Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Nisan 2009, 12:27   Mesaj No:1

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İbadet nedir, insanlar niçin ibadetle sorumlu tutulmuşlardır?

İbadet nedir, insanlar niçin ibadetle sorumlu tutulmuşlardır?

İbadet nedir, insanlar niçin ibadetle sorumlu tutulmuşlardır?

İbadet; kulun, Allah-ü Teâlâ’ya karşı tekbir, hamd, şükür gibi vazifelerini Onun emrettiği tarzda yerine getirmesidir İnsan; Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz ihsan, ikram ve nimetleriyle beslendiğini düşünerek Ona karşı hamd ve şükür görevini yerine getirmekle sorumludur Bu ise, ancak ibadetle olur İbadet eden insan, bu dünya misafirhanesinde, Allah’ın emri dâiresinde oturup kalkar, yiyip içer, her türlü fiil ve hareketlerini Onun emirlerine göre tanzim eder Allah’ın kulu olarak yaşar Bu kulluk onu, hakiki insaniyete, gerçek şerefe kavuşturur Zaten insanların yaratılış gayesi ibadet ile bu şerefe nâil olmaktır Nitekim, Cenâb-ı Hak Zâriyât Sûresinde (Ayet, 56); “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım” buyurmaktadır Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelki insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki takvâ mertebesine nail olasınız Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki, Arz’ı size döşek, semâyı binanıza dam yapmış; ve semâdan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve diğer gıdaları çıkartsın Öyle ise Allah’a misil ve ortak yapmayınız (Bilirsiniz ki, Allah’tan başka Ma’bûd ve hâlıkınız yoktur)” (Bakara Sûresi, 21-22)

Evet, Cenâb-ı Hak, semavatı güneş ve yıldızlarıyla, zemini deniz ve karalarıyla en mükemmel bir sûrette yarattı İnsanın ruhuna, her biri kâinattan daha kıymetli lâtifeler yerleştirdi Ona her tür güzellikleri seyredebilecek bir göz, yiyeceklerin ayrı ayrı tatlarını zevk edebilecek bir dil verdiği gibi, bu duygularla elde ettiği zevkleri, ilim ve irfana çevirecek bir akıl ihsan etti Ve insana, gerek kâinattan süzülerek onun imdadına gönderilen nimetleri ve gerekse kendi vücuduna yerleştirilen maddî ve manevî ihsanları takdir edebilecek bir vicdan lütfetti

İnsan, kendisine hediye edilen o akıl ile, sadece bu dünya için yaratılmadığını, kendisinin, vazifesiz ve gayesiz olamayacağını idrâk eder

Vicdanıyla, ona yapılan bu sonsuz ihsanlara karşı Rabbine hamd ve şükretmesi gerektiğini bilir Ubudiyetini yalnız Allah’a hasreder Ona ortak koşmaz

Ve kalbiyle ancak Allah’a muhabbet eder; sevilmeye lâyık bütün yaratılmışları da yine Onun için sever

Faraza, insan dinen ibadetle sorumlu olmasa bile ondaki akıl, kalp ve vicdan Allah’a ibadeti ve itaati emreder Zira, bunları ancak ibadet tatmin eder

Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan O Ganiyy-i Mutlak’ın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığı açıktır Bilâkis, biz ibadete muhtacız

İster istemez varacağımız o mahşer meydanında, o dehşetli hesap gününde, Cenâb-ı Hak biz insanlara: “Ey kullarım! Ben sizleri yoktan var ettim Sizin sonsuz ihtiyaçlarınızı yerine getirmek için bütün kâinatta olan nimetlerimi size yönelttim Vakti vaktine ihtiyaçlarınızı yerine getirdim Ben dünyada rahmet ve inâyetimle sizinle beraber idim O zaman siz kiminle beraberdiniz? Şükür ve kulluk bana lâyık iken siz beni unutup şükür ve ubûdiyetinizi kimlere takdim ettiniz?” derse ne cevap vereceğiz? O mukaddes huzurda utanma ve hayâdan ortaya çıkan manevî azap, Cehennem azabından daha dehşetli olmayacak mıdır? İşte, kâfirlere; “Keşke toprak olsaydık” dedirten de bu hâlden gelen şiddetli utanç duygusu olsa gerektir

Evet, insan ibadetsiz olmayacağı gibi, İslâmîyet de ibadetsiz düşünülemez Bu hakikati şöyle bir örnekle açıklayalım: Bir Müslüman köyü düşününüz Bu köyde ezan okunmasın Hiç kimse - ne bayram, ne cuma, ne de vakit - namazlarını kılmasın Hiçbir fert oruç tutmasın, zekât vermesin, hacca gitmesin O köyde yaşayanlar Kur’an okumasın, haram-helâl tanımasın, farz-vacip nedir bilmesinler Kalplerinde Allah’ın sonsuz nimet ve ihsanlarına karşı, hiç kimsenin hatırına hamd ve şükür etmek gelmesin

Böyle bir köyün ahalisi, Kur’an-ı Kerim’in emirlerine, Peygamber Efendimizin (asm) sahabelerin, evliya ve asfiyanın, müçtehitlerin, müfessirlerin, mücedditlerin hayat tarzına ters düşen bir yola girmiş olmaz mı?

Evet, İslâm sadece teorik ve vicdanî bir sistem değildir Kur’ân-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede imandan sonra hemen amel-i salih kavramı kullanılmakta ve salih amelin, imanın bir sonucu olduğu ders verilmektedir

Evet, peygamberlerin gönderiliş hikmeti, imanın esaslarıyla İslâm’ın şartlarını insanlara öğretmektir Yani, onların kalplerine, başta Allah’a iman olmak üzere, bütün iman hakikatlerini yerleştirmek ve bu imanlarını kemâle erdirecek ibadet vazifelerini onlara hakkıyla öğretmektir İnsanın imanı, ancak bu ibadetlerle olgunlaşır Bir kulun Allah katındaki değeri, Ona karşı kulluk vazifesinde göstereceği hassasiyet nispetindedir





Alaaddin Başar (ProfDr)
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi KuM TaNeSi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
41.Haftanın Misafiri Belgin Hafta'nın Misafiri Belgin 37 13645 04 Ekim 2009 15:49
Neden Su içmeliyiz(46 sebep) Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp su damlası 6 3421 04 Ekim 2009 11:50
Yokluğuna Alıştırma... Şiirler ve Şairler KARAKÖSE 1 2835 04 Ekim 2009 11:45
Kırgınım Sana /medineweb Şiirler ve Şairler su damlası 7 3025 02 Ekim 2009 18:49
google amcam düzeltir işi bilir herşeyi =) Resim/Karikatür Esma_Nur 2 2600 02 Ekim 2009 10:25