Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   medineweb kıssadan hisseler arşivi (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/217-medineweb-kissadan-hisseler-arsivi.html)

su damlası 04 Nisan 2017 07:53

Toplam 1 Eklenti bulunuyor.
Anlatıldığına göre, Harem-i Şerif’in âbidlerinden birine bir adam her akşam iki tabak yemek getiriyor, o da iftar ediyor ve ertesi günde oruç tutuyormuş. Bu muhterem âbid Allah Azze ve Celle’ye ibadet etmekten başka hiçbir işle meşgul olmuyormuş. Bir gün nefsi ona:

– Rızkın, azığın hususunda şu yaratılmış, ölümüyle itimat eder, güvenir oldun. Bununla beraber bütün mahlûkata rızık veren Rabbini unuttun. Bu gaflet nedir böyle! Demiş.

Adam bu düşüncelere dalmışken, yine o günün iki tabak yemeği gelmiş. Fakat bu kez âbid o yemekleri almayıp geri çevirmiş. Başka yerden yemek gelmediği için tam üç gün boyunca aç kalmış. Yaşadığı bu imtihan karşısında Rabbine seslenmiş. O gece rüyasında sanki Rabbinin huzurunda olduğunu görmüş. Ona:

– Ey kul! Rabbin tarafından sana, o adam ile gönderilen yemeği neden geri çevirdin? Diye bir nida gelmiş.

Âbid:

– Yâ Rabbi! Nefsimde senden başkasına güvenip itimat etme duygusu uyanınca böyle davrandım, demiş.

Âbide yine:

– Peki o yemeği sana kim gönderdi? Diye bir nida gelimiş.

Âbid:

– Rabbim! diye cevap vermiş,

– Peki sen o yemeği kimden alıyorsun, diye yine nida gelmiş.

Âbid:

– Rabbimden, demiş.

Âbide yine nida gelmiş:

– O haldeonu al, geri çevirme!

Sonra âbid zât, her akşam kendisine sadaka olarak yemek getiren kişinin sanki Allah’ın huzurunda olduğunu görmüş. O sadaka veren kişiye de şöyle nida gelmiş:

– Ey sadaka veren kul! Sen neden Allah-u Teâlâ’nın âbid kulunun azığını, rızkını men ettin? Sadaka veren kişi:

– Ya Rabbi sen bunun sebebini en iyi bilensin, demiş.

Sonra sadaka verene yine nida gelmiş:

– Ey Allah’ın kulu! Sen kimin için sadaka veriyorsun?

– Allah için.

– O halde o fakir âbidi doyur, âdetine devam et. Sonunda senin mükâfatın cennettir. Allah ikisinden de razı olsun.



İmam Yafîî

su damlası 10Haziran 2017 21:10

*"O GÖZ BENİM TALEBELERİME SEVGİ İLE BAKTI."*

Birgün sarhoşun birisi meyhaneden çıkmış evine giderken zikr sesleri duyuyor. Zikrin ne olduğunu bilmiyor, ses nereden geliyor diye merak edip sesin geldiği yere gidiyor. Pencereden içeriye başına uzatmış.

Bakmış ki, orada Abdülkadir Geylani hazretlerinin talebeleri bir araya gelmiş zikir yapıyorlar, sohbet ediyorlar, Allahdan bahsediyorlar.

O da bakmış,
-" YA RABB"i bunlar ne güzel insanlar." demiş ve evine gitmiş, evde de ölmüş.

Ertesi gün cenazesini kaldırıyorlar, kabre koyuyorlar.

Melekler
-"Cehenneme götüreceğiz." diyorlar.

Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylani hazretleri,
-"nereye götürüyorsunuz?" diyor.

-"Bu adam berbat, bu adamın yeri ancak ateş olur." diyorlar.

Gavs-ı Azam hazretleri; -"Başını vermem, vücudunu ne yaparsanız yapın, diyor. Çünkü o baş, o göz benim talebelerime sevgi ile baktı."

-"Benim talebelerime sevgi ile, muhabbetle bakan gözü ateş yakmaz. Başını vermem ama geri kalanını ne yaparsanız yapın, beni alakadar etmez." demiş.

-Ya Gavs, olur mu öyle şey ? baş bir tarafta vücut bir tarafta olmaz.

-CENAB-ı HAKK"a arzedin demiş.

- YA RABB"i, ne yapacağız bu mevtayı ? demişler.


**ALLAH"ü Teala da buyurmuş ki, 'baş ne tarafta ise vücut da o taraftadır.'*


* Dolayısıyla, kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Ve kimi sevmek, kimi sevmemek lazım olduğunu da iyi seçmeliyiz. Ahirette nerede ve kimlerle olmak istiyorsak, buna dünyada karar vermeliyiz."*

*[İnsan âhirette, Dünya'da sevdiği kişilerle beraber olacaktır...Sevdiklerine bak, âhirette de gideceğin yeri gör.!.]*

su damlası 19Haziran 2017 02:45

Bir adam sık sık Kur'an okurdu. Ancak O'ndan bir şey ezberlemezdi.
Bu adamın küçük oğlu babasına dedi ki;
-Babacığım Kur'an okuyorsun ama hiç ezberlemiyorsun, sana ne faydası var ki?
Baba oğluna dedi ki;
-Evladım, sana söyleyeceğim ancak önce şu hasır sepeti şu dereden su doldur getir.
Hasır sepet kömür taşımak için kullanılıyordu.
Oğul dedi ki;
-Baba, ama bu imkansız!
Baba;
-Sen dene bakalım ne oluyor.
Oğul bu söz üzerine hasır sepeti alıp dereye gitti ve su doldurup taşımaya başladı. Yol yarı olmadan bütün su akıp gitti. Oğul babaya dönüp dedi ki;
-Baba görüyorsun ki bu imkansız bir şey!
Baba;
-Olsun bir daha dene.
dedi.
Oğul bir daha denedi, bir daha derken beşinci seferde iyice yorulan oğlu bitkinliğini belirterek babasına;
-Baba sen de biliyorsunki bu imkansız neden tekrar ettiriyorsun? deyince baba dedi ki;
-Evladım sepette bir şey farketmedin mi? deyince oğlu anladı ve
-Evet babacığım, sepet tertemiz olmuş dedi. Baba;
-İşte böyle evlat, nasıl bu sepet kendinde bir şey tutamasa bile su ile tekrar tekrar temas edince tertemiz oldu, insan kalbi de dünya ve işlerinden kirlenir, Kur'an okumakla da ezberlemese bile kalbi suyun hasır sepeti temizlediği gibi tertemiz olur. Evladım Kur'an kalbin ve ruhun temizleyicisi, gıdası ve şifasıdır, sakın şeytanın bu 'ezberlemeden ne faydası var' oyununa gelmeyesin!
diyerek oğluna harika bir ders vermiş oldu.

su damlası 20Haziran 2017 21:21

Ağlamadan Okuyabilecekmisiniz Bilmiyorum.. Lakin Sonuna Kadar Okumanızı tavsiye ediyorum ...




Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile zengin bir Hacı İbrahim’in dükkanına girer:
-â€Bildiğiniz gibi bu çocuğun babası savaşta şehid düştü. Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızâsı için biraz yardım...†diye utana sıkıla dilenir.
Hacı Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi hiddetli bir sesle:
-â€Bıktım sizden… Sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan.†diye kadını azarlar. Hacının bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar. Ağlayarak dükkandan çıkar.
Hacının karşısında aynı mağazadan bir dükkanın sahibi olan Abraham isimli yahudi, o fakirin ızdırabını anladı. Kadının ve çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü buz gibi eridi, inceldi. İnsanî duygularla kadına yaklaştı:
-â€Nedir hanım, hacı efendi niçin bağırdı?†diye sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın, Yahudiye hacıyı şikâyet etmek yerine:
-â€O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyor?†diye cevap verdi.
Bir bayram arefesinde bir annenin ve çocuğunun yokluktan ağlayışına dayanamayan yahudi Abraham yine ısrar etti:
-â€Bacım ben de insanım, rahmetli kocanı tanırdım. İyi bir insandı. Bana çok faydaları dokunmuştu. Dükkanıma gel istediğini al. Benden aldıklarını sadaka değil rahmetli kocanın bana olan iyiliklerinin yerine kabul et†gibisinden sözler ederek kadını ve yetim çocuğu dükkanına gelmeye ikna etti.
Yahudi Abraham dul kadına ve yetim çocuğuna en güzel ve en pahalı bayramlıklar verdi. Kadının çocuğunu giydirdi, kuşandırdı. Az önce Hacı Efendinin dükkanında üzülen ve dünya başına dar gelen fakir kadın ve yetim çocuğunun içine yaşama sevinci girdi. Yüzlerine pembe pembe güller açıldı. Yahudi Abraham’ın dükkanından çıkarken kadın candan ve gönülden dua etti:
-â€Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi bu dar günümüzde ve mübarek bayram arefesinde giydirdiğin gibi Cenab-ı Allah da sana cennette köşkler versin, sana cennet elbiselerini giydirsin.â€Masum çocuk da annesinin duasına “Âmin†dedi. Dul ve yetimi dükkanında kovan Hacı İbrahim efendi, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. “Demek ki burası bana ait†diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi melekler:
-â€Giremezsin†dediler.
-â€Bu köşk benim değil mi?â€
-â€Düne kadar senindi ama, maalesef dün senden alınıp başkasına devredildi….â€
Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içerisinde uyandı.
“Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim†diye düşündü. Sabah olunca doğru Yahudi Abraham efendinin dükkanına gitti.
-â€Abraham efendi dünkü, dul kadın ve yetim çocuğa kaç altın değerinde elbise verdin?†diye sordu.Yahudi:
-â€On altın değerindeâ€
-â€Al sana onun iki katıâ€
-â€Hayır olmazâ€
-â€On katını vereyim.â€
-â€Olmaz.“
-â€Yüz katını vereyim, iki yüz katını vereyim. Sen altın ve gümüşü seven bir kişisin iste bin katını vereyim….â€
Abraham Efendi tebessüm eder:
-â€Olmaz hacı Efendi olmaz. O köşk yüz altın bin altın ile satın alınmaz. O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm... Cennete girebilmek için işte müslüman oluyorum:
“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûluhâ€
Sen Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak ve Cennete girip ebedî saadete kavuşmak istiyorsan eskiden olduğu gibi ihlas ile Allah’a ibâdet et ve kapına gelen fakir, dul ve yetimleri azarlama, boş çevirme, insanlara iyilik yapmaya bak†dedi.

Etrafımızdaki yoksulları fark etmek ve farkettirmek için paylaşıyorum sizlerde bu SEVABA ortak olmak için ,,, paylaşarak CENNET'İNİZE hazırlıklarınızı şimdiden yapın İNŞAALLAH. :)

fatmabalci19 26 Ocak 2018 16:25

Alıntı:

su damlası Üyemizden Alıntı (Mesaj 410805)
Ağlamadan Okuyabilecekmisiniz Bilmiyorum.. Lakin Sonuna Kadar Okumanızı tavsiye ediyorum ...




Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile zengin bir Hacı İbrahimâ��in dükkanına girer:
-â�Bildiğiniz gibi bu çocuğun babası savaşta şehid düştü. Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızâsı için biraz yardım...â� diye utana sıkıla dilenir.
Hacı Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi hiddetli bir sesle:
-â�Bıktım sizdenâ�¦ Sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan.â� diye kadını azarlar. Hacının bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar. Ağlayarak dükkandan çıkar.
Hacının karşısında aynı mağazadan bir dükkanın sahibi olan Abraham isimli yahudi, o fakirin ızdırabını anladı. Kadının ve çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü buz gibi eridi, inceldi. İnsanî duygularla kadına yaklaştı:
-â�Nedir hanım, hacı efendi niçin bağırdı?â� diye sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın, Yahudiye hacıyı şikâyet etmek yerine:
-â�O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyor?â� diye cevap verdi.
Bir bayram arefesinde bir annenin ve çocuğunun yokluktan ağlayışına dayanamayan yahudi Abraham yine ısrar etti:
-â�Bacım ben de insanım, rahmetli kocanı tanırdım. İyi bir insandı. Bana çok faydaları dokunmuştu. Dükkanıma gel istediğini al. Benden aldıklarını sadaka değil rahmetli kocanın bana olan iyiliklerinin yerine kabul etâ� gibisinden sözler ederek kadını ve yetim çocuğu dükkanına gelmeye ikna etti.
Yahudi Abraham dul kadına ve yetim çocuğuna en güzel ve en pahalı bayramlıklar verdi. Kadının çocuğunu giydirdi, kuşandırdı. Az önce Hacı Efendinin dükkanında üzülen ve dünya başına dar gelen fakir kadın ve yetim çocuğunun içine yaşama sevinci girdi. Yüzlerine pembe pembe güller açıldı. Yahudi Abrahamâ��ın dükkanından çıkarken kadın candan ve gönülden dua etti:
-â�Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi bu dar günümüzde ve mübarek bayram arefesinde giydirdiğin gibi Cenab-ı Allah da sana cennette köşkler versin, sana cennet elbiselerini giydirsin.â�Masum çocuk da annesinin duasına â��Âminâ� dedi. Dul ve yetimi dükkanında kovan Hacı İbrahim efendi, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. â��Demek ki burası bana aitâ� diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi melekler:
-�Giremezsin� dediler.
-â�Bu köşk benim değil mi?â�
-â�Düne kadar senindi ama, maalesef dün senden alınıp başkasına devredildiâ�¦.â�
Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içerisinde uyandı.
â��Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettimâ� diye düşündü. Sabah olunca doğru Yahudi Abraham efendinin dükkanına gitti.
-â�Abraham efendi dünkü, dul kadın ve yetim çocuğa kaç altın değerinde elbise verdin?â� diye sordu.Yahudi:
-â�On altın değerindeâ�
-â�Al sana onun iki katıâ�
-â�Hayır olmazâ�
-â�On katını vereyim.â�
-�Olmaz.�
-â�Yüz katını vereyim, iki yüz katını vereyim. Sen altın ve gümüşü seven bir kişisin iste bin katını vereyimâ�¦.â�
Abraham Efendi tebessüm eder:
-â�Olmaz hacı Efendi olmaz. O köşk yüz altın bin altın ile satın alınmaz. O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm... Cennete girebilmek için işte müslüman oluyorum:
â��Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûluhâ�
Sen Cenab-ı Allahâ��ın rızasını kazanmak ve Cennete girip ebedî saadete kavuşmak istiyorsan eskiden olduğu gibi ihlas ile Allahâ��a ibâdet et ve kapına gelen fakir, dul ve yetimleri azarlama, boş çevirme, insanlara iyilik yapmaya bakâ� dedi.

Etrafımızdaki yoksulları fark etmek ve farkettirmek için paylaşıyorum sizlerde bu SEVABA ortak olmak için ,,, paylaşarak CENNET'İNİZE hazırlıklarınızı şimdiden yapın İNŞAALLAH. :)

Allah razı olsun çok güzel

GM 5 Plus cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

nurşen35 04Haziran 2018 14:36

İbrahim Ethem Hz.Tacı tahtı terk ediyor;
Seneler sonra kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor,
Dışarıda kar hava çok soğuk,
“Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor, Caminin bekçisi geliyor.
“Ne yapıyorsun” diyor.
“Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor,
Görevli bacağından tutuyor onu ve “İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi.” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye,kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya.
İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur; diye.
Çaresiz şehre gidiyor,
Her taraf kapalı,sadece bir yer açık,bir fırın.
Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor,orada çalışan işçi;
“Geç otur” diyor,
Aradan bir-iki saat geçiyor,sabah ezanı okunmaya başlıyor,okunduktan sonra işçi dönüyor;
“Hoşgeldiniz nereden gelip nereyegidiyorsunuz isminiz ne.” diyor.
İbrahim Ethem de
“Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak” diyor.
Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim,İki çocuğum var,iki de yetime bakıyorum,ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim,Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi,ezan okundu mesaim bitti,seninle istediğin kadar konuşabiliriz,şimdi.
Kazancıma haram karışmaz,” diyor.
İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın,Sen ALLAH’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu,” diye soruyor.
“Ben ALLAH’tan ne istediysem verdi, Fakat ALLAH’tan bir şey istedim,Onu bana vermedi, ALLAH’a yalvardım,bana İbrahim Ethem Hz.göster diye,bana onu göstermedi,” diyor.
“O ‘ALLAH öyle bir ALLAH ki" diyor İbrahim Ethem Hz.“Ibrahim Ethem'in bacağından sürükliye sürükliye,kafasına vura vura getirir ve sana gösterir.
Sen yeterki yürekten iste” diyor.
Sevenin sevdiğinden istediği tek şeydir DUA, Ayrı bedenleri bir muhabbet'te birleştirendir DUA, Çaresizken sığındığımız tek limandır DUA,Kulun RABB'iy'le teke tek buluştuğu andır DUA. “YOKSULUN EKMEK KAPISI, DERTLİNİN DERMAN KAPISIDIR DUA

Hâdimul İslam 22 Aralık 2018 20:52

Ali Tantâvî –rahimehullah- der ki:
"Gelecek için ilkokulu okudum.
İnsanlar bana dediler ki:
-Geleceğin için ortaokulu okumalısın.
Sonra:
-Geleceğin için liseyi okumalısın, dediler.
Sonra:
-Geleceğin için üniversiteyi okumalısın, dediler.
Sonra:
-Geleceğin için vazifeye başlamalısın, dediler.
Sonra:
-Geleceğin için evlenmelisin, dediler.
Sonra:
Geleceğin için çocuk yapmalısın, dediler.

Şimdi ben, 77 yaşımda bu makaleyi yazıyorum ve hala bu geleceği bekliyorum.

Gelecek; boğanın ardından koştuğu, fakat bir türlü ulaşamadığı başına konmuş kırmızı kumaş parçası gibidir. Çünkü geleceğe ulaştığın zaman, senin için şimdiki zaman olur. Şimdiki zaman da daha sonra mazi olur.Daha sonra yeni bir gelecek beklersin. Oysa gerçek gelecek; Allah'ı râzı etmen, cehennem ateşinden korunmaya ve cennete girmeye çalışmandır."

Hâdimul İslam 08 Eylül 2019 00:50

Kur'an'da Rahman suresinii okur adam.
O esnada da 4 yaşındaki oğlu babasına sorar :
''Baba, neden sürekli aynı şeyi tekrarlıyor!'' der.

(Rahman suresinde "O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!" ayeti 31 kere tekrar edilmiştir.)

Adam şaşırıp ne cevap vericem diye düşünürken, çocuk cevabı da verir.

''Anlamıyorlar diye, değil mi?!''

nurşen35 09 Eylül 2019 20:44

DEVLET NASIL BİTER VE ÇÖKERTİLİR?

Devlet nasıl biter ve çökertilir?
Kanuni Sultan Süleymanın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı.
Bir devlet ne zaman çöker ve sonunda ne olur?
Bunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi Yahya Efendi’ye Sadrazamı gönderdi.
Sadrazam gitti, sordu ve döndü.
Kanuni; “ne dedi?” Diye sorduğunda cevabı söylüyor;
“Neme lazım dendiği zaman.”
Kanuni, “Başka bir şey söylemedi mi?”
“Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.”
Bunu uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü alime mektup yazıyor, bunun açıklanmasını istiyor. “Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz” diyor.
Ve ünlü alim Yahya Efendi de bir mektup yazıp Kanuni’ye gönderiyor. (Bu mektup şuanda Topkapı Sarayında sergilenmektedir.)

Mektup şu:
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse… Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse… Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse… İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve saygısı sarsılır. Asayişe itaat hisse kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder hale, kaçınılmaz hale gelinir.”

nurşen35 08 Kasım 2019 13:33

Salihlerden bir mübarek zât varmış.
Bir Cuma günü,
Evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı,
Değirmene doğru koyulmuş yola...
Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor.
Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak.
Kendi kendine;
“Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam,
Doğru Cuma namazına gidiyorum..” diyor...
Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor...

Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok...
Tarlaya gitse merkep lazımdır. Un için zaten yine merkep lazım.
“Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor...

Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor.
“Hanım, bu merkebin burada işi ne?” diyor. O da,
“Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor:
“Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti.”
Adam;
“Hanım, bu bizim merkep değil mi?” diye soruyor. Hanım da,
“Evet bizim merkep” diye cevap veriyor.
Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada,
“Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince adam hayretle,
“Hanım, un nereden geldi?” diyor.
“Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi...
Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!”

Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş:
“Allah’ım!
Ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün.
Sana ne kadar şükretsem azdır Ya Rabbi...


SAAT: 09:27

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321