|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 15 Şubat 2008 (15:32), Konuya Son Cevap : 17 Kasım 2013 (17:02). Konuya 12 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
15 Şubat 2008, 15:32 | Mesaj No:1 |
Namazı Huşu ile kılmak için Namazı Huşu ile kılmak için 1. Herşeyden önce namazı ciddiye almak gerekiyor. 2. Namazın hayatımızda yapacağı derin etkinin bilincinde olmalı ve bu etkiyi elde etmek bizim namaz kılarken motivasyonumuzu oluşturmalı. 3. Namaza başlamadan önce ruhi bir ön hazırlık yapmak gerekiyor. Namaza birden başlamak konsantrasyonu yakalamak için bir engeldir. Yani seccademizi serdiğimizde o an Rabbimizin huzuruna çıkmak için hareket ettiğimizi aklımıza getirmeliyiz. 4. Kılacağımız namazın belki son namazımız olabileceğini düşünmeliyiz. 5. Namaza durduğumuz vakit kimin manevi huzuruna girdiğimizi idrak etmeliyiz. Huzurunda durduğumuz varlığın yüce şanını ve azametini düşünmeliyiz.. 6. Böyle bir varlığın huzuruna çıkabilmenin ne kadar mutluluk verici bir olay olduğunu hatırlamalıyız ve hissetmeliyiz. 7. Okuduğumuz ayet ve duaların anlamlarını ezberlemeli ve onları düşünmeliyiz. Ayet ve dualardaki anlamlar bizim namaz esnasındaki düşüncelerimizi/aklımızın faaliyetini yönlendirmeli. 8. Dünyevi duygu ve düşüncelere geçit vermemeye hassasiyet ve titizlik göstermeliyiz. Zihnin başka şeylere takılması oranını her namazımızda daha bir aşağıya indirmeliyiz. Namazın büyük oranı % 80, giderek %90, % 95, % 99 konsantrosyonlu geçmeli. İdeal olanı hedeflemek namazı ne kadar ciddiye aldığımızın göstergesi olacaktır. Bu konuda, Rabbimize yaklaşma, Onun hoşnutluğunu elde etmek için konsantrosyonu yakalama konusunda hırslı olmalıyız. 9. Namazdaki bedensel hareketlerin anlamını bilmeliyiz. Kıyam, rüku, secde gibi hareketlerin başlı başına sembolik anlamları vardır, bu hareketleri yaparken salt bu anlamları düşünürek o hareketleri gerçekleştirmenin bizim namazımıza katacağı birçok ulvi duygu ve düşünceler vardır. Buna paralel olarak okunan dua, ayet ve tesbihlerin anlamları idrak edilerek okunduğunda elde edeceğimiz manevi hazzı düşünün. Araya şeytanın vesvesesinin karışması için bir boşluk bırakılmamış olacak. Aksi takdirde rükua varırken bu rükunun anlamını o an düşünmezseniz aklınızın (o an) başka şeylere dalması kaçınılmaz olabilir. Bu anlık dalgınlık rükuda iken okuduğunuz tesbihatın anlamını düşünmekten sizi mahrum edebilir. Bu ikinci dalgınlık ve gaflet üçüncüsüne yol açabilir ve ila ahir. Namaz kesintisiz bir zikir eylemidir. Saniyelerinizi Allahı zikretmekle geçirmezseniz şeytan namazınıza müdahele eder. Bu olay ciddi bir konsantrasyonu ve bunu başarma konusunda yüksek bir iradeyi gerektirir. 10. Bir insanın Allahla olan ilişkisinin ne kadar güçlü olduğunun en önemli göstergelerinden birisidir namaz. Eğer namazınızdan memnun değilseniz Allahla sağlam bir rabıta(irtibat) kuramamışsınız demektir. Bu durum ise eğer müminlerden isek bizi kaygılandırmalı, bizi endişeye düşürmeli. Bu endişeyi duymak ise namazı dosdoğru kılma konusunda bizi yeniden motive eder ve gayrete getirir. | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2860 | 22 Ağustos 2013 23:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3583 | 26 Ocak 2013 21:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3242 | 06 Aralık 2012 09:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7567 | 03 Kasım 2012 22:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7072 | 02 Ekim 2012 20:16 |
15 Şubat 2008, 15:33 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Huşu ile Namaz Kılmak Namaz hûşu ve hudû ile kılınmalıdır. Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Kur'anı Kerimde; "Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" buyurulmaktadır. (Bakara, 238) Bazı alimler hudû zahiri eğilmek, hûşu ise, manevi ve ruhi eğilmektir, derler (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İnn-i Mace Tercemesi ve Şerhi, c 3, s 348). Bazı Alimler ise, hûşu azalarla; hudû ise kalple olur, demişlerdir. Veya hûşu gözle, hudû diğer azalarla olur. Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- , "Hûşu ancak, namazda (uzuvlarını) hiç kımıldatmayan ve tevazu içinde olan kimseler için tahakkuk eder." buyurmuştur. Felah, namazlarını hûşu ile kılanlara mahsustur. Namazlarında hûşu'a riayet etmeyenler felaha eremezler. Hûşuun bulunmaması felahın da yokluğu demektir. Bu konuda Kur'anı Kerim; "Namazlarını hûşu ile kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir." buyrulmaktadır. (Mü'minun,1) Bu ayet-i kerime nazil olmazdan önce sahabe-i kiram namazda gözlerini gökyüzüne kaldırıyorlar, sağa sola bakınıyorlardı. Ayet-i Kerimenin nazil olmasından sonra artık gözlerini secde mahalline çevirmeye başladılar. Abdullah Bin Ömer bu ayet-i kerimenin izahında şöyle der: "Sahabe-i Kiram, namaz için ayağa kalktıklarında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler, bütün varlıklarıyla kendilerini namaza verirlerdi. Gözlerini secde yerine dikerler ve Allah'ın kendilerine baktığını kabul ederlerdi." Namazda ayakta iken secde yerine, rükûda iken ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki elleri arasına bakmalıdır. Bu söylenilen yerlere bakıp ta gözler etrafa kaymazsa, namazda hûşu hali hasıl olabilir, kalp dünya düşüncelerinden kurtulabilir. El parmaklarını Rükûda açmak ve secdede bir birine yapıştırmak sünnettir. Bunlara dikkat edilmelidir. Parmakları açık veyahut bitişik bulundurmak, sebepsiz boş şeyler değildir. Bizler için İslamiyet'in sahibine uymak kadar büyük bir nimet yoktur. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri 2, s 121). * Hazret Ammar -Radıyallahü anh- 'den rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Cennette efyah denen bir ırmak vardır. İçinde huriler bulunur. Allah onları zaferandan yaratmıştır. İnci ve yakut taneleriyle oynarlar. Yetmiş bin lisanla Allah'ı tesbih ederler. Sesleri Davud -Aleyhisselamın- sesinden daha güzeldir. Bu huriler şöyle derler: Bizler, namazı hûşu ve kalp huzuru ile kılanlar içiniz." Hazret-i Ali -Radıyallahü anh- şöyle buyurur: "Hûşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmayan oruçta, tertile riayet edilmeden yapılan kıraatte, günahlardan sakındırmayan amelde, sehavet bulunmayan malda, sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte, ihlas olmayan duada hayır yoktur." Müslüman, namazını kalbi ve kalıbı beraber olarak kılmalıdır. Nitekim Hadis-i şerifte: "Kişinin kalbi ve bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz." buyurulur. Namazda her uzvun tevazu göstermesi ve kalbin de, Allah Teala'dan korku üzere olması lazımdır. Bir Hadis-i şerifte: "Kişiye namazdan yazılacak ecir, kalp huzurundan başkası değildir."(İhya, I 160) Diğer bir Hadis-i şerifte: "Kulun kıldığı namazından elde edeceği şey, sadece (namazda oluşunun) şûurunda olduğu anların sevabıdır." buyrulur. Abdulvahid bin Zeyd: "Alimler, kulun kıldığı namazdan, onun için sadece şûurlu olarak kıldığı kısımların sevap temin ettiği hususunda ittifak etmişlerdir." demiş ve bu hususta bir icma bulunduğunu iddia etmiştir. Sahabelerden Ammar Bin Yasir -Radıyallahü anh- 'ın bildirdiğine göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Öyle durumlar olur ki, kişi namazını bitirince defterine kıldığı namazın sadece onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri veya yarısı kadar sevap yazılır."(Darimi, Salat, 91) * Namaz kılanlara, ihlas ve hûşu derecesine göre sevap verilir. Bazılarına ecir ve sevabın hepsi verilir. Bazılarına sevabın yarısı verilir, bazılarına onda biri verilir. Bazılarına hiçbir şey verilmez. Çünkü namazı hiçbir şeyi hak etmemektedir. Cenab-ı Hakk, farz namazlarının ecir ve sevabını belli bir ölçüye göre vermektedir. Nitekim bir hadis-i Şerifte: "Allah katında farz namaz için bir ölçü vardır. O namazda ne kadar kusur ve eksiklik varsa, onun hesabı yapılır." buyurulur. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur: "Kim güzelce abdest alır, rükûları ve secdeleri tam yaparak hûşu ile vaktinde namazını kılarsa, o namaz bembeyaz, parıl parıl bir şekilde göğe yükselir ve sahibine şöyle der: "Sen beni nasıl geçirmedin, vaktinde kılarak korudun ise Allah da seni korusun." Kim ki güzel abdest almaz, rükûları ve secdelerini Hûşu ile yapıp, vaktinde namazını eda etmezse, onun namazı da simsiyah zifiri karanlık halinde göğe çıkarak sahibine şöyle der: "Sen beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!" Allah'ın dilediği zaman gelince bu tür namazlar, bir eski paçavra gibi dürülüp sarılarak sahibinin suratına çarpılır. (et-Terğip ve't-Terhib, I, 339) Rasulullah (a.s) bir gün adamın birinin namaz kılarken sakalını elleriyle karıştırdığını gördü, buyurdu ki: Eğer bunun kalbin de hûşu olsaydı vücudunun her uzvunda hareketsizlik olurdu. Rasul-i Ekrem bir buyurdu ki: Kıldığın namazı, en son namazınmış gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl. Müceddid-i Elf-i Sânî İmamı Rabbani Hazretleri Mektubat'ta şöyle yazıyor: "Secde de ellerin parmaklarını birleştirmeye, rükûda da parmakları birbirinden ayrı tutmaya (birleştirmemeye) dikkat etmelidir. Şeriat parmakları birleştirmeyi ve açık tutmayı lüzumsuz yere emretmemiştir. Yani böyle basit meseleleri bile gözetmek gerekir." Devamla şöyle yazıyor. " Namazda ayakta dururken gözleri secde yerine dikmeli, rükû halinde ayaklara doğru bakmalı,secde yaparken burun hizasına ve otururken de diz üzerindeki ellere bakmalıdır. Tüm bunlar namazda hûşu meydana getirir, aynı zamanda dikkatin dağılmayıp kişinin kendini namaza vermesi mümkün olur." Biri Hz. Ali'den hûşu nedir? diye sordu. Hz. Ali: Hûşu kalpte bulunan bir şeydir. Namazda iken donmuş gibi durup hiç bir yana bakmamak ve hiç bir şeyle ilgilenmemek hûşudandır. İbn-i Abbas (r.a) hazretleri diyor ki: Namazda hûşulu olan kişi Allah'tan korkan kişidir. Namaz kılarken de hareketsiz duran kişidir. Hz. Ebû Bekir (r.a) diyor ki: " Rasul-i Ekrem bir keresinde buyurdu ki: Münafıkça hûşudan Allah'a sığının. " sahabe-i Kiram " Münafıkça hûşu nedir? " deyince, dedi ki:" Görünüşte sükunet ve hareketsizlik vardır, ama içeride münafıklık olursa bu münafıkça hûşudur. Pek çok sahabe ve tabilerden şöyle nakledildi. hûşu; sükûn ve hareketsizliğin adıdır. Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları. |
15 Şubat 2008, 15:34 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için NAMAZDA HUŞU Dinimizde ibadetlerin makbul olması bir takım esaslara bağlandığı, büyük küçük günahların affıda bazı şartların yerine getirilmesine bağlı olduğu gibi kıldığımız namazın hakiki manada bizi her türlü kötülükten uzaklaştırıp Cenab-ı Hakkı’ın rızasına yaklaştıracak bir namaz olması içinde bir takım şartlar vardır. Huşuda bunlardan biridir. Huşu Cenab-ı Hakka boyun eğmektir. yine denilmiştir ki, bir kimsenin cesedindeki her bir kıl huşu’a iştirak etmedikçe huşu yapılmış olmaz. Huşu: namazın gerçek ve hakiki namaz olmasını sağlayan sebeplerdendir. Huşudan maksat, kişinin namaz esnasında bütün varlığı ve kalbi ile Allah’a yönelmesidir. Namaz farizası, hakikatine inilerek huzur ve huşu ile eda edilirse insanı her türlü kötülükten uzaklaştırır: sahibini fenalıktan alıkoymayan namaz, Allah’tan uzak olmaktan başka bir şeyi arttırmaz. Hutbenin başında okuduğum ayette: muhakkak müminler felah buldu ki onlar namazlarında huşuludurlar. Onlar ki, faidesiz işe, boş lafa bakmazlar onlar ki zekatlarını vermek için çalışırlar. Buyurarak namazlarını huşu ile kılan müminlerin felah bulacağını beyan etmektedir Kur’an-ı Kerim’de namaz ile zekat beraber zikredildiği halde bu ayet-i kerimede namaz ile zekatın arası Ayeti ile fasledilmesi, namazdaki huşuun, sair zamanlarda lağıvden kaçınan kimseler için hasıl olacağına işaret içindir. Lağıvden kaçınmak namazı tamamlayan bir husustur. Binaenaleyh müminler, namaz dışında faidesiz işler, mala yani boş laftan kaçınmalıdır ki namazlarını huşu ile kılabilsinler. Harici zamanlarda kalbi ve kalbin nurunu söndürecek olan mala yani şeyler ile meşgul olan kimsenin huzur ve huşu ile namaz kılması düşünülemez. Namaz içinde kişi sağa sola iltifat etmemesi ve azaları ile oynamaması lazım. Zira vücut azaları ile oynamak huzur ve huşu’u yok eder. Resulullah Efendimiz (S.A.V) namazda sakalı ile oynayan bir kimseyi görünce: eğer şu kimsenin kalbinde huşu olsaydı azalarında da olurdu buyurdu. Esasen musalli, namazın bütün erkanını uyanık bir kalp ile eda etmeli, sağa sola iltifat etmemeli, ne yaptığını ve ne okuduğunu bilmelidir. Nitekim Efendimiz H.Ş. de kul namazına durduğu zaman. ancak Hz Allah’ın huzurundadır. Sağa sola iltifat ederse Cenab-ı Hak: kime iltifat ediyorsun? Benden hayırlısına mı? Bana dön ey ademoğlu! Çünkü ben iltifat ettiğin şeyden daha hayırlıyım. Buyurur. Aişe Validemizin annesi Ümmü Rüman R.a anlatıyor: namazımda sallanıyordum Ebu Bekir beni o vaziyette görünce öyle bir azarladı ki, az daha namazdan çıkacaktım. Hz Ebu Bekir dedi ki: Resulullah Efendimizi (S.A.V) dinledim şöyle buyuruyordu: herhangi biriniz namaza durduğunda her tarafı sakin olsun, yahudiler gibi sallanmasın zira, namazda azalarda sakin olması namazın tamamındandır. Namaz içinde maddi hazırlık yapıldığı gibi manevi hazırlıkta yapılması lazım, manevi hazırlık, kalbin namaza hazır olmasıdır ki buda namazın ruhu mesabesindedir: Kelime-i Şehadet’ten sonra İslam’ın en mühim şartı olan namazın huzur ve huşu ile kılınması ve mümkün mertebe masivadan kurtularak namaza başlanması icab eder. Bu da musallinin nefis ile mücahedesindeki muvaffakiyyetiyle alakalıdır: Hz Hasan’dan mervidir ki Efendimiz: kalp hazır olmadan kılınan namaz ancak musallinin ukubetini süratlendirir. Hastanın, hastalığı devam ettiği müddetçe en güzel yiyeceklerde alsa hastaya faide vermeyeceği gibi insanda kalbi hastalıklardan ve nefsin tesallutundan kurtulmadıkça kişi hakkıyla namaza hazırlanması ve namazı kılması mümkün değildir, böyle kimseye ibadet ve namazın edası ağır gelir. İbn-i Abbas: manasını düşünerek huzur ve huşu ile kılınan iki rekat namaz, gafil kalple akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır. buyurmuştur. H.ş’te bu ümmetten ilk kaldırılacak olan şey emanet ve huşudur ki nerede ise huşu sahibi bir kimseyi göremez olursun. Buyurdular. Abdullah ibn-i Şühayr anlatıyor. Ben Resulullah’a gelmiştim namaz kılıyordu ağlamasından dolayı sadrı şerifleri tencerenin kaynadığı gibi kaynıyordu. |
15 Şubat 2008, 15:38 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için NAMAZDA HUŞU Huşunun Tarifi ve Huşu ile İlgili Ayetler Cenabı Hak Kuran’ı Kerimde Mü’minun süresi 1 ve 2. Ayeti kerimelerinde şöyle buyurdu. Meali: << Namazlarında huşu üzere olan müminler muhakkak ki kurtuluşa ermiştir.>> << Bu ayeti Celilede geçen felah kelimesi, korktuğundan kurtulup umduğuna nail olmak>> demektir. Huşu, ise << kalbiyle Cenabı Haktan korkmak, tevazu ve tezellül etmek, bütün vücut azaları ile sükûnete erip, etrafına iltifat etmemektir.>> Bu ayeti celileye göre kurtuluşa ermek için namazda huşu içinde olmak şart koşulmuştur. Bu ayeti celile nazil olmadan önce bazı sahabeler namazda etrafına bakarlarmış. Bu ayet nazil olduktan sonra Ebu Hureyre’nin verdiği habere göre Ashabı Kiram gözlerini secde mahallinden ayırmamışlar. Medarik ve Hazin tefsirinde huşu; << Namazda bütün masivayı terk ederek, kalbine sahip olup vesveseye kapılmadan, gözlerini secde mahallinden ayırmadan ibadet etmektir. Şeklinde tefsir edilir. Nisaburi’de huşu hakkında şöyle söyledi; << Huşu namazın kabulü ve sevabının şartıdır. Ama borcundan kurtulmasının şartı değildir. Huşusuz namaz kılan kimse sadece borcunu ödemiş olur. ALLAH(cc) katında kabule şayan olmaz, rızasına nail olamaz. Peygamber efendimiz (S.A.V.) huşu hakkında şöyle buyurdular; <<Namazında huşu ve huzuru olmayan kimsenin, namazı kabul bir namaz değildir.>> Diğer bir ayeti kerime de Cenabı Hak şöyle buyurdular; Meali: << Müminler o kimseler ki namazlarında devamlıdırlar.>> Bu ayetin tefsirinde Âlimler şöyle buyurdular: <<Mü’minler namazların da titizdirler. Beş vakit namazlarını vaktinde şartlarına ve tadili erkâna uygun sünnet ve adabına riayet ederek riya ve ucubdan, vesveseden uzak , namazlarını devamlı olarak kılarlar.>> Namazın kalble, lisanla ve bütün azalarla yapılmasına Cenabı Hak(cc) şu ayeti celile de işaret buyurdular; Meali: << Muhakkak ki ben yalnızca ben ALLAH’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et. Beni anmak için namaz kıl.>> Bu ayeti kerimeye göre Mahmut Sami (k.s) Hazretleri şu şekilde mana verdiler: << Ben uluhiyyetle muttasıf mabud-u bilhakk ve ibadete müstahakım ve mabud-u bilhakk ancak benim. Benden gayri mabud-u bilhakk olmayınca bana layıkıyla ibadet ve hüsn-ü edebe riayet ve cemi aza ve cevarıhımla beni zikir için teveccüh-ü tam ile teveccüh ederek namazı ikame etki beni zikredesin ve cemi azanla şükretmiş olasın.>> Mişkatül-Envar’da ALLAH’u tealanın kullarına namazı beş şeyle mukayyet olarak emir buyurduğu bildiriliyor. Namaz Beş Şeyle Mukayyettir: Birincisi: Namazın dosdoğru kılınması, Bakara süresi 43. ayeti celileyle emredilmiştir. İkincisi: Namazda ara vermeden, aksatmadan devamlı olunması mü’minun süresi 9. ayeti celilesinde emrediliyor. Üçüncüsü: Namazın vaktinde eda edilmesi Nisa süresi 103. ayeti celilesiyle emredilmiştir. Dördüncüsü: Rükû emriyle beraber namazın cemaatle kılınması Bakara süresi 43. ayeti kerimesiyle emrediliyor. Beşincisi: Namazın huşu ile kılınması Mü’minun süresi 2. ayeti celilesiyle emredilmiştir. Beş Vakit Namazın Hikmetleri: Beş vakit namazın farz kılınmasında birçok hikmetler vardır. Bu hikmetlerden bazılarını Mahmut Sami (ks) hazretleri şu şekilde bizlere bildirdiler: En evvel sabah namazını kılan Adem (A.S) dır. Cennetten çıkıp yeryüzüne indiğinde akşam olunca gecenin karanlığından korktu. Fecri görünce zulmetten kurtulduğuna şükretmek için iki rekat namaz kıldı. İşte sabah namazının iki rekat olarak farz kılınması bu hikmet üzeredir. Zulmetten nura kavuşmanın şükrü ve küfürden hidayete kavuşmanın şükrü için sabah namazını kılıyoruz. İlk defa dört rekat öğle namazı kılan İbrahim (A.S) dır. Oğlu İsmail(A.S) kurban edilmekten kurtulup koç ihsan buyrulduğuna şükretmek için dört rekat öğle namazı kılmıştır. Bizlerde nefislerimizi Mevla’ya teslim ederek nefislerimizin esaretinden kurtulmak için, İbrahim ve İsmail (A.S) gibi Mevla’ya teslim olmak için dört rekat öğle namazının farzını kılıyoruz. İlk defa ikindi namazını Yunus (A.S) kılmıştır. Balığın karnında dört zulmet, karanlık içinde idi. Zellenin zulmeti, gecenin zulmeti, suyun zulmeti, Batnı hutun zulmeti. İşte Yunus (A.S) bu dört zulmetten kurtulduğu için Mevla’ya şükür olarak dört rekat ikindi namazının farzını kılmıştır. Bizlerde küfür, nifak, şirk, riya zulmetlerinden kurtulmak için ikindi namazımızı kılıyoruz. İlk defa üç rekat akşam namazı kılan İsa (A.S) dır. Güneş battıktan sonra İsa (A.S) Cenabı Hak (cc) dan şu hitabı işitti. Meali: << Ey Meryem oğlu! Sen insanlara beni ve validemi ALLAH’ın gayri mabud ittihaz edin dedin mi? (Maide 116) İsa (A.S) gerek nefsinden ve gerekse validesinden uluhiyetin nefyi ve Hak subhanehu ve teâla hazretlerini isbat için üç rekat namaz kılmışlar ki Cenabı Hak azze vecelle hazretleri de bu hikmet üzerine vahdaniyetini birlemek ona hiçbir şeyi ortak koşmamanın bir şükrü olarak üç rekat akşamın farzını kılıyoruz. Akşam namazının üç rekat yani tek sayı olması, Mevla’mızın birliğine, vahdaniyetine işarettir. İlk defa yatsı namazını dört rekat olarak kılan Musa (A.S) dır. Firavunun zulmünden kurtulmanın bir şükrü olarak kılmıştır. Bizde hidayet nuruna ve Mevla’mıza kavuşmak için dört rekat yatsı namazının farzını kılıyoruz. İşte peygamberler ahir hayatlarına kadar namaz kıldıkları gibi semadaki Meleklerde yaratıldıkları günden beri secde ve rükuda ve kimi kıyam halinde Mevla’ya ibadet etmektedirler. Biz mü’minlerde ölünceye kadar meleklerin her nevi ibadetinin tümüyle Mevla’mıza ibadet edeceğiz. |
15 Şubat 2008, 15:39 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Namazdaki Sırlar: Namazda birçok hikmetler ve sırlar vardır. Namazdaki bütün hareketlerin mana ve hikmetleri vardır. Bütün mahlukat çeşitli şekillerde ALLAH(cc)’ı, zikreder onu tesbih ederler. Kıyam halinde ayakta ALLAH(cc)’ı zikreden mahluklar vardır. Mü’minlerde namazda kıyamda ALLAH’(cc)’ı zikrederler onun kelamını okurlar. Bazı mahluklar rüku eder halde ALLAH(cc) zikreder, dört ayaklı hayvanlar bu şekilde ALLAH(cc)’ı zikrederler. Mü’minlerde secdeye kapanıp ALLAH(cc)’ı tesbih ederler. Bazı mahluklar dizüstü oturarak ALLAH(cc)’ı zikrederler. Mü’münlerde tahiyyata oturup ALLAH(cc)’ı tesbih ederler. Meleklerin bir kısmı kıyam halinde, bir kısmı secde halinde, bir kısmı da oturarak ALLAH(cc)’ı tesbih ederler. Namazın bazı hikmetlerini Muhammed Hamidullah (r.h) şu şekilde izah ediyor; << Bir müslümanın namaz kılış tarzı, bütün varlıkların muhtelif şekiller altında Mevla’mıza ibadet ettikleri şekillerin hepsini içine almaktadır. Akarsular devamlı yıkama ve temizleme halindedir. Mü’minlerde devamlı abdest alarak madden ve manen temizlenerek ibadet etmektedir. Yıldızlar belirli bir yörüngede ahenk içinde hareketlerini hiç değiştirmeksizin sürekli devran ederler. Mü’minlerde namazda sürekli aynı hareketleri yaparlar. Dağlar ve ağaçlar ayakta kıyam halindedir. Mü’minlerde namazda kıyamda dururlar. Hayvanlar devamlı eğilerek dolaşırlar. Meyvelerle dopdolu ağaçlarda adeta rüku eder haldedir. Mü’minlerde namazda rükû ederler. Bitkiler besinlerini topraktan almak için kök salarlar. Mü’minlerde manevi gıdasını secdede toprağa alnını koyarak alırlar. Sürüngen hayvanlar sürünerek ALLAH(cc)’ı tesbih ederler. Bitkiler nasıl ki maddi gıdalarını almak için toprağa secdeye kapanırlar. Topraktan geldiğini tefekkür ederek, kendinde hiçbir varlık görmeyip hiç olduğunu düşünerek tevazu ile Mevla’sını tesbih eder onu takdis ederler. Mevla’mızın razı olduğu namaz tadili erkana ve tam bir huşu ile kılınan namazdır. Rasulullah (S.A.V) ve ashab-ı kiram bu şekilde namaz kılarlardı. Bizde namazlarımızı bu şekilde kılmalıyız. Büyüklerimiz huşu ile nasıl namaz kılarlardı. Huşu ile namaz kılma melekesini nasıl kazandılar. Onların derin tefekkür ikliminden örneklerle huşuyu öğrenmeye çalışalım. Huşu İle Kılınan Namaz: Mü’min öncelikle taharetine, maddi ve manevi temizliğine dikkat eder. Haram lokmadan uzak olur. Temiz ve helal gıdalarla gıdalanır. İstiğfar ve kelime-i tevhidlerle manevi gıdasını alır. Abdestini tadili erkana uygun sünnet üzere huşu ile alır. Madden ve manen temizlenmiş, arınmış olarak miraca çıkmak üzere kendini hazırlar. Seccadesinin onu miraca çıkaracak olan Burak olduğunu tefekkür ederek, korku ve sevinç içerisinde namazgâhına kemali edeple gelir. Korkmasının sebebi Mevla’sına layıkıyla ibadet edememenin ve onun huzuru ilahisine çıkmaya layık olmadığının ezikliği içerisinde olmasıdır. Ona layıkıyla kulluk yapamadığını düşünerek acizliğini, günahkâr oluşunu tefekkür ederek tam bir tevazu tezellül ile kıbleye yönelir. Bu yöneliş tam bir yöneliştir. Vücuduyla ve kalbiyle tüm ruhuyla Kâbe’ye Mevla’sına yönelir. Bu kıldığım son namaz, bu yapacağım son secde diye tefekkür eder. Mü’min aynı zamanda sevinç ve heyecan içindedir. Biraz sonra burakla miraca çıkacak, Arşu âlâda Mevla’sıyla mülakâmet edecektir. Mevla’sına kavuşmanın sevinci tüm kalbini kaplar ve heyecanla kalbi atmaya, vücudu titremeye başlar ve rengi sararır. Mü’min << ALLAHU EKBER >> diyerek ellerini kaldırır, Rabbine teslim olduğunun işaretini verir, bu miraca çıkışın parolasıdır. Yüce huzura kabulünü ister. Her şey ve herkesten elini çeker, elinin tersiyle dünyayı arkasına alır. Vücudunun tüm zerreleriyle ve ruhuyla Mevla’sına yönelir. Tekbir alan Mü’min, İlahi! Biz senden geldik, yine sana döneceğiz diye tefekkür ederek bu haliyle Mevla’sına kurban olur. Hz Mevlana’nın, Huşu ile Kılınan Namaz Tarifi: Mesnevide Mevlana hazretleri namaz kılan mü’mini şöyle izah etmiştir. << Kurban kestiğin vakit, ALLAH’U EKBER dersin. Öldürülmeye layık olan nefsin zebhi (boğazlanması) sırasındada öyle diyorsun. Namaz kılanın cismi İsmail, ruhu da Hz. İbrahim gibidir ki, ruh ALLAHU EKBER demekle cismin zebhine (boğazlanmasına) tekbir getirmiş olur.>> ALLAHU EKBER diyerek miracının kapısını açan mü’min manevi yolculuğa başlar. Manevi sarhoşluk içinde vücudu kıyamda bir sütun gibi durmaktadır. Kıyam halindeki mü’mün kainattaki bütün dağların, tepelerin kıyam sevabını işler. Ruh taşımayan varlıkların ALLAH(cc)’ı zikretmeleri kıyam halindedir. Mü’min elini göbeğinin altına bağlamış olduğu halde Rabbiyle mülakâmet eder. Kurandan ayetler okur. Mevla’sına midesine haram lokma girmemesi için dua eder ve sohbet başlamıştır. Sürelerin anası olan Fatiha süresini okur. Her bir ayeti okurken derin bir tefekküre dalar. Ya Rabbi yalnız sana kulluk eder, senden yardım isteriz derken kendinden geçer. Bu durduğu ayetin ağırlığını dağlar bile çekemez. Bu ayet ona aciz bir kul olduğunu hatırlatır. Bu süre öyle derin manalara sahip ki tefsiri ile alakalı hükümler ortaya konulsa 70 deve bu yükü çekemez. Okuduğu süre öyle bir süredir ki Alemlerin Rabbi’nin ancak ALLAH(cc)’ı olduğunu tasdik eder ve kalbindeki yüzlerce putu kırar. Mevlana Hazretlerinin tabiriyle onun ruhu İbrahim’i ruh olmuştur. Nefsinin tüm putlarını kırmaya başlar. O, öyle bir süreçtir ki derin bir tefekkürle okuyan kimse ne nükleer güçlerden ne de süper güçlerden korkmaz. Mü’min namazda Fatihayı her rekatta tekrar okur çünkü bu derin manalar onu olgunlaştıracak ve onu melekleştirecektir. Mü’min kendisinin hidayete tabi olanlarla birlikte, manevi nimetlerle mücehhez olan peygamberler, sıddıklar, şehitler ve velilerle birlikte olmak için dua eder. Yahudileri, Hıristiyanları, Putperestleri, tağutları kendisinden uzak eylemesi için can-ı gönülden dua eder ve Mevla’sına yalvarır. Mü’min kıyamını Fatiha süresi ile kapatmaz. Çünkü manevi bu tadı hiçbir şeyde bulamayacağını bilir. Kıyamını uzatır, onun emirlerine mutlak teslimiyetini ifade etmek için bir süre daha okur. Mevla’sıyla sohbet eder tarifi mümkün olmayan manevi bir zevke gark olur. İlahi tecellilere mazhar olur ve içi dışı nurla dolar. Bu ilahi tecellilere daha fazla dayanamaz. Kıyam esnasında Mevla’sından öyle hitaplar işitir ki, mahcubiyetle iki kat olup rükûya varır. Onu rükûda tesbih ve takdis eder. ALLAH’(cc)’ın zatından başka hiçbir gücün önünde eğilmediğini, ALLAH’(cc)’ dan başka hiçbir otorite tanımadığını bu ameliyle teyid eder. Aynı zamanda kendisi için rükû ya vardığı Rabbine bu haliyle şükretmektedir. Dört ayaklı rüku eder haldeki tüm mahlukatın sevabına nail olur. Çünkü onlar gibi rüku halinde Rabbini zikretmektedir. Bu halinden Mevla o kadar memnun olur ki, onun hamdini işitir. Mü’min Mevla’sından,’ başını kaldır ey kulum ben senden razı oldum hitabını işitir’. Rükudan başını kaldırır << semiallahu limenhamideh ALLAH(cc)’ı kendisine hamdedenin hamdini işitir der. Mevla’sından ne güzel bir müjde, ne güzel bir haber işitmiş olur. Rükudan başını kaldıran mü’min hamd etmesinin Rabbimiz tarafından kabul edildiğini öğrenir öğrenmez, Ey Rabbimiz hamd sana mahsustur: Rabbenalekel hamd der, fakat daha fazla ayakta durma mecali kalmamıştır olduğu yere yığılır kalır secdeye kapanır... Mü’min secdede vecd halinde kendinden geçmiş bir haldedir. O, an Mevla’sına en yakın olduğu andır. Miracının son merhalesine ulaşmıştır. Bundan sonrasını Şah Veliyullah Dehlevi (k.s) Hazretlerinden dinleyelim. << İnsan göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir an içinde ALLAH’ın arşının huzuruna götürülür ve mümkün olan en yakın mesafe ile yüce ALLAH’ın arşının eşiğine kendini yakın bulur. İşte tam bu sırada o kişinin bütün ruhunu kaplayan ilahi tecelliler meydana gelir. O kimse orada öyle şeyler görür hisseder ki insanın konuştuğu dil bunu ifade etmekten aciz kalır. Bir şimşek hızıyla cereyan eden bu hal geçip gittikten sonra insan, daha önceki durum ve şartlarına döner. Ancak bu cezbe ve vecd halinin kaybolup gitmesi sebebiyle kendini üzüntü ve ızdırap içinde bulur. Böylece elinden kaçırdığı bir şeyi tekrar bulabilmek için büyük gayret gösterir. Marifatullah sayesinde bu dünyada sahip olduğu şartlar dahilinde, Mevla’sıyla beraber olma durumuna ulaşmaya, yükselmeye çalışır.>> Mü’min secdede bir kez daha aciz bir kul olduğunu hatırlar. Şerefli alnını toprağa koyarak bir kez daha kalbindeki putları kırar, onlardan hiçbir eser bırakmaz. Şerefli başını hiçbir güç karşısında eğmeyeceğinin sözünü verir. Alnına mü’min olduğunun damgası vurulur. Mevla’mızın feth süresi 19. ayetindeki müjdesine mazhar olur. Mevla’mız bu ayette mü’minlerin alnında secde izinden nişanları olduğunu haber vermiştir. Mevla’sına yakın olduğu bu secde anında mü’min Rabbini tesbih eder. << En büyük olan Rabbimi tenzih ederim>> Subhane Rabbiyel Alâ der. Mü’min Ervah-ı Ezelde ruhu ile secdeye varmıştı. Gayb aleminde verdiği sözü şimdi Şuhut aleminde ispatlamıştır. Mü’minin miracının kalan kısmını şimdide Mesneviden dinleyelim. Mevlana Hazretleri mü’minin secdede iken halini şöyle anlatmaktadır: << Mü’min secdede iken Rabbinden bir hitap işitir. Mevla kuluna, Ey kulum! Secdeden başını kaldırda, yapmış olduklarından haber ver der. O musalli (namaz kılan) ikinci defa başını kaldırırsa da yinede utandığından yine yılan gibi yüzü üstüne düşer… Cenabı Hak ona tekrar hitap eder, başını kaldır ve izah etki yaptıklarını senden birer birer ve inceden inceye soracağım… Hakkın heybetli hitabı namaz kılan kimsenin ruhuna tesir eylediğinden ayakta duracak kuvveti kalmaz… O hitabın ağırlığıyla diz üstü oturur.>> Secde hali, lafızlarla izah edilemez. Cümleler onu izahtan acizdir. Secde hali kişinin manevi haliyle irtibatlıdır. Bu hal yaşanmadan tarif edilemez. Manevi bir ağırlığın altında ayağa kalkacak dermanı kalmayan mü’min iki dizi üzerinde kemali edeple oturur haldeyken, Mevla’sıyla mülâkamet eder. Rasülullah’(s.a.v)de orada hatırlar ona salatü selam eder. Artık miracının sonuna gelmiştir. Son anını ganimet bilip Mevla’sından bazı isteklerde bulunur. Dünya ve ahiret işlerinde kendisinin Rabbimize çok muhtaç olduğunu bilir. Her iki dünyasının iyiliklerle, güzelliklerle dolmasını Mevla’sından ister. Burada, Anne ve Babasını, mü’min kardeşlerini unutmaz onları da hatırlar ve onlar içinde Rabbinden mağfiret talep eder. O yüce makamdan, Mevla’sından ayrılmak istemese de artık ayrılık vakti gelmiştir. Mevla’sından kemâli edeple hal diliyle izin ister. O, ayrılık anı çok zor bir andır. Bunun tarifi mümkün değildir. Bu ayrılış o kadar zordur ki, bir annenin evladını kaybettiği acıdan daha zordur. Bu hali yaşayanlar bilir. Yine Mevlana (ks) hazretlerinden bu ayrılık anını dinleyelim: << Musalli (namaz kılan kimse) selam verirken, sağ tarafına enbiya ve büyük zatlar cânibine yüzünü çevirir… hal lisanıyla ; Ey manevi sultanlar! Şefaat edinki bu leimin ( alçak ve zelil olan) ayağı da, kilimi de çamura batıp, kalmıştır der… Nebiler (lisanı hal ile) derler ki: çare günü gitti. Çare orada, yani dünyada idi. Şimdi o çare aleti kayboldu. Bu sefer musalli (mahzun bir halde) yüzünü soldan tarafa ve hısımı, akrabası cihetine çevirir. Onlar (lisanı hal ile) derler ki: Sus, efendi, cevabını ALLAH(cc)’a söyle, biz kim oluyoruz. Bizden elini çek ve ümidini kes… O Zavallı adam herkesten ümidini kesince iki elini birden duaya kaldırır ve şöyle der: İlahi! herkesten ümidim kesildi. Evvelde sensin, Ahir de sensin…>> Namazda derin enfüsi manalar vardır. Namazdaki bu enfüsi manalardan bazılarını zikredelim: |
15 Şubat 2008, 15:40 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Namazdaki Enfüsi Manalar Namazda kıyam halinde ellerimizi bağlayıp durduğumuzda nefsimize hitaben ey nefsim! Şu anda sen dağda kıyam halinde ALLAH(cc)’ı zikreden bir kaya parçası olabilirdin. Mevla seni insan olarak yaratmış, eşrefi mahlukat olarak seçmiş, halifelik görevi vermiş. Rabbine çok şükret ona ibadet et ve ona kul ol kullara ve tağutlara kul olma. Padişahın huzurunda el pençe kıyamda duran köleler gibi Ya Rabbi bende senin yüce divanında huzurundayım emrine amadeyim, ben senin kulun ve kölenim. Lebbeyk! Ya Rabbi buyur, emret ya Rabbi diyerek kıyamda Mevla’mızın huzurunda olduğumuzu tefekkür edip, onun hitabını işitmek için kıyamda bekliyoruz. Rükuya eğildiğimizde şunları tefekkür ediyoruz: Ya Rabbi sana sonsuz şükrederim bizleri yalnız senin önünde eğilen kullarından eyledin. Ya rabbi bizleri tağutların önlerinde eğilenlerden eyleme. Heva ve hevesine nefislerine boyun eğenlerden eyleme. Bizleri rükû eden mü’minlerle beraber eyle. Ya rabbi sana sonsuz şükrederim. Rükû halinde seni zikreden melekler ve rükû eder halde seni zikreden dört ayaklı hayvanlar gibi bende senin huzurunda tazimle eğilip seni zikrediyorum. Rükûdan kalkınca şunları tefekkür ediyoruz: Rabbimizin bu bizim hamdimizi işittiğini ve Rabbimizden şu şekilde bir nida geldiğini tefekkür ediyoruz: << Ey kulum ben senin hamdini işittim, senden razı oldum kaldır başını>> bu hitabı işitince sevinçle rükûdan kalkıp semiallahulimenhamide <<Allah hamd edenin hamdini işitti>> diyoruz. Bu hitabı işittiğimiz için yine Rabbimize hamd ederek, Rabbena lekel hamd <<Ey rabbimiz hamd (övgü, sena) yalnız sanadır, yalnız sana hamd ederiz>> deriz. Secdeye varınca şunları tefekkür ederiz: Ya rabbi senin azametin ve kudretin karşısında hakir, zelil aciz bir kul olarak tazimle eğilirim. Senin yarattığın şerefli anlımı yalnız senin için toprağa koyuyorum. Topraktan yaratıldım, yine bir gün toprak olacağım. Bu şerefli başımı hiçbir tağut’un önünde eğmeyeceğim. Ya Rabbi semada sana secde halinde tesbih eden melekler gibi, yeryüzünde sana secde eden kullarınla birlikte sana secde ediyorum. Kolsuz, bacaksız secde halinde sürünen ve tesbih eden mahlukatın gibi bende sana secde ediyorum. Seni tesbih edip takdis ediyorum. İşte şu anda yüce huzurunda Arşının eşiğinde tazimle eğilerek senin yüce adını anıyorum. Ya rabbi sana sonsuz şükürler olsun. Bana sonsuz nimetler bahşettin. Beni mü’minlerden kıldın. Secde eden ve seni zikreden kullarından eyledin. Beni dileseydin sürünen bir hayvan olarak da yaratabilirdin. Beni insan olarak yarattın, kendine kul eyledin. Ya Rabbi beni kullara kul eyleme. Yalnız kendine kul eyle. Beni Salihlerle beraber eyle. Müslüman olarak yaşat ve Müslüman olarak öldür. İşte bu şekilde tefekkür edip, huşu ile namaz kıldığımızda namazımızın manevi zevkine ereriz. Gerçek kalp huzurunu buluruz. Huşu ile kılınan namazın birçok faydaları vardır. Bunlardan bazılarını zikredelim: Huşu ile Kılınan Namazın Faydaları: Namaz ruhi bir eğitimdir. İnsani sufliyattan ulviyata, esfelisafilinden, Âlayı illiyyine yükseltir. Nefsi emmareden, mutmainneye ulaştırır. İnsanı ahlakı hamide sahibi kılar olgunlaştırır, kamil bir insan yapar. Namaz kulluk bilincini canlı tutup, insana kulluk şuurunu kazandırır. Ruhi ve bedensel eğitimin yanı sıra, sabır eğitimi de verir. İnsanı tevazu sahibi yapar. Namazda elde edilen vecd ile insanın hayatı değişir. Namaz insanı her türlü kötülüklerden alıkoyar. Şayet kıldığımız namaz bizi kötülürklerden alıkoymuyorsa o kıldığımız namaz değildir. Sadece bedensel bir eğitimdir. Huşu ile kılınan namaz insanı her türlü kötülüklerden alıkoyar, adeta insanı melekleştirir. Namaz insanı daima zinde tutar ve cihada hazırlar. Namaz aynı zamanda bir cihad eğitimidir. Namaz insana tevhid şuurunu, ümmet bilincini kazandırır. Cuma namazı bir beldedeki insanların ictimasıdır. Hacda Arafat’ta toplanmak ise ümmetin ictimasıdır.. Namaz ibadetlerin özüdür. Tüm varlıkların ibadet şekilleri, tesbih ve zikirleri namazda toplanmıştır. Namaz kılan mümin tüm varlıkların ibadet şekilleriyle ibadet ettiğinden onların sevaplarından da kazanır. Namaz her ibadetin üzerindedir. Çünkü huşu ile kılınan namaz müminin miracıdır. Huşu ile namaz kılan mü’min miraca çıkar ve rabbiyle mülakamet eder. Huşu ile namaz kılmak için ne yapmak gerekir? Öncelikle taharete dikkat edip, sünnete uygun abdest almamız gerekir. Üstadımız Ali Ramazan Dinç bir sohbetlerinde “ibadetlerdeki edep bizi Cemalullaha götürür” buyurdular. İbadetlerimizde son derece edebe riayet edersek huşu ile namaz kılabiliriz. Öncelikle abdesdimizi huşu ile almalıyız ki, namazda da huşulu olalım. Namazdaki huşu, abdestteki huşudan geçer. Gafletle alınan bir abdestle huşu ile namaz kılınamaz. Vesveseli olarak huşu ile namaz kılınamaz. Namazdaki vesvesenin çoğu şeytandandır. O, mü’minin imanını çalmak için fırsat kollar. Namaz kılan kimsenin kalbinde iman varki sık sık gelip kontrol ediyor, yokluyor. Hırsız, malın bulunduğu eve gelir. Boş eve hırsız gelmez. Şeytan baş hırsızdır, imanımızı çalmak için kalp evimize girer vesvese verir. Vesvesesiz namaz kılmak için namazın başlangıcında iftidah tekbirinde uyanık bulunmak gerekir. Kimin huzurunda olduğumuzu, Mevlamızla görüşeceğimizi düşünerek kıbleye yönelmeli ve huşu ile tekbir getirmeliyiz. Kıbleye yönelirken sadece vücudumuzla değil, aklımızla, kalbimizle, ruhumuzla tam bir teveccüh ile kıbleye yönelirsek şeytan vesvese veremez ve huşu ile namaz kılarız. İftidah tekbiri gafletle alınırsa huşu ile namaz kılamayız. O zaman şeytan bize vesvese verir. Huşu ile namaz kılmak için manen kalbimizi hazırlamalıyız. Ayrıca tam bir ihlâsla niyet etmeliyiz. Bütün ibadetlerde niyet önemlidir. Ancak namaz için niyet daha çok önemlidir. Cenabı Hak(cc) Kur’an-ı kerimde namaz kılacağınızda ziynetlerinizi alınız buyuruyor. Ziyneti sadece zahiri manada algılamamak gerekir. Namaza başlamadan misvak kullanmak, koku sürünmek, bol pantolon giymek, sarık sarmak, cüppe giymek bunlar ziynettir. Ancak asıl ziynet takvadır, huşudur, ihlasdır. Sarık ve cüppe ile namaz kılmak huşuyu elde etmek için bir vesiledir. Huşu ile namaz kılmak için sünnet olan vesilelere sarılmamız gerekir. Namazı kabede kılıyormuşuz gibi tefekkür edersek huşuyu kazanmaya vesile olur. Namazınızı Allah’ü teala görüyor gibi ihsan derecesinde kılarsak huşuyu kazanabiliriz. Namazınızı bizim miracımız olarak düşünerek miraç şuurunda kılarsak huşulu namaz kılmış oluruz. Namazımızı, onun sırrına ererek kılma gayretinde olmalıyız. Namazı vaktinde kılmazsak huşulu namaz kılamayız. Peygamber Efendimiz(sav)’e amellerin en faziletlisi nedir diye soruldu “Zamanında kılınan namazdır” buyurdu. Huşulu namaz kılmak için mutlaka namazlarımızı vaktinde kılmalıyız. Huşuyu elde etmek için diğer bir vesile cemaatle kılmaktır. Namazı cemaatle kılmanın birçok faydaları vardır. Bu faydalardan biride huşudur. Ayrıca cemaatle kılınan namaz 27 derece daha faziletlidir. Cemaatle kılınan namaz insana ümmet şuurunu kazandırır. İbadetin merkezi mescitlerdir. Oradan dalga dalga bütün yeryüzüne kulluk bilinci yayılır. Cemaatle namaz vahdet eğitimidir. Müminleri cihada hazırlar. Cemaatle namaz toplu yaşama bilinci, sosyal hayat ve yardımlaşma şuurunu kazandırır. |
15 Şubat 2008, 15:41 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Huşu İle Namaz Kılmak İçin Büyüklerimizin Tavsiyeleri: Huşu İle Namaz kılabilmek için büyüklerimiz bazı tavsiyelerde bulundular. Bu tavsiyelerden bazıları şunlardır; Reşahat Aynul-Hayat kitabında, Şah-ı Nakşibend (k.s)‘den naklen namazda huşu için gerekli şartlar şöyle bildirilmiştir: 1- Kazancın helal olması: Bir haram lokma boğazdan girerse kırk gün insanı etkiler. Hem şüpheli şeyler yiyip hemde huzur bulmanın imkanı yok. Bu yüzden yiyeceklerin nereden geldiğini, kimin verdiğini bilerek huzurla yemek gerekir. Kalp zikirle meşgul olmazsa huzurlu olunmaz. Zikirsiz ve tefekkürsüz yenilen yemek gaflet verir, nur olmaz. 2- Abdestin sünnete uygun ve huzurla alınması: Abdest alırken vacip, sünnet ve menduplara riayetle birlikte mekruhlardan ve israftan sakınmak gerekir. Ayrıca abdesti tefekkürle ve dualarını okuyarak almalı. Ellerimizden başlayıp ayaklarımıza kadar bütün azalarımızı yukarken, o aza ile ettiğimiz günahlara tevbe etmeli. 3- Namaza başlarken huzurlu olunması. Bizi yaratan haklıkımızın huzuruna çıktığımızı tefekkür ederek, her türlü düşünceden arınarak Mevlamıza tam bir teslimiyetle yönelmeliyiz. Namaza başlarken üzerimizdeki gafleti atarak, huşu ile namaza başlamalıyız. İbretli Bir Menkıbe: Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (k.s) hazretleri namazda huşu ile ilgili şu ibretli menkıbeyi bizlere nakletti: Hoca efendinin birisi, bir talebesinin benzinin attığını sarardığını görür. Sorar: — Hayrola evladım hasta mısın? Geceleri uykusuz mu kalıyorsun? — Efendim yatsıdan sonra namaza duruyorum, iki rekatta Kuran-ı Kerim’i tamamen hatmediyorum. Halim ondan biraz böyle durgun. Hocası o talebesine. Evladım! Yarın abdestini huzurla al ve o kıldığın namazı ben yanındaymışım gibi kıl. Ertesi gün Hz. Ebubekir (ra) yanındaymış gibi kıl, ertesi gün peygamber efendimiz (SAV) yanındaymış gibi kıl. Ertesi gün de Cenabı Hakk(cc)’un huzurundaymış gibi kıl ve bana haber ver der. Talebe hocasının tarif ettiği gibi namazlarını eda etmeye başlar fakat okuduğu miktar azalır ve bir cüze kadar düşer Allah(cc)’un huzurunda gibi kılarken, yirmi defa “Allah-u Ekber” dedikten sonra Allah’ın azameti kalbinde tecelli eder. Fatiha suresinden bir ayeti okuyabilmek için uğraşır. “iyyakenabudu” Ya Rabbi ancak sana kulluk ederiz ayetine gelince ondan daha ileriye geçemez. Sabaha kadar bu ayeti okur ve daha fazla tecelliye dayanamayıp seccadesinde ruhunu teslim eder. Hocası gidip mezarının başında Yavrum ne haldesin, diye manen sorar. Talebesi, Hocam Allah(cc) senden razı olsun beni ikaz ettiniz ben gerçek manada namaz kılmıyormuşum. “iyyakenabüdü” ayetine kadar huşu ile kıldığım namazım beni kurtardı. Korktuğumdan kurtuldum, umduğuma nail oldum, Mevlam benden razı oldu, şimdi onun huzurundayım der. İmam-ı Gazali (r.h) Namazda altı Batıni edep olduğunu bildirmiştir. Bu altı Batıni edebe uyulduğu takdirde huşu ile namaz kılınabilir. Bu Batıni edepleri kısaca izah edelim: Namazın Batıni Edepleri: 1) Huzur-u kalb: Yalnız meşgul olduğu ve okuduğu şeyi düşünmek, masivadan kalbi ayırmak, tamamen meşgul olduğu işe konuştuğun söze (kur’an-a) kalbini bağlamaktır. 2) Tefehhüm: Söylediğini anlamak. Çünkü çok kere kalb söz ile hazır olur, fakat manasını düşünmez. Bir insanın namaz esnasında anladığı öyle latif manalar olur ki başka zaman hatırına bile gelmez. Bu sebeble namaz kılan kimse en azından okuduğu sürelerin manalarını bilmeli ve bu manaları düşünerek okumalıdır. Manasını bilmediği bir süre okunursa tefekkür yapılamaz. Huşuyu kazanmak için manayı tefekkür etmelidir. 3) Tazim: Saygı, huzur-u kalb ve tefehhümden sonra gelen bir keyfiyettir. Namazda son derece saygılı olmalı sağa sola bedenen ve kalben iltifat etmemelidir. Namazda tazim ne kadar iyi olursa huşuya o kadar yaklaşılır. 4) Heybet: Tazimden doğan bir korkudur. Namazı ALLAH (cc)’dan korkarak, onun azametinin heybetinden ürpererek kılmalıdır. 5) Reca-ümid: Kula layık olan kusuru ile cezalandırılmasından korktuğu gibi, kıldığı namazı ile ALLAH’u tealadan sevab ummalıdır. Kul namazda korku ile ümit arasında olmalıdır. Bu hal huşuya en yakın haldir. 6) Haya: Utanmak, kusur ve hatayı anlamaktır. Kul namazda hatalı kusurlu aciz bir varlık olduğunu tefekkür etmelidir. Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s) Hazretlerinin Huşu Tarifi: Namazdaki huşu ile ilgili Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s) Hazretleri nisa süresi 43. Ayeti celilesini şu şekilde tefsir etti. Nisa suresinde Cenabı Hak şöyle buyurdu <<Ey mü’minler! Sarhoş olduğunuz halde namaz kılmayın. Hatta söylediğiniz sözü bilinceye kadar namazı edaya kıyam etmek sizin için caiz değildir.>> Cenabı Hak (cc) bu ayeti celilede namaz kılan kimsenin kendinin huzur-u Hak’da bulunduğunu bilerek, huzur, hudu ve huşu ile kemal-i tezellül ile aczini itiraf ederek namazın adab ve erkanına riayeti lazım geldiğinden sarhoş olan kimse ise bu adaba riayet edemeyeceğinden Hak teâla ve Tekaddes Hazretleri sarhoş olan kimseyi kendi huzur ve divanına kabulden reddetmiştir. Zahiri sekirden (sarhoşluktan) taharet lazım olduğu gibi kalbin de batın itibariyle sekr-i gaflet ve hevay-ı nefse ittiba marazından tathirine (temizliğine) dikkat ve gayret etmeliyiz. Cenab-ı Hak (cc) mü’minlere sekr-i hamr (içkinin sarhoşluğu) ile divanına durmaktan nehy buyurduğu gibi sekr-i gafletle (gaflet sarhoşluğuyla) de namaz kılmaktan son derecede sakınarak huzur-u kalble namaz kılmaya gayret etmeliyiz. Cenabı Hak (cc) maun süresinde, << Yazıklar olsun namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler (namazlarını gafletle, huşusuz kılarlar) buyurmuştur. Huşusuz olarak gafletle kılınan namaz sarhoş kimsenin namaz kılmasına benzer. Cenabı Hak(cc) her iki şekilde de kılınan namazdan razı değildir. O halde Mevla’mızın razı olduğu şekilde namaz kılmalıyız. Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s) Hazretleri Mevla katında makbul ve muteber olan hakiki namazın huzur, hudu, huşu ile Kemal-i tezellül ile aczini itiraf ederek adab ve erkanına uygun olarak kılınan namaz olduğunu işaret buyurdular. |
15 Şubat 2008, 15:42 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Huşu İle Namaz Kılan Büyüklerimizden Örnekler: Büyüklerimizden Hatem-i Esam (r.h) huşu ile kılınan namazı şöyle tarif buyurdular: << Namaz kılarken sağ tarafında cenneti ve sol tarafında cehennemi mülahaza ve sırat ayaklarının altında ve mizanı da gözünün önün de bilerek ve Cenabı Hak(cc) hazretlerini de her ne kadar ben onu göremiyorsam da o beni görüyor, diye düşünerek namaz kılmalıdır.>> Rasulullah (S.A.V) Efendimiz, namaz kılan birini gördü, o kimse rükû ve secdeleri ahk----- uygun yapmıyordu. Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurdular: << Eğer sen bu hal ile ölürsen kıyamet gününde sana ümmet-i Muhammed demezler.>> Büyüklerimizden Zeyd bin Vehb (r.h) namaz kılarken rükû ve secdesine dikkat etmeyen bir kimseyi gördü ve ona, ne zamandan beri namaz kılıyorsun diye sordu? O da kırk senedir kıldığını söyledi. Bunun üzerine Zeyd bin Vehb (r.h) << Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Eğer vefat edersen Muhammed Rasulullah’ın sünneti üzere ölmezsin.>> buyurdu. Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri, dayısı ve üstadı. Sırr-ı Sakatinin terbiyesinde küçükden beri büyüdüğü, zahiri ilimleri de küçükten beri tahsil ettiği ve hiç namazını küçüklüğünden beri terk etmediği halde huzur-u batıniyeye muvaffak olup da kalbi uyanınca evvelki kıldığı namazları noksan sayarak otuz senelik namazını kaza ettiğini söylemiştir. Hatta namaz içinde gönlüne dünya endişesi (vesvese) gelirse o namazı kaza eder. Ahiret ve cennet hatırına gelirse huzur-u Hakdan uzaklaştığını düşünerek sehv secdesi yaparmış. Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. Namazda gece o kadar ayakta dururdu ki ayakları şişerdi. Bu kadar ibadet ve riyazet ile meşgul iken bir gün hatırından << işim tamam olup maksudum hasıl oldu mu>>? Diye geçirdi. Hatiften (gaibden) bir ses işitti ki << Ya Cüneyd! Vakit oldu ki zünnarı kuşanasın!>> Cüneyd-i Bağdadi (k.s) bunu işitince feryad etti << Ya Rabb! Cüneydden ne günah sadır oldu>>? Hatiften bir ses << Bundan beter ne günah ola tamamlık istersin!>> Cüneyd (k.s) başını secdeye koydu üç gün üç gece başını secdeden kaldırmadı ağladı, günahına tevbe etti. Sahabeden Ebu Talha bahçesinde namaz kılarken bahçenin güzelliğine temaşa etti, kaç rekat kıldığını şaşırdı. Resulullah (SAV)' ın huzuruna gelerek Ya Resulullah beni namazda meşgul eden bu bahçeyi sadaka olarak veriyorum nereye emir buyurursanız oraya sarfedilsin." dedi. Müslim İbni Yesar (r.h) Basra camilerinin birinde namaz kılarken caminin bir direği arka tarafından çöktü. Bu büyük gürültüyü cami dışında duyanlar koşarak geldiler. Büyük bir direk yıkılmıştı. Müslim İbni Yesar ise hala huşu ile namaz kılmaktaydı. Namazını bitirince cemaat ona geçmiş olsun deyince, ne oldu diye sordu? Bu yıkılmış direği görmüyor musun, neredeyse üzerine düşecekmiş dediler. Ne zaman yıkıldı? Diye sordu. Cemaat ona hayretler içinde baka kaldılar. Urve İbni Zübeyr (r.h) namaz kılarken ayağını zehirli bir haşere ısırdı. Yine de namazını bozmadı. Hz.Ali (r.a)'ın şehit olmasına sebep olan ok, o namaz kılarken çıkarıldı da haberi bile olmadı. Hz.Aişe (r.a) şöyle buyurdu: "Resulullah (SAV) bizimle konuşur ve gülerdi. Fakat namaz vakti gelince ne O bizi tanır, ne de biz O'nu tanırdık." Cenabı Hak (cc) Hz. Musa (AS)'a vahyetti:"Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun titresin,Beni anarken huşu ve itminan içinde bulun, beni andığın vakit dilin kalbinin ardında olsun (düşünerek zikreyle), münacat için huzuruma geldiğin vakit aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur, çarpan bir kalp ve doğru konuşan bir lisan ile bana yalvar." buyurdu. İmam Gazali (r.h)'in naklettiği bu vasıflar sahabe-i kiramda mevcuttu. Sahabe-i güzin efendilerimiz namaz vakti gelince, renkleri sararır ve bir korku ve heyecanın içine girirlerdi. Çünkü onlar namazı bir miraç şuurunda kılıyorlardı. Namaza durdukları zaman renkleri değişir, titrerler, kalpleri hızla çarpar, büyük bir heyecan içinde olurlardı. Azap ayetlerini okudukları zaman namazda hüngür hüngür ağlayıp kendilerinden geçerlerdi. Göz yaşlarıyla secde mahallini ıslatırlardı. Peygamber efendimiz (SAV) Teheccüt namazını kılarken kıyamda o kadar uzun dururlardı ki ayakları şişerdi. Secdede o kadar uzun dururlardı ki , bir gün Ayşe Validemiz vefat ettiğini zannetti, eliyle dokundu, sağ olduğunu görünce rahatladı. Kendisine " Ya Resulullah neden bu kadar çok ibadet ediyorsunuz, sizin geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandı, siz Cenab-ı Hakkın en sevgili kulusunuz denildiğinde", Peygamber efendimiz (SAV) "Ben Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?" diye buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘ in Huşu ile İlgili Hadisi Şerifleri: Peygamber efendimiz (SAV) namazda huşu ile ilgili şöyle buyurdular: "Nice namaz kılanlar var ki, onların namazdan nasibi, yorgunluk ve zahmetten başka bir şey değildir." [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Huşu ile namaz kılınması hususunda Peygamber efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular: "Sizden biriniz suratı asık olduğu halde namaza durmasın. Sizden biriniz gazaplı (sinirli) olduğu halde namaz kılmasın." Hasan Basri (r.a.) huşu ile ilgili şöyle buyurdu: "Huzursuz kılınan namaz sevaptan ziyade ulubete (cezaya) sebep olur." Süfyan-ı Sevri (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu ile kılınmayan namaz fasittir. İmamı Gazali (r.h) Huşu Tarifi: İmam-ı Gazali (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu imanın meyvesi, özü ve Allah'ü Teala'nın azametini ve kendi kusurunu idrakin neticesidir. Huşunun hem batınen (kalple) hem de zahiren olması gerekir. Kalbinde huşu olan kimsenin azalarıda huşulu olur. Namazda sakalıyla oynayan bir kimse hakkında Peygamber Efendimiz(SAV) şöyle buyurdu: "İşte şu adamın eğer kalbinde huşu olsaydı azalarında da huşu olurdu." Yine huşu ile ilgili Peygamber efendimiz (SAV) şu veciz ve manası şumullu olan şu hadisi şerifi buyurdular: "Veda eden kimse gibi namaz kıl." Bu veciz hadisi şerifinde peygamberimiz (SAV), bizlere kıldığımız namazı son namazımız gibi, adeta biraz sonra öleceğiz şuuruyla kılmamızı tavsiye buyuruyor. Bu şuurla kılınan namaz elbette huşu ile kılınır. Büyüklerimizden Kufe de kurra imamlardan biri olan Yahya İbni Visab (rh) namazı kıldıktan sonra adeta namazda imiş gibi bir saat dururdu. İbrahim-i Neha-i (r.h) namazdan sonra bir saat hasta gibi dururdu. Huşu İle Kılınan Namazın Zahirde ve Batında Tezahürü: Huşu ile kılınan namazın mutlaka zahirde de o kimsede bir müddet tesirinin görülmesi gerekir. Namaza başlarken ve namazda huşulu olunduğu gibi namazdan sonra da bir müddet huşulu olunmalıdır. Huşu ile kıldığımız namazın tesirinin üzerimizde görülmesi gerekir. Huşu ile namaz kılanların alnına ve yüzüne Cenabı Hak(cc) ilahi bir nur verir. Mükaşefe ehli bu nuru görür, Mevla onlara gösterir. Namazın kendine has bir nuru vardır. Bu nur-u ilahi Mevlaya yükselir. Mükaşefe ehli namazlarının nurunu görürler. Mükaşefe yakınlık namazdaki ihlas nispetindedir. Bu manevi hal sahabeden şu şekilde nakledilmiştir: "Kul namaza durduğu zaman, Allahü Teala aradaki perdeyi kaldırır ve kulunu tam karşısına (huzuru manevisine) alır. O'na zatı ile tecelli eder. İki yanlarından göklere kadar melekler saf bağlar. Onunla namazı kılar ve amin demek suretiyle duasına katılırlar. Göklerdeki ilahi rahmetler üzerine saçılır. Bir münadi, bu zat kime münacat ettiğini bilseydi, katiyyen (başka tarafa) iltifat etmezdi diye nida eder. Namaz kılanlara sema kapıları açılır. Allahü Teala meleklerine karşı, namaz kılan kulları ile iftihar eder." Huşusuz olarak kılınan namaz ise tam tersi o kişinin yüzüne çarpılır. Bazı müfessirler şu ayeti kerimenin tefsirini huşusuz kılınan namaz sahiplerine bir uyarı olduğuna işaret etmişlerdir. Cenabı Hak(cc) Kuran-ı kerimde şöyle buyurmaktadır: "Sizi cehenneme sevk eden nedir? Biz namaz kılanlardan değildik derler." Huşusuz namaz kılan kimse namazından gafildir. Allah(cc) katında namazı makbul değildir. Adeta namaz kılmamış hükmündedir. Bu sebeple Cenabı Hak(cc) gafletle, huşusuz namaz kılanları uyararak şöyle buyurmuştur. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarında gafil (huşusuz) dirler Yine Cenabı Hak(cc) huşu ile namaz kılanların kurtuluşa erdiği müjdesini şu ayeti celilede beyan etmiştir: "Müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar namazlarında huşu içindedirler. Maun suresi 5. ayeti celilesinin tefsirini bazı alimlerimiz şu şekilde tefsir etmişlerdir: "Tabi-inden Ebul Ali (rh) bu ayetle namazlarında gafil olandan kastedilen namazını kaç rekat kıldığını bilmeyenlerdir buyurmuştur. Hasan Basri (ra) bu ayetten kastedilen namaz vaktini unutup, namazını geçiren (kazaya bırakan) vaktinde kıldım diye sevinmeyen, vakti geçirdim diye üzülmeyenlerdir. Buyurdu. İmamı Gazali (r.h) huşu ile ilgili şöyle buyurdu."Namazda hiç olmazsa cüz-i miktarda olsa huzur-u kalbin bulunması zaruridir. En azından iftidah tekbirinde huzurlu(huşulu) olunmalıdır. Artık bundan sonrası helaktır. Yalnız iftidah tekbirinde huzurlu olup diğer cüzlerinde gafil olan son nefesini yaşayan hasta gibidir." |
15 Şubat 2008, 15:43 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Huşuyu Engelleyen Amiller: Huşuyu engelleyen bir çok amiller vardır. Bunlardan biride şeytanın vesvesesidir. Özellikle namazda insana çok vesvese gelir. Bu vesvesenin sebeplerini ortadan kaldırmak için gayret etmelidir. Namaza başlamadan önce tam bir ihlasla şeytanın vesvesesinden ALLAH(cc) 'a sığınmalı, bu hususta ALLAH(cc) 'dan yardım istenmelidir. Peygamber Efendimiz(SAV)'in tavsiye buyurduğu dualar okunur. Huşulu namaz kılmak için namaz kılacağımız yer de önemlidir. Namaz kılacağımız yerde huzura mani olan şeyleri ortadan kaldırmalıdır. Namaz kılacağımız yerin görüş mesafesini de iyi ayarlamalıdır. Mümkün mertebe görüş mesafesini azaltarak duvara yaklaşmak, nakışlı seccade üzerinde namaz kılmamaya dikkat etmeli, işlemeli elbise ve işlemeli cüppe giymemeye özen göstermelidir. Peygamber Efendimiz (SAV) bu hususlara çok dikkat ederlerdi. Bir gün kendisine işlemeli bir cüppe hediye edildi. Onunla namaz kılmıştı. Namazdan sonra o cüppeyi çıkarıp eski cüppesini giydi. "Bu benim huzuruma mani oldu." Buyurdular. Namaz kılacağımız kıble cihetinde huzura mani olacak resim,levha saat, duvar nakışları vs. olmamasına dikkat etmelidir. Çünkü bunlar farkında olmadan insanın huzuruna mani olur, şeytan bunlarla insanı meşgul eder. Namaz kılarken göz ucuyla dahi olsa sağa sola bakmadan secde mahalline bakmalıdır. Peygamber Efendimiz(SAV) Tirmizi'nin rivayet ettiği şu hadisi şerifle bütün bunlara şu şekilde işaret buyurdular. "Namazda yedi şey şeytandandır. Burun kanaması (hastalık durumu hariç), uyuklamak, vesvese, esnemek, kaşınmak, sağa sola bakmak ve herhangi bir şeyle (eliyle) oynamak." Diğer gelen rivayetlerde parmakları çıtlatmak,birbirine kenetlemek de ayrıca zikredilmiştir. Eskiden tekkelerde ve camilerin itikat mekanlarında bu hususlara titizlikle riayet edilir, çilehanelerin dar ve sade olmasına dikkat edilirdi. Yahyalı Hacı Hasan Efendi (k.s) Hazretlerinin Huşu İle İlgili Tavsiyeleri: Mürşitlerimizden Yahyalı Hacı Hasan Efendi (k.s) Hazretleri bir sohbetinde şöyle buyurdular: "Kıldığımız namazları tadil-i erkanına riayet ederek kılmaya çalışalım. Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz(SAV):"bir kul abdestini güzelce alır ondan sonra namazını kılmaya kalkarda rüku, secde ve kıraatini tamam eder noksan etmezse, o namaz derki: Senin beni muhafaza ettiğin gibi , ALLAH(cc) da seni muhafaza etsin. Bundan sonra o namaz aydınlık ruhlu olarak semaya çıkar. Semanın kapıları açılır ve kabul dergahına gider. Eğer abdest alan kimsenin abdesti güzel olmazsa rüku, secde ve kıraatini tam yapmazsa, bu şekilde namaz kılan kimse için namaz: senin beni zayi ettiğin gibi ALLAH(cc) 'da seni zayi etsin, diye beddua eder. Bundan sonra o namaz karanlık içerisinde semaya çıkar, semanın kapısı kapanır ve reddedilir, eski bir paçavra gibi dürülür sahibinin yüzüne vurulur." buyurmuştur. Amellerimizin ve emeklerimizin boşa gitmemesi için abdestimize ve namazımıza son derece dikkat etmeli,rüku, secde ve kıraatini noksansız olarak ifaya gayret etmeliyiz ki, hem emeğimiz boşa gitmesin hem de sevaba nail olalım. Geşi güzel ve baştan savma olarak namaz kılmayalım. Namazımızı düzgün bir şekilde huzur ve huşu içerisinde edaya çalışalım. Kim ki beş vakit namazını düzenle kılmaya, vesair ibadetleri yerli yerince yapmaya devam ederse, ALLAH-u Teala Hazretleri de o kulunu cennete koyarak ikramda bulunur. Bir grup, peygamber Efendimiz (SAV)'in amcası Abbas'ın oğlu Abdullah(ra)'a dediler ki : Bize bir amel öğret ki biz o ameli yaptığımız zaman cehennemden kurtulan, cennete girme şerefine nail olan said kullardan olalım. Hz.Abdullah(r.a)'da, siz, beşi azalarınızla, beşi kalbinizle olmak üzere on hususa devam ediniz. Azalarınızla yapacağınız beş görev, beş vakit namaza devam etmenizdir. Kalbinizle yapacağınız beş hususta, Rasulullah(SAV) Efendimiz'e , Ebu Bekir Sıddık(r.a)'a, Ömer'ul Faruk(r.a)'a, Osman'ı Zinnureyn(r.a)'e, Aliyyül Murteza(k.v)'ya muhabbet etmektir diye cevap verdi." Namazlarını vaktinde, tadili erkanına uygun, huşu ile ve cemaatla kılan, bütün ibadetlerini ihlasla ve ihsan derecesinde yapan, Mevlamızın razı ve hoşnut olduğu kullardan olma temennisiyle... Hamd olsun Alemlerin Rabbı olan ALLAH(cc)'a Tevfik(Başarı) ALLAH(cc)'tandır. İSTİFADE EDİLEN KAYNAKLAR 1-Kur'an-ı Kerim Meali 2-Muhtelif Tefsirler 3-Musahabe-3, Ramazan Oğlu Mahmut Sami(k.s) 4-El-Müsned, İmam Ahmed bin Hanbel 5-Ebu Davud 6-Tirmizi 7-Nese-i 8-İhya-u Ulumiddin, İmam-ı Gazali 9-Kutul Kulub, Ebu Talib Mekki 10-Mesnevi, Mevlana Celaleddin-i Rumi(k.s) 11-Sohbetler, Yahyalı Hacı Hasan Efendi(k.s) Mü’minun süresi /9 Taha Suresi / 14 Musahabe -3- s:64 M. Sami (ks) Musahabe-3- M. Sami (ks) Hamidullah-II/791 Mesnevi: 3/184 Dehlevi-1/214 Mesnevi: 3/134-354 Mesnevi: 3/185 Sohbetler II H.Hasan Efendi (k.s) sf:116 İhya-u Ulumiddin- İmam-ı Gazali Musahabe 3-Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s) sf: 87 Musahabe 3- Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s) -İhya-u Ulumiddin C.1 S.447 -A.g.e. İhya-u Ulumiddin C.1 S.443 Neseide rivayet edildi Ebu Davut ve Neseiden rivayet edildi. İhya-u Ulumiddin C.1 S.428 Kutul Kulub-Ebu Talib mekki İhya-u Ulumiddin C.1 S.463 İhya-u Ulumiddin C.1 S.459 İhya-u Ulumiddin C.1 S.461 Müddessir Suresi 42-43 Mamun Suresi5 Mü’minun Suresi 1-2 İhya-u Ulumiddin C.1 S.466 İhya-u Ulumiddin C.1 S.340 Tirmizi |
15 Şubat 2008, 15:47 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Namazı Huşu ile kılmak için Huşû için ne yapalım? Bahâeddîn Nakşibend Hazretleri’ne (kuddise sirruhu) sordular: “Bir kul, namazda nasıl huşûa erer?” O da cevâben, “Dört şeyle” diye buyurup şunları beyân etti: 1. Helâl lokma, 2. Abdest sırasında gafletten uzak durmak, 3. İlk tekbîri alırken kendini huzûrda bilmek, 4. Namaz dışında da Hakk’ı aslâ unutmamak, yâni namazdaki huzûr, sükûn ve mâ’siyetten uzakta durma hâlini namazdan sonra da devâm ettirebilmek. Ailem Dergisi Sayı:247 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Konuyu değerlendir | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Namazda Huşu Problemi, Namazı Huşuyla Kılmak/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 19 Nisan 2016 21:34 |
Hutbe:Namazı vaktinde kılmak | Arasat | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 1 | 19 Nisan 2014 00:22 |
Namazı dili kıpırdatmaksızın kılmak | Abdulhamit 1 | Soru Cevap Arşivi | 11 | 26 Mayıs 2010 18:52 |
Hanefi mezhebinde Hanefiyim, tren veye otobüs yolculuğunda namazı tren içinde kılmak | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 10 Nisan 2009 10:47 |
Hristiyan bir ülkede cuma namazı kılmak mümkün olmuyorsa, o müslüman ne yapmalıdır? | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 09 Nisan 2009 21:16 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|