşkın özdeki vuslatı içeren inşirahlarına Cevab olarak bu beyanlar ne güzeldi Yarab zatı ulûhiyetine namütenahi hamdolsun ki bu çağın soluklarında hala muhammedi can meşki teneffüs eyleyen Böylesi doslarınla bizleri dost eyledin.elhamdulillahi rabbil alemiyn Havasına suyuna taşına toprağına kurban olduğumuz bu topraklarda bir vakit bizlere ata olan nesebimize Vefalı bir gönülle torun olmaya çalışan ve bu çağın yaralı gönüllerine kadim aşkın vedud kıvılcımlarından Nefhalanan o sevgi inşirahlarına bizleri de kabeyledin ki, yegâne iftiharımızdır. Bu gayretle elhamdulillahi rabbil âlemin.Sizler ve sizin gibi daha nice yüreklerinde o saf kadim sevdayı taşıyan doslarla Ve dahi bu âlemin an hazzında sabrı damıtanlar olarak ebediyetin ledünce sırrını yunusun soluklarında, Mevlana’nın gönlünde, Yesevinin tezkiyesinde, Muyiddinin can sırrında hisseden lerden olmak ne büyük bir lütuf elhamdülillah. Vehbi asaletin iz düşümünde bir ün olsun ki ol hidayet güneşimiz, efendimizin İsminden neşet eden ledün inşirahlarında Takat bulduğumuz bu hamd soluklarıyla yegâne hamid olana, kadim muhabbetinin kulluk gayretinde her bir filindeki sırları Biz ümmetine gönülce miras eyleyen O azametli günün yegâne fatihine Selamı şahaneleri ve dahi natı ikramlarımızı Arz edişimize bu derdi vesile eyledi Onun dilinden kabul olunan ol dua ki biz dahi cem-i gönülden beyan eyleriz Elhamdulillahi ala külli haal… Gönül dostu |
Cvp: Aşk'a Dair.. Bunca söz, bunca sena, bunca naat; Gönlün enfüsine bir türlü açamadı kanat. Gayri yorgun düştüm, müsaadenizle, Soluklarım tükendi, bende kalmadı takat. Yunus’u gözledim, Yunus’ça oldum. Mevlana ve Şems’i sizlerle buldum. Aşkın od’u közken gönüllerde; Tüm sinemi açıp ta sünnetle doldum. Sözleri sunarken gül buketiyle; Bahçe-i pak ile aşk sukutuyla; Vara vara geldik şimdilik sona, Elveda diyorum söz nutkuyla. Sır yani’dir bu hal, gönül dostluğu; Kıyam-ı dem sözdür bu hal yaslı; Aynadaki sensin gerçeği anla! Ol mümin mümin’dir sözün aslı. |
SAAT: 15:56 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.