Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   medineweb kıssadan hisseler arşivi (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/217-medineweb-kissadan-hisseler-arsivi.html)

EyMeN&TaLhA 24 Temmuz 2014 09:57

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Alıntı:

Allahın kulu_ Üyemizden Alıntı (Mesaj 345472)
şehzade mustafa ile beyazıtın hakkını kimden alacaklar peki düşünceli000


“Yarın hakkın divanına varınca
Sultan Süleyman’dan hakkın alır karınca. ”


misali yarın ahirette hesap var Rabb imin adaleti var elhamdülillah(:

eğer ortada şehzade mustafa ve bayazid in hakkı varsa (bunu yapan) padişah olsada kimsenin yanına kalmaz...


benim acizane fikrim o dönemin şartlarıyla günümüzün mukayesi neticesinde bir hükme varmak çok zor.ortada şahitlik edecek kimse yok.şehzade mustafa ve beyazıt yok.kanuni yok...yazılanlar, onlar hakkındaki kitaplar ise nesnelliği tartışılır kaynaklar.


mağdur olan şahsın dilinden anlattığı bi olayı onun masumluğu üzerinden anlatamayız..yada suçlu diye bi padişahı yargılayamayız..


rahmetli babamla bu konularda çok konuşurduk.derste anlattığı bi konuyu sadece anlatıldığı gibi anlatması çok yanlış geliyordu ve her ders çıkışında niye okuduğumuz bazı kitapları kaynak olarak tavsiye etmediğini sorardım.

rahmetli babam:''sen okudun o kanaate vardın bakalım diğer arkadaşların bu kitabı okuduğunda seninle aynı fikirde mi olacak'' derdi..

bence insanlar okudukları olayları öznel olarak değerlendirmeyi bıraktığı zaman ancak bu konularda kesin yargılara varabilir..

bir anne olarak okuduklarımız bize acımasızca gelebilir ama ülkenin refahı ve saltanatın bekasını düşünen bi idareci bu olayı farklı perspektifte değerlendirir..

yada en doğrusu sabredip Ahirette Rabb imin olaylar hakkındaki hükmünü beklemek(:

nurşen35 26 Temmuz 2014 16:39

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Osmanlı Hanımı



Dünyanın hiç bir evinde, bir erkek hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz. Bu gerçeğin sırrı, Türk evinin , kadını tarafından hazırlanışındandır.
Evin sahibesi olan kadının giyinişi, başındaki örtüden ayaklarında bulunan nefis işlemeli kumaşlı terliklere kadar ahenk içindedir.
Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine bir zeka ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşam üzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddi planda bir çiçek kadar saftır.
Bu madde temizliği kadının nefs tezkiyesi temizliğinden gelir. O kadın dış dünyayı bilmez. Kavga gürültü nedir bilmez. Gönlünü Allah'a (cc) , kocasına , çocuklarına bağlar. Zihnini fuzuli şeylerden koruduğu için rahat ve huzurludur. Dolayısıyla ahlaklıdır. Böyle olunca yuvasının hürmete şayan, şerefli bir unsuru olur..



Meşhur Fransız Edibi Pierre Loti....

EyMeN&TaLhA 11 Ağustos 2014 11:54

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini buyurur.

Uyku sersemi tabircibaşı yanına gelince, padişah düşünü anlatıp sorar:

“Tabircibaşı, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle.”

Tabircibaşı biraz düşünür; sonra utana sıkıla:...

“Şerdir, Padişahım” der.
“Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”

Bir an sessizlik olur; ardından padişah kükrer:

“Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak neymiş öğrensin!”

Tabircibaşı, yaka paça götürülüp zindana atılır. Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar:

“Hayır mıdır, şer midir?” der.

İkinci tabirci de önce biraz düşünür; ama sonra yüzü aydınlanır:

“Hayırdır, Padişahım!” der. “Bu rüya, tüm yakınlarınızdan daha uzun yaşayacağınızı gösterir. Daha nice seneler boyu ülkenizi yönetebileceksiniz.”

Padişah, ağzı kulaklarında buyurur: “Bu tabirciye iki kese altın verin!”

Başından sonuna durumu izleyenler, tabirciye sorar:

“Aslında sen de tabircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Neden onu cezalandırdı da seni ödüllendirdi?”

Tabirci güler:

Elbette aynı şeyi söyledik; ama önemli olan, kimilerine NE söylediğin değil, NASIL söylediğindir.?

GÖKCEN_AZRA 18 Ağustos 2014 17:02

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN İHANETE
CEVABI
Bir Gün Padişah Yavuz Sultan Selim
pazarda gezerken keklik satılan bir tezgah
görür ve keklik satılan tezgaha yönelir.
Bütün keklikler 1 altındır fakat bir tanesi
ayrı bir kafes içinde ve 100 altındır.
Yavuz Sultan Selim sorar:
-Bunlar 1 altın da bu neden 100 altın?
Satıcı:
-Hünkarım 100 altınlık olan ötüşüyle diğer
keklikleri kendine çeker ve yakalanmalarını
sağlar.
Yavuz Sultan Selim 100 altını çıkarıp
adama verir ve
-Ver o kekliği bana! der.
Herkes şaşkınlık içinde napacak acaba
koca Padişah bir kekliği diye düşünürken
Yavuz Sultan Selim kekliğin kafasını
tuttuğu gibi gövdesinden ayırıverir ve der ki:
-KENDİ IRKINA İHANET EDENİN SONU
BUDUR!!!

nurşen35 20 Ağustos 2014 11:29

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
KAYINVALİDE'DEN GÜZEL BİR DERS



Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış yemek yapıyordu.
Aynı akşam yemeğe bir aile dostu da davetliydi.
Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar yenilemez durumdaydı.
Tatlılar un kokuyor, patatesler yanmış, köfteler ise neredeyse hiç pişmemişti.
Oğlu , yeni gelini ve aile dostu yaşlı kadına durumu fark ettirmemek için elinden geleni yaptılarsa da yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi.
Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları oğlu ve gelini gittikten sonra yaşlı kadına;
- Senin harika bir aşçı olduğunu biliyorum. Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü.
Yaşlı kadın gülümseyerek ;
- Kasten yaptım. Bu yemeklerden sonra oğlum asl ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak.....




Alıntı...

Allahın kulu_ 20 Ağustos 2014 13:47

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Ne ince bir davranis

EyMeN&TaLhA 27 Ağustos 2014 09:29

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
OSMANLI'DA GÖZ TERBİYESİ-

Çağımız insanının, özellikle öğretim çağındaki gençlerin en büyük problemlerinden biri de hafıza zayıflığı...
Yani günümüz insanı okuyup dinlediklerini aklında tutamayıp çok kısa bir sürede unutuyor.
Oysa bir t...akım yaşlı insanlara, dedelerimize baktığımızda hafızalarının oldukça kuvvetli, zekâlarının keskin olduğunu görüyoruz.
İşte bunlardan biri de İslâmî ilimler alanında Osmanlı son döneminin tanınmış şahsiyetlerinden Mahir İz (1895-1974) Hocaefendi'dir.

Bu değerli alime bir gün:
"Hocam! Maşaallah çok keskin bir zekanız, muazzam bir hafızanız var. Elli, altmış sene evvelini dün gibi hatırlayıp söyleyebiliyorsunuz! Bunu nasıl başarıyorsunuz? Bunun sırrı nedir?" diye sorduklarında, Osmanlı'nın bu değerli münevveri göz terbiyesi ile alakalı çok ilginç bir cevap veriyor:
" Oğlum biz Osmanlı ilk mektebine gittik.
Bize ilk gün yolda nasıl yürünür, bunun kaidesini öğrettiler.
Göz, ayağın ucunda olacak yolda yürürken!
Gözümüz hep ayağımızın ucundaydı. Hep önümüze bakardık.
Sizler boyuna etrafınıza bakıyorsunuz... Ona bak, şuna bak...
Sizde hafıza olmaz. Günahı göz işlerse de belasını gönül çeker. Gözler bakar, gönül rahatsız olur ve hafıza zayıflar."

alıntı

EyMeN&TaLhA 06 Eylül 2014 08:34

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
İki bardak su..

Çok eski zamanda, bir hükümdar varmış. Zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir bilge kişiymiş.Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken hükümdar şöyle bir soru sormuş:

"Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın.İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savasçılar denli onurlu olsun ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim,Benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?

"Bilge bu soru karşısında hükümdarın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş:

"Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz.Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?"

"Verirdim tabii."

"Zaman geçti diyelim susuzluğunuz arttı,size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?"

Hükümdar biraz düşünür ve ardından

"Ölmemek için evet" der.

Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş:

"Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca.Çünkü haşmetlim, sizin servetiniz yalnızca; iki bardak sudur."

EyMeN&TaLhA 07 Eylül 2014 06:52

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir

Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tai'nin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemez.

Sarayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatime yaklaştı) dediğini duyunca, Hatim sağ kaldıkça, cömertlikte... birinci olmasına imkan olmadığını anlar, onu öldürtmeye karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline yirmi altın verir. İşi bitirince de, yirmi altın daha vereceğini söyler.

Genç, sora sora Tay kabilesine kadar gelir. Güler yüzlü, kendisi gibi yiğit bir gençle karşılaşır. Bu sevimli genç (Hoş geldin yiğit. Çok yorgun olduğun anlaşılıyor. Bu gece misafirim ol!) diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. Sabah olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç gün daha kalmasını ısrar eder. Misafir der ki:

- Çok önemli bir işim var. Bir an önce gitmem gerekir.

İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi der ki:

- İşin nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?

- Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilik seversin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?

- Hatim ile ne işin var?

Misafir, niçin geldiğini anlatıp der ki:

- Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?

- Elbette mümkündür. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereyağından kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur.

- Ne yapmam gerekir?

- Hatim de senin gibi yiğit biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim. Ancak öldüremez de iş meydana çıkarsa, yerini söylediğim için beni öldürebilir. Bu bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı bağla. Zorla söylettiğin anlaşılsın.

Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice bağladıktan sonra sorar:

- Hatim nerede?

- Hatim denilen kimse benim. Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermiyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur. Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!

Genç, neye uğradığını şaşırır. Hemen Hatimin ayaklarına kapanıp der ki:

- Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir. N'olur beni bağışla!..

Genç, helalleşip oradan ayrılıp hükümdarın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hükümdar da, iyiliksever, cömert olduğu için hatasını anlayıp (Taşıma su ile değirmen dönmez. Cömertlik mal ile değilmiş. Hatimin cömertliği yaratılışından, fıtratından, güzel huyundan ileri geliyormuş. Sen verilen görevi fazlasıyla yerine getirdin) diyerek yirmi yerine kırk altın verir.

alıntı

GÖKCEN_AZRA 09 Eylül 2014 19:30

Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
 
Bir kadın vardı. Her yıl doğurur, çocukları ise, altı aydan fazla yaşamazdı.

Kadın yirmi çocuk doğurmuş yirmisi de ölmüştü.

Her çocuğun ardında feryat ederdi.

Sonunda, "Ey Allah'ım! Bu çocuklar bana dokuz ay yük olur, bense onlar altı aydan fazla sevemem.

Altı ay geçmeden elimden alırsın" diyerek canını yakan ıstıraptan şikâyet etti.

O gece rüyasında cenneti gördü.

Cennetteki sayısız nimetlerin arasında kendi adının yazılı olduğu bir köşk vardı.

Kadına, "Bu köşk acılara katlanan, ıstıraplara tahammül eden, Allah sevgisiyle her şeyini feda edenindir.



İbadetlerinde gevşeklik gösteren kullarını, Allah musibetleriyle sınar" dediler.


Cennet nimetlerini görmenin sarhoşluğuyla kadın, "Allah’tan gelen başım gözüm üstüne" dedi.


Yavaş yavaş cennet bahçesinde ilerleyip köşküne girdiğinde, bütün çocuklarının orada olduğunu gördü.
***
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

Bir annenin çocuğu ölünce Allah (c.c) meleklerine,

"Kulumun çocuğunun ruhunu aldınız mı?" der.

Melekler,


"Evet" derler.

Cenâb-ı Hak, "Onun kalbinin yemişini, hayatının meyvesini kopardınız mı?" der.

Melekler, "Evet" derler.

Allah Teâlâ, "Kulum ne dedi?" diye sorar.

Melekler, "Sana hamdetti. 'Biz Allah’a teslim olmuşuz, ancak ona döneriz' dedi” derler.

O zaman Allah Teâlâ, "Kulum için cennette bir ev yapın, o evin adını da, hamd evi diye koyun" buyurur.
Mesnevide Geçen Hikayeler


SAAT: 23:36

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321