www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında.... |
|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Muhsin Arslan,Açılış Tarihi: 16 Şubat 2015 (03:53), Konuya Son Cevap : 17 Şubat 2015 (12:52). Konuya 3 Mesaj yazıldı |
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
![]() | Mesaj No:1 |
Durumu: ![]() Medine No : 1032 Üyelik T.:
23 Mart 2008 | ![]() Keşiş Ve Papazlar Birliği Sevdası /Muhsin Arslan Bir ayet ile konunun manzarası belirginleşir sanıyorum. O ayet ki, belki binlerce kez okumuşuzdur ama sadece okumuşuz. Bu arada imanımıza, namusumuza, canımıza, dinimize okudular. Ayeti anımsayarak giriş yapalım: “وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ” “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar.” (Bakara 120) Bir asra yakın süredir Avrupa Birliği’ne, ecnebilere özenme; kendimizi beğenmeme, aşağılık psikolojisi sendromunu yaşama, çağdaşlaşma ve medenileşmeye olan talihsiz sevdamız sürmektedir. Şaşı gözlerle bakılmazsa, Avrupa Birliği’ne Allah’ın “gör” dediği yerden bakıldığında, Yahudi-Hristiyan topluluğunun Müslümanlara karşı yekvücut olduğu bir birlik görülecektir. Geçmişte, Asr-ı Saadet’te bile mevcut olan bu birliğin, o gün ve tarih boyunca ve de bugün Müslümanları ortadan kaldırmak için müşriklerle bile iş birliğinde bulunduğuna tarih hep şahit olmuştur. Ehli kitap dediğimiz, muharref olan bu birlik, tevhidi ortadan kaldırmak için peygamberlerini bile katletmekten çekinmemiştir. Putperestlerle iş birliğinde olup putperestliği tevhidden üstün görmeyi (Nisa 51) benimsemekten çekinmemiştir. Tarih bu birliğin alçaklığını Hendek (Ahzab) Savaşı’nda bize kanıtlamıştır. Peygamberimizin başında bulunduğu Asr-ı Saadet’in bu birliğe net tepkisi: “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize.” olmuştur. Bu birliğe, İslam dışı her düşünceye özenmeyi yasaklamış, onlara benzemeye çalışanı onlardan saymıştır. Peki, asrımızdaki Müslümanların bu birliğe ve çağdaşlaşma kılıflarına tepkisi ne acaba? Müslüman devletlerin hedefi ne olmuştur? Tek kelimeyle: Talihsiz bir sevda! Onlara özenen, onlar gibi olmak için her şeyinden vazgeçen, özünden kopmayı göze alan bir sevda! Öyle bir sevda ki dininden, diyanetinden, şerefinden, onurundan vazgeçecek kadar bilinçli değilse art niyet kokan bir sevdadır! İslam’a inanmayanlara sözüm yok. Ama “Müslümanım” iddiasında bulunup da bu sevdaya kapılanlara Kur’an en büyük şamarı indirmektedir. Ne var bu birlikte? Nedir bu çağdaşlık? Nedir bu sevdanın hedefi? Nedir İslam devletlerinin bu birliğe girme ısrarı? Efendim, zenginlik var, sermaye var, ekonomi var, teknoloji var, refah, çağdaş hayat var ve medeniyet var. Bunu İslam da emreder. Güçlü olmalıyız. Âmennâ, haklısınız. Girelim. Girelim de, başka ne var o birlikte? Başka ne var bu birlikte ve uzantısı olan çağdaşlaşmakta? Çağdaşlığı; soyunmak, çalmak, bencillik, sorumsuzluk, insanî vasıflardan uzaklaşmak... Bu çağdaş denilen birlikte ahlaksızlık var, faiz var, ezmek var, güçlünün hukuku var, zulüm var, zina var, sarhoşluk var, berduşluk var, sorumsuzluk var, kan var, bencillik var. Aksini iddia eden var mı? Ne yok peki? Aile yok, namus yok, vicdan yok, Allah’lı bir yaşam yok, merhamet yok, “benden başkasına hayat hakkı” yok. Hukukun gücü yok. Hangisini aldık? İlim desen, Kur’an neyimize yetmedi? Teknoloji desen alamadık; zenginliklerine paramızla para kattık, müşteri kaldık. Ekonomi desen, onlara muhtacız. Refah desen, alakamız bile yok onlarla. Ee, peki ne aldık onlardan? Çağdaşlaşmaktan, ileri medeniyetten? Ahlaksızlık aldık, Allah’sız bir yaşam özentisi aldık, aile kurumunu hafife almayı aldık... Sevgililer (namussuzlar) gününe çiçek aldık... Keşiş babanın Noel gününe hindi aldık... Hafif meşrep kadınlarına özenip, bir sokak kadını kıyafetiyle sokağa fırlamayı aldık... Tesettürümüzün namusuna tecavüz eden sözde tesettürü aldık... Moda putunu aldık... Allah ile şeytanı aynı anda memnun etme saçmalığını aldık... Karımızın, kızımızın altına kotu aldık, miniyi aldık... İstediğimiz kadına tecavüz etme hakkını —bu hak verilmezse o kadını öldürecek kadar hayvanlaşmayı— aldık. Her türlü zina çeşidini, lutiliği, homoyu, metresliği aldık. Her türlü uyuşturucuyu, kapkaççıyı, tineri, bonzaiyi, içkiyi aldık. Her türlü bencilliği, ırkçılığı, faşizmi, “benden olmayana ölüm”ü aldık. Almamız gerekenleri değil, almamamız gereken her haltı aldık. Ne için? Çağdaşlaşacağız! Bu çağdaş (!) birliğin şartları vardı. O şartlara uyarsak, vereceklerini alırsak, birliklerine alacaklardı. Verdiklerini alacağız, vermediklerine itiraz etmeyeceğiz... Onlara harfiyen uyacağız. Kanunlarımızı onlara göre düzenleyeceğiz. Ne vermemizi istediler? Ne verdik peki? Dinimizi, imanımızı, şerefimizi, kitabımızı, onurumuzu, haysiyetimizi, ahlakımızı sulandırmayı istediler. İçimizdeki Avrupa kuklalarını devreye koyarak sinsice istediler. Allah’sız bir yaşamı kabullendiğimizi taahhüt etmemizi istediler. Allah’ı vicdana havale etmemizi istediler. Bir gecede ilimlerimizi, kültürlerimizi, okuryazarlarımızı yok edip, ertesi gün yepyeni bir ilimle cahil uyanmayı taahhüt ederek verdirttiler. Arapça elifbamızı Latin, hicri takvimimizi keşişleştirdik. Yetti mi? Olduk mu çağdaş? Hayır! Az daha gözlerine girmemiz lazım. Onlara benzemek için neler yapmalıyız? Mesela anamıza “koca karı”, babamıza “moruk” dedik. Pili bitmiş bu garibanları huzurevine verdik. Mesela “Selamün aleyküm” yerine “Ben geldim” dedik. Babamıza “Hello baba” dedik. Anamıza “Bye bye” dedik. Mesela eşlerimizin göğsü bozulmasın diye bebelerimizi mamalı kreşlere verdik. Çocuklarımız yerine kucağımıza kedi köpek gezdirdik. Yetti mi? Olduk mu çağdaş? Hayır! Çağdaşlarımız: “Biraz daha gayret edin. Olacak, olacak.” dediler. Mesela sokaktaki keşişin kızı ile imamın kızının kıyafetini aynı yaptık. Hasan ile Hans’ı aynı yaptık. Maria ile Meryem’i aynı yaptık. Mesela karımızı, kızımızı dans ettirdik. Yabancı erkekle medeniyet gereği dans ettirdik. Flört ettirdik. Üstsüzler sahili açtık. Güzellik yarışmalarına katıldık. Mesela domuz etini yiye yiye domuzlaştık. Kıskançlık, ar, namus, ahlak damarımızı kestik. Bizimkiler: “De alın artık bak, sizden farkımız kalmadı.” dediler! Çağdaşlar: “Olmaz. Biraz daha gayret edin. Olacak, olacak.” Faiz müessesemizi kurduk. Zina hane, birahane, kumarhane kurduk. Neden almıyorlar bizi bu birliğe? Neden bir türlü çağdaş olamadık? Ne istedilerse verdik. Ne verdilerse aldık. Peki neden almıyorlar aralarına? Cevabı Kur’an veriyor: “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar.” (Bakara 120) Biraz daha gayret edin. Sıranızı bekleyin. Olacak, olacak! Temizliği, elini yüzünü yıkamayı Müslümanlardan öğrenen Avrupa’ya bakın ve düştüğümüz hâle bakın! Olduk mu medeni? Olduk mu çağdaş? Kur’an bize şefkat tokadı atıyor: “Fe eyne tezhebûn” Nereye bu gidiş! Muhsin Arslan [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 16.02.2015 |
![]() |
![]() | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
![]() | Muhsin Arslan | Esma_Nur | 2 | 186 | 14Haziran 2025 11:07 |
![]() | Muhsin Arslan | Hâdimul İslam | 2 | 164 | 02Haziran 2025 01:06 |
![]() | Muhsin Arslan | Kara Kartal | 4 | 496 | 19 Kasım 2023 23:24 |
![]() | Muhsin Arslan | Filistin | 6 | 1343 | 02 Aralık 2021 20:10 |
![]() | Muhsin Arslan | sadık | 2 | 1386 | 03 Nisan 2020 04:38 |
![]() | Mesaj No:2 |
Durumu: ![]() Medine No : 46909 Üyelik T.:
08 Aralık 2014 | ![]() Esselamu aleykum, Değerli yazar; öncelikle bu samîmi yazınız için teşekkürler, yüreğinizden döküldüğü, bir feryad-ı figânın dile gelmiş hâli olduğu aşikâr. İzah ettiğiniz, mağlupların psikolojisi olan "aşağılık kompleksi"nin genlerimize kadar işlediğinin açık ifadesi.. Gerçeğin ta kendisi.. Ancak; belki katkı olsun diye, belki farklı bir yaklaşım, farklı bir bakış açısı olsun diye birkaç hususa değinmek isterim şöyle ki; AB'nin geçmişi yüzyıla dayanmıyor. İkinci Dünya şavaşından sonra (zannedersem 51'de) Demir-çelik birliği olarak kullanılıyor. Malum gücün simgesi o zamanlar demir-çelik. Ve elbette bunun altında 'diğerleri' kapsamına aldıkları ülkeleri daha iyi! etkin! yönetme, kendi içlerinde refahı, özgürlükleri, vatandaşları için özlük haklarını yükseltme kaygısı var..bariz. Bu tarihi neden söyledim çünkü memleketimizde, bizzat bu topraklarda yetişmiş insanlar eliyle memleket sath-ı mailinde tüm bizi biz yapan değerlere karşı işlenen korkunç cürüm, şecaat, hile, cinayat vs.lerin tarihçesi taa 1800lü yıllarda başlamıştı. 20. yy'lın başlarında ise bu iş bitirilmiş ve bir daha dirilmemek üzere İslami değerlerden neşet eden tüm kurumlar tarihin tozlu sayfalarına gönderilmişti. Bunun teminatı olarak ta ismen yerli, kafa olarak tam bir müsteştik- hem de kraldan çok kralcı- zevat eliyle bu memleketi idare ettiler..yıllarca.. Ancak bir şeyi fazlaca dillendirdiler ve o şey de dönüp onları vurabilmenin yegâne yolu olarak gözüktü sağduyu sahibi memleket insanına yaşanan onca baskı, zulüm ve darbelerden alınan dersler neticesinde... Neydi o: AB insani değerleri, Demokrasi (elbette sadece kendi vatandaşlarına)... doğruluğu yanlışlığı apayrı birşey, onu tartışmıyorum.. Amma bu memlekette milletin hayrına en ufak bir icraat olduğunda hemen harekete geçirilen müesses nizamın teminatı güçleri durdurmanın tek yolu, onların sahiplerinin değerleriyle onların önünü kesmek...! Hani azgın köpekten kurtulmanın yolunun, sahibine çağırıp köpeğini kontrol etmesini istemek gibi... Bunu en son 28 Şubat sürecinde çok acı bir şekilde tecrübe etmiştik, hatırlayın.. Aslında dini açıdan bakıldığında insanlar ikiye ayrılmış. Ümmeti icabet ve davet diye.. Her müslümana da hem fert fert hem de kurumsal ve kurumlaşarak emri bil maruf nehyi anil münker emredilmiş.. Eğer müslüman kendi öz vatanında dinini yaşama imkanı bulamazsa hicret etmeli ve dinini yaşayabileceği memleketleri yurt edinmeli.. Hatta gayri müslim bir topluluk içinde olsa bile.. Bunun canlı şahidi Rasulullahın hayatının ta kendisi.. Sahabenin iki kez Habeşistan yollarına düşmesi vs.. Sözü fazla uzatmayayım, demek istediğim odur ki, zaten bu toplumda tahrifat hat safhaya çıkmıştır, bunun müsebbibi batı olmasına karşın başlangıcı AB değildir. Biz oraya girsek te girmesek te bu tahrifat meydana gelmiştir. Girince artacak, girmezsek azalacak bir hali kalmamıştır. Batının yaşadığı, tüm zenginliğe rağmen bir insanlık krizidir. Ve bu krizi fırsata çevirebilme potansiyeline sahip yegâne toplum islam toplumudur. Bu fırsat elbette dünyevî çıkarlar değil, bir gönlün dahi İslamla buluşmasına vesile olabilme fırsatıdır. Eğer biz bu durumu doğru, hızlı ve âcilen tahlil eder, gerekli ferdî ve toplumsal tedbirleri alarak kendi değerlerimize döner, uydurulan değil indirilen dine tabi olursak, ve bu konuda birbirimizle yardımlaşır, bunun kurumlarını tesis eder ve örgütlü bir biçimde, şahsiyetli, itikadı sağlam, duruşu dosdoğru insanlar zümresi olarak buralara gidersek, eminim ki, artık gerçekten bitmiş ve müthiş bir arayış içinde olan özellikle gençler fevc fevc İslama koşacaktır. Bunun yolu duvarlar örmek değil, köprüler kurmaktır. Elbette kendi şahsi emellerine, bu kulağa hoş gelen ve idealize edilmiş fikirleri kalkan ederek çıkar peşinde koşacak art niyetliler çıkabilir, çıkacaktır amma öyle diye bu idealden vazgeçilmemelidir. Gayri müslimi dost-veli edinen bir ilişki değil bahsettiğim. Bu çok önemli. Onu 'ümmeti davet' görüp tüm ilişkinin özünü 'tebliğ' odağına oturtmak. Burada anahtar kelime iyi yetişmiş, Kuranî bir bakış açısı kazanmış, kaliteli, örgütlü insan topluluğunun olmasıdır. Aksi taktirde Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak ta vardır. Vesselam.
__________________ Allah'a davet eden, sâlih amel işleyen ve: 'Gerçekten ben de Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (Fussilet-33) |
![]() |
![]() | Mesaj No:3 |
![]() ![]() ''Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar….'' (Bakara Suresi 120) Korkarım bunu da başaracaklar.... Allah onlara bu fırsatı vermesin inşallah... Varsınlar bizden razı olmasınlar, kimin umrunda... Allah düşmanlarının bizden razı olmaması kadar güzel bir şey mi var sanki...
__________________ Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz. | |
![]() |
![]() | Mesaj No:4 |
![]() mesela anamıza koca karı babamıza moruk dedik. Pili bitmiş bu garibanları huzur evine verdik. eşlerimizin göğsü bozulmasın diye bebelerimizi mamalı kreşlere verdik. Çocuklarımız yerine kucağımıza kedi köpek gezdirdik. Yetti mi? Hayır! Biraz daha gayret edin olacak olacak dediler. sokaktaki keşişin kızı ile imamın kızının kıyafetini aynı yaptık. Hasan ile hans aynı yaptık. Maria ile Meryem aynı yaptık. karımızı kızımızı dans ettirdik. Yabancı erkekle medeniyet gereği dans ettirdik. flört ettirdik. üstsüzler sahili açtık. Güzellik yarışmalarına katıldık. domuz etini yiye yiye domuzlaştık. Kıskançlık ar namus ahlak damarımızı kestik. De alın artık bak sizden farkımız kalmadı dediler! Olmaz biraz daha gayret edin olacak olacak. Malesef düşünceli000 | |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
![]() | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Aşk Nedir ?/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 73 | 26 Temmuz 2023 23:12 |
Kim Suçlu? /Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 6 | 08 Aralık 2021 15:52 |
Siz Kaç Yaşındasınız ?/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 21 | 12Haziran 2016 00:03 |
Evleneceklere!/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 25 | 25 Nisan 2015 19:09 |
El-Vâhid, El-Ahad, El-Vitr, Allahın Vahdaniyet Sıfatı, Allah’ın Birliği/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 17 Ocak 2015 20:03 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|