![]() |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ve Bir Ses Yükseldi Veda Hutbesi'nden; ''Kadınlar Size Allah'ın Emanetidir.'' Hz. Muhammed (s.a.v) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Ebu Hureyre (ra) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: Kişinin misafirini dış kapıya kadar uğurlaması Sünettendir. Camiüssağir-2463 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Enes (ra) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: Kalpler tıpkı demir gibi paslanır. Cilası ise istiğfardır. Camiüssağir-2389 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim... Kim, bir tabakta yemek yiyip de sonra o tabağı sıyırırsa, o tabak onun için Allah'dan af diler..... |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Numan Bin Beşir (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Allah, öpmeye varıncaya kadar çocuklarınız arasında adil davranmanızı sever. Camiüssağir-1895 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim İbni Ömer (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Allah, can boğaza gelmedikçe kulunun tövbesini kabul eder. Camiüssağir-1921 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Enes (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Ben ancak bir kulum, kullar gibi yer, kullar gibi içerim. Camiüssağir-2581 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Aişe (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Mü'minlerin iman bakımından en üstünlerinden bir tanesi de ahlakı en güzel olanı ve aile fertlerine en lütufkar davranandır. Camiüssağir-2483 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi "Ey Allah'ın Rasulü" dedik, "mümin korkak olurmu?" -"evet" buyurdu. "peki, cimri olurmu?" yine -"evet" buyurdu. biz yine, "peki yalancı olurmu?" diye sorduk bu sefer; -"HAYIR" buyurdu .. (muvatta,kelam 19) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi (Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre) Resulullah (asm.): “Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.” (Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961.) FİTNE PATLAK VERİNCE YAPILACAKLAR KONUSUNDA HADİSLERDE BELİRTİLEN TAVSİYER: 1. (4758)- Ebu Ümeyye eş-Şa'bânî anlatıyor: "Ey Ebu Sa'lebe, dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez..." (Maide 105). -Bana şu cevabı verdi: "Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum: Demişti ki: "Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." [Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014).] AÇIKLAMA: Hadis, kişinin kendisiyle meşgul olmasını, başkasının sapıklığının kişiye zarar vermeyeceğini ifade eden bir ayeti (Maide, 5/105) açıklama sadedinde varid olmuştur. Ayetin zahirine bakılınca emr-i bi'lmarufa yer vererek başkalarıyla meşgul olmayı değil, kendi işiyle meşgul olmayı emrediyor gözükmektedir. Ayet suale vesile olmuştur. Çünkü mü'min kişiyi emr-i bil marufta bulunmaya, münkerden nehyetmeye teşvik eden ayetler ve hadisler var. Bu ayetle öbür ayetler arasında zahirî bir tezad gözükmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beyan buyurdukları açıklama ile "Marufa sarılın..." emretmektedir. Ma'ruf, güzel kabul edilen, meşru olan, şeriatın yapılmasını tecviz ve teşvik ettiği her şeydir. Bunlar arasında emr-i bi'lmaruf ve nehy-i anil münker de yer alır. Şu halde mü'min buna ara vermeden devam edecek. Ancak cemiyette zuhur edecek bazı alametler var. Onlar görüldü mü, artık emr-i bil maruf ve nehy-i ani'lmünkeri terketmek evladır. Çünkü, bu safhada emr-i bil'maruf, fayda değil zarar verebilecektir. Hadiste bu alametler şöyle sayılır: * İtaat gören cimrilik. Bazı alimler aşırı, hırsla karışık cimrilik diye açıklamıştır. * Hevaya uyulması, yani şeriatın emirlerinin terkedilmesi. * Dine tercih edilen dünya. * Rey sahiplerinin kitaba, sünnete, icma-ı ümmete, sahabe akvaline bakmadan kendi görüşünü beğenip ona tabi olması. Bu sayılanlar, haricî bir düşmanın hakimiyeti değil, İslam cemiyeti içerisinde gayr-ı İslamî, beşerî değerlerin hakimiyetidir, fitnedir, dahili kargaşanın had safhaya ulaşmasıdır. Bu derece bozulan insanlara emr-i bil maruf fayda vermez, zararı daha da artırır mânasında olmak üzere Aleyhissalâtu vesselâm, kişiye, cemiyeti terketmesini, kendini kurtarmayı düşünmesini tavsiye etmektedir. Çünkü arkada sabrın övüleceği sıkıntılı günler gelecektir. |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Allah'ın onunla hataları affedip bağışlayacağı, dereceleri yükselteceği bir şeyi size söyleyeyim mi? Abdest üstüne abdest almak, camide cemaatle namaz kılmaya devam etmek ve her namazdan sonra diğer namazı beklemek. İşte ribat budur!. İşte ribat budur!. İşte ribat budur!. " (Müslim, Tehâret, 41; Tirmizi, Teharet, 39; Neseî, Teharet, 106; Muvatta, Sefer, 55); |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Enes (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: En üstün dua, Rabbinden dünya ve ahirette af ve afiyet dilemendir. Çünkü bunlar dünyada ve ahirette sana verilirse kurtuldun demektir. Camiüssağir-1251 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Hakim bin Ümeyr (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Size bir iyilik yapana iyilikle karşılık verin. Verecek bir şey bulamazsanız ona dua edin. Camiüssağir-8290 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi ey kapıları açan rabbim! bize kapıların en hayırlısını aç. AMİN |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Ebu Hüreyre (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Allah'a hak sözden daha sevimli gelen sadaka yoktur. Camiüssağir-8056 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Aişe (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Sünnete sarılan cennete gider. Camiüssağir-8603 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Usame bin Şüreyk (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: İnsanların sende görmesinden hoşlanmadığın şeyi yalnızken de işleme. Camiüssağir-7973 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hicret'den günümüze gelen en teselli edici söz: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." Her musibette, her çaresizlikte, ümmetinin derdi ile dertlenen Allah Rasulü, şefkati ile başımızı okşar, ve fısıldar kulağımıza: “Korkma, üzülme, Allah seninle beraberdir!” |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Ebu Eyyub (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Bir kişi bir ağaç dikerse, o diktiği ağacın meyveleri kadar Allah ona sevap yazar. Camiüssağir-8035 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Enes (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Cimrilik gibi İslamı mahveden hiçbirşey yoktur. Camiüssağir-7978 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Kulun konuşmalarında inşaallah demesi, imanının mükemmelliğindendir. - Hadis (Taberani) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi “Dua etme arzusu gelince, dua edin! Çünkü bu, duanın kabul olacağına alamettir.” Hz. Muhammed s.a.v |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende Birçok hâyr vardır . . . Hz. Muhammed s.a.v |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Çocuklarınızın Oyunlarına Katılın; Zira Onların Oyun Arkadaşları Meleklerdir.. Hz. Muhammed (s.a.v) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [/Tebük seferinden geri kalan Sahabelerin (ra) dillere destan tevbeleri Ka’b Bin Malik’in (ra) dilinden Tebük seferinden geri kalan Sahabelerin (ra) tevbeleri “Öyle ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah’(dan gelecek olan)a karşı yine O’ndan başka sığınacak hiçbir yer olmadığını anlamışlardı. Sonra (Allah) onları tevbeye muvaffak kıldı ki; tevbe etsinler! Çünkü, Tevvab (tevbeleri çok kabul eden), Rahim (çok merhamet eden) ancak Allah’tır.” [1] Ka’b Bin Malik’in (ra) dilinden Mürare Bin Rabiatul Amiri, Hüal Bin Ümeyyetül Vakifi ve kendisinin, Tebük gazvesinden geri kalmalarının ardından ettikleri tevbe ve bu tevbenin haklarında nazil olan ayet ile kabul edilişi… Ka’b Bin Malik’i (ra) Tebük gazvesinde Resulullah’tan (asm) ayrılıp harpten geri kaldığını anlatırken işittim, şöyle dedi: “Tebük gazvesinden başka Resulullah’ın savaşlarının hiç birisinden geri kalmadım. Sadece Bedir gazvesinden geri kalmıştım. Bu gazveden geri ka*lanlardan hiç kimse azarlanmamıştı. Çünkü Resulullah ve Müslümanlar Bedir gazvesine Kureyş’in ticaret kervanını takip için çıkmışlarken, Allah-ü Teala, onları haberleri olmaksızın, düşmanlarıyla yolda birleştirdi. Ben Akabe gecesin*de İslam’a yardım üzerine anlaşma yaptığımızda Resulullah’ın yanında ha*zır bulundum. Bedir gazvesi halk arasında Akabe biatından daha çok anılsa da bana göre Bedir’de bulunmak, Akabe’de bulunmak kadar sevimli değil*dir. Benim Tebük harbinde Resulullah’tan ayrılıp geri kalışımın hikayesi şöyledir: Ben hiçbir zaman, Resulullah’tan ayrılıp o harpten geri kaldığım zamanki kadar kuvvetli ve varlıklı olmamıştım. Vallahi daha önce hiçbir zaman bir araya getirememiş olduğum iki binek hayvanını o gazve sırasında bir araya getirmiştim. Bir de o gazveye gelinceye dek, Resulullah herhangi bir yere gaz*veye karar verdiği zaman onu gizli tutup, başka bir seferi öne sürerdi. Bu gaz*veye şiddetli bir sıcak altında girişileceği için, uzak ve tehlikeli bir yolculuk ve kalabalık bir düşmanla karşılaşacaktı. Bu sebeple savaş hazırlıklarını yapsınlar diye Müslümanlara durumu açık seçik anlatarak, gitmek istediği yönü haber verdi. Resulullah’ın yanındaki Müslümanlar pek çoktu. Onların isimlerinin ya*zıldığı bir defter de yoktu. Ka’b (ra) sözlerine devamla: Firar etmek isteyenler çok azdı. Onlar da haklarında Allah’tan vahiy gelmedikçe yaptıklarının gizli kalacağını sanabilirlerdi. Resulullah bu gaza*ya meyvelerin olgunlaştığı ve gölgelerin arandığı bir mevsimde gitmişti. Ben de bunlara çok düşkündüm. Resulullah ve beraberindeki Müslümanlar ha*zırlığa başladılar. Ben de onunla beraber hazırlanmak için çıkıyor, bir şey yap*madan geri dönüyor ve kendi kendime “İstediğim zaman hazırlanabilirim.” diyordum. Benden başkaları sürekli gayret sarf ederken, bende bu gevşeklik hali devam etti. Resulullah Müslümanlarla birlikle bir gün, erkenden yola koyuldu. Bense hazırlık olarak hiçbir şey yapmamıştım. Sonra sabah evden çıkıyor, fakat ak*şam hiçbir şey yapmadan eve dönüyordum. Ben bu halimde devam ederken onlar sefere çıktılar. Yola çıkıp arkalarından yetişmeyi çok düşündüm fakat bu bana nasip olmadı. Resulullah gazveye gittikten sonra halk arasına çıkıp, ortalıkta benim gibisini görememek gücüme gitmişti. Gör*düklerim ya münafık olarak bilinen veya Allah’ın özürlü saydığı Mümin kişilerdi. Resulullah Tebük’e varıncaya kadar benden hiç bahsetmemiş. Tebük’te Sahabeler arasında otururken beni hatırlayarak “Ka’b Bin Malik ne yaptı?” diye sormuş. Beni Selime’den Abdullah Bin Üneys: “Ya Resulullah! Onu çifte cübbesi ile kibir içinde sağa sola bakmak, aramıza katılmaktan alıkoydu.” demiş. Bunun üzerine Muaz Bin Cebel adama: “Ne fena söyledin!” diye cevap vermiş ve Resulullah’a hitaben de: “Vallahi Ya Resulullah! Biz onun hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoruz.” demiş. Bunun üzerine Resulullah susmuş. Ka’b sözlerine devamla der ki: Ne zaman ki Resulullah’ın Tebük’ten ayrılıp Medine’ye döndüğünü duydum, beni şiddetli bir merak sardı, yalanlar uydurmaya başladım. “O’nun öfkesinden nasıl kurtulacağım.” diyordum. Resulullah’ın gelmek üze*re olduğu söylenince yanlış düşünceler kafamdan uzaklaştı. Bu yoldan bir şey elde edemeyeceğimi kesin olarak anlamıştım. Bu yüzden gerçeği söyle*meye karar verdim. Resulullah bir sabah Medine’ye geldi. O bir seferden dön*düğünde ilk olarak mescide girer, orada iki rekat namaz kılar, sonra halkın işlerine bakardı. Resulullah insanların meseleleriyle ilgilenince, savaşa katıl*mayanlar huzuruna çıktı. O’na karşı mazeretlerini açıklıyorlar, önünde ye*min ediyorlardı. Bunlar seksen küsur kadardılar. Resulullah bunların ileri sür*dükleri mazeretleri kabul edip, biatlerini tazeledi ve bağışlanmalarını dileye*rek, iç yüzlerini Allah’a havale etti. Ben de varıp selam verdiğim zaman öf*keli bir şekilde gülümseyerek: “Gel bakalım.” dedi. Bunun üzerine, yürüye*rek, karşısına oturdum. “Neden harbe katılmadın, kendine binek hayvanı satın almamış mıydın?” buyurdu. Şöyle cevapladım: “Ya Resulullah (asm), eğer senin değil de, dünya halkından bir başkasının kar*şısında olsaydım, bir mazeret uydurup, onun öfkesinden kurtulurdum. Çünkü ben konuşmasına fesahat verilmiş kimseyim. Vallahi kesin*likle biliyorum ki; bugün size karşı öfkenizi üzerimden savacak yalan bir söz söylesem, çok geçmeden Allah, öfkenizi üzerime çekecektir. Eğer size doğ*ruyu söyler ve bu yüzden bana kızacaksanız, doğru konuşmakta Allah’tan hayırlı sonuç bekliyorum. Vallahi hiçbir mazeretim yoktu. Vallahi hiç bir za*man senden geri kaldığım zamanki kadar, güçlü ve geniş imkanlı değildim.” Bunun üzerine Resulullah (asm): “Bu adam doğru söylüyor. Şimdi kalk git. Hak*kında Allah hükmünü verinceye kadar bekle.” buyurdu. Beni Seleme’den bazı kimseler ayağa kalkıp peşimden yürüdüler ve ba*na şöyle dediler: “Vallahi biz senin bundan önce bir suç işlediğini bilmiyo*ruz. Sen gazadan geri kalan diğer kimselerin ileri sürdükleri gibi mazeret be*yan edememen sebebiyle acze düştün. Halbuki Resulullah’ın (asm) hakkında af di*lemesi yeterliydi.” Ka’b (ra) diyor ki: “Vallahi beni o kadar kınadılar ki, hatta Resulullah’ın (asm) huzuruna dönüp kendi kendimi yalanlamak istedim. Onlara: “Şimdiye kadar aynı muameleye muhatap olan benden başka kimse var mı?” dedim. Bana: “Evet, senden başka iki kişi daha aynı muameleye maruz kaldı. Onlar da senin gibi konuştular ve sana söylendiği gibi onlara da söylendi.” dediler. “Onlar kimlerdir?” dedim. “Mürare Bin Rabiatul Amiri ile Hüal Bin Ümeyyetül Vakifi.” dediler. Durumları bana örnek olan, Bedir harbine ka*tılmış iki salih adamın adını verdiler. Bu iki kişiyi bana söylediklerinde, tereddütten vazgeçtim, görüşümde sebat ettim. Resulullah (asm) harpten geri ka*lanlar arasında, bizim üçümüzle konuşmaktan herkesi men etti. İnsanlar da bizden çekindiler veya bize karşı tavırlarını değiştirdiler. O kadar ki, kendi yurdum bana yabancılaştı. Orası artık eski memleketim değildi. Bu halde elli gün kaldık. Diğer iki arkadaşıma gelince, halktan uzak*laşıp boynu bükük iki zavallı haline geldiler. Evlerine kapanıp devamlı ağlı*yorlardı. Ben daha genç ve güçlü idim. Bu nedenle evden çıkıp Müslümanlarla beraber namazda bulunuyor ve sokaklarda geziyordum. Ancak benim*le hiçbir kimse konuşmuyordu. Namazdan sonra Resulullah’ın (asm) meclisine va*rır, kendisine selam verirdim. Kendi kendime “Selamımı almak için, dudak*larını kıpırdattı mı, kıpırdatmadı mı?” diye sorardım. Sonra O’na yakın bir yerde namaza durarak kendisini gizlice gözetlerdim. Namaza durduğumda bana doğru bakıyor, fakat kendisine doğru baktığımda yüzünü başka tarafa çeviriyordu. Sonra yolda Ebu Katade’yle (ra) karşılaştım. O amcamın oğlu ve çok sevdiğim biriydi. Kendisine selam verdim. Vallahi selamımı bile almadı. Ona: “Ey Ebu Katade! Allah aşkına sana soruyorum. Benim Allah ve Resulünü sevdiğimi bilmiyor musun?” dedim. Cevap vermedi. Sözümü tekrar ettim. Yine sustu. Üçüncü defa Allah aşkına sordum. Bu defa bana: “Allah ve Resulü bilir.” diye karşılık verdi. Bunun üzerine gözlerim yaşardı. Bahçe duvarından atlayarak oradan uzaklaştım. Bir gün Medine çarşısında yürüyordum. Medine’ye zahire satmaya gel*miş Şamlı bir çiftçi: “Ka’b Bin Malik (ra) kim bana gösterin.” diyordu. Halk beni göstermeye başladı. Yanıma geldi ve bana Gassan Meliki tarafından gönde*rilen bir mektup verdi. Okur yazar olduğum için mektubu okudum. Şöyle diyordu: “Selamdan sonra derim ki, Efendinizin sizi üzdüğünü duyduk. Allah sizi horlanacağınız ve mahrumiyette olacağınız bir yere bırakmasın. Ara*mıza katıl, seni bağrımıza basarız.” Mektubu okuduğumda “Bu da bir başka imtihan.” dedim ve onu tandı*ra atıp yaktım. Elli günün kırk günü geçince bir gün baktım ki Resulullah’ın (asm) bir elçisi: “Resulullah sana zevcenden ayrı durmanı emrediyor.” dedi. Ben: “Onu boşayacak mıyım, yoksa ne yapacağım?” dedim. “Hayır boşama, on*dan uzak dur, kendisine yaklaşma.” dedi. Resulullah aynı emri diğer iki ar*kadaşıma da iletmişti. Bunun üzerine eşime: “Ailenin yanına git ve Allah bu konuda hüküm verinceye kadar onlarda kal.” dedim. Hilal Bin Ümeyye’nin hanımı Resulullah’a giderek: “Ya Resulullah! Hi*lal Bin Ümeyye gücü kuvveti kalmamış bir ihtiyardır, hizmetçisi de yoktur, ona hizmet etmemi çirkin görür müsünüz? diye sordu. Resulullah (asm) ona: “Hayır, ancak sakın sana yanaşmasın.” buyurdu. Kadın Resulullah’a hitaben: “Val*lahi, onda hiçbir şeye karşı hareket yok. Vallahi bu iş başına geldiğinden beri, şu ana kadar devamlı olarak ağlıyor.” dedi. Ka’b diyor ki, Yakınlarımdan biri bana: “Kadının hakkında sen de Resulullah’tan izin istesen, bak Hilal Bin Ümeyye’nin hanımına, kocasına bak*sın diye izin verdi.” dedi. Ben de: “Bu konuda Resulullah’tan izin istemem, çünkü ben genç bir adamım.” dedim. Böylece bizimle konuşmanın yasaklandığı andan itibaren elli geceyi doldurmuş ol*duk. Ellinci gecenin sabahı, evlerimizin birinin damında sabah namazını kıl*dım. Allah Teala’nın bizden bahsederken belirttiği gibi, hayatım bana güç gelmiş ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen başıma dar gelmiş bir halde otu*rurken, Sel tepesine çıkmış bir tellalın, gür sesini duydum: “Ey Ka’b Bin Malik, müjdeler olsun.” diye sesleniyordu. Derhal secdeye kapandım. Kurtuluş müjdesinin geldiğini anladım. Resulullah sabah namazını kılınca tevbemizin Allah tarafından kabul edildiğini halka ilan etmiş. Halk da bizi müjdelemeye koştu. Arkadaşlarıma da müjdeciler gitti. Bana müjde veren kimse bana gelin*ce, üzerimdeki iki elbisemi hemen çıkardım. Müjdelik olarak kendisine giy*dirdim. Vallahi, o gün bundan başka elbisem yoktu. Bu yüzden ödünç bir ta*kım elbise edinerek giydim ve Resulullah’ın huzuruna koştum. İnsanlar gruplar halinde yanıma gelerek: “Allah’ın tevbeni kabul buyurması, sana kutlu olsun.” diyorlardı, tevbemin kabulünden dolayı beni tebrik ediyorlardı. Nihayet mes*cide girdim. Resulullah sahabelerinin ortasında oturuyordu. Ka’b sözlerine şöyle devam ediyor: Resulullah’a selam verdiğimde, se*vincinden yüzü parıldadı. “Annenin seni doğurduğu günden beri, üzerinden geçen günlerin en hayırlısı ile müjdelendin.” dedi. Ben: “Ya Resulullah! Kendi tarafınızdan mı, yoksa Allah tarafından mı?” dedim. “Hayır, Allah tarafından.” buyurdu. Resulullah’ın sevindiği vakit yüzü son derece nurlanırdı. Sanki yüzü ay parçası gibiydi. Huzuruna oturduğumda: “Ya Resulullah, tevbemin kabulü sebebiyle şükür için malımın tamamını Allah ve Resulünün yolunda tasadduk (sadaka) edeceğim.” dedim. Resulullah: “Malının bir kısmını elinde tut, bu senin için hayırlıdır.” buyurdu. Ben: “Hayberdeki his*semi bırakıyorum.” dedim ve: “Ya Resulallah! Allah beni ancak doğru söyledi*ğim için kurtardı. Hayatta kaldıkça doğru söylemek de tevbemin tamamıdır.” dedim. Allah’a andolsun ki, Resulullah’a bu sözleri söylediğim günden beri Allah’ın (cc) doğru sözlülükle beni imtihan ettiğinden daha güzel, Müslümanlardan hiçbirini imtihan ettiğini bilmiyorum. Vallahi Resulullah’a bu sözleri zikrettiğim günden bugüne kadar bilerek hiç yalan konuşmadım. Geri kalan öm*rümde Allah’ın beni koruyacağını umarım. Ka’b (ra) devamla: “Allah-ü Teala şu ayetini inzal etti” dedi: “And olsun ki Allah, Tebük Seferine katılmayanlara izin vermesinden dolayı Peygamberini affettiği gibi, o güçlük zamanında ona tabi olan Muhacirlerle Ensarı da, içlerinden bir kısmının kalbleri nerede ise eğrilmek üzere olmasının ardından tevbeye muvaffak eyledi. Sonra da onların tevbelerini kabul buyurdu. Çünki O, onlara karşı Rauf’tur, (çok şefkatli olan) Rahim’dir. (çok merhamet eden) Allah, seferden geri bırakılan o üç kişinin de tevbesini kabul etti! Öyle ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah’tan gelecek olana karşı yine O’ndan başka sığınacak hiçbir yer olmadığını anlamışlardı. Sonra Allah onları tevbeye muvaffak kıldı ki tevbe etsinler! Çünkü, Tevvab (tevbeleri çok kabûl eden), Rahim (çok merhamet eden) ancak Allah’tır” (Tevbe, 117-118) Ka’b (ra) şöyle devam etti: “Vallahi Allah’ın bana lütfettiği nimetler içinde beni İslam’a hidayet ettikten sonra Resulullah’a, yalan söy*leyip de helak olanlar durumuna düşmekten daha büyük bir nimeti bana ver*medi.” [2] Kaynakça: [1] Tevbe, 118 [2] Buhari, Müslim; Riyazü-s Salihin / Tevbe ] |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi kab bin maliğin b hatasi efendimizden uzaklastırdı.ya bizim hangi hata hangi gunah. |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kur'an okuyunuz,Çünkü Kur'an kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir. . .Hadis-i Şerif / Müslim, Müsâfırîn 252 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Abdullah bin Cerad (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: İyiliği emreden onu işleyen gibidir. Camiüssağir-3025 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu : Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile. Hadîs-i Şerîf, Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame:5 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Ebu Said (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Biriniz Rabbinden rızık istediğinde helal olanı istesin. Camiüssağir-661 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Allâhümmekfinî bi-halâlike ‘an harâmike ve eğninî bi fadlike ‘ammen sivâke. “Allah’ım! Helâl olan nimetlerinle yetinmemi,haramlardan müstağni olmamı ihsan eyle, fazlı kereminle beni Sen'den başkasına muhtaç eyleme. Hz Muhammed (a.s.m) ”Hâkim, De’avât, No: 1973 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi “Sakın kararsız oLup da: ‘Ben de herkes gibiyim. Eğer insanLar iyiLik yaparsa ben de iyiLik yaparım, kötüLük yaparsa ben de kötüLük yaparım’ demeyin. Aksine, nefsinizi kararLı tutun, haLk iyiLik yaptı mı siz de iyilik yapın, haLk kötüLük yaparsa siz kötüLükten sakının.” . ALemLere Rahmet Efendimiz-saLLaLahu aLeyhi ve seLLem- Tirmizî, Birr 63, (2008). |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim İbni Ömer (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: İki kişi kendi aralarında gizlice konuşuyorlarsa, aralarına girme. Camiüssağir-813 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Resûlullah S.a.v: “Hiçbir baba, çocuğa, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz.” (Tirmizî, Birr, 33, IV, 338) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi Bismillahirrahmanirrahim Enes (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) buyurdular: Kıyamet günü en kötü yerde olan insan dilinden veya şerrinden korkulan insandır. Camiüssağir-4879 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi "Çocuklarınıza ikram (ve ihsan) ediniz. Onları güzel terbiye ediniz." (İbn Mâce, "Edeb", 3) |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Allâh’ım, Beni bağışla, Bana merhamet et, Rızânı kazandıracak işler yaptır, Bana âfiyet ve hayırlı rızık ver... - Müslim, Zikir, 35 |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bir gün Hazreti Osman abdest alıyor. Abdest bitiyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, hayırdır inşallah diyorlar. Hazreti Osman onlara soruyor: - Ne için güldüğümü niye sormuyorsunuz? Yanındakiler de soruyorlar: - Efendim affedersiniz, niye gülüyorsunuz? Hazreti Osman anlatıyor: - Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Resulullah efendimiz (s.a.v) abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Resulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, 'Neden güldüğümü, niye sormuyorsunuz?' buyurduğu hatırıma geldi. - Peki efendim, ne oldu? - Biz de, Ya Resulallah niye güldünüz? diye sorduk. Cevaben buyurdu ki: "Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye sevinip, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?" "Güzelce abdest alan günahlarından sıyrılmış olur." (Hadis-i Şerif - Kaynak: Buhari) |
Re: Cevap: Günün Hadis-i Şerifi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Günün Hadis-i Şerifi üzüntüye uğrayan, beni hatırlasın HZ. MUHAMMED (S.A.V.) |
SAAT: 07:25 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.