Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::MEDİNEWEB DİN HİZMETLERİ ALAN BİLGİSİ SINAVLARI-(DHBT).::. > DHBT-2-Sınav Konuları > Tefsir Dersi

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  26Haziran 2014 (20:28), Konuya Son Cevap : 26Haziran 2014 (20:29). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 26Haziran 2014, 20:28   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tarih içerikli ilimler

Tarih içerikli ilimler

TARİH İÇERİKLİ İLİMLER
Kur’an tarihe ve tarihi olaylara özel bir önem atfetmektedir. Hedefi, olayların arkasında kalan gizli degerleri, önemli mesajları muhataplarına ulaştırmaktır. Kur’an sadece tarihi bilgileri anlatmakla kalmaz, zaman zaman da Yüce Allah’ın yaratıcı kudretini, tarihin akışıyla birlikte hep var olan İlâhi yasaları (Sünnetullah) görme imkanı sağlayan jeolojik ve biyolojik özelliklere de dikkatlerimizi çeker.
A. KISASU’L-KUR’ÂN
Kıssaların amacı, sadece insaların ahlâkî davranışlarıyla ilgili bir takım sebep ve neticeler üzerinde durmak değildir. Kur’an’ın kendi sunu mantığı ve yöntemi içerisinde kıssalar, bir nakil ve aktarımın ötesinde, toplumsal değişmelere paralel olarak ele alınması ve üzerinde derinliğe düşünülerek birtakım yorum ve prensiplere ulaşılması gereken tarihsel veriler konumundadırlar. Bunlar, İlâhi bir tarih yorumunu elde etmemiz için mevcutturlar.
Kıssa Kelimesinin Anlamı
Kıssa, ‘bir kimsenin izini sürüp adım adım takip etmek’ manasına gelmektedir. İkinci bir anlamı da birine bir sözü beyan etmektir. Bunların dışında anlatmak, hikâye etmek manalarına da gelmektedir. Ancak Kur’an kıssaları için bu anlamları kullanmamak gerek. Kur’an’daki kıssalar, geçmiş eserleri, izleri açığa çıkaran, bu suretle unutulmuş veya bilinmeyen olaylar üzerinde dikkatleri yoğunlaştırarak insanı derinden derine tefekküre yönelten bir olgudur.

Kıssaların Gayeleri
  1. Hz. Muhammed’in nübüvvetini ispat etmek: Bilindiği gibi ne Hz. Peygamber ne de kavmi, geçmiş peygamberlerin ve ümmetlerin durumlarına vâkıf değildir. Yusuf 102, Kasas 44-45 gibi âyetlerde bu husus açıkça dile getirilmiştir. İşte Hz. Muhammed’in bu kıssaları bilmediği halde Kur’an vasıtasıyla doğru bir tarzda anlatması onun, Allah’ın vahyine mazhar olduğunun en büyük delilidir.
  1. Hz. Peygamber’i ve müminleri teselli etmek: Hakka davet meşakkatli bir yoldur. Bütün peygamber bu yolda çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. İşte bu gibi durumlarda Yüce Allah önceki peygamberlerin kıssalarını inzâl ederek, onların da aynı problemlerle karşılaştıklarını anlatmış, böylece peygamberini teselli edip azmini ve irâdesini güçlendirmiştir.
  1. Muhatapları düşündürmek ve ibret almalarını sağlamak: Görebildiğimiz kadarıyla Kur’an kıssaları, iyilik ve kötülüğün çatışmasını konu edinmektedirler. Her fert Kur’an kıssalarında kendi konumuna ve karakterine uygun bir önek seçebilme imkânına sahiptir. Dolayısıyla mümin insan bu kıssaları okuduğu zaman oralarda anlatılan iyi kişileri takdir edip onlara benzemek, kötülerden de nefret edip onlar gibi olmaktan sakınmak ister.
  1. İslâm’in evrenselliğini ortaya koymak: Tarih boyunca bütün ğeygamberler Allah’ın varlığını ve birliğini tebliğ edip insanlığı şirkten uzaklaştırmaya gayret etmişlerdir. Enbiyâ sûresinin 48-92 pasajı bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. Bu pasajlarda hakiki varlıkla O’na ortak olarak ileri sürülen tanrıların, başka bir ifadeyle hak ile bâtılın mücadelesine yer verilmiş, son âyette de bu anlatımların gayetine temas edilmiştir.
  1. Semâvî dinlerin esasta bir olduğunu beyân etmek: ‘Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. O’ndan başka ilâhınız yoktur..’ (A’râf;73) ve ‘Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin. Sizin ondan başka ilâhınız yoktur...’ gibi âyetler bu hususa açıkca işaret etmektedir.
Kıssaların Özellikleri

Kur’an, ilâhî mesajı muhataplarına ulaştırmak için tarihi olayları araç olarak kullanmıştır. Kur’an bu önemli hedefi gerçekleştirirken, söz konusu olan kıssaları belli bir takım özellilere riâyet ederek sunar:
  1. Zaman söz konusu değildir. Mekân ve şahıs unsurlarına pek rastlanmaz. Msl. Yâsin 13-27
  2. Bütün kıssalar (Yusuf kıssası hariç) fragmanlar/parçalar halinde zikredilmiştir.
  3. Hangi maksat ile kıssa zikrediliyorsa hâdiselerin sadece o miktarı verilmektedir.
  4. Araplar arasında yaygın olarak bilinen kıssalara yer verilmiştir.
  5. Tarihi birer belge niteliğinde değil, Araplardaki edebî ve menkıbevî özellikleriyle kullanılmıştır.
  6. Tarihi öğeler ön planda görülmeyip çoğu zaman ihmal edilmiş, gayeye hizmet etmeyen detaylar hazfedilmiştir.
  7. Birkaç yerde değişik açılardan ele alınarak tekrar edilmiştir. Ancak her zikredilişin farklı bir münasebeti vardır.
  8. Temsili bir anlatım tarzı seçilmiştir. İfadeler kuruluktan kurtarılıp canlı ve hareket dolu bir savirle müşahhas hale getirilmiştir.
Kıssaların Vâki Olmadığı İddiası
Kur’an kıssalarının gerçekte vuku bulmadığı iddiasını ilk defa ciddi bir şekilde gündeme getiren, Muhammed Ahmed Halefullah’tır. Halefullah’ın konuyla ilgili iddiası şöyledir: Kur’an’ın birçok âyetinde müşriklerin Kur’an hakkındaki ‘evvelkilerin masalları’ nitelemelerine yer verildiği halde hiç bir ayette bu iddialar reddedilmiş değildir. O halde Kur’anda masal bulunduğunu söylemekte bir sakınca yoktur. Kur’an, naklettiği bu olayların vuku bulup bulmadığına, gerçekle uyuşup uyuşmadığına önem vermemiştir çünkü o kıssaları sadece vermek istediği talimat ve öğütler için vesile kılmıştır. Bize göre bu iki iddia da mesnetsiz ve tutarsızdır. Çünkü Kur’an, Furkân sûresinin 5 ve 6. âyetlerinde ‘evvelkilerin masalları’ iddiasını reddetmektedir. Ayrıca, anlattığı kıssaların gayb haberleri olduğunu da birkaç âyetinde ifade etmiştir (Âl-i İmrân:44; Yûsuf:102). Ayrıca Kur’andaki kıssaların Kitab-ı Mukaddes’de anlatılanlara çok benzemesi de bu iddialar için bir delil teşkil etmez. Kitab-ı Mukkades ile Kur’an-ı Kerîm’in kaynağı birdir ve Kitab-ı Mukaddes’in tamamen tahrif edildiğine dair bir bilgi yoktur. Öyleyse bu benzerliklerin bulunmasında gayet tabiidir.


özetler muhsin demirci tefsir usulü kitabından alıntıdır
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 29510 23 Mayıs 2015 20:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 3913 10 Mayıs 2015 15:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2574 10 Mayıs 2015 15:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8256 30 Nisan 2015 13:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3080 19 Nisan 2015 14:45

Alt 26Haziran 2014, 20:28   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Tarih içerikli ilimler

B. ESBÂBU’N-NÜZÛL
Kur’an âyetlerini esasen iki kısma ayırabiliriz. Bir sebebe bağlı olarak nâzil olan ve bir sebebe bağlı olmayıp bir hükmü ortaya koymak amacıyla nâzil olan âyetler. Bu ilimde sebebe bağlı olarak nâzil olan âyetlerin inişiyle ilgili rivâyetleri konu edinmiştir.
Esbâbu’n-Nüzûl Kavramı
Esbâb, sebep kelimesinin çoğuludur. Sözlükte ‘metod, yol, işaret, vesile, vasıta’ manalarına gelmektedir. Ayrıca ‘amaca ulaştıran herşeye’ de sebep denir. Nüzûl ise yukarıdan aşağıya inmek veya iniş manasını ifade eder. Kısaca âyetlerin iniş sebebini anlatan bu ilmin terim manasını şöyledir: ‘Hz. Peygamber’in risâlet döneminde vuku bulan ve Kur’an’ın bir veya bir kaç âyetinin yahut bir sûresinin inmesine yol açan olay, durum ya da herhangi bir şey hakkında Resûllullah’a sorulan soru’. Örnek için bkn. S.232-234
Esbâbu’n-nüzûl Rivâyetleri İçin Kullanılan Tâbirler
Rivâyetler bazı hususî tâbirlerin kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu tabirlerin dışındaki ifadeler, İslâm bilginlere göre kesinlik arz etmemektedir. İfadeler:
  • Âyetin nüzûl sebebi şudur.
  • Bunun üzerine Allah şu âyeti indiridi.
  • Bu hâdise üzerine şu âyet nâzil oldu.
Esbâbu’n-nüzûlle İlgili Rivâyetlerin Sıhhati
Tefsir âlimleri, nüzûl sebebpleriyle ilgili rivâyetlerin sıhhatini tesbitte oldukça titiz davranmışlardır. Bunun için sıhhati konusunda birtakım şartlar ileri sürmüşlerdir:
  1. Hadis ilminin, sahih hadisler için öne sürdüğü şartların bu rivâyetlerde de mevcut olmalı.
  2. Anlatılan olayların, Hz. Peygamber döneminde meydana geldiği tespit edilmiş olacak.
  3. Anlatılan husularla ilgili âyet/sûrelerin muhtevaları arasında bir münasebet bulunacak.
  4. Eğer haber mürsel ise, başka bir mürselle takviye edilecek ve hadis rivâyet etmekle meşhur olan tâbiûn müfessirlerinin birinden nakledilmelidir.
Rivâyetlerin Çeşitliliği
Çeşitlilikten maksat, bir âyetin iniş sebebiyle ilgili olarak birden çok rivâyetin nakledilmesidir. Eğer rivayette geçen sebep aynı, şahıs ve zaman bakımından farklılık söz konusuyla bir problem yok demektir. Ancak bu farklılıklarla birlikte bir de sebep de farklı ise ozaman sırayla takip edilmesi gereken bazı yollar vardır:
  1. Önce rivâyetlerin sıhhat dereceleri araştırılarak sahih olanı alınacak.
  2. Her ikisi de sahih ise, aralarında bir tercih sebebi aranacak. Mesela bir rivâyetin müşahede bizzat görme) dayanması yahut Buhârî sahihinde yer alması tercih sebebleri olabilir.
  3. Bu da mümkün değilse olayların zaman bakımından birbirine yakın olup olmadığına bakılır. Eğer zaman bakımından yakınlık var ise rivâyetler arası cem ve te’lif edilir.
  4. Bu da mümkün değilse, o zaman o rivâyetlere konu olan âyet veya sûrenin mükerrer nâzil olduğu kabul edelir. Ancak iki defa bir âyetin nâzil olmasının izahı çok zor görünmektedir. Bunun hikmeti bazı âyetlerin hatırlatma amacıyla tekrar ‘inmiş’ olduğunu düşünebilir. En doğrusunu Allah bilir... (Ayrıntılı bilgi için bkn. S.239-240)
Esbâbu’n-nüzûlün Kur’an’ın Anlaşılmasındaki Sonuçlar
  1. Olumlu sonuçlar:
    1. Âyet/sûrenin ilâhi maksada uygun şekilde yorumlanmasını sağlar, konulan hükümlerin hikmetlerinin kavranmasına yardımcı olur.
    2. Âyetler arasında var olduğu zannedilen müşkillerine halledilmesine katkıda bulunur.
    3. Müphem âyetlerin anlaşılmasını kolaylaştırır.
    4. Âyet/sûreler arasında münâsebet kurmaya yardımcı olur.
    5. Hasr veya tahsis anlamların darlığı?) şüphesini ortadan kaldırır.
  2. Olumuz sonuçlar:
    1. Âyetleri nüzûlüne sebep olan olay ve tarihî şartlarla sınırlı görmek.
    2. Yorum zenginliğine engel olmak.
    3. Müfessirleri gereğinden fazla meşgul ederek onların mesailerini verimsizleştirmek.
    4. Ortaya çıkan birtakım yeni problemlerin Kur’an’ın genel perspektifi içinde değerlendirilmesini önlemek.
Alıntı ile Cevapla
Alt 26Haziran 2014, 20:29   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Tarih içerikli ilimler

C. NÂSİH-MENSÛH
İslâm’ın ilk devirlerinden beri tartışılan bir konu olma özelliğini taşımaktadır. Bu özelliğinden dolayı bu konuyu geniş bir perspektiften ele alınması gereğini düşünüyoruz.
Neshin Tanımı
Sözlükte ortadan kaldırmak, ilga etmek, yok etmek, yazmak vebirşeyi bir yerden başka bir yere aktarmak anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise: “şer’î bir hükmü, bir başka şer’î delille kaldırmak yahut mukkaddem önceki) tarihli bir nassın, muahhar sonraki) tarihli bir nas ile değiştirmektir”. Hükmü kaldırılmış âyete mensûh, hükmü kaldıran âyete ise nâsih denilmektedir.
Kur’an’da Neshin Varlığı Tartışması
Nesih fikrinin hicrî birinci yüzyılın sonlarına doğru bir çıkış yolu olarak ortaya atıldığı söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki müfessirler ve fakihler anlam itibariyle çelişkili gibi görünen âyetleri uzlaştıramayınca böyle bir teoriyi ortaya atmışlardır. Kur’an’da nesihin bizâtihi vuku bulduğunu söyleyenler İslam bilginlerinin çoğunluğunu teşkil etmektedir. Ancak neshi reddedenler de vardır. Neshi reddedip onu yerine “tahsis”i ikame edenlerin ilki olarak kabul edilen Ebû Müslim el-İsfahâni (ö.322/933)’nin yaşadığı asır dikkate alınırsa, muhâlif fikirlerin de erken zamanlara uzandığı söylenebilir.
  1. Neshi Kabul Edenlerin Delilleri:
    1. Kur’an da yer alan üç ayrı âyet, neshin varlığından söz etmektedir: “Biz bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah herşeye Kâdirdir.” (Bakara; 106). Ayrıca Nahl;101 ve R’ad;39.
    2. Neshin Kur’an’dan bulunduğuna konusunda icmâ mevcuttur.
    3. Sahabeden yaılan nakiller de Kur’an’da neshin var olduğunu göstermektedir.
    4. İki âyet arasında çözülemeyen bir çelişki söz konusu ise akıl neshe müracaatı zaruri görmektedir. Yani nesh aklen de mümkündür.
  2. Neshi Kabul Etmeyenlerin Delilleri:
    1. Neshin varlığına dair açık bir şekilde delâlet eden bir âyet yoktur. Yukarda bahsedilen âyetler, Kur’an’ın, kendinden önceki kitapları yürürlükten kaldırdığını ifade eder.
    2. Neshin söz konusu olduğunu açık bir şekilde ortaya koyacak üzerinde ittifak edilmiş herhangi bir hadis de mevcut değildir.
    3. Mensûh olduğu ileri sürülen âyetlerin sayıları konusunda da ittifak edilmemiş.
    4. Çoğu zaman mensûhun önce, nâsihin sonra nâzil olduğuna dair kesin bir delil yoktur.
    5. Nesih, akâidle ilgili olmayıp, tefsir ilminde bir sistem niteliğindedir. Reddi küfrü gerektirmez.
Esasen Kur’an’da neshin bulunmadığını ileri süren âlimler, bu hususu tahsîs kavramıyla açılmaktadırlar. Onlara göre Kur’an’da yer alan herhangi bir hüküm hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılmamış; ancak bazı durumlarda bir nassın daha sonra gelen bir nasla anlam alanı darltılmıştır.
Nesih ile Tahsisin Farkları
  1. Nesih hükmün bütün cüzlerini ilga eder, tahsis hükmün sadece bir kısmını kaldırır.
  2. Nesih sadece emir ve nehiylerde mümkün olur, tahsis haberlerde de yapılabilir.
  3. Nesihte mensûhun nâsihten önce nâzil olması gerekirken tahsiste bu şart yoktur.
  4. Nesih yalnız kitap ve sünnette, tahsis bu iki aslın dışında da söz konusudur.
Neshin Şartları
  1. Nâsıh ve mensûh âyetler arasında birbirleriyle uzlaştırılmayacak derecede bir çelişki olması.
  2. Nasların şer’î hüküm taşıması ve mensûh nassın ebedi olduğuna dair bir ifadenin olmaması.
  3. Mensûhun önce, nâsihin sonra nâzil olmuş olması
  4. Neshe konu olan hükmün, iyilik ve kötülük vasfı taşımaması. (Ana-babaya iyilik gibi).
  5. Hüküm açısından nâsıh nassın mutlaka mensûhun seviyesinde veya daha üstün olması.
Neshin Tespiti
Peygamber Efendimiz önceden koymuş olduğu bir yasağı sonradan kaldırarak sünnetteki neshe işaret etmiştir ancak Kur’an’da neshin varlığına dair herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Neshin tespiti konusunda o yüzden sahâbenin bilgisine başvurmak gerekmektedir. Çünkü onların verdiği bilgiler, sonrakiler için çok önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. Belirleyici diğer bir hususta icmâ’dır.
Neshin Kısımları
  1. Metni Mensûh Hükmü Bâki Naslar: Nesih savuncuları bu kısma örnek olarak ‘recim âyeti’ diye nitelendirilen “evli erkek ve evli kadın zina yaptıkları zaman Allah’tan bir cezâ olarak muhakkak onları recmedin. Allah mutlâk gâlip ve hikmet sahibidir” anlamındaki metni zikretmektedirler. Bu anlayışa göre söz konusu metin daha önce âyet olarak indirilmiş, ancak Yüce Allah belli bir zaman sonra onun hükmünü yürülükte bırakıp, lafızlarını iptal etmiştir.
    Bu konuda açıklama için bkn. S.251-256
  1. Metni Bâki Hükmü Mensûh Naslar:Neshin varlığını savunanlar, mensûh âyetler üzerinde ittifak etmiş değillerdir ancak hepsi için geçerli olan lafızlarının okunmasına karşılık hükümleriyle amel edilmemesidir. Bu konuda örnek olarak içki âyetlerini verebiliriz. Mâide;90’nın, Nahl;67, Bakara;219 ve Nisâ;43 âyetlerini neshettiği ifade edilmektedir.
    Daha çok örnek için bkn. S.256-260
  1. Hem Hükmü Hem Tilâveti Mensûh Naslar:Bu hususta ileri sürülen nas şöyledir: Buhârî’nin rivâyetine göre Hz. Âişe söz konusu naklinde şöyle demiştir: ‘bilinen on defa emzirme haramlık hükmü doğurur’ âyeti, Kur’an’ın içinde yer almakaydır. Ancak daha sonra bu, ‘beş bilinen emme’ ile neshedildi. Hz. Peygamber (sav) vefat ettiği zaman onlar Kur’an âyetleri arasında okunmaktaydı. (Müslim;İmam Mâlik;Tirmizî,Dârimî, Ebû Dâvûd) Nesih taraftarlarına göre ilk önce on emzirmenin evlilikte haramlık hükmü doğurduğunu ifade eden âyet nâzil olmuştu, ancak bu daha sonra beş emzirmeyi hüküm olarak ortaya koyan âyetle neshedildi. Ardından da beş emzirmeyi ifade eden âyet tilâvet yönüyle Mushaf’tan çıkarıldı. İlk âyet hem hükmen hem de tilâveten yürürlükten kaldırılırken, ikinci âyet yalnızca lafız yönüyle nesh edilip hükmü ibkâ edilmiş oldu.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Tarih Nedir Seyit_Onbaşı Tarih 0 16 Eylül 2022 14:17
Çivisiz tarih! KardelenGül Bilgi Dağarcığı 1 28 Eylül 2018 09:27
Kur’an’ın anlamıyla ilgili ilimler Medineweb Tefsir Dersi 5 26Haziran 2014 20:28
Kandiller ve tarih umut628 İslam/Dinler/Mezhepler 1 13Haziran 2014 23:37
cinsel içerikli fıkralar anlatmak insanı mesuliyette bırakır mı MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 09:06

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.