Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   medineweb kıssadan hisseler arşivi (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/217-medineweb-kissadan-hisseler-arsivi.html)

azranur 24 Şubat 2014 10:10

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Alıntı:

Esma_Nur Üyemizden Alıntı (Mesaj 315656)
Hoca Cuma vaazında;
“Bismillah diyerek yürürseniz, suyun üzerinden
batmadan geçebilirsiniz.” der.
Bu söze inanan bir köylü, artık kayık yerine
nehirden geçmektedir.
Bir gün hocayı evine davet eder. Daveti Kabul eden hocayla birlikte giderken, karşılarına nehir çıkar ve
adam nehrin üzerinden yürüyerek geçer. Ama hoca
suya girmeye cesaret edemez.
Şaşkın köylü:
“Hocam hani siz “Bismillah diyerek yürürseniz, suyun
üzerinden batmadan geçebilirsiniz.” dememiş miydiniz, gelsenize!”
diye seslenir.
Hoca şöyle cevap verir:

“Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp
sende…!

alıntı

(:

Fatıma-i Zehra 03 Nisan 2014 23:56

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Bize O Kapıyı İtmek Düşer

Vaktiyle bir padişah kendisine bir vezir bulmaya karar vermiş ve böyle kocaman bir kapı yaptırmış. Yaptırdığı kapının ortasına onlarca kilit yaptırmış. Kimisi sürgülü, kimisi halka kilit vesaire derken baştan aşağı her tarafa kilit yaptırmış. Ve ondan sonra vezir adaylarını bir bir buyur etmiş.

İlk giren adama demiş ki:

- “Sen benim vezirim olmak istiyorsun, değil mi?”

O da demiş:

- “Evet efendim.”

- “Eğer benim vezirim olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtar kullanmadan, levye kullanmadan, hiç bir alet kullanmadan açmanı istiyorum” demiş.

Vezir adayı şöyle bir dönmüş kapıya, bakmış ve demiş ki:

- “Efendim bu mümkün değil, kaldı ki anahtar bile olsa bu kapıyı açmak saatler sürer.”

O da demiş ki:

- “Peki, sen git ötekisi gelsin.”

Öteki gelmiş, ona aynısını söylemiş, O demiş:

“Efendim mümkün değil anahtar bile olsa…”

Öteki gel, öteki gel falan derken, en son vezir adayı girmiş içeriye. Padişah demiş ki:

- “Sen vezir olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtarsız, levyesiz, hiç bir alet edavat kullanmadan açmanı istiyorum.”

Adam şöyle bakmış kapıya, bakmış, dönmüş demiş ki padişaha:

- “Devletli Sultanım! Aslında aklım der ki: ‘Bu kapı böyle açmaya açılmaz.’ Lakin bize itmek düşer” demiş ve elini uzatıp o kapıyı şöylece ittiğinde kapının açılıverdiğini ve aslında kilitlerin hiç birinin kapalı olmadığını görmüş.

Cenab-ı ALLAH’IN rızası nerede saklı hiç birimiz bilmiyoruz…
Belki bir vakit namazda saklı…
Belki bir yetimin başını okşayacağız şefkatle…
Belki bir kediye su vereceğiz merhametle…
Belki yanımızdan geçen ve hiç tanımadığımız birine: ‘Esselamu aleyküm ve rahmetullah’ diyeceğiz,
Ve belki o da mukabele de bulunacak: ‘Ve aleyküm selam ve rahmetullah’ diyecek…
Bu yüzden Cenab-ı ALLAH’IN rızası hangi kapıda saklı diye, biz kullara itmek düşer..
Kapıları Açan ALLAH, Kapayan ALLAH’tır …




EyMeN&TaLhA 04 Nisan 2014 09:13

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
ArO*

çok güzel bi paylaşım her zamanki gibi(:
selam ve dua ile...

EyMeN&TaLhA 10 Nisan 2014 09:59

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 



Kanuni Sultan Süleyman Han bir gün seferdeyken otağın kurulduğu çadırı dayayan direği karıncalar sarmış. Askerlerden biri de padişahın yanına gelerek :

“Hünkar’ım çadırın direğini karıncalar sarmış. Böyle giderse direği yiyip çadırı yıkaca
klar.”

Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman zamanın kadısı Ebu Sud Efendiy‘e bir name gönderir. Padişahın şiire merakı olduğu için aynen şöyle yazar nameye:

‘’Çadırın direğini karıncalar sarınca altına bir mahsur olur mu karınca kırınca?’’

Öyle zarif hane bir üslubu tebessüm ederek okuyan Ebu Sud Efendi yine zarif hale bir karşılık verir:

“Yarın hakkın divanına varınca

Sultan Süleyman’dan hakkın alır karınca. ”

Bu cevabı okuyan padişah, karıncalara ve direğe dokunmayın, çadırın yerini değiştirin diye buyurdu...

İslaminesil 10 Nisan 2014 17:59

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Alıntı:

Medineweb Üyemizden Alıntı (Mesaj 296522)
Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş.

Kadın kocasına:
-Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor. demiş.

Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.

Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış "Bak" demiş kocasına : "Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba?"

Kocası:
-Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim, diye cevap vermiş.




Acaba burdan ne anlam çıkarılır :):)

NİSAREYYAN 09 Mayıs 2014 23:03

Cevap: RE: Kıssadan Hisse
 
Alıntı:

KalbinNûru Üyemizden Alıntı (Mesaj 1445)
Rabb'im c.c. O'nlardan Râzı olsun. Rabb'im c.c. sizleden de Râzı olsun efendim.


DERVİŞ KAŞIKLARI



Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"

"Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.

Ermiş

"Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş.

"Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.

Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe" Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.

"Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

"İşte" demiş ermiş.

"Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman..."

İslam kardeşliği ve uhuvvet noktasında çok güzel bir kıssa
Allah razı olsun

EyMeN&TaLhA 11Haziran 2014 10:42

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Eski İran hükümdarlarından biri vezirine oğlunun hocasından yakınıyordu:

- Ben istiyorum ki oğlum ilim öğrensin, benim yerime iyi bir hükümdar olsun, o ise devamlı müzikle, sesle, sazla meşgul. Demek ki hocası buna iyi bir yön veremiyor

Vezir aynı görüşte değildi:

- Hükümdarım hocanın elinde mucize yok çocuğun kabiliyeti neye ise hocası ancak onda ilerlemesine, olgunlaşmasına yardım edebilir. İnsanın tabiatı değiştirilemez, terbiye yaratılışa tabidir

......

Hükümdar aksi görüşteydi terbiye ile yaratılışa yön verebileceğini iddia ediyordu. Bunu kanıtlamak için bir akşam sarayında bir eğlence düzenledi. Bu eğlence sırasında eğitilmiş kedilerin bir gösterisi de yer aldı. Bu kediler, sırtlarında, bir tabak içinde yanan mumları taşıyorlar ve onları düşünmüyorlardı.

Hükümdar vezire bu kedileri göstererek:

- Görüyorsunuz, terbiyenin nelere gücü yetiyor, dedi.

Vezir karşılık vermedi. Olumlu, olumsuz bir şey söylemedi. Yeni bir eğlence gecesini bekledi. Bir başka gecede düzenlenen eğlenceye gelirken yanında gizlice bir kaç tane fare getirdi. Kediler gösteriye başladığı zaman bu fareleri kedilerin ortasına doğru salıverdi. Fareleri gören kediler sırtlarındaki tabağı, mumu unutup farelerin peşine takıldılar. Mumlar, tabaklar hepsi bir yana yuvarlandı. Yanan mumlardan yerdeki halılar tutuştu, ortalık bir anda ana-baba gününe döndü.

Tam bu esnada vezir padişaha yanaşıp iddiasını kanıtlamanın gururuyla şöyle dedi:

- Gördünüz mü padişahım terbiye yaratılışa tabidir.

GÖKCEN_AZRA 11 Temmuz 2014 17:09

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
FAKİR imiş...
Kadının biri, cömert olduğu söylenen yaşlı bir bilgeye gidip:

- Bu şehirde benden fakir insan yok!. demiş. Bana biraz yardım eder misiniz?
Bilge adam, kadının kucağındaki bebeğin bir ipeği andıran yanaklarını okşayıp öptükten sonra:

- Demek fakirsin!. demiş. Hem de çok fakir. Ama karşılıksız yardım yapmak, âdetim değil!. Eğer yardım istiyorsan, çocuğunun parmağını satman gerekir..
Kadın, önce deli olduğunu sanmış bilgenin. Daha sonra da, kötü bir şaka yaptığını... Ama adam ciddî görünüyormuş.

Kadına bir kese altın uzatıp:
- Ayak parmağına da razıyım!. demiş. Zaten cerrah olduğumdan, ona acı çektirmem
Kadın, bütün kanını donduran bu teklif üzerine kaçmayı düşünürken, adam:
- Sadece tırnağını söksem de olur! diye devam etmiş. Biliyorsun zamanla yenisi çıkar.
Kadın, bu ruh hastasına daha fazla dayanamamış. Ve kapıyı çarpıp uzaklaşırken, adam onun arkasından:

- Nasıl bir fakir olduğunu anlayamadım!. diye bağırmış. Kucağındaki hazinenin tırnak kadar bir parçasını, bir kese altına değişmiyorsun!

Bazen o kadar başka şeylere yoğunlaşır ,kafamızdan sürekli olarak o düşünceleri geçiririz ki,elimizde var olan zenginliklerin farkında bile olmayız.
Sağlık gibi.Evlat gibi.Ana baba,kardeş gibi..
alıntı

Allahın kulu_ 11 Temmuz 2014 17:23

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Alıntı:

EyMeN&TaLhA Üyemizden Alıntı (Mesaj 326304)


Kanuni Sultan Süleyman Han bir gün seferdeyken otağın kurulduğu çadırı dayayan direği karıncalar sarmış. Askerlerden biri de padişahın yanına gelerek :

“Hünkar’ım çadırın direğini karıncalar sarmış. Böyle giderse direği yiyip çadırı yıkaca
klar.”

Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman zamanın kadısı Ebu Sud Efendiy‘e bir name gönderir. Padişahın şiire merakı olduğu için aynen şöyle yazar nameye:

‘’Çadırın direğini karıncalar sarınca altına bir mahsur olur mu karınca kırınca?’’

Öyle zarif hane bir üslubu tebessüm ederek okuyan Ebu Sud Efendi yine zarif hale bir karşılık verir:

“Yarın hakkın divanına varınca

Sultan Süleyman’dan hakkın alır karınca. ”

Bu cevabı okuyan padişah, karıncalara ve direğe dokunmayın, çadırın yerini değiştirin diye buyurdu...

şehzade mustafa ile beyazıtın hakkını kimden alacaklar peki düşünceli000

EyMeN&TaLhA 24 Temmuz 2014 09:32

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Nemrud, ona karşı gelen İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemr...ud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.

Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:

- Acele ile nereye gidiyorsun?

Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:

- Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.

Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:

- Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?

Bir damla su taşıyan karınca:

- Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.


ve hisse...


Hayat akarken geçmişte de günümüzde de zalimler hakim olsa da gücünüz yettiğince zalime karşı durulmalıdır.

DUA İLE BU ZULÜM ATEŞİNİ SÖNDÜRELİM!

"Şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir."


([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

alıntıdır


SAAT: 05:31

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320