![]() |
Cvp: Ben Sustum Sen Söyle Sensizligimi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bana, ’söyle’ deme. Bugün susmak istiyorum. Sözlerimi gönlümün kınına sakladım; söyle, diye üstüme varma. Şayet sana uyar da onları çekip çıkarırsam, el sürenin parmakları doğranır.’ Sükût da bir haldir ve veli seyri sülukun bir yerinde buna uğrar. Halvet zaten sessizliğin yurdudur. Orada beşeri olan susar, İlahi olan konuşmaya başlar. İnsandaki ilahi merkez olan kalbin konuşması sükûttur. ‘Bana, ’söyle’ deme. Sen söyle, sen haber ver ki ben neyim? Hangi göklerin hangi köşesinden bu dünyaya damladım?’ Bu aynı zamanda, ‘ya hayır söyle veya sus’ uyarısının da tevili gibi görünmektedir. Büyükler, ‘dert ağlatır, aşk söyletir’ demişlerdir. Muhabbet olmaksızın söz kemale ermez. Kemale ermeyen söz hayrı taşımaz. Rabbim, senin takat getirilemeyen ateşinle kavrulup yanarken, söyleniyor, haykırıyor, inliyor, feryad ediyorum. Beni divane diye, biçare diye de olsa dinleyenler var. Rabbim, senin ateşinle kavrulup da yanmamak, yanıp da haykırmamak, inlememek olur mu? Ama bu ateş içine düşeni kendisine benzettiği, varlık tezahürleri içinde bir avuç kül olduğu, sözü, feryadı, şikayet ve şekvayı, bilinmez bir rüzgar, bilinmez nerelere sürüp götürdüğü zaman, söyleyememek ıstırabı ile ben ne yapayım? Söyle bana o kıyamet lahzasının lisanını olsun öğret! Bana tarif edilmeyeni et' dedin. Bu nasıl mümkün olur Devletlim? Bilirim, hep olmazları oldurur, muhalin başını imkan tarağıyla tararsın. Ama gene de insaf et Devletlim, bende o taşları su gibi akıcı, bulutları kaskatı dondurucu, ateşleri bahar rüzgarına çevirici kudret nerede, söyle nerede? Acaba tarif edilmeyeni et, derken, yedi cehennemi yakıp kül edecek bu gönül ateşini mi dile getirmemi istedin? Ah Devletlim, sana evvelce de söylemiştim. Güneşler doğar batar, yıllar yılları, devirler devirleri kovalar; dünya seyrinde, kainat devrinde, sadık köleler gibi, şaşmadan, durup dinlenmeden, eskiyip yenilenir. Ve bu bir yandan ölüp bir yandan dirilen cihan, yiğitlerin kuvvetleri, cihangirlerin pazuları, zeka ve idrak hamlelerinin harikaları ile mamur olup ahenklenirken, her zorluğu yenen, her müşkili başaran insanoğlu bir aşık gönlünün o kendini ve kainatı yağmaya veren yanıklığını dile getiremez. İzin ver Devletlim, izin ver de bu akşam, lafza gelmez bir kıyametin karşısında her zamanki gibi derin derin susayım. |
Cvp: Ben Sustum Sen Söyle Sensizligimi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Susmak zamanı şimdi..Yağmur olup toprağa karışmak..Sessizlik en güzel sestir duyabilen için..Biraz da sessizliğim konuşsun.Harfsiz bir dil bulalım içimizde |
Cvp: Ben Sustum Sen Söyle Sensizligimi Sustum! Bir harf bile söylememin imkanı yok yoklukta artık. Aslı olmayan sözlerdir çünkü hep dilimde, gerçek değil surettir hep... Cana eziyetten başka bir şey vermez ki söylesem!.. Sustum! çünkü hadden aşkın olacak söz, kabından taşacak... Ne kulaklarda onu anlayacak bir kudret var oysa; ne anlayışında ona uygun bir kabiliyet!.. İskender Pala-Mevlana |
Cevap: Ben Sustum Sen Söyle Sensizligimi Herkesin başını alıp gidesi vardır ama aklındakileri sığdıracak valiz bulamaz . . |
Susmak degil soylemekti emelim.... Raziyim sukunete, lakin Keleme-i Sehadet`ten sonra gelsin ecelim.. Susmak kalbin diğer görevi ...Susmak ile neler yazılıp neler söylendi.. Bazen,,susmak da anlatır tüm söylemek istediklerini... |
Sus gönlüm.Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar,ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadınığını anlayana kadar sus... |
sustum! bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor... |
unutma her gidiş bir ayrılık degildir, Çünkü bazen ne kadar uzağa gideren git yüreğin hep bıraktığın yerdedir...!! |
Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim. Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim. Kelimelerin sıcağı kaçmış, hece hece küllenmişler; sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi. Seni taşa benzettiler. Öyle dilsiz, öyle hayatsız, öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil midir peki? Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi? Sen değil misin kabrimi bekleyen sadık yâr? Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin ısrarla adını söyleyen unutulanların? Sen değil misin nice dertlinin derdini hiç itirazsız dinleyen? |
Ah yâr! Bir leyl sükûtunda yine, Kuşan sevda sözlerini! Ellerinde yine güneşlerle, Eskisi gibi, Karanfil rengi düşlerinle gel! Söndür elemin nârını!! Ve topla cümle sözlerini, İmlâsı bozuk düşüme, Değdir harflerini! Ver elini! Kan revan olsun gidişler!. Ver elini! |
SAAT: 07:51 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.