![]() |
Leş kan domuz eti, Allah'ın adı dışında ( bir varlığın) adı anılarak kesilen, bogularak ölen, kafasına vurularak ölen, yüksek yerden düşerek ölen, çarpışma sonucu ölen,yırtıcı hayvanın yediği, putlara kesilen hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.içki kumar,dikili taşlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Allah'ın adının anılmadığı (hayvanlardan) yemeyin. Bakara 168-173 Maide 3-88-90 Enam 121-145 Nahl 115 c* hocam yazdım c* |
Kuran'ı Kerim'in nasıl bir engelli tasavvuru vardır? Kimleri engelli saymaktadır? |
Alıntı:
﴾1﴿ Yüzünü ekşitip başını çevirdi. ﴾2﴿ Görme engelli o kişi geldi diye. ﴾3﴿ Ama (ey Peygamber!) Sen nereden bileceksin, belki o kendini arındıracaktı. ﴾4﴿ Yahut o bir öğüt alacak, bu öğüt kendisine fayda verecekti. ﴾5-6﴿ Sen ise kendini her bakımdan ihtiyaçsız görenle ilgileniyorsun. ﴾7﴿ Onun arınmamasından sen sorumlu tutulmayacaksın ki! ﴾8-10﴿ Gönlünde Allah korkusu taşıyarak koşup sana geleni umursamıyorsun! |
Engelilerle ilgili ayetleri sormuyorum. Kur'an "görmeyen, duymayan" engelliler ışığında nasıl bir mesaj verir? Kuran isimler, şahıslar üzerinde durmaz, mesajlarını ulaştırırken bizlere hangi hakikati söylemektedir? |
fiziksel veya biyolojik ise sorunun cevabı fetih 17. nur 61... yok kimyasal imalat hatası engelli diyorsan bakara 171...sümmün bükmün umyun... |
Kur'an, dünya hayatının gereği imtihan için bazı insanların engelleri olduğuna dikkat çeker, ama bunu asla kusur olarak görmez Tevbe, 9/91: “Allah’a ve Elçisine karşı samimi oldukları sürece güçsüzlerin, hastaların, harcayacak bir şey bulamayanların kendilerini sıkıntıya sokmaları gerekmez. Güzel davranan kimselerin aleyhine yapılacak bir şey yoktur. Allah bağışlar, ikramda bulunur.” Nûr, 24/61: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da size de güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.)” Fetih, 48/17: “Köre sıkıntı yok, topala sıkıntı yok, hastaya da sıkıntı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine boyun eğerse onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de yüz çevirirse onu da acıklı bir azaba sokar.” Allah’a göre gerçek kusur fiziksel olarak görememek/duyamamak vs. değil; hakka karşı bile bile görmezlik/duymazlık'tır. Hakkı(gerçeği) görmeyen, duymayan, söylemeyen 'engelli' sayılmaktadır. Kâfirler, müşrikler, münafıklar üzerinden verilen Sağırdırlar, kördürler, göremezler' gibi ayetlerin ifade ettiği hakikat budur. Bakara 18 Bakara 171 Rad 19 Neml 81 Yunus 43 Furkan 73 Enam 50 Fatr 16-19 gibi... |
Çok güzel bi soru buldum gönderiyorum :):) Kur’ân Hz. Mûsâ’yı Hangi Yönleri ile Anlatır?cicekver |
Alıntı:
✓Kur’ân-ı Kerim’de annesi, ablası, abisi, ailesi, doğumu, çocukluğu, gençliği, evliliği ve hayatının farklı süreçleri çok detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Kur’ân Hz. Mûsâ’yı Hangi Yönleri ile Anlatır? 1. Bebeklik ve çocukluk yönü 2. Evlatlık ve kardeşlik yönü 3. Gençlik ve çobanlık yönü 4. Talebelik ve damatlık yönü 5. Kocalık ve babalık yönü 6. Muallimlik ve müteallimlik yönü 7. Özgürlük ve özgürleştirme yönü 8. Rehberlik ve liderlik yönü 9. Komutanlık ve askerlik yönü 10. Peygamberlik ve imamlık yönü Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En’âm, A’râf, Yûnus, Hûd, İbrâhîm, İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiyâ, Hac, Mü’minûn, Furkân, Şuarâ, Neml, Kasas, Ankebût, Secde, Ahzâb, Sâffât, Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Ahkâf, Zâriyât, Necm, Saff, Naziât, A’lâ 34 surede bu yönleri ile anlatılır c* |
Alıntı:
|
Soru İnnellezine keferu sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu'minun. Şu bir gerçektir ki: kafirleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar. Bakara 6 Kuran'ın Onları uyarsan da uyarmasan da farketmez" dediği "İnnellezine keferu"olanlar kimlerdir? Yani dünyadaki tüm gayrimüslimler Kuran'da bu meyanda geçen (K-F-R) tanımlaması içinde midir? Eğer öyleyse tebliği kime yapacağız? Hepsi kafirse tebliğ yapmak anlamsız değilmi?! |
Alıntı:
|
Hız yapmanın yasak olmadığı yol; hatta teşvik edildiği tek yol hangisidir? Varış çizgisi neresidir? |
Alıntı:
Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.(Ali İmran-133) |
Alıntı:
|
[QUOTE=Mihrinaz;446551]Hız yapmanın yasak olmadığı yol; hatta teşvik edildiği tek yol hangisidir? Varış çizgisi neresidir?[/QUOTE Fefirru İlallah” (Allah'a koşun!), Zariat Suresi, 50. |
Kur'an; insanların ihtilaf ettiği konularında çözüm yolu olarak neyi gösteriyor? hangi ayette? |
Alıntı:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Elçi'ye ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin! Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete inanıyorsanız onu Allah'a ve Elçi'ye götürün! Bu (tutum) hem hayırlı olandır hem de sonuç itibarıyla daha güzeldir. Nisa 59 |
inadı küfür kısmına girenlere hitaptır o ayet.(ebu cehil firavun nemrut misali) Allah şahittir ki ben bir ateistim diyen gerizekalı ateistlerden umut var tebliğe devam yani.) soru; ana baba rizası,onlara eziyet etme,sahip çık,off bile deme...çeşitli ayetlerde ana babaya iyilik şefkat merhamet emirleri mevcuttur. soru ise şu; kutsal olan anne babaların hepsi mi yana analar babalar dokunulmaz mı? liselerde derslere girerken bu ayetlerin ışığında şu anayasanın 3 maddesini sık sık gündeme getirirdim. 1-ana baba daima haklıdır 2-haksızda olsa haklıdır 3- bir ve ikinci madde tartışılamaz . güncel durumumdaki fikrim pek emin değil kafası karışık. karşında birden çok tartışılamaz ayet varken. ana baba mı kutsal annelik babalık mı? özellikle irfan vasat ve laz hocaların fikrini merak ediyorum.) |
Alıntı:
Yani anne-baba olarak yüksek emekler sebebiyle kutsal bir pozisyonda olmak ayrı, kalben çok hassas durumlar içerisinde oluyor ebeveynler. Bu hassaslık durumunda, anne-babaya kolaylık olsun diye, bir miktar yük de çocukların omuzuna "onlara öf bile deme" şeklinde yıkılmış gibi bence : ) Bu arada, durum bu şekilde ebeveynlerin lehine görünse bile, haksızlık/zulüm karşısında zulmeden kimse muhakkak vebali vardır. Yani kötü anne-babalar bu konuda Allah'a hesap verecekler. Bu durumda onlara öf bile demememiz gerektiği ise, dünyadaki olumsuz durumları idare etme adına, alttan alma görevinin bize yıkılmış olmasından ibaret. Kısaca: Yukarıda dediğim gibi, ebeveynler kırılmaya da, öfkelenmeye de daha çok meyilli; bu açıdan Allah idare etme görevini evlatlara vermiş olmalı. Çünkü onlar ebeveynlerle yaşanan olaylara karşı daha az duygusal yaklaşma lüksüne sahipler. Ve: Aklıma yöneticilere itaat konusu geldi şu anda. O konuda da, hoşumuza gitmese de (tabi ki caiz olduğu sürece) emre itaat farz kılınmış; bu toplumsal bütünlüğü koruyan önemli bir emir. Ebeveynlerin de toplumun çekirdeği olan ailelerin emirleri olduğunu düşünürsek, caiz olduğu sürece emre itaat anlaşılır. Ve haksız olduklarında dahi güzellikle mücadele etmek... Nitekim, onların elinde dünkü bebektik ve bir gün büyüyüp karşılarında onlara akıl verici pozisyonda olmak onlar için çok tuhaf bir duygu : ) Nerden biliyorum? Dediğim gibi: en başta kendimden : ) Not: Bugün 70 yaşındaki babamla, dedemin vefatı sebebiyle 2 saati aşkın görüşme yaptık, onun için manen çok yorucu bir gün olmuş. Benim çocukluğumdan bahsettik, ve bana nasıl davrandığı, neden öyle davrandığı vs... Geçmişte yaptığı ve o günlerde kızdığım birçok olayı "bir de onun kalbindeki niyetle" birlikte öğrendiğimde çok şaşırdım. Yani küçüktüm, detayların çoğunu bilmiyordum bile. Ancak bugün baktığımda, babam kendi açısından net haklıymış. Tek sorunu: öfke sorunu. Ancak "bizim zamanımızda böyle eğitildik, başka türlüsünü bilmiyorduk" şeklinde bir izahı vardı ki... Bunun üstüne hiçbir şey diyemiyorum : ) İnsan ne görürse, onu yaşar ve yaşatır. Büyüklerimiz... Ne gördüler ki ne yaşatsalar? Dini imanı, psikolojiyi, çocuk gelişimini vs kim nerde ne kalitede öğretiyordu ki? Kendime bakıyorum, eski yıllarda eskilerin şartında yaşasam: ben de birçok konuda takılı kalırdım, bundan net eminim. Dolayısı ile eski insanlar başta olmak üzere, bugün genç bile olsalar bazı gerekli konuları henüz öğrenme fırsatı olmamış herkesin hatalarını olağan görüyorum. Davranış psikolojisi konuları hiç kolay değil, insan bilse bile uygulamakta zorlanıyor, kaldı ki hiç bilmeyenlerin hali... Allah kolaylık versin dilerim herkese : ) |
Alıntı:
2-haksızda olsa haklıdır 3- bir ve ikinci madde tartışılamaz Hocam büyüyene, kendi ailesinin sorumluluğunu alana kadar kesinlikle bu kurallara bağlı kalınmalı böyle de bilinmeli. Toplumsal ve sosyal kıyametin temelinde çöken aile bağlarımız yatıyor. Anne- baba-evlat rollerinin birbirine karıştığı günümüzde Kur'an'ın gör dediği yer çok önem arz ediyor. Ana baba hakkı dediğimiz yer bizim hakkaniyet çerçevesinde baktığımız alandan çıktı. İlkokul bebesi ebeveynine "sen haksizsin, bana haksızlık yaptın" diyerek sadece hakkını savunduğu, her ihtiyacını gidermesi gereken bir cüzdan, bankamatik, hizmet edilme gözüyle bakan efendi pozisyonuna geçen bir zamanda anne babaya iyilik mıh gibi çakılmalı hafizalarina. Şöyle ifde edeyim; Kur'an'ın her ayetinde olduğu gibi anne babaya ihsan konusu da donuk ve yüzü iradesiz bir itaate dönük değil. Rabbimiz ne murat etti acaba diye düşündüğümde; Allah ayetlerinde anne babaya "itaat" vurgusu yapmıyor. "İhsan" iyilik, merhamet, hizmet, hayırda bulunmayı emrediyor. Yeterki evlat olarak taşıdığınız niyet hayır ve iyi olsun. Böylesi bir durumda onların alınma, gücenme, kırılmalarından da bizi sorumlu tutmuyor. İsra 25 Aslında hepimizin bedenen olgunlaşma, aklen ve fikren olgunlaşma birde kalben olgunlaşma yaşımız var. Erken yaşlarda iken, vereceğim cevapla ebeveyn olduğumda verdiğim mana, yaş kemale döndüğünde ki anlamı değişiyor. Farklilaşmıyor gelişiyor ve dönüşüiyor. Yaşadığımız olumsuzluklardan yola çıktığımızda başka bir manaya, toplumdaki infiallerden yola çıkarak baktığımızda "ihsan ile" yola devam edebilmenin imkansız göründüğü bir tikanikla bambaşka manalara bürünüyor. Kur'an ayetlerinin mucizevi ve insana bakan yönünün de tam burası olduğunu düşünüyorum. "Tıkanma! Önünü aç, bakış açısını değiştir, ama tıkanma, tıkanıklığa da müsade etme" Analiktan nasip almamış, çocuğuna daha baba şevkati göstermemiş biyolojik katkıdan başka bir işe yaramamış, sadece üreyen sadece karnında taşıyan; asla ürememesi gereken kişilerin bedbaht hayatlarında çocuğun karşısına geçip "ana baba hakkı" deme hakları yok. Öyle bir haktan bahsetmiyor Rabbimiz. Varsa düzeltin hocam. Allah itaat yerine ihsanı tavsiye etmişse bambaşka bir anlamı var demektir. Bir evladın elini kolunu bağlayan, iradesini sıfırlayan ve yok sayan bir: "ne söylerlerse sus, itaat et" değil. Rabbimizin kulundan istediği her davranışın içinde sorumluluk var. Yani anne babada sorumlu davranacak evlatta. Davranmayan kendi leyhine/aleyhine sorumluluğunu almış demektir. Herkes ne yüklendiğine baksın. Ayrıca bizden istenen ihsan onların "tartışmasız haklı olmaları" sebebiyle değil. Haksızlık yaptıkları yerleri dile getirmede, doğruları söylemede, ahlâkî davranmak ve denge izlemek. Bizden istenen bu. Kabullenmesi zor olsa da; geceni gündüzüne katıp yetiştirdiğin, gözünün içine baktığın, birini iki etmediğin evladının; senin ana babana ihsaninin kıyısından geçmediğini görmek yıkıcıdır. Burda da bu ayetlerin rehberliği var. Anne baba olarak sonsuz bir itaat beklemek, sütü helal etmiyorum demek yerine, anne baba olarak izzet ve itibarını yere düşürmesine izin vermemek, hatta kendi sorumluluğuyla başbaşa bırakmak gerek. Anne babasından vefasızlık gören içinde, nankör evladından hayırsızlık gören içinde böyle...Herkes sorumluluğunu almış, iradesini göstermiş demektir. formül belli: Anne baba için Allah ve Resulünün hukukunu çiğneme konusunda (şirk , isyan) "itaat etme!" ; bunun dışındaki tüm sorunlar için "ahlaki ve dengeli" davran. Yoksa öde öde bitmiyor hocam.)Ana baba hakkı boynuna yapışan biz, evladının hakkı boynunda, kocasının-karisinin hakkı boynunda, cemaatinin hakkı boynunda, kardeş akrabanın hakkına itaat derken kendi hakkımıza gire gire gitmek en büyük haksızlık:) |
Fikir ve düşüncelerinize teşekkürler. vasat hocanın yaklaşımı psikolog cihetinden iknaya çözüme çabalaması laz hocanın ise sosyolog.) tabi ki ayetlerle sabit olan bir emrin hiç bir şekilde gevşetilmesi iman edenlerin işi değildir.vasat hocanın itaat,laz hocanın ihsan doğrultusunda açılım yapması konuya meraklı olan kitleler için ufuk açıcı.ancak vasat hocanın itaat kısmı ayetlere işkence çektirmek gibi geldi bana... Her iki hocamızın açılımı kayda değer.Allah razı olsun. Konuyu iyilik başlıklı konuya doğru ilerliyoruz laz hocam.) o konuda iyilik yapmıyalım demediğim gibi burda da ihsan etmeyelim demiyorum.muhatabın ne olursa olsun iyilik ihsan yapılmalı mı hakkedeni mi yapılmalı idi.burda da cennet kapısı olan hz yakup hz meryem ana babalardan bahsetmiyorum.hz ibrahimin babasından hz nuhun oğlundan hz lutun karısından hz resulullahın amcasından bahsediyorum. bir örnekle meramımı açayım ; mesleğim gereği toplumun tüm sorunları ile bire bir ilgilenmek zorunda kalmışımdır.ideolojilerin bir hakimi savcısı kanunu olarak değil şeri yani islam hukuku açısından insanlara çözüm üretmek gerekir.öyle bir çözüm üreteceksiniz ki vicdanen mutmain olarak hem siz hem muhataplarınız hemde vahyin engin şefkatinden insanları faydalandırmak ısındırmak başka arayışlara meylettirmemek.(muelleful kulub). baba düşünün oğlum veya kızım şikayetçi.bakmıyor saymıyor itibarsızlaştırıyor rencide ediyor aç bırakıyor üşütüyor tedavi ettirmiyor vs vs bir anne düşünün oğlum veya kızım eşine itaat eder beni yok sayar. bir evlat düşünün babam babalığı saygıyı ihsanı hakketmiyor vs... her ikinizin dini sosyolojik psikolojik gelenek görenek nasihatler reçetesi teredütsüz uygulanır ki başka yolu yoktur. ancak; baba gerçekten zalim ana gerçekten psikopat hak hukuk ve sorumluluk bilmez diktatörce istediği şekilde öff bile deme ayetini silah kullanarak bizlere dayatıyor.ben ne yapsam ki ayeti de gücendirmeyeyım ebeveynimi de? hakkımı da hukukumuda eşimi de çocuklarımı da onları da koruyayım sıratı mustakimde? vahyden bağımsız düşündüğünde çocuk haklı. vahy çerçevesinde düşündüğünde vereceğin karar kesinlikle birilerine adaletsizlik yapmış olursunuz. aslında çözüm tek kelimede saklı. haddini bilmek.herkes haddini bilse sorun kalmaz.haddi aştığınızda bu herkes için geçerli.çıkmaz sokak.hadler aşıldığında tazir yetkiniz olmadığından kendinizi kapısı olmayan labirentte bulursunuz.vicdanınızı ikna edemiyorsanız muhatabınızı ikna olmayan vicdanınızı mı uygulayacaksınız? demek istediğim aslında laz hocanın yazdığı son parargrafta itiraf etmiştir.) |
Alıntı:
Bu arada geçmişte haram, şirk, küfür gibi istekleri oldu ve tartışma çıksa da reddettik hep. Nitekim Allah'ın emrinin çiğnendiği yerde hiçbir kula itaat yoktur. Bunun dışında istediği şeylerden de gücümüz neye yetiyorsa yaptık, yeter ki hoşnut olsun diye. Gücümüz yetmiyorsa zaten bu zulme girer, ki bu durumda da bunu güzelce izah ettiğimizde kendisi oflayıp puflasa da bir süre sonra boyun eymek zorunda kalıyor. En nihayetinde aklım erdi ereli babama karşı ben de abimlerden gördüğüm şekilde davranıyorum (dinen bilgilendikten sonrasında daha etkili şekilde tabi) ve evet, hiçbirimiz onu sevmiyoruz ama hala görüşüyoruz ve bu arada en sevimlileri ben olduğum için de en az desteği benden gördüğü halde en çok beni seviyor : ) "Bekâr değilim baba, damat elindeyim; bana kalsa istediğini yapardım ama biliyorsun eşe itaat farz" diyerekten ailemizi zora sokan konularda hep kolaylıkla sıyrıldım. Bu arada eşimin bu konularda bilinçli olması, "sıkıştığın yerde beni devreye sok" demesi ve kendisinin de babama karşı hep mesafeli oluşu tüm işleri çok kolay kılıyor. Bu açıdan kadın olmanın ve eş desteği almanın lüksü de bende mevcut, ancak her halükârda Fussilet 34 ve 35. ayetler gereği, kötülük yapan bir insana sabırla daimi iyilik yapmanın getirisi olan dostluğu kazanmak "muhatap olunanlardan birazcık aklı olan herkese karşı" kaçınılmaz son : ) Ancak derseniz ki zerre aklı yok/tam bir kaçık veya tam bir azılı kâfir; bu durumda mesafeden başka kimsenin imkânı zaten yoktur; gücümüzü aşan hiçbir şeyden Allah bizi sorumlu tutmuyor. Bu ister anne-baba olsun, ister kardeş, ister eş, ister kim veya ne olursa olsun: kişi, kendi gücünün yettiğinden sorumludur. Bununla birlikte, doğru davranmayı bilen kişilerin karşısına açılan kapılar, güçlükleri kolay kılan bir şey. Bu yüzden ne yapın edin, iletişim/psikoloji konularında kendinizi geliştirin derim herkeslere : ) |
Soru gelsin hocalardan çok verimli bi alan maşallah 470 kişi msl* |
Gecenin "kendi başına bir varlık" değil, " ışığın yokluğu hali" olduğu hangi sure ve ayette geçmektedir? |
Leyl (gece süresi) a'ta vetekka...sürenin kilit noktası. vereceksin ve samimi olacaksın ve sadece Allah için yapacaksın ve karşılığını alacağından kuşkun olmayacak.. BİZ KOLAYLAŞTIRACAĞIZ. ve vermezsen ve samimi olmazsan ve riyakar isen ve karşılığını alamayacağını düşünürsen BİZ ZORLAŞTIRACAĞIZ. ihsan anlamında yapacaklarını Allah rızası için yap. Gecenin "kendi başına bir varlık" değil, " ışığın yokluğu hali" açılımı şu olabilir; Ey insan sen tekbaşına bir hiçsin.vahyin ışığında(gündüz) varsın.seni sen eden vahyin nuru seni senden eden küfrün karanlığı(gece)... tasvir kanaatimce bu. yasin 37 de olabilir sorunun kısmen cevabı. Sonuç vahyi dinlersen welesewfe yerda Allah kimsenin mihnetini almaz hiç bir ihsanı karşılıksız bırakmaz. |
Alıntı:
|
Yasin 37: Ortaya koyduğu mükemmel sistemin güzel bir işâreti olan gece de, onlarakudret ve merhametimizi gösteren apaçık bir delildir. Şöyle ki, gündüzün ışığını ondan soyup çıkarıyoruz; bir de bakıyorsun ki, her yerkaranlığa gömülmüş. Mahmut Kısa |
Alıntı:
|
Küfrün liderleri ve onları körü körüne takip eden "ateş ehlinin" ahirette birbirleriyle çekiştikleri( tartıştıkları) -capcanlı- sahneye/lere örnek verir misiniz? |
Alıntı:
59. [Ve onlar birbirlerine soracaklar: "Gördünüz mü] sizinle birlikte körükörüne [günaha] dalan bu kalabalığı? Rahat yüzü görmesin onlar! Elbet onlar [da] ateşi tadacaklar!" 60.[Ve] onlar, [ayartılmış olanlar,] feryad edecekler: "Hayır, asıl [sorumlu] sizsiniz! Siz rahat yüzü görmeyin! Bunu başımıza getiren sizsiniz: Ne kötü bir yer burası!" 61. [Ve] "Ey Rabbimiz!" diye yalvaracaklar, "Bunu kim başımıza getirdiyse onun ateş içindeki azabını kat kat artır!" 62. Ve ekleyecekler: "Nasıl olur da [dünyada] çarpılmış olanlar arasında saydıklarımızı[n hiç birini] burada görmeyiz, 63. [ve] kendileriyle alay ettiklerimizin? Yoksa [onlar burada da] biz mi göremiyoruz? 64. Cehennem sakinlerinin karşılıklı çekişmeleri [ve şaşkınlıkları] işte böyle sürüp gidecek! |
Soru: Allah, kuluyla arasındaki ilişkiyi mesafe olarak nasıl anlatmaktadır? |
Alıntı:
Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icâbet ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, en doğru yolu bulmuş olurlar. Kaf suresi 16 Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. Senin sorduğun mesafe ikincisi daha doğru galibadüssünceli000 evet evet şahdamarından daha yakındır hamdolsun 🤲 |
Alıntı:
İkinci şık doğru cevab.. cicekver |
Kerîm sıfatının "Kur'an'ı nitelediği tek yer" olan ayet ve sure hangisidir? |
Alıntı:
Şübhesiz ki bu, korunmuş bir kitabda (Levh-i Mahfûz'da) bulunan elbette pek şerefli bir Kur'ân'dır. Elbette o, (gerçekleri ve görevlerinizi bildiren, değerli ve dengeli) bir Kur'an-ı Kerim'dir. Vakıa suresi 77(*) Kerîm sıfatının Kur'an'ı nitelediği tek yer burasıdır. Bu âyetten dolayı Kurân-ı Kerim deriz. |
SAAT: 03:38 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.